e-posta ile Paylaş

GÖNDER

Kabala İlmi, dünyadaki tüm ilimleri kapsar.
Baal HaSulam “Özgürlük”
“Bu ilim, gizliliğin sonunda çocuklara bile ifşa olacaktır.”
Baal HaSulam “Kabala Öğretisi ve Özü”
Son neslin günleri yaklaştığında, çocuklar bile, kurtuluşu ve sonu bilip, bu ilmin sırlarını bulacaklardır.
Sulam’ın Önsözü ile Zohar Kitabı
“Ben’i arayanlar, Ben’i bulacaklar” ve yazdığı gibi , “Aradım ve bulamadım, buna inanmayın.”
Baal HaSulam “On Sefirot Çalışmasına Giriş”
MENÜ

KABALA KÜTÜPHANESİ

Ana Sayfa > Sabah Dersi Materyalleri > Kabala Kütüphanesi > Sabah Dersi 2021 > Sabah Dersi Materyali – Her Şey Duanın Gücüyle Elde Edilir – 18 Eylül

Sabah Dersi Materyali – Her Şey Duanın Gücüyle Elde Edilir – 18 Eylül

1) Baal HaSulam, 57. Mektup

Küçük veya büyük her şey sadece duayla edinilir. Yapmaya mecbur olduğumuz tüm çaba ve çalışma sadece gücümüzün eksikliğini ve bayağılığımızı—özümüzde hiçbir şey için uygun olmadığımızı— keşfetmektir, ancak bundan sonra O’nun huzurunda kalpten gelen duamızı haykırırız.

Bununla ilgili çelişkiye düşeriz, “Eğer hiçbir şey için uygun olmadığıma karar verebiliyorsam, neden bu kadar çaba ve uğraş?” Ancak, şu doğal bir yasadır ki, tecrübeliden daha bilgesi yoktur ve kişi yapabileceğini yapmaya çalışmadan önce gerçek bayağılığa erişme becerisini gösteremez.

Bu sebeple, Keduşa ve arınmışlık için emek sarf etmeliyiz, şöyle yazıldığı gibi, “Kendi gücünle yapabildiğin şeyi yap,” ve bunun gerçek ve değerli olduğunu anla.

Bu gerçeği sana güçsüzleşmemen ve af dilemekten vazgeçmemen için ifşa etmedim. Çabanın ölçüsü tam olduğu zaman hiçbir şey görmesen bile bu dua zamanıdır. Fakat o ana kadar atalarımıza inan: “Çaba harcamadım ve buldum, inanma.”

Çaban tam olduğunda duan da tam olacak ve Yaradan cömertçe bunu sana verecek tıpkı atalarımızın bize söylediği gibi, “Çaba sarf ettim ve buldum, inan,” çünkü kişi bundan önce duaya uygun olduğundan, Yaradan duasını duyar.

2) Rabaş, Makale 5, “Çalışmada Erdemlinin İyi İşleri Nesillerdir, Nedir?” (1991)

Yaradan’dan, tüm eylemlerimizi O’nun için, yani Yaradan rızası için gerçekleştirebilmemiz için bize güç vermesini isteriz. Aksi takdirde, bize yardım etmezse, tüm eylemlerimiz sadece kendi yararımıza olacaktır. Yani, “aksi takdirde” sözünün anlamı: “Bize yardım etmezsen, tüm eylemlerimiz yalnızca kendimiz için, kendi yararımız için olacak, çünkü alma arzumuzun üstesinden gelmeye gücümüz yok.” Bu nedenle, “Senin için çalışabilmemize yardımcı ol! Bu nedenle, bize yardım etmelisin”. Buna “Kendi rızan için yap” denir, yani, bize ihsan etme arzusunun gücünü ver. Aksi takdirde mahvoluruz.

3) Rabaş, Makale 24, Çalışmada Üç Zaman (1984)

Dua kalpteki çalışmadır. Bu demektir ki, insanın kalbinin kökü alma arzusu olduğundan ve bunun zıttına ihtiyaç duyduğundan, bunu tersine çevirmek için çok çalışması gerekir.

Dolayısıyla doğasından çıkmak için Yaradan’a dua etmelidir. Buna “mucize” denir ve sadece Yaradan mucize yaratabilir. Bu demektir ki, insanın kendini sevmeden çıkması mucizevi bir şeydir.

4) Rabaş, Makale 12, Bu Kandiller Kutsaldır (1991)

En önemlisi duadır. Şöyle ki, kişi mantık ötesi gitmekte ona yardım etmesi için Yaradan’a dua etmelidir, bunun anlamı şudur, kişinin çalışması sanki Keduşa’nın mantığı ile ödüllenmişçesine mutluluk içinde olmalıdır ve o zaman ne kadar da mutlu olacaktır. Benzer olarak, Yaradan’dan ona bu gücü vermesini talep etmelidir ki böylece bedeni mantığının ötesinde ilerleyebilsin. Başka bir deyişle her ne kadar beden ihsan etmek için çalışmaya razı olmasa da kişi, Yaradan’dan, yüce bir Kral’a hizmet eden birine yakışacak şekilde, mutluluk içinde çalışabilmeyi ister. Yaradan’dan, böylece memnuniyetle çalışması için, ona Yaradan’ın yüceliğini göstermesini istemez. Aksine Yaradan’dan mantık ötesi çalışmanın içinde ona sevinç duymayı vermesini ister, şöyle ki halen mantığa sahipmiş gibi olmak önemlidir.

5) Rabaş, Makale 4, Çalışmada Suyun Taşması Nedir? (1989)

Kişi Yaradan’a dua etmelidir, böylece çalışmaya gözleri kapalı girebilir, hiçbir şeye ihtiyaç duymaz ve bedeninin buna direnmesine rağmen, her şeyi Yaradan hatırına yapabilir. Şöyle ki, kişi, Yaradan’a, kendisine nasıl yardım etmesi gerektiğini söylemez. Aksine, kendisine boyun eğdirip, Yaradan’ın önünde kendini, koşulsuz olarak iptal etmelidir. Ama bedeninin üstesinden gelemez, Yaradan’dan kötü eğilimine karşı savaşını kazanması için ona yardım etmesini ister, zira kendi aşağılık durumunun farkındadır.

6) Baal HaSulam, Şamati 5- Lişma Yukarı’dan Gelen Bir Uyanıştır ve Neden Aşağıdan Bir Uyanışa İhtiyaç Vardır?

Bilgelerimizin yazdıkları gibi; “Çalışmayı tamamlamak senin işin değil ve bu işte tembellik yapmakta da özgür değilsin.” Bu şu demektir ki, kişi aşağıdan bir uyanış sağlamalıdır, zira bu bir dua olarak algılanır.

Dua bir ihtiyaç olarak sayılır ve bir ihtiyaç olmaz ise doyum da olmaz. Dolayısıyla kişinin Lişma’ya ihtiyacı olunca, doyumu Yukarı’dan gelir, yani kişi ihtiyacını karşılayacak şeyi alır. Şöyle ki kişinin çalışması Yaratan’dan Lişma’yı alabilmesi için sadece bir eksiklik ve Kli (Kab) oluşturması için gereklidir. Ancak, kişi asla bu eksikliğin karşılığını kendisi dolduramaz, doğrusu bu Yaratan’dan bir armağandır.

7) Baal HaSulam, Şamati 5- Lişma Yukarı’dan Gelen Bir Uyanıştır ve Neden Aşağıdan Bir Uyanışa İhtiyaç Vardır?

Ancak, dua bütün olmalıdır, kalbin derinliğinden. Şöyle ki kişi yüzde yüz bilir ki kendisine dünyada Yaratan’dan başka hiç kimse yardımcı olamaz.

Peki, kişi, Yaratan’dan başka hiç kimsenin yardımcı olamayacağını nasıl bilebilir? Kişi bunu ancak elindeki tüm gücü harcadıktan sonra kendisine hiçbir şeyin yardımcı olmadığını görünce anlayabilir. Dolayısıyla, “Yaradan adına” koşulunu edinmek için kişi dünyada elinden mümkün olduğunca gelecek her şeyi yapmalıdır. O zaman kişi tüm kalbiyle dua edebilir ve Yaratan duasını duyar.

8) Rabaş, Makale 18, Çalışmada, “Sayılanda Hiçbir Kutsama Yoktur,” Ne Demektir?

Her gün Yaradan’a gözlerini açması ve böylece O’nun yüceliğini ve önemini görebilmesi için dua etmek, kişiye kalmıştır ki böylece ihsan etmek için çalışacak gücü olacaktır.

Burada iki muhakeme vardır: 1) Yaradan’ına memnuniyet ihsan etmek için arzusu olması, ki bu kişinin tek özlemi olacaktır, 2) eylemleri, her şeyi Yaradan’ı memnun etmek için yapma arzusu getirmesi, amacıyla yapmak. Başka bir deyişle, ışık ve Kli elde etmek için yoğun bir şekilde çalışıp çabalamalıdır. Işık demek, gün buyunca Yaradan’a memnuniyet vermek için özlem duyacağı bir arzuyu Yaradan’ın kişiye vermesi demektir. Kli bir arzudur, yani kişi Yaradan’a ihsan etmek istemektedir. Bu ikisini Yaradan’dan almalıdır, yani hem ışığı hem de Kli’yi.

9) Baal HaSulam, 34. Mektup

Kralın sarayına girmeden önce bu alışverişi öğrenmek zorundayız yani Yaradan’dan arzuyu alana kadar gücümüzü toplamayı ve demirden bir sütun gibi durmayı, şöyle yazıldığı gibi, “Durup, dinlenme.” Yaradan sessiz kalmış gibi görünse de sen sessiz kalmayı aklından bile geçirme. “Durup, dinlenme.” Yaradan’ın sessizlikle amaçladığı şey, hiçbir kusur olmadığında sana kralın sarayında durma gücünü vermektir. Bu nedenle, “O’na rahat verme.”

10) Baal HaSulam, 34. Mektup

Davamız için acele etmeli, kapıyı çala çala, yorulmadan, sonu gelmeyen bir şekilde çalışmalıyız, O, cevap vermese bile zayıf düşmemeliyiz. İnanıyoruz ki, O bizim dualarımızı duyar ve bizi bekler, “Tanrı’nın eli kısa olmayacak,” olduğundan, bereketi almak için Kelim (kaplar) sahibi olduğumuzda, bir defada her bir duamız için cevap alırız

11) Rabaş, Makale 29, “Kederin Ölçüsü Neyse Ödülün Ölçüsü de Odur,” Ne Demektir?

“Kli olamadan ışık olmaz, eksiklik olmadan dolum olmaz,” kişi önce bu eksikliği edinmelidir. Şöyle ki, “ihsan etme arzusu” denen Kli’den yoksun olduğunu hissetmelidir. Bu nedenle kişi, ihsan etme arzusunun olmamasına neyin sebep olduğu üzerine içsel çalışma yapmalıdır.

Kişi kaybının ölçüsü kadar acı ve keder hisseder. Gerçek eksikliği olduğu zaman, yani, Yaradan uğruna çalışabilmek için gücü olmadığından bunun için, Yaradan’a kalbinin derinliğinden dua edebildiği zaman, yani gerçek bir yoksunluğu, Kli’si olduğu zaman, bu duasının karşılık görmesinin ve yukarıdan yardım almasının zamanıdır. Bilgelerimizin dediği üzere, “Arınmaya gelene yardım edilir.”

12) Rabaş, Makale 22, Kadın Gebe Kaldığı Zaman (1986)

Ihsan etme arzusundan yoksun olduğumuzu, bu eksikliği edinmenin tek yolunun, eksiklikle insan arasındaki ‘geçiş alanın’ dua olduğunu anlayabiliriz. Yani, kişi Yaradan’dan kendisinde olmayan, eksikliğini hissetmediği bir şeyi ona vermesi için dua eder. Dolayısıyla, ‘eksiklik’ olarak adlandırılan Kli, duygusal açıdan bir eksikliktir; yani kişi, bunun eksikliğini duymaz ve dua Yaradan’ın onun eksiğini doldurması demek olan, ışığı vermesi içindir. Bundan dolayı, dolum bir eksikliktir. Böylece kişinin, Yaradan’ın ona bir eksiklik vermesi için dua etmekten başka bir seçeneği yoktur. Kli’yi, ışığa bağlayan şey de budur.

13) Rabaş, Makale 37, Kişiye Kim Tanıklık Eder (1985)

Kişi, Tora’nın her eylemini ve Mitzvot’u, kendisini ihsan etme amacına getirmek üzere uygulamalıdır. Sonrasında, kişi, ihsan etmekle ne kadar meşgul olması gerektiğine dair tam bir anlayışa sahip olduğu ve bu güce sahip olmadığı için acı ve ızdırap hissettiği zaman, kişinin zaten dua edecek bir şeye sahip olduğu, kalpteki çalışma için bir yeri olduğu düşünülür, çünkü kalp, neye ihtiyacı olduğunu hisseder.

Böyle bir duaya, duanın cevabı gelir. Bu demektir ki kişiye bu güç, ihsan etmeyi amaçlayabilsin diye yukarıdan verilmiştir, çünkü o zaman kişi, ışığa ve Kli’ye sahip olacaktır. Ancak, eğer gösterdiği tüm çabalardan sonra, kişi yine de ihsan edememenin eksikliğini, acı ve ızdırap olarak hissetmiyorsa, ne yapabilir? Çözüm, Yaradan’dan ona “hissetmemekten dolayı eksiklik” denen Kli’yi vermesini istemektir ve ihsan edememekten dolayı hiç acı duymuyorsa, kişi bilinçsizdir.

14) Rabaş, Makale 25, Çalışmada Baştaki Ağırlık Nedir (1987)

Kişi birincil hedefinin Yaradan’la Dvekut’la (bütünleşme) ödüllendirilmek olması gerektiğini anlar. Mantık, buna itiraz ettiğinden kişi mantığına karşı gelmek zorundadır ve bu çok zor bir çalışmadır.

Kişi Yaradan’dan bütün organlarının itiraz edeceği bir şeyleri ona vermesini istediği için, Yaradan’a ettiği her bir dua, özel bir çalışmadır. Bu nedenle duaya ‘kalpteki çalışma’ denir, yani kişi ona tam tersini söyleyen aklına ve zihnine karşı gitmek ister.

Bu nedenle buna ‘beyindeki çalışma’ denmez, zira beyin çalışması demek, kişi bir şeyleri aklı ve mantığı ile anlamaya çaba gösteriyor demektir. Ama burada kişi, Yaradan’a bilme koşulunda hizmet etmemiz gerektiğini mantığı ile anlamak istemez. Tam tersine Yaradan’a özellikle mantık ötesi inanç ile hizmet etmek ister. Bu nedenle duaya ‘kalpteki çalışma’ denir.

15) Baal HaSulam, Şamati 19- “Manevi Çalışmada Yaradan Bedenlerden Nefret eder” Ne Demektir?

Kişi manevi çalışmasında alma arzusunun engellerinin kendisine yukarıdan geldiğine inanmalıdır. Kişiye alma arzusunu keşfetmesi için yukarıdan güç verilir. Çünkü tam olarak alma arzusu uyandığı zaman onun çalışması için yer vardır.

Böylece alma arzusunu ihsan etmeye çevirmesine yardım etmesi için kişinin Yaradan ile yakın teması olur. Ve kişi bunun, kişinin O’na duasından Yaradan’ın memnuniyeti ölçüsünde onu yanına, form eşitliği, alma arzusunun ihsan etmek için almak üzere iptal edilmesi denen Dvekut’a (bağa), çektiğine inanmalıdır. Yaradan bunun hakkında der ki: “Oğullarım beni yendi.” Bu ben size alma arzusunu verdim ve siz benden bunun yerine ihsan etme arzusunu talep ettiniz demektir.

16) Rabaş, Makale 37, Çalışmada Tora Nedir ve Tora’nın Yasası Nedir? (1991)

Kişi her şeyi, kendi menfaati için değil, Yaradan uğruna yapmak istediği zaman, beden tüm gücüyle karşı koyar ve itiraz eder, “Beni ve benim etki alanımı neden öldürüyorsun? Kendin için değil yalnız Yaradan uğruna çalışmak için bana geliyorsun, bu alma arzusunu her şeyde sıfırlamak demek. Sen bana, bilgelerimizin “Tora yalnız kendini onda öldürende olur, yani kendi-menfaatinin etki alanını tamamen öldüren ve yalnız Yaradan yararına önem verende. Ve bundan önce kişi Tora ile ödüllenemez,” dediğini söylemiştin. Ancak insan bunun gerçekçi olmadığını görür, doğaya karşı çıkacak gücü yoktur.

O zaman, başka çaresi kalmadığı için Yaradan’a döner ve der ki, “Ben öyle bir koşula geldim ki yalnız Sen bana yardım edebilirsin, yoksa ben kaybolurum.” Benim hiçbir zaman alma arzusunun üstesinden gelecek gücüm olamaz, çünkü bu benim doğam. Yalnız Yaradan başka bir doğa verebilir.

17) Rabaş, 65. Mektup

Kişi, Yaradan’ın kendisine O’nun önünde tamamen kendini feshetme arzusu vermesini istediğine karar vermelidir, yani kendi yetkisi altında herhangi bir arzu bırakmayacak ve içindeki tüm arzular sadece Yaradan’a ihtişam vermek için olacaktır.

Bir kez tam iptale karar verdiğinde, Yaradan’dan bunu başarması için yardım ister. Bu demektir ki, aklı ve arzusu Yaradan önünde iptal olmaya hemfikir olmasa da, Yaradan’a O’nun önünde iptal olmak için dua etmelidir. Buna “tam dua” denir, yani kendisi için bir şey istemeden Yaradan’ın ona tam bir arzu vermesini ister ve daima erdemlik içinde kalmak için Yaradan’a yakarır.

18) Baal HaSulam, Şamati 5- Lişma Yukarı’dan Gelen Bir Uyanıştır ve Neden Aşağıdan Bir Uyanışa İhtiyaç Vardır?

Kişi bilmelidir ki Lişma edinmek için çaba sarf ederken, sadece tümüyle ihsan etmek için çalışmayı üstlenmelidir, yani sadece ihsan etmek için ve hiç bir şey almama koşuluyla. Kişi ancak o zaman organlarının bu fikre karşı olduğunu görebilir.

Bu koşuldan kişi berrak bir bilince ulaşabilir ve şikâyetini Yaratan’a aktarabilir ki Yaratan kendisine yardım etsin ve yardımıyla bedeni sadece Yaratan adına koşulsuz çalışma koşuluna gelebilsin, zira görür ki kendisi bedenini tümüyle Yaratan’a karşı ilga edememektedir. Böylelikle kişi bedeninin bu koşul altında Yaratan için çalışmaya razı olacağını ümit etmekten vazgeçer, o zaman bu dua kalbinin derinliklerinden olabilir ve böyle bir dua kabul görür.

19) Baal Hasulam, Şamati 122- Şulhan Aruh’ta Yazılanların Anlaşılması

Tamamen ihsan etme formunda çalıştığında, kişinin tüm kendine haz verme düşünceleri iptal olur. Böylece kişi söylediği şeyi hissetmeye başlar, söylediği duanın kabul edilmemesinden kalbi korkabilir; onun kendisi için hiçbir arzusu kalmaması işte budur.

Ve kendine haz vermekle ilgili bir durum ortaya çıkar; burada kişi bu dünyanın tüm zevklerinden, bütün insanlardan, arkadaşlarından, ailesinden, maldan mülkten vazgeçmiş gibi görünür ve orada vahşi hayvanlardan başka bir şey olmayan çöle çekilir, hiç kimsenin onu tanımadığı ve varlığını bilmediği bir yere. Ona tüm dünyasını birden kaybediyormuş gibi gelir, hayat ve canlılık dolu bir dünyayı kaybettiğini hisseder ve bu dünyadan ölüp gitmeyi üstlenir. Bu görünümü deneyimlediğinde sanki intihar ediyormuş gibi hisseder.

Bazen, bu durumunu kafasında canlandırması için Sitra Ahra, tüm karanlık renklerle ona yardım eder. Sonra beden bu duayı reddeder, böyle bir durumda, kendisi bu duanın kabul edilmesini istemediği için kişinin duası kabul edilemez.

Bu sebeple de duaya hazırlık yapması, sözü ve kalbi birmiş gibi kişinin kendisini duaya alıştırması zorunludur.

20) Meşivat Nefeş  Madde 40

Bilgelerimiz, “İnsanın eğilimi onu her gün yener” demişlerdir. Yaradan’ın yardımı olmasaydı, üstesinden gelemezdi.” Buna mukabil, insan her seferinde yeniden güçlenmeyi taahhüt etmeli ve bu savaştan geri çekilmemeli, hiçbir koşulda umutsuzluğa kapılmamalıdır.

Çünkü bu savaşta kişi, kesinlikle kimin galip olduğunu hissedip bilemez, çünkü bu savaş çok uzundur ve sürgün uzar. Herkes katlanması gerekene katlanır, silahlarımıza tutunduğumuz sürece ve bizim temel silahımız duadır ve Tanrı korusun bu savaşta ümitsizliğe düşmediğimiz sürece ve bu silaha sarıldıkça, kesinlikle galip geliriz. Çünkü kişi kendini dua ile güçlendirdiği ve Yaradan’a seslendiği zaman, kesinlikle bu savaşı kazanacaktır, zira galip gelmek için en önemlisi budur.

21) Rabaş, Makale 4, Çalışmada Yardım Almak ve Affedilmek İçin Dua Etmek Nedir? (1988)

İnsanın günahı Yaradan’dan yardım istememesidir. Yardım istemiş olsaydı kesinlikle Yaradan’dan yardım alırdı. Ancak eğer kişi yardım istediğini ama Yaradan’ın kendisine yardım etmediğini söylerse, buna kişinin Yaradan’ın her ağzın duasını duyduğuna inanması gerektiği cevabı gelir; şöyle yazıldığı gibi, ‘Çünkü Sen her ağzın duasını duyarsın.’ Eğer kişi gerçekten inanırsa duası tamamlanmış olur ve kişi tüm kalbiyle Yaradan’ın kendisine yardım edeceğini özlediğinde, Yaradan tam bir dua duyar.

Ancak duası daima dudaklarında değilse, yani Yaradan’ın ona yardım edebileceğine ve O’ndan talepte bulunan herkesi Yaradan’ın duyduğuna, büyük küçük herkesin O’nun önünde eşit olduğuna, yani herkesi cevaplayacağına gerçekten inancı yoksa bu durumda duası tam değildir.

22) Rabaş, Makale 23, Çalışmada, “Eğer Acı Baharatı Yutarsa, Kişi Çalışmadan Çıkamaz” Ne Demektir? (1989)

Ancak, ona yalnız Yaradan’ın yardım edebileceğinin farkına vardığı, gerçek çarenin yalnız dua etmek olduğunu anladığı zaman bile, beden gelir ve ona der ki “Baksana şimdiye kadar ne çok dua ettin, ama yukarıdan hiçbirine cevap almadın. Bu yüzden ne diye Yaradan sana yardım etsin diye dua etmeye uğraşırsın ki? Görüyorsun yukarıdan sana yardım gelmiyor.” O zaman kişi dua edemez. Bu durumda bir kere daha inanç yoluyla bunun üstesinden gelmeli ve Yaradan’ın her ağzın duasını duyduğuna inanmalıyız. Ve kişinin nitelikli veya iyi olup olmadığı önemli değildir. Doğrusu şudur; aklı ona defalarca dua ettiğini ama yukarıdan hala hiç cevap almadığını, bir kere daha dua etmesinin nedensiz olduğunu gösterse bile, bu durumun üstesinden gelip mantık ötesi inanca gelmeli ve Yaradan’a dua etmelidir. Bu da üstesinden gelmeyi, yani aklın ötesinde çaba göstermeyi ve Yaradan’ın onun kendi görüşünü aşmasına ve dua etmesine yardım etmesi için dua etmeyi gerektirir.

23) Rabaş, Makale 10, Duaya Dair (1986)

Kişi, ihsan etme kaplarını kendi başına elde edemeyeceğini öğrenmeden önce, Yaradan’dan onları vermesini istemez. Dolayısıyla kişinin, Yaradan’ın onun duasını yanıtlaması için gerçek bir arzusu yoktur.

Bu nedenle kişi, kendi başına ihsan etme kaplarını elde etmeye çalışmalıdır ve elde etmeksizin ortaya koyduğu tüm çalışmasından sonra kalbin derinliklerinden gelen gerçek bir dua başlar. O zaman yukarıdan yardım alabilir, bilgelerimizin şöyle söylediği gibi “Arınmaya gelene yardım edilir.”

Ama bu dua, doğamıza zıt olduğundan ve insan kendine-sevgi denen alma arzusuyla yaratıldığından, bütün organları bu arzuya karşı çıkarken ihsan etme gücünü ona vermesi için Yaradan’a nasıl dua edebilir? Bu nedenle bu çalışmaya “dua” denir yani kişi, ona ihsan etme gücünü vermesi ve insanın alma gücünü iptal etmesi için, Yaradan’a dua edebilmek için büyük bir çaba sarf etmelidir.

24) Rabaş, Makale 19, Firavun’a Doğru Gel-1 (1985)

Dikkat etmeli […] ve olası en kötü koşullarda inançlı olmalı ve mücadeleden kaçmamalıyız. Aksine Yaradan’ın daima yardım edeceğine ve ister küçük, isterse büyük bir yardım olsun daima vereceğine güvenmeliyiz.

Gerçekte, insanların geri kalanından daha kötü olduğu için, Yaradan’ın kendisine çok fazla yardım etmesine ihtiyacı olduğunu anlayan kişi, duasının cevaplanması için daha uygundur, şöyle yazıldığı gibi, ‘Yaradan, kalbi kırık olana yakındır ve ezilmiş ruhu kurtarır’.

25) Rabaş, Makale 34, Çalışmada, Onların Meyvelerini Bu dünyada Yemek ve Depozitinin Sonraki Dünyaya Kalması, Nedir? (1991)

Yalnızca, bu mücadeleden kaçmak isteyen ama gidecek başka bir yerleri olmayanlar zira başka hiçbir şeyde tatmin bulamayanlar, işte bu kişiler çalışmadan ayrılmazlar. Çıkışları ve inişleri olmasına rağmen ümitsizliğe düşmezler. Yazıldığı üzere, İsrail çocukları çalışmaktan iç çektiler, yüksek sesle ağladılar ve onların yakarışı Yaradan’a yükseldi. Bunun anlamı şudur; Çalışma yüzünden ağlayıp yakardılar, çünkü çalışmada Yaradan’ı memnuniyet ihsan edebilecek ve Mısır’dan çıkacak yani “alma arzusunun kontrolünden çıkıp ihsan etmeye girecek” kadar ilerlemediler.   İşte o zaman Mısır’dan çıkışla ödüllendirildiler. Çalışmada buna, “alma arzusunun kontrolünden çıkıp, ihsan etme çalışmasına girmek,” denir.

26) Rabaş, Makale 38, Çalışmada “Kutsama Kabı Dolu Olmalıdır” Nedir?

Kişi Yaradan’ın duasını duyacağına ve bu durumda hissettiği her şeyin kendi yararı için olduğuna inanmak zorundadır. Ancak bu yalnız mantık ötesindedir, yani mantığı ona “Tüm bu hesap kitaptan sonra görüyorsun ki hiçbir şeyin sana faydası olmadı,” demesine rağmen kişi buna mantık ötesinde inanmalıdır. Yani Yaradan’ın onu alma arzusundan kurtaracağına ve karşılığında ihsan etme arzusu vereceğine inanmalıdır.

27) Baal HaSulam, Şamati 209- Duada Üç Koşul

Duada üç koşul vardır:

  1. Çağdaşlarının hepsinden daha kötü durumda olmasına rağmen, O’nun kurtarabileceğine inanmak; onu kurtarmakta “Efendi’nin eli kısa mı kalacaktır” ki. Aksi takdirde, “Ev Sahibi kendi kaplarını koruyamaz ” ki.
  2. O artık yapabileceği her şeyi zaten yapmıştır, daha fazla çareye sahip değildir ve de durumu için şifa görmemiştir.
  3. Eğer O, yardım etmezse, ölmesi hayatta olmasından daha iyi olacaktır. Dua kalpteki kayıptır. Daha fazla kaybettiğinde, duasının ölçüsü de artar. Açıkçası, lüksten yoksun biri, ölüme mahkûm edilmiş biriyle aynı değildir, eksik olan sadece infazdır ve o zaten demir zincirlerle bağlıdır ve hayatının bağışlanması için ayakta durur ve yalvarır. Kesinlikle dinlenmeyecek, uyumayacak ya da hayatı için dua etmekten bir an bile ayrılmayacaktır.

28) Baal HaSulam, Şamati 20- Lişma (O’nun Adı İçin)

Kisi, dua olmadan bunun edinilemeyeceğini önceden bilmiyorsa, bu dua gerçek bir dua olmaz.

Böylelikle, Lişma’yı edinmek için kişinin yaptığı eylemler ve iyileştirmeler, kişinin Lişma edinme arzusu için, gereken doğru kabı yaratır. Tüm bu eylemler ve iyileştirmelerden sonra, tüm içtenliğiyle dua edebilir, çünkü görecektir ki, hiçbir eyleminin ona bir faydası yoktur. Ancak o zaman kalbinin derinliklerinden, içten şekilde dua edebilir ve sonra Yaradan onun dualarını duyar ve ona Lişma hediyesini verir.

29) Rabaş, Makale 38, Çalışmada, “Kutsama Kabı Dolu Olmalıdır,” Nedir? (1990)

Kişi, halen yukarıdan yardım alacağı yere yakın duruyorsa ve “yakın”, ihsan etme arzusu anlamına gelen Kli [kap] ‘nın kendisinden çok uzakta olduğu anlamına geliyorsa, o zaman yalnızca Yaradan onu kurtarabilir. Baal HaSulam’ın dediği gibi, bu insanın çalışmasındaki en önemli noktadır, çünkü o zaman Yaradan’la yakın teması vardır çünkü Yaradan’ın kendisinden başka hiçbir şeyin ona yardım edemeyeceğini yüzde yüz görür.

30) Baal HaSulam, 57. Mektup

Bu dünyada insanın kendini çaresizlikte görmesinden daha mutlu başka bir durum yoktur. Bu demektir ki, çabalamış ve yapabileceğini düşündüğü her şeyi yapmış fakat bir şifa bulamamıştır. Ancak ondan sonra O’nun yardımı için tüm kalbinden duaya gelir, çünkü şundan emindir ki, kendi çalışması ona yardım etmeyecek.

Kendinde biraz güç hissettiğinde, duası bütün olmaz, çünkü kötü eğilim gelir ve ona şöyle der, “Önce yapabileceğini yap, sonra Yaradan’a layık olursun.”

Bununla ilgili şöyle denir, “Yaradan yüksektir ve bayağı olan görür.” Kişi çalışma için çabalayıp, hayal kırıklığına uğradığında, herkesten daha aşağıda olduğunu bilerek gerçek bayağılığa gelir ve bedeniyle ilgili iyi hiçbir şey yoktur. Bu sırada duası bütün olur ve O’nun cömert elini tutar.

31) Baal HaSulam, 57. Mektup

“İsrail oğulları çalışma nedeniyle iç çekti… ve onların yakarışı yükseldi.” Bu böyledir, çünkü bu sırada çalışmadan dolayı çaresizliğe gelirler. Bu delik bir kovaya su çekmeye çalışan birine benzer. Bütün gün su çeker ama susuzluğunu giderecek bir damla su bulamaz.

Mısır’daki İsrail oğulları da böyledir: Atalarımızın dediği gibi, inşa ettikleri her şeyi toprak yutar.

Benzer şekilde, O’nun sevgisiyle ödüllendirilen kişinin tüm çalışması sanki ertesi gün tamamen yanacakmış gibi ruhunu her gün arındırmaktır. Her gün ve her an yeniden başlamalıdır, sanki tüm hayatı boyunca hiçbir şey yapmamış gibi.

Sonra, “İsrail oğulları çalışma nedeniyle iç çekti,” çünkü açık olarak görürler ki çalışmalarıyla ürettikleri hiçbir şey için uygun değiller. Bu nedenle, iç çekişleri ve duaları olması gerektiği gibi bütündür ve bu sebeple “Yakarışları yükseldi,” çünkü Yaradan duayı duyar ve O sadece kalpten gelen duayı bekler.

32) Rabaş, Makale 2, Çalışmada, “Ey İsrail, Efendine Tanrına Geri Dön,” Nedir? (1991)

Kişi Yaradan’a dua eder ve der ki, “Bana yardım etmek zorundasın, çünkü ben herkesten daha kötüyüm, zira kalbimi alma arzusunun kontrol ettiğini hissediyorum ve bu yüzden de benim kalbime Keduşa’dan hiçbir şey giremez. Ben lüks bir şey istemiyorum, tek istediğim Yaradan uğruna bir şey yapabilmek ve buna hiçbir şekilde muktedir değilim, bu nedenle yalnız Sen bana yardım edebilirsin.

Bununla şu yazılanı yorumlamalıyız, “Yaradan kalbi kırık olana yakındır.” Bunlar Yaradan’ın yardımını isterler ki böylece kalpleri kırık olmasın, bütün olsun. Bu ancak eğer kişi ihsan etmekle ödüllenirse olabilir. Bu nedenle, kişi Yaradan’dan ona ihsan etme arzusu vermesi için dua eder, zira bu dünyada başka bir şeyden değil, yalnız Yaradan uğruna çalışabilme becerisinden yoksun olduğunu görür. Bu yüzden yalnız Yaradan’a yakın olmayı talep eder, şöyle bir kural vardır, “ölçüsüne göre ölçülür.” Bu nedenle Yaradan onu yakınına getirir. “Yaradan kalbi kırık olana yakındır,” sözlerinin anlamı budur.

33) Rabaş, Makale 6, Güven (1986)

Şöyle demeliyiz; ‘Yaradan her zaman duyar ve insan için en iyi olana göre cevap verir, O’nun bize verdiği işte budur.’ Bu yüzden kişi, bulunduğunu hissettiği safhaların, kendi iyiliği için olduğuna, bunların, Yaradan’ın onun hissetmesini istediği safhalar olduğuna inanmalıdır.

Dolayısıyla sahip olmamız gereken Yaradan’a güven, Yaradan’ın dualarımızı kesinlikle duyduğu ve onlara cevap verdiğidir, ancak bu, bizim anlayışımıza göre değil, Yaradan’ın bize ne verilmesi gerektiğine dair anlayışına göredir. Dolayısıyla güven, öncelikle O’nun herkese yardım ettiğine dair, Yaradan’a güvenmekle ilgilidir, şöyle yazıldığı gibi, ‘Onun merhameti, yaptığı bütün işlerdedir.’ Bu nedenle, bu güven, Yaradan’ın, bizim anlayışımıza göre değil, Yaradan’ın anlayışına göre bize yardım edeceğine dair olmalıdır.

34) Baal HaSulam, 52. Mektup

Bununla ilgili şöyle yazılıdır: Yaradan Kendini sana sunduğunda, “Bulabiliyorken, Yaradan’ı ara.” Sonra sen de O’nu mutlaka ara çünkü önce hareket etmek insanın yoludur. Diğer bir deyişle, Yaradan önce senin O’nu araman için sana kalp verir. Bunu bildiğinde, kral seni çağırdığından kesinlikle talebin ölçüsünde güçlenirsin.

35) Baal HaSulam, 52. Mektup

Bu nedenle şöyle der, “O yakınken O’nu çağır.” Bu demektir ki, Yaradan seni O’na yakınlaştırması için çağırdığında, bil ki O zaten sana yakın çünkü başka türlü O’nu çağırıyor olmazsın. Bu ayrıca şu ayetin anlamıdır, “Onlar çağırmadan, Ben cevap vereceğim,” yani eğer O’nu çağırırsan o zaman bu demektir ki O, senin O’nu çağırman için zaten sana uyandırılış vermiştir.

36) Baal HaSulam, 52. Mektup

Yaradan’ın dinlemesinin ölçüsü tamamen dua sırasında açığa çıkan özlemin ölçüsüne bağlıdır. Kişi aşırı özlem duyduğunda bilmelidir ki, o sırada Yaradan onu dikkatle dinlemektedir.

Açıkça bunu bildiğinde, ona dikkat kesilen dünyanın Kralı’ndan daha yüce bir öncelik olmadığından, kalbini daha güçlü açar. Bu atalarımızın şu söylediğine benzer: “Yaradan erdemlinin duasının özlemi içindedir” çünkü Yaradan, kişinin O’na yaklaşmasını ve O’na özlem duymasını ister, tıpkı “Yüz yüze bakar gibi, kalp kalbe karşıdır.”

Öyle anlaşılıyor ki, dua ve duanın duyulması birikene ve kişi her şeyi talep edene kadar el ele gider.

Telif Hakkı © 1996 - 2015 Bnei Baruh. Tüm hakları saklıdır.
Bu sitede sunulan tüm materyal, Bnei Baruh Kabala Eğitim ve Araştırma Enstitüsü tarafından dünyanın ıslahı ve hayatın iyileştirilmesi amacı ile sunulmaktadır.
Bu nedenle, içeriği değiştirilmediği ve kaynağına gönderme yapıldığı takdirde, tüm materyalin kullanımına ve dağıtımına izin verilmiştir.
19 - 0,090