Bir Sünnet Yemeğinde Kudüs’te Duydum, 1945
Malhut’un kendisine “aşağı Hohma”, Yesod’la bağlantısına da “inanç” denir. Yesod’un üzerinde, görevi Malhut’u Yesod’dan ayırmak ve onun Yesod’a bağlanmasını engellemek olan sünnet derisi vardır. Bu derinin gücü, inancı toz olarak resmetmekten gelir. Tozun içindeki Şehina (Kutsallık) sözünün anlamı budur.
Bu ayırıcı güç kesilip çıkarıldığında, onun toz olduğunu söylemeye ve derinin kesilip, toza atılmasına “sünnet” denir.
Bu aşamada Kutsal Şehina tozdan çıkar ve inancın erdemi açık hale gelir. Buna “kurtuluş,” Kutsallığı tozdan yükseltmekle ödüllendirilmek denir. Bu nedenle bu gücü çıkarıp atmak için çabalamalıyız, sadece inanç bütün olarak kabul edilir.
“Onlar kendilerine, zeytine ve yumurtaya olduğu kadar titizdir.” “Zeytin” güvercinin söylediği şeydir: “Yukarıdan gelecek yiyeceğimin bir zeytin kadar acı olmasını tercih ederim.” Ve “yumurta,” ondan bir canlı doğacak olsa bile onda yaşam yok demektir. Çünkü şu anda içinde hiçbir yaşam görülmez. Onlar kendilerine karşı titizdirler ve durumları zeytin gibi olsa da çalışmayı tercih ederler.
Çalışmalarında canlılık görmemelerine rağmen, tüm çalışma gücünü Kutsallığı tozdan yükseltme amacından aldıklarından, kurtuluşla ödüllendirilirler. Ve sonrasında daha önce zeytin ve yumurta gibi olan yemeklerinin tadının şimdi canlı, tatlı ve çok hoş olduğunu görürler.
“İnanca dönen kişi yeni doğmuş bir çocuğa benzer,” sözünün anlamı budur. Kişi vaadinin gereklerini yerine getirmelidir, sonrasında hoşnut olur.
Öyle anlaşılıyor ki, çocuk sünnet olurken acı çekiyor olsa da, onun ruhunun mutlu olacağına inanan ebeveynleri ve misafirler her şeye rağmen mutludur. Benzer şekilde, çalışmamızda acı çekiyor olsak da, mutlu olmalıyız. En sonunda ruhumuzun mutlu olacağına inanmalıyız.
Tüm çalışmamız memnuniyet içinde olmalıdır. Bunun ilk delili insana verilen ilk buyruktan gelir. Mitzva ebeveynler tarafından yerine getirilir, ana baba ve misafirler mutluluk içindedir. Kişinin yerine getirdiği tüm Mitzvot için bu böyle olmalıdır—yalnızca memnuniyet duymak.