1) Rabaş, Makale 23, Çalışmada Bir İneğin Küllerinin Arındırılmasının Anlamı Nedir? (1991)
İnsan, kendisi için alma arzusu doğasıyla doğdu, çalışmasını iki şekilde bölmelidir: 1) Akılda, yani kişinin inancının durumuna dikkat etmesi gerekir. Ancak, inançla kişi mükafat almak için çalışabilir, yani Tora ve Mitzvot’a uymaya çalışabilir çünkü daha sonra mükafatını alacaktır, yani bundan kendisi için fayda görecek ve bu nedenle de ayrı kalacaktır.
Dolayısıyla “kalp” adında başka bir özel çalışma daha vardır ki bu da “başkalarını sevmek”tir. Eğer sadece başkalarının sevgisi üzerinde çalışırsa, yine de Keduşa’nın [kutsallığın] dışında kalacaktır, çünkü başkalarını sevmek yaratılışın amacı değildir, zira yaratılışın amacı O’nun yarattıklarına iyilik yapmaktır, yani yaratılanların Yaradan’dan haz ve keyif alması içindir. Ama eğer inançları yoksa, Yaradan’a inançları yoksa Yaradan’dan nasıl bir şey alabilirler? Bu nedenle, çalışma iki şekilde olmalıdır.
2) Rabaş, Not 237, Akıl ve KalpAlma arzusu akıl ve kalpte ifade edilir. Bir kişi ihsan etmek için çalışmak amacıyla onu ıslah ederek, üst bolluğu alabilir.
Kalpteki alma arzusunu açıklayalım. Kalbe “arzu ve hazlar için özlem” denir. Bu nedenle bir kişi eylemlerini dünyadaki tüm zevkleri bırakabilecek şekilde ıslah edebilirse, bunun Yaratan’ın ihtişamına herhangi bir fayda getirmeyeceğini görürse, şimdi gerçek zevkleri almakla ödüllendirilir, çünkü şimdi onları alışları, kendi yararına olmayacaktır.
3) Baal HaSulam, Şamati 44 – Akıl ve Kalp
Kişi inancının usule uygun olup olmadığını incelemelidir, yani kişi korku ve sevgi içerisinde mi, şöyle yazdığı gibi, “Eğer bir baba isem, onurum nerede ve eğer bir kral isem, korkum nerede?” ve buna “akıl” denir.
Aynı zamanda görmeliyiz ki, kendi zevklerinin esiri olmak için hiçbir arzusu olmayacaktır, şöyle ki kendisi için istemenin bir düşüncesi bile içinde ortaya çıkmayacaktır, ancak tüm arzuları sadece Yaradan’a ihsan etmeye olacaktır. Buna “kalp” denir ve “merhametli olan kalbi ister” yazısının anlamı budur.
4) Rabaş, Makale 1, Tövbenin Ölçüsü Nedir? (1989)
Kişi ihsan etme çalışmasının yolunda yürümeye başladığı zaman, Yaratan’a şikâyet eder: “Neden yüzünü bu ikisini – akıl ve kalbi – aşabilelim diye Yaratan’ın yerleştirdiği gizlemeyi aşamayacağımız kadar gizledin?”
Aslında soru şudur: Neden Yaratan bizi inanmak zorunda bıraktı da aksine, yani çalışmaya başlayan herkesin Yaratan’ın büyüklüğünü hemen göreceği gibi, yapmadı? Yaratan’ın inançla çalışmamızı zorunlu kılması birçok kişinin çalışmadan uzaklaşmasına sebep olur. Sanki Yaratan, inançla çalışmayı tüm o başarısız olanlar için bir tökezleme taşı haline getirmiş gibidir. Bunu neden yaptı?
Baal HaSulam bununla ilgili demiştir ki Yaratan’ın bunu böyle yapmasının, çalışmamız “Ve Rab’be ve hizmetkârı Musa’ya inandılar.” formunda olmasının, O’nun yarattıklarına iyilik yapmak olan tam amacı başarmanın en iyi yolu olduğuna inanmalıyız. Yaratılanlar, Yaratan’ın yaratılanlara vermeyi amaçladığı haz ve hoşnutluğu almak olan amacın mükemmelliğine tam da inançla erişebilirler.
5) Rabaş, Not 237, Akıl ve Kalp
Kişi aklının üstüne çıktığında, ona tüm çalışmalarını onaylayan akıl verildiğinde, ihsan etmek için tüm bunları aldığını söyleyebilecektir, çünkü kendi adına akıldan vazgeçebilir.
O zaman, inanç ışığıyla ödüllendirilebilir, vazgeçebildiği için zira amacı kendisi için değildir. Bunun kanıtı, aklına karşı olsa bile her şeyi yapmasıdır. Doğal olarak, inanç ışığını alabilir ve amacının ihsan etmek olduğundan emin olabilir.
Fakat kişi inançla çalışamadığı zaman, sadece aklın onayladığı yerde, yani alma arzusuna göre, Tzimtzum [kısıtlama] içinde kalır. Bu nedenle iki çalışmaya ihtiyacımız vardır: akıl ve kalp.
6) Rabaş, Makale 24, Çalışmada ‘Yakılarak Adanmaya Gelen Her Şey Erkektir’ Ne Demektir?”
“Zohar’ın Tamamlanması İçin Bir Konuşma” adlı makalede şöyle yazılmıştır: “Benzer şekilde, tüm eylemleriniz başkalarına ihsan etmek ve fayda sağlamak için olacaktır. Böylece formunuzu Yaradan’ın niteliklerinin formuyla eşitleyeceksiniz ve bu manevi Dvekut’tur. Yukarıda bahsedilen form eşitliğinde bir “akıl” ve bir de “kalp” anlayışı vardır. Kişinin Yaratıcısına memnuniyet bahşetmek için Tora ve Mitzvot’a bağlanması, akıldaki form eşitliğidir. Bunun nedeni, Yaradan Kendisini düşünmez; var olup olmadığını, yarattıklarına gözetip gözetmediği vb. diğer şüphelere düşmez. Benzer şekilde, form eşitliği edinmek isteyen birisi de bunları düşünmemelidir, zira Yaradan’ın bunları düşünmediği açık olduğun için, bundan daha büyük bir form eşitsizliği yoktur. Bu yüzden, böyle şeyleri düşünen kimse, muhakkak ki O’ndan ayrı düşmüş olur.”
7) Baal HaSulam, Şamati 40- Rav’a İnanmanın Ölçüsü Nedir?
Çoklu otorite nedir? Kişinin birden fazla arzusu olduğu sürece, şöyle ki tüm dünyanın Yaratan’a ait olduğuna, ama tek bir şeyin insana ait olduğuna bile inanırsa buna çoklu otoritenin altında olmak denir.
Hatta kişi kendi otoritesini Yaratan’ın önünde pasifize etmelidir ve demelidir ki kişi kendisi için yaşamak istememelidir ve yaşamak istemesindeki tek niyet sadece Yaratan’ına mutluluk vermek içindir. Bu şekilde kişi kendi otoritesini tümüyle pasifize eder ve kişi kendisini tek bir otoritenin içerisinde bulur, yani sadece Yaratan’ın otoritesinde.
Ancak o zaman kişi gerçeği görebilir, Yaratan’ın tüm dünyayı nasıl iyilikseverlikle yönlendirdiğini. Ancak, kişi birden fazla otorite altındayken, yani hala hem kalbinde hem de aklında iki arzu varken, kişi gerçeği görememektedir. Bunun yerine kişi mantığının üzerine çıkmalı ve şöyle demelidir, “onların gözleri var” ama gerçeği görmüyorlar.
8) Rabaş, Not 794, Edinmenin Yeri
GAR, yalnızca inanç olması gereken akıl anlamına gelir. Bunun O’nun isteği olduğuna inanmalıyız. VAK, “kalp” anlamına gelir ve kalpteki bir izlenim anlamına gelir ve burada, kişideki sevgi ve korku niteliğinden ortaya çıkar. Bu, açık bir edinim ile olmalıdır, yani izlenim inançla değil, ona ifşa edilme ile olmalıdır.
Ancak, kişinin edinim ölçüsü, izlenimin kalpte hissedildiği ölçü kadardır. Burada, bu duygularını genişletmek için bir emirdir. Tersine, akılda, O’nun büyüklüğü, kişinin mantık ötesi tarzda çalışabilme derecesine bağlıdır.
Buradan, bunların iki zıt şey oldukları sonucu çıkar. Aklı mantık ötesinde ve kalbinde hissettiği izlenim akıldaysa buna Gadlut [büyüklük/yetişkinlik] denir. Yani bir yandan edinimin üstündedir, ama kalpte hissedilir. Gadlut’un ölçüsü buna, akıl ile kalp arasındaki karşıtlığın ölçüsüne bağlıdır, çünkü o zaman kişi mantık ötesine geçmelidir ve kalp tam olarak aklın içindedir, yani duygudadır.
9) Rabaş, Makale 23, Çalışmada Bir İneğin Küllerinin Arındırılmasının Anlamı Nedir? (1991)
Kişinin ihsan etmek için çalışabilmesi, yani kendi yararına olmayan işleri yapabilmesi için, bize akıl ve kalp çalışması verilmiştir. “Akıl”, kişinin, aklın ve mantığın onu yapmaya mecbur ettiğinin üzerine çıkması gerektiği anlamına gelir. Buna “mantık üstü” denir, yani, aklı ve mantığı yapmak istediği şeyle aynı fikirde olmasa da inandığı anlamına gelir. Şöyle ki, aklın bize yapmamızı söylediğine itaat etmeyin, diyen mantığın üzerindeki inancın Mitzva’sı bize verildi, böylece inancın son derece önemli olduğunu ve aklın ve mantığın bizi yapmaya zorladığının daha az önemli olduğunu söylüyoruz. Elbette daha önemli olana uymalıyız ve buna “mantık üstü inanç” denir.
10) Rabaş, Makale 24, Çalışmada ‘Yakılarak Adanmaya Gelen Her Şey Erkektir’ Ne Demektir?”
Bilgelerimiz, “Göz görür ve kalp gıpta eder” dedi. “Göz”ün ne anlama geldiğini anlamalıyız. Gözlere düşünce anlamına gelen Hohma [bilgelik] denildiği ve düşüncenin erkek olarak kabul edildiği bilinmektedir. Zohar’da bununla ilgili olarak, kişinin cennetin krallığının yükünü üstlenmesi gerektiğinde, inandığı bu inanca “zihin” denir. Bu düşünce kalbi etkiler ve sonra kalp, aklına bir düşünce olarak gelen bu şeye göz dikmeye başlar. Bu anlamda göze “düşünce” denir. Bilgelik, gördüğü ve beğendiği, kalbine verdiği şeydir; dolayısıyla kalp, akılda olana imrenir.
11) Rabaş, Makale 31, Çalışmada Putperestlere Tora Öğretme Yasağı Nedir? (1989)
Neden aklın ötesinde inanç yoluyla çalışma düzeni bize verildi? Yaradan bize akıl ve mantık içinde Tora ve Mitzvot’taki çalışmayı verseydi, kutsal işi yapmak daha kolay olurdu ve Yaradan yarattıklarından şikâyet etmiyor, öyleyse neden bunu yaptı?
Cevap şudur ki, yaratılanların bütünlüğe, yani haz ve keyfi bütünlük içinde almaları ve haz alırken tatsızlık hissetmemeleri, ancak gizleme ve saklama yoluyla mümkündür. Bu nedenle, tam da kalplerimizle ve akılımızla Yaradan’a doğru gidebildiğimiz zaman, bu yol en başarılı yoldur. Bu herkesin düşündüğü gibi değildir, eğer Yaradan bize akıl çalışmasını verirse, yani açık Takdire sahip olmayı verirse, yaratılanlar bütünlüğe ulaşır şeklinde değildir. Bu konuda yazıldığı gibi, “Çünkü benim düşüncelerim sizin düşünceleriniz değildir” diyebiliriz.
12) Rabaş, Makale 23, Çalışmada, “Dananın Küllerinin Arınması,” ne Demektir (1991)
İnsanın aklını ve onun kendisine söylediklerini, “Aklım yerin tozu gibi iptal olur” diyerek iptal etmesi ile, Yaradan’a inanması gereken inanç, bu kişinin kendi görüşünü, Tora’nın görüşünün önünden iptal etmesi olarak kabul edilir. Buna “aklın işi” denir.
13) Rabaş, Makale 8, Çalışmada Esav’ın ‘Tarla Adamı’ Olarak Adlandırılmasının Anlamı” Nedir? (1990)
Bu çalışma bize “öküzün çektiği bir yük olarak” verildi. Başka bir deyişle, öküz zorlanarak çalıştığı ve sahibinin istediğini yerine getirmesi gerektiği için, insan da bedene Tora ve Mitzvot’un yükünü almak isteyip istemediğini sormamalıdır. Aksine, onu zorlamalı, bilgelere ve gerçeğin yolunun böyle olduğuna inanmalıdır.
Bir de “eşeğin yükü taşıdığı gibi” anlayışı vardır, bu kalp niteliğidir. Başka bir deyişle, kişi ödül almak için çalışmamalıdır. Dolayısıyla bedene karşılıksız çalış denildiğinde, bu iş ona bir yüktür ve beden, insanın acı çekmesini istediği bu yükü üzerinden atmak ister. Başka bir deyişle, beden, bu iş için ödül alması şüpheli bile olsa yükü taşıyabileceğini anlar. Ama “Karşılıksız çalış ve yük taşı” denilirse, her an bu işten kurtulmak ister. Bu nedenle “eşeğin yükü taşıdığı gibi” denildi. Yani, vücut aynı fikirde olmasa da kişi bu yönde yürümelidir.
Buna göre çalışma iki şekildedir: 1) öküzün çektiği yük olarak, 2) eşeğin taşıdığı yük olarak.
14) Rabaş, Not 2, Düşüncelerin İnsana Çarpması
Çarpmanın, bir insana çarpan, onu rahatsız eden ve onu yoran düşünceler olduğunu ve kişinin bu şekilde ve o şekilde düşüncelerinin olduğunu yorumlayabiliriz. Ve bütün bunların sebebi onun bir Masah’ı olmasıdır.
Eğer kişi Masah’ı tutar ve “akıl” olarak, “inceleme” olarak kabul edilen Yaradan’ın yolunda yürümeye hemfikir olursa, mantık üstü inancı kabul etmenin onun için iyi olduğunu kavradığında, bu, onun üst derecede bir ışık eklenmesine neden olduğu olarak düşünülür, zira neşe, özellikle inceleme yoluyla gelir.
15) Rabaş, Makale 575, Çalışmanın Arılığı
Yaradan’ın yolunda yürüyenler, onlar Yaradan’ın dağına yükselirler, yazıldığı gibi, “Rab’bin dağına kim çıkacak… O, temiz ellere ve temiz bir kalbe sahip”, yani hem ihsan etmede hem de mantık ötesi inançta olan akıl ve kalbe sahip.