e-posta ile Paylaş

GÖNDER

Kabala İlmi, dünyadaki tüm ilimleri kapsar.
Baal HaSulam “Özgürlük”
“Bu ilim, gizliliğin sonunda çocuklara bile ifşa olacaktır.”
Baal HaSulam “Kabala Öğretisi ve Özü”
Son neslin günleri yaklaştığında, çocuklar bile, kurtuluşu ve sonu bilip, bu ilmin sırlarını bulacaklardır.
Sulam’ın Önsözü ile Zohar Kitabı
“Ben’i arayanlar, Ben’i bulacaklar” ve yazdığı gibi , “Aradım ve bulamadım, buna inanmayın.”
Baal HaSulam “On Sefirot Çalışmasına Giriş”
MENÜ

KABALA KÜTÜPHANESİ

Ana Sayfa > Kabala Kütüphanesi > Kongre Materyalleri > New Jersey Kongresi Mayıs 2018

New Jersey Kongresi Mayıs 2018

DERS 1: Yaradan’ın Çağrısına Uyanmak

1) Baal HaSulam, Zohar Kitabı’na Giriş, Madde 39

Yaradan’ın yaratmış olduğu yaratılış için arzuladığı amaç, O’nun varlıklarına ihsan etmesidir, böylece varlıklar O’nun doğruluğunu ve yüceliğini ve onlar için hazırlamış olduğu tüm haz ve mutluluğu alacaklar.

2) Baal HaSulam, On Sefirot’un Çalışılmasına Giriş, Madde 4

Gerçekten de Yaradan’ın, hoşnutluktan uzak, acı ve ızdırapla dolu fiziksel yaşamın içinde keyifli ve mutlu bir yaşam vererek kişinin elini iyi kaderin üzerine koyması doğrudur. Bu çatlakların arasında sadece görünürde olmasına rağmen kişi huzurlu bir yer gördüğünde bunlardan uzaklaşır ve kaçar. Orada bu yaşamdan kaçar ki bu ölümden daha zordur. Aslında, Yaradan tarafından kişinin elinin koyulabileceği bundan daha yüce bir yer yoktur. Ve kişinin seçimi sadece bunu güçlendirmek anlamındadır.

3) Rabaş, Makale 16, Efendi Yakup’u Kendine Seçti

Yaradan onunla bağ kurmayı seçti, o bununla övünç duymalı ve Yaradan’a onu seçtiği için şükretmelidir. Bu her bir farkına varış için geçerlidir. Yani, maneviyattaki en küçük eylem için bile, bununla ödüllendirildiği, ona bu şeyi yapsın diye bir düşünce ve arzu verdiği için, Yaradan’a teşekkür etmelidir.

4) Rabaş, Cilt 3, Makale 34, TANTA

Hayattan iyi bir tat almak isteyen kişi, kalpteki noktasına önem vermelidir. Herkesin kalpteki noktası vardır, ancak parlamıyordur, aksine siyah bir nokta gibidir. Kalpteki nokta Keduşa’nın Nefeş’inin (ruhun) farkındalığıdır ve onun doğası ihsan etmektir. Ancak o “Şehina tozun içinde,” koşulundadır.

5) Rabaş, Makale 9, Kişi Her Zaman Evinin Kirişlerini Satmalı

Her birinin dost sevgisi kıvılcımı vardır, fakat bu kıvılcım her birinin içindeki sevginin ışığını tutuşturmaz. Bu nedenle kıvılcımların büyük bir ateş olması için birlik olmaya hemfikir olurlar.

6) Rabaş – Toplumun Amacı 1

Ve bu nedenle burada bir araya geldik, her birimizin Yaradan’a ihsan etme ruhunu izlediği bir toplum kurmak için. Ve Yaradan’a ihsan etmeyi başarmak için, “başkalarını sevmek” denilen, insana ihsan etmek ile çalışmaya başlamalıyız.

Ve başkalarını sevmek, yalnızca kişinin kendisini iptal etmesiyle mümkün olur. Bu nedenle, her insan bir taraftan kendini düşük hissetmeli, diğer taraftan Yaradan’ın bize, tek bir hedefi olan, “aramızda kutsallık” denen, bir toplumda bulunma şansı verdiği için gurur duymalıyız.

7) Rabaş, Makale 6, Dost Sevgisi 2, 1984

Birkaç kişi dışarıdan yardım almadan kendini sevmeyi bırakma arzusu ile bir araya gelmelidir. Bu insanlar tam olarak olmasa da Yaradan sevgisine sahip olduğundan, birbirinin önünde kendilerini iptal ederlerse, o zaman her birinin gruba katılımı ve grup önünde kendini iptal etmesiyle, tek bir beden haline gelirler.

Örneğin, eğer bir bedende on kişi varsa, o zaman tek kişinin sahip olduğundan on kat daha fazla güce sahiptir. Ancak, bir koşul vardır: Bir araya geldikleri zaman, her biri kendini sevmeyi iptal etmek amacı için bir araya geldiğini düşünmelidir. Bu demektir ki şimdi kendi alma arzusunu nasıl tatmin edeceğini düşünmeyecek, fakat mümkün olduğunca sadece diğerlerini sevmeyi düşünecektir. “İhsan etme arzusu” diye bilinen bu yeni niteliğin arzusunu edinmek için tek yol budur.

9) Rabaş – Toplantının Gündemi 2

“İnsanların çokluğundadır Kral’ın ihtişamı,” bu yazılana göre kolektifin sayısı fazla olunca, gücü daha etkilidir. Diğer bir deyişle, onlar Yaradan’ın önemine ve yüceliğine dair daha güçlü bir ortam oluştururlar. O anda, her kişinin bedeni hisseder ki kişi kutsallık için yapmayı dilediği her şeyi, yani Yaradan’a ihsan etmeyi, büyük bir kısmet olarak görmektedir, Kral’a hizmet etmekle ödüllendirilmiş insanlar arasında olmakla ona ayrıcalık tanınmıştır. O anda, kişinin yaptığı her küçük şey, onu neşe ve zevkle doldurur. Şimdi Kral’a hizmet edecek bir şeyleri vardır.

Toplantı sırasında topluluk, Yaradan’ın yüceliğini düşüncelerinde önemsediği ölçüde, herkes kendi seviyesine göre Yaradan’ın önemini kendi içinde oluşturur. Dolayısıyla, kişi gün boyunca memnuniyet ve neşe içinde dolaşabilir.

9) Rabaş, Cilt 2, Çalışmada Onun Kalbini Katılaştırdım Ne Demektir?

Başka insanlar hiçbir ilgi duymaz iken maneviyata ilgi duyduğu için kişi mutlu olmalıdır. Başkaları için bir önem taşımazken bunun kendisi için önemli olduğunu göz önüne aldığı zaman, kişi Yaradan’a bunun için şükranlarını sunmaya çalışmalıdır. Bu, kişinin maneviyatın önemini edinmesine neden olur ve bununla mutlu olabilir. Bu yolla kişi, Dvekut ile ödüllenebilir, Baal HaSulam’ın dediği gibi, “kutsayan kutsanmışla bir olur,” yani gerçek şu ki kişi mutlu olur ve Yaradan’a şükreder. Kişi Ona Keduşa’yı hissetmeyi bahşederek Yaradan’ın onu kutsadığını hisseder. Ve böylece “kutsayan kutsanmışla bir olur” ve bu bütünleşme yoluyla kişi gerçek bir oluşa erişir.

10) Baal HaSulam, Şamati 4 – Manevi Çalışmada Kişinin Kendisini Yaradan’a Karşı İlga Ederken Hissettiği Ağırlığın Nedeni Nedir?

Dolayısıyla görüyoruz ki kişinin temel çalışması sadece Yaratan’ın varlığının hissine gelebilmek, yani Yaratan’ın varlığını hissedebilmektir: Ve “tüm dünyanın O’nun muhteşemliğiyle dolu olduğunu görmek.” Kişinin tüm çalışması budur, yani tüm kuvvetiyle yaptığı çalışma sadece bu koşula ulaşmak içindir, başka hiç bir şey için değildir.

Kişi bir şeyin sahibi olacağı gibi bir yanılgı içerisine girmemelidir, zira kişinin sadece bir tek şeye ihtiyacı vardır, bu Yaratan’a inançtır. Başka hiç bir şey düşünmemelidir ve yaptığı tüm çalışmanın ödülü sadece Yaradan inancı edinmek olmalıdır.

11) Rabaş, Makale 13, Çalışmada “Kem Gözün Ekmeği” Ne Demektir?

Tüm çalışmamız, sürgünden yani “kendi için almaktan,” geri dönmektir ki böylece ihsan ederek Yaradan’ı memnun etmek için çalışabilelim. Yani Yaradan’a hizmet ettiğimizi ve Yaradan’ın yüceliğinden kaynaklanan sevgiyi hissetmek isteriz.

Aldığımız tüm keyfin Yaradan’ın hizmetinde olmaktan gelmesini isteriz, tek ödülümüzün bu olmasını isteriz. Bu hizmetin kendisinin ödül olduğunu hissetmek ve Yaradan’a hizmet etmekten daha büyük bir ödül olmadığını hissetmek isteriz.

12) Baal HaSulam – 47. Mektup

Dolayısıyla, her şeye rağmen dostları sevmenin geçerliliğini sana hatırlatmama izin ver, çünkü var olmamız ve yaklaşan başarımızın ölçüsü buna bağlıdır.

Bu nedenle, tüm hayali yükümlülüklerden vazgeç ve kalbini, sizi gerçek anlamda birbirinize bağlayacak ve bir yapacak taktikleri bulmaya ve düşünmeye doğru yönlendir, böylece “Dostunu kendin gibi sev,” tam anlamıyla içinde gerçekleşir ve tüm günahları örtecek olan sevgi düşüncesiyle arınırsın. Bunu bende test et ve gerçek anlamda sevgiyle bağlanmaya başla ve sonra göreceksin ki, “damağın tat alacak” ve diğer insanlar senle beni ayıramayacak.

DERS 2: Onluya Olan İhtiyacı İfşa Etmek

1) Rabaş, Makale 10, “Kişinin Yeniden Vücut Bulmamak İçim Erişmesi Gereken Derece Nedir? (1984)

Tüm ruhların Adam HaRişon’un ruhundan uzandığını bilmeliyiz, o bilgi ağacı günahını işledikten sonra ruhu 600.000 ruha bölündü. Bunun anlamı şudur; Adam HaRişon’da, bir zamanlar Cennet Bahçesinde iken var olan tek bir ışık – ki Kutsal Zohar buna Zihara İla (üst parlaklık) der, pek çok parçaya ayrıldı.

2) Baal HaSulam, 600.000 Ruh

Denir ki, “600.000 ruh” vardır ve her bir ruh pek çok kıvılcıma bölünür. Başlangıçta sadece, yalnızca tek ruh, Adam HaRishon’un ruhu yaratıldığından, manevi olanın nasıl bölündüğünü anlamalıyız.

Dünyada gerçekten tek bir ruh vardır. Şöyle yazdığı gibi; “ve yaşam nefesini burun deliklerine üfledi (Yaratılış 2:7).” Bu aynı ruh tüm İsrail oğullarında mevcuttur, tıpkı Adam HaRishon’da olduğu gibi; her birinde tam ve tamamdır. Kesilip bölünemez, bu dünyevi şeylere ait bir özelliktir.

Ancak, 600.000 ruh ve ruh kıvılcımı dediğimizde bu sanki her insan bedeninin gücüyle bölünmüş gibidir.

3) Baal HaSulam, 600.000 RUH

Bu sebeple dünyasal bedende iki anlayış vardır: İlk anlayışta kişi ruhunu tekil bir organ olarak hisseder ve bunun tüm İsrail olduğunu anlamaz. Bu gerçek bir kusurdur; bundan dolayı da yukarıda söz edilene neden olur.

İkinci anlayışta İsrail ruhunun gerçek ışığı insana tüm aydınlatma gücüyle değil, yalnızca kişinin kendini kolektife döndürüp, ruhunu arındırdığı ölçüde kısmi olarak parlar.

Bedenin tam ıslahının işareti, kişi ruhunun İsrail’in bütününde, onların her birinde var olduğunu hissetmesidir, böylece kendisini birey olarak hissetmez, kişi diğerlerine bağımlıdır. O zaman tamdır, kusursuzdur ve ruhu tam gücüyle üzerinde parlar, tıpkı Adam HaRishon’da olduğu gibi; “Nefes olan O’nun içinden nefes aldı.”

4) Baal HaSulam, 4. Mektup

Tanrı’nın kutsandığı yere gitmemen ve ruhundan düşen tüm o zayıf organları toplayıp tek bir beden haline getirmemen haricinde hiçbir eksikliğin yok.

Bu tamamlanmış bedene Yaradan İlahi Gücünü aralıksız olarak akıtır ve ışığın yüksek akımı hiç bitmeyen bir pınar gibi olur.

5) Rabaş, Toplumun Amacı 2

İnsanın kendini iptal etmeden, Yaradan’la Dvekut (tutunmak) elde etmesi, yani form eşitliğine gelmesi mümkün değildir.

İnsanın yaratılma amacının gerçekleşmesini engelleyen “kötü eğilim” dediğimiz alma arzusunu iptal etmek için beraberce çalışıp büyük bir güç oluşturacak bir topluluğa ihtiyaç duyarız.

Bu nedenle, grup bu amacı başarmaları gerektiğine oy birliğiyle hemfikir olan bireylerden oluşmalıdır. Sonra, herkes herkese entegre olduğundan, her biri kendine karşı mücadele edebilecek tek büyük bir güç haline gelir. Bu nedenle her biri amacı başarmak için büyük bir arzu oluşturur.

Birbirine entegre olmak için, herkes diğerlerinin önünde kendini iptal etmelidir. Bu, her birinin dostlarının hatalarını değil, onların erdemliğini görmesiyle başarılabilir. Fakat dostlarından biraz daha yüksek olduğunu düşünen kişi, artık onlarla birleşemez.

6) Rabaş, Cilt 1, Makale 17, Puta Tapanlara Tora Öğretmenin Vahameti

Eğer kişi gruba bağlanmazsa, yani eğer grubu takdir etmezse gruptan etkilenemez. Bağlandığı ölçüde, çabalamadan sadece gruba tutunarak onlardan alabilir.

7) Rabaş, Cilt 1, Makale 13, Kurtuluşumun Kudretli Kayası

Bu nedenle, dost sevgisi konusunda, gruptaki herkes, kendi arzusuna sahip olmanın yanı sıra, dostlardan arzu edinir. Bu, sadece dost sevgisi aracılığıyla elde edilebilen değerli bir kazançtır…

Sadece böyle bir grupta, dostlara ihsan etme arzusunu aşılamak mümkündür, yani kişi kendisinde eksik olan ihsan etme gücünü dostlardan alır ve nereye yürürse yürüsün, ona ihsan etme gücünü verebilecek insanların olduğu yeri arar.

Bu nedenle kişi herkesin ihsan etme gücüne susamış olduğu bir gruba geldiği zaman, herkes bu gücü diğer herkesten alır. Bu, kişinin içinde sahip olduğu küçük güce ilave olarak dışarıdan aldığı güç olarak düşünülür.

8) Rabaş – Kendin İçin Bir Öğretmen Yap ve Kendine Bir Dost Satın Al 2

Yukarıda bahsedilene göre, o insanların dost sevgisiyle uğraşan tek bir grup olarak birleşmeye hemfikir olmalarındaki neden, her birinin düşüncelerini birleştirebilecek bir arzuya sahip olduklarını hissetmeleridir ki böylece başkalarını sevme gücünü edinirler. Meşhur bir atasözü vardır: “Yüzleri farklı olduğu gibi, görüşleri de farklı.” Bu nedenle, bir grup olmak için aralarında hemfikir olan kişiler, başkalarını sevme çalışmasının gerekliliğiyle ilgili olarak aralarında büyük bir fark olmadığını anlamışlardır. Dolayısıyla, her biri diğerleri adına ödün verebilir ve bunun etrafında birleşebilirler.

9) Rabaş, Cilt 2, Makale 21, Mantık Ötesi İle İlgili Olarak

Bunu ancak toplumla bağ kurarak ve dostlarının ondan daha iyi niteliklere sahip olduğunu görüp, onları kıskanarak edinir. Bu durum sahip olmadığı ve kıskandığı yeni nitelikler edinmesi için onu motive eder.

Dolayısıyla, topluma imrenerek ve ondan daha yüksek derecede olduklarını görerek yeni nitelikler edinir. Toplum vasıtasıyla yeni güçler edindiğinden, şimdi bir topluluğa sahip değilken ki durumundan daha yüce olur.

10) Baal Hasulam, Yaradan Sevgisi ve Yaratılan Sevgisi

Bu şekilde kişi çalışmasını sevgi ve başkalarına ihsan olarak tamamlayıp, en yüksek noktaya gelirse, aynı zamanda Yaradan için sevgi ve ihsanı da tamamlamış olur. Bu aşamada ister başkalarına, ister onu yapana memnuniyet vermek olsun, bu ikisi arasında fark yoktur.

Bu Hillel’in söylediği şeydir, “Dostunu kendin gibi sev,” nihai hedeftir. Çünkü bu insanlık için en uygun formdur.

Amellerle yanlışa düşmemeliyiz. Biliyoruz ki, dostumuzun ihtiyacını kendimizinkinden önce koyarsak, bu ihsan etme niteliğidir. Bu sebeple Hillel amacı “Ve Tanrı’nı tüm kalbinle, ruhunla ve gücünle seveceksin,” olarak tanımlamaz, çünkü onlar gerçekten bir ve aynı şeydir. Bu böyledir, çünkü kişi dostunu da tüm kalbiyle ve ruhuyla sevmelidir, çünkü bu “kendin gibi,” sözünün anlamıdır. Her şeyden evvel kişi tüm kalbi, ruhuyla kendini sever, fakat Yaradan’la ilgili kişi kendini kandırır; dostuyla ise her şey gözlerinin önündedir.

11) Baal HaSulam, 13. Mektup

Bilmelisin ki, gruptaki herkesin içinde kutsallığın pek çok kıvılcımı var. Tüm kutsallık kıvılcımlarını kardeşler olarak sevgi ve dostlukla bir yere topladığınızda, bir süre için kesinlikle yaşamın ışığından kutsallığın çok yüksek bir seviyesini edinirsiniz.

DERS 3: Onlunun İçinde Çözülüp Erimek

1) Rabaş, Cilt 3, Makale 31, Yenika ve İbur Meselesi

Yaradan çalışmasının giriş kapısı, Ibur (gebelik) aşamasıdır, yani kişi kendi “benliğini” iptal eder ve annesinin rahmine Ibur olarak girer. Bu şekilde Malhut denilen almak için almak arzusu olan kendini-sevmeyi iptal eder ve Bina denilen ihsan etme kapları aşamasına girer.

Kişi inanmalıdır ki, doğmadan, yani ruhu bedene girmeden önce Yaradan’a yapışıktır ve şimdi geriye dönmek, düşüşünden önce olduğu gibi ona yapışmak için büyük özlem duymaktadır, buna İbur, yani insanın tamamen kendini iptal etmesi denir

2) Rabaş, Cilt 2, Makale 38, Çalışmada, “Kutsama Kabı Dolu Olmalıdır,” Nedir?

Yenika’dan (emzirme, süt bebeliği) önce İbur (gebelik) gelir, yani yukarıdaki onu ıslah eder. Kişi doğmadan önce anne karnında olduğu gibidir, kendini annesine eğer, sıfırlar, kendine ait hiçbir fikri olmaz. Yüce bilgelerimizin dediği üzere, “annesinin içinde ve henüz doğmamış olan annesinin yediğini yer,” herhangi bir soru sormak ya da kendi başına bir şey yapmak için kendi başına hiçbir varlığı yoktur. Ve buna o dilsizdir soru sormak için ağzı yoktur denir.

Gözleri kapalı, mantık ötesinde yürüyebilen kişi, bilgelerin hikmetine inanır ve sonuna kadar ilerleyebilir. Buna ana rahmine düşme denir, zira ağzı yoktur.

3) Maor VaŞemeş, Paraşat Ekev

Tam bir ünite olan her onlunun içinde Şehşina’nın oturduğu bilinir. Ve tam bir ünite baş, kollar, bacaklar ve topuklardan yapılmıştır. Buna göre herkes kendisini kutsal toplum içindeki “bir hiç” olarak gördüğü zaman -diğerleri baş ve beden ve üst parçalar olurken- bu kişi topluluğun topuğu addedilir. Ve herkes kendisinin bu şekilde olduğunu düşünür ve onların eylemleri bolluk, bereketin ve dünyadaki tüm iyiliğin kapılarını açar. Tam olarak bu (bolluk ve iyilik) kendisini başka bir şey değil, ama yalnız topuk olarak kabul edenden yayılır.

4) Rabaş, Cilt 2, Makale 38, Çalışmada, “Kutsama Kabı Dolu Olmalıdır,” Nedir?

Ana rahmine düşme, en küçük ve en kısıtlı olan Malhut durumudur ve buna Ibur denir; bu, günah ve yargılama sözlerinden gelir, şu sözlerde ima edildiği üzere, “Yaradan beni sizin hatırınız için yargıladı.”

Ve bu ceza ve yargı (Din) meselesi açıklanmalıdır. Biri gözleri kapalı, mantık ötesinde yürümek zorunda olduğu için beden buna karşı koyar ve bu nedenle sürekli olarak bunun üstesinden gelmesi gerekir. Ve buna ihlal etmek, zorluk ve gazap denir, çünkü her zaman yukarıdakinin önünde kendini eğerek ve kendini sıfırlayarak devam etmek ve yukarıdakinin ona ne istiyorsa yapmasına izin vermek zor iştir. Olası en küçük kısıtlama olan bu duruma, Ibur (ana rahmine düşme) denir.

5) Rabaş, Makale 12, Yakup Babasının Topraklarında Oturdu

Kişi “yalnız Yaradan için,” çalışmalıdır, “ödül için değil,” yani herhangi bir ödül olmaksızın kendini adamalıdır. Bu şudur, bu sadakati başka bir şeye neden olmayacaktır. Bu temel olandır, amacıdır, kişi “kendini” Yaradan’a iptal etmek istemektedir, yani alma arzusunu iptal etmek istemektedir ki bu kişinin gerçekliğidir ve kişinin Yaradan’a iptal etmek istediği budur. Buna göre kişinin amacı şudur, kendini Yaradan’a adamak… Ve kişi kendini Yaradan’a adama derecesine eriştiği zaman, Yaradan’ı memnun etmek için kendini iptal ettiği zaman, Yaradan’ın amacını görür, bu yaratılış düşüncesinde var olandır; yarattıklarına iyilik yapmak.

6) Rabaş, Cilt 1, Makale 2, Dost Sevgisine Dair

Unutmamalıyız ki, grup diğerlerini sevme temeli üzerine kurulmuştur, dolayısıyla her üye, başkalarını sevme ve kendinden nefret etme koşulunu gruptan alır. Ve dostun kendisini iptal etmek ve başkalarını sevmek için gayret ettiğini görmek, herkesin diğer dostların niyetlerine entegre olmasına neden olur.

Dolayısıyla, örneğin, eğer grup on üyeden oluşuyorsa, her biri kendini iptal etmeyi, kendinden nefret etmeyi ve başkalarını sevmeyi uygulamak için on güce sahip olur.

7) Rabaş, Cilt 3, Makale 821, Yapacağız ve Duyacağız 2

Kişi kendisini başkasının önünde iptal ettiği zaman, dışsal bir iptal etmesine (kendini eğmeye) gerek yoktur, içsel olarak iptal etmesine gerek vardır. “Dışsal,” dışarıda görünen, ifşa olan demektir. Herkes, onun kendini hiç düşünmediğini, dostlarını kendinden daha çok düşündüğünü görüyor demektir.

Ve aynı zamanda içsellik, “gizli olan” da vardır. Bunlar düşünce ve akıldır, bunları dostunun önünde iptal etmelidir. Şu yazılmış olan sözlerin anlamı da budur: “Ruhum hepsinin önünde toz gibi olacak.”

8) Rabaş, 42. Mektup

Yazdığı gibi, “Ve hepsi tek kalp tek adam olarak bir araya geldi.” Bu demektir ki, hepsinin tek bir amacı var, Yaradan’a yakınlaşmak.

Atalarımızın “Yüzleri birbirine benzemediğinden, düşünceleri de birbirine benzemez,” demesi üzerine, tek kalp, tek adam nasıl olur anlamak zorundayız.

Cevap: Eğer her biri yalnızca kendisiyle ilgili dersek, birbirlerine benzemedikleri için tek adam olmaları mümkün değildir. Ancak, kendilerini iptal eder ve yalnızca Yaradan adına endişe duyarlarsa, bireysellikleri iptal olduğundan ve tek bir otorite altına girdiklerinden, bireysel düşünceleri olmaz.

9) Rabaş, 65. Mektup

Kişi, Yaradan’ın ona, O’nun önünde iptal olma arzusu vermesi, yani kendi otoritesi altında hiç arzu kalmaması ve içindeki tüm arzunun sadece Yaradan’a yönelik olması için dua eder.

Bir kez tam iptale karar verdiğinde, Yaradan’dan bunu başarması için yardım ister. Bu demektir ki, aklı ve arzusu Yaradan önünde iptal olmaya hemfikir olmasa da, Yaradan’a O’nun önünde iptal olmak için dua etmelidir. Buna “tam dua” denir, yani kendisi için bir şey istemeden Yaradan’ın ona tam bir arzu vermesini ister ve daima erdemlik içinde kalmak için Yaradan’a yakarır.

10) Rabaş, Cilt 3, Makale 223, Çalışmaya Giriş

Kişi kendini hesaba katmadığı ve yalnızca kendisini iptal etmek niyetinde olduğu dereceye eriştikten sonra, sadece Yaradan’a hizmet etmesi gerektiğini düşünür zira Yaradan’ın muhteşemliği, yüceliği ve önemini hisseder. Böylece kendisi için endişelenmeyi unutur zira artık varlığını hissedebildiği Yaradan’ın önünde kendi beni iptal olur. Kişi böylece “Yaradan’ı memnun etme” koşuluna gelir ve artık tüm düşüncesi ve endişesi Yaradan’ı nasıl memnun edeceği üzerinedir. Kendi var oluşu, yani alma arzusu artık mevcut değildir. Bundan sonra kişi artık “ihsan etmek için ihsan etme,” koşulundadır.

11) Rabaş, Cilt 2, Makale 26, Çalışmada, “Tanrı Gibi Kutsal Olan Yoktur, zira O’ndan Başkası Yoktur,” Ne Demektir?

Ubar haline, yani alma arzusunun, “ihsan etme arzusu” denen yeni bir arzuyu üstlenmesi haline gelmek bizim için zordur. Kişi, Ubar koşulu ile ödüllendiği zaman, yani ihsan etme arzusu, alma arzusunun içine girdiği zaman, buna; “Yaradan bir imajın içinde yeni bir imaj biçimlendirdi,” denir.

Ve kişi bu, “Yaradan’ın bir imajın içinde yeni bir imaj biçimlendirmesi,” mucizesinin önemini anlamalıdır. Halen açıkladığımız gibi bu gerçek bir yenilik ve gerçek bir mucizedir; çünkü doğaya karşıdır ve yalnız Yaradan doğayı değiştirebilir; insanın elinde değildir. Ve bu “yeni bir şeydir,” şöyle ki Yaradan, almanın imajı olan annenin imajı içinde ihsan etmenin imajını biçimlendirir. Ve buna “Yaradan’ın bahşettiği Keduşa,” denir.

12) Rabaş, 8. Mektup

Ve bir kez bu giysiyi talep ettiğimde sevginin kıvılcımları içimde ışıldamaya başlar. Kalbim dostlarla birleşmeye özlem duyar ve bana öyle gelir ki, gözlerim dostlarımı görüyor, kulaklarım onların sesini duyuyor, ağzım sevgi ve neşe içinde onlarla konuşuyor, eller kavuşuyor, ayaklar daireler çiziyor ve dünyasal sınırlarımın ötesine geçiyorum. Dostlarım ve benim aramdaki geniş uzaklığı unutuyorum ve aramızda birkaç mil toprak uzanmıyor artık.

Bu tıpkı dostlarımın kalbimin tam içinde durup, neler olduğunu görmeleri gibi ve ben dostlarıma karşı yaptığım küçük eylemlerden dolayı utanıyorum. Sonra dünyasal kaplardan çıkıyorum ve bana öyle geliyor ki dostlarım ve benim haricimde dünyada başka bir gerçeklik yok. Bundan sonra, “ben” iptal oluyor ve onlarla kaynaşıyorum ta ki dostlarımın haricinde dünyada hiçbir gerçekliğin olmadığını hissedene kadar.

DERS 4: Yaradan’ın Gücünü Onlu İçinde İfşa etmek

1) Baal HaSulam, Zohar Kitabı’na Giriş, Madde 13

Ruhları yaratma düşüncesi ile Yaradan’ın düşüncesi, her şeyi tamamladı. Zira bizimki gibi hareketlere ihtiyacı yoktur. Anında, tüm ruhlar ve tüm dünyalar bir gayeyle yaratıldılar, Yaradan’ın onlar için planladığı bütün haz ve zevklerle ve yumuşaklıkla dolu olarak, ruhların içindeki alma arzusu tamamen ıslah olup saf ihsana dönmüş şekilde, ışığı yayan ile tam form eşitliğinde, ıslahın sonunda almaları planlanan son mükemmellikte hâsıl oldular.

2) Baal HaSulam, Şamati 67- Günahtan Uzak Dur

İnsanın bedeninden başka yalnızca Yaradan vardır. Zira yaratılışın temeli şudur; insan, sadece insanın kendi algısında yaratık diye adlandırılır. Yaradan insanın kendisini, O´ndan ayrı var olduğunu hissetmesini ister. Ancak bunun dışında, “Tüm dünya O´nun ihtişamı ile doludur.”

3) Rabaş, Makale 557, Ohr Hozer’e Dair

Yaradan her şeyi verir. Bunun anlamı şudur ki, üst ışıkların zaten kişi için hazırlanmıştır; “İnek, buzağının emmek istediğinden daha fazlasını emzirmek ister” ve tek ihtiyacımız olan şey Kli’di. Tzimtzum’dan sonra bu Kli, Masach ve Ohr Hozer olarak adlandırılır ve bu, yukarıyı aşağıya bağlayan şeydir. Yani, bununla, aşağıdaki yukarıdakine bağlanır. Bu bağlantı mevcut olmadığında, alttaki yukarıdakini göremez ve yukarıdaki, aşağıdakinin bakış açısından yok sayılır. Bu nedenle, kişi Yaradan uğruna çalışmaya başlayana kadar, o ölçüde, üst ışıkla bağlantı kurar. Ve bağlantısının ölçüsünde edinir.

4) Rabaş, 76. Mektup

Bilinir ki, “Tüm dünya O’nun ihtişamıyla doludur.” Bu her insanın inanması gereken şeydir, şöyle yazdığı gibi “Ben yeri ve göğü doldururum.” Ancak Yaradan, seçim şansımız olması ve O’nu görmememiz için gizliliği yarattı, böylece sonrasında inanç için —Yaradan’ın “tüm dünyaları doldurduğuna ve tüm dünyaları kapladığına” inanmak—bir yer olur. Kişi Tora ve Mitzvot’a bağlandığında Yaradan ona kendini ifşa eder ve kişi Yaradan’ın dünyanın yöneticisi olduğunu görür.

5) Baal HaSulam, Zohar’ın Tamamlanması İçin Bir Konuşma

Manevi Dvekut sadece form eşitliği olarak tanımlanabilir. Bu nedenle, kendi formumuzu O’nun niteliklerinin formuyla eşitleyerek O’na tutunmuş oluruz. Bu yüzden “O merhametli olduğundan” dediler. Bir başka deyişle, O’nun tüm aksiyonları ihsan etmek ve başkalarına fayda sağlamaktır ve kesinlikle Kendisi için değildir, zira O’nun tamamlanması gereken eksiklikleri yoktur. Ve ayrıca, O’nun bir şey alabileceği kimse yoktur. Benzer şekilde, sizin de tüm aksiyonlarınız ihsan etmek ve başkalarına fayda sağlamak için olacak. Böylece, formunuzu Yaradan’ın niteliklerinin formuyla eşitleyeceksiniz. Bu, manevi Dvekut’dur.

6) Rabaş, Cilt 2, Makale 19, Çalışmada Tora’nın “Orta Çizgi” Dediği Şey Nedir?

Ari’nin şu sözlerini açıklayabiliriz, “Işığı örten Se’arot (saçlar) meselesinden dolayı, onlar değersiz oldukları sürece ışıktan haz alırlar.” İnanmalıyız ki, Yaradan bize bir arzu ve iyi eylemler yapma özlemi verdi. Kişi değersiz olduğu sürece Yaradan’ın onu iyi şeyler yapmaya zorladığını hissedemez. Yaradan’ın, Kendini kıyafetlerle saklamasının sebebi budur ve bu kıyafetin adı Lo Lişma’dır. Diğer bir deyişle, bazen Yaradan Kendini dostların kıyafetinde saklar.

7) Baal HaSulam, 17. Mektup

Öyle anlaşılıyor ki burada üç unsur söz konusudur:

1) İsrail, kendini köküne geri dönmeye zorlayan kişi;

2) Yaradan, kişinin özlem duyduğu kök;

3) Tora’nın 613 yolu, onun vasıtasıyla kişinin ruhunu ve bedenini arındırması. Bu şifadır, şöyle yazdığı gibi, “Kötü eğilimi ve şifası için Tora’yı, Ben yarattım.”

Ancak, bu üç unsur gerçekte bir ve aynıdır. Sonunda Yaradan’ın herhangi bir hizmetkârı onları tek ve birleşmiş olarak edinir. Üçe bölünmüş olarak görünmesinin sebebi, kişinin Yaradan çalışmasında bütünlük içinde olmamasındadır.

8) Baal HaSulam, İnsan Sevgisinden Yaradan Sevgisine

Kişi, insan sevgisi ve ihsan etme çalışmasını tamamladığında ve en yüksek noktaya geldiğinde, aynı zamanda Yaradan sevgisi ve O’nun için ihsan etmeyi de tamamlamış olur. Bu durumda, ikisi arasında bir fark yoktur, kişinin bedeninin dışında olan, yani kişinin kendi menfaati için olan her şey eşit olarak değerlendirilir; dostuna ihsan etmiş ya da Yaradan’a memnuniyet ihsan etmiş, farkı yoktur.

9) Maor VaŞemeş, Paraşat Vayehi

Toplantının temel amacı herkesin tek ve bir olarak birleşmesidir ve böylece hepsinin talebi tek bir amaca yönelir – Yaradan’ı ifşa etmek: “Her onluda Şehina barınır.” Ve eğer on taneden fazla iseler, kesinlikle Şehina’nın daha büyük bir ifşaatı olacaktır. Her biri kendini dostuna dâhil eder ve ona kendini eyer ve dostu da ona; ta ki hepsi kendini eğip sıfırlayana kadar. Böylece, topluluğun amacı bu olduğu için bundan sonra doğal olarak, Yaradan onları kendi yakınına çeker ve onların arasında oturur, tüm kurtuluş ve kutsamalar onlara açılır. … Ve büyük Hasadim (merhamet) ifşa olur ve İsrail topluluğuna çekilir.

10) Rabaş, Cilt 3, 759. Makale, Bir Bütün Olarak İnsan

Kişi önce bilmelidir ki, sevgi eylemlerle satın alınır. Dostlarına hediyeler verdiğinde, verdiği her hediye dostunun kalbinde delik açan bir ok ya da kurşun gibidir. Açılan pek çok delik, verenin sevgisinin içeriye girdiği bir boşluk oluşturur.

Ve sevginin sıcaklığı onu dostunun sevgisine yaklaştırır ve sonra iki âşık her ikisini de örten sevginin örtüsü altına girmiş olur. Bu demektir ki, tek sevgi her ikisini de örter ve doğal olarak, her ikisini de örten şey, tek bir örtü olduğundan, tek kişi hâline gelirler. Bu şekilde her ikisi de iptal olur.

11) Pri HaAretz – 30. Mektup

Cehaleti engelleyen ve Dvekut’u sağlayan şey, dostlar arasındaki bağ, sevgi ve gerçek barıştır. Kişi ölene kadar daima kalbine dostlarının sevgisini yerleştirmeyi kendine alışkanlık edinmeli ve bu sevgiyi ruhu onlarla birleşene ve onlara tutunana kadar çoğaltmalıdır. Ve onlar tek bir adam oldukları vakit Yaradan onların ortasında oturacak ve O’ndan büyük bir kurtarılış ve merhameti edinecekler, bedenen ve ruhen keyifle yükseltilecekler.

12) Rabaş, Çalışmada “Kem Gözün Ekmeği” Ne Demektir?

Tüm çalışmamız, sürgünden yani “kendi için almaktan,” geri dönmektir ki böylece ihsan ederek Yaradan’ı memnun etmek için çalışabilelim. Yani Yaradan’a hizmet ettiğimizi ve Yaradan’ın yüceliğinden kaynaklanan sevgiyi hissetmek isteriz. Aldığımız tüm keyfin Yaradan’ın hizmetinde olmaktan gelmesini isteriz, tek ödülümüzün bu olmasını isteriz. Bu hizmetin kendisinin ödül olduğunu hissetmek ve Yaradan’a hizmet etmekten daha büyük bir ödül olmadığını hissetmek isteriz.

13) Rabaş, Cilt 2, Çalışmada, “Erdemli Günahkâr Tarafından Görünür Hale Getirilir,” Ne Demektir?

Eğer niyetleri Yaradan’a memnuniyet ihsan etmek ise ve bu nedenle eğer çalışmalarını daha fazla arttırmak istiyorlarsa, Yaradan’ın yüceliğini arttırmaları gereklidir, zira yalnız Yaradan’ın yüceliği ölçüsünde O’nun önünde kendilerini iptal edebilirler ve yaptıkları işleri yalnız İlahi Gücün hatırına yapabilirler. Ve bu Kutsal Zohar’ın “Onun kocası kapılarda tanınır,” dizesi hakkında gibidir, yani her biri kendi “kalbinde biçtiği değere göre.” Bu nedenle, İlahi Güç hatırı için çalışanlar, çalışmaları için yakıt almak amacıyla, Yaradan’ın yüceliğine inanç edinmek için her gün çalışmak zorundadır, bu onları çalışmaya sevk eder. Ve çalışmalarından aldıkları keyif de budur.

DERS 5: Onluda Sevgi Tüm Günahları Örter

1) Zohar, Tetsaveh, Madde 86

Şu karanlıktan çıkıp gelen dışında ışık yoktur. Çünkü bu taraf teslim olduğu zaman, Yaradan yükselir ve zaferi büyür. Ayrıca, Yaradan’ın çalışması yalnız karanlıktan dolayıdır, kötünün içinde olandan başka iyi yoktur. Her şeyin mükemmelliğinde iyi ve kötü beraber olduğu için ve kötü iyiyi terk ettiği için. Ve kötülükten çıkan dışında iyilik yoktur. Ve bu iyilikte, Yaradan’ın zaferi artar ve bu işin tamamıdır.

2) Baal HaSulam, Dünyada Barış

İyi veya kötü, realitedeki her şeyin ve dünyadaki en zararlı şeyin bile, var olmaya hakkı vardır ve dünyadan sökülüp atılmamalı, yok edilmemelidir. Bizler sadece iyileştirmeli ve yenilemeliyiz.

3) Likutey Halahot, Kural 4

Bütün yaratılışın canlılığı, varlığını sürdürmesi ve ıslahı, farklı görüşlere sahip insanların sevgi, birlik ve barış içinde bir araya gelmeleri yoluyla olur.

4) Rabaş – Kendin İçin Bir Öğretmen Yap ve Kendine Bir Dost Satın Al 2

Yukarıda bahsedilene göre, o insanların dost sevgisiyle uğraşan tek bir grup olarak birleşmeye hemfikir olmalarındaki neden, her birinin düşüncelerini birleştirebilecek bir arzuya sahip olduklarını hissetmeleridir ki böylece başkalarını sevme gücünü edinirler. Meşhur bir atasözü vardır: “Yüzleri farklı olduğu gibi, görüşleri de farklı.” Bu nedenle, bir grup olmak için aralarında hemfikir olan kişiler, başkalarını sevme çalışmanın gerekliliğiyle ilgili olarak aralarında büyük bir fark olmadığını anlamışlardır. Dolayısıyla, her biri diğerleri adına ödün verebilir ve bunun etrafında birleşebilirler.

5) Rabaş, Dostların Önemine Dair

Fakat kişi, kendi erdemlerinin ve niteliklerinin dostununkinden daha yüce ve daha iyi olduğunu görebiliyorsa, dostunu nasıl kendisinden daha yüce olarak düşünebilir? Bunu anlamanın iki yolu vardır:

1) Kişi mantık ötesi inançla gider: bir kez onu dost olarak seçtiğinde, onu mantık ötesi takdir eder.

2) Bu mantık dâhilinde daha doğaldır. Eğer diğerini dostu olarak kabul etmeye karar verdiyse ve onu sevmeye çalışıyorsa, o zaman aradaki sevgi vasıtasıyla sadece iyi şeyleri görmek doğaldır. Dostunda kötü şeyler olsa bile, onları görmez, şöyle yazıldığı gibi, “sevgi tüm günahları örter.”

6) Rabi Abraham Yehoshua, Ohev Yisrael, Bereşit

Bir kişi kendininki dışında, herkesin yaptığı kötülüğü görür. Bunun için tavsiye şudur, karşısındaki kişiye bakmalıdır ve eğer başka bir insanın yanlış bir şey yaptığını görürse, şöyle düşünmelidir: “Bu musibet kendi evimin duvarlarına dokunduğu ve (kötü) eğilimin kışkırtması nedeniyle, gözlerim bunu görmediği için, Yaradan bu şeyi görmemi istediği için yaptı.”

7) Rabaş, Dostların Önemine Dair

Eğer kişi dost sevgisine sahipse, sevginin kuralı dostunun hatalarını değil, erdemlerini görmeyi istemektir. Dolayısıyla, eğer kişi dostunda bazı hatalar görürse, bu dostunun hatalı olduğundan değildir, ancak gören hatalıdır, yani onun dost sevgisi kusurlu olduğu için, dostunda hatalar görmektedir.

Dolayısıyla, şimdi dostunun ıslahı ile ilgilenmemelidir. Aksine, kendisinin ıslaha ihtiyacı vardır. Yukarıda bahsedilenlerden çıkan sonuç şudur ki, kişi dostunda gördüğü hataların düzeltilmesiyle ilgilenmemeli, kendisinin dost sevgisinde yarattığı kusuru düzeltmelidir. Ve kendisini düzelttiği zaman, dostunun hatalarını değil, sadece erdemlerini görecektir.

8) Rabaş, Cilt 1, Makale 30, Dostlar Meclisinde Ne Aranmalıdır?

Başkalarını sevmeye dayanan dost sevgisi ki bununla Yaradan sevgisi denilir, normalde dost sevgisi olarak bilinen şeyin zıttıdır. Diğer bir deyişle, dost sevgisi dostlarım beni sevecek demek değildir. Daha ziyade bu dostlarımı sevmek zorunda olan benim demektir. Bu sebeple dostun onu kötülemesi ve nefret etmesi fark etmez. Onun yerine başkalarını sevmeyi başarmak isteyen kişinin, bir diğerini sevmenin ıslahına ihtiyacı vardır.

Dolayısıyla, kişi çaba sarf edip dostunu olumlu yargılarsa, kişinin gösterdiği çaba “aşağıdan uyandırılma” denilen Segula’dır (çare/güç/erdemlilik), bununla kişiye istisnasız tüm dostları sevebilmesi için yukarıdan güç verilir.

9) Rabaş, Makale 30, Dostlar Meclisinde Ne Aranmalıdır?

Aklı ona dostunun gerçek yüzünü, ona olan nefretini gösterdiğinde, onu olumlu yargılamak nasıl mümkün olabilir?” Bedene bununla ilgili ne söyleyebilir? Dostunun önünde neden kendini eğmek zorundadır?

Cevap şudur ki, Yaradan’la “form eşitliği” denilen, Dvekut’u (birleşme) başarmak zorundadır, yani kendini düşünmemelidir. Neden dostun önünde eğilmek zor bir şeydir? Bunun için kendi değerini hükümsüz kılmalıdır, yaşamak istediği tüm hayat sadece başkaları yararına çalışarak, insanla insan arasındaki sevgisiyle başlayıp Yaradan sevgisine ulaşarak gerçekleşir.

Dahası, mantığıyla onu sevmek zorunda olanların dostları olduğunu düşündüğünden, mantığın üstesinden gelip, mantık ötesi giderek her şeyi kendisi için değil, başkaları için yaptığını ve “Kendim için yaşamak değerli değil,” diyebileceği bir yeri vardır.

10) Baal HaSulam, 5. Mektup

Gerçekten seviniyorum, ancak gizli olan bozukluk ümitsiz bir durum ve onun yüzeye çıkması büyük bir kurtuluş olduğundan, henüz ortaya çıkmamış ama çıkması gereken bozukluklardan dolayı da üzüntü duyuyorum. Kural şudur ki, kişi sahip olmadığı bir şeyi veremez. Ve eğer şimdi ortaya çıkıyorsa, hiç şüphe yoktur ki gizli olanla değil onunla başlamamız için oradadır. Bu yüzden deliklerinden çıktıkları zaman mutlu oluyorum, çünkü gözlerini onlara dikersen hepsi bir kemik yığınına dönüşür.

11) Maor VaŞemeş, Paraşat Tetzaveh

Miraş’ta yazıldığı ve Raşi tarafından aktarıldığı üzere: “Yolunuzda sizin başınıza gelen Amalek hakkında,” bu açıklama bir soğumayı açığa vurur ve bununla onların sevgi ateşi soğur, zira ilk önce birbirlerine karşı sıcak ve heyecan vericidirler ancak Amalek onları birbirinden soğutur ve birbirlerine olan sevgilerini kaybederler. Ve onları hangi yolla birbirinden soğutur? Kendine önem vermek ve gurur yoluyla, Gematriya’da Amalek “koç”tur bu yükseklik, kendine önem vermek ve gurur demektir. Ve dostların arasına sevgiyi getiren şey, her birinin kendini alçakgönüllü kılması ve dostlarından daha aşağıda görmesi, her zaman yaptığı her şeyde kendi kusurlarını (eksiklerini) sorgulamasıdır, dostlarını erdemli ve dostlarının davranışlarını iyi görmesi, onlara saygı duymasıdır. Bu yolla dostlarını sevebilir ve onlarla bağ kurabilir.

Gurur içinde ise ve kendini yüksekte görürse bunu yapamaz ve doğal olarak da dostlarının kusurlarını görür ve onlardan nefret eder, çünkü onları kendinden aşağıda görür. Ve Gematriya’da “koç” İsrail’in daha önce birbirine olan sevgisini ve şevkini kırar.

12) Baal HaSulam – 2. Mektup

Dolayısıyla, sana aramızdaki sevginin soğuma korkusunu içinde uyandırmanı tavsiye edeceğim. Akıl bunu anlamayı ret etse de, düşün, eğer sevgiyi artıracak bir taktik varsa ve kişi onu arttırmıyorsa, bu da düşüş olarak kabul edilir.

Bu tıpkı dostuna büyük bir hediye veren kişinin durumu gibidir. Eylem sırasında kalbindeki sevgi, eylemden sonra kalbinde geride kalan sevgiden farklıdır. Daha ziyade, sevginin bereketi tamamıyla kaybolana kadar gittikçe küçülür. Bu nedenle, hediyeyi veren kendinde bunu her gün yenilemek için bir taktik bulmak zorundadır.

Tüm çalışmamız budur—her geçen gün aramızdaki sevgiyi göstermek, tıpkı almak gibi, yani akla pek çok ilave yaparak artırmak ve çoğaltmak, ta ki şimdinin bereketi gerçek bir hediye gibi duyularımıza dokunana kadar. Bu zamanı geldiğinde kullanılacak büyük taktikler gerektirir.

13) Rabaş, 40. Mektup

Sevgi “Kendine bir dost satın al” vasıtasıyla gerçekleşir. Diğer bir deyişle, eylemler vasıtasıyla kişi dostunun kalbini satın alır. Dostunun kalbinin bir taş gibi olduğunu görse bile, bu bir bahane değildir. Eğer çalışmanın onunla dost olmak için uygun olduğunu hissederse, o zaman onu iyi eylemlerle satın almalıdır.

Her hediye (hediye, ister kelimelerle, düşüncelerle ya da eylemle olsun, dostunun hoşlanacağını bildiği bir şey olmalıdır) açık olmalıdır ki böylece dostu onu bilsin, çünkü sadece düşünce vasıtasıyla dostu onun kendisini düşündüğünü bilemez. Bu nedenle, kelimelere de ihtiyaç vardır, yani onu düşündüğünü ve ilgilendiğini söylemelidir. Ve bu şekilde dostunun sevdiği şeyi yapmış olur. Turşu değil de tatlı seven birine, tatlı yerine turşu veremezsiniz. Bununla şunu anlamalıyız ki, birisi için önemli olmayan bir şey, bir diğeri için önemli olabilir, dosta verilen şey, taşa delik açan kurşun gibidir. İlk kurşun taşı sadece çizse bile, ikinci kurşun yerine ulaşıp çentik atar ve bir üçüncüsü delik açar.

Ve kurşunlar vasıtasıyla, tekrar tekrar vurur ve bu dostunun tüm hediyelerin bir araya geldiği taştan kalbinde bir delik açar. Ve her bir hediye yani tüm sevgi kıvılcımları taştan kalbin deliğinde bir araya geldiğinde sevgi alev olur.

14) Rabaş, Cilt 3, Makale 738, Tuz Antlaşması

“Tüm adaklarınızla tuz da sunmalısınız,” bu tuz antlaşması meselesidir. Ve bu antlaşma mantık ötesidir, zira kişi dostundan iyi şeyler aldığı zaman, onlar bir antlaşma yapmalıdırlar.

Ve bu antlaşmayı yapma meselesi tam da her birinin diğerinden şikayetleri ve talepleri olduğu, öfke ve ayrılık olduğu zaman olmalıdır. Ve böylece yaptıkları bu antlaşma onlar arasında sevgi ve birliği korur. Ve kural şudur ki, ne zaman içlerinden biri diğerine zarar vermek isterse, ona aralarında yapmış oldukları antlaşma hatırlatılır.

Bu onları sevgi ve barışı korumaya zorunlu kılar ve “tüm adaklarınızla tuz da sunmalısınız,” sözünün anlamı budur yani Yaradan’a doğru yaklaşma çalışması tuz antlaşması ile olmak zorundadır, bu her şeyin temelidir.

15) Zohar Kitabı’na Giriş, Madde 121

Bu bakımdan, O’nun bu dünyadaki idaresi altındaki yönetimin tüm konuları, sadece yarattıklarını hoşnut etmek olan yaratılış düşüncesi ile bizim içimizdeki ölçütlere ve zevkimize göre olan alma arzusu ile tam bir tezat içindedir.

Kapılardaki kilitlerin anlamı işte budur. Önce bu dünyada tattığımız, O’nun eşsizliğine aykırı pek çok şeyin hepsi bizi Yaradan’dan ayırır. Ancak, ruhumuz ve gücümüz ile bize emredildiği üzere, biz Yaradan’a ihsan ederiz, tüm bu ayırıcı güçler, tüm ruhumuz ve gücümüzle Yaradan’ı sevmemizi azaltarak bizi etkilemez. Aksine, bu durumda, üstesinden geldiğimiz her aykırılık, O’nun bilgeliğine erişim için bir kapı olur. Bunun nedeni şudur; Çünkü her aykırılığın, O’na erişmede özel bir kademeyi açığa çıkaran özel bir niteliği vardır. Ve bu karanlığı aydınlığa ve acıyı tatlıya dönüştürmekle ödüllendirilmiş olanlara, ayrılığın tüm güçleri – zihnin karanlığı ve bedenin acısı –yüce kademeleri edinmek için kapılar hâline gelir. Böylece karanlık büyük bir ışık ve acı tatlı hâline gelir.

Bundan dolayı, daha önce O’nun rehberliğinin tüm idaresi ayırıcı güçlerden yana olduğu ölçüde, şimdi birleştirici güçlere çevrilmiştir ve tüm dünyaya erdemden yana hüküm verir.

DERS 6: Onluda Arvut’a İmza Atmak

1) Baal HaSulam – Matan Tora, Madde 16

Çünkü, altı yüz bin adam kendi ihtiyaçları için uğraşmayı bırakır ve dostlarının hiçbir eksiği olmaması dışında bir şeye endişelenmezse, dahası bunu büyük bir sevgi, tüm kalp ve ruhları ile yaparlarsa, yani “Dostunu kendin gibi sev” sevabının gerçek anlamıyla, o zaman hiç şüphesiz o ulusun hiçbir üyesi kendi iyiliğini düşünmek zorunda kalmayacaktır.

Bundan dolayı, kendisinin hayatta kalmasını güvence altına almaktan tamamen özgürleşmiş olur ve kolaylıkla Madde 3 ve 4’de verilen koşulları sağlayarak “Dostunu kendin gibi sev” sevabını yerine getirebilir. Sonuçta yanında altı yüz bin kişi hiçbir ihtiyacının eksik kalmaması için yanında yer alırken kişi neden kendi varlığını sürdürebilmek üzerine endişelensin ki.

2) Baal HaSulam – Sürüyü Toplamanın Zamanı Değil

Kişi kendisini toplumdan ayırmamalı ve Yaradan’ı memnun etmek için bile olsa kendisi için talepte bulunmamalı, yalnız tüm toplum için talep etmeli. Toplumdan ayrılan ve özel olarak yalnız kendi ruhu için talepte bulunan, ruhunu inşa edemez. Tam tersine ruhuna zarar verir. Şu sözlerde olduğu gibi “gururlu olanla aynı yerde oturmam (Midraş Rabah, Bölüm 7, Madde 8),” zira kişi gurura bürünmediği sürece toplumdan ayrılamaz. Yazıklar olsun ona ki ruhuna zarar verir. Çalışması sırasında bile kişi yalnız dua ederse, arzusu dışında toplumdan ayrı düşer ve ruhuna zarar verir ve İsrail topluluğunda kendisi için bireysel talepte bulunana uyanış gelmedi ve hiç kimse kendisini ayrı olarak hissetmedi ve bu onların Mısır’dan güçlü bir elle çıkmalarındaki güçleriydi. Böylece herkes tüm gücünü tüm İsrail’de, çalışmada Yaradan’a yapılan tüm dualar için toplar ve kendisini tüm İsrail’in köküne dâhil eder.

3) Naom Elimeleh, Likutey Şoşana

Kişi daima dostu için dua etmelidir, çünkü “kişi kendisini hapisten kurtaramadığı” için kendisi için dua etmesi pek işe yaramaz, dostu çabucak onun yardımına gelmelidir. Ve böylece, herkes dostu için dua eder, bu yolla biri diğerine yardım eder ve her ikisi de yardım görür. Bu nedenle İsrail birbirinden (İsrail Aravim) sorumludur denmiştir. Aravim kelimesi hoş, tatlı kelimesinden gelir, çünkü onlar birbirleri için ettikleri dualarla birbirlerini tatlandırırlar ve böylece onlara yardım edilir. Duada önemli olan düşüncedir, zira düşünce ile kişinin duası kolayca kabul görür.

4) Rabaş, Her Biri Dostuna Yardım Etti

Şöyle yazılıdır: “Kişi kendini hapisten kurtaramaz.” Aksine, kişinin ruh halini yükseltecek tek kişi dostudur. Bu demektir ki kişinin dostu, onu bulunduğu durumdan canlılık durumuna yükseltir. Sonra, kişi tekrar yaşama ve zenginliğe dair güven ve güç kazanmaya başlar, sanki amacı şimdi ona yakınmış gibi hareket eder. Sonuç olarak, herkes dikkatli olmalı ve dostunun ruh halini yükseltmek için ona nasıl yardım edebileceğini düşünmelidir, çünkü ruh hali konusunda, herkes dostunda doldurabileceği bir ihtiyaç noktası bulabilir.

5) Rabaş, 2. Cilt, 24. Mektup

Bu, Yaradan’ın sevgisinin farkındalığını bu yolla korumak zorunda olduğunuzun, tüm gün ve gece, gün veya gece aşamasını hissettiğinizde, daima tetikte olmanız gerektiğinin size yukarıdan bildirilmesinin sebebidir.

Yaradan’a şöyle deriz, “Seninkiler hem gün, hem gece.” Bu nedenle, gece de gecenin karanlığı da insanın iyiliği için Yaradan’dan gelir, şöyle yazdığı gibi: “Günden güne konuşmayı ifade eder ve geceden geceye bilgiyi tanımlar.”

Öyle anlaşılıyor ki, alevler kendi kendine yükselene kadar dostların kalplerini uyandırmalısınız, atalarımızın bununla ilgili şöyle söylediği gibi, “Mumları yaktığın zaman.” Bununla Yaradan’ın sevgisinin farkındalığı ile ödüllendirilmiş olursunuz.

6) Rabaş, 40. Mektup

“Kişi dostuna karşı taştan bir kalbi olduğunu hissettiğinde ne yapmalıdır?” … Tavsiye çok basit. Ateşin doğası gereği taşları birbirine sürttüğünüz zaman, ateş olur… En güçlü olanların bile kalplerinin yıpranması pahasına, her ikisi de kalbinin duvarlarından sıcaklık yayar ve bu sıcaklık bir sevgi giysisi oluşturana kadar sevginin kıvılcımlarını ateşler. Sonra, her ikisi bir battaniye ile örtülmüş olur, yani tek sevgi her ikisini de örter ve sarar, tıpkı Dvekut’un (birleşme) ikiyi bir olarak birleştirmesi gibi… Ve kişi dostunun sevgisini hissetmeye başladığında, yenilik hoşa gider kuralı gereği, haz ve neşe içinde derhal uyanmaya başlar. Dostunun sevgisi onun için yeni bir şeydir, çünkü o zamana kadar kendi iyiliğini düşünen tek kişi kendisiydi. Fakat dostunun onunla ilgilendiğini keşfettiği an, bu onun içinde ölçülemez bir neşe uyandırır, insan sadece haz hissettiği yerde olmak istediğinden artık kendisiyle ilgilenmez. Ve dostuyla ilgilenerek, haz hissetmeye başladığından doğal olarak kendisini düşünmez.

7) Likutey Halahot, Hoşen Mişpat, Halahot Arev (Arvut’un Kanunları)

Tora ve Mitzot’u üstelenmek isteyen kişi kendisini İsrail topluluğuna, büyük bir birlik içinde, dâhil etmelidir. Bu nedenle, Tora’nın edinilmesi sırasında onlar kesinlikle birbirlerinden sorumludurlar, zira kişi Tora’yı edinmek ister istemez, kendisini, arzusunu onlarla birleştirmek amacıyla diğerlerine tek ve bir olarak dâhil etmelidir. Ve kesinlikle her biri dostundan sorumludur, zira hepsi bir olduklarında önemlidirler. Ve tam da her biri dostundan sorumlu olduğu için ki birlik olurlar, bu yolla Tora’yı yerine getirebilirler, bu olmaksızın Tora’yı korumak mümkün değildir. Zira böylece sevgi ve birlik arzusu bakımından, her biri dostundan memnun kalır ve aralarında form eşitsizliği yoktur. Onunla yukarının arzusuyla birleşecekleri, tek bir arzuya dâhil olurlar, birliğin amacı budur.

8) Baal HaSulam, Arvut, Karşılıklı Sorumluluk, Madde 17

Bağ’dan (karşılıklı sorumluluk/garanti) tüm halk birbirinden sorumlu olduğunda bahsedilir. Zira ilmin ifşasından önce her birine tek tek “dostunu kendin gibi sev” kuralı olan başkalarını tam anlamıyla sevmeyi üzerlerine alıp almayacakları sorulmuştu (Madde 2 ve 3’de açıklandığı gibi burada detaylı inceleyin). Bunun anlamı şudur, halkın parçası olan her bir kişi ulusun her bir üyesine hizmet etmek ve onun için çalışmayı ve tüm ihtiyaçlarını karşılamayı en az kendi ihtiyaçlarını karşıladığı ölçüde üzerine yüklenir.

Tüm halk oybirliğiyle hemfikir olup “Yapacağız ve duyacağız” dedikten sonra halkın her bir üyesi, her bir diğer üyesinin hiç bir eksiği olmamasından sorumlu oldu. Sadece o zaman manevi edinime hak kazandılar, öncesinde değil.

Bu kolektif sorumluluk ile her bir üye kendi bedeninin ihtiyaçlarını karşılama endişesinden özgür kaldı ve “Dostunu kendin gibi sev” manevi kanununu yerine getirebilir ve sahip olduğu her şeyi ihtiyacı olan kişiye tam anlamıyla verebilir hale geldi, zira artık kendi bedeninin ihtiyaçlarını düşünmek zorunda değildi, çünkü etrafında onun ihtiyaçlarını karşılayacak altı yüz bin sadık dostunun olduğunu biliyordu.

9) Rabaş, Cilt 1, Makale 18, Tora’nın Alınışına Hazırlık Yapmak Nedir? (1987)

“Dağın eteğinde ayakta duracaklar.”

“Dağın ne olduğunu anlamalıyız, Har (Dağ) kelimesi Hirhurim (düşünceler) kelimesinden gelir, bu kişinin aklıdır. Akıldaki her şey “potansiyel” olarak kabul edilir. Daha sonra gerçek bir olaya dönüşür. Buna göre “Ve Efendi, aşağıya, Sina dağına, dağın tepesine indi,” sözünü insanın düşüncesi ve aklı diye yorumlayabiliriz, yani Yaradan tüm insanlara, insanın kalbindeki eğilimin, çocukluğundan itibaren kötü olduğunu bildirdi. Yaradan onlara potansiyel olanı yani dağın tepesini bildirdikten sonra, bu potansiyel gerçeğe genişledi. Bu nedenle, insanlar gerçekten bunu hissetmeye başladılar ve Tora’ya olan ihtiyacı hissettiler, yazıldığı üzere, “Kötü eğilimi yarattım; Tora’yı şifa olarak yarattım.” Gerçekten hissederek Tora’yı kabul etmek zorunda olduklarını söylediler, yani başka seçimleri yoktur, zira Tora’yı alırlarsa, haz ve sevinç duyacaklar, eğer almazlarsa burası onlara mezar olacaktır.

10) Rabaş – 42. Mektup

Yapmamız gereken Tora için hazırlık yapmak, şöyle yazdığı gibi, “Ve hepsi tek kalp tek adam olarak bir araya geldi.” Bu demektir ki, hepsinin tek bir amacı var, Yaradan’a yakınlaşmak.

Atalarımızın “Yüzleri birbirine benzemediğinden, düşünceleri de birbirine benzemez,” demesi üzerine, tek kalp, tek adam nasıl olur anlamak zorundayız.

Cevap: Eğer her biri yalnızca kendisiyle ilgili dersek, birbirlerine benzemedikleri için tek adam olmaları mümkün değildir. Ancak, kendilerini iptal eder ve yalnızca Yaradan adına endişe duyarlarsa, bireysellikleri iptal olduğundan ve tek bir otorite altına girdiklerinden, bireysel düşünceleri olmaz.

11) Rabaş – Bütün İsrail’in Bir Sonraki Dünyada Bir Parçası Bulunur

İbrahim ve Abimeleh hakkında şöyle yazılmıştır, ”Ve onların her ikisi de bir anlaşma yaptı”. Baal HaSulam şöyle sordu: Her iki adam da birbirini sevmenin onlar için yararlı olduğunu biliyorlarsa eğer, niçin bir anlaşma yapmalılar? Bunu yapmak, sanki bir kontrat imzalıyorlarmış gibi yapmak, onlara niçin yardımcı olur? Ve bizler bundan neyi öğrenebiliriz? Ve o cevap verdi: Bu yararlıdır, çünkü bir anlaşma yaparak, onlar aralarında uyuşmazlığın çıkabileceği bir zamanın gelebileceğini idrak ederler. Bu sebeple, onlar şimdi anlaşma yaparlar, nitekim şu anda olduğu gibi, onların arasında sevginin mevcut olduğundaki gibi, bu anlaşma gözlemlenmeli, daha sonraki zamanlarda bir bölünmeye sebep olacak durumların ortaya çıkabilme olasılığına rağmen, yine de, aralarında yapmış oldukları anlaşma esası sonsuza dek sürer. Bu nedenle bizler buna ilişkin bir teminat vermeliyiz, şayet böyle durumlar ortaya çıksa ve aralarında uyuşmazlık oluşsa dahi, onlardan her birinin mantık ötesine (koşulsuzluk) yükselmesi ve koşula odaklanmaması (mantık ötesi hareket etmesi), bunun yerine koşulsuzluk üzerinde yürümesine dair söz vermesi gerekir. Anlaşmanın hükümlerini tutabilmek adına ve aralarında oluşabilecek ayrılıktan ancak bu şekilde sıyrılabilirler.

DERS 7: Onluda Yaradan’ın Yardımına Olan İhtiyacı İfşa Etmek

1) Rabaş, Cilt 1, Çalışmada Üç Kere

Dua kalbin işidir. Şöyle ki, insanın kalbinin kökü alma arzusu olduğu için, bunun tersine ihtiyacı vardır, yani yalnız ihsan etmek için çalışabilmeli, almak için değil. Bundan çıkan şudur ki bunu (alma arzusunu) tersine çevirebilmek için çok çalışması gereklidir. Zira bu doğasına karşıdır, bu doğasından çıkabilmesi ve doğaüstü olana girebilmesi için ona yardım etmesi için Yaradan’a yalvarması gerekir.

2) Baal HaSulam, Şamati 5- Lişma Yukarı’dan Gelen Bir Uyanıştır ve Neden Aşağıdan Bir Uyanışa İhtiyaç Vardır?

Dolayısıyla, Lişma’ya ulaşabilmek için kişinin neden tavsiye ve yönlendirme araması gerektiğini anlamalıyız. Her şeyin sonunda, kişiye hiç bir şey yardımcı olamaz, zira Yaradan kişiye bu ikinci doğa olan “ihsan etme arzusu” vermezse, kişinin Lişma yolunda sarf ettiği hat safhadaki çaba bile kişiye yardımcı olamaz.

Bunun cevabı, hocalarımızın yazdıkları gibi; “Çalışmayı tamamlamak senin işin değil ve bu işte tembellik yapmakta da özgür değilsin.” Bu şu demektir ki, kişi aşağıdan bir uyanış sağlamalıdır, zira bu bir dua olarak algılanır.

Dua bir ihtiyaç olarak sayılır ve bir ihtiyaç olmaz ise doyum da olmaz. Dolayısıyla kişinin Lişma’ya ihtiyacı olunca, doyumu Yukarı’dan gelir, yani kişi ihtiyacını karşılayacak şeyi alır. Şöyle ki kişinin çalışması Yaratan’dan Lişma’yı alabilmesi için sadece bir eksiklik ve Kli (Kab) oluşturması için gereklidir. Ancak, kişi asla bu eksikliğin karşılığını kendisi dolduramaz, doğrusu bu Yaratan’dan bir armağandır.

3) Baal HaSulam, Şamati 19- “Manevi Çalışmada Yaradan Bedenlerden Nefret eder” Ne Demektir?

Kişi alma arzusu ile yapacak işi olduğunda öfkeli olmamalı; bu onun çalışmasını engeller. Eğer bedende alma arzusu yoksa yani, çalışmasında kişi Torah ve Mitzvot’u (sevap) yerine getirmesini sorgulamıyorsa, çalışmasını engellemiyorsa kişi elbette daha memnun olacaktır.

Ancak kişi manevi çalışmasında alma arzusunun engellerinin kendisine yukarıdan geldiğine inanmalıdır. Kişiye alma arzusunu keşfetmesi için yukarıdan güç verilir. Çünkü tam olarak alma arzusu uyandığı zaman onun çalışması için yer vardır.

Böylece alma arzusunu ihsan etmeye çevirmesine yardım etmesi için kişinin Yaradan ile yakın teması olur. Ve kişi bunun, kişinin O’na duasından Yaradan’ın memnuniyeti ölçüsünde onu yanına, form eşitliği, alma arzusunun ihsan etmek için almak üzere iptal edilmesi denen Dvekut’a (bağa), çektiğine inanmalıdır. Yaradan bunun hakkında der ki: “Oğullarım beni yendi.” Bu ben size alma arzusunu verdim ve siz benden bunun yerine ihsan etme arzusunu talep ettiniz demektir.

4) Rabaş, Cilt 1, Makale 24, Sadaka ve Hediye Arasındaki Fark

Uzun bir süre boyunca çaba gösterip eksikliğinde bir tatmin görmemek, kişinin içine azap ve acı verir, çünkü çaba göstermiş ama ilerleme görememiştir. O zaman aklına birer birer düşünceler gelmeye başlar. Bazen bu bir çaresizlik kıvılcımıdır, bazen kişi güçlenir, ama kişi bir kere daha bu durumundan düşer, bu böyle tekrarlanır. Nihayet gerçek eksiklik kişinin içinde biçimlenir, bunu çıkış ve inişlerdeki çabası ile edinir. Bu çıkış ve inişler Yaradan ile Dvekut bahşedilmediği için her defasında ona acı verir. Nihayet çabanın kabı yeteri kadar dolduğu zaman, buna Kli denir. Sonra, bunun dolumu Yaradan’dan gelir, zira şimdi bu gerçek bir Kli’dir.

Böylece şimdi kişi, senelerce çalışmasından sonra, geri çekildiğini görür, bu mahsus böyle olur ki böylece Yaradan ile Dvekut’ta olmadığı için canı yanmasın diye. Ortaya çıkan şudur, her defasında, “gerçek eksiklik,” denen Kli’yi oluşturmaya yakınlaştığını görmelidir. Şöyle ki, Katnut’nun (küçüklüğünün) ölçüsü ve Gadlut’unun (yetişkinlik) eksikliği, yalnız Yaradan’a memnuniyet vermek olan, Yaradan ile Dvekut denen dolumu almadığı için hissettiği acı ölçüsündedir.

5) Rabaş, Cilt 2, Makale 1, Çalışmada, “Bizim Senden Başka Kralımız Yok,” Nedir?

Kişi bu aşağı durumda oluşunun nedeninin şimdi daha kötü olması yüzünden olduğunu söylememeli, aksine şimdi, tüm yaptığı işler yalnız cennet hatırına olsun diye kendini düzeltmek istemektedir. Yukarıdan ona gerçek durumu, yani bedeninde gerçekte ne olduğu gösterilmektedir ki bu çok gizliydi ve dışarıdan görülmüyordu, ama Yaradan şimdi ona bunu göstermekte. Bunun hakkında denilebilir ki Yaradan’ın ona içindeki kötülüğü göstermesi merhamettir, zira böylece gerçeği bilecek ve Yaradan’dan gerçek bir dua ile talepte bulunabilecek. Böylece şimdi bir yandan Yaradan’dan ne kadar uzak olduğunu görebilecek ve diğer yandan da kişi Yaradan’ın kendisine yakın olduğunu ve ona ihtimam gösterdiğini ve ona eksikliklerini gösterdiğini söylemelidir. Bu nedenle kişi merhametin var olduğunu söylemelidir, yazıldığı üzere; “sonsuza kadar Yaradan’ın merhametine şarkı söyleyeceğim.” Bu şudur, kişi bir yandan neşelidir ve şarkı söylemesi bundandır ve diğer yandan tövbe etmesi gerektiğini, yani Yaradan’ın onu yakınına getirmesi ve ona ihsan etmek için arzu, yani ikinci bir doğa vermesini istemesi gerektiğini görür.

6) Baal HaSulam, Şamati 5, Lişma Yukarı’dan Gelen Bir Uyanıştır ve Neden Aşağıdan Bir Uyanışa İhtiyaç Vardır?

“Yaradan adına” koşulunu edinmek için kişi dünyada elinden mümkün olduğunca gelecek her şeyi yapmalıdır. O zaman kişi tüm kalbiyle dua edebilir ve Yaratan duasını duyar.

Ancak, kişi bilmelidir ki Lişma edinmek için çaba sarf ederken, sadece tümüyle ihsan etmek için çalışmayı üstlenmelidir, yani sadece ihsan etmek için ve hiç bir şey almama koşuluyla. Kişi ancak o zaman organlarının bu fikre karşı olduğunu görebilir.

Bu koşuldan kişi berrak bir bilince ulaşabilir ve şikâyetini Yaratan’a aktarabilir ki Yaratan kendisine yardım etsin ve yardımıyla bedeni sadece Yaratan adına koşulsuz çalışma koşuluna gelebilsin, zira görür ki kendisi bedenini tümüyle Yaratan’a karşı ilga edememektedir. Böylelikle kişi bedeninin bu koşul altında Yaratan için çalışmaya razı olacağını ümit etmekten vazgeçer, o zaman bu dua kalbinin derinliklerinden olabilir ve böyle bir dua kabul görür.

7) Rabaş, Cilt 1, Makale 21, Çalışmada Tora’nın Karanlıkta Verilmesi Ne Demektir?

Tora, özellikle eksikliği olan kişiye verildi ve bu eksikliğe “karanlık” deniyor. Yazıldığı üzere, “Tora karanlıktan verildi”, anlamı, ihsan etme kabına sahip olmadığı için kişi hayatında karanlığı hissettiği zaman Tora’yı almaya hak kazanır; böylece Tora aracılığıyla “onun içindeki ışıkla” ıslah olur. Böylece, ihsan etme kabını edinir ve bununla keyif ve tatmin bulur…

Tora özellikle, alma arzusunun kendisine hâkim olduğunu fark etmiş durumda olanlara verilir, karanlıkta ağlarlar, bu karanlık alma kabının hâkimiyetidir, bunun üzerinde kısıtlama vardır, bu nedenle ışık orada parlamaz ve onları karanlıktan çıkaracak olan Tora’ya ihtiyaçları vardır. Tora’yı edinmenin gerekçesi ve ihtiyacı budur.

8) Rabaş, Cilt 1, Makale 19, Firavun’a Gel 1

Bilgelerimizin dediği üzere; “Keskin bir kılıç boynuna yerleştirildiği zaman bile kişi kendisini merhametten esirgememelidir” ve gene yazıldığı üzere; “O beni katletse bile, O’ndan ümidimi kesmeyeceğim.”

“Keskin bir kılıcın boynuna yerleştirilmesi” sözünü yorumlamalıyız; kişinin “kendi-sevgisi” denen günahı ensesine yerleştirilmiş ve ona, onun hükmü altında kalmanın imkânsız olduğunu göstererek, onu Keduşa’dan ayırsa bile, kişi gene de gördüğü resmin gerçek olduğunu söylemelidir.

Ancak “kişi kendisini merhametten esirgememelidir,” o zaman da Yaradan’ın ona merhamet edeceğine, yani ona ihsan etme niteliğini verebileceğine inanmalıdır. Şu gerçektir ki kişi kendi için alma koşulunun hükmünden kendi başına çıkamaz. Ancak Yaradan bakımından, Yaradan kişiye yardım ettiği zaman, tabi ki O, kişiyi bundan çıkarabilir. Bu, şu yazılanın anlamıdır; “Ben Efendinim, senin Tanrınım, senin Tanrın olmak için seni Mısır topraklarından çıkardım.”

9) Baal HaSulam, 57. Mektup

Bu dünyada insanın kendini çaresizlikte görmesinden daha mutlu başka bir durum yoktur. Bu demektir ki, çabalamış ve yapabileceğini düşündüğü her şeyi yapmış fakat bir şifa bulamamıştır. Ancak ondan sonra O’nun yardımı için tüm kalbinden duaya gelir, çünkü şundan emindir ki, kendi çalışması ona yardım etmeyecek.

Kendinde biraz güç hissettiğinde, duası bütün olmaz, çünkü kötü eğilim gelir ve ona şöyle der, “Önce yapabileceğini yap, sonra Yaradan’a layık olursun.”

Bununla ilgili şöyle denir, “Yaradan yüksektir ve bayağı olan görür.” Kişi çalışma için çabalayıp, hayal kırıklığına uğradığında, herkesten daha aşağıda olduğunu bilerek gerçek bayağılığa gelir ve bedeniyle ilgili iyi hiçbir şey yoktur. Bu sırada duası bütün olur ve O’nun cömert elini tutar.

10) Rabaş, Cilt 2, Makale 5, “Çalışmada Erdemlinin İyi Amelleri Nesillerdir”, Ne Demektir?

Yaradan yararına iyi işler yapabilmek için bize güç vermesini O’ndan rica ederiz. Ve eğer O bize yardım etmezse, tüm işlerimiz kendi menfaatimiz için olacaktır, çünkü alma arzumuzun üstesinden gelecek gücümüz yoktur. Bu nedenle bize yardım etsin ki O’nun için çalışabilelim. Bu nedenle bize yardım etmeli. Aksi halde kayboluruz; kendi menfaatimiz için alma arzu içinde kalırız.

11) Baal HaSulam, 52. Mektup

Yaradan’ın dinlemesinin ölçüsü tamamen dua sırasında açığa çıkan özlemin ölçüsüne bağlıdır. Kişi aşırı özlem duyduğunda bilmelidir ki, o sırada Yaradan onu dikkatle dinlemektedir.

Açıkça bunu bildiğinde, ona dikkat kesilen dünyanın Kralı’ndan daha yüce bir öncelik olmadığından, kalbini daha güçlü açar. Bu atalarımızın şu söylediğine benzer: “Yaradan erdemlinin duasının özlemi içindedir” çünkü Yaradan, kişinin O’na yaklaşmasını ve O’na özlem duymasını ister, tıpkı “Yüz yüze bakar gibi, kalp kalbe karşıdır.”

Öyle anlaşılıyor ki, dua ve duanın duyulması birikene ve kişi her şeyi talep edene kadar el ele gider.

DERS 8: SORU ve CEVAP

DERS 9: Tüm Dünyayı Tek Bir Onluya Bağlamak

1) Baal HaSulam, Arvut, Madde 20

Son ıslah ancak, dünyadaki tüm insanların aralarında bağ kurması ve Yaradan’a manevi bir hizmetle bağlanması yoluyla olacaktır, şöyle yazılmıştır: “Ve hükümdar tüm yeryüzünün Kralı olacak, o günde Hükümdar Bir ve O’nun adı Bir olacak”. Metinler de şöyle belirtilir “o günde” ve öncesinde değil.

2) Baal HaSulam, Zohar Kitabı’na Giriş

Dolayısıyla bizim neslimizde ruhların özü en kötü olmasına rağmen -ki zaten bu yüzden şimdiye kadar Kutsallık için seçilemediler- dünyanın Partzuf’unu ve Kelim’e göre ruhların Partzuf’unu tamamlayan onlardır ve çalışma sadece onlar aracılığıyla tamamlanır.

Bunun nedeni artık, NHY’nin Kelim’i tamamlandığında ve tüm Kelim, Roş, Toh, Sof, Partzuf’dayken Roş, Toh, Sof’daki ışığın tamamının şimdi tüm layık olanlara yani tam NRN’ye uzanmasıdır. Dolayısıyla sadece bu rütbede aşağıdaki ruhların tamamlanmasından sonra en üst ışıklar ortaya çıkabilir, daha önce değil.

3) Baal HaSulam, Son Neslin Yazıları

Herkeste, laiklerde bile Tanrı ile birleşme arzusunun kıvılcımları vardır. Bu uyandığında, kişide Tanrı’yı bilme veya O’nu inkâr etme ki ikisi de aynı şeydir, arzusu uyanır. Eğer biri böyle bir insanın arzusunu doyurursa, o kişi her şeyle hemfikir olur.

4) Likutey Moharan No: 141, Madde:5

Herkes demelidir ki: Tüm dünya yalnız benim için yaratıldı (Sanhedrin 37). Bunun sonucu olarak, tüm dünya benim için yaratıldığından onu ıslah etmek yoksunluklarını gidermek ve onun için dua etmek için her an onu gözlemlemeli ve sorgulamalıyım.

5) Baal HaSulam Panim Meirot uMasbirot Kitabina Giriş, 22

Kişi kendi için değil, tüm insanlık için yaşamalı, öyle ki insanlığın her bir parçası, her bir ruh için yaşamalı. Hayatın hayatının ışığını kendisi için değil ama yalnız tüm insanlık için bir kanal olmak için almalı.

6) Maor Eynaim, Yitro

Tüm dünyanın tüm yaratılmış varlıklarının, canlılığını her zaman, Yaradan’dan almak zorunda olduğu bilinir. Bu nedenle, erdemli olan, Yaradan ile tüm dünya arasında bir geçiş ortamı olmalıdır, her şeyi O’na bağlamalı, bir yol yapmalı, bolluk ve canlılık için bir geçiş sağlamalıdır ve aşağıya doğru tüm yaratılanlara doğru akan bir boru hattı oluşturmalıdır. Tüm dünyayı Yaratan’a bağlayan, böylece semayı ve yeri bağlayan odur.

7) Degel Mahaneh Efraim, BeŞalah

Yaradan’a gerçekten hizmet etmek isteyen biri, kendini tüm yaratılanlara dâhil etmeli, kendini tüm ruhlarla birleştirmeli, kendini onlara dâhil etmeli ve onunla birlikte olmalıdır. Yani, kendiniz için sadece, Şehina’yı birleştirmek için gerekli olan şeyleri bırakmalısınız. Bu, yakınlığı ve birçok insanı gerektirir, çünkü ne kadar çok insan Yaradan’a hizmet ederse, Şehina’nın ışığı onlara o kadar çok görünür. Bu sebepten ötürü, kişi kendini, tüm insanlara ve tüm yaratılışa kendini dâhil etmelidir ve her şeyi kendi köklerine, Şehina’nın ıslahına yükseltmelidir.

8) Baal HaSulam, Tek Emir

Bizi Lişma’ya getiren tek emir (Mitzva) şudur; kişi yalnız yaşamını sürdürecek kadar çalışmalı, geri kalan zamanında halk için, ıslah olmanın metodunun dağıtımı için çalışmalıdır.

9) Baal HaSulam, Son Neslin Yazıları

Yaşamın yönü, Yaradan’a bağlanmak bir olmaktır, bu yalnız Yaradan’ı memnun etmek için olmalıdır. Halkın O’nunla bir olmaya layık hale gelmesini sağlamaktır.

10) Baal HaSulam, Kabala Öğretisi ve Özü

Gerçeğin ilminin ifşasına izin verilen böyle bir nesilde doğduğum için çok memnunum. Ve şöyle sormalısınız, “İzin verildiğini nereden bileyim?” Şu cevabı veririm, ifşa etmek için izin verildim. Şimdiye kadar, halka açık olarak iştigal etmenin ve her kelimeyi bütünüyle açıklamanın yolları hiç bir bilgeye ifşa olmamıştır… Yaradan’ın bana sonuna kadar verdiği şey budur. Bunun öğreticinin yüceliğine değil, neslin koşuluna bağlı olduğunu kabul ediyoruz. Bu nedenle, ilmi ifşa etme hareketiyle ilgili ödüllendirilmemin neslimden dolayı olduğunu söyledim.

11) Baal HaSulam, “Mesih’in Borazanı”

Bir başka fayda daha var: Arınma için bir önkoşul olduğunu kabul ettik; yani dünyadaki tüm halklar yaratılışın kanunlarını bilecekler; tıpkı şöyle yazıldığı gibi: “…ve topraklar bilgi ile dolacak.” Firavun’un da gerçek Yaradan ve O’nun yasalarını tanıyacağı ve onların ayrılmasına izin vereceği bir ön koşulun olduğu Mısır’dan sürgün örneğindeki gibi…

Bu nedenle her halkın bir erdemliye tutunacağı ve onun, kutsal topraklara götüreceği yazılmıştır. Kendilerinin ayrılması yeterli değildi. Tüm insanların nereden böyle bir arzu ve fikir ile geldiğini anlamalısınız. Bunun gerçek ilmin dağıtımı vasıtasıyla olduğunu bilin; öyle ki onlar gerçeği ve gerçeklerini kesinlikle görecekler.

Dağıtımın kitlelere yapılmasına “Şofar” denir. Tıpkı sesi büyük mesafe kat eden Şofar gibi, ilmin yankısı tüm dünyaya yayılacak; öyle ki insanlar duyacak ve erdemli bir halkta, kutsi bir ilim olduğunu kabul edecekler.

12) Baal HaSulam, Ortak Sorumluluk, Arvut, 20

Şu İsrail ulusuna kalmıştır; Tora ve Mitzvot çalışarak kendisini ve tüm dünyayı başkalarını sevme işini üstlenmeye yeterlilik kazandırmak ki bu yaratışın amacına çıkan merdivendir, ki bu Yaradan ile Dvekut’tur.

13) Baal HaSulam, Yaradan Sevgisi Ve Yaratılan Sevgisi

İsrail ulusu bir “geçiştir.” Bunun anlamı, Tora’ya uyarak İsrail kendisini arındırdığı ölçüde bu güçlerini geri kalan uluslara geçirirler. Ve diğer uluslar da kendilerini erdemlerine göre yargıladıkları zaman, Mesih ortaya çıkacaktır. Çünkü Mesih’in rolü yalnız, O’nunla bir olma nihai amacında İsrail’i yetkinleştirmek değil, ama tüm uluslara Tanrı’nın yolunu öğretmektir, ayette yazıldığı gibi, “Tüm uluslar O’na doğru akacaktır.”

Telif Hakkı © 1996 - 2015 Bnei Baruh. Tüm hakları saklıdır.
Bu sitede sunulan tüm materyal, Bnei Baruh Kabala Eğitim ve Araştırma Enstitüsü tarafından dünyanın ıslahı ve hayatın iyileştirilmesi amacı ile sunulmaktadır.
Bu nedenle, içeriği değiştirilmediği ve kaynağına gönderme yapıldığı takdirde, tüm materyalin kullanımına ve dağıtımına izin verilmiştir.
18 - 0,078