e-posta ile Paylaş

GÖNDER

Kabala İlmi, dünyadaki tüm ilimleri kapsar.
Baal HaSulam “Özgürlük”
“Bu ilim, gizliliğin sonunda çocuklara bile ifşa olacaktır.”
Baal HaSulam “Kabala Öğretisi ve Özü”
Son neslin günleri yaklaştığında, çocuklar bile, kurtuluşu ve sonu bilip, bu ilmin sırlarını bulacaklardır.
Sulam’ın Önsözü ile Zohar Kitabı
“Ben’i arayanlar, Ben’i bulacaklar” ve yazdığı gibi , “Aradım ve bulamadım, buna inanmayın.”
Baal HaSulam “On Sefirot Çalışmasına Giriş”
MENÜ

KABALA KÜTÜPHANESİ

Ana Sayfa > Kabala Kütüphanesi > Zohar > VaYakhel [Ve Moses Topladı]

VaYakhel [Ve Moses Topladı]

Ve Moses Topladı

1) Amelek hakkında yazılmıştır ki, “Amelek’in İsrail’e yaptığını hatırlarım, Mısır’dan çıkıp geldiği zaman, yolda kendini ona nasıl karşıt koyduğunu.” Yaratan için Amelek’in İsrail ile yaptığı bu savaşın, milletlerin İsrail ile yaptığı tüm savaşların hepsinden daha zor olmasının nedeni nedir? Gerçekten de Amelek’in savaşı tüm cephelerde idi, yukarıda ve aşağıda, çünkü o zamanlar kötü yılan, yukarıda ve aşağıda bu dünyada çok kuvvetlenmişti.

2) Kötü yılan yol ayrımlarında pusu kurduğu için, Amelek İsrail için de kötü bir yılandı, yol ayrımlarında onlara pusu kuruyordu, yazıldığı üzere, ” Mısır’dan çıkıp geldiği zaman, yolda kendini ona nasıl karşıt koydu.” Yukarıda da pusu kuruyordu, Tapınağı, Malchut’u lekelemek için ve aşağıda da pusu kuruyordu, İsrail’i lekelemek için, yazılmıştır ki, “Amelek sana Mısır’dan çıkıp geldiğinde yolda ne yaptığını hatırla; seninle yolda nasıl buluştuğunu.”

3) Bu nedenle Balaam hakkında şu yazılmıştır: “Ve Tanrı Balaam’la buluştu.” Mikreh Laila [gece boşalması] kelimelerinden, Vayikar [buluştu] Tumaa [saf olmayana] işaret eder. Ama Tanrı kutsal değil mi? Tersine, Balaam, sunduğu adaklar ile Keduşa’ya yükselmeyi tasarlarken, Yaratan lekelemek için onu, sarıldığı bu kademe içinde, onun içinde lekelemek için, Tumaa’nın yerine getirdi. Derhal, Yaratan onu Tumaa’nın yerine getirdi. Ona dedi ki, “Tumaa senin içindir, sana uygun olduğu için. Bu nedenle yazılmıştır ki, “Ve Tanrı Balaam’la buluştu.”

4) Benzer olarak, yazılmıştır ki, “Seninle yolda buluştu.” Bu, O sana yukarıdan, seni her cepheden lekelemek için bu kötü yılanı getirdi. Ve Musa yukarıda ve Yuşa aşağıda güçlenmedi, İsrail onu yenemedi. Bu nedenle, Yaratan bu nefreti tüm nesillerde taşıdı, çünkü sözleşmeyi yerinden söküp atmayı tasarladı. Bu nedenle yazılmıştır ki, “Hatırlarım,” hatırlayış anlamına gelir ve bu da Malchut’dur, çünkü bu, kutsal sözleşmenin işareti demeye gelir.

5) Yazılmıştır ki, “Ve Saul Kenite’lara dedi ki, ‘Gidin, ayrılın, Amalekites’in arasından aşağı inin.'” Kenite’lar Jethro’dur. Ama kim Jethro oğullarının Amelek’de oturmasına izin verdi? Onlar Jericho’da değil miydiler? Yazılmıştır ki, “Kenite çocukları, Musa’nın kayın pederi, palmiye ağaçları şehrinden yukarı çıktı, Judah oğulları ile beraber, Judah çölünün içine.” Oradan yukarı çıktıkları zaman, Kral Saul gelene kadar, Amelek bölgesinin içindeydiler, yazıldığı üzere: “Ve böylece Kenite’lar Amelek’ten ayrıldı.”

6) Bunun nedeni şudur, çünkü kötüler olduğu zaman, onlar içindeki bu saygın ve dürüst olanlar da onların günahlarına yakalanırlar. Bu nedenle Saul, Amelek’i Kenite’lardan uzaklaştırdı. Benzer olarak, eğer İsrail’e katılan karışık kalabalık olmasa idi, İsrail altın dana günahından ceza görmeyecekti.

7) Yazılmıştır ki, “Kalbi ile hareket eden her erkekten, Benim için bağış toplayacaklar.” Yaratan, çadır tapınak işini her yönde, Moah’da ve Klipa’da yapmak istemiş olduğu için, bu herkesi içerir, karışık kalabalığı bile. Ve aralarında karışık kalabalık olduğu için, yazılmıştır ki, “Kalbi ile hareket eden her erkekten,” onlar da Moah [beyin] olan İsrail’e dahil edildi ve hepsi çadır tapınakta yer almak için geldi.

8) Daha sonra, her cins kendi cinsi ile gitti ve karışık kalabalık geldi, bu danayı yaptılar, İsrail’den ölü olanlar onlarla gittiler. İsrail’in ölümüne ve öldürmesine neden oldular. Yaratan dedi ki, “Bundan böyle, çadır tapınak işi, yalnızca İsrail tarafından yapılacaktır.” Derhal yazılmıştır ki, “Ve Musa İsrail çocukları cemaatinin hepsini topladı.” Ve daha sonra yazılmıştır ki, “Aranızdan Efendi için bir bağış alın.” “Aranızdan” ama daha önce yazıldığı gibi “Kalbi ile hareket eden her erkekten.” değil. “Ve Musa topladı.” Onları nereden topladı? Çünkü karışık kalabalık onların arasında idi, Musa onları topladı, onları aralarında birleştirmek için.

9) “İnsanları topla, erkekleri, kadınları ve küçük olanları.” Bu, İsrail’in hepsi olduğu için daha sonra, böylece İsrail’in hepsi buradadır. Ve bunlar kimdir? 600,000.

10) Musa Sina dağından aşağı geldiği zaman, yazılmıştır ki, “Ve Yuşa insanların bağırdıkları zaman seslerini duydu. Musa’ya dedi ki, ‘Kampta bir savaş sesi var.'” Yuşa duydu ve Musa duymadı mı? Şimdiye kadar, Yuşa bilmiyordu, Musa biliyordu. Bu nedenle yazılmıştır ki, “Ve Yuşa duydu.” Raoh [bağırdıkları zaman] Hey harfi ile yazılmıştır, çünkü bu ses, Raoh [kötü/günah] diye adlandırılan Sitra Ahra’da idi ve ayın yüzü olan Yuşa, Malhut, kötü taraftan olan sesin içine baktı. Derhal yazılmıştır ki, “Musa’ya dedi ki, ‘Kampta bir savaş sesi var.'”

11) İlk iki taş tablet Musa’nın elinden düştü ve kırıldı, çünkü harfler taş tableti terk ettiler ve taş harflerin ruhu ile kaldı ve böylece ağırlaştı.

12) Senenin dört mevsimi, HG TM boyunca dünyanın dört bir tarafından bir ses uyandı. Nisan zamanı güney ve Hesed’dir. Tishrey zamanı kuzey ve Gevura’dır. Tamuz zamanı doğu ve Tifferet’dir ve Tevet zamanı batı ve Malhut’tur. Aynı zamanda her biri de hepsini kapsar.

Bu seste, Sitra Ahra’nın uyanışı uyanır ve Sitra Ahra’nın bu uyanışı, seslerin arasına girer, Tifferet’in sesi ile Malhut’un sesi arasına. Işığın karanlığı aşağı sestedir, Malhut’tadır ve yukarı sesin, Tifferet’in ışığı nedeni ile aşağıdaki sese, Malhut’a ulaşmaz, Sitra Ahra’nın uyanışı önce gelir ve kadını, Havva’yı baştan çıkaran yılan, Tifferet ile Malhut’un arasına girer ve ışığı alır. Sitra Ahra’nın sesi savaşın sesidir. Bu “Bağırdıkları zaman”dır, yazıldığı gibi, “Ve Yuşa insanların bağırdıkları zaman seslerini duydu.”

13) Bu nedenle Yuşa duydu ve Musa duymadı, bu kötülük ayın ışığını, Malhut’u aldığı için ve Yuşa bu ışığa tutunurken, Musa güneşe, ZA’ya tutunmuş olduğu için duymadı. Ve bu kötülük onlara tutunduğu için, tüm İsrail’in ışığı karardı. Yaratan onların günahını affettiği zaman, yazılmıştır ki, “Ve Musa İsrail çocukları cemaatinin hepsini topladı ve onlara dedi ki: ‘Yaratanın size yapmanız için verdiği emirler bunlardır.,'” böylece karışık kalabalık onları terk etti.

Üç Vardiya

14) Rabbi Elazar ve Rabbi Yosi bir gece oturuyor ve gece yarısından önce Tora ile uğraşıyorlardı. O zaman, bir horoz öttü, yani gece yarısı vakti geldi. Kutsamaları kutsadılar, “Kekliğe geceyi gündüzden ayırma anlayışını kim verdi.” Rabbi Elazar ağladı ve dedi ki, “Buraya kadar Yaratan 390 tane gökyüzünü sarstı ve onları çarptı, iki gözyaşı damlasını aşağıya büyük denize gönderdi ve ağlamakta olan oğullarını hatırladı.”

15) Geceye yazılmış olan 12 saat üç tarafa- sağ, sol ve ortaya bölünür. Eğer gecede 12 saatten daha fazla varsa, onlar gece diye değil, ama gündüz diye adlandırılırlar, çünkü yalnız 12 saat Malhut’dur, bu da “gece” diye adlandırılır. Bu 12 saat üç tarafa bölünmüştür, kutsal meleklerin üç kampı üç tarafa bölünmüştür.

Malhut çaprazda kaybolduğu için, dört Sefirot HG TM, her birinin içinde, 16 Behinot [muhakeme] yapmak üzere HG TM içermezler. Böylece, yalnızca HGT’den oluşurlar ve yalnızca 12 Behinot vardır, çünkü dört kere üç on-iki eder. Bundan çıkan şudur, aydınlanma yalnızca HGT’dir, üç çizgidir. Ancak, her biri HG TM içinde aydınlatırlar, Malhut’un içinde bile. Bundan çıkan şudur, gece dört parçaya bölünmüştür, HG TM, burada her parçada üç çizgi HGT vardır. Ve iki Sefirot HG gecenin ilk yarısındadır, bunlar altı tane olduğu için her birinde üç çizgi vardır. İki Sefirot TM gecenin ikinci yarısındadır ve bunlar altı saattir, çünkü herbiri üç çizgiyi içerir, HGT.

Bununla beraber, meleklerin şarkılarına saygı göstererek, gece dört vardiyaya bölünmez, HG TM, ama üç vardiyaya bölünür. Çünkü üç vardiyada şarkı söyleyen melekler, geceyi aydınlatan Hohma’nın aydınlığından uzanırlar, yazıldığı üzere, “O hala gece iken kalkar.” Hohma’nın bu aydınlatma işlemi, Malhut için değil, ama yalnızca üç çizgi için geçerlidir, Malhut aydınlığını yalnızca onların aydınlığını alır ve onları açığa çıkarır, ama hiç işletmez.

Böylece, onun şarkı söyleyebileceği onun kendi Behina’sından [Behinot’un tekili], bir vardiya yoktur. Bu nedenle bu Behina’da, gece yalnızca üç çizgiye ayrılır, her bir çizgide HG TM’dir, böylece bunlar gecenin bu Behina’sı içindeki 12 saattir.

Bunu takiben gecenin var oluşu bakımından, bu Partzuf Malhut içinde dört Sefirot vardır, HG TM ve gece yarısı noktasından böler, Sefira Tifferet, orta çizgi parlamaya başladığı zaman, Yaratan orta çizgi olan Eden Bahçesine girerek “Eden Bahçesi” diye adlandırılan Malhut’a da girer. Ama şarkı söyleyenler bakımından, gece üç çizgiye ayrılır, her bir çizgide HG TM ile çünkü Malhut-de-Malhut çalışmaz ve onun Behina’sından dışarıya şarkı gelmez.

16) İlk kamp, gecenin başlangıcındaki ilk dört saatinde, Efendilerini, sağ çizgiyi, Hesed’i övmek için atanmıştır. Derler ki, “Yeryüzü ve içerdiği her şey Efendinindir… çünkü O, onu denizlerin üstüne kurmuştur …Kim Efendinin dağına yükselir ve onun Kutsal yerinde durur? Temiz elleri ve saf bir kalbi olan.” Bunu dediler, çünkü gece kanatlarını dünyanın üzerine açtığı zaman, dünyanın tüm insanları ölümü tattılar ve ruhları dışarı çıkıp geldi, şu melekler durdular ve ruhlar hakkında dediler ki, “Kim Efendinin dağına yükselir?” Tanrının dağı bu Tapınak dağıdır. “Onun kutsal yeri” İsrail bölümüdür.

Yukarı Tapınağın içinde Malhut olduğu için, aşağı Tapınağın içinde de vardır. Aşağı Tapınak içindeki her şey, bu Tapınak Dağı, İsrail bölümü, kutsalların kutsalı, yukarı tapınakta var olan modellerinden uzanır. Aşağı baktıkları zaman, yukarıda ne olduğunu biliyorlardı- orada da Tapınak Dağı vardı, İsrail bölümü vardı, “Efendinin dağı,” “Onun kutsal yeri,” ve “kutsalların kutsalı” diye adlandırılan kutsalların kutsalı vardı.

17) Her bir gökyüzünde çeşitli atanmış görevliler ve memurlar olduğu için, ruhlar oraya çıkıp geldikleri ve yukarı çıkmak istedikleri zaman, eğer ödüllendirilmemiş iseler, geri çevrilirler ve dünyada yürür ve başıboş gezerler. Sonra birkaç alay ruh, onları alır ve onları yakın gelecekte ne olacağına dair yanlış sözlerle veya bazen doğru sözlerle bilgilendirir.

18) Yukarıda, dürüstlerin ruhları yürür ve başı boş gezerler ve kapılar onlara açılır. Aşağıdaki Tapınak Dağı gibi olan, “Efendinin dağı,” diye adlandırılan yere kadar yükselirler ve oradan da “Onun kutsal yeri,” diye adlandırılan bir yere kadar yükselirler. Orada, tüm ruhlar Efendinin huzuruna çıkarlar, İsrail’in Yaratanın huzuruna çıktığı “İsrail bölümü” diye adlandırılan aşağıdaki yerde olduğu gibi. Ruhlar orada durduğu zaman, Efendilerinin sevinci onların içinde kutsalların kutsalının yerini yapmak içindir, burada onların tüm çalışmaları ve erdemlerinin kazınarak yazıldığı yerdir.

19) İkinci kamp ikinci saatlerde şarkı söylemek için atanmıştır. Onlar gece yarısına kadar yalnızca iki saat şarkı söylerler ve Yaratan, orta çizgi, Eden Bahçesine girer. Bunun nedeni şudur, çünkü ikinci vardiya sol çizgi olduğu için, ikinci kampın melekleri sol taraftan uzanır ve onlar üçüncü dört saatin başına kadar şarkı söylemelidirler. Ancak, Malhut’un var oluşu bakımından, gece dört parçaya bölünür, HG TM, her birinin içinde üç saat olarak, şöyle devam eder, Sefira Gevura, sol çizgi gece yarısı noktasında son bulur ve Sefira Tifferet, orta çizgi başlar.

Bundan dolayı, sol tarafın melekleri şarkılarına son vermek zorunda kaldılar, çünkü gece içinde çoktan orta çizginin hâkimiyeti başladı. Böylece, gece yarısından önce yalnızca iki saat şarkı söylediler ve şarkılarını gece yarısı noktasında durdurmak zorundaydılar, çünkü sonra Yaratan, orta çizgi, Eden Bahçesine, Malhut’a girer ve sol çizginin şarkı söyleme zamanı geçer.

20) İkinci vardiyanın melekleri Tapınağın yıkılmasından sonradırlar, Zion’un matemlileri. Tapınağın yıkıntıları üstünde ağlayanlar onlardır. Ortadaki dört saatin başlangıcında, Sitra Ahra’nın öncelikle tutunduğu sol çizgi, başlar ve derki, “Babil’in nehirleri ile, oraya biz oturduk ve ağladık da.” İsrail ile Babil’in nehirleri üzerine ağlayanlar onlardır. Yazılmış olanın anlamı budur, “Ve ağladık da.” “Da” kelimesinin anlamı, biz de melekler gibi ağladık demektir. Orada ağladıklarını nasıl biliriz? Çünkü yazılmıştır ki, “İşte bak, onların cesur adamları dışarıda ağlar.” “Dışarıda” nedir? Babil’dir, çünkü meleklerin hepsi Şehina’ya Babil boyunca eşlik etmişlerdir ve orada İsrail ile birlikte ağlamışlardır. Onların, “Babil’in nehirleri,” ile başlamaları ve “Oh Efendi, hatırla, Edom’un oğullarına karşı.”

21) Sonra, Yaratan kendi kademelerinde uyandı, gökleri sarstı ve 12,000 tane dünya titredi ve O gürledi ve ağladı. Yazılmıştır ki, “Efendi yüksekten gürleyecek ve kendi kutsal yerleşiminden kendi sesini çıkaracak. Kendi sürüsüne karşı güçlüce gürleyecek.” O, İsrail’in sürgünde olduğunu hatırlar ve aşağıya büyük denize iki gözyaşı gönderir. O zaman, kuzey tarafında bir alev uyanır ve kuzey tarafından tek bir rüzgâr bu alevle çiftleşir ve bu alev dünyada yürür ve başı boş gezer. O zaman gece yarılanmıştır ve bu alev yürür ve horozun kanatlarına çarpar ve horoz öter. Böylece Yaratan Eden Bahçesine girer.

Gecenin üç vardiyası Malhut’un üç çizgisidir. İkinci vardiyadan, sol çizgiden, Dinim’den, orta çizgi gelene ve sol ile sağ çizgiyi birleştirene kadar uzanır, soldaki Hohma sağdaki Hassadim’i giyinene ve bütünlüğü aydınlatana kadar. Manula [kilit] diye adlandırılan Malhut-de-Midat-ha-Din’in bakış açısından orta çizgi başlangıçtaki Masah-de-Hirik’i yükseltene kadar ve bunun ardından bu Malhut’dan, Miftaha [anahtar] diye adlandırılan Bina’ya kadar azalana kadar, sol çizgi sağ çizgi ile birleşmek için boyun eğmez.

O zaman Yaratan, orta çizgi, kendi kademelerinde, sol çizginin Dinim’i yüzünden uyanır ve göklere vurur, yani Masah-de-Hirik içinde çiftleşir. Ve solda Hohma’nın aydınlığından uzanan 12,000 tane dünya sallanır, çünkü Masah onları VAK’in içine kısıtlar. Onlar 12 sayısıdırlar, çünkü her çizgi 12 Behinot-de-Malhut’dan oluşur.

VAK’a, Katnut’a kısıtlanan Masah yüzünden gürler ve ağlar, Katnut “ağlama” diye adlandırıldığı için O’nun gürlediği ve ağladığı var sayılır, EKYEH [Aleph-Hey-Yod-Hey] ismine bitişik olan harflerle ilgili olarak, bu da Bochu [Bet-Vav-Chaf-Vav] ismidir. O, İsrail’in sol çizginin Dinim’i yüzünden sürgünde acı çektiğini hatırlar ve iki damla gözyaşını büyük denize, Malhut’a indirir. Bu iki gözyaşı Malhut’un iki Bahinot’udur, Masah-de-Hirik’e dahil edilmiş olan Miftaha ve Manuala’dır. Hohma, Eynaim diye adlandırıldığı için, Hohma’nın kısıtlanması da gözyaşı diye kabul edilir. Mochin-de-VAK-de-Hohma’ya uzanmak için, Dinim-de-Manula gizlenmek zorundadır ve orta çizginin Zivug’u yalnızca Masah-de-Miftaha üzerinde olmak zorundadır. Böylece kuzey tarafında bir alev uyanır- Masah-de-Hirik’deki Dinim- “bir alev” diye adlandırılır. Kuzey tarafı sol çizgidir. Orada uyanamaz, ama yalnızca Masah-de-Miftaha’da, Bina’ya yükselen Masah-de-Malhut’da uyanır. Bu Malhut’un kendi yerine dönmesi yüzünden sol çizgi dışarı gelir ve şimdi Malhut’un Bina’ya, Masah-de-Miftaha’ya yükselmesi, orta çizgi sayesinde, orada tekrar uyanır.

Ve kuzeydeki tek bir ruh, kuzeye eklenmiş olan orta çizgi bu alevle çiftleşir. Böylece Mochin-de-VAK-de-Hohma bir kere daha onun üzerine uzanır ve “kuzey tarafındaki bir alev,” diye adlandırılan Masah-de-Miftaha dünyada yayılır ve Manula saklanmış ve gizlenmiştir. O zaman gece yarılanmıştır, bunun için Tifferet’in, orta çizginin hakimiyeti başlar ve gece yarılanmıştır. Bunun nedeni şudur, çünkü gecenin ilk yarısı iki çizgidir, HG ve gecenin ikinci yarısı TM’dir. Bu alev, Masah-de-Miftaha, horozun kanatlarına çarpar, bu Melek Gabriel’dir, çağırır. Bu kalk borusudur, insanları uykularından uyandırmağa çağırır.

Solun Dinim’i yüzünden, uyku insanlara yayılmıştır. Bu Mochin’in ayrılışıdır. Ve bu alev sayesinde orta çizgi, sol çizgi içinde uyanır ve sol sağ ile birleşir, Mochin-de-VAK-de-Hohma, Rachamim, uyanır ve uyku dürüstlerde biter. Aşağıdaki horozdan kast edilen şudur; şu gece yarısı, alev gelir, uyanış onun iki kanadını birbirine çarpar, bu sağ ve solun birleşmesine işaret eder. Çağırır, bu, dürüstlerin uykusunu durduran, yukarıdaki kalk borusuna işaret eder ve aşağıdaki horoz da ötüşü ile bir nebze insanları uykularından uyandırır. O zaman, Yaratan, orta çizgi, Eden Bahçesine girer, bundan sonra Tifferet’in, orta çizginin hakimiyeti başlar.

22) Dürüstlerin ruhları ile oynamak için Eden Bahçesine girene kadar Yaratanda hiç hoşnut değildir. Bu birleşmenin işareti, Ester’in, Malhut’un Krala, ZA’ya şu söylediğidir, “Biz, ben ve benim insanlarım, tahrip edilmek, katledilmek ve yok edilmek için satıldık.” Bu sol tarafın Dinim’inin hâkimiyetidir. “Ve kral Ahasuerus dedi ki, … ‘O kimdir?’… Ve Ester dedi ki… ‘Günahkâr Haman,'” sol çizgiden uzanan Klipa. Sonra Masah-de-Hirik-de-Miftaha üzerindeki Zivug yapıldı ve sonra yazılmıştır ki, “Kral, şarap ziyafetinden öfkesi içinde kalktı ve sarayın bahçesine gitti.” “Kalktı” Mohin’in uzanması demektir, yazıldığı üzere, “O hala gece iken kalktı.” “Şarap ziyafetinden,” Mohin-de-VAK-de-Hohma’dır. “Öfkesi içinde, “sol çizgiden uzanan, çok taraflı Dinim’den etkilendi demektir. “Sarayın bahçesine” Eden Bahçesine demektir.

23) Yaratan Eden Bahçesine girdiği zaman, bahçenin tüm ağaçları ve tüm şu dürüstlerin ruhları başlar ve der ki, “Başlarınızı kaldırın, Oh kapılar… böylece mutluluğun Kralı içeri girebilsin. Mutluluğun Kralı kimdir? Güçlü ve aziz Efendi.” Dürüstlerin ruhları yeryüzünde bedenlerine döndükleri zaman, tüm şu melekler onları güçlendirir ve der ki, “Bakın, Efendinin tüm hizmetkarları, Efendiyi kutsayın.” Üçüncü kamp bu mısraı, son üç saatte söyler, orta çizgi.

24) Üçüncü kamp sabaha kadar, sabahın ışıkları parlayana kadar şarkı söyler ve sonra tüm şu yıldızlar şarkı söyler ve sonra tüm şu gündüzü yöneten yüksek melekler- ZA’dan uzanan- Efendilerini överler. Onların hepsi Efendilerini över ve şarkı söylerler, yazıldığı üzere, “Sabah yıldızları hep birlikte şarkı söyler ve Tanrının bütün çocukları alkışlar,” yani tüm melekler alkışlar demektir. Gece vakti, yalnızca Malhut’dan uzanan melekler şarkı söyler. Ama gündüz vakti, ZA’dan uzanan melekler de şarkı söyler.

25) Gündüz vakti, güneş çıkıp geldiği zaman, İsrail aşağıda ve güneş yukarıda şarkı söyler. Güneş tekerlekleri üzerinde gezerken, hoş bir ses başlar ve şarkı söyler, yazılmıştır ki, “Efendiye şükürler olsun, ismini yüksek sesle söyle, Onun işlerini insanlar arasında bilinir yap. Ona şarkı söyle, Ona ilahi söyle.” İsrail gün içinde onu över. Eğer bu dünyanın insanları taş-kalpli ve kör olmasa idi, Yaratanı gezdiren ve öven güneşin tekerleklerinin hoş sesiyle yüzleşemeyeceklerdi.

Ölüm Meleği Kadınların Arasındadır

26) Rabbi Elazar ve Rabbi Yosi Tora ile uğraşırken, gün doğdu. Onlar kalktılar ve Rabbi Şimon’un önüne gittiler. Onları görünce, Rabbi Şimon dedi ki, “Elazar, oğlum, sen ve bu dostlar kendinizi üç gün saklayın ve dışarı çıkmayın, çünkü ölüm meleği bu şehirde ve zarar vermek için izni var.” Bir sabotajcıya izin verildiği zaman, önüne çıkan herkesi yok edebilir.

27) Daha da ötesi, onun önünde beliren kişiye, ölüm meleği yükselir ve ona iftira atar, onun günahlarından söz eder, Yaratandan yargılamasını ister ve oradan o kişi mahkûm olana kadar ayrılmaz ve ona izin verilir ve öldürür.

28) Şu kendini korumayı bilmeyen kişiler dışında, dünyadaki insanların çoğu zamanından önce ölmez. Bu şu nedenledir, çünkü ölü evinden mezarlığa alındığı zaman, ölüm meleği kadınların arasındadır bu onun yolu olduğu için, Havva’yı baştan çıkardığı için ve onun yüzünden tüm dünyada ölüme neden olmuştur. Bu nedenle erkeği öldüren odur. Yolda mezarlığa kadar, erkekler ölü ile ve ölüm meleği kadınların arasında, gelirler.

29) O zaman insanları öldürmeğe izni vardır. Mezarlık yolunda, ölünün evinden mezarlığa alındığı zamandan evlerine dönene kadar önünde belirenlerin yüzlerine bakar. Bu nedenle, bu dünyadaki birkaç kişinin zamansız ölümüne neden olur, çünkü yükselir ve iftira atar, Yaratanın önünde bu kişinin günahlarından söz eder, kişi mahkûm olur ve zamanından önce ayrılır.

30) Ölüm meleğinden koruyan düzeltme, ölü mezara taşınırken, kişi yüzünü dönmeli ve kadınları omuzlarının arkasında bırakmalıdır. Ve eğer kadınlar önce giderse, onların arkasında, onlar tarafından yüz yüze görünmeyecek şekilde yürümelidir. Mezarlıktan dönerlerken, kadınların durduğu yoldan dönmeyecek ve onlara hiç bakmayacaktır, ama kendisi başka bir yola dönecektir. Ve insanlar bunu bilmedikleri ve göz önüne almadıkları için, dünyanın çoğunluğu yargıda hüküm giymiş ve vakitsiz olarak ayrılmıştır.

31) Bu nedenle, kişi için ölüye refakat etmemek mi iyidir? Hayır, çünkü kendini bu davranışta tutan kişi uzun bir hayata ve sonraki dünyaya layıktır.

32) Ölüyü evinden mezarlığa almak için Şofar [koç boynuzundan boru] üflemeyi düzenleyen ilk kişiler, bunu ölümün şanı için değil, ama yaşayan kişileri korumak için düzenlediler, böylece ölüm meleği, yukarıda iftira atarak onları kontrol edemesin diye.

33) “Kendi topraklarında sana saldıran düşmanla savaşmağa gittiğinde o zaman trampetlerle alarm vereceksin.” “Düşman” ölüm meleğidir. Her zaman “sana saldıran” ve herkesi öldürmeğe bakarak insanları ölüme gönderir. Onun düzeltmesi: “Alarm vermek.” Eğer Roş-Haşanah [Yeni Yıl Günü], yukarının yargı günü ise, ölüm meleği aşağıya insanların işlerine bakmağa gelir ve onlara iftira atmak için yükselir. Ölüm meleğinin aşağıya geldiğini ve yukarı çıkıp onlara iftira atacağını bilen İsrail, onu hıçkıra hıçkıra ağlatmak için önce Şofar’ı üfler, böylece onları yenemesin ve onları korusun diye.

34) O aşağıda iken bu, hüküm vermek ve insanları öldürmek, daha da fazlasıyla olur. Ve hatta, mezarlığa yürüdükleri ve mezarlıktan döndükleri zamanlarda daha da fazladır. Bu şu nedenledir çünkü, kadınlar ölü ile beraber yürüdükleri zaman, o alçalır ve onların önündedir, yazıldığı üzere, “Ayağı aşağıya, ölüye gider.” Aşağıya, “ölüm,” diye adlandırılan yere inerler, yani, ölüye refakat ederek yürürlerken, ölüm meleği onların önünden gelir. Havva’nın tüm dünyanın ölümüne neden olması bu yüzdendir.

35) Yazıldığı gibi, “Zina yapan kadının yolu böyledir.” Ama “Zina yapan kadının yolu böyledir,” ölüm meleğidir. “O yer ve ağzını siler,” dünyayı yakar ve dumanı ile insanları vaktinden önce ölüme yollar. Ve o, “Ben kötü bir şey yapmadım.” der ve erkek, onlar için yargılama ister ve onlar günahlarında yakalandılar ve doğru yargıyla öldüler.

36) Ve Yisrael buzağıyı yaptığında ve bütün o kalabalık öldüğünde, Yisrael kampının içinde, ölüm meleği kadınların arasındaydı. Ölüm meleğinin kadınların arasında ve Yisrael kampının onların arasında olduğunu Musa gördü ve hemen bütün erkekleri ayrı olarak topladı, yazılmıştır ki, “Musa bütün Yisrael oğulları cemaatini topladı. Bunlar, kendileri cemaate girmiş ve ayrılmış olan erkeklerdi.

37) Ve ölüm meleği Tapınak inşa edilene kadar kadınlardan ayrılmadı. Tapınak inşa edildi, yazıldığı üzere, “Ve Musa Çadır Tapınağı dikti.” Ve hatta kadınlar, çadır tapınağa bağışlar getirdikleri zaman bile, onlarla ayrılmadı. Nihayet, Musa gördü ve erkeklere onlara bağlanmamalarını ve yüz yüze görünmemelerini, ama omuzlarının arkasından yürümelerini öğüt verdi, yazıldığı üzere, “Ve erkekler kadınların tepesine geldiler.” Çadır tapınak dikilene kadar ölüm meleği onları terk etmediği için erkeklerin onlarla aynı yolda yürümediğine işaret etmek için VaYaviu [getirdi] diye değil, ama Vayavou [geldi] diye yazılmıştır.

38) Ölüm meleği yedi taneden daha az ve on taneden daha az kadın arasında bulunmaz. Yol üstünde, açıkça yedi kadın arasındadır, yargı aramaktadır. Eğer on kadın varsa, ölüme göndermek için iftira atar. Ve çünkü yolda açıkça onların arasında olduğu için, yazılmıştır ki, “Ve erkekler kadınların tepesine geldiler.” omuzlarının arkasında.

39) “Ve Tanrı Nuh’a dedi ki: ‘Sen ve tüm evin gemiye girin.'” Yaratan Nuh’a dünya üzerindeki bir yerde bakıp koruyamaz mıydı, böylece bir tek o yer haricinde tüm dünyada sel baskını olurdu? Veya onu İsrail topraklarında barındırmadı, yazıldığı üzere, “Haksızlığa karşı öfke gününde ne de yağdı,” böylece sel suları aşağıya onun üstüne gelmeyecekti.

40) Sabotajcı aşağıya, dünyaya indiği için, kendini kapatmayan ve onun önünde olan kişi açıkça ruhunu tehlikeye atar, çünkü kendi ölümüne sebep olur, yazıldığı üzere, “Ruhunu kaçır; ardına bakma,” çünkü sabotajcı omuzlarının arkasında yürüyordu. Başını arkaya çevirse ve ona yüz-yüze bakmış olsa idi, ona zarar verebilirdi.

41) Nuh hakkında yazılan şudur, “Ve Yaratan onu içeriye kapattı,” böylece sabotajcının önünde görünmeyecekti ve ölüm meleği onu yönetmeyecekti.

42) “Ve Musa topladı.” Daha önce Teruma [Bağış] bölümünde olduğu gibi çadır tapınak işini tekrarlar. Karışık kalabalık, ölüm meleğini dünyaya geri çektiği için, çadır tapınak işi, karışık kalabalık tarafından değil, ama yalnızca İsrail tarafından yapılır. Musa bunu gördüğü zaman, karışık kalabalığı dışarı attı ve yalnızca İsrail’i topladı, yazıldığı üzere, “Ve Musa İsrail çocukları cemaatinin hepsini topladı.” Öte yandan, Teruma bölümünde, yazılmıştır ki, “Kalbi onu yöneten her adamdan benim bağışımı alacaksın,” ve böylece karışık kalabalık dahil edilmişti. Bu nedenle Musa ikinci defa çadır tapınak işini söylemek zorunda kaldı.

Kim Göğe Yükseldi ve Alçaldı?

43) “Kim göğe yükseldi ve alçaldı? Kim yumruklarında rüzgârı topladı? Kim suları bir örtüye sardı? Kim yeryüzünün tüm sonlarını inşa etti? Onun ismi ne ve onun oğlunun ismi ne? Tabii ki sen bilirsin!” Her şey olan Yaratan hakkında her şey söylendi. “Onun ismi ne ve onun oğlunun ismi ne? Tabii ki sen bilirsin!” bu Yaratandır. “Onun ismi nedir?” HaVaYaH’dır ve “Onun oğlunun ismi ne?” İsrail’dir, yazıldığı üzere, “İsrail, oğlum, ilk doğanım.” “Kim göğe yükseldi” Musa’dır, yazıldığı üzere “Ve Musa’ya dedi ki, ‘Efendine yukarıya gel.'”

44) “Kim göğe yükseldi” Eliyahu, onun hakkında yazılmıştır ki, “Ve Eliyahu bir fırtına ile göğe çıktı.” Ama Eliyahu yukarıya göğe nasıl geldi? Ne de olsa, gök, bu dünyadan bir bedeni, bir kum tanesi büyüklüğünde bile olsa hoş göremez, böylece nasıl olur da “Ve Eliyahu bir fırtına ile göğe çıktı” der?

45) Oysa şöyle yazılmıştır, “Efendi Sina dağına indi.” Aynı zamanda yazılmıştır ki, “Ve Musa, yukarıya dağa çıktığında bulutların arasına girdi.” Ama Yaratan, Sina dağında idi, yazıldığı üzere, “Yaratanın görünüşünün ihtişamı dağ tepesini tüketen bir ateş gibi idi,” bu durumda Musa ona nasıl tırmanabilirdi ki?

Ancak, Musa hakkında şu yazılmıştır, “Ve Musa, yukarıya dağa çıktığında bulutların arasına girdi,” buluta bir giysiye bürünür gibi girdi. Ve yazılmıştır ki, “Ve Musa’ya dedi ki, ‘Efendiye yukarıya gel,” yani anlamı, O da bulutu giyinmiş ve ona girmiştir. Bulutun içinde ateşin yakınına geldi ve yaklaşabildi. Eliyahu için de böyledir, yazıldığı üzere, “Ve Eliyahu fırtına ile göğe çıktı,” yani anlamı bir fırtınaya girdi ve fırtınayı giyindi ve yukarı çıktı demektir.

46) Adam HaRişon’un kitabında denmiştir ki, “Dünyaya gelecek bu döllerde bir bedene bürünüp dünyaya inecek bir ruh olacak. Ve onun adı Eliyahu’dur. Bu bedendeki dünyadan, bedeninden soyunarak ayrılacak, fırtınada kalacak ve melekler arasında olması için başka bir ışık bedeni ona temin edilecektir. Ve o, bu dünyaya, aşağı geldiği zaman, o dünyada fırtınanın içinde kalan bu bedene bürünecektir. Aşağıda bu beden içinde görünecektir ve yukarıda o, diğer ışık bedeni içinde görünecektir.” Eliyahu gibi, bedeninden ayrıldıktan sonra, ruhu göğe çıkan ve sonra aşağı gelen, başka bir kişi daha olmadığı yazılmıştır.

47) “Göğe kim yükseldi ve alçaldı?” “Göğe kim yükseldi,” Eliyahu. “Ve alçaldı,” derinlerden onu balığın getirdiği Yunus, denizin derinliklerinden. Yunus, Eliyahu’nun gücünden geldi; Eliyahu’nun ruhuna sahipti. Böylece, Eliyahu yukarı gitti ve Yunus aşağı gitti. Biri ölmek istedi ve diğeri de ölmek istedi ve bu nedenle o, “Amitai [aynı zamanda “gerçek”] oğlu diye adlandırıldı “Ve ağzındaki Efendinin sözü gerçektir.”

48) “Kim suları bir örtüye sardı?” “Kim.… sardı?” Eliyahu, o dünyada suyun bağını bağladı ve hiçbir çiğ veya yağmur tanesi gökten aşağı gelmedi. “Bir örtüye” bu Eliyahu’dur, örtüsünü mucizeler yapmak için getirtecektir ve Elişa ile Lübnan’ı ayırır. “Kim yumruklarında rüzgârı topladı,” o, Âdem’in ruhunu öldükten sonra bedenine geri getiren Eliyahu’dur.

49) “Kim yeryüzünün tüm sonlarını inşa etti,” Eliyahu, suyu topladıktan ve yağmurda yemin ettikten sonra, bir duanın içinde döndü ve tüm dünyayı, yağmur aşağı gelecek ve herkese yiyecek verilecek şekilde düzenledi. “Onun ismi nedir?” Eliyahu. “Onun oğlunun ismi ne?” Eliyahu. Ve yukarı gittiği zaman “onun ismi ne,” Eliyahu. Ve o aşağı gittiği ve mucizeler yapmak için bir haberci olduğu zaman, “onun oğlunun ismi ne?” Eliyahu. Onun ismi Eliyahu’dur.

50) Kim [MI] göğe yükseldi” Yaratan. Kim [MI] Bina’nın ismidir. Gök, Bina’ya yükselen, ZA’dır. Dünyanın dört yönü, Chazeh-de-ZA ve yukarısındaki dört Sefirot HGTM, Bina için üst Merkava [topluluk/araba], MI’dır. Bunlar her şeyin başlangıcının temelidir ve bunların hepsi MI diye adlandırılan yere bağımlıdırlar ve onun için bir Merkava’dırlar.

51) Yaratanın, böylece tek bir olmaları için, üst Merkava’yı aşağı Merkava ile birleştirmek için iyi niyeti olduğu bir zaman, yüksek kutsallıktan, gökten, ZA’dan bir ses çıkar gelir ve aşağıdaki tüm kutsal olanları- bu dünyada dürüst olanları- ve tüm kutsal temsilcileri- Michael, Gabriel, Uriel ve Raphael’i- ve tüm üst kampları, melekleri hep beraber hazır olsunlar diye toplar. Onun hakkında şu yazılmıştır, “Ve Musa topladı,” yani anlamı gök, ZA’dır. Şu da yazılmıştır, “Ve Musa İsrail çocukları cemaatinin hepsini.” Bunlar 12 kutsal üst kamptır- aşağı Merkava’nın, Malhut’un sürdüğü- ve onlar Malhut’u bir Zivug için ZA’ya yükseltirler.

Üst Merkava, Chazeh-de-ZA ve yukarısındaki dört Sefirot HGTM, Bina’nın iskemlesinin dört ayağıdır. Bunlar 12 tanedir, çünkü her bir HGTM, HGT’den oluşur. Benzer olarak, aşağı Merkava Nukva’nın dört Sefirot’u NHYM’dır, bunlar “dört hayvan” veya “dört melek”, Michael, Gabriel, Uriel ve Raphael veya meleklerin dört kampı diye adlandırılırlar. Onlar da 12 tanedir, çünkü her biri HGT’den oluşun, dört Sefirot HGTM’dır. Benzer şekilde, dört melek ve dört kamp 12 kutsal üst kamptır, çünkü meleklerin dört kampının her biri üçer tane kamptan oluşur, bunlar iskemleyi, Malhut’u ZA ile bir Zivug için taşırlar.

Cömert Bir Kalbi Olan, Bırakın, O, Onu Getirsin

52) “Yaratan için aranızdan bir bağış getirin; cömert bir kalbi olanı, onu bırakın, Efendinin bağışı olarak; altın, gümüş ve bronz getirsin.” “Aranızdan bir bağış getirin” yani bunun anlamı; hepinizin düzeltilmesi için, ZA’ya yükseltmek için kutsal tahtın ihtişamını, Malhut’u üzerinde taşımak, senin üzerine verilmiştir.

53) Şu saygıdeğer olanları, şu yüksek temsilcileri- Michael, Gabriel, Uriel ve Rafael’i- bu bağışı toplamak için aranızdan ayırın, kutsal tahtı, Malhut’u babalarla, HGT-de-ZA ile bağlamak için. Ve kraliçe, Malhut, kocasına gelene kadar, onunla beraber gelen ve onu kocasına, ZA’ya götüren şu bakire hizmetçiler olmasa, kocasına gelmek için uygun değildir.

Bu bakireler Ahoraim-de-Malhut’den uzanan kademelerdir. Bunlar Beria’nın yedi sarayıdır, Kralın evinden ona verilmeğe uygun olan yedi bakiredir. Onlar yazıldığı üzere, “Bakireler, Sana getirilmek için, onun iradesini izleyen onun refakatçileri.” Bunun nedeni şudur, çünkü Malhut Gadlut’da iken yalnızca Kelim-de-Hassadim içindedir, Hohma’nın aydınlığı yalnızca Kelim-de-Ahoraim içinde giyindiği için kendi Kelim-de-Ahoraim’ini tamamlamak için bu yedi bakireye ihtiyacı vardır.

54) “Cömert bir kalbi olan, bırakın o getirsin.” Bunlar, NHYM-de-Malhut’dan uzanan üst meleklerin dört kampıdır, onların içine tüm12 kamp dâhildir. Bu böyledir, çünkü dört tanenin her biri üç tane içerir. Onlar üst babalardan, “yüce gönüllü” diye adlandırılan HGT’dan gelirler, kuyu hakkında şöyle yazılmıştır, “Halkın yüce gönüllü olanları onu kazdılar,” babalar. Bu şu nedenle, çünkü HGT kuyuyu inşa etti, Malhut’u ve onu düzeltti. Bundan çıkan şudur, NHYM-de-Malhut HGT-de-ZA’dan çıkıp gelir, böylece onların içinde de HGT-de-ZA’daki gibi, 12 tane vardır.

55) “Bırakın onlar getirsin” değil, ama “Bırakın o getirsin,” diye yazılmıştır. “Bırakın” tekil şahıstır, bu herkesi bir tek, ZON içinde birleştirmeğe işaret eder. “Getirecek” diye değil ama, “bağış” diye adlandırılan Malhut’a işaret ederek, “Bırakın o, onu getirsin,” diye yazılmıştır, böylece o, onu olması gerektiği gibi bir ihtişamla kocasına yükseltebilecektir. “Bu Efendinin bağışına.” “Bu,” tüm bu meleklerin kamplarını dahil etmek için, her şeyi bir araya katmak için gelir. Bunlar tek bir ortaklaşa olan içindeki 12 tane kamptır, yazıldığı üzere, “Altın, gümüş ve bronza,” bunlar 12 çeşittir. 12 tane üst kamp vardır, bunların hepsi de “kutsallığın hayvanları” diye adlandırılan dörde eklenmişlerdir, her bir hayvan üç taneden meydana geldiği için böylece onlar 12 tanedirler.

56) Şu onu kocası ZA’ya yükseltmek için kutsal tahta, Malhut’a yükselenlerin hepsi, böylece onların hepsi bir olacaklar, böylece O yukarıdaki cennette onunla beraber olacak. Ondan sonra üstteki Kral kutsal tahtta oturur ve bir kadın kocası ile birleşir- Malhut ZA ile- böylece hepsi bir olurlar, ondan sonra bu herkesin mutluluğu olur.

57) Burada başlangıçta, o altın ve sonra da gümüşten bahsederek başlar, çünkü hesaplama aşağıdan yukarıya doğrudur, böylece Gevura- altın- Hesed’den- gümüşten- önce gelir. Ama yukarı Merkava’nın hesaplamasına gelince, sağdan- gümüşten- söz etmeğe başlar, sonra soldan- altından söz eder, yazıldığı üzere, yukarıyı ilgilendirdiği gibi, “Maden gümüştür ve maden altındır.” Ve aşağı Merkava içinde, Malhut içinde, önce soldan başlar, sonra sağdan, yazıldığı üzere, “Altın, gümüş ve bronz.”

58) Bu Merkavot’un [Merkava`nın çoğulu] hepsi “cömert bir kalp,” diye adlandırılır, yazıldığı üzere, “Cömert bir kalbi olan.” “Olan” diğer 12 Merkava’yı dahil etmek için gelir. “Kalp” yazıldığı üzere, “Ve iyi bir kalp sürekli bir ziyafettir,” bu, her şeyin kalbidir. Bu kutsal taht, Malhut’dur. “Cömert bir kalbi olan,” dört kamp, herkesin tamamı olduğu için, herbiri üç taneden oluştuğu için, böylece onlar 12 tanedir. Bunların hepsi, “cömert bir kalp” diye adlandırılır.” “Efendinin bağışı” kutsal tahttır. Ve çünkü onu yukarı kaldırdıkları ve onu ZA’ya yükselttikleri için, onu “Efendinin bağışı,” diye adlandırırlar.

59) Bundan dolayı, Ezekiel hayvanların Malhut’a yükseldiğini gördüğü zaman, onları süren Malhut’u görmedi, çünkü o, gizli olarak, üst ihtişamın içinde saklanarak, yukarı Krala, ZA’ya yükselmişti.

60) “Ve aranızdaki her kalbi anlayışlı kişiyi bırakın gelsin ve Efendinin emrettiklerinin hepsini yapsın.” Bunlar 60 tane kaynaktır, HGT-NHY-de-ZA, bunların hepsi, dünyaya, Malhut’a su veren 10 taneden oluşur ve o buradan sulanır. “Gel ve yap,” yani bu; onlar gelecek ve hayatın hazinelerinden, Bina’dan alacaklar ve sonra Yaratan, Bina onlara ne emrederse- dünyayı hoşnut et- onu yapacaklardır, demektir.

61) “Aranızdan Efendi için bir bağış alın.” Ve yazılmıştır ki, “Aç olana senin ekmeğinden dilimle ve yoksulu eve getir.” Bu yoksul, kişiyi Yaratan ona hediye olarak gönderdiği için bir Yoksul ona geldiği zaman insan mutlu olur. Kişi bu hediyeyi mutlulukla kabul eder.

62) Yoksula acıyan kişi, onun ruhunu canlandırır, Yaratan onunla, onun ruhunu o yaratmış gibi ilgilenir. Bu nedenle Abraham, dünyadaki tüm insanlara acıdığı için, Yaratan onları sanki Abraham yaratmış gibi kabul etti, yazıldığı üzere “Ve onların Haran’da yapmış oldukları ruhlar.”

63) “Dilim,” onun için, ekmekle ve yenecek yemekle bir harita açıyor anlamına gelir. “Dilim” ekmek parçaları onun önünde dilimlenecek ve böylece o utanmayacaktır, anlamına da gelir. Kişi onun önünde cömertçe dilimlemelidir. “Senin ekmeğinden” ekmek senin olmalıdır- yağmadan, sömürüden veya hırsızlıktan değil, ama senin parandan- eğer öyle değilse bir erdem değildir ama lanettir ve onun günahlarından bahsetmeğe gelir. Benzer olarak, yazılmıştır ki, “Aranızdan bir bağış alın,” topla ve senin olandan ver ama yağmadan, sömürüden veya hırsızlıktan değil.

64) Yazılmıştır ki, “İnsanlarımı Mısır’dan İsrail’e getirdiğimden beri, İsrail’in tüm kabilelerinin dışında, onun içinde benim ismimin orada olabileceği bir ev inşa etmek için bir şehir seçmedim, ama Davut’un Benim insanlarımın, İsrail’in üzerinde olmasını seçtim. Neden, “Bir şehir seçmedim… Ama Davut’u seçtim” diye yazılmıştır? “Ve Kudüs’ü seçeceğim.” denmeli idi.

65) Ancak, Yaratan bir şehir inşa etmek istediği zaman, önce bu şehrin insanlarının liderlerine bakar ve sonra şehri inşa eder ve insanları onun içine getirir. Bunun anlamı, İsrail üzerinde çoban olabilecek olan Davut’a bakana kadar, “Bir şehir seçmedim,” çünkü şehir ve tüm kasabanın insanları, şehre liderlik edecek olan çobana bağımlıdır. Eğer çoban iyi ise, onun için iyidir, şehir için iyidir ve insanlar için iyidir. Eğer çoban kötü ise, yazıklar olsun ona, yazıklar olsun şehre ve yazıklar olsun insanlara. Şimdi Yaratan bu dünyaya baktı ve onu inşa etmek istedi, böylece ilk olarak Davut’u yaptı, yazıldığı üzere “Ve hizmetkârımı seçtim, Davut.”

66) “Onun yardımı Tanrının Yakup’u olana ne mutlu, onun parçalanması Efendisi Tanrıdadır,” Yakup babasına veya annesine güvenmediği için, kardeşlerinden kaçtığı ve yalnız hiç kimsesiz gittiği zaman, yazıldığı üzere, “Tanrı benimle ve beni korur.” Yaratandan her şeyi istedi ve O da verdi.

67) “Onun parçalanması, Efendisi Tanrıdandır,” onun parçalanması ama onun ümidi veya güveni değil. Onu “Onun parçalanması” Şin’in solunda bir nokta ile söyleme, ama “Onun parçalanması” Shin’in sağında bir nokta ile söyle, çünkü dürüst olan için kendini parçalamak ve parça parça kırılmış olmak hoştur ve hepsi Efendi Tanrının üzerindedir.

68) Yakup gibidir, yazıldığı üzere “Ve Yakup Mısır’da parçalanma olduğunu gördü.” Mısır’da bulunsa ve Yaratana tamamen güvenirse, sürgünün parçalanacağını gördü. Ve Yakup’un oğulları sürgünün parçalanmasından acı çektiler, babalarının inancından ayrılmadılar ve Yaradan’ın ismi her zaman onların ağzında idi.

69) Bu nedenle Musa hakkında yazılmıştır ki, “Ve onlar bana ‘Onun ismi ne?’ diyebilirler. Ben onlara ne diyeceğim?” Bu mısradaki “Bana ‘Onun ismi ne?'” kelimelerin sonları, Yod-Hey, Vav-Hey’dir, bunu bildikleri ve asla unutmadıkları için, bunlar düzenli olarak onların ağzında idi ve Parçalanma, Yaratan için acı vericiydi. Ve bu nedenle, birçok kurtuluş, mucize ve yadigâr ile ödüllendirildiler.

70) Ve yukarıdaki kutsal olanlar, bedenin yer yer Yaratanın üzerinde parçalanmasından acı çekenler, Yaratan için, onlar için mucizeler yapan ve onları kurtaranlardan bile daha değerliydiler ve onları sonraki dünyadaki hayat ile ödüllendirdi.

71) “Aranızdan bir bağış alın.” Kişi iradesini Efendisinin işine verdiği zaman, bu irade önce kalbe- tüm bedenin sürekliliği ve temeline- yükselecektir. Daha sonra bu iyi niyet, bedenin tüm organlarına yükselecektir ve kalbin iradesiyle beraber, onlar arasında oturan Şehina’nın parlaklığını üzerlerine çekerek birleşeceklerdir. Ve o kişi Yaratanın parçasıdır, yazıldığı üzere, “Aranızdan bir bağış alın.” “Aranızdan” uzantıdır, bu bağışı üzerimize alacağımız, Şehina’dır ve böylece kişi, Yaratanın parçası olur.

72) Bu konu kişinin kendi kontrolünde midir? En sonunda, yazılmıştır ki, “Cömert bir kalbi olan, bırakın onu, Efendinin bağışı olarak onu getirsin.” Ancak, “Cömert bir kalbi olan,” Şehina’yı ona uzatmak isteyen her kişi demektir. Yükselmiş olmasına rağmen, “Bırakın onu getirsin,” diye yazılmıştır. “Bırakın onu getirsin,” yani, onu yüksek yerden getirsin ve onunla oturmak için içeri çeksin.

73) Ve onunla oturmak için geldiği zaman, çeşitli kutsamalarını ve çeşitli zenginliklerini de beraber getirir, yazıldığı üzere, “Altın ve gümüş ve bronz.” Dünyadaki hiçbir zenginlikten eksik kalmayacaktır. Bu, dünyanın geri kalan insanları içindir. Ama siz, kutsal olanlar,” Aranızdan Efendi için bir bağış alın,” Şehina’yı yukarıya kaldırmak için Tora’da yenilikler yapın.

Yaratılış İşinde, Onların Hepsine Şartlar Koydu

74) “Ve Yaratan balığa konuştu ve balık Yunus’u kuru toprağa kustu.” Yaratan dünyayı, yaratılış işinde yarattığı zaman, denizdeki balığı beşinci günde yarattı. O zaman, emretti ve dedi ki, “Bir balık Yunus’u yutacak, o, üç gün ve üç gece balığın bağırsaklarında kalacak. Sonra onu dışarı kusacak.”

75) Yaratan yaratılış işinde yaptığı her işe, onların hepsine, şartlar koydu. Birinci gün, göğü yarattı. Onlara Eliyahu’yu bir fırtına ile göğe yükselteceklerini şart koydu. O gün, ışığı yarattı ve ona, Mısır’da üç gün boyunca güneşi karartacağını şart koydu, yazıldığı üzere, “Ve tüm Mısır topraklarında üç gün boyunca koyu bir karanlık vardı.”

76) İkinci gün, suyu sudan ayırmak için bu yapıyı yarattı. Yaratan onlara, suyun, İsrail için, onları arındırmak için, onun saf olmayanını saf olan arasından ayırmasını şart koştu ve işte öyle oldu.

77) Üçüncü gün, yeryüzünü sudan meydana getirdi ve suyunu boşalttı, tek bir yere boşaltıldıkları zaman, denizi bu boşaltılan sudan yaptı. Bu denize, İsrail’i onun içinden kuru topraklara geçireceğini ve Mısırlıları boğacağını şart koydu. Ve işte öyle oldu. Aynı zamanda yeryüzüne, Korah anlaşmazlığı sırasında, ağzını açıp Korah’ı ve tüm cemaatini yutacağına şart koydu, işte öyle oldu.

78) Dördüncü günde, güneşi ve ayı yarattı, yazıldığı üzere, “Göğün yapısında ışıklar olsun.” Güneşe Yuşa’nın gününde göğün yarısında duracağını şart koydu ve yıldızlara Sisera ile savaş yapacaklarını şart koydu.

79) Beşinci gün, denizin balıklarını ve göğün kuşlarını yarattı. Kuşlara Eliyahu’yu kursaktan besleyeceklerini şart koydu, yazıldığı üzere, “Kuzgunlara orada senin ihtiyaçlarını karşılamalarını emrettim.” “Emrettim” yaratılış işi içindedir. Balığa da Yunus’u yutacağını ve sonra da dışarı kusacağını şart koydu.

80) Altıncı günde, erkeği yarattı. Ona, ondan Eliyahu’yu besleyecek olan bir kadın çıkacağını şart koydu ve yazıldığı üzere, dünyanın yaratıldığı günden itibaren, “Dinle, orada bir dula senin ihtiyaçlarını karşılamasını emrettim.” Burada da yazılmıştır ki, “Ve Yaratan balığa dedi,” “Dedi” yani ona yaradılışın altıncı gününde dedi.

Aşağıya, Tekneye Giden Yunus

81) Aşağıya, tekneye giden, Yunus, insanın bedeni ile beraber olmak için bu dünyaya aşağıya gelen ruhudur. Yunus [güvercin] diye adlandırılır, çünkü kişinin bedeninde yer aldığı zaman, bu dünyada bir güvercindir, yani beden tarafından aldatılmış demektir, onu Meaneh [aldatır], yazıldığı üzere, “Birbirinizi aldatmayacaksınız.” Sonra, kişi bu dünyada büyük denizde batacak bir gemi gibi yürür, yazıldığı üzere, “Ve gemi nerdeyse batmak üzere.”

82) Bu dünyada günah işlediği ve Efendisi bu dünyayı gözlemiyor zannedip Efendisinden kaçtığını düşündüğü zaman, Yaratan güçlü bir fırtına rüzgârı verir, bu, her zaman Yaratanın önünde duran ve kişiye hüküm vermeyi isteyen Din’in hükmüdür. Fırtınanın rüzgârı tekneye erişir ve kişiye onu yakalamak için haksızlıklarını hatırlatır.

83) Kişi fırtınaya hasta olduğu evinde yakalandığı zaman, yazılmıştır ki, “Ve Yunus aşağı gitti geminin ambarına gitti, yattı ve uyudu.” Kişi evinde hastayken bile ruh Efendisinin önünde günahlarını ödemek için tövbe etmek için uyanmaz. Yazılmıştır ki, “Böylece kaptan ona yaklaştı.” kaptan her şeye yol gösteren iyi eğilimdir. “Ve dedi ki, ‘Nasıl olur da sen uyuyorsun? Kalk, Tanrına git,” Bu dünyada yaptığın her şey için hüküm giyeceğin için senin için uyuma zamanı değildir, günahların için tövbe et.

84) Bu meseleleri gözlemle ve Efendine dön. “Ne iş yaparsın?” yani bu dünyada yapmakta olduğun işler nedir? Efendinin önünde itiraf et, nereden geldiğini bil, kokuşmuş bir damladansın ve Onun önünde gururlanma. “Hangi ülkedensin,” yani, sen dünyadan gelen bir yaratıksın ve dünyaya döneceksin, demektir. Bakalım, seni koruyacak atalarından kalmış bir erdemin var mı?

85) Yukarıdaki mahkemede hüküm giydiği zaman, fırtınalı yargının kişi üzerindeki hükmü olan bir fırtına, Kral’dan, Kral’ın bu tutuklusunu mahkûm etmesini ister ve hepsi birer birer Kral’ın önüne gelirler. O zaman mahkeme binası yaklaşır. Bazıları erdemleri ile başlarlar, bazıları günahları ile başlarlar ve yargının hükmü, adaleti arar.

86) Eğer kişi yargılamada temize çıkmazsa, yazılmıştır ki, “Bu erkekler karaya dönmek için kürek çektiler, ama dönemediler.” Onu savunan, onu bu dünyaya geri getirmeye çalıştı ama getiremedi, çünkü denizdeki fırtına onların üzerinde gitgide fazlalaştı, hüküm, kişinin günahları arasında giderek daha şiddetle eser ve bu günahlar yüzünden şiddetlenir.

87) İşte o zaman, üç görevlendirilmiş temsilci, aşağıya, onun üzerine gelirler: 1) Erdemler sağ çizgide ve günahlar sol çizgide olarak, iki çizgiye karşılık gelerek, bu dünyada yapılmış tüm erdemli işleri ve günahları yazan kişi. 2) Karar vermek ve onların ağırlığını ölçmek için bu çizgiye karşı günleri hesaplar. 3) Döllenme ayları sırasında annesinin karnına vardığı zaman onunla beraber yürüyen, bu Malhut’dur.

Ama yargının hükmü, “Böylece onlar Yunus’u taşıdılar.”ın yazıldığı o zamana kadar hafiflemez. “Onlar taşıdılar,” bu, onun evden mezarlığa taşındığı zamandır.

88) Sonra onu ilan ettiler. Eğer dürüst ise, onun hakkında “Kralın biçimine gurur verir,” diye ilan edilir, yazıldığı üzere, “O, huzur içine girdi; onlar, kendi dümdüz yolunda yürüyen herkes yataklarında dinleniyorlar.” Aynı zamanda şu da: “Ve senin dürüstlüğün senin önünden gidecek, Efendinin gururu senin ödülün olacak” yazılmıştır. Eğer günahkâr ise, onun hakkında “Yazıklar olsun falan kişiye, doğmamış olsa idi onun için daha iyi olurdu.” diye ilan edilir ve yazılırdı. Sonra şöyle yazılır, “Onu denize attılar ve denizin öfkesi durdu.” Mezara yerleştirildiği zaman, yargı yeri, yargının hükmü, fırtına gibi esiyor ve onu mahkûm etmek istiyordu, ama şimdi isteği yerine geldiği için öfkesi dinmiştir. Onu yutmuş olan balık, mezardır.

89) “Ve Yunus üç gün ve üç gecedir balığın midesinde idi. Balığın bağırsakları cehennemin karnıdır. Bu üç gün ve üç gece, kişi mezarındayken ve bağırsakları patlayana kadar geçen üç gündür.

90) Üç gün sonra, bağırsaklarındaki pislik döner ve ona der ki, “Bana koyduklarını al, fakire vermediğin ve tüm gün boyunca yediklerin ve içtiklerini al ve senin bütün günlerin ziyafetler ve özel kutlamalardı ve seninle yemeyen fakir açtı. Bana koyduklarını geri al.”

91) Bu üç günü takiben, bu adam yasak olana bakmaktan, yasak işler yapmaktan ve bir günaha gitmekten hüküm giyer. Bu 30 gün devam eder ve tüm bu 30 gün boyunca, ruh ve beden birlikte hüküm giyer. Bu nedenle, ruh, kendi yerine yükselmeden toprağın altındadır, kirli günlerinde bütün gün boyunca dışarıda oturan bir kadın gibi. Daha sonra, ruh yükselir ve Yaratan ölüyü diriltmek için uyanana kadar beden tozda çürür.

92) Mezarlıkta bir ses uyandırmağa yazgılıdır ve der ki, “Uyan ve şarkı söyle, sen tozda yatan, senin çiğin şafak vaktinin çiğidir ve dünya, terk etmiş olan ruhları doğuracaktır.” Bu ölüm meleği dünyadan ayrılınca olacaktır, yazıldığı üzere, “Ölüm sonsuza dek yok olacaktır.” Ölüm sonsuza dek yok olduğu zaman, böylece yazılmıştır ki, “Ve Efendi her yüzden gözyaşlarını silecektir ve bu topraklardan, insanlarının utancını kaldıracaktır.” Ve sonra yazılmıştır ki, “Ve Efendi balığa emretti ve o, Yunus’u kuru topraklara kustu.”

93) Mezarların arasında bir ses uyandığı zaman, bütün mezarlar içlerindeki ölüyü dışarıya kusarlar, yazıldığı üzere, “Ve dünya terk etmiş olan ruhları doğuracaktır,” yani onu kusar. Şifa alan ruhlar, iyileştiler ve önceki gibi oldular ve kemikler kemik olarak iyileştiler. Bunlar “ruhlar” diye adlandırıldılar.

94) Ama yazılmıştır ki, “Terk eden ruhlar yükselmez.” Bununla beraber, dünyanın tüm insanları kendileri mezarlıkta iyileştiler, ama ölünün dirildiğine inanmayanlar dirilmeyecekler. Bunun hakkında şu yazılmıştır, “Ayrılan ruhlar dirilmeyecekler.” Ne mutlu İsrail’e, onlar için şu yazılmıştır, “Onların cesetleri yükselecektir.”

95) Balık Yunus’u yuttuğundan dolayı öldü ve Yunus üç gün onun içinde idi. Bundan sonra, o önceki gibi canlandırıldı ve Yunus’u kustu, yazıldığı üzere, “Ve Yunus balığın midesinden Efendisine Tanrıya yalvardı.” Benzer olarak, İsrail toprakları, Yunus’un yeniden canlandırılan balığı gibi tüm günahkarlardan kurtulmak için, ilk önce uyanmaya yazgılıdır ve sonra şöyle yazılmıştır, “Ve yeryüzü terk etmiş olan ruhları doğuracaktır,” ölüyü hayata kusacaktır.

96) Kişi bu dünyayı terk ettiği zaman, yedi tane Dinim ile karşılaşır:

Can bedenden çıktığı zaman, üst Dinim;

Hareketleri ve sözleri onun önünde yürür ve onu ilan ederken;

Mezara girerken;

Mezarın Din’i;

Kurtların Din’i;

Cehennemim Din’i;

Ruhların, işleri tamamlana ve arınana kadar huzur bulacak bir yer bulamadan dünyada yürürken ve başı boş gezdikleri zamanki Din;

Bu nedenle, kişi daima davranışlarına dikkat etmeli ve Efendisinin önünde pişmanlık getirmelidir.

97) Kral Davut bu adamın Dinim’ine baktığı zaman, telaş etti ve dedi ki, “Efendi, ruhumu kutsa,” dünyadan ayrılmadan önce, hala sen bedenle beraberken. Dedi ki: “Ve bunun hepsi benim içimde, Onun kutsal ismini kutsa.” Bunlar ruhla beraber yer alan bedenin organlarıdır. Şimdi sen ruhla beraberken, acele et ve kutsal ismi zamanından önce kutsa, sonradan kutsayamayacak ve pişmanlık getiremeyeceğin için. Bu nedenle dedi ki, “Efendiyi kutsa, ruhumu, Haleluyah.”

98) “Aranızdan Efendi için bir bağış alın.” Yaratan bu dünyayı yarattığı zaman, onu, İsrail gelecek ve Tora alacak diye yaratmadı. Dünya, Tora ile yaratıldı ve onun üstünde durur, yazıldığı üzere, “Eğer benim sözleşmem gündüz ve gece olmasa idi, göğün ve yeryüzünün fermanları belirlenemezdi.” Tora bu dünyadaki uzun hayattır ve sonraki dünyadaki hayatın uzunluğudur.

99) Tora’ya çaba gösteren herhangi bir kişi, Yaratanın üst sarayı, Malhut Tora olduğu için, Yaratanın sarayında çaba gösteriyor gibidir, bu sözlü Tora’dır, Malhut’dur. Kişi Tora ile uğraştığı zaman, Yaratan orada durur ve onun sesini dinler ve kişi üç Dinim’den kurtarılır: bu dünyanın Din’i, ölüm meleğinin Din’i (onu yönetemez) ve Cehennemin Din’i.

Bir Kitap Yukarıda ve Bir Kitap Aşağıda

100) “Ve bir anı kitabı yazılsın.” Yukarıda bir kitap vardır, Hohma ve aşağıda bir kitap vardır, Malhut. Anı, onu tüm yukarı hayata, yukarı Mochin’e alan ve onunla birleştiren kutsal sözleşmenin, Yesod’un bir yadigarıdır. Anı kitabı, bir olan iki kademedir ve bu HaVaYaH ismidir. İsim [İbranicede: Shin-Mem] birdir, ZA’dır ve hepsi tek bir kelimedir. Böylece, anı kitabı tek bir kelimedir ama iki kademeyi içerir, bunlar Malhut ve Yesod’dur.

101) Bir isim vardır ve bir isim vardır. Yukarıda bir isim vardır; orada bilinmeyen ve hiç gerekli olmayan, Keter’den bilgiye kaydedilmiştir ve “yüksek nokta,” Hohma diye adlandırılır ve aşağıda bir isim vardır; Malhut. “Göğün sonu” Yesod “anı” diye adlandırıldığı için ve Yesod’dan bir nokta aşağıdaki isim Malhut, o anının ismi olan Malhut olduğu için “Göğün sonundan göğün sonuna kadar,” diye yazılmıştır. O, anının ismidir, göğün sonu yukarıdaki tüm hayvanları alandır, Mochin.

Bu aşağı göğün sonudur, Yesod’dur, onun ismi “bir nokta aşağıdaki,” Malhut’dur. Bu nokta hesaplamalar için duran bir kitaptır, bir sayının Mochin’idir. Yazılmıştır ki, “Ve Onun önünde, Efendiden korkanlar ve Onun ismini aklında tutanlar için bir anı kitabı yazılsın.” Bir anı kitabı Onun ismini aklında tutanlar içindir, orada Mochin’in hesaplanması ve sayısı verilmiştir. Kitap ve isim, tüm muhakemelerde aynı şeydir, yani Malhut’dur.

102) Bu nokta ortada durduğu için, onunla birleşen herkesten daha yüksektir. VAK, YESHSUT, yukarıdaki kitap ile, Hohma ile birleşmiştir. Ve onlardan üstündür. VAK, Beria’nın altı tane sarayı, aşağıdaki kitap ile, Malhut ile birleşmiştir ve onlardan üstündür. Yukarıdaki kitap, aşağıdaki kitap ve hepsi Tora diye adlandırılır.

Üst Hohma üst kitaptır. O tamamen kendisine gizlemiştir, o üst AVI’dır. Ancak, Bina, yani Hohma onun içinde belirdiği için YESHSUT aracılığı ile açığa çıkar, ancak kendi yerinde değil, ama Malhut üzerinde, aşağı kitap üzerinde açığa çıkar. Bu nedenle YESHSUT üst Hohma için bir Merkava [araba/yapı] diye adlandırılır. Ve Malhut da bir defa bu dünyanın orta noktası oluştuğu zaman artık Hohma artık onun içinde görünmez, kendisi, ancak Beria’daki yedi saray yolu ile görünür, Malhut’un arka Kelim’i onları giyindiği için ve Kelim-de-Ahoraim-de-Malhut dışında Hohma’nın açığa çıkması için hiç yer olmadığı için.

Panim olmak üzere dönmüş olan, dünyanın ortasındaki nokta, VAK’dan üstündür, Beria’nın yedi sarayı onun içinde birleşir. Ahoraim-de-Malhut onların içinde giyinmiş ve onunla birleşmiş olmasına ve Hohma onların üzerinde belirmesine rağmen, Malhut ile beraber birleşmezler, çünkü onlar Ahoraim ve solun Hohma’sı için bir Kli oldukları sürece, Malhut Panim’dir ve Hassadim olarak kabul edilir. Bu nedenle, Zohar onun üst Hohma’sını, üst kitabı, kendileri Hassadim olarak kabul edilen üst AVI ile karşılaştırır ve Hohma onların içinde Kelim-de-YESHSUT, onların VAK’ı içinde belirir. Böylece, Malhut Hassadim olarak kabul edilir ve onun Hohma’sı onun VAK’ı içinde, Beria’nın yedi sarayı içinde belirir.

VAK yukarı kitapla birleşti ve onlardan üstündür denir. VAK aşağı kitapla birleşti ve onlardan üstündür, çünkü aşağı kitap ve yukarı kitap birbirlerine benzerdir ve her ikisi de Hassadim olarak kabul edilir ve Hohma onların Merkava’sında görünür. Bu nedenle her ikisi de “kitap” diye adlandırılır ve her ikisi de Tora diye adlandırılır, onlar birbirlerine eşittirler.

103) Yukarı kitap ve aşağı kitap arasında ne fark vardır? Yukarı kitap yazılı Tora’dır, yukarı Hohma’dır, gizlenmiş ve yalnızca yazının içinde duruyor olduğu için, görünmesi gereken yer YESHSUT’un yeridir ve böylece Hohma Malhut’un aşağısında belirecektir. Bu yer sonraki dünya, YESHSUT’dur. Aşağı kitap sözlü Tora’dır. Sözlü aşağı Merkavot’dur, Malhut’un üstünde durduğu Beria’nın yedi sarayıdır. Bunun nedeni şudur, çünkü “yazı” diye adlandırılan YESHSUT içindeki üst Hohma gibi gizlenmiş kabul edilmedikleri için, onlar yukarı yazılara dahil edilmemişlerdir. “Sözlü”, yani bu yazılarda var olanın açığa çıkışıdır, diye adlandırılmasının nedeni, Hohma, Malhut’un yerinde, onun Kelim-de-Ahoraim’i, yani Beria’nın sarayları içinde görünmesidir.

104) Bu Tora ağızda durur, yedi tane sarayda, bunlar, Hohma’nın açığa çıktığı, onun ağzıdır, yazıldığı üzere, “Ve buradan o ayrıldı ve dört tane baş oldu.” Böylece, bahçeden- Malhut- ve aşağısından ayrılık dünyası başlar. Bunun sonucunda, Beria’nın yedi sarayı, zaten ayrılık dünyasındadır. Bu nedenle Malhut onların üstünde ağızda durur.

Ve yukarı Tora, yukarı Hohma, o da kendi Merkava’sının, YESHSUT’un üzerinde durmasına rağmen gene de “sözlü Tora diye değil, ama “yazılı Tora”- yazının içinde duran anlamında- diye adlandırılır. Yazı, YESHSUT, yukarı Hohma üzerinde bir saray haline gelir ve yukarı Hohma bu sarayın içinde durur ve orada saklanır, çünkü yazı, YESHSUT, aynı zamanda üst Hohma gibi Atzilut dünyasıdır. Bu nedenle yazı onun sarayı kabul edilir ve bu nedenle o, “sözlü Tora” değil ama, “yazılı Tora” diye adlandırılır.

105) Ama aşağı Tora, Malhut, kendi Merkava’sının üstünde durur. O “sözlü” diye adlandırılır, çünkü onların tepesinde durur. Ve çünkü içsellik olarak kabul edilmediği için, yazıya dâhil edilmiştir, onun içindeki Hohma, yazılı Tora’da olduğu gibi saraylara saklanmadığı için, yazı, birisi gelip metni okuyana ve onu açığa çıkarana kadar saklı olmak anlamına geldiği için ve onun içindeki Hohma saraylarda ortaya çıktığı için ve saklı olmadığı için. Bundan dolayı, yedi saraylar yapılmaz, bu noktada, Malhut’un YESHSUT ile olduğu noktada, çünkü “saray” örtmek anlamına gelir, ama onlar örtmezler. Bununla beraber, kendi içlerinde, onlar gene “saraylar” diye adlandırılırlar, çünkü onların içindeki Hohma, Ahoraim’in içindedir. Ve Malhut onların tepesinde durduğu için, ona “bağış” denir.

Yüzden İki

106) Bir keşişe verilen bir bağış gibi bir bağış, yüzden iki parça. Sadakat içinde olan tüm bu kutsal kademeler- bunların içinde Yaratanın göründüğü- on kademedir, on söyleyiş, on Sefirot’dur. Bu on yüz taneye eklenirler, çünkü her Sefira on Sefirot’dan oluşmuştur. Ve bizim, bu en aşağı noktaya yükselmemiz gerektiği zaman, Malhut’u, onu yalnız başına değil, ama onu ve kocasını, Yesod’u beraber almamız gereklidir. Onlar iki tanedir, bu yüz taneden, iki Sefirot’durlar- Yesod ve Malhut-, o kocasından hiç ayrılmamalı, ama onunla birleşmelidir. Bu nedenle “bağış” diye adlandırılır, tek bir ortaklaşma içinde Yesod ve Malhut’dur.

Duanın Niyeti

107) Her gün bir haberci dünyadaki tüm insanlara seslenir, “Bu mesele size kalmıştır,” yazıldığı üzere, “Aranızdan Efendi için bir bağış alın.” Eğer siz, bu meselenin sizin için zor olduğunu söyleyecekseniz, “Cömert bir kalbi olan, bırakın o, onu getirsin.”

108) Bundan dolayı bu duanın anlamı: Efendisinden korkan ve kalbiyle niyet eden kişi, üst düzeltmeleri düzeltecek bir duanın- üst meleklerin yukarıda dedikleri o şeyleri önce şarkı söyleyerek ve överek- içinde olacaktır. Ve bu övgülerin düzeni, İsrail’in aşağıda dediği bu şeylerdir, Malhut, kendisini düzeltmelerle süsler, kendisini kocası için süsleyen bir kadın gibi.

109) Bu duanın düzeni, bu duanın düzeltmesinde otururken, kutsamadan “Işığı Yapan”dan “On sekiz dua” ya kadar, ayakta dururken, onlar tüm şu bakireleri belirlemişlerdir, Malhut’un yedi genç kızını ve onunla beraber süslenecek olanların hepsini. Bir defa her şey belirlendikten ve düzene konduktan sonra, “Doğru ve sağlam,” sözlerine erişildiği zaman, her şey düzeltilir, o ve onun bakireleri, “İsrail’in Kurtarıcısı” sözlerine erişene kadar. Sonra herkes ayağa kalkmak zorundadır.

110) Bu böyledir, çünkü, kişi “Doğru ve sağlam,” sözlerine erişildiği zaman, her şey belirlenir, bakireler Malhut’u taşır ve o da kendini yukarı Kral’a, ZA’ya taşır. “İsrail’in Kurtarıcısı” sözlerine erişildiği zaman, kutsal yukarı Kral kendi kademelerinde üç çizginin düzeninde gezer, bu yalnızca yolculuk sırasında aydınlatır ve O, Malhut’u karşılamak için dışarı çıkar.

111) Ve yüksek Kral’ın önünde, biz korku ve titreme ile ayağa kalkmalıyız ve böylece O, sağ elini onu kutsamak için ona uzatır, “Abraham’ın Koruyucusu,” bu sağ çizgidir. Sonra solunu, kutsamak için onun başının altına koyar, “Sen güçlüsün,” sol çizgidir. Ve sonra her ikisi öpüşerek ve kutsayarak sarılırlar, “Kutsal Tanrı,” orta çizgi. Oradan son üçe kadar onlar öpüşürler. Bunlar On sekiz Duanın ilk üç kutsamasıdır. Kişi kalbini ve iradesini koymalıdır ve ağzını, kalbini ve iradesini beraberce bu düzeltmelere ve duaların düzenine amaçlamalıdır.

112) Şimdi yukarı Kral ve Malhut bu öpüşmeler içinde mutludurlar, soru sormak ve dilekte bulunmak isteyenler, bunları istemelidirler, çünkü bu iyi niyetin zamanıdır. Kişi, bir kere, Kral ve kraliçenin önünde 12 orta kutsamanın içinde ricada bulunur ve gizlenmiş olan mutluğu uyandıran son üç kutsama için, kendini yukarıya kalbinin ve iradesinin içine yerleştirecektir. Bu böyledir, çünkü bu üç kutsamadan, o başka bir Dvekut ile, Zivug ile kutsanır. Ve adam, onların önünden çıkıp gelmek ve onları bu üç kutsamanın içindeki gizli mutluluğun içine yerleştirmek için, kendini düzeltmelidir. Bu nedenle, onun isteği, şu aşağıda olanların bu gizli mutluluk ile kutsanması olmalıdır.

113) Malhut ruhları ve canları yakaladığı zaman, onun yüzüne düşecek ve ona ruhunu verecektir. Bu, ruhunun arasında olduğu, yakaladığı tüm ruhlara adamanın zamanıdır, bundan sonra hayatın demeti, Malhut, olması gerektiği gibi olacaktır.

114) Bu meseleyi Rabbi Şimon’un sırlarının arasında duydum ve sizler sadık olanlar dışında kimseye açık etmeme izin verilmedi. Malhut, insanların ruhlarını ve canlarını Dvekut [birleşmek] için tek bir istekle yakaladığı zaman, adam kalbini ve iradesini buna verir ve bu istek ile ruhunu Dvekut’a verir, ruhunu Dvekut’a dahil etmek için. Eğer o zaman ruhunu adaması, ruhlar [Nefashot, Nefeş’in çoğulu] ve canlar [Ruchot, Ruach’ın çoğulu] ve onun tuttuğu ruhlar [Neşamot, Neshama’nın çoğulu] iradesi tarafından kabul görürse, o, bu dünyadaki ve sonraki dünyadaki hayatın demetinin içinde derlenmiş bir adam olmuş olur.

115) Ve Kral ve kraliçe, Tora ve Mitzva, yukarıdaki ve aşağıdaki her tarafa, bir Zivug ile dahil olmak ve ana ruhlarını verenler [Neşamot] tarafından yukarıda Neşamot ile ve aşağıda Neşamot ile taçlandırılmak zorundadırlar. Eğer kişi kalbini ve iradesini tüm bunlara yöneltirse ve Nefeş’ini aşağıdan Dvekut için isteyerek verirse, Yaratan ona aşağıda, yukarıdaki- Yesod- gibi huzur gönderir, bu kraliçeyi kutsar, onu dahil eder ve her yönden taçlandırır.

116) Benzer olarak, Yaratan bu adamı Huzur diye adlandırır, yazıldığı üzere “Ve Yaratan onu Şalom [huzur/barış],” diye adlandırdı. Ve onun tüm günleri, yukarıdan adlandırıldığı gibi “huzur” dur, çünkü yukarıdaki bu huzur, Yesod, gibi aşağıda kraliçeyi dâhil etmiş ve taçlandırmıştır.

117) O kişi, bu dünyadan ayrıldığı zaman, ruhu yükselir ve tüm gök kubbeleri aşar geçer, onu durduran hiç kimse olmaz. Yaratan onu çağırır ve der ki, “Haydi Huzur, gel.” Ve Şehina der ki, “Bırak onlar yataklarında dinlensinler” ve 13 Trabzon hurması dağı onun önünde açılır ve orada onu durduracak hiç kimse olmayacaktır. Bu nedenle, kalbini ve aklını buna adayan kişi mutludur. Ve bu nedenle yazılmıştır ki, “Cömert bir kalbi olanı, onu bırakın, onu Yaratanın bağışı olarak getirsin,” (yukarı Krala).

118) Rabbi Aba dedi ki,” Yazıklar olsun Rabbi Şimon, sen canlısın ve ben senin için ağlıyorum. Senin arkandan ağlamıyorum, ama dostlar için ağlıyorum ve senin ayrılışından sonra öksüz kalacak olan dünya için ağlıyorum.” Rabbi Şimon, yukarıda yanan ve aşağıda yanan kandil ışığı gibidir. Bu dünyadaki tüm insanlar, alttan aydınlatan bu ışıkta parlar. Bu aşağıdaki ışık ayrılıp yukarıdaki ışık haline geldiği zaman yazıklar olsun bu dünyaya. Bu dünya için Tora ışığını kim parlatacak?

119) “Ve bırakın içinizde kalbi bilge olan her adam gelsin ve Efendinin emrettiklerinin hepsini yapsın.” Yaratan Musa’ya “Kabilelerinden bilge, zeki ve bilgi dolu olan erkekleri seç,” o etrafına bakındı ve zeki birilerini bulamadı. Yazılmıştır ki, “Ve ben kabilelerinizin başkanlarını, bilge ve bilgi dolu adamları aldım,” ama “zeki” diye yazmaz. Zeki biri bilge birinden daha yüksek bir kademedir, bu nedenle, zeki birisi, bilge birisinden daha önemli olduğu için, zeki birilerini bulamaz.

120) Bilge ile zeki arasındaki fark nedir? Öğretmenini bilge yapan çömez bile bilge sayılır. “Bilge” kendisini ve tüm ihtiyaçlarını bilen kişi demektir. “Zeki” pek çok kademeden oluşur, çünkü her şeye bakar ve kendisi hakkında ve başkaları hakkında bilgi sahibidir, yazıldığı üzere, “Dürüst olan kendi hayvanının ruhunu bilir.” Dürüst olan, Yesod, Malhut’a, HaVaYaH-de-BON’a, pay verir, hayvan [İbranice Behama] Gematria’da (52) BON olduğu için. Şu da yazılmıştır, “Dürüst olan Tanrı korkusuna hükmeder.” Dürüst olan, Yesod, “Tanrı korkusu” diye adlandırılan Malhut’a hükmeder ve verir.

“Kalbi bilge” olan diye adlandırılan Malhut’a göre bilgelik kalptedir, çünkü Hohma [bilgelik] Malhut’un kalbindedir, başka bir yerde değildir. Zeki aşağıda ve yukarıda demektir, kendine ve başkalarınınkine bakmaktır. Zeki olan Malhut’dur, ondan Hohma belirir ve zeki olan Yesod’dur, dürüsttür ve Malhut’dan daha yüksektir.

Malhut içindeki Hohma’nın yalnızca aşağıdan yukarıya aydınlattığı bilinir, bu nedenle dürüst olan kendisini ve tüm ihtiyaçlarını bilir denmiştir, yani yalnızca kendisi için bilir ve aşağıya başkalarına bağışlayamaz. Başka yeri değil, ama yalnızca kalbi bilgedir, çünkü kalp, Malhut yukarıdan aşağıya değil, ama aşağıdan yukarıya alır, bu başka bir yerdir. Yesod, zeki olan, yukarıdan aşağıya Hassadim verir, kendisi için alıp aşağıya başkalarına, Malhut’a vererek, yazıldığı üzere, Dürüst olan kendi hayvanının ruhunu bilir,” ve yazıldığı üzere, “Dürüst olan Tanrı korkusuna hükmeder.”

Bu Duanın Yükselişi

121) “Ve o bana dedi ki, ‘Sen benim hizmetkarımsın, İsrail, sende övgülerle yükseleceğim.” Bu kişinin Yaratanın önünde edeceği duayla ilgilidir, bu çok büyük bir iştir, Efendinin işinden daha onurludur. Bedenin içindeki işte Yaratanın işi vardır, yani harekete dayanan Mitzvot ve daha içsel çalışmada da Yaratanın işi vardır- ki bu en önemlisidir- yani konuşmaya ve kalbin iradesine bağlı olan Mitzvot.

122) Bedende, bedenin çalışmasına katılan 12 organ vardır. Bunlar iki el, iki bacak, bunların hepsinde üç eklem vardır ve dört kere üç o12 eder. Bunlar bedenin organlarıdır. Yaratanın işi- bir harekete dayanan Mitzvot- bunlardadır, yaratanın işi iki Behinot’da [muhakeme] olduğu için: 1) Bedenin dış organları. Bunlar ellerde ve bacaklardaki 12 organdır. 2) 12 bedenin içindeki diğer- iç organlar- beyin, kalp, karaciğer, ağız, dil, akciğerin beş lobu ve iki böbrek. Bunlar, beden içindeki düzeltmelerdir, bunlarla Ruah [ruh] düzeltilir, bu, Yaradan’ın yüce içsel çalışmasıdır, yani konuşmaya dayalı olan Mitzvotlardır, dua etmek, kutsamak, şükretmek gibi.

150) Duasını uygun biçimde nasıl yapacağını bilen kişiye ne mutlu. Bu duada, Yaradan’ın taçlandığı duada, o İsrail’in duası tamamlanana kadar, bu dua yükselene ve tamamlanmış olan duaya katılana kadar bekler ve ondan sonra yukarıda ve aşağıda her şey olması gerektiği gibi mükemmel olur.

163) Buna “fırtına,” denir, çünkü bu her şeyi yukarıya ve aşağıya estirir ve bunun karşısında hiç kimse duramaz. Kuzeyden gelir, bunun için, “Kuzeyden kötülük kırılıp atılacak” diye yazılmıştır. Bu, kendisi Masah-de-Malhut-de-Midat-Ha-Din’in haşin Dinim’idir. Ve o, kuzeyden Hohma’yı sol çizgiden çekmek için gelir, tıpkı Klipot’un hepsine yaptığı gibi. Çünkü kuzey dışında da bazı başka Behinot, bu fırtınalı rüzgârı yakalar. Bu kuzeyden gelir, yani kuzeyin Dinim’ini de edinmiştir.

183-184) Bu en aşağı nokta, Malhut yükseldiği ve ortaya çıktığı zaman, yani “görüş” denen Hohma’yı edindiği zaman ve yukarı Mohin ile bezendiği zaman, yukarıda ve aşağıda her türlü neşe ve keyif vardır ve tüm dünyalar mutluluk içindedir. Şabat gecesi, bu nokta kendi ışıklarının içinde genişler ve kanatlarını tüm dünyaya açar, diğer tüm hükümdarlar uzaklaşır ve dünya korunur.

O zaman Neşama ruhu, İsrail’e eklenir, herkese ve her birine, bu eklenen Neşama ile tüm hüznü ve öfkeyi unuturlar ve yukarıda ve aşağıda yalnız mutluluk vardır. Bu ruh, aşağıya geldiği ve bu dünyadaki insanlara katıldığı zaman, Cennet Bahçesi’nin parfümleri ile yıkanır, aşağı iner ve kutsal insanların üzerinde durur. Bu ruh uyandığı zaman ne mutlu onlara.

225) Bu dünyanın Efendi’sinin adı kutsansın. Senin tacın ve senin mekânın kutsansın. Senin insanlarına, İsrail’e olan lütfun daim olsun; tapınağında sağının kefareti senin insanlarına verilsin, üzerimize en iyi ışığını ver ve dualarımızı merhametle kabul et. Hayatlarımızı iyilik içinde uzatmak senin dileğin olsun, böylece, ben senin hizmetkârın, erdemliler arasında sayılayım, bana merhamet et, beni ve benden olan herkesi koru, onlar senin insanlarındır, İsrail’dir.

“Her şeyi besleyen ve her şeyin varlığını sürdüren sensin. Her şeyi sen kontrol edersin. Krallara sen hükmedersin ve krallık senindir. Ben Yaradan’ın hizmetkârıyım, onun ve onun muhteşem kanunu [Tora] önünde her zaman boynumu eğerim. Hiç kimseye güvenmem, Yaradan’ın hiçbir çocuğuna bel bağlamam, ama yalnızca gök kubbedeki Tanrıya güvenir, dayanırım, o gerçek Tanrıdır, onun kanunu doğrudur, onun elçileri gerçektir ve bolluk şefkat ve hakikat ortaya koyar. Ona güvenirim, şükran duyarak onun şanlı ve kutsal adına güvenirim. Kalbimim senin kanuna açmak senin dileğin olsun, bana oğullar ver ki onlar senin arzunu yerine getirsinler. Kalbimin arzusunu yerine getir, senin tüm insanlarının İsrail’in kalbinin arzusunu yerine getir, iyi bir hayat için, barış için. Âmin.”

228) Tora’yı okuyan kişi kalbini ve iradesini okuduğu bu şeylere hedeflemelidir. O Efendi’sini sözlerle tüm halka temsil eder, çünkü o yukarıdaki gibidir, Tora’yı verdiği zamandaki Yaradan gibidir. Bu nedenle, Tora’nın içini okumada yükselen kişi, önce kendi evinde işlerini düzene sokmalıdır, eğer düzene sokmazsa, Tora’nın içini okumayacaktır. Nasıl bileceğiz? Yaradan’ın Tora’yı kutsal halkına söylemeden önceki sözünden. Bu, “O zaman onu gördü ve ortaya çıkardı; onu belirledi ve de araştırıp buldu” diye yazılmıştır. Daha sonra “Ve insana dedi ki, ‘Bak işte, Efendi korkusu bilgeliktir.’” diye yazılmıştır. Nitekim insana söylemeden önce, Yaradan her sözü kendi içine yerleştirdi, Tora’nın tüm okuyucuları da böyle yapmak zorunda kalsın diye.

279-282) Rabi Aba ve tüm diğer dostları kalktılar ve dediler ki, “Ne mutlu bize ki Yaradan bizim önümüze bu yolu koydu.” Rabi Aba dedi ki, “Yaradan sizinle bağ kurmam için bana bu yolu verdi. Ne mutlu bana, bu yolla ödüllendirildim.”

Dışarı çıktığım gün, bir ışığın üç ışığa ayrıldığını gördüm, benim önümden gittiler ve saklandılar. Dedim ki, “Kutsallığı görmüş olmalıyım, ne mutlu bana. Ve şimdi görmüş olduğum bu üç ışık sizlersiniz. Sizler ışıksınız, bu dünyayı ve sonraki dünyayı aydınlatacak olan aydınlıksınız.”

“Şimdiye kadar, tüm şu gizli mücevherlerin sizin mülkiyetinizde olduğunu bilmezdim. Bu sözlerin Efendi’nizin emrinin iradesi ile söylenmiş olduğunu bir kere gördüğümde, tüm bu sözlerin bugün yukarı tahta, yani Bina’ya yükseldiğini anladım, yüzlerin vekili, Matat bunları alır ve Efendi’sinin tacının içine yöneltir. Bugün, HGT NHY’nin karşı tarafında, tahtın onurunda, Bina 60 kutsal Merkavot [arabalar/topluluklar] ile taçlanır, bugün burada söylenen bu sözlerle.

Bu sürede, Güneş battı. Gece yarısında, onlar Tora ile uğraşmak için kalktılar, Rabi Aba dedi ki, “Bundan böyle, Cennet Bahçesi’ndeki erdemliyi taçlandıran şeyler söyleyeceğiz, çünkü şimdi Yaradan’ın ve Cennet Bahçesi’ndeki erdemlilerin dünyadaki erdemlileri dinleme zamanıdır.”

299) “Gök kubbelerin ortasında, İsrail topraklarının üzerinde Gvilon denen bir kapı vardır.” Kademenin ortasındaki bu yeni Siyum aşağıdakiler için bir geçit hâline gelir ve böylece onlar yükselip yukarıdakilerden edinebilirler. Bu geçidin altında, bunlar yoluyla Malhut-de-Atzilut’un 70 ismini, AB’ın aydınlığını, 70 milletin 70 vekilini, edinmek için aşağıya açılan 70 başka geçit daha vardır. Bu geçitten, yukarıya üst tahta erişen bir yol gider, çünkü buradan Malhut-de-Atzilut’a yükselmek mümkün olur.

304) Cennet Bahçesi’nin üzerindeki kubbeye 22 harf yazıldı ve kazındı. Bunların her biri bu bahçenin üstüne yukarı çiğden çiğ damlatır. Bu çiğde, yani Hasadim’in aydınlığında, bu ruhlar yıkanırlar ve Dinur Nehri’nde kendilerini arınmak için yıkadıktan sonra şifa bulurlar. Çiğ yalnız bu kubbeye yazılmış ve kazınmış olan harflerden aşağıya gelir, çünkü bu harfler Tora’nın hepsidir, Tora diye adlandırılana ZA-de-Atzilut’tan uzanırlar, Tora’nın ateşinden ve suyundan yapılmıştır, ZA-de-Atzilut’un ateşinden ve suyundan.

Bu nedenle onlar, bu dünyada Tora Lişma [Tora’nın hatırı için Tora] ile uğraşanların hepsinin üzerine çiğ atarlar. Bu sözler Cennet Bahçesi’ne yazılmıştır ve Cennet Bahçesi’nin üzerindeki kubbeye kadar yükselirler, 22 harften ruhu besleyen çiği alırlar. Yazıldığı üzere, “Benim öğretim yağmur gibi yağsın, benim konuşmam çiğ gibi damıtılsın.”

Kubbenin ortasındaki geçit yeni Sium’dur ve Cennet Bahçesi’nin orta kademesinde Malhut’un Bina’nın olduğu yere yükselmesiyle yapılmıştır. Bu Sium nedeniyle, yarım kademe, Bina ve TM, aşağı kademeye– Cennet Bahçesi’nin toprağına– düşmüştür. Gadlut zamanında, Malhut kendi yerine döndüğünde, Bina ve TM kendi kademelerine, kubbeye yükseldiklerinde, aşağı kademeyi de- şu Cennet Bahçesi’nin toprağında olan ruhları da- beraberlerinde götürürler. Bundan sonra, Bina’nın içinde yapılmış olan bu yeni Sium, aşağıdaki için yukarıdakine yükselmek için bir geçit hâline gelir.

Ve başlangıçta şu, aşağıya Cennet Bahçesi’nin toprağına düşmüş olan Bina ve TM, Cennet Bahçesi’nin toprağının kademesine tutunurlar, onlar Cennet Bahçesi’nin toprağına çakılmış olan ve kubbenin ortasındaki geçide erişen uzun bir sütun olarak kabul edilirler. Bu sütun sayesinde, ruhlar Cennet Bahçesi’nin toprağından Cennet Bahçesi’nin kubbesine yükselirler. Bu, Gadlut zamanıdır, Cennet Bahçesi’nin kubbesine tekrar yükselmek için Bina ve TM’in sütun olarak kabul edildiği zamandır, Cennet Bahçesi’nin toprağında olan ruhları da beraberlerine alarak, onları Cennet Bahçesi’nin kubbesine yükseltirler.

Kubbenin içinde, bahçenin üzerindeki kubbenin ortasındaki geçitten ışığın üç rengi, birbirine dâhil olarak girer. Bunlar HBD’dir ve orada yükselen sütunun renklerini aydınlatırlar. O zaman bu sütun birçok renkte ışıltılarla parıldar ve ışıldar, bu sütunla kubbeye yükselen erdemliler bu sütun yoluyla kubbeden bu ışıkları edinirler. Her saatte, erdemli yukarının parlaklığıyla aydınlanır ve bu her zaman için geçerli olur. Ancak, her Şabat gününde ve her ayın başında, kutsallık bu kubbede diğer zamanlara göre daha çok ortaya çıkar ve tüm erdemliler gelir ve başlarını eğerek onu selamlarlar.

Bu kıyafetlerle ödüllendirilenlere ne mutlu! Bu kıyafetler, kişinin bu dünyada Tora’nın Mitzvot’u ile yaptığı iyi işlerdendir, eyleme dayanan Mitzvot ile. Ruh onların içinde, aşağı Cennet Bahçesi’nde durur ve bu onurlu kıyafetleri giyinir.

309) Ruh yukarı geçit yoluyla yükseldiği zaman, diğer yüce ve onurlu kıyafetler ona temin edilir, bu kıyafetler, niyete ve kalpte hedeflenmiş olan Tora’ya ve duaya bağlı olan Mitzvot’tan yapılmıştır. Çünkü bu niyet yükseleceği zaman, bununla taçlandırılmış olanlara taçlanacaklardır, bunun bir parçası bu kişide kalır ve ruhların giyinmesi ve yükselmesi için olan ışığın giysileri bundan yapılır. Aşağı Cennet Bahçesi’ndeki ruhların bu giysileri her ne kadar eyleme bağlı olsa da kubbeye yükselmiş olanlar, yalnızca ruhun niyetine bağlıdırlar ve meleklerin, kutsal ruhların arasında dururlar. Rabi Şimon’un Eliyahu’dan öğrendiği şudur, aşağıda toprağın Cennet Bahçesi’nin giysileri eyleme dayanır, yukarının giysileri kalpteki niyete ve hedefe dayanır.

409) Kişinin bedeni ve ruhu duada ıslah olur ve mükemmelleşir. Dua ıslahatların ıslahıdır, bunlar bir olarak ıslah olurlar. Dört ıslahat vardır: 1) Kendini tamamlamak için ıslah etmek, 2) Bu dünyayı ıslah etmek, 3) Cennetin tüm orduları içinde yukarı dünyayı ıslah etmek, 4) Kutsal Merkavot içinde ve yukarı ve aşağı tüm dünyalarda kutsal ismi ıslah etmek.

417-419) Korku ile ödüllendirildikten sonra sevgi vardır. Kişinin kafasının üzerinde solda korku var olduktan sonra sevgi uyanır, bu sağdır, içindeki Hesed’e göre ZA’dır. Sevgi nedeniyle yukarıdaki yüce bir yere tapınan ve sonraki dünyanın Keduşa’sına, Bina’sına tutunan taçlanmak ve sağ tarafa, Hesed-de-ZA’ya tutunmak için yükselir, üzerinde Bina vardır.

Korku tarafından gelen iş, saygı görür, ancak yukarıya ZA’ya tutunmak için yükselmez. Sevgi nedeniyle tapındığı zaman, kişi yükselir, yukarıda taçlanır ve sonraki dünyaya tutunur. Bu sonraki dünyaya çağrılan insandır. Ne mutlu ona, o korkunun yerine hâkim olduğu için hiç kimse ona korku kademesinden hükmedemez, ama ancak sevgi seviyesinden, sağdan, ZA ve Malhut’un birliğinden hükmeder.

Sonraki dünyaya lâyık olan birisi, Yaradan’ın adını birleştirmeye ve organları, ZON ve yukarı kademeleri, aşağı ve yukarı AVİ’yi bunların hepsini dahil ederek birleştirmeye gerek duyar ve bunların hepsini düğümlerle bağlayarak Ayn Sof’a getirmeye gerek duyar. Yazıldığı üzere, “Hey İsrail duy, Efendimiz Tanrı’dır ve Efendi birdir.”

425-428) “Bir” sözünün amacı Malhut’tan yukarıya her şeyi birleştirmektir, niyeti yükseltmek, her şeyi tek bir düğümle bağlamak ve amacı korku ve sevgi ile Ayn Sof’a yükseltmektir. Ayn Sof’a yükselen niyet ve amaç bu kademeleri ve organları terk etmeyecek, bunların hepsinin içinde, hiçbirini eksik etmeden, onlara bağlanmak için niyetini yükseltecek, böylece onların hepsi, AynSof’ta tek bir düğüm olacak.

Bu ıslahat içinde birleşmektir.

Tüm sırların birliğini “bir” sözüne dâhil etmek isteyen kişi daha iyidir. Bundan dolayı “bir”i [Şema okumasında] uzatırız, bu niyeti yukarıdan aşağıya uzatmak ve aşağıdan yukarıya yükseltmek ve böylece her şeyin bir olması içindir.

“Bir,” sözü aşağı, yukarı ve dünyanın dört yönüdür. Yukarı ve aşağı, AVİ ve ZON’dur, birleşmek zorundadırlar ve dünyanın dört yönü yukarı Merkava, Haze’nin yukarısında HGTM-de-ZA’dır, her şeyi tek bir bağla, tek bir birleşmede Ayn Sof’a kadar dâhil etmek içindir.

437-438) “Ve şu efendiden korkanlar aralarında konuştular ve Efendi onları dinledi ve duydu ve onun huzurunda, bu efendiden korkanlar ve efendinin adına saygı duyanlar için bir hatıra defteri yazıldı.” Şöyle yazılmıştır, “Böylece… konuştu,” yani yukarıyla konuştu. Bu, tüm kutsal Merkavot ve tüm kutsal orduların Yardan’ın önünde birbirleri ile konuşmasıdır.

Çünkü söyledikleri bu kutsal sözler yükseldi, bazıları koşuşturdu ve bunları yukarıya, kutsal Kral’ın huzuruna taşıdılar, şu yukarının ışıkları içinde birkaç taçla taçlandırıldılar ve hepsi kutsal Kral’ın huzurunda konuştular. Bu sevinci kim gördü, kubbeye yükselen şu övgüleri kim gördü? Bu sözler yükseldiği zaman, kutsal Kral bunlara bakar ve bunlarla taçlanır, onlar yükselir ve Kral’ın kucağına otururlar ve Kral onlarla oynar. Buradan, onun kucağından, onun başına yükselirler ve onun başına taç olurlar. Bu nedenle Tora “Ve ben her gün memnun olacağım,” der. “Oldum,” demez, ama gelecek zamanda “olacağım,” der. Bu, her zaman, yukarı sözler O’nun huzuruna yükseldiğinde olacaktır.

438) Ancak bu metin sevgiden dolayı pişmanlıkla ödüllendirilen şu erdemlilerden söz eder, günahların erdemler hâline geldiği zamandan söz eder. Ve günahlar ne kadar büyükseler, o kadar büyük erdemler hâline gelirler. Buradan çıkan sonuç, bu erdemliler başta kafa yorup, “Tanrıya hizmet etmek boş yere,” demişlerse bundan büyük bir günah yoktur ve sonra bu sapkın sözler, sevgiden dolayı ettikleri pişmanlıkla, büyük erdemler hâline gelir. O zaman şu Efendi’den korkanların birbirlerine söyledikleri bu sapkın sözler, şimdi erdem hâline gelmiş kabul edilirler ve bu büyük tersine dönüş, bu büyük memnuniyet, Yaradan’ın huzurunda olur.

463) Efendisinin Mitzvot’unu sürdüren kişiye ne mutlu, bu kişi bunların sırlarını bilir. Tora’da yüksek sırlara, ışıklara ve yüce parıltılara dayanmayan tek bir Mitzva yoktur. Ancak insanlar efendilerinin ihtişamını bilmezler ve dikkate almazlar. Tora ile uğraşan erdemliye ne mutlu. Onlar bu dünyada ve sonraki dünyada mutludurlar.

481-482) Tütsü bağı bağlar. Birleştirir, ışığı aydınlatır, kiri pisliği uzaklaştırır ve Dalet harfi Hey harfi hâline gelir, ZA ile Zivug öncesinde Malhut Dalet olduğu için, Hasadim’den yoksun olduğu için aydınlatmaz, yoksuldur. Ancak ZA onunlar evlendiği zaman, Hohma onu Hasadim ile giydirir ve o tam bir mükemmellikle aydınlatır ve Hey harfi hâline gelir.

Tütsü ZA ile Malhut’un birleşmesini birleştirir ve böylece Dalet’in Hey hâline gelmesine neden olur. Bu yolla, Hey Vav ile ZA ile bağlanır. Malhut için bolluk bereket almak için Vav yükselir ve ilk Hey’de, Bina’da taçlanır. Ve ilk Hey, Bina, Yod harfinde, Hohma’da, ZA’ya vermek için parlar ve hepsi Ayn Sof’a bir dilek yükseltirler ve hepsi – Hohma, Bina, ZA ve Malhut – Yod-Hey-Vav-Hey hâline, tek bir düğüm hâline gelirler. Bunların hepsi tütsü tarafından yapılır.

Bundan sonra her şey bu bağla bağlı olduğu için, her şey Ayn Sof’ta taçlandı ve kutsal isim parladı ve her yönde taçlandı ve dünyalar sevinç içindeydi, kandiller yandı ve tüm dünyalarda kutsamalar ve yiyecek vardı. Ve bunların hepsi tütsüde geldi.

484) Bu dünyada ve sonraki dünyada İsrail’e ne mutlu, çünkü onlar yukarıda ve aşağıda ıslahatları nasıl yapacaklarını bilirler, ıslahatların yukarıdan aşağıya yapılması gerektiği gibi, her şey tek bir bağla bağlanana kadar, bu yüce bağda, bu tütsüde bağlanana kadar yapılması gerektiğini bilirler. Onlarla, Yaradan diye okunan, bu yazılı harflerde, HaVaYaH’da ıslahatlar yapılması gerektiği zaman ne yapılması gerektiğini bilirler.

492) Kabın kırılmasıyla ve sonra yılanın baştan çıkarması ile bilgi ağacı günahı yoluyla, 320 kutsallık kıvılcımı yayılır ve Klipot’a düşer. Bizim Tora ve Mitzvot ile tüm işimiz bu kıvılcımları seçip ayırmak ve kutsallığa geri döndürmektir ve bu ıslahatların sonu olacaktır. Yazıldığı üzere, “Ölümü sonsuza kadar yutup yok edecek.” Ancak biz 288 kutsallık kıvılcımını seçip ayırmak zorundayız, son 32 kutsallık kıvılcımını seçip ayırmamıza gerek yok, bu 288 kıvılcımın seçilip ayrılması ile bu son 28 kıvılcım kendi kendilerine seçilip ayrılacaktır.

495-496) O zaman, tüm kamplar Galili topraklarının üzerine yükseldiği zaman, onların hepsi gidecekler, her biri atalarının miras hissesine gidecek. Yazıldığı üzere “Ve her biriniz kendi mülkünüze döneceksiniz” ve onlar birbirini tanıyıp kabul edecek. Yaradan herkese nakışlarla süslenmiş elbiseler giydirmeye yazgılıdır ve onların hepsi gelecek ve Yeruşalayim’de efendilerini övecekler. Böylece kalabalıklar orada bağ kuracaklar ve Yeruşalayim her tarafa dağılacak, sürgünden döndükten sonra, orada bağ kurdukları zaman yayılmış olandan daha fazla yayılacak.

Bağ kurdukları ve efendilerini övdükleri zaman, Yaradan onlardan memnun kalacak. Yazıldığı üzere, “Onlar gelecekler ve Ziyon’un tepesinde mutluluktan haykıracaklar.” Daha sonra, her biri kendi hissesine ve atalarının hissesine, “Efendinin bağışını akıtacaklar,” diye yazılmıştır. Ve İsrail’in hissesi yüce Roma’ya kadardır ve orada onlar Tora öğrenecekler. Yazıldığı üzere, “Sen, toz toprak içince yatan sen, uyan ve mutlulukla haykır” ve İsrail’in hissesi büyük Roma’ya kadar erişecek ve orada onlar Tora öğrenecekler. Bu şu demektir; yani onu ele geçirecekler ve kutsallığa geri getirecekler.

Telif Hakkı © 1996 - 2015 Bnei Baruh. Tüm hakları saklıdır.
Bu sitede sunulan tüm materyal, Bnei Baruh Kabala Eğitim ve Araştırma Enstitüsü tarafından dünyanın ıslahı ve hayatın iyileştirilmesi amacı ile sunulmaktadır.
Bu nedenle, içeriği değiştirilmediği ve kaynağına gönderme yapıldığı takdirde, tüm materyalin kullanımına ve dağıtımına izin verilmiştir.
18 - 0,083