e-posta ile Paylaş

GÖNDER

Kabala İlmi, dünyadaki tüm ilimleri kapsar.
Baal HaSulam “Özgürlük”
“Bu ilim, gizliliğin sonunda çocuklara bile ifşa olacaktır.”
Baal HaSulam “Kabala Öğretisi ve Özü”
Son neslin günleri yaklaştığında, çocuklar bile, kurtuluşu ve sonu bilip, bu ilmin sırlarını bulacaklardır.
Sulam’ın Önsözü ile Zohar Kitabı
“Ben’i arayanlar, Ben’i bulacaklar” ve yazdığı gibi , “Aradım ve bulamadım, buna inanmayın.”
Baal HaSulam “On Sefirot Çalışmasına Giriş”
MENÜ

KABALA KÜTÜPHANESİ

Ana Sayfa > Michael Laitman > Kabala Kütüphanesi > Öğrencilerle Konuşmalar > Kötülüğün Farkına Varılması

Kötülüğün Farkına Varılması

Yaradan’ı sevmek ve Onunla birliği edinmeyi arzulamak yeterli değildir. Aynı zamanda kendi içinizdeki kurtulamadığınız kendinize haz verme arzusu olan kötülükten nefret etmelisiniz. Bu kötülüğün farkına varılması kişi içinde olduğu durumu gözlemlediğinde ortaya çıkar, içindeki bütün kötülüğü görür, sürekli bundan acı çeker, ne kadar kaybettiğini anlar ve kendi kendine ondan kurtulamadığını görür.

Kişi aynı zamanda içinde bulunduğu durumu kabul edemez. Kötülüğün sebep olduğu tüm kayıpları algılar ve aynı anda gerçeği görür, ya da kendi başına bu kötülükten kurtulmasını sağlayacak içindeki güçleri bulamadığı gerçeğini. Bunun sebebi, bu özelliğin doğanın güçleri aracılığıyla Yaradan tarafından ortaya çıkartılmasıdır.

Bizim dünyamızdan çıkıp manevi dünyaya girmek için, kişi algılamalarıyla ilgili birkaç şartı yerine getirmeli. İlk olarak, kişi içinde bulunduğu durumu dayanılmaz ve katlanılamaz olduğunu hissetmelidir. Kişi bunu, çok az bile olsa, maneviyatın ne olduğunu hissediyorsa yapabilir; yani doğasına ters olduğunu ve maneviyatta her şeyin iyi olduğunu, ebedi haz, huzur, mükemmellik ve sonsuzluk olduğunu hissettiği zaman. Ek olarak, kişiyi maneviyatın kendisine doğru çeken güç olduğunu hissetmesi lazım.

Diğer taraftan, burada bu dünyada ikinci bir güç mevcuttur. Bu güç sizi gittikçe daha dayanılmaz ve nefret dolu hale gelen durumdan uzağa iter. Bu iki güç maksimumlarına ulaştıklarında (yani çeken manevi güç ve kişinin mevcut durumundan iten güç) ve aynı anda kişi tüm yetersizliğini ve kötülüğünden kendi başına kurtulmanın imkânsızlığını anlar; bu üç şart gerçekleştiğinde, kişinin içinde bir içsel patlama meydana gelir ve Yaradan onu kurtarır.

Kişinin kendi kötülüğünden nefret etmesi elindedir. Bu durumda Yaradan onu kötülüğünden kurtarır. Yaradan ruhları korur, O’nun koruması onları kötülüğün elinden kurtarması gerçeğinden oluşur. Kişi Yaradan‘la en narin bağa bile sahip olsa, o zaman şimdiden şanslıdır.

Kişinin geçtiği hiçbir manevi durum yok olmaz. Daha ziyade kendi kendilerine var olmaya devam ederler. Onlara geri dönmek her zaman mümkündür, mümkün olduğunca onları düzeltmek ve daha fazla ilerlemek için kullanmak.

Yaradan İhsan Eden Tek olduğuna göre, yaratılanlar da aynı şeyi ve tersini arzu etmeyi denemeliler, çünkü Yaradan alan olmaktan nefret eder. O İlk baştan mükemmel ve hiçbir şeye ihtiyacı yok. Dolayısıyla yaratılanlar da kendileri için almaktan nefret etmeliler. Amaç odaklı bir nefretle nefret etmeliler çünkü negatif olan her şey ondan (kendi için almaktan) gelir. Kötülüğü düzeltmenin tek yolu ve Yaradan’ın kutsallığının yönetimine girmek nefretin yardımı ile olur.

Eğer kişi doyumsuz, kayıtsız ve bir şeyi kötü algılama his durumu deneyimlerse, bu çoktan bir sonraki seviyeyle ilişkileniyor anlamına gelir, ancak henüz düzeltilmemiştir. Her durum karanlık ile başlar. 24 saatlik gün akşam ile başlar. Kelim ile başlarız ve sonra onları düzeltiriz ve içine ışık çekeriz. Dolayısıyla, her yeni “kötü” algılayışıyla birlikte kişi bir sonraki aşamanın ışığı alma olacağı gerçeğinden dolayı mutlu olmalı. İlerleme asla bunsuz olmaz. Kişinin orta çizgiye gelmesini sağlayan tek şey iki zıt durumda da mevcut olmasıdır.

Pri Chacham” kitabında, Baas HaSulam bu hareketi “Neşama” (nefes alma) olarak tanımlar. Nefes alma nasıl olur? İlk önce ciğerler boşalarak hazırlanırlar. Sonra bir miktar hava içeri çekilir. Her yerde ve her şeyde, ilk önce bir şeyin eksikliği olmalı, daha sonra bu eksikliğin doyumu.

Dünyada hiçbir yaratılan yoktur ki İlahi kıvılcımı ihtiva etmesin. Cansız, bitkisel ve hayvansal durumlar ruhsal durum değişiklikleri yaşamazlar. Her kişi Yaradan ile birliğe gelmek zorundadır. Bu uzun yol binlerce yıl önce başladı ve önceden belirlenmiş yaratılış düşüncesine uygun olarak tüm ruhlar birçok reenkarnasyonlar süresince bu yolda devam ederler. Bu dev yaratılış bilgisayarı içinde, hiçbir şey evveliyatında sebep olmadan olmaz. Her şey bir birine görünmez iplerle bağlanmıştır. Bunların tamamı kocaman bir yaşayan organizmadır ve herhangi bir parçadaki minicik bir değişim her şeyin değişmesine sebep olur.

Herkes yaratılışın son amacına ve son düzeltmeye gelmeli. Kişiyle birlikte, hayvan, bitki ve cansız durumlar da bu (son) duruma gelecekler. Her kişi için bir zaman, şart olduğu gibi, ayrıca olması gerektiği bir yer mevcuttur. Tam olarak ta bu olduğu yerde ve neden orada konumlandığını bilmeden; çeşitli adımlar atarak ve çeşitli eylemlerde bulunarak, her kişi kendi doğal yoluyla yaratılış amacına yaklaşır. Neden bazı kişiler Kabala’ya gelir? Bu çok basittir. Çünkü çoktan, ben kimim ve ne için yaşıyorum sorularını soracak ve anlayacak kadar yeterince hayat tecrübesi ve acı yaşamışlardır.

Bu tür sorular normal bir hayattan gelmezler. Kimse neden iyi hissettiğini sormaz, bunu hak ettiğini düşünür. Ancak, kişi acı çektiğinde neden bunun onun kısmeti olduğunu anlamaz ve sürekli bunu sorar. İhtiyacımız olan şey acının bizi arkamızdan itmesi değildir, sadece kendimizi Yaradan’a doğru ileri çekmeye çalışmalıyız.

Bizim dünyamızın acısıyla manevi acının arasında fark yoktur. Bunların hepsi Yaradan’ın bizi yönetme metotlarıdır. Eğer kişi bedensel acısını manevi acıya çevirebilirse, Kelim’inin (kap) bir kısmını düzeltir ve bu kısım Yaradan’a eşit hale gelir. Bu yolla kişi yolunu hızlandırır. Ancak, bunu yapamazsa, o zaman (düzelmeyle ilişkili olarak) doğal yolda ve hızda ilerlerler.

Herhangi bir Kabalist’in hastalık çekmesi ona fiziksel acı verir. Ancak beden maneviyata giremeyeceği için sadece kişinin içsel algılaması manevi olur ve düzeltmeden geçer ve bu kişiyi uyandırır. Bu arada beden acı çekmeye devam eder. Kişi ruhuyla sürekli yükseldiğinde bedeni gittikçe aşağı gelir.

Correlation (yani beden ile ruhun birbirine oransal yükselişi) nerede? O yoktur. Beden asla manevi olamaz. Maneviyat ruhun içsel yükselmesidir ve dışsal kısım ya da biyolojik bedenle ilişkili değildir. Onun (bedenin) ölmesi ve gömülmesi gerekmektedir. Onun (bedenin) düzeltilmesi bundan ibarettir. Ancak, kişi aynı yeni bir gömleğe değişir gibi yeni bir beden alır.

Raşbi, Ari ve Aşlag’ın ruhu gibi bir ruh zaten düzeltilmiştir ve bu dünyaya onu (dünyayı) düzeltmek için iner. Acı çeker çünkü tüm dünyanın acısını emer, ancak artık kendi için (kendi uğruna) inmesi gerekmez. Ruhlar birleşirler ve diğerlerine yardım etmek için birbirlerine dâhil olurlar.

Bedensel acıyı maneviyata ve Yaradan’a bağlanma için bir çağrı olarak kabul etmeliyiz. Kişi bu çağrıyı dinlerse, o zaman onun acısı düzeltmeden geçer ve azalır. Maneviyata giren kişi Yaradan’ın izin verdiği her şeyi görebilir. Ancak, bir Kabalist ilerlemesine yardım edecek şeyleri görmek ister. Diğer her şey onun için önemsizdir. Aksi takdirde bu maneviyat değildir. O her yeni durumu ileri yükselmek için bir tramplen olarak görür. Dolayısıyla, bulunduğu her seviye için, bir sonraki seviyeye geçmek için en pozitif ve gerekli şeyi yapar.

“TES’e Giriş” dört seviyeden bahseder: Malhut, Zer Anpin, Bina, Hohma. Bunlar Yaradan’ı (Keter) edinmenin dört seviyesidir. Kişi Yaradan’ı edindiğinde, O, ruhunun dünyaya inmesinin tüm “Tarihi” boyunca kişiye yapılanları gösterir. Kişi Yaradan’ın her aşamada kendisine nasıl davrandığını görür, ışığın nasıl yok olduğunu ve kişi hangi acılara katlandı ve neden bunların olduğunun cevabını alır.

Sadece ondan sonra kişi Yaradan’ın ona iyi ve hesapsız davrandığını görebilir. Kişi daha önce düzeltilmemiş organlarının algısından dolayı bunu kötü algıladı ki bu da Yaradan’ın sevecen davranışını negatif algılamasına sebep oldu. Kişinin her gördüğü şimdi içinde Yaradan için sevgi uyandırıyor. Dolayısıyla, kendisine olan her şeyi çoktan düzeltilmiş Kelim’ i ile kavramalı.

Bir sonraki ve son aşamada, Yaradan kişiye O’nun tüm nesiller ve dünyamıza inişler boyunca bütün ruhlara karşı bağını gösterir. Burada kişi Yaradan’ın ne kadar iyi davrandığını ve O’nun tüm yaratılanlarına karşı böyle davranmaya devam ettiğini görür. Bu tür kavramanın sonucu ebedi ve sonsuz Yaradan sevgisidir. Kişinin göremediği tek şey her bir kişinin hangi yolla Yaradan’a geleceğidir. Yani, kişinin kendi doğal yoluyla mı yoksa Yaradan’ın yardımıyla mı ve aynı zamanda ne zaman bunu yapacağı.

Doğru miktar ve arzunun kalitesi kişinin içine başından konulmuştu. Kişi sadece bunu doğru niyetle kullanma yeteneğini kazanması gerekiyor. Ya tüm arzularımı kendimi tatmin etmek için kullanırım ve minimum çabayla en çok hazzı alırım, ya da aldığım en yüksek haz ile sadece Yaradan’ı memnun etmek isterim.

Kişi kendi başına niyetini değiştiremez. Sadece Yaradan bunu yapabilir. Eğer tüm arzularımı kullanırken, niyetim “benim için” içimde egoizme nefret ortaya çıkartıyorsa, o zaman bu zaten içimdeki kötülüğü kavramaya başladığım anlamındadır. Yaradan bu duruma niyetimi “Yaradan uğruna” ya çevirmekle cevap verir.

Bu, “Lo Lişma”dan “Lishma”ya geçiş dünyamız ve maneviyat arasındaki engeli (Mahsom) geçişi belirtir. Bu duruma “doğum”, “perdenin edinilmesi”, ya da “Yam Suf’u geçiş” denir ki Mısır’ı Eretz İsrail’den ayırır. Maneviyatı edinmenin tek kaynağı vardır – Yaradan.

Maneviyata geçmek sadece niyeti değiştirir. Alma arzusu azalmaz, ancak her manevi seviyede daha büyür. Fakat daha önce her şeyin zaten yaratılmış olduğunu ve yeni hiçbir şey olmadığını söylemedik mi? Bu doğrudur! Açıkçası, maneviyata girmeden önce arzularımın önemsiz bir kısmı bana gösterilmişti. Şimdi, her manevi seviyede, arzular bana daha da açığa çıkartılıyor. Her seferinde, onların üzerinde niyetimi düzeltebileceğim derecede yeni ve daha egoist arzular önüme çıkıyor.

Eğer kişi içinde kötülük hissediyorsa, bundan gurur duymalı. Sonuçta, kötülüğün ona açığa çıkmasını çoktan hak ettiği anlamına gelir.

Kişi iyi durumda olduğu zaman kendini takip eden kötü duruma hazırlamalı. Kötü durumdayken, önemli olan kişinin niyeti ya da içsel algılaması. Olanların son amacına, kesin sonuca, ya da ona bu durumu verene ve bu durumun ona verilme sebebine birleştirmeli. Egoizmin büyüklük olarak Yaradan’a eşit olduğunu bilmeliyiz ve O’na zıt olduğunu. Her seviyede egoizm daha da saldırganlaşır. Başka kişilerle kalbinizdeki durum hakkında konuşamazsınız. Bu yasaklanmıştır, çünkü konuştuğunuz kişi de size yakın bir durumda ve size yardım edemez. Yanlış durumunuzu ona eklersiniz. Öğretmeninizle konuşabilirsiniz, ama Yaradan’a konuşmak daha iyidir.

Maneviyata girmek için, bu dünyadaki tüm düşünceleriniz üzerinde kontrol egzersizi yapmalı ve onların kötülüğünü ve bundan dolayı maneviyata girişin imkânsızlığını kavramalısınız. Kendi özünüzün Yaradan’ın özüne zıtlığından dolayı acı çekmeli ve bundan en yüksek şiddette nefret etmelisiniz. O zaman, maneviyat açığa çıkacak.

Kötülüğün kavranması, belli bir zamanda bir şeyin eksikliğinden kaynaklanan basitçe kötü bir ruh hali değildir. Kötülüğü anlamak demek, Yaradan’ı algılamak ve O’nun yanında, kendi doğanın tüm zıtlığını, kendi %100 egoizminin Yaradan’ın %100 özgeciliğine mukayesesini; bu durumun dayanılmazlığının bütününü, aynı zamanda düzeltme arzusunu algılamaktır.

Mahsom’dan sonra, manevi seviyelerde yükselme sırasında, kişi zaten Yaradan’ı algılar. Kişi her seviyede O’na doğru olan ilişkisini veya niyetini düzeltmeli. Orada, kötülüğü anlama ya da Klipot‘la ışığın kıyaslaması üzerine çalışırsınız, aynı zamanda “Kelim de Kabala”yı “Kelim de Aşpaaya düzeltmeye çalışırsınız.

Telif Hakkı © 1996 - 2015 Bnei Baruh. Tüm hakları saklıdır.
Bu sitede sunulan tüm materyal, Bnei Baruh Kabala Eğitim ve Araştırma Enstitüsü tarafından dünyanın ıslahı ve hayatın iyileştirilmesi amacı ile sunulmaktadır.
Bu nedenle, içeriği değiştirilmediği ve kaynağına gönderme yapıldığı takdirde, tüm materyalin kullanımına ve dağıtımına izin verilmiştir.
19 - 0,091