Ayın doğuşu. Musa’nın kafası karışmıştı.
Ay, Malhut olarak adlandırılır. Buna “ayın yenilenmesi” denir çünkü cennetin krallığının yükünü her gün yeniden kabul etmemiz gerekir. Dünün kabulü yeterli değildir çünkü ARİ, her seferinde BYA’ya düşen kıvılcımları yükseltmemiz ve onları da Keduşa’ya [kutsallığa] yükseltmemiz gerektiğini söyler. Sonuç olarak, kişi her seferinde yeni bir yükü kabul ettiğinde, her seferinde ayrılığın bir parçasını aldığı ve onu Keduşa’nın bütünlüğüne eklediği kabul edilir.
Bu, Malhut’un her gün bir nokta olmaya geri dönmesinin anlamıdır ve Zohar’da noktaya “içinde beyaz olmayan siyah bir nokta” denir. Yani o parlamaz çünkü “beyaz” onun aydınlattığı anlamına gelir. Bu, onun her seferinde yenilenmesi gerektiği anlamına gelir.
Ancak eskisi gibi aynı nitelikte olmadığını bilmeliyiz. Aksine, yazıldığı gibi, Eyn Sof’tan [sonsuzluk/sonsuz] uzanmayan ışığın yenilenmesi yoktur.
Buna “ayın İbur’u [gebeliği]” denir. İbur, “öfke ve hiddet” kelimelerinden gelir. Yani kişi, cennetin krallığı onun içinde bir nokta gibiyken üstesinden gelmelidir yani cennetin krallığı onun için parlamaz, bu yüzden “Rab’be memnuniyetle hizmet edin” diye yazıldığı gibi, sevinç içinde olacaktır fakat onun içinde daha ziyade üzüntü vardır.
İbur’un anlamı budur. Bu, bedensellikteki bir döllenmeye benzer, döllenme başlar ve sonra uygun koşullar sağlanırsa bir yavru ortaya çıkacaktır.
Sonuç olarak, kişi çalışmaya başladığında ve Yaradan’dan ne kadar uzak olduğunu gördüğünde ve bu onu incittiğinde, bu, Katnut [küçüklük/bebeklik] ile ödüllendirildiği yani kendi Katnut’unu hissettiği anlamına gelir. Buna “Kli’nin [kabın] eksikliği” denir ve bu ölçüde kişi daha sonra Kli’sinin ölçüsüne göre Gadlut [büyüklük/yetişkinlik] denilen ışığı edinebilir.
Noktaya, “Tozdaki Şehina [Kutsallık]” denir ve onun yükselişine “ayın kutsanması” denir. Yani, “toz” halinde olan bu anlayışı Keduşa’ya dahil etmiştir. Buna “Şehina’yı tozdan kaldırmak” denir.