e-posta ile Paylaş

GÖNDER

Kabala İlmi, dünyadaki tüm ilimleri kapsar.
Baal HaSulam “Özgürlük”
“Bu ilim, gizliliğin sonunda çocuklara bile ifşa olacaktır.”
Baal HaSulam “Kabala Öğretisi ve Özü”
Son neslin günleri yaklaştığında, çocuklar bile, kurtuluşu ve sonu bilip, bu ilmin sırlarını bulacaklardır.
Sulam’ın Önsözü ile Zohar Kitabı
“Ben’i arayanlar, Ben’i bulacaklar” ve yazdığı gibi , “Aradım ve bulamadım, buna inanmayın.”
Baal HaSulam “On Sefirot Çalışmasına Giriş”
MENÜ

KABALA KÜTÜPHANESİ

Ana Sayfa > Sabah Dersi Materyalleri > Kabala Kütüphanesi > Sabah Dersi 2020 > Sabah Dersi Materyali – Aralık – Hanuka

Sabah Dersi Materyali – Aralık – Hanuka

1) Rabaş, Makale 9, Hanuka Mumuna Dair (1986)

Hanuka, ihsan etme kaplarını edinmek olan yaratılışın ıslahı çalışmasıdır. Buna, kendimiz için değil yalnızca Yaradan için yapmak istediğimiz “maneviyat” diyebiliriz, bilgelerimizin söylediği gibi “Tamamen Yaradan için bir adak yani yanmış bir adak, tümüyle manevidir.”

2) Rabaş, Makale 9, Hanuka Mumuna Dair (1986)

Hanu (park etmiş) Koh (buraya/şimdiye kadar), onlar buraya park ettiler anlamına geldiğini açıklamıştır. Bu demektir ki, Kislev’in (Hanuka’nın başladığı tarih) Chaf-Hey’i (Koh/25.), savaşın sonu değil sadece bir ara verme idi. Yeni ve büyük bir saldırı başlatmak isteyen bir ordu gibi ki böylece askerlerin dinlenmeleri ve savaşa devam edebilmeleri için, güçlerini yeniden kazanmaları sağlansın. Düşman bölgesine gitmemek için ve savaşı bitirdikleri ve artık düşmanı yenmek zorunda olmadıklarından, dinlenmek için emir aldıklarını düşünen budalaların olduğunu söyledi. Öyle anlaşılıyor ki, Hanuka, henüz amacın tamamlanması değil yalnızca yaratılışın ıslahıdır. Bu, ihsan etme kaplarını yani ihsan etme eylemlerini tamamlar.

3) Rabaş, Makale 9, Hanuka Mumuna Dair (1986)

Hanuka mucizesi, maneviyatla ilgilidir (“Mucizeler” kutsamasında) şöyle söylediğimiz gibi “Yunanlıların günahkâr krallığı, Senin halkının, İsrail’in, Senin yasalarını unutmalarını ve Senin arzunun yasalarından uzaklaşmalarını sağlamak için durduğunda, Sen, pek çok merhametinle onlar için onların kötü durumlarında ayağa kalktın.” Açıkladıklarımıza göre “maneviyat”, ihsan etme kaplarını kullanmak anlamına gelir. Yunanlıların hükmü, ihsan etme kaplarıyla bir şeyler yapmayı yasaklamak şeklinde ifade bulur çünkü orada Tora ve Mitzvot çalışması üzerinde de denetim vardır. Bu dışarıdaydı. Düşüncede çok daha fazlasıydı -onlar düşünceyi yönetiyorlardı ki böylece Yaradan için hiçbir şey hedefleyemesinler. Tam tersine onlar, İsrail halkının bununla Yaradan’dan ayrılacakları kendine-sevgiye gömülmesini istediler. Sitra Ahra’nın (diğer taraf) bütün düşüncesi, yalnızca onları Yaradan’dan uzaklaştırmakla ilgilidir.

4) Rabaş, Makale 7, Hanuka Mucizesi (1987)

Yunanlıların yönetimi, Yahudilik yolunun tam tersidir. Yunanlılar meselesi hem akılda hem de kalpte, mantık içerisinde gitme meselesidir. Doğaldır ki, İsrail, mantık ötesi gitmek istediği ve dışsal aklın gerektirdiklerini dikkate almadığında, yapamadılar. Buna, ‘Yunanlılara karşı olan savaş’ denir. Bu, gerçek çalışmanın başladığı andır, yani İsrail halkı, Yaradan’la Dvekut’a (bütünleşme) götüren yola çıkmak istedi. Bu, ‘mantık ötesi inanç’ olarak adlandırılır. Yunanlılar, bedeni kontrol etmek istediler ki böylece mantığın hemfikir olduğu hiçbir şeyden vazgeçmesin.

5) Rabaş, Makale 11, Çalışmada Gerekli Olan Güçler Nelerdir (1989)

Kişi Keduşa’ya yaklaşmayı yani her şeyi Yaradan hatırına yapmak istediği zaman, bu “Hasmonean’ın,” niteliği olarak kabul edilir, onun rolü Keduşa’yı, “Yunanlılar denen Klipot’un hükmünden çıkarmaktır. Özellikle kişi Keduşa’ya yakınlaşmak istediği zaman ki bu mantık ötesi inanç yoluyla olur, kişinin içinde “Yunanlıların bakış açısı,” ortaya çıkar. Bu inanca karşı olan Klipa’dır. O zaman şunu görürüz; ihsan etme çalışmasına başlamadan önce, kişinin içindeki Yunanlılar ortaya çıkmaz ve kişi Yaradan’a olan inancının yeterli olduğunu zanneder, Tora ve Mitzvot’u yerine getirmek için gerekli gücü olduğunu, tek gerekenin daha çok Tora ve Mitvot yapması olduğunu zanneder. Ancak kişi Hasmonean, olmak istediğinde, yani bu dünyayı yalnız Keduşa’nın yönetmesini istediğinde, “Yunanlılar,” inanca karşı olan Klipa her seferinde büyük bir canlılıkla ortaya çıkar.

6) Rabaş, Makale 12, Bu Mumlar Kutsaldır (1991)

Kurtuluşumun Kudretli Kayası,” şarkısında, “Yunanlılar benim üzerimde toplandılar ve sonra Hasmonean zamanında kalelerimin duvarlarını yıktılar.” “Yunanlılar,” mantık içinde giden, eğer mantıklarına karşı ise hiçbir şey yapmayan insanladır. O zaman, Yunanlıların yönetimi vardı, yani onlar İsrail halkı üzerinde hükmediyorlardı. Bu otoriteye “Yunanistan’ın hain krallığı,” denir, onun rolü İsrail halkının “Tora’yı unutmasını ve Senin iradenden uzaklaşmasını,” sağlamaktı.  Onların yönetimi özellikle mantık içerisinde gitmektir. Kaleyi koruyan duvarlarda gedik açmak budur. “Kale,” insanın içinde, belli ölçüde var olan Yaradan’ın yüceliğidir. Bu duvara,  “mantık ötesi inanç,” denir ve özellikle mantık ötesi inanç sayesinde kişi Yaradan’ın yüceliğini hissedebilir ve Yaradan’ın yüceliğini gözünde canlandırabilir. Yaradan’ın yüceliğini hissettiği zaman, kişi “meşalenin huzurundaki mum,” haline gelir ve O’nun önünde kendini sıfırlar. Ancak Yunanlılar, yani mantık içinin hükmü, onların mantık ötesinde gitmelerine izin vermez ve buna “kalenin duvarlarının yıkılması,” denir. Başka bir deyişle, mantık ötesi inanç, bu duvardır. Bu duvarın içinde kaleler inşa edebiliriz, yani Yaradan’ın yüceliğini edinebiliriz ki buna “kale,” denir. Şöyledir, özellikle mantık ötesi inanç yoluyla, “Keduşa’nın mantığı,” ile ödülleniriz. 

7) Rabaş, 43. Mektup

Yunanlılar etrafımı sardı… ve kulemin duvarlarını yıktı ve tüm yağları kirletti.” Homat (duvarları) kelimesi Hotam (mühür) ve Tehum (alan) kelimelerinden oluşur. “Benim kulelerim” bereketle dolu kulelerdir. “Duvar” yabancıların şehre girip onun bereketini çalmasından korumak içindir. Burada da benzer bir durum söz konusudur, yabancı düşünceler ve istenmeyen arzuların girmesinden kaçınmak için kendimize dışarıda olanlardan bizi koruyacak bir duvar örmeliyiz. Bu duvara “inanç” denir, çünkü yalnızca inançla kişi korunabilir. Buna “alan/bölge” denir, böylece yaklaşan yabancılar kişinin duvarın dışına çıkmadığını gördüklerinde kendi yerlerine geri dönerler. Bu böyledir, çünkü inanç mantık ötesidir ve Sitra Ahra hükmü yalnızca dışsal aklın mantığı içindedir. Bu nedenle onun insanla bir bağı ve teması yoktur. Roma kabı İsrail halkının özellikle felsefeden, dışsal akıldan haz alması demektir. Bu “duvar” denilen inanca ters düşer. İsrail’e felsefeyi kabul ettirmeyi başarmalarının ölçüsü, duvara gedik açma ölçüsü olarak kabul edilir. Bu, “kulelerimin duvarları kırıldı,” sözünün anlamıdır, yani kulenin etrafındaki duvar Yaradan’ın dünyaya bereketle gönderdiği iyiliklerdir. Yukarıda bahsedilen delik vasıtasıyla onlar “tüm yağları kirlettiler,” yani inanç yoluyla edindikleri tüm canlılığı ve netliği inkar ederler, çünkü Tuma’a (kirlilik) kelimesi Timtum’dan (dilsizlik) ve Situm (engelleme) kelimelerinden gelir. Son olarak bir mucize olur ve Yaradan onlara yardım eder ve onlar bir kez daha “yüzün nuru” denilen ışıkla ödüllendirilir.

8) Rabaş, Makale 11, Çalışmada Hanuka Mumunu Sola Yerleştirmenin Anlamı Nedir?

Mucize” kişinin elde edemeyeceği bir şey demektir. Yukarıdan bir mucize verilmeden kişinin bir şey elde etmesi imkânsızdır. Sadece bu şekilde gerçekleşene “mucize” denir. Bu sebeple, kişi kötü eğilimin farkında olduğu aşamaya geldiğinde, içindeki ulusların (dışsal arzuların) hükmünden çıkması imkânsızdır, içindeki İnsan onların etkisi altındadır ve onların gücünden çıkmanın yolunu bulamaz, ama Yaradan yardım ettiğinde ve onu dünya uluslarından kurtardığında her şey tersine döner ve İnsanoğlu onlara hükmeder, işte buna “mucize” denir.

9) Rabaş, Makale 9, Hanuka Mumuna Dair (1986)

Öyle anlaşılıyor ki, Hanuka, henüz amacın tamamlanması değil yalnızca yaratılışın ıslahıdır. Bu, ihsan etme kaplarını yani ihsan etme eylemlerini tamamlar ve mucize, yalnızca verme eylemindedir -onlar bunları yapabilir ve Lişma denen ihsan etmeyi amaçlayabilirler. Mucize, onların, Yunanlıların hâkimiyetinden çıkmaları ve mantık ötesi inançla gidebilmeleriydi. Ama Yunanlıların Klipa’sı (kabuk), İsrail’e hükmediyordu ki böylece bu çalışmanın onlara, nedeni ve amacı getirdiğini bilmedikleri ve özellikle her şeyi mantık ötesi hedeflemedikleri sürece hiçbir şey yapamasınlar. Açıkladıklarımıza göre Hanuka mumu, İsrail halkının, Yunanlıların hâkimiyetinden kurtulduğu manevi bir mucize anlamına gelse de bu sadece yarısıdır. Öyle ki, yalnızca ihsan etme kapları Hanuka mucizesi ile düzeltildi ve bu, yaratılış amacı değil yaratılışın ıslahı olarak kabul edilir.

10) Rabaş, 26. Mektup

Hanu’nun (bekleme/mola) anlamı budur, bekleme bütünlük, yani parlayan ayna nedeniyle değildir. Daha ziyade bekleme Ko’dur (oraya kadar/burası), yani parlamayan ayna, bütün olmamak. Diğer bir deyişle, eğilim savaşı henüz bitmemiştir ama gerçek bütünlüğe gelmemiz gerekir. Bu Hanu-ko’nun anlamıdır, Ko, moladır, yani eğilim savaşında daha çok ilerlememize yardım edecek gücü toplamak için üst ihsandan almak. Kişi Yaradan yolunda yürüdüğünde, ona yukarıdan pek çok uyanış verilir—duanın ortasında, Tora çalışırken ya da Mitzva yerine getirirken. Bu uyanış kalbe girer ve kişi kutsallığın ihtişamını ve tadını hissetmeye başlar. Ancak, bilmelidir ki, bu bereket ona sadece eğilim ile savaşında yeni güç elde etmesi ve çalışmada daha çok ilerleyebilmesi için verilmiştir. Her sefer geçici bir mola, üst bereket verilir çünkü yukarıdan uyanış geldiği zaman kişi artık savaş olmayacağını düşünüp, kutsallığın güzelliğini ve dünyasal meselelerin bayağılığını hissetmeye başlar, ta ki yalnızca Yaradan için çalışana kadar. Fakat kişi çalışmasını henüz bitirmediğinden, ona verilmiş olan uyanış ondan alınır ve güzellik ve ihtişamı sadece maddesel meselelerde hissettiği bir önceki aşamasına düşer. Bu sırada Tora ve Mitzvot’a uyanıştaki gibi arzu ve coşku için değil, zorunluluk nedeniyle bağlanır. Uyanış Hanuka mumudur. Dolayısıyla eğer akıllıysa gerçek bütünlükle ödüllendirilmek için yukarıdan yardım alana kadar çabalamalıdır.

11) Rabaş, Makale 12, Bu Mumlar Kutsaldır (1991)

Şöyle yazılmıştır; “Bu mumlar kutsaldır, onları kullanmaya iznimiz yoktur, yalnız görmeye iznimiz vardır,” Hanuka mucizesi ile Purim mucizesi arasındaki farkı bilmeliyiz.  Hanuka’daki ferman yalnız maneviyatla ilgilidir, şöyle ki İsrail halkının Mitzvot’u yerine getirmesi engellenmişti. Mucize onların Hasmonean’ı yenmeleri ve Mitzvot’u yerine getirebilmeleriydi. Maneviyatın Kelim’i olmadığı için, Kelim’e özellikle “alma kapları,” denir,  buna “yoktan var edilmiş olan yaratılış,” denir, bu alma arzusudur ve bu nedenle şu bildiride bulunulur, “Bu mumlar kutsaldır, onları kullanmaya iznimiz yoktur, yalnız görmeye iznimiz vardır,”

12) Rabaş, 43. Mektup

Hanuka ile ilgili olarak, bilinir ki, üç koşul gerçekleşene kadar mumlar yakılmaz 1) içine yağ yerleştirilen kap olan mum; 2) yağ; 3) fitil. Bu üçü bir araya getirildiğinde ışığın hazzına varırız. Bu üç anlayışı çalışma açısından yorumlamalıyız. Yağ ve fitilin yerleştirildiği kap (Kli), “mum” denilen bedendir. Tora ve Mitzvot çalışmasındaki kişi ona ifşa olmamış şeylerle, yani dünyanın iyilikle yönetilmesiyle alakalı olarak kendini O’nun İlahiliğine zıt hisseder. İnsana göre Yaradan dünyayı farklı yönetmeliydi, yani O’nun iyiliği herkese ifşa olmalıydı. Bu insan aklıyla çelişir. Bu düşünceler içinde olmak kusur olduğundan, buna Petaltol (sarmal) kelimesinden gelen Petillah (fitil) denir. Kişiyi Tora ve çalışma özlemine getiren farkındalık ve netliğe, Tora ve çalışmada tatlılık ve haz hissetmeye “yağ” denir. Eğer bunlardan biri eksikse onun ışığından haz almak imkânsızdır.

13) Rabaş, 43. Mektup

Beden çaba ve netlik içindeyse, kişi özellikle ikisi vasıtasıyla ortaya çıkan Yaradan’ın ışığını edinmekle ödüllendirilir. Yağ ve fitil yanıp bitince aydınlatacak bir şey olmaz, dolayısıyla çaba ve netlik olmadığında ışık olmaz ve kişi için her şey karanlık olur. Eğer kişi daha fazla ışık almak isterse, ışığın sızacak ve kalacak yeri olmadığından, “fitil” denilen çaba ve “yağ” denilen netliği daha çok arttırmalıdır. Bir kuraldan dolayı bu böyledir: “Emeğe göre ödül.” “Yağ” denilen netlik, esasen dışsal akılla çelişen ve kişiyi çabaya zorlayan inanç vasıtasıyla gelir. Buna Yaradan çalışmasındaki “sınavlar” denir. Bunun üstesinden geldikten sonra, kişi ruhunu aydınlatan Yaradan’ın ışığını almakla ödüllendirilir ve kafa karışıklığı olmaz. Buna “Hanuka ışığı” denir. Bu demektir ki kişi amacı Yarattıklarına iyilik yapmak olan açık ilahilikle ödüllendirilmiştir.

14) Rabaş, Makale 5, “Günahların Erdemler Haline Gelmesine Dair”

Bu alevin fitile bağlı oluşuna benzer: Yabancı düşünceye fitil denir, kişinin çalışmasında hatalar bulmak ister. Bu yabancı düşünceler kişinin aklı ve mantığı çerçevesi içinde kişinin, Yaradan çalışmasıyla yapacak bir şeyi olmadığını anlamasına meydan verir. Ve bu yabancı düşünceler ona geldiğinde, mantığı bunların hepsinin doğru olduğunu söylemesine rağmen, kişi hiçbir bahaneye yer vermek istemediğini söyler ve şimdi o, mantık ötesinde, inancın yolunda yürümektedir. Bu durumda, inancın alevi yabancı düşüncelerin fitili ile bağlanır. Böylece, yalnız şimdi tam olarak inanç emrini yerine getirebilmektedir. Bu yüzden şüpheleri erdemler haline gelir, aksi halde inanç anlayışından bir erdem edinemezdi. Buna “ızdırap içinde memnun,” denir. Kişi, yabancı düşünceler onun, Yaradan çalışmasında kötü konuşmasına, dedikodu yapmasına ve sivri dilli olmasına neden olarak, ona eziyet vermesinden acı çekse bile, ancak bu durumda mantık ötesi inancı yerine getirebildiği için bundan memnundur. Ve buna “Mitzva’nın sevinci,” denir.

15) Rabaş, Makale 12, Bu Kandiller Kutsaldır (1991)

Şöyle yazılmıştır, “Yunanlılar etrafımı sardılar … ve kalemin duvarlarını yıktılar.” Bunun anlamı şudur; kişi, “mantık ötesinde Yaradan’a inanmak,” denen duvarlarını korumalıdır. Başka bir deyişle, bunu öğrenmenin ve dua etmenin değerli olduğunu kendisi anlayana kadar beklemelidir, vb.. Aksine aklının tavsiyesini dikkate almamalıdır. Bunun yerine, kişi Tora’nın zorunlu kıldığını yolu izlemelidir; böyle davranmalıdır. Yalnız bu yolla, “koşulsuz teslimiyet,” ile kişi Keduşa’nın aklını edinir. En önemlisi duadır. Şöyle ki, kişi mantık ötesi gitmekte ona yardım etmesi için Yaradan’a dua etmelidir, bunun anlamı şudur, kişinin çalışması sanki Keduşa’nın mantığı ile ödüllenmişçesine mutluluk içinde olmalıdır ve o zaman ne kadar da mutlu olacaktır. Benzer olarak, Yaradan’dan ona bu gücü vermesini talep etmelidir ki böylece bedeni mantığının ötesinde ilerleyebilsin. Başka bir deyişle her ne kadar beden ihsan etmek için çalışmaya razı olmasa da, kişi, Yaradan’dan, yüce bir Kral’a hizmet eden birine yakışacak şekilde, mutluluk içinde çalışabilmeyi ister. Yaradan’dan, böylece memnuniyetle çalışması için, ona Yaradan’ın yüceliğini göstermesini istemez. Aksine Yaradan’dan mantık ötesi çalışmanın içinde ona sevinç duymayı vermesini ister, şöyle ki halen mantığa sahipmiş gibi olmak önemlidir.

16) Rabaş, Makale 7, Hanuka Mucizesi (1987)

Keduşa tarafını seçebilmesi için kişiye verilen mucize, akıl meselesi değildir. Daha ziyade, bedenin gereksiz addettiği bir şeydir ki çalışma budur. Beden, ondan nefret eder ve çalışma meselesinin tamamını gereksiz kabul eder. Fakat tam olarak bu gereksizlikten yani kişinin bıraktığı, istemediği ve arzulamadığı şeyden, buradan ona Keduşa’da kalma mucizesi gelir. “Kavanozların kalıntısından, güller için bir mucize yaratıldı” ifadesinin anlamı budur. Kavanoz, yazıldığı üzere Rabbi Meir’in haşaratları yüz elli tat ile arındırmasıdır. Bunun anlamı, her şeyde iki yolun da olduğudur. Ne ile inceleyebiliriz? Kalan ile yani vücudun gereksiz gördüğü, onun hiç olarak kabul ettiği ile. Bu mantık ötesi inançtır ve ancak bununla Klipot’un tuzağına düşmekten kurtulabiliriz. Buldukları yağ kavanozunun anlamı budur, ki bu Yüksek Rahibin mührü ile mühürlenmişti. Kohen’e (rahip), Hesed [merhamet] denir. “Yüksek”, Hohma yani “Rahip” olarak adlandırılan Hassadim’in bolluğu haline gelen Hesed demektir. Rahip, Hesed niteliğidir ve Hesed, mantık ötesi inancın göstergesidir. İbrahim’in, Hesed niteliğinin, inancın babası olmanın anlamı budur. Yunanlılar inancı göremezler çünkü mantık ötesi ile değil sadece mantık aracılığıyla görürler. Bu nedenle mantık ötesi inançla yürüdüklerinde, Yunanlılar onlara hükmedemedi. Yunanlıların yağ kavanozunu görmemelerinin anlamı budur.

17) Rabaş, Makale 13, Kurtuluşumun Kudretli Kayası (1985)

Hanuka şarkısında şöyle deriz, “Kurtuluşumun kudretli kayası, Seni övmek sevinçtir; Dua Evimi düzelt, oraya şükran sunusu getireceğiz.” Şarkı, övgü sözleriyle başlar, “Seni övmek bir sevinçtir” ve sonra duanın sözleriyle başlar, “Dua Evimi düzelt.” Sonrasında, şükran ve övgü sözlerine döner, “Ve biz oraya şükran sunusu getireceğiz.” Dolayısıyla, burada, dua düzenine benzer üç şey vardır:

1. On sekizin (dualar dizisi) ilk üçü, övgü ve şükrandır.

2. Ortadaki üç, yakarıştır.

3. Son üçü, bir kez daha övgü ve şükrandır.

Böylece, mevcut olan ile başlarız, şöyle dediği gibi, “Seni övmek sevinçtir,” yani Sen’den aldığımız iyilik için teşekkür ederiz ve Seni överiz. Atalarımızın dediği gibi, “Kişi, her zaman Yaradan’ı övmeli ve sonra dua etmelidir.” Bunun nedeni, Yaradan’ın merhametli ve iyiliksever olduğuna ve O’nun insanlarına iyilik yapmayı arzuladığına inanan kişinin, dua için yere sahip olmasıdır. Bu nedenle, önce Yaradan’ı övmeliyiz, yani kişinin kendisi Yaradan’ı övmelidir. Bu, Yaradan’ın, kişinin O’nu övdüğünü görmesi gerektiği anlamına gelmez, zira Yaradan’ın insanlara ihtiyacı yoktur. Aksine, kişinin kendisi, Yaradan’a olan övgüsünü görmeli ve sonra O’ndan kendisine yardım etmesini istemelidir, çünkü O’nun amacı, yarattıklarına iyilik yapmaktır. Bu yüzden, “Seni övmek sevinçtir” dedikten sonra, dua gelir ve deriz ki, “Dua Evimi düzelt.” “Dua Evim” nedir? Şöyle yazıldığı gibidir, “Onları bile Benim kutsal dağıma getireceğim ve Benim dua evimde mutlu kılacağım.” “Benim kutsal dağım.” Har (dağ) kelimesi, Hirhurim (düşünceler/tefekkür) kelimesinden gelir, yani O, onlara Keduşa’nın (kutsallık) düşüncelerini getirecektir ve onların tüm düşüncesi, sadece Keduşa olacaktır. “Ve onları Benim dua evimde mutlu kılacağım”, kişinin kalbidir, böylece orada, Şehina (Kutsallık) için bir yer olacaktır. Şehina’ya, “dua” denir, bilindiği üzere, Malhut’a “dua” denir, şöyle yazdığı gibi: “Tüm dua benim.” “Evimi düzelt” sözlerinden sonra, “Ve biz oraya şükran sunusu getireceğiz,” gelir. Öyle anlaşılıyor ki önce övgü, sonra dua ve sonra yine duanın sırasındaki gibi, övgü ve şükranla tamamlanan övgü vardır.

18) Rabaş, Makale 13, Kurtuluşumun Kudretli Kayası (1985)

Ancak eğer kişi, övgü ile başlamak istiyorsa, fakat kalbi kapalı ise, hatalarla dolu olduğunu hissediyor ve ağzını açarak şarkı söyleyip övgüde bulunamıyorsa, ne yapabilir? Tavsiye, mantık ötesi gitmek ve her şeyin “gizli Hasadim (merhamet)” olduğunu söylemektir. Diğer bir deyişle, kişi demelidir ki her şey Hesed‘dir (merhamet), fakat ondan gizlenmiştir, çünkü kişi, Yaradan’ın, yarattıkları için hazırladığı sevinci ve memnuniyeti görmek için henüz nitelikli değildir. Ve kişi, Yaradan için övgüyü oluşturduktan, yani her şeyin, iyi ve iyiliksever olduğuna mantık ötesi inandıktan sonra, Yaradan’ın, onun kalbini, “Benim Dua Evim” yapması yani Yaradan’ın merhametinin açığa çıkması için dua etmelidir. Buna, “ifşa olan Hasadim” denir. Ve sonra, “Biz oraya şükran sunusu getireceğiz,” yani kişi, alma kaplarını sunma ayrıcalığını kazandığı için şükranlarını sunmalıdır. Buna, kişi alma arzusunu feda etmekle ödüllendirildiği için, “Biz oraya şükran sunusu getireceğiz” denir. Bunun karşılığında, “Tapınak yeri” denen ihsan etme arzusu gelir.

Telif Hakkı © 1996 - 2015 Bnei Baruh. Tüm hakları saklıdır.
Bu sitede sunulan tüm materyal, Bnei Baruh Kabala Eğitim ve Araştırma Enstitüsü tarafından dünyanın ıslahı ve hayatın iyileştirilmesi amacı ile sunulmaktadır.
Bu nedenle, içeriği değiştirilmediği ve kaynağına gönderme yapıldığı takdirde, tüm materyalin kullanımına ve dağıtımına izin verilmiştir.
19 - 0,078