e-posta ile Paylaş

GÖNDER

Kabala İlmi, dünyadaki tüm ilimleri kapsar.
Baal HaSulam “Özgürlük”
“Bu ilim, gizliliğin sonunda çocuklara bile ifşa olacaktır.”
Baal HaSulam “Kabala Öğretisi ve Özü”
Son neslin günleri yaklaştığında, çocuklar bile, kurtuluşu ve sonu bilip, bu ilmin sırlarını bulacaklardır.
Sulam’ın Önsözü ile Zohar Kitabı
“Ben’i arayanlar, Ben’i bulacaklar” ve yazdığı gibi , “Aradım ve bulamadım, buna inanmayın.”
Baal HaSulam “On Sefirot Çalışmasına Giriş”
MENÜ

KABALA KÜTÜPHANESİ

Ana Sayfa > Sabah Dersi Materyalleri > Kabala Kütüphanesi > Sabah Dersi 2017 > Sabah Dersi Materyali – İbur Koşuluna Giriş

Sabah Dersi Materyali – İbur Koşuluna Giriş

1) Rabaş, Cilt 3, Makale 179, Ibur-1

Adam Harişon’un günahından sonra, yaratılmış olan varlık, kırık bir kap olarak düşünülür ve ölüdür; yani, hayatın hayatından ayrılmış oldukları için onların kapları yalnızca kendileri için almak koşulundadır.

Onlarda kapları yeniden canlandırmak için aşağıya inen yansıyan ışığın yalnızca kıvılcımları vardır ki böylece onlar yükselip ölümden diriltilsinler diye. Bu kıvılcım, yansıyan ışığın kalıntılarından gelen ilahi bir kıvılcımdır ve onu yükseltmek gerekir, yani “MAN’ı “yükseltmek diye adlandırılan, ihsan etmek için kişi bunu yükseltmelidir. Masah anlayışı ve Aviut oluşur ve bir dolum alır ve yansıyan ışık, bu kaplarda kıyafetlendiği ölçüde bu kapları doldurur.

2) Baal HaSulam, TES, Bölüm 9, Madde 82, Ohr Pnimi

Bilgeler Ibur’un (Nada 30) anlamıyla ilgili olarak derler ki, onun başında bir mum yanar ve bu dünyanın sonundan onun sonuna kadar görür ve Tora’nın tamamını öğretir.

3) Baal Hasulam, Tek Emir

Yaradan çalışmasında en önemli nokta, ilk dereceyi yakalamaktır.

4) Rabaş, Cilt 1, Yenika ve İbur Hakkında

Yaradan’ın hizmetine giriş, İbur (ana rahmine düşme) hâlidir; burada kişi, kendi özünü iptal eder ve yazılmış olduğu gibi annesinin rahmine girer: “Oğlum, babanın talimatını dinle ve annenin öğretisini terk etme”. Bu, “Bina’ya anne diyeceksin” sözünden kaynaklanır. Yani kişi, Malhut adı verilen, “kendini sevme” olan ilk durumunu iptal eder ve kabı, Bina adı verilen ihsan etme koşuluna girer.

Kişi doğmadan önce, yani ruh bedenine inmeden önce, bu ruhun Yaradan’a bağlanmış olduğuna inanmalıdır ve şimdi geri dönmeye ve inmeden önce olduğu gibi O’na bağlanmaya can atar ve buna İbur denir, yani kişi, özünü tamamen iptal eder.

5) Rabaş, Makale 26, Çalışmada, “Tanrı Kadar Kutsal Olan Yoktur, Zira Sen Olmadan Hiç Kimse Olmaz,” Nedir? 1990

Ubar (embriyo) kelimesi “Over (bir koşuldan bir diğerine geçiş)” kelimesinden gelir. Alma kabının belli ölçüde kutsallık için kullanılması bakımından, bu bir ilk durumdur, bu durumda yalnız ihsan etmeyi hedefleyen kaplar kullanılabilir, diğerleri değil. Bu nedenle temel şey, ana rahmine düşmektir. Maddesel dünyada da olduğu gibi kadın gebe kaldığı zaman, doğuracağından da emindir. Temel endişesi gebe kalmaktır, bundan sonra çoğu zaman kadın doğum yapar.

6) Rabaş, Cilt 1, Makale 22, “Kadın Gebe Kaldığı Zaman”

Kendi-sevgisinden çıkmak ve ihsan etme çalışmasına başlamak istemek, yaşamış olduğu her durumu bırakmak, her şeyden vaz geçmek ve daha önce hiç bulunmadığı bir alana girmek gibidir. Bu nedenle, doğduğundan bu yana edindiklerine yabancı olan yeni nitelikler kazanana kadar, kişi gebelik durumundan, hamilelik aylarından geçmelidir.

7) Rabaş, Cilt 1, Makale 31, Yenika ve Ibur Meselesi

Kişi, kısa bir süre için kendisini iptal edebildiğinde ve o zaman “şimdi kutsallığın önünde kendimi iptal etmek istiyorum,” der. Yani şu anda kendini-sevmeyi değil Yaradan’ı memnun etmeyi düşünmek ister. Henüz hiçbir şey hissetmese bile, Mantık ötesinde inanır ki, Yaradan her ağzın duasını duyar, O’na göre küçük ya da büyük eşittir, büyüklerin en büyüğüne yardım edebildiği gibi aynen küçüklerin en küçüğüne de yardım edebilir, buna İbur durumu denir. Kişinin kendi yönünden Yaradan’ın tarafına yöneldiği anlamına gelir.

8) Rabaş, Cilt 1, Makale 31, Yenika ve Ibur Meselesi

İbur, kişinin geçici olarak kendi bencilliğinden çıkması ve “Şimdi kendi çıkarlarımı düşünmek istemiyorum, ayrıca, benim için en önemli şey olmasına rağmen, aklımı da kullanmak istemiyorum,” demesidir. Yani bu, anlamadığım bir şeyi yapamam -her şeyi yapabilirim, ama bunun bana faydasını anlamak zorundayım– anlamına gelir. Ancak yine de şöyle der: “Şimdi, geçici olarak şunu söyleyebilirim; aklımı kullanmamayı üstleniyorum, buna kararlıyım. Aksine, mantık ötesinde, bilgelere inanıyorum, dünyadaki herkesi İlahi Takdir ile gözeten bir yönetici olduğuna inanıyorum” der.

9) Baal HaSulam, Şamati 17- Sitra Ahra’ya “Taçsız Malhut” Denmesi Ne Demektir?

Bilgelerimizin söylediklerinin anlamı şudur; “Her kim gururlu olursa, der Yaradan, iki yetkili olamayacağı için, ‘O ve ben aynı yerde duramayız,’”. Ancak, kişi Ein durumunda olduğunda ve kişi kendini kökün önünde iptal ettiğinde, yani kişinin tek arzusu aynı kök gibi ihsan etmek olduğunda, karşısında tek bir yetki bulur: Yaradan’ın yetkisi. Bundan sonra, kişinin bu dünyada aldığı her şey, sadece Yaradan’a ihsan etmek içindir.

Söylediğinin anlamı şudur: “Tüm dünya benim için yaratıldı ve ben de Yaradan’ıma hizmet etmek için.” Bu nedenle bu dünyadaki tüm dereceleri almalıyım ki, “Yaradan’ıma hizmet etmek” anlamında her şeyi O’na verebileyim.

10) Rabaş, Yenika ve İbur Hakkında

Şuna İbur durumu denir: Kişi kendi yönünden Yaradan’ın tarafına yöneldiği anlamına gelir. Ancak geçici olarak değil, yani gerçekten sonsuza dek kendisini sıfırlamak, iptal etmek istemektedir, ancak şimdi sonsuza kadar sıfırlamanın olabileceğine inanamaz, geçmişte pek çok kez olabileceğini düşünmüş ama sonra bu seviyesinden tekrar çöplüğe düşmüştür.

Ancak kişi “yarın ne yiyeceğiz” konusunda endişelenmemeli, yani derecesinden düşeceğinden emin olmamalı, çünkü bu bir inanç eksikliğidir. Bunun yerine, “Rabbin kurtarışı göz açıp kapayana kadar” sözüne inanmamız gerekir. Biri kendisini geçici olarak geçersiz kılar, ancak sonsuza dek sıfırlanmış kalmak isterse, kişinin ‘ana rahmi’ne girdiği düşünülür.

11) Rabaş, Cilt 2, Makale 38, Çalışmada, “Kutsama Kabı Dolu Olmalıdır,” Nedir?

Emzirmeden önce İbur (gebelik) gelir, yani yukarıdaki onu ıslah eder. Kişi doğmadan önce anne karnında olduğu gibidir, kendini annesine eğer, sıfırlar, kendine ait hiçbir fikri olmaz. Yüce bilgelerimizin dediği üzere, “annesinin içinde ve henüz doğmamış olan, annesinin yediğini yer,” herhangi bir soru sormak ya da kendi başına bir şey yapmak için kendi başına hiçbir varlığı yoktur. Ve buna, o dilsizdir, soru sormak için ağzı yoktur denir.

Gözleri kapalı, mantık ötesinde yürüyebilen kişi ve bilgelerin hikmetine inanır ve sonuna kadar ilerleyebilir. Buna ana rahmine düşme denir zira ağzı yoktur.

12) Rabaş, Cilt 1, Yenika ve İbur Hakkında

İbur’da iki güç vardır: 1) Katnut (bebeklik, küçüklük), Gadlut (yetişkinlik, büyüklük) için hazırlık dönemidir ve Katnut derecesi olmadan Gadlut olmadığından, Katnut’u edinmek için bir geçiş düzenidir, fetüsün tasvirinin, Katnut (bebeklik, küçüklük) olduğunu gösteren, bir betimleme gücü vardır. Ve kişi Katnut’ta olduğu sürece, halen tamamlanmamıştır. Keduşa’da bir eksiklik olan her yerde, Sitra Ahra’ya bir tutunma vardır ki bu İbur’u bozabilir ve tamamlanamaz. Bununla kişi başarısızlığa uğrar, yani kişi, İbur koşulu tamamlanmadan önce doğar.

Bu böyledir, çünkü İbur’da, 25 Partzufim (Partzuf’un çoğulu) vardır, yani NRNHY ve ayrıca her birinin NRNHY’ı vardır. Bundan dolayı, orada bir alıkoyma gücü olmalıdır, yani Katnut’ta bile, orada bütünlük olmalıdır. Fetüsün kendisinin, ihsan etmek için Gadlut’u alabileceği, Kelim’i (kaplar) olmamasına rağmen, kişi bunu, annesi aracılığıyla alır. Annesinin önünde kendini iptal ederek, annesinin Kelim’inden Gadlut alabilir. Bu, ‘Bir embriyo, annesinin uyluğudur, annesi ne yerse, onu yer’ olarak kabul edilir.

Şöyle ki, kişinin, annesinin yediğini yemekten başka seçeneği olmadığından, annesinin bildiğini yemesine izin verilir, o da yer, yani, kendisinde iyi olanla, kötü olanın seçimini değiştirir. Daha doğrusu, hepsi anneye atfedilir. Buna ‘annesinin uyluğu’ denir, bu, kendisinin bir adı hak etmediği anlamına gelir.

13) Rabaş, Cilt 2, Makale 38, Çalışmada, “Kutsama Kabı Dolu Olmalıdır,” Nedir?

Ana rahmine düşme, en küçük ve en kısıtlı olan Malhut durumudur ve buna Ibur denir; bu, günah ve yargılama sözlerinden gelir, şu sözlerde ima edildiği üzere, “Yaradan beni sizin hatırınız için yargıladı.”

Ve bu ceza ve yargı (Din) meselesi açıklanmalıdır. Biri gözleri kapalı, mantık ötesinde yürümek zorunda olduğu için beden buna karşı koyar ve bu nedenle sürekli olarak bunun üstesinden gelmesi gerekir. Ve buna ihlal etmek, zorluk ve gazap denir, çünkü her zaman yukarıdakinin önünde kendini eğerek ve kendini sıfırlayarak devam etmek ve yukarıdakinin ona ne istiyorsa yapmasına izin vermek zor iştir. Olası en küçük kısıtlama olan bu duruma, Ibur (ana rahmine düşme) denir.

14) Rabaş, Cilt 3, Makale 799, Yeni Ayın Doğuşu

İbur itaatsizlik ve öfke kelimelerinden gelir. Yani kişi, şunun üstesinden gelmelidir; Cennetin krallığı onun için bir nokta gibi olduğu zaman, yani Cennetin krallığını edinmek, ona parlamadığı zaman sevinçli olmalıdır. Söylendiği üzere, “Yaradan’a sevinçle hizmet et,” üzüntü içinde olsan bile. Ve İbur meselesi budur, dünyevi hayatta olduğu gibi, kişi hamileliğe girdiği zaman ve daha sonra gerekli koşullar içinde bir bebek doğar. Bunun gibi, kişi çalışmaya girdiği zaman, Yaradan’dan ne kadar uzak olduğunu görür ve bu, ona acı verir, bu koşula Katnut ile ödüllenmek denir, yani kişi kendi küçüklüğünü hisseder ve buna eksik (boş) Kli denir. Daha sonra, bu ölçüde, kabın ölçüsüne göre ışığı edinebilir ki buna Gadlut denir.

15) Rabaş Cilt 1, Emzirme ve Gebe Kalmaya Dair

Çalışmanın önemi, maneviyatta en ufak bir hizmetin bile takdir edilmesinde yatar. Bununla, daha sonra, kişi, Yaradan’a hizmetinin önemini değerlendirmenin bir yolunun gerçekten de olmadığını söyleyene kadar, önemin arttırılması ile ödüllendirilir. Buna, ‘gebe kalma meselesi’ denir.

16) Rabaş Cilt 1, Emzirme ve Gebe Kalmaya Dair

İbur süresince, kişinin tasvir gücü, yalnızca Katnut olduğunda, herhangi bir niyetle, Tora ve Emirleri, zar zor izleyebildiğinde, bunun çok önemli olduğuna inanmalıdır.

17) Rabaş, Cilt 1, Makale 3, Gerçeğin Ve İnancın Anlamı

Bize mantık ötesi inanç yolu verilmiştir, yani hislerimizi ve aklımızı dikkate almayıp, şunu söylemeliyiz, “Onların gören gözleri yok. Onların duyan kulakları yok.” Daha ziyade inanmalıyız ki, Yaradan bizim için iyi olanı bilir. O, olduğum aşamamı hissetmemi ister ve ben kendimi nasıl hissettiğimle ilgilenmem, çünkü ihsan etmek için çalışmak isterim.

Dolayısıyla temel şey şudur ki, Yaradan için çalışmam gerek. Çalışmamda bütünlük olmadığını hissetmeme rağmen, yine de üst olanın Kabında, yani üst olanın perspektifinden ben kesinlikle bütünüm. Bu nedenle çalışmamdan—Kral’a en düşük seviyede hizmet etme ayrıcalığından—hoşnudum. En azından Yaradan’ın, O’na birkaç derece yakınlaşmama izin vermesi, benim için büyük bir ayrıcalık.

18) Baal HaSulam, Şamati 53- Kısıtlama Meselesi

Kısıtlama meselesi kişinin içinde bulunduğu durumu sınırlaması ve Gadlut (Yücelik/büyüklük) derecesini istememesi. Kişinin içinde bulunduğu Gadlut derecesi ne olursa olsun, hatta kişinin en küçük Katnut (Küçüklük) derecesi bile olsa, bu sonsuza kadar yansır ve kişide Dvekut koşulu sonsuza kadar olur denir. Ancak, daha büyük Gadlut isteyen birisi olursa, buna lüks denir.

“Herhangi bir üzüntü fazlalık olacaktır” cümlesinin anlamı budur, şöyle ki kişiye mutsuzluk lüks şeyler istediği zaman gelir. Bu, şu demek, İsrailoğulları (maneviyata yönlenmiş bir insana İsrailoğlu denir.) Tora’yı (Tevrat ışık anlamındadır ve ıslah olmak için kullanılan metot/ilaç olarak bilinir.), Musa halkını dağın eteğine getirdi, yazdığı gibi “ve dağın en alt kısmında durdular.

(Dağ kelimesi (İbranicede: Har) düşünceler demektir (İbranice: Hirhurim)). Yani Musa onları düşüncenin sonuna, anlayışa ve nedenine getirdi, olabilecek en alt dereceye. Ancak o zaman böyle bir koşulu kabul ettiler, içlerinde hiçbir tereddüt ve karşılık olmadan, sanki en büyük Gadlut derecesindelermiş gibi ve bundan mutluluk duyarak.

“Yaratan’a memnuniyetle hizmet edin” cümlesi bunu anlatmaktadır. Şöyle ki Gadlut zamanında, bizlere mutluluk duyacağımız bir iş veriyor demek alakasızdır, zira Gadlutdayken, mutluluk kendiliğinden gelir. Bunun yerine, mutlu olmaları için verilen iş, onlara Katnut zamanında verilir, kendilerini Katnutta hissetmelerine rağmen, bu aslında çok büyük bir çalışmadır.

Seviyenin esas kısmı budur denir, yani Katnut koşulunun anlaşılması. Anlayış sürekli olmalı ve Gadlut sadece bir eklemedir. Ayrıca kişi, ana bölüm için özlem duymalı, eklemeler için değil.

19) Rabaş, Cilt 3, Ayın Kutsanması

Kişi en düşük durumda iken, cennet krallığının yükünü kabul etmelidir ve bu durumda dahi, bundan daha düşük bir şey olmadığını, yani kişinin tamamen mantık ötesinde, akıl ve hislerinden kesinlikle hiçbir destek almadığını söylemeliyiz, üzerine bir temel inşa etmek için. Bu durumda kişi, cennet ve yer arasında duruyormuş gibidir, tamamen desteksizdir, çünkü her şey mantık ötesindedir.

Böylece kişi, tamamen alçakta olduğu bu koşulu, ona Yaradan’ın gönderdiğini söyler, çünkü Yaradan, cennetin krallığının boyunduruğunu, bu alçakgönüllülük durumunda almasını istemektedir. Böylece kişi bunu üstlenir, çünkü mantık ötesi inanır ki şu an içinde bulunduğu durum, kendisine Yaradan’dan gelmiştir, yani Yaratan, onun bu dünyada olası en düşük durumu görmesini istiyor.

Her halükârda, her koşulda kişi Yaradan’a inandığını söylemelidir ve buna “koşulsuz teslimiyet” denir.

20) Rabaş, Cilt 2, Çalışmada Suyun Taşması Nedir?

Bina niteliği, merhamet ister, yani, hiçbir şey almaya ihtiyaç duymadığı için özgürdür, zira yalnızca almaya ihtiyaç duyan, sınırlıdır ve başkalarının görüşlerine bağımlıdır. Ancak gözleri kapalı giden ve herhangi bir yüceltilmeye ya da başka bir şeye ihtiyaç duymayan kişiye, ‘özgür’ denir.

Ancak, Bina niteliğini edinmeden önce, çok iş olduğunu bilmeliyiz. Şöyle ki, kişi, aklı ve duygularıyla aza razı olmalı ve kendi payına düşenle, sahip olduğuyla mutlu olmalıdır. Bu kişi, daima bütünlüktedir, çünkü kendi payına düşenle mutludur.

Ama kişi, henüz bu niteliği edinmemişse ve alma arzusunun üstesinden gelemediğini görüyorsa, ne yapabilir? O zaman, ona yardım etmesi için Yaradan’a dua etmelidir, böylece çalışmaya gözleri kapalı girebilir, hiçbir şeye ihtiyaç duymaz ve bedeninin buna direnmesine rağmen, her şeyi Yaradan hatırına yapabilir.

Şöyle ki, kişi, Yaradan’a, kendisine nasıl yardım etmesi gerektiğini söylemez. Aksine, kendisine boyun eğdirip, Yaradan’ın önünde kendini, koşulsuz olarak iptal etmelidir. Ama bedeninin üstesinden gelemez… Bu sebeple, Yaradan’dan, beyin, akıl ya da duygu değil, üstesinden gelebilme gücü vermesini ister.

Kişinin, Yaradan’a verdiği herhangi bir tavsiye, sanki kişinin şartlar koyuyormuş, kendinin bir statüsü ya da bir görüşü varmış gibi görünür. Ama Yaradan’a koşullar sunması kişinin küstahlığıdır ve mesela ‘Eğer bana çalışmada iyi bir tat verirsen, senin için çalışabilirim. Aksi takdirde çalışamam.’ der. Bunun yerine, kişi şöyle demelidir: ‘Kendimi iptal etmek ve koşulsuz olarak teslim olmak istiyorum, bana sadece kendi-sevgisinden çıkmak ve Yaradan’ı bütün kalbimle sevebilmek için güç ver’.

21) Rabaş, Cilt 2, 65. Mektup

Kişi kalbindekini ortaya koyarak, Yaradan’ın ona O’nun önünde iptal olma arzusu vermesi, yani kendi otoritesi altında hiç arzu kalmaması ve içindeki tüm arzunun sadece Yaradan’a yönelik olması için dua eder.

Bir kez tam iptale karar verdiğinde, Yaradan’dan bunu başarması için yardım ister. Bu demektir ki, aklı ve arzusu Yaradan önünde iptal olmaya hemfikir olmasa da Yaradan’a O’nun önünde iptal olmak için dua etmelidir. Buna “tam dua” denir, yani kendisi için bir şey istemeden Yaradan’ın ona tam bir arzu vermesini ister ve daima erdemlik içinde kalmak için Yaradan’a yakarır.

22) Rabaş- 3. cilt, Makale 18, Çalışmada kişinin sağ elini solun üstünde yükseltmesi nedir? (1991)

Kişinin çalışmada gelişme kaydetmesi için, sağ ve sol denen iki çizgide ilerlemesi gerekir. Herhangi bir eksikliği ifşa etmek yasak olduğu için, sağ gereklidir. Çünkü, kutsallığın olmadığı yerde, Sitra Ahra’nın (diğer taraf) tutunması vardır, kutsal Ari’nin söylediği gibi, ‘İbur, betimleyici kuvveti ve engelleyici kuvveti gerektirir’. ‘İbur’, kişinin, Kutsallığa girişinin başlangıcı demektir. Betimleyici güç, gerçeği ortaya koyan güçtür, yani, çalışmanın bir resmidir. Kişinin, bulunduğu durumun kabul edilebilir bir tasvirine sahip olması demektir, bir başka deyişle çalışmasını aydınlatması, kendisinin bütünlükte olup olmadığına bakmaksızın, çalışmasını gözlemlediğinde, çalışmasının hangi formda olduğunu, -ihsan etmek için mi çalışıyor veya en azından ihsan etmek için mi çalışmak istiyor- bunu görmesi demektir. Engelleme kuvveti şudur; betimleme gücü, kişiye gerçeği gösterdiği zaman, çalışmanın başlangıcı olan, İbur zamanında, kişinin, kusurları kesinlikle gördüğü ve orada Sitra Ahra için bir tutunma olduğu zaman, kişi engelleme kuvvetine sahip olmalıdır ki böylece doğmamış olan, iptal olmasın, yani Sitra Ahra’ya düşmesin. Ve şu durumu engellemek, bir kusur olsa bile, düşük olmaması için, betimleyici güç, bu çalışmanın formunu gösterir ve bu engelleyici güce ‘sağ’ denir. Kişi bütünlüğe geçtiği için, yani ‘kişi sahip olduklarıyla mutlu olmalıdır’, diyen bilgelere -inandığı için, Tora ve Mitzvot’da sahip olduğu herhangi bir kavrayış, onun için büyük bir ödül sayılır. Çünkü, onun sahip olduğu kadar zayıf bir kavrayışa bile, sahip olmaları için, Yaradan’ın onlara düşünce ve arzu vermediği insanlar olduğunu görür. Buna, ‘engelleyici kuvvet’ denir, böylece kişi çalışmadan düşmez ve daha sonra doğar. Yani, kendisini İbur’da, çalışmanın başlangıcında tutarak, kişi bu çalışmada, sol ve sağ olmak üzere iki çizgiye sahip olur, doğmuş olmakla ödüllendirilir ve kutsallıktaki ‘Yenika (süt bebeği)’ koşuluna ulaşır. Böylece betimleyici güç ve engelleyici güç vasıtasıyla, Kutsallıkta tam bir yeni doğan olur.

23) Rabaş Cilt 2, Çalışmada, ‘Yaradan’dan Başka Kutsal Yoktur, çünkü Senden Başkası Yoktur’ nedir?

Ve kişi ilk kez Keduşa’ya girdiğinde, Ubar (embriyo) safhasından başlar. Ve bu, ‘Yaradan, bir önceki görüntüde, ihsan etme resmini oluşturdu’ sözlerinin anlamıdır. Bir önceki görüntü, annedir, ‘alma kaplarıdır’. Ve kişi, bu alma kaplarında doğar ve daha sonra, Keduşa safhasına ilerler. Bu da bütün yaptıklarının, Yaradan’ın rızası için olduğu anlamına gelir.

…Ve bu, ‘Yaradan, bir görüntü oluşturdu’ sözlerinin anlamıdır, yani ihsan etmenin görüntüsünü verdi, çünkü Keduşa’ya tutunmadan önce, Yaradan kişiye, ihsan etmek için, bir önceki safha olan, annesinin görüntüsüyle güç verdi. Bir önceki safhaya ‘anne’ ve ikinci safhaya ‘İbur’ denir.

24) Rabaş, Çalışmada, “Tanrı Gibi Kutsal Olan Yoktur, zira O’ndan Başkası Yoktur,” Ne Demektir?

Ubar haline, yani alma arzusunun, “ihsan etme arzusu” denen yeni bir arzuyu üstlenmesine gelmek bizim için zordur. Kişi Ubar koşulu ile ödüllendiği zaman, yani ihsan etme arzusu, alma arzusunun içine girdiği zaman, buna; “Yaradan bir imajın içinde yeni bir imaj biçimlendirdi,” denir.

Ve kişi, bu, “Yaradan’ın bir imajın içinde yeni bir imaj biçimlendirmesi,” mucizesinin önemini anlamalıdır. Halen açıkladığımız gibi bu gerçek bir yenilik ve gerçek bir mucizedir; çünkü doğaya karşıdır ve Yalnız Yaradan doğayı değiştirebilir; insanın elinde değildir. Ve bu “yeni bir şeydir,” şöyle ki Yaradan, almanın imajı olan annenin imajı içinde ihsan etmenin imajını biçimlendirir. Ve buna “Yaradan’ın bahşettiği Keduşa,” denir.

Bu nedenle şöyle yazılmıştır, “Yaradan kadar kutsal olan yoktur,” çünkü “Sen’den başkası yoktur,” zira dünyada kişinin doğasını değiştirebilecek hiç kimse yoktur, kişinin doğadan aldığı kabını başka bir biçime sokacak, değiştirecek ve böylece kişinin “ihsan etme arzusu” denen yeni bir doğası olacak.

25) Rabaş Cilt 3, Çalışmaya Giriş

Kişi, Lo Lişma denen dereceye ulaştıktan sonra, harika bir şeyle ödüllendirilir. Yani, kişi kendisi için hiçbir endişesinin olmadığı, bunun yerine bütün hesaplamalarının ve düşüncelerinin gerçek olduğu, yüksek bir safhaya ulaşır. Bu, kişinin niyetinin, gerçek realiteye göre, kendini tamamen iptal etmek olduğu anlamına gelir. Burada, yalnızca Kral’a hizmet etmesi gerektiğini düşünür. Çünkü, Kral’ın ihtişamını, büyüklüğünü ve önemini hisseder. Sonra, kendini unutur, yani kendisi hakkında endişe duymasına gerek yoktur, çünkü kişinin ‘kendi benliği’ ile ilgili görüşü, Yaradan’ın realitesini, ışığını hissettiğinde, bir mumun bir meşalenin önünde iptal olması gibi, iptal olmuştur. O zaman, kişi, Yaradan’ın memnuniyeti demek olan, Lişma yönündedir. Ve bütün isteği ve kaygısı, kendi varlığını, alma arzusunu, hiç hesaba katmadan, Yaradan’ı nasıl memnun edeceğiyle ilgilidir. O zaman kişi, ihsan etmek için, ihsan etme yönündedir.

26) Yoşer Divrei Ement, Kitapçık 1, bölüm 14

Dünyanın yaratılışı, haz ve memnuniyet içindir. Yaradan, bundan, İsrail’in ruhunun gelip, dünyalar vasıtasıyla, maddesel giysilerle kıyafetleninceye kadar bu dünyaya girmesinden büyük memnuniyet duyacaktır. Orada, bu büyük uzaklıkta, arınacaklar ve düşünceleriyle ve ona olan sevgileriyle, ona tutunacaklar ve kendileri ‘Ein Sof’ gibi olacaklardır. Onları yaratan ve varlıklarını sündürmelerini sağlayan Yaradan’ın gücü olmadan, yaratılıştan önce olduğu gibi, ‘hiçbir şey’ olduklarını, gerçekten anladıklarında, arınacaklar.

Mazrith’in Magid’i şöyle demiştir: ‘‘Yaradan’a tutunuşları nedeniyle eğer kendilerini ‘bir hiç’ olarak görürlerse, böylece önceki gibi tüm güçleri ile Yaradan’ı düşünmeye tutunurlar ve onlar çok büyük olurlar zira dal köküyle bir olur ve kök, on Sefirot’tur.

Bu nedenle, dal da Ein Sof’tur, zira gerçekte iptal olmuştur. Tıpkı büyük bir denize düşen ve köküne dönen bir damla gibi, böylece okyanusla bir olur ve artık tek başına ayırt edilmesi imkânsız olur.

27) Efrahim Kampı Üzerindeki Sancak, Paraşat VaEthanan

Yaradan Bir’dir, İsrail birdir” şöyle yazıldığı gibi, “Sana benzeyen İsrail, tek Ulus,” dolayısıyla onlar Yaradan’a bağlıdır, çünkü birinin bir diğerine bağlanması hoştur, peki bu ne zaman olacak? İsrail bir araya gelip mükemmel bir bağla birleştiğinde onlar, bir olarak kabul edilir ve Bir olan Yaradan onların arasında olur. Fakat kalpleri bölündüğünde ve birbirlerinden ayrıldıklarında bir olarak bağlanamazlar ve Yaradan aralarında olmaz, daha ziyade yabancı bir tanrı onlara hükmeder… Bu “ve siz bağlısınız,” sözünün anlamıdır, yani birbirinize bağlandığınızda, birbirinize tutunduğunuzda ve bir olduğunuzda “siz hepiniz yaşayansınız,” olur. Bu nedenle birbirine tutunmak ne iyi ve hoştur ve Yaradan onların ortasında Bir olarak dolaşır.

28) Rabaş – 42. Mektup

Yapmamız gereken Tora için hazırlık yapmak, şöyle yazdığı gibi, “Ve hepsi tek kalp tek adam olarak bir araya geldi.” Bu demektir ki, hepsinin tek bir amacı var, Yaradan’a yakınlaşmak.

Atalarımızın “Yüzleri birbirine benzemediğinden, düşünceleri de birbirine benzemez,” demesi üzerine, tek kalp, tek adam nasıl olur anlamak zorundayız.

Cevap: Eğer her biri yalnızca kendisiyle ilgili dersek, birbirlerine benzemedikleri için tek adam olmaları mümkün değildir. Ancak, kendilerini iptal eder ve yalnızca Yaradan adına endişe duyarlarsa, bireysellikleri iptal olduğundan ve tek bir otorite altına girdiklerinden, bireysel düşünceleri olmaz.

29) Maor VaŞemeş, Paraşat Ekev

En önemli şey kutsal topluluğun içinde, her biri kendisinin erdemli veya özel olduğunu düşünmemeli, aksine tek düşünceleri, davranışları veya eylemleri ile kutsal topluluğa zarar vermemek olmalıdır. Ve hatta kişi önemli biri bile olabilir, ama gene de eylemlerini sorgulamalı ve ne için önemli olduğunu dikkate almalı ve kendisini tamamen sıfırlamalıdır.

Tam bir ünite olan her onlunun içinde Şehina’nın oturduğu bilinir. Ve tam bir ünite baş, kollar, bacaklar ve topuklardan yapılmıştır. Buna göre herkes kendisini kutsal toplum içindeki “bir hiç” olarak gördüğü zaman -diğerleri baş, beden ve üst parçalar olurken- bu kişi topluluğun topuğu addedilir. Ve herkes kendisinin bu şekilde olduğunu düşünür ve onların eylemleri bolluk, bereketin ve dünyadaki tüm iyiliğin kapılarını açar. Tam olarak bu (bolluk ve iyilik) kendisini başka bir şey değil, ama yalnız topuk olarak kabul edenden yayılır.

30) Rabaş, Cilt 3, Yapacağız ve Duyacağız – B

Kendisinin dostlarından yüz kar daha yüksek bir derecede olduğunu bilir ve düşünürken, mantıklı bir insan nasıl olur da her birinin önünde kendini iptal edeceğini söyler?

Ancak bir “parça” anlayışı, bir de “bütün” anlayışı vardır. Bütün, parçadan daha yüksektir, kişi kendisini, bütünün bir parçası olduğu için parçanın önünde iptal etmelidir. Başka bir deyişle bireysel açıdan, İsrail’in tamamı o kadar önemli değildir, ama bütün bakımından, bütünsel açıdan herkes çok önemlidir.

Kişi kolektifin ihtiyaçları önünde kendi ihtiyaçlarını iptal etmelidir. Ve zaten kişi kendi mantığını ve düşüncelerini Yaradan’ın önünde iptal etmek zorunda olduğuna göre, kendisini dışarıda olmaya alıştırmalıdır. Bu “yapacağız”daki “yapmak”tır. Ve tüm bu iptal etmeler, kişinin, mantığını ve düşüncelerini Yaradan’ın önünde iptal etmesini mümkün kılar.

31) Rabaş, Cilt 1, Makale 7, “Dostunu Kendin Gibi Sev” İle İlgili Olarak

Kişinin, “Dostunu sev” kuralında gücünü artırabilmesi için tavsiye, dost sevgisidir. Eğer herkes dostu önünde kendini iptal eder ve dostuna katılırsa, diğerlerini sevmeyi isteyen tüm küçük parçaların birçok parçadan oluşan kolektif bir güç içinde birleştiği tek bir kitle haline gelirler. Ve kişi bu güce sahip olduğunda, diğerlerini sevmeyi gerçekleştirebilir.

Ve sonra kişi Yaradan sevgisine erişebilir. Fakat koşul şudur, her biri diğeri önünde kendini iptal edecek.

32) Rabaş, Cilt 1, Toplumun Amacı 2, 1985

İnsanın yaratılma amacının gerçekleşmesini engelleyen “kötü eğilim” dediğimiz alma arzusunu iptal etmek için beraberce çalışıp büyük bir güç oluşturacak bir topluluğa ihtiyaç duyarız.

Bu nedenle, grup bu amacı başarmaları gerektiğine oy birliğiyle hemfikir olan bireylerden oluşmalıdır. Sonra, herkes herkese entegre olduğundan, her biri kendine karşı mücadele edebilecek tek büyük bir güç haline gelir. Bu nedenle her biri amacı başarmak için büyük bir arzu oluşturur.

Birbirine entegre olmak için, herkes diğerlerinin önünde kendini iptal etmelidir. Bu, her birinin dostlarının hatalarını değil, onların erdemliğini görmesiyle başarılabilir. Fakat dostlarından biraz daha yüksek olduğunu düşünen kişi, artık onlarla birleşemez.

33) Rabaş, Dost Sevgisine Dair

Unutmamalıyız ki, grup diğerlerini sevme temeli üzerine kurulmuştur, dolayısıyla her üye, başkalarını sevme ve kendinden nefret etme koşulunu gruptan alır. Ve dostun kendisini iptal etmek ve başkalarını sevmek için gayret ettiğini görmek, herkesin diğer dostların niyetlerine entegre olmasına katkı sunar.

Dolayısıyla, örneğin, eğer grup on üyeden oluşuyorsa, her biri kendini iptal etmeyi, kendinden nefret etmeyi ve başkalarını sevmeyi uygulamak için on güce sahip olur.

34) Rabaş, Cilt 3, Makale 824, İçsellik ve Dışsallık

Kişi dostlarının önünde kendini iptal etmeye kalktığı zaman eğer bu hem düşüncede hem de eylemde yapılmaz ise tam ve gerçek bir iptal sayılmaz. Kişi yalnız eylemde değil, ama düşüncesinde de dostunun fikrinin daha önemli olduğuna boyun eğmelidir, aksi takdirde bu “kendini eğmek” olarak kabul görmez. Çünkü eğer kişi dostuna davranışı ile kendini iptal etme durumunu gösterirse bu dalkavukluktur, yani dışsallıkta dostuna onun kendinden daha önemli olduğunu göstermektedir, ama içinden dostunu kendisine yakın bile olamaz diye düşünür.

35) Rabaş, Makale 30, Dostlar Meclisinde Ne Aranmalıdır

Aklı ona dostunun gerçek yüzünü, ona olan nefretini gösterdiğinde, onu olumlu yargılamak nasıl mümkün olabilir?” Bedene bununla ilgili ne söyleyebilir? Dostunun önünde neden kendini eğmek zorundadır?

Cevap şudur ki, Yaradan’la “form eşitliği” denilen, Dvekut’u (birleşme) başarmak zorundadır, yani kendini düşünmemelidir. Neden dostun önünde eğilmek zor bir şeydir? Bunun için kendi değerini hükümsüz kılmalıdır, yaşamak istediği tüm hayat sadece başkaları yararına çalışarak, insanla insan arasındaki sevgisiyle başlayıp Yaradan sevgisine ulaşarak gerçekleşir.

Dahası, mantığıyla onu sevmek zorunda olanların dostları olduğunu düşündüğünden, mantığın üstesinden gelip, mantık ötesi giderek her şeyi kendisi için değil, başkaları için yaptığını ve “Kendim için yaşamak değerli değil,” diyebileceği bir yeri vardır.

36) Rabaş, Cilt 2, 8. Mektup

Ve bir kez bu giysiyi talep ettiğimde sevginin kıvılcımları içimde ışıldamaya başlar. Kalbim dostlarla birleşmeye özlem duyar ve bana öyle gelir ki, gözlerim dostlarımı görüyor, kulaklarım onların sesini duyuyor, ağzım sevgi ve neşe içinde onlarla konuşuyor, eller kavuşuyor, ayaklar daireler çiziyor ve dünyasal sınırlarımın ötesine geçiyorum. Dostlarım ve benim aramdaki geniş uzaklığı unutuyorum ve aramızda birkaç mil toprak uzanmıyor artık.

Bu tıpkı dostlarımın kalbimin tam içinde durup, neler olduğunu görmeleri gibi ve ben dostlarıma karşı yaptığım küçük eylemlerden dolayı utanıyorum. Sonra dünyasal kaplardan çıkıyorum ve bana öyle geliyor ki dostlarım ve benim haricimde dünyada başka bir gerçeklik yok. Bundan sonra, “ben” iptal oluyor ve onlarla kaynaşıyorum ta ki dostlarımın haricinde dünyada hiçbir gerçekliğin olmadığını hissedene kadar.

37) Rabaş, Cilt 3, Alt için, Üstün İncelemesi

Üst, G”E’i alttaki için, inceler, zira hiç kimse kendisini, hapishaneden kurtaramaz. Ve üst, ihsan etmek için alma safhasına ulaşana dek, alttakinin MAN’ı üzerinde, bir masah, yani itici güç oluşturur. Sadece o zaman, ışık, MAN’da yakalanır, yani, MAN, alma arzusunun yönüdür. Bu dua vasıtasıyla dile getirilir. Çünkü, duaya MAN’ı yükseltme yönü denir ve duanın cevabına MAD’ın, direkt ışığın, üst bolluğun, ihsan etmenin yönü denir.

MAN denen dua, belirli koşulları, yani, duanın Masah’ın ıslahı için olmasını, kişinin niyetinin Lişma denen, Yaradan için olmasını gerektirir. Ve Lişma’yı hedefleyen güçler, yukarıdan gelmelidir, çünkü alttakinin, alma arzusu denen, Lo Lişma dışında, çalışmaya başlama gücü yoktur. Zira yalnızca Lo Lişma alttakine, ilk motivasyon gücünü sağlar. Kişi maddesel hazlarla tatmin olacak bir tat alamadığında, daha sonra manevi hazları araştırmaya başlar.

Alttakinin çalışmasının kökü, alma arzusudur ve MAN denen dua, yukarıya yükselir ve o zaman yukarısı, bu MAN’ı düzeltir ve üzerine Masah’ın (ekran, perde) gücünü yerleştirir ki bu, alttakinin, niyetinin ihsan etmek olduğunu, bizzat kendisi anlamadan öncesinde, bolluğun ertelenmesi için bir arzudur. Anlamı şudur: Üstteki alttakine, ihsan etme arzusu içinde tat ve haz almayı ihsan etmiştir. Böylece alttaki Yaradan’ın büyüklüğünü tecrübe eder ve kendi varlığını O’na iptal etmenin kendisi için faydalı olduğunu anlamaya başlar.

O zaman kişi, tüm realitesinin yalnız Yaradan böyle istediği için böyle olduğunu hissetmeye başlar, zira Yaradan alttakinin var olmasını istemektedir. Bu, kişinin hissettiği bütün geçim kaynağının, kendisinden değil ama Lişma’dan kaynaklandığını hisseder.

Kişi bu hisse sahip olduğunda, MAN halen ıslah olmuş kabul edilir. O zaman, MUD’ı almak için de nitelikli hale gelmiştir, çünkü aralarında form eşitsizliği yoktur. Zira alttaki de kendi menfaatini değil, üsttekinin menfaatini ister. Bu, üsttekinin alttakine Mohin’in yönünü vermesi olarak kabul edilir ve daha sonra da Mohin’in kıyafetini verir. Bahsedildiği üzere, alttakine bolluğun yanı sıra, ihsan etme arzusu olan, Masah’ın gücünü de verir. Ve ‘kişi Lo Lişma’dan, Lişma’ya gelir,’ meselesi budur.

Telif Hakkı © 1996 - 2015 Bnei Baruh. Tüm hakları saklıdır.
Bu sitede sunulan tüm materyal, Bnei Baruh Kabala Eğitim ve Araştırma Enstitüsü tarafından dünyanın ıslahı ve hayatın iyileştirilmesi amacı ile sunulmaktadır.
Bu nedenle, içeriği değiştirilmediği ve kaynağına gönderme yapıldığı takdirde, tüm materyalin kullanımına ve dağıtımına izin verilmiştir.
19 - 0,078