e-posta ile Paylaş

GÖNDER

Kabala İlmi, dünyadaki tüm ilimleri kapsar.
Baal HaSulam “Özgürlük”
“Bu ilim, gizliliğin sonunda çocuklara bile ifşa olacaktır.”
Baal HaSulam “Kabala Öğretisi ve Özü”
Son neslin günleri yaklaştığında, çocuklar bile, kurtuluşu ve sonu bilip, bu ilmin sırlarını bulacaklardır.
Sulam’ın Önsözü ile Zohar Kitabı
“Ben’i arayanlar, Ben’i bulacaklar” ve yazdığı gibi , “Aradım ve bulamadım, buna inanmayın.”
Baal HaSulam “On Sefirot Çalışmasına Giriş”
MENÜ

KABALA KÜTÜPHANESİ

Ana Sayfa > Baruh Halevi Aşlag (Rabaş) > Kabala Kütüphanesi > Makaleler > Çalışmada Kutsallık ve Saflık Nedir?

Çalışmada Kutsallık ve Saflık Nedir?

 Makale No. 28, 1991

Zohar’da (Kedoshim, Madde 13) şöyle yazılmıştır: “ ‘Çünkü Ben Efendiniz kutsalım’ yazıldığı için Tora’ya ‘kutsal’ denir. Bu üstteki, Kutsal İsim olan Tora’dır. Bu nedenle onunla meşgul olan kişi arınır ve sonra kutsanır; şöyle yazıldığı gibi, ‘Kutsal olacaksınız.’ ‘Kutsaldınız’ demiyor, ‘Kutsal olacaksınız’ diyor, gerçekten de olacaksınız. Yani bu, Tora aracılığıyla kutsal olacağınıza dair bir vaattir.”

Tora sayesinde kutsal olacaksınız ve sonra ‘Bu nedenle, onunla meşgul olan arınır ve kutsanır’ dediğinde ne demek istediğini anlamalıyız. Bu yüzden neden Tora sayesinde kutsal olacağını ve sonra Tora sayesinde arınacağını ve ancak bundan sonra Tora’nın onu Keduşa’ya (kutsallık) getireceğini söyleyerek başladığını anlamalıyız. Kişinin Keduşa’ya muhakkak ulaşacağına dair vaatlerin neler olduğunu yani bunun onu Keduşa’ya getireceğinin kesin olmasının nedenini ve sebebini anlamalıyız.

Bilinir ki, yaratılışın amacı O’nun yarattıklarına iyilik yapma arzusudur. Buna göre, yaratılan varlıklar, haz ve memnuniyeti almalıdırlar. Gerçi Yaradan’ın yaratılanlara vermek istediği haz ve memnuniyetin, hayvanlar için uygun olan haz ve memnuniyetle aynı olmadığını ancak insanlar için uygun olduğunu anlamalıyız. ARİ’nin tüm maddesel hazların, kapların (Nekudim dünyasında olan) kırılması yoluyla, kutsal kıvılcımlar oradan Klipot’a (kabuklar) düştüğünde, oraya düşenlerden kaynaklandığına dair söylediklerine inanmalıyız. Ancak asıl hazlar Keduşa’dadır ve onlar ‘kutsal isimler’ olarak adlandırılır.

Yaratılanların haz ve memnuniyeti alabilmeleri ve hazları alırken utanç duymamaları için üzerlerine bir ıslah yerleştirilmiştir. Bu ıslah, Tzimtzum (kısıtlama) ve üst ışıktaki gizliliktir. Demek ki, kişi ihsan etme amacı olan alma arzusundaki ıslahı almadan önce, üst ışığın ifşası yoktur. Haz ve memnuniyetin tadını almamız gereken yerde, yerine getirdiğimiz Mitzvot’un (emirler/iyi işler) tadını yukarıda bahsi geçen nedenden dolayı alamayız. Böylece hazzı alırken, utanç olmaz çünkü hazzı aldığımızda ihsan etmeye yönelmemiz gerektiğine dair bir ıslah vardır. Aksi takdirde eylemlerde gizlilik ve saklanma vardır.

Bu nedenle Tora ve Mitzvot’u izlemeliyiz ki böylece bizi arındırsın. Saflık, Kelim’in “kir” olarak adlandırılan, kişinin kendisi için alma arzusundan arındırılması anlamına gelir, zira bu, her şeyi ihsan eden Yaradan’la form eşitsizliği içinde olmaktır. Bu nedenle, Kelim’i temizlemeden önce, onların içine iyi bir şey yerleştirmemiz mümkün değildir çünkü kirli bir Kli’ye (kap) yerleştirdiğimiz her şey bozulacaktır.

Bunun için iyi öğüt, “koşer yapmak (Yahudi yasalarına göre yenmeye uygun)” ve “hazırlık” olarak adlandırılan Kelim’imizi (kaplarımızı) arındıracak şeyler almalıyız ki böylece haz ve memnuniyeti alabilelim. Bu nedenle bizlere Zohar’ın “613 tavsiye” dediği yani alma kaplarının kirinden kendimizi nasıl arındıracağımıza dair 613 Mitzvot (emirler/iyi işler) verilmiştir.

Bu, “Zohar Kitabı’na Giriş”te (“Tüm On Dört Emir Ve Onların Yaratılışın Yedi Gününe Nasıl Bölündüğüne Dair Genel Açıklama”, madde 1) yazıldığı gibidir: “Tora’daki Mitzvot’a Pekudin (Aramice teminatlar) ve 613 Eitin (Aramice tavsiyeler) denir. Aralarındaki fark, her şeyde Panim (ön/yüz) ve Ahor (arka/sırt) olmasıdır. Bir şeye hazırlığa Ahor, onun edinimine Panim denir. Benzer şekilde Tora ve Mitzvot’ta ‘Yapacağız’ ve ‘Duyacağız’ vardır. Duymakla ödüllendirilmeden önce ‘O’nun sözünün uygulayıcıları’ olarak Tora ve Mitzvot’u izlerken, Mitzvot’a ‘613 Eitin’ denir ve Ahor olarak kabul edilir. ‘O’nun sözünün sesini duymak’ ile ödüllendirildiğinde, 613 Mitzvot, Pikadon (İbranice teminat) sözünden gelen Pekudin haline gelir.

Onun sözlerini, kişinin haz ve memnuniyeti alabilmesi ve form eşitliği demek olan Dvekut’ta olabilmesine dair sözlerini değerlendirmeliyiz, zira insan kendisi için alma arzusuyla yaratılmıştır ve kendisi için almaktan kendisini arındırmalıdır. Ama bu, doğasına aykırı olduğu için insanın elinde değildir. Bu yüzden, bizlere ‘ihsan etme arzusu’ denen gücü vermesi için O’nun yardımına ihtiyaç duyarız. Peki bu arzuyu nasıl alırız? Bu, Tora sayesinde alınır; bilgelerimizin şöyle dediği gibi, “Yaradan dedi ki, ‘Kötü eğilimi Ben yarattım; Tora’yı da şifası olarak yarattım.’’

Dolayısıyla gerçek şu ki, Tora ve Mitzvot’u izlememizin amacı, Tora ve Mitzvot’un bize saflık getirecek olmasıdır. Buna “613 tavsiye” denir. 613 Eitin iki şeyle, ışık ve “ihtiyaç” denen Kli ile ilgili tavsiyelerdir. Başka bir deyişle bir ihtiyaç olmadıkça bir şeyleri almak imkânsızdır.

Bu nedenle kişi kötüyü hissetmek ve kendisi için alma arzusunun kötü olduğunu anlamak için Tora’yı öğrenmelidir. Bir başka deyişle, kişi, Yaradan’dan ihsan etme arzusunu edinme ihtiyacını ona vermesini istemelidir, zira ihsan etme arzusunu edinmesi gerektiğini anlaması halen bir ihtiyaç olarak kabul edilmez. Daha doğrusu kişi önce ihsan etme arzusuna neden ihtiyaç duyduğunu yani ihsan etme arzusuna sahip olmadığı için ne kaybedeceğini bilmelidir. Bu arzuya sahip olmamaktan dolayı büyük bir kayıp görmüyorsa, Yaradan’dan ona ihsan etme arzusunu vermesini kalbinin derinliklerinden isteyemez.

Üstelik kişi bazen Yaradan’ın kendisine bu arzuyu vermesini istemez. Peki kişi ihtiyaç duyduğundan emin olmadığı bir şey için nasıl dua edebilir? Buna çokta ihtiyacı olmadığının kanıtı, çoğu zaman bu arzunun kendisine verilmesini bile istememesidir. Dolayısıyla kişi bu arzuya olan ihtiyacı hissettirmesi yani Yaradan’ın bu arzuyu vermesine dair özlem duymak için Yaradan’a dua etmelidir zira kişi her zaman bu arzuya olan ihtiyacı anlamaz.

Bununla, tamamlayıcı duada ((Roş Haşana (yılın başlangıcı) ve Yom Kippur (Kefaret Günü) için)) söylenenleri yorumlayabiliriz: ‘Ve halkının, talep etmek için ayağa kalkan İsrail evinin ağzında ol. Onları neyi isteyeceklerine dair bilgilendir.’ Başka bir deyişle, Yaradan onlara Halkının elçilerini vermelidir. Demek ki, her insan kendi başına bir topluluktur ve halkın bir elçisine yani kendisi için dua edecek birine sahiptir. İnsana, ‘Kendi içinde ve kendi başına bir dünya’ dendiği bilinmektedir. Bu nedenle öncelikle Yaradan’dan talep etmesi gereken şeyi göndermesini istemeliyiz yani kişi önce ihsan etme arzusuna olan ihtiyacı hissetmeyi talep etmelidir ve yalnızca Yaradan ona bu ihtiyacı verebilir.

Dolayısıyla çalışmanın başlangıcı, kötülüğün tanınması yani kişinin Yaradan’dan alma arzusunun ne kadar kötü olduğunu hissetmeyi talep etmesidir. Alma arzusunun ‘kötü’ olarak adlandırılmasına dair farkındalığı kişinin hissetmesini yalnızca Yaradan sağlayabilir. Bu, Tora aracılığıyla kişinin kötülüğün farkındalığına varabileceği olarak kabul edilir yani kişi alma arzusunun ne kadar kötü olduğunu anlayabilecek ve o zaman alma arzusunun değiştirilip bunun yerine ona ihsan etme arzusunun verilmesini talep edebilecektir.

Gerçi eğer kişinin bir eksikliği yoksa yani kirli olduğu ve kendisi için alma arzusunun pisliğine batmış olduğu gerçeğinden dolayı acı çekmiyorsa, bu durumda Yaradan’dan ona acı veren diğer arzularını yani hislerinin yokluğunu tatmin etmesini ister. Yaradan’dan kalbinin tüm arzularını yerine getirmesini ister. Kişi, Yaradan’a tüm dileklerinin yerine getirilmesini sözlü olarak söylemese de, daha önceki makalede söylediğimiz gibi, talep kişinin ağzıyla söylediği şey değildir çünkü Yaradan’dan talep edilen şey yalnızca bir eksikliktir ve eksiklik ağızda değil, kalpte fark edilir. Bu nedenle Yaradan’dan talep ettiğimiz şeyi yüksek sesle söylememize gerek olmadığını bilmeliyiz çünkü yalnızca kalpte olan, bir talep olarak kabul edilir. Bu yüzden kişi Yaradan’a “Kalbimin tüm dileklerini yerine getir” demese de kalpteki talep zaten bir istek olarak kabul edilir.

Bu sebeple, kişi bilmelidir ki, Yaradan sadece kişinin kalbinde olanı dikkate alır. O’nun arzusu iyilik yapmak olduğundan, insan haz olmadan yaşayamayacağı için, kişi Keduşa’dan haz alamıyorsa, bedeni, bedensel şehvetten haz almalıdır. Kişi Tora ve Mitzvot’tan haz almaya alıştıysa, o zaman maneviyat için eksiklik hissetmediği düşüş sırasında bu eksikliği edinmek için çalışmalıdır ki böylece maneviyata ihtiyacı olmadığı için acı çeksin. Bu durumda kişi ara sıra Tora ve Mitzvot’tan almaya alıştığı şeyleri tamamlamak için, daha büyük bedensel şehvet ihtiyacı duyar.

Dolayısıyla düşüş sırasında kişi Tora ve Mitzvot’a bağlandığına dair bilinçli olmalıdır ki böylece Tora’nın ışığı onun için parlasın ve onun yokluğunu hissetsin yani Yaradan sevgisine ve korkusuna sahip olmadığı için acı çeksin. Kişinin, Keduşa’dan uzakta olmaktan dolayı kalbinde acı çekmesi için bu duyguyu Tora ve Mitzvot’a bağlanmaktan alabiliriz, böylece bu bizi kişinin neye ihtiyaç duyduğuna dair gerçeği hissetmeye getirecektir. Bu şekilde kişi tamlığa, bütünlüğe ulaşabilecektir. İşte o zaman kişi bu yolla Tora’yı alır ve buna, ihtiyacı yukarıdan yani Tora’nın gücü sayesinde aldı denir. Daha sonra kişi doyum alır, bu da ışık yani ikinci bir doğa olan ihsan etme arzusunun gücüdür. Bu, kişinin burada aldığı ihsan etme arzusuyla saflığı almak olarak kabul edilir, artık ‘Kelim’in arınması’ koşulundadır.

Yukarıdakilere göre, Zohar’ın söylediği, Tora sayesinde kutsal olacaksınız ve sonrasında “Bu nedenle buna bağlanan kişi arınır ve kutsanır.’ ifadesine dair sorduğumuzu yorumlamalıyız Yanıt, Tora’nın şu iki şeyi yapmasıdır: 1) Arındırır yani eksiklik adı verilen Kli’yi verir. 2) Sonrasında Tora kişiye ışık verir.

Bir kişiye “Sana iyi bir şey vereceğim” denildiğinde, ilk olarak iyi bir şeyin ne olduğunun anlatıldığı ve sonra ayrıntıların verildiğine dair bir kural vardır. Bu demektir ki, öncelikle kişiye, “Keduşa ile ödüllendirileceksin” denir ve daha sonra ayrıntılar verilir yani “Keduşa’dan zevk alamazsın çünkü bunun çok önemli bir şey olduğunu bilmelisin. Bu nedenle öncelikle Tora, Keduşa’yı alman için sana Kli’yi vermelidir.” denir. Kişi bu Kli’ye sahip olmadan önce doyum alamaz. Dolayısıyla Tora, Kli’nin yanı sıra ışığı da verir. Ama ilk başta Kli’den değil ışıktan bahsederiz ve sonra Kli hakkında da konuşuruz. Bu nedenle, “Kutsal olacaksınız” yazılmıştır.

Artık sorduğumuz soruyu anlayabiliriz, ‘Kutsal olacağınızın’ garantisi nedir? Çünkü ‘Gerçekten de kutsal olacaksınız’ yani Tora sayesinde kutsal olacaksınız diyor. O’nun arzusu yarattıklarına iyilik yapmak olduğundan, ancak form eşitsizliği nedeniyle Tzimtzum (kısıtlama) ve gizlilik denilen bir ıslah olduğu, ışığın almaya uygun Kelim’e yani ‘saflık’ adı verilen ihsan etme ıslahına sahip olan Kelim’e sahip olmadan önce aşağıdakilere parlamadığı şeklinde yorumlamalıyız zira Tora sayesinde onlar arındırıldılar; bilgelerimizin şöyle söylediği gibi: “Kötü eğilimi Ben yarattım; Tora’yı da şifa olarak yarattım.” Dolayısıyla Kelim, Tora aracılığıyla arındırılır çünkü “İçindeki ışık onu ıslah eder.”

Bu nedenle, eğer saf Kelim’e sahip iseler, kesinlikle ışıkla ödüllendirilirler ve bu ışığa ‘Keduşa’ denir. Işıkta eksiklik yoktur yalnızca Kelim eksiktir. O yüzden saflığa Kli yani ihsan etmek için almanın ıslahı denir ve Kelim’in çalışması kendi içinde ve kendi başına bir düzendir yani kişinin yapması gereken tüm çalışma yalnızca almaya uygun olan Kelim’dir. Şöyle denildiği gibidir: “İnek, buzağının yemek istediğinden çok daha fazla beslemek ister.” Dolayısıyla en önemli olan şey, Kelim’in arınmasıdır.

Bu nedenle, kişi bir kez Tora’yla meşgul olduğunda ve Tora onu, “Kötü eğilimi Ben yarattım; Tora’yı da şifa olarak yarattım.” yazıldığı üzere saflığa getirdiğinde, kişi kesinlikle Yaradan’ın isimleri olan “ışık” olarak adlandırılan Keduşa ile ödüllendirilecektir. Bu yüzden Tora’nın Keduşa olarak adlandırıldığını söyler; şöyle yazıldığı gibi, “Çünkü Ben Efendiniz kutsalım.”

Şu söylediklerinin anlamı budur: “‘Kutsaldınız’ demiyor ama ‘Kutsal olacaksınız,’ gerçekten de olacaksınız. Demek ki, bu, Tora aracılığıyla kutsal olacağınıza dair bir vaattir.” İşte o zaman kişi bütünlükle ödüllendirilir ve “Ve Efendiniz Tanrınızı tüm kalbinizle seveceksiniz”i yerine getirebilir yani yukarıdan aldığı Keduşa sayesinde her iki eğilimiyle, iyi eğilimiyle de kötü eğilimiyle de. O zaman tüm beden Keduşa’nın önünde iptal olur. Dolayısıyla kötü eğilim de Yaradan rızası için çalışmayı kabul eder. Bununla bilgelerimizin söylediklerini (Berachot 35b) yorumlamalıyız, “İsrail Yaradan’ın arzusunu yerine getirdiğinde, onların çalışmaları başkaları tarafından yapılır.”

Demek ki, kişi Yaradan’ın arzusunu yerine getirmekle ödüllendirildiğinde, Yaradan nasıl ihsan etmek istiyorsa insan da Yaradan’a ihsan etmek ister. İşte o zaman kişinin çalışması yani iyi eğilimle çalışmasıyla kendisine gelen bütünlük içinde olmasını isteyen kişi, ihsan etme arzusuyla ödüllendirildikten sonra, cennetin çalışması diğerleri tarafından yapılır. Diğerleri kimdir? Keduşa’ya karşı olan yani diğer taraf, Keduşa’nın diğer tarafı olan kötü eğilimdir. Ancak kişi, Yaradan’ın arzusu olan ihsan etme arzusu için çalıştığında, diğeri de kötü eğilim de Yaradan çalışmasını yapar.

Ancak kişi Yaradan’ın arzusunu yerine getiren insanların arasında olmakla ödüllendirilmeden önce, kötü eğilim onu kontrol ettiği için iyi eğilim de çalışamaz. Bu nedenle kötü eğilime “Yaşlı ve aptal kral” denir. “Kral” denir çünkü kişiyi her seferinde kontrol eder, dünyadaki her türlü düşünce ve arzu kişiye gelir. Bundan dolayı, iyi düşünce ve arzu kişiye geldiğinde, kişi bunun kendisine yukarıdan geldiğine inanmalıdır ve bunun için Yaradan’a şükretmelidir, zira bunun için Yaradan’a şükretmesiyle maneviyat her seferinde kişi için daha önemli hale gelir.

Kişi bilmelidir ki, maneviyatta sürgün, Keduşa’nın öneminin kişiden ayrıldığı anlamına gelir. Buna “Şehina (Kutsallık) tozun içinde” denir. Dolayısıyla miktarı ne olursa olsun Keduşa’daki küçük bir şey için Yaradan’a şükretmekle, bu maneviyata biraz olsun yardım ettiği için kişi Yaradan’a müteşekkir olmalıdır. Yukarıdakilere göre, bilgelerimizin şu söylediklerini (Avot, Bölüm 1:15) yorumlamalıyız: “Herkesi güler yüzle karşılayın.”

Bu yüzden, kişiye her zaman ister hayvansal ister insani düşünceler yani hayvan seviyesine ait olmayan düşünceler ve arzular gelirse gelsin, normalde kişi bunun faydasını yani hangisini hangisine tercih edeceğini ölçüp tartar. Başka bir deyişle kişi insan seviyesine uygun olan şehveti, arzuları almak için hayvansal şehveti, arzuları reddedebilir. Ancak kişi şöyle der: “Hayvansal şehvetten vazgeçmek istiyorum ama karşılığında yüce ve önemli bir insanın statüsünü alıyorum. Demek ki, maddesellikten ödün vererek Tora ve duadan iyi bir tat alacağım, vazgeçmeye değer.” Ancak küçük bir insan seviyesinde yani Tora ve Mitzvot’tan hiçbir tat almayan insan seviyesinde ve bunun için maddesel ihtiyaçlardan vazgeçmeli ve hayvansallıktan daha mutlu mu olmalıyım? Bu konuda kişi vazgeçmeye değmeyeceğini söyler.

Bununla ilgili olarak bilgelerimiz, “Herkesi güler yüzle karşılayın” demiştir. Demek ki, “insan” niteliğini alan biri olarak kabul edilen bir kişiye, insan olma düşüncesi ve arzusu geldiğinde, kişi “Öncelikle ben bu kişinin yüceliğini ve bana ne vaat ettiğini görmek istiyorum” dememelidir. Bunun karşılığı “her insan”dır yani kişi yüce ve önemli veya sıradan bir insan arasında ayrım yapmamalıdır. “Her” demek, ayrım olmaksızın herkes demektir, kişi “insan” niteliğinde olduğu yani düşünceleri ve arzuları insan olmaya ait olduğu müddetçe bunu güler yüzle karşılamalıyız yani bundan, bu düşünceden ve arzudan sanki bunu yüce bir insan olarak hissediyormuş gibi mutlu olmalıyız.

Kişi, bu arzuyu gönderdiği için Yaradan’a müteşekkir olmalıdır ve Yaradan’a şükretmek, O minnettarlığa ihtiyaç duyduğu için değildir. Aksine kişi Yaradan’a şükrederken düşüncesini odaklayarak Yaradan’la biraz olsun Dvekut’a (bütünleşmek) sahip olur, zira bir kişiyi sevmediğimiz müddetçe ona teşekkür etmek imkânsızdır.

Normalde bizler, bizim için iyi bir şey yapan birine teşekkür ettiğimizden, doğal olarak fayda gören kişi onu sever. Dolayısıyla kişi Yaradan’a sunduğu minnettarlığı düşündüğünde, bu Yaradan sevgisine neden olur. Bu yüzden kişinin aldığı insan niteliğinin önemi ve ölçüsü önemli değildir (ama “insan” niteliğinin bilgelerimizin söyledikleri şu söz anlamına geldiğini hatırlamalıyız: “Size ‘insan’ denir dünya milletlerine değil”). Aksine “güler yüz” kişinin insan niteliğini aldığı zaman sahip olduğu sevinci ifade eder. Bu demektir ki, kişi meselenin önemini genişletme gücüne sahip olabilmek için çaba sarf etmelidir. Kişi bu arzuyu ona Yaradan’ın gönderdiğine inanmalıdır, bu yüzden zihninde sanki Yaradan onunla konuşuyor ve “Oğlum sana söylediğim gibi davran” diyormuş gibi tasvir etmelidir.

Ancak kişi, ona gelen bu düşünce ve arzuyu takdir etmek ve yerine getirmek istediğinde, bedenindeki yetmiş ulusla ilgili düşünce ve arzular gelir ve ona güler: “Maneviyattaki bir şeylere dair hissettiğin böylesine küçük bir tat için mi maddesel ihtiyaçlara ihanet etmek istiyorsun?” Ona derler ki, “Böylesine küçük ve değersiz bir şey için kendi iyiliğine dair tüm önemi kaybetmek mi istiyorsun?”

O zaman kişi şunu söylemeye başlar: “‘Bir Mitzva (emir/iyi iş) bir Mitzva’yı tetikler’ diyen bilgelerimizin sözlerine inanıyor ve umuyorum. Bu yüzden umduğum şey bu olduğu için bununla bütünlüğü edinmekle ödüllendirileceğimden eminim.” Bu kişi üstesinden gelmeli ve (On sekiz Dua’yı takip eden nakaratta yazıldığı üzere, “Yukarıdan bak ve gör ki bizler ulusların alay konusu olmuşuz” demelidir. “Uluslar” demek, kişinin bedenindeki yetmiş ulus demektir. Kişi kutsal çalışmayı yapmak istediğinde, onlar kişiyle alay eder ve kişi Yaradan’dan yardım istemelidir.

Yukarıdakilere göre bilgelerimizin, kişinin Yaradan çalışmasında onunla dalga geçen kişilerden utanmaması gerektiğine dair söylediklerini yorumlamalıyız. Bu demektir ki, kişi bütün dünyadan ibarettir. Bu nedenle insanın içinde yapmak istediği eylemler ve takdir etmek istediği küçük sözlerle dalga geçen ve bu tür eylemler yani herhangi bir niyette bulunamadığı bir Mitzva hakkında, bunları yapmak için çaba sarf etmeye değmeyeceğini söyleyen anlayışlar vardır. Bu yüzden bilgeler alay edenlerden utanmamaları gerektiğini söylemiştir. Aksine kişi Yaradan çalışmasıyla ilgili her şeyin önemli olduğuna inanmalıdır ve eğer kişi Mitzvot’u yerine getirirken hedefleyebilirse bu kesinlikle daha iyidir. Hal böyleyken en küçük eyleme bile paha biçilemez ve kişi bunu değerlendiremez.

Daha önce Baal HaSulam’ın, insanın görüşüne göre, bir Lişma (O’nun rızası için) eyleminin yukarıda çok önemli bir şey olduğunu bilen bir kişinin, bir Lo Lişma (O’nun rızası için değil) eyleminin, yukarıda Lişma’nın daha büyük ve önemli olduğunu düşündüğünden çok daha yüce ve önemli olduğuna inanması gerektiğini söylemiştik. Bu nedenle yaptığımız her şeyde Keduşa’nın eylemlerini yerine getirmekle ödüllendirileceğimize dair bilgelere inanmalı ve çaba göstermeliyiz. Herhangi bir niyet olmasa da bu bile yüce ve önemli bir şeydir ve bunun için Yaradan’a şükretmeliyiz.

Telif Hakkı © 1996 - 2015 Bnei Baruh. Tüm hakları saklıdır.
Bu sitede sunulan tüm materyal, Bnei Baruh Kabala Eğitim ve Araştırma Enstitüsü tarafından dünyanın ıslahı ve hayatın iyileştirilmesi amacı ile sunulmaktadır.
Bu nedenle, içeriği değiştirilmediği ve kaynağına gönderme yapıldığı takdirde, tüm materyalin kullanımına ve dağıtımına izin verilmiştir.
19 - 0,092