e-posta ile Paylaş

GÖNDER

Kabala İlmi, dünyadaki tüm ilimleri kapsar.
Baal HaSulam “Özgürlük”
“Bu ilim, gizliliğin sonunda çocuklara bile ifşa olacaktır.”
Baal HaSulam “Kabala Öğretisi ve Özü”
Son neslin günleri yaklaştığında, çocuklar bile, kurtuluşu ve sonu bilip, bu ilmin sırlarını bulacaklardır.
Sulam’ın Önsözü ile Zohar Kitabı
“Ben’i arayanlar, Ben’i bulacaklar” ve yazdığı gibi , “Aradım ve bulamadım, buna inanmayın.”
Baal HaSulam “On Sefirot Çalışmasına Giriş”
MENÜ

KABALA KÜTÜPHANESİ

Ana Sayfa > Sabah Dersi Materyalleri > Kabala Kütüphanesi > Sabah Dersi 2021 > Sabah Dersi Materyali – Yukarıdakinin Önünde İptal Olma – 15 Ağustos

Sabah Dersi Materyali – Yukarıdakinin Önünde İptal Olma – 15 Ağustos

1) Rabaş, Makale 23, Çalışmada Bir İneğin Küllerinin Arındırılmasının Anlamı Nedir? (1991)

Kişi bir kez Yaradan’ın iradesi önünde aklını ve iradesini iptal ettiğinde, o zaman kişi Yaradan’ın ihsan etme iradesi ile ödüllendirilir. Kişi ihsan etme arzusuna sahip olduğunda, ona “temiz bir adam” denir, çünkü o, Yaratıcısını memnun  etmeyen hiçbir şey yapmaz.

2) Rabaş, Makale 27, Çalışmada, “Yaradan Gururlu Olana Tahammül Etmez,” Nedir? (1988)

Haz ve keyif almaktan bizi alıkoyan şey, kendimiz için alma arzusudur.

Bu, iki otorite olduğu anlamına gelir: 1) Yaradan, 2) Yaradan’ın otoritesinden kendi otoritelerine çıkarması gereken yaratılanlar.

Buna göre, burada iki konudan söz etmeliyiz: Yaratan ve yaratılan. Aralarındaki fark, Yaradan’ın veren ve yaratılanın alan olmasıdır. Bu, Yaradan’dan verilen bolluğun, alanın otoritesine girmek için görünüşte Yaratan’dan ayrılması gerektiği anlamına gelir ve bu ayrılık anlamına gelir. Ancak, Tzimtzum ve gizleme öncelikle üst ışığın Yaradan’dan ayrılmaması içindi. Aksine, öğrendiğimiz gibi, Tzimtzum, Malhut’un “kendi otoritesini iptal etmek” olarak adlandırılan köke bağlı kalmak ve “tek bir otorite” olarak adlandırılan Yaradan’a tutunmak istemesinden kaynaklanıyordu. Bu, alanın yetkisinin iptal edileceği ve yalnızca Yaradan’ın yetkisinin kalacağı anlamına gelir.

3) Rabaş, Makale 27, Çalışmada, “Yaradan Gururlu Olana Tahammül Etmez,” Nedir? (1988)

Bizi iyiyi almaktan alıkoyan şey, yalnızca kendi otoritemizdir – “kendimiz için alma arzusu” adı verilen otoritemizi iptal etmeye isteksiz olmamızdır. Yani, kişinin almak istediği her şey yalnızca kendi yetkisi dahilindedir, yazıldığı gibi, “Kişi sahip olduğu her şeyi ruhu için verecektir.” Kişi sadece ruhunu korumak, yani varlığını hissetmek için her şeyi vermeye isteklidir, ama tam tersine istekli değildir.

Şöyledir,   kişiye, “Sana istediğin her şeyi ve ruhunun istediği her şeyi vereceğim, ama önce bana ruhunu ver” denilir. Sonra kişi, “Kendi otoriteme değilse kime veriyorsunuz?” diye sorar, yani alma arzusuna, yani kendi otoritesine sahip olacak ve her şeyi kendi yetkisine alacaktır, aksi takdirde kişi çalışamaz. Bu, yarattıklarına iyilik yapma niyeti olan amacına uygun olarak, Yaradan’ın, yarattıklarına damgalamış olduğu, haz alma arzusu olan doğadan kaynaklanmaktadır.

4) Rabaş, Makale 41, Çalışmada, Kişinin Topuklarıyla Çiğnediği Hafif Mitzvot Nedir? (1990)

Kişi çalışmaya başladığında iki otoriteye sahiptir: kendi otoritesi, yani alma arzusu ve ayrıca Yaradan için çalışmak ister. Kişi iki otoriteye sahip olduğunu gördüğünde, yetkisini iptal etmesi ve sadece tek bir otoriteyi, yani Yaradan’ın otoritesini bırakması için Yaradan’dan yardım ister. O zaman Yaradan onun otoritesini iptal etmesine yardım eder ve insanı sadece tek bir otorite ile baş başa bırakır. Bu nedenle tekil biçimde yazılmıştır, “Ve Tanrınız Rab sizinle birlikte tutacak”, yani Yaradan onu tutacaktır, böylece yalnızca tek yetkiye sahip olacaktır.

5) Rabaş, Makale 5, Ödülden Daha Ziyade Çalışmanın Faydası Nedir (1987)

Esas hazırlık, buna “çalışma” denir, kişinin kendi hükmünü iptal etmeye kendini hazırlamasıdır. Buna misafirperverlik [misafirleri karşılama] diyebiliriz, yani ev sahiplerinin görüşünü iptal eder ve Tora’nın görüşüne özlem duyar ki buna “hükmün iptal edilmesi” denir. Doğal olarak, Yaradan’ın misafiri olur, O, tüm dünyanın ev sahibidir.

Ve buna ilişkin inişler ve çıkışlar olduğundan, başka bir deyişle, çoğu zaman beden ona, onun da ev sahibi olduğunu gösterir, yani istediğini yapabilir ve ev sahibine, Yaradan’a boyun eğmeyebilir. Doğal olarak, kişi istediği her neyse onu yapmak ister. Ama daha sonra, kişi bedenin düşüncelerinin ve isteklerinin üstesinden gelir ve kendisinin misafir olduğunu ve Yaradan’ın ev sahibi olduğunu ve kişinin hükmünün olmadığını kabul eder, kişi bu dünyada yoldan geçen bir misafirdir.

6) Baal HaSulam, Şamati 5- Lişma Yukarı’dan Gelen Bir Uyanıştır ve Neden Aşağıdan Bir Uyanışa İhtiyaç Vardır?

kişi bilmelidir ki Lişma edinmek için çaba sarf ederken, sadece tümüyle ihsan etmek için çalışmayı üstlenmelidir, yani sadece ihsan etmek için ve hiç bir şey almama koşuluyla. Kişi ancak o zaman organlarının bu fikre karşı olduğunu görebilir.

Bu koşuldan kişi berrak bir bilince ulaşabilir ve şikâyetini Yaratan’a aktarabilir ki Yaratan kendisine yardım etsin ve yardımıyla bedeni sadece Yaratan adına koşulsuz çalışma koşuluna gelebilsin, zira görür ki kendisi bedenini tümüyle Yaratan’a karşı ilga edememektedir. Böylelikle kişi bedeninin bu koşul altında Yaratan için çalışmaya razı olacağını ümit etmekten vazgeçer, o zaman bu dua kalbinin derinliklerinden olabilir ve böyle bir dua kabul görür.

7) Rabaş, Makale 9, Çalışmada, “Yere Bir Merdiven Yerleştirilir ve Tepesi Cennete Ulaşır” Nedir? (1990)

Kişi, ihsan etmekten ne kadar uzak olduğunu ve bedenin tüm organlarının buna itiraz ettiğini bilmelidir. Kişi, Yaradan’a yaptığı bu taleple, bedende bunu kabul edecek tek bir unsur bile olmayan bir şeyi Yaradan’dan ister. Ve o zaman, kişi Yaradan’dan bedeni yenmek için güç verilmesini istemeye başlamadan önce bilmediği yeni bir şeyi -kendi iyiliği için değil, yalnızca Yaradan’ın hatırı için bir şeyler yapabileceğini- görür.

Kişinin elde ettiği bu yeni farkındalık, bedenin kendisi için alma arzusunu iptal etmek için böyle bir duayı kabul etmediğini görmesidir. Dolayısıyla soru şudur: Bir insan neden bazen kendisi için alma arzusunu iptal etmek ister? Yani, birçok kez, Yaradan’dan kendisine ihsan etme kapları vermesini istediğinde, tüm bedenin direndiğini ve duasının sadece dudakta kaldığını, yani sadece boş sözler olduğunu görür. Yine de yürekten dua edebileceği zamanlar olduğunu görür. Cevap şu ki, bu zaten duanın cevabıdır, yani Yaradan ona bunun için, tüm kalbiyle dua etmesi için güç verdi. Bu nedenle, kişi Yaradan’ın onu yakınına getireceğine dair umutlu olmalıdır.

8) Baal HaSulam, Şamati 5- Lişma Yukarı’dan Gelen Bir Uyanıştır ve Neden Aşağıdan Bir Uyanışa İhtiyaç Vardır?

Kötü eğilim kişinin kendi için alma arzusudur ve ihsan etmeyi edinmek alma arzusunu her hangi bir şey yapmaktan tümüyle engeller. Bu koşula ölüme koymak denir. Zira makamından kovulmuştur ve artık kullanılmadığı için yapacağı hiç bir şey yoktur ve fonksiyonunu artık yerine getirmediği için ölüme koyuldu denir.

9) Rabaş, Not 58, Ani [Ben] ve Ein [hiçbir şey / boş]

Ani bizim arzumuzdur. Ein, arzumuzun iptali. Bizim arzumuz almak içindir ve Nukva [Aramice: dişi] olarak adlandırılır. Yaradan’ın arzusu ihsan etmektir. Sonuç olarak, bir kişi Ani’yi iptal ettiğinde, Ani ve Ein birleştirilir. Bu, çalışmamızın Ani’yi Ein’e dönüştürmek, yani Nukva’nın arzusunu ihsan etme arzusuna dönüştürmek olduğunu ima eder. Ama bir arzu olmadan, hiçbir şey yoktur.

10) Rabaş, Not 41, Elleri Kaldırmak

Elleri kaldırmak “teslimiyet” olarak kabul edilir, çünkü kişi istediklerini elde edemediğini görünce ellerini kaldırır ve burada kendi elleriyle hiçbir şey başaramayacağını söyler.

Bu nedenle, Yaradan’a dua ederken ellerimizi kaldırmalıyız, (Mezmurlar 63: 5), “Senin adında ellerimi kaldıracağım”, yazıldığı gibi,  sadece Yaradan kişiye yardım edebilir.

11) Rabaş, Makale 44, Çalışmada, İsteğe Bağlı Savaş, Nedir? (1990)

Yaradan ile Dvekut meselesi, kişinin kendi otoritesinin iptalidir. Doğası gereği insan, yalnızca kendi otoritesini, toprak sahibi olduğunu ve her istediğini yaptığını hissederek doğar. Yaradan’ın otoritesi olduğunu, O’nun dünyanın lideri olduğunu bilmesi için, kişinin buna, Yaradan’ın dünyanın Kralı olduğuna inanması gerekir.

Kişi, dünyanın bir Kralı olduğunu hissetmediği bu gizlemeyi, Yaradan’ın yaptığına inanmalıdır ve buna “Tzimtzum’un [kısıtlama] ıslahı” denir. Ancak insan, Yaradan’ın dünyanın lideri olduğunu organlarında hissedene kadar inanmalı ve büyük çaba sarf etmelidir. Sadece bir lider değil, aynı zamanda, O’nun liderliği iyidir ve iyilik yapar.

12) Rabaş, Makale 29, Tora’nın Edinilmesine Hazırlık Nedir? – 2 (1989)

Kişi kendisi için alma arzusunun Kelim’ini [kaplarını] iptal etmedikçe, haz ve keyif alamaz. Buna göre, Haz ve keyif almanın önündeki tek engelin kişinin kendisi için alma arzusu olduğu sonucu çıkar. Bu alma arzusunun kötü eğilim olmasının nedeni budur.

Ancak, “Onun iradesinin önünde iradeni iptal et,” diye yazılmıştır, peki ama nasıl iptal edilebilir? O Tora’dır, bilgelerimizin dediği gibi, “Yaradan dedi ki, ‘Kötü eğilimi ben yarattım; Tora’yı şifa olarak yarattım.’” Bu, Yaradan’ın, “Haz alma arzusunu yarattığı gerçeğine ve yaratılışın doğasının bu olduğuna işaret eder, söylendiği gibi, bu yaratılışın ‘yoktan var edilen’ olarak adlandırılması, burada yeni bir şeyin yaratıldığı anlamına gelir. Bu alma arzusu hakkında şu söylenir: Yaradan, “Tora’yı şifa olarak yarattım” dedi. Yani, “içindeki ışık kişiyi ıslah eder”.

13) Rabaş, Makale 12, Yaradan’ın Yolunda, Tora ve Çalışma Nedir? (1988)

Kötü eğilimi kontrol altına almak için, yani Yaradan ile Dvekut’a erişmek için Tora’ya bağlanırız ki böylece tüm eylemlerimiz yalnız ihsan etmek için olsun. Şöyledir, kendi başımıza asla doğaya karşı gelemeyiz, zira edinmek zorunda olduğumuz kalp ve akıl, yardım almamızı gerektirir ve bu yardım, Tora yoluyla gelir. Bilgelerimizin dediği üzere, “Kötü eğilimi yarattım, Tora’yı da şifa olarak yarattım. Tora’ya bağlanmaları yoluyla, onun içindeki ışık, onları ıslah eder.”

14) Rabaş, Makale 35, Çalışmada “Damat Yemeğinin Tadını Çıkaran Kişi” Nedir? (1990)

Kişi ancak, bedenin talep ettiği tüm ihtiyaçlarını, yani kendi iyiliği için olan arzularını iptal ettiğini söyledikten sonra, onlardan vazgeçer ve yalnız Malhut denilen “gelinin”, yararına ihtimam gösterir. Ancak o zaman, atalarımızın dediği gibi, “Tora yalnız onun için kendini öldürende vardır”, bunun anlamı şudur, kendi ihtiyaçları ile ilgili tüm düşünce ve arzularını öldürür ve sadece Yaradan’ın yararını düşünür.

15) Baal HaSulam, Şamati 9- Manevi Çalışmada Kişinin Zihnini Genişleten Üç Şey Nedir?

Kişi, kalpten uzanan organlar olan, göze hoş gelen Kelim’e sahip olmadığı sürece, Şehina bir zarafet ve güzellik hali olan gerçek biçiminde görünemez. Bunun anlamı şudur, kişinin ilk önce kendisi için alma arzusunu feshederek ve kendini çalışmaya alıştırarak, tüm eylemleri sadece ihsan etmek için olacak şekilde, göze hoş gelen bir mesken olmak için kalbini arındırması gerekir.

Buradan göze hoş gelen Kelim genişler, yani Kelim denilen arzuları, kendisi için almaktan temizlenmiş olacaktır. Daha doğrusu, saf olacaklar ve onlara “ihsan etme” denecektir.

16) Rabaş, 65. Mektup

İhsan etme kaplarını edindiğimiz zaman buna “realitenin iptali” denir, kişi sadece Yaradan’a ihsan etmek, bir şey almamak istediğinde, buna “tam erdemli” denir. Bu demektir ki, kendisi için bir arzusu yok ve tüm çalışması sadece Yaradan’ın önünde iptal olmakla ilgili. İhsan kaplarında parlayan ışık, Nefeş Ruah denilen Ohr Hassadim olduğundan, buna “Katnut zamanı” denir.

Gadlut zamanı (yetişkinlik) ise kişinin Katnut sırasında Parsa’nın altında kalan Bina ve ZON kaplarını (alma kapları) edindiği zamandır. Bu demektir ki, üzerlerindeki alma arzusu, Malchut nedeniyle dereceden ayrılırlar. Diğer bir deyişle, Bina ve ZON Kapları alma arzusu hükmü altındadır ve bu nedenle onları ihsan etmek için kullanmak imkânsızdır. Bu nedenle dereceden ayrılırlar.

Gadlut sırasında—çalışmalarında ilerlediklerinde—dereceye geri dönerler çünkü ihsan etmek için almaya bağlanabilirler. Bu sırada dereceye geri döndüklerinden, “alma kapları” denilen Bina ve ZON kaplarını kullanırlar.

17) Rabaş, 65. Mektup

Toprak sahipleri ve Tora öğrencileri arasındaki fark nedir? Fark şudur ki “toprak sahipleri” dünyanın sahipleri olduklarını hissetmek, yani dünyadaki mevcudiyetlerini büyütmek, uzun yaşam ve “realitenin sürekliliği” denilen pek çok şeyle ödüllendirilmek isteyenlerdir. “Tora öğrencileri” sadece realitenin iptaline bağlananlardır. Yaradan istediği için bu dünyada yaşar ama O’nun önünde iptal olmak isterler. Sahip oldukları her şey yalnızca Yaradan istediği içindir. Toprak sahiplerinin düşüncesi Tora düşüncesinin tersidir denmesinin anlamı budur. Tora düşüncesi realitenin iptali, toprak sahiplerinin düşüncesi ise realitenin sürdürülebilirliğidir. Ancak Eylül ayında toprak sahipleri de realitenin iptaline bağlanmaları gerektiğini bilir.

18) Rabaş, Makale 18, Tanrının Sana Bahşettiği Topraklara Geldiğin Zaman (1984)

Bu iki hüküm bir arada olamaz. Ya ihsan etme arzusu hükmeder ya da alma arzusu, çünkü birbirleriyle çelişirler ve zıt iki şey aynı yerde olamaz.

Burada eğilim savaşı başlar, öyle ki kişi arzuların kılıflandığı, alma arzusunun hükmü altındaki kalbini yatıştırmak için savaşmalı ve hükmü Yaradan’a ihsan etme arzusuna vermelidir. Kişi amacın Yaradan’a yönelik olduğu kutsal çalışmaya başladığında, ikisi arasında savaş başlar. Sonra büyük çabayla kişi üstesinden gelme ile ödüllendirilir ve savaşı kazanır. Bu sırada Yaradan’a ihsan etme yasası kalbine girer ve kişi şöyle der, “Elimin gücü ve becerisi beni bu zenginliğe getirdi” ve sadece çalışması vasıtasıyla “İsrail toprakları” denilen kalbe hükmeder, çünkü arzusu direkt Yaradan’a doğrudur. […]  “Topraklara geldiğinde Tanrı’n sana verir.” Bu demektir ki, onu kendi gücünle fethedemezsin, daha ziyade “Tanrı’n sana verir.”

19) Baal HaSulam, Şamati 27- “Yaratan Yüksek ve Alçak Görecek” Nedir?

“Yaratan yüksek ve alçak görecek.” Kişi alan ve Yaratan ihsan eden iken, Yaradan ve kişi arasında nasıl eşitlik olabilir ki? Mısra şöyle der: “Yaratan yüksek ve alçak…”

Eğer kendisini ilga ederse, o zaman kişinin kendisini Yaratan’dan ayırma hükmü olmaz. Bu koşulda “görecektir,” yani kendisine: “Mohin-de-Hohma” verilir: “ve kibri olan uzaktan bilir”. Ancak, gururlu birisi, yani kendi hükmü olan bir kişi, uzaklaştırılır, zira form eşitliğinden yoksundur.

Alçaklık, kişinin başkaları önünde kendisini küçültmesi olarak düşünülmez. Bu kişinin, manevi çalışması içerisindeki alçak gönüllülüğünden kaynaklanan bütünlük hissidir. Aslında, alçaklık demek dünyanın kişiyi hor görmesi anlamındadır. Tam olarak; insanların kişiyi hor ve küçük görmesine alçaklık denir. Bu koşulda kişi, hiç bir bütünlük hissetmez, çünkü şöyle bir yasa vardır; başkalarının düşüncesi kişiyi etkiler.

Dolayısıyla, eğer insanlar kişiye saygı duyarsa, kişi kendisini bütün hisseder ve insanların hor gördüğü kişi kendisini küçük görür.

20) Rabaş, Not 824, İçsellik ve Dışsallık

Kişi dostlarının önünde kendini iptal etmeye kalktığı zaman eğer bu hem düşüncede hem de eylemde yapılmaz ise tam ve gerçek bir iptal sayılmaz.

Kişi yalnız eylemde değil, ama düşüncesinde de dostunun fikrinin daha önemli olduğuna boyun eğmelidir, aksi takdirde bu “kendini eğmek” olarak kabul görmez. Çünkü eğer kişi dostuna davranışı ile kendini iptal etme durumunu gösterirse bu dalkavukluktur, yani dışsallıkta dostuna onun kendinden daha önemli olduğunu göstermektedir, ama içinden dostunu kendisine yakın bile olamaz diye düşünür.

21) Rabaş, Makale 6, Dost Sevgisi -2 (1984)

Birkaç kişi dışarıdan yardım almadan kendini sevmeyi bırakma arzusu ile bir araya gelmelidir. Bu insanlar tam olarak olmasa da Yaradan sevgisine sahip olduğundan, birbirinin önünde kendilerini iptal ederlerse, o zaman her birinin gruba katılımı ve grup önünde kendini iptal etmesiyle, tek bir beden haline gelirler.

Örneğin, eğer bir bedende on kişi varsa, o zaman tek kişinin sahip olduğundan on kat daha fazla güce sahiptir. Ancak, bir koşul vardır: Bir araya geldikleri zaman, her biri kendini sevmeyi iptal etmek amacı için bir araya geldiğini düşünmelidir. Bu demektir ki şimdi kendi alma arzusunu nasıl tatmin edeceğini düşünmeyecek, fakat mümkün olduğunca sadece diğerlerini sevmeyi düşünecektir. “İhsan etme arzusu” diye bilinen bu yeni niteliğin arzusunu edinmek için tek yol budur.

Ve kişi dost sevgisinden Yaradan sevgisine ulaşabilir, yani Yaradan’a memnuniyet vermek isteyebilir.

22) Rabaş, Makale 1, Toplumun Amacı 1 (1984)

Burada toplanma sebebimiz budur -her birimizin Yaradan’a ihsan etme ruhunu izlediği bir toplum kurmak. Ve Yaradan’a ihsan etmeyi başarmak için, “başkalarını sevmek” denilen insana ihsan etmek ile başlamalıyız.

Ve başkalarını sevmek, kişinin yalnızca kendisini iptal etmesiyle mümkün olur. Bu nedenle, bir taraftan, her insan kendini düşük hissetmeli, diğer taraftan Yaradan’ın bize, her birimizin tek bir hedefinin olduğu, Şehina’nın (Kutsallık) aramızda olmasını hedeflediğimiz bir toplumda bulunma şansı verdiği için gurur duymalıyız.

23) Rabaş, Makale 2, Dost Sevgisine Dair (1984)

Unutmamalıyız ki, grup diğerlerini sevme temeli üzerine kurulmuştur, dolayısıyla her üye, başkalarını sevme ve kendinden nefret etme koşulunu gruptan alır. Ve dostun kendisini iptal etmek ve başkalarını sevmek için gayret ettiğini görmek, herkesin diğer dostların niyetlerine entegre olmasına neden olur.

Dolayısıyla, örneğin, eğer grup on üyeden oluşuyorsa, her biri kendini iptal etmeyi, kendinden nefret etmeyi ve başkalarını sevmeyi uygulamak için on güce sahip olur.

24) Rabaş, Makale 1, Toplumun Amacı 2 (1984)

İnsan, eylemin kendine yarar sağlayacağını görmediği “kendini sevmek” denen Kli ile yaratıldığından, en küçük bir hareketi yapmak için bile bir motivasyonu yoktur. Ve kendini iptal etmeden, Yaradan’la Dvekut’a (bütünleşme) yani form eşitliğine ulaşması mümkün değildir.

Ve bu doğamıza zıt olduğundan, büyük bir güç oluşturacak bir gruba ihtiyacımız var, böylece insanın yaratılma amacının gerçekleşmesini engelleyen ‘kötü eğilim’ olarak adlandırılan alma arzusunu iptal edebiliriz.

Bu nedenle, grup, bu amacı başarmaları gerektiğine oy birliğiyle hemfikir olan bireylerden oluşmalıdır. O zaman, herkes herkese entegre olduğundan, her biri kendine karşı mücadele edebilecek tek bir büyük güç haline gelir. Bu nedenle, her biri amaca ulaşmak için büyük bir arzu oluşturur.

Birbirine entegre olmak için, herkes kendini, diğerlerinin önünde iptal etmelidir. Bu, her birinin dostlarının hatalarını değil, erdemlerini görmesiyle başarılabilir. Fakat dostlarından biraz daha yüksek olduğunu düşünen kişi, artık onlarla birleşemez.

25) Rabbi Kalonymus Kalman Halevi Epstein, Maor VaShemesh

Dost sevgisi, dostlarla bir olma yoluyla kişi neslin erdemlilerine yakınlaşır. Bu yolla, tam bir teslimiyete erişir, zira arkadaşlarının çalışmalarını, kalplerindeki ateşin yoğunluğunu, Yaradan’a hizmet etmek için olan coşkularını görür. Böyle benzer şekilde davranmayı öğrenir, alçak gönüllüğü kabullenir ve tam bir pişmanlıkla tövbe eder.

26) Rabaş, Not 821, Yapacağız ve Duyacağız 2

Akıllı ve bilgili bir insan, dostundan yüz kat üstün olduğunu bilir ve hissederken, herkesin önünde aklını iptal edeceğini nasıl söyleyebilir?

Ancak, bir “parça” anlayışı vardır ve “bütün” anlayışı vardır. Kolektif, bireyden daha yüksektir ve kişi, “bütünün” bir parçası olduğu için, her bir parçanın önünde iptal olmalıdır. Başka bir deyişle, İsrail’in tamamı, bireysel olarak bu kadar büyük bir öneme sahip olmasa da, her biri, tüm kollektif açısından çok önemlidir.

Kişi, kolektifin ihtiyaçları önünde kendi kişisel ihtiyaçlarını iptal etmelidir ve insan Yaradan’ın önündeki görüşünü ve düşüncesini iptal etmesi gerektiğinden, “yapmak” denilen dışsallığa alışmalıdır. Buna “Yapacağız” denir. Tüm bu iptaller onu etkileyecektir ve böylece Yaradan’ın önünde aklını ve düşüncesini iptal edebilir.

27) Rabaş, Makale 7, “Dostunu Kendin Gibi Sev” İle İlgili Olarak (1984)

Kişinin, “Dostunu sev” kuralında gücünü artırabilmesi için tavsiye, dost sevgisidir. Eğer herkes, dostu önünde kendini iptal eder ve onunla karışırsa, diğerlerini sevmeyi isteyen tüm küçük parçaların, birçok parçadan oluşan kolektif bir güç içinde birleştiği tek bir kitle haline gelirler. Ve kişi, bu güce sahip olduğunda, diğerlerini sevmeyi gerçekleştirebilir.

Ve sonra kişi, Yaradan sevgisine erişebilir. Fakat koşul, her birinin, diğeri önünde kendini iptal etmesidir. Ancak, kişi, dostundan ayrıldığı zaman, dostundan alması gereken payı alamaz.

Bu nedenle, herkes dostuna kıyasla bir hiç olduğunu söylemelidir.

28) Rabaş, Not 587, Üstteki Alttakinin Amacını İnceler

Aşağıdakinin çalışmasının kökü alma arzusudur ve MAN denen dua yükselir ve sonra üstteki bu MAN’ı düzeltir ve üzerine Masah’ın gücünü yerleştirir, bu, amacının ihsan etmek olduğunu, aşağıdakinin kendisi hakkında bilgi sahibi olmadan önce bolluğu erteleme arzusudur.

Yani, yukarıdaki, alttakine, ihsan etme arzusunda güzel bir tat ve zevk bahşeder, bu da alttakinin O’nun yüceliğini hissetmesini sağlar. İşte o zaman O’nun huzurunda kendini hükümsüz kılmanın ve O’nun huzurunda varlığını iptal etmenin değerli olduğunu anlamaya başlar. Sonra, gerçekte var olan her şeyin sadece O istediği için olduğunu, Yaradan’ın alttakinin var olmasını istediğini, ama kendisi için varlığını iptal etmek istediğini hisseder. Bundan sonra, hissettiği tüm canlılık kendisi için değil, Lişma (O’nun rızası için) olarak kabul edilir.

Bunu hissettiğinde, zaten MAN’ın ıslahına sahip olduğu ve daha sonra MAD’i almaya da uygun olduğu kabul edilir, çünkü aralarında artık bir zıtlık yoktur, zira alttaki de kendi yararını değil, üsttekinin yararını ister.

29) Rabaş, 64. Mektup

Tora ile ödüllendirildikten sonra inancı bir kez daha uzatmalıdır, çünkü kişi ödül almadan Yaradan’a hizmet etmelidir. Bir kez Tora ile ödüllendirildiğinde, kişi Yaradan’a hizmete değer, der, çünkü artık Tora’sı vardır, şöyle yazdığı gibi, “Efendi’nin emirleri doğrudur, onlar kalbi coşturur.” Öyle anlaşılıyor ki, kişi sadece realiteyi iptal etmek için inançta çalışıyor. “Tüm kalbinle, tüm ruhunla ve tüm gücünle,” sözünün anlamı budur. Bu demektir ki, kendisi için hiçbir şey istemiyor ve tek arzusu varlığını tamamıyla iptal etmek.

Dolayısıyla Tora ile ödüllendirildiğinde kişi Daat ve aklın üzerindeki Dvekut denilen inancı yenilemelidir, sonrasında HBD’ye sahip olur.

30) Baal HaSulam, 21. Mektup

Eğer günahlarını temizlemek istersen, nefsin köreltilmesi yerine kibrin iptali ile uğraşmalısın yani dünyadaki en kötü ve aşağılık insan olduğunu hissetmeye başlamalısın. Bunu anlamak eğitim ve öğrenim gerektirir ve kendini kandırıp kandırmadığını anlamak için her sefer bunu test etmelisin. Dostların önünde kendini eğmen de buna yardım eder.

Ancak, aklında tutmalısın ki, sadece doğru insanların önünde kendini eğmelisin. Eğer bununla fiilen meşgul olmak istersen, Tanrı korusun yabancıların önünde değil, grubumuzun önünde kendini iptal etmelisin. Ancak kesinlikle bilmelisin ki, dünyanın en kötü ve aşağılık insanı sensin çünkü gerçek bu.

31) Rabaş, Not 821, Yapacağız ve Duyacağız 2

Kişi kendisini başkasının önünde iptal ettiği zaman, dışsal bir iptal etmesine (kendini eğmeye) gerek yoktur, içsel olarak iptal etmesine gerek vardır. “Dışsal,” dışarıda görünen, ifşa olan demektir. Herkes, onun kendini hiç düşünmediğini, dostlarını kendinden daha çok düşündüğünü görüyor demektir.

Aynı zamanda içsellik, “gizli olan” da vardır. Bunlar düşünce ve akıldır, bunları dostunun önünde iptal etmelidir. Şu yazılmış olan sözlerin anlamı da budur: “Ruhum hepsinin önünde toz gibi olacak.”

32) Baal HaSulam, 45. Mektup

Öğrenci kelimenin tam anlamıyla hocasına karşı gerçek bir iptal içinde olmalıdır, sonrasında onunla birleşir ve kendi adına kurtuluşu ifşa eder.

33) Zohar, Sara’nın Hayatı, “Kendini Küçülten Biri”

Ne mutlu bu dünyada kendini küçülten kişiye; o sonsuzluk aleminde büyük ve üstündür. Bu dünyada küçük olan ebedî dünyada büyüktür ve bu dünyada büyük olan ebedî dünyada küçüktür. […] Yaradan yalnızca kendini küçülteni büyütür ve yalnızca kendini büyüteni küçültür. Ne mutlu kendini bu dünyada küçültene; O sonsuzluk dünyasında ne kadar da büyüktür.

34) Baal HaSulam, Şamati 19- “Manevi Çalışmada Yaradan Bedenlerden Nefret eder” Ne Demektir?

Kişi manevi çalışmasında alma arzusunun engellerinin kendisine yukarıdan geldiğine inanmalıdır. Kişiye alma arzusunu keşfetmesi için yukarıdan güç verilir. Çünkü tam olarak alma arzusu uyandığı zaman onun çalışması için yer vardır.

Böylece alma arzusunu ihsan etmeye çevirmesine yardım etmesi için kişinin Yaradan ile yakın teması olur. Ve kişi bunun, kişinin O’na duasından Yaradan’ın memnuniyeti ölçüsünde onu yanına, form eşitliğine, alma arzusunun ihsan etmek için almak üzere iptal edilmesi denen Dvekut’a (bağa), çektiğine inanmalıdır. Yaradan bunun hakkında der ki: “Oğullarım beni yendi.” Bu ben size alma arzusunu verdim ve siz benden bunun yerine ihsan etme arzusunu talep ettiniz demektir.

35) Rabaş, Makale 4, Çalışmada Su Seli Nedir? (1989)

Kişi Yaratan’ın büyüklüğünü hissetmediği zaman beden O’nun önünde “tüm kalbinle ve tüm ruhunla” ilga olamaz. “Sadece Senin önem ve büyüklüğünü görmem koşuluyla Senin için çalışmayı kabul ediyorum.” diye bir koşul sunarak aslında o zaten Yaratan’dan – Yaratan’ın büyülüğünü – edinmek istemektedir yoksa tüm kalbiyle çalışmak istemeyecek. Dolayısıyla kişi zaten sınırlıdır ve gizliliğin yönetimi altına koyulmuştur ve ihsan etmekten başka hiçbir şey istemediğini söyleme özgürlüğü yoktur. “Tüm işlerin Yaratan uğruna olacak”ı yerine getirmeden önce bir şey istediği için bu gerçek değildir. Yani, önce Yaratan’ın büyüklüğünü almak ister ve sonra Yaratan’ın önünde ilga olacağını söyler. Elbette buna Bina denmez çünkü Bina merhamet arzular ve hiçbir şey istemez, o ise istemektedir.

36) Rabaş, Makale 24, Çalışmada, Kişi Bir Oğul ve Bir Kız Doğurmalıdır, Ne Demektir? (1991)

Kişi “toz” olarak çalışmak isterse, yani çalışmadan toz tadı bile alsa, Yaradan hatırı için bir şeyler yapabilmenin onun için çok önemli olduğunu söyler. Kendisi için hangi tadı aldığına aldırmaz ve toz tadı aldığı, yani bedenin alay ettiği bu çalışma için bedene kendi görüşüne göre bu çalışmanın “Şehina’yı tozdan kaldırmak,” olduğunu söyler.

Başka bir deyişle, beden bu çalışmadan toz tadı alır; kişi bu Keduşa’dır der ve çalışmadan ne kadar tat aldığını ölçmez. Aksine Yaradan’ın bu çalışmadan hoşnut olduğuna inanır, çünkü buraya alma arzusu karışmamıştır, zira alacak hiçbir şey yoktur, çünkü bu çalışmada hiçbir tat ya da güzel koku yoktur, burada yalnız toz tadı vardır. Bu nedenle, bu çalışmanın kutsal çalışma olduğuna inanır ve buna sevinir.

37) Maor VaŞemeş, Paraşat Vayehi

Toplantının temel amacı herkesin tek ve bir olarak birleşmesidir ve böylece hepsinin talebi tek bir amaca yönelir – Yaradan’ı ifşa etmek: “Her onluda Şehina barınır.” Ve eğer on taneden fazla iseler, kesinlikle Şehina’nın daha büyük bir ifşaatı olacaktır. Her biri kendini dostuna dâhil eder ve ona kendini eyer ve dostu da ona; ta ki hepsi kendini eğip sıfırlayana kadar. Böylece, topluluğun amacı bu olduğu için bundan sonra doğal olarak, Yaradan onları kendi yakınına çeker ve onların arasında oturur, tüm kurtuluş ve kutsamalar onlara açılır, zira inek buzağının emmek istediğinden daha çoğunu emzirmek ister ve Yaradan onlara yaklaşır ve O onlarla beraberdir.

38) Rabaş, Makale 38, Çalışmada, “Kutsama Kabı Dolu Olmalıdır,” Nedir? (1990)

Uyanış ondan ayrıldığında, kişi Yaradan’ın önünde iptale erişmek için can atmaya başlar ve yükselirken sahip olduğu duyguyu elde etmek ister, ancak şimdi bundan ne kadar uzak olduğunu görmeye başlar ve tüm organları, kendi çıkarını ortadan kaldırmak ve tüm ilgisinin Yaratıcısı hoşnut etmek, olması fikirine karşı direnir.

O zaman, dünyanın üzerine karanlık çöktüğünü görür. Canlılık alacağı bir yer bulamaz ve sonra bir düşüş ve alçaklık halinde olduğunu görür. Böyle bir inişe geldiğinde kimsenin böyle kötü düşünceleri olmadığını görür. Her hâlükârda, kişi bilgelere inanmalıdır ki, bu tür düşünceler ona yukarıdan gelir, yani yukarıdan, şimdi Yaradan’a yaklaşmak isteyen bu kişinin inişlere maruz kalmasını istiyorlar çünkü inişlerle, onu Yaradan’ın kaldırması ihtiyacını hissedecektir.

39) Rabaş, Not 97, Tora Her İki El İle Alınmalıdır

Niyeti Yaradan uğruna olduğunda, kişi gerçekliğin iptalini ister. Yani Yaradan’a herhangi bir canlılık veya haz olmadan hizmet etmeyi kabul eder, manevi gerçekliğin tam bir iptali, çünkü o zaman çalışmaları için bir ödül olmadığı kesindir. Bu nedenle Yaradan’a sadece “Hesed niteliği” denilen, ihsan etmek için hizmet ettiğinden emindir.

Doğal olarak, çalışmalarında herhangi bir düşüş elde edemeyecektir çünkü tüm düşüşler, kişinin haz ya da canlılığı olmadığı için gelir, bu çalışmasına devam edememesinin sebebidir. Fakat kişi böyle bir safhada çalışmayı kabul ederse ve hatta buna özlem duyarsa, çalışmada hiçbir duraklaması olamaz. Bu, “uzun ömür” olarak kabul edilir.

40) Makale 4, Çalışmada Su Seli Nedir? (1989)

Kişi, Yaradan’a, kendisine nasıl yardım etmesi gerektiğini söylemez. Aksine, kendisine boyun eğdirip, Yaradan’ın önünde kendini, koşulsuz olarak iptal etmelidir. Ama bedeninin üstesinden gelemez, aşağı durumunu anladığı için Yaradan’dan eğilime karşı savaşı kazanmasına yardım etmesini ister.

Bu nedenle Yaradan’dan kendisine merhamet etmesini ister, çünkü o, Yaradan’ın hizmetkarı olabilecek diğer insanlardan daha kötüdür, onların hepsinden daha kötüdür. Kendini sevmede herkesten daha fazla alma arzusunun olduğunu görür. Bu nedenle, bu kadar alçak olduğu için kendinden utanır. Bu sebeple Yaradan’dan kendisine merhamet etmesini ve onu kötü eğilimin yönetiminden kurtarmasını ister.

Ama, diğer insanlardan daha önemli olduğu için yardım istemez.

41) Rabaş, Makale 11, Çalışmada Gerekli Olan Güçler Nelerdir (1989)

Yaradan’ın önünde iptal etme düşüncesi kişiye geldiğinde, beden ona karşı durur ve onu düşündürür, “Nasıl Yaradan’ın önünde kendini iptal etmek istersin ve kendine ait bir gerçekliğin olmaz, böylece sadece Yaradan’ın tek bir otorite olur ve sen bir isme layık olmak istemiyor musun?” Bu doğaya aykırıdır, çünkü insan yaşadığı sürece var olmak ve varlığını hissetmek ister. Öyleyse, Yaradan’ın önünde kendini iptal etmesi ve varlığını kaybetmesi gerektiği nasıl söylenir?

O zaman vücut bunu kabul etmediğini söyler. Buna “sürgün” denir, yani insandaki “dünya milletleri” ondaki “İsrail”i kontrol eder. “İsrail”in Yaşar-El [Yaradan’a doğru] anlamına geldiği bilinmektedir. Yani, kişi kendine ait bir realiteye sahip olmak istemez, Yaradan’ın önünde doğrudan iptal etmek ister.

42) Rabaş, Makale 5, Ödülden Daha Ziyade Çalışmanın Faydası Nedir (1987)

Zohar’da yazıldığı üzere, “Tora’nın tamamı Yaradan’ın isimleridir.” Ayrıca, tam bir insan “Tora, Yaradan ve İsrail birdir” koşulu ile ödüllenmiş olan kişidir. Bu yüzden, gerçekten de Şehina’yı karşılamak çok önemlidir, çünkü amaç insanın bu mertebeye erişmesidir.

Fakat Şehina’yı karşılayabilmek için, kişinin ona hazır hale gelmesi için ön hazırlık gereklidir. Atalarımızın sözlerinde, buna “O merhametli ise, sen de merhametlisin,” denir. Bu şu ayetin yorumudur: “O’na tutun, O’nun niteliklerine tutun.” Matan Tora [Tora’nın verilmesi] kitabında açıklandığı üzere, bu demektir ki, ancak başkalarını sevme üzerine çalışan kişi Yaradan ile Dvekut’a [form eşitliği] erişebilir. Buna verilen birçok isim vardır: “Şehina’nın damıtılması”, “Tora’nın elde edilmesi” “Şehina’nın karşılanması” vs.

Esas hazırlık, buna “çalışma” denir, kişinin kendi hükmünü iptal etmeye kendini hazırlamasıdır. Buna misafirperverlik [misafirleri karşılama] diyebiliriz, yani ev sahiplerinin görüşünü iptal eder ve Tora’nın görüşüne özlem duyar ki buna “hükmün iptal edilmesi” denir. Doğal olarak, Yaradan’ın misafiri olur, O, tüm dünyanın ev sahibidir.

43) Rabaş, Not 680,  İptal Olmak – Baal Şem Tov’un Yolu

Rav huzurunda iptal, akıl yoluyla değil, zorla yapılır. Yani kişi, Rav’ın görüşünü anlamadığı bir yerde bile kendini iptal eder ve Tora’yı çalışmada ona rehberlik etsin diye Rav’ın yanına gelir.

Ohr Makif [çevreleyen ışık] denilen genel halkın tarzında rehberlik vardır, bu sadece dışarıdan parlar ve sözsüzdür, ancak sadece Rav’ın yanına gelip onun önüne oturarak, yemek sırasında veya çalışma sırasında masasına oturarak gelen ışıktır. Ancak içsel olan başka bir yol daha vardır ve bu özellikle “ağızdan ağızadır”.

44) Rabaş, Makale 28, Çalışmada, O’nun Gizli ve Açık Rehberliği Nedir?

Bizim çalışmamız ihsan etme kapları ile kendimizi ıslah etmektir, çünkü sadece o Kelim’lerde üst ışıklar giyinebilir, bu yüzden ışık ve Kli arasında form eşitliği olacaktır. Bu, utanç ekmeğine sahip olmamak için Tzimtzum’un ıslahıdır. Bunu düzeltmek insanın elindedir.

Buna O’nun yarattıklarına iyilik yapmak olan “amacına ulaşmayı hızlandırmak” denir. Bunu ancak otoritemizi iptal ederek yapabiliriz ve ancak o zaman ihsan etmek için her şeyi almak mümkün olur. Bu nedenle, Yaradan bolluğu verdiğinde, “Halkına ve varisine” verir. Yani her şey O’nun gibi kabul edilir ve aşağıda olan kendi yetkisini ortadan kaldırdığı için kendi yetkisi yoktur. Bu nedenle O, “terk etmez”, aksine “halkına ve varisine” ihsan eder.

Ama eğer “ödüllendirilmezlerse”, yani yetkilerini iptal etmek istemiyorlarsa ve bolluğu almaya layık değillerse, buna “zamanında” denir. O zaman Yaradan “kendi yüce adı uğrunda” çalışır ve Yaradan’ın adı İyilik Yapan İyidir. Bu nedenle, iyi olduğu ve iyilik yaptığı için onlara ihsan eder, buna “Yüce adı” denir.

45) Baal HaSulam, Şamati 62- İnişler ve Teşvikler, Çıkışlar ve Şikâyetler

Kişi, her zaman kendini incelemeli ki manevi çalışması uçuruma düşmesin. Çünkü kişinin yüceliğinin ölçüsü Yaradan’la Dvekut’u (bir olması) ile O’nun önünde kendini iptal etmesiyle ölçülür.

Başka bir deyişle, kişinin kendine duyduğu sevgi değil ama kendini tamamen iptal etmek istemesi, değerli bir referans olabilir. Bunun nedeni şudur; almak için edinmeye çalışan bir kişide, çalışmasının yüceliğinin ölçüsü, kendi yüceliğinin ölçüsü kadardır. Bu zaman zarfında kişi, bir varlık haline gelir, bir obje, ayrı bir otorite haline gelir. Bu durumda Yaradan’ın önünde kendini iptal etmesi zordur.

Öte yandan, ihsan etmek için çalışan kişi, bu çalışmasını tamamladığında, böylece ruhunun kökünden gelen ne varsa, kendi için alma kabını tamamen düzeltmiş olur. Ve bu dünyada yapacak hiç işi kalmaz. Sonuç olarak kişi sadece bu noktaya odaklanmalı ve sadece bunu düşünmelidir.

46) Rabaş, Makale 21, Yaradan Çalışmasında Kirli Eller Nedir? (1897)

Insanın kendi doğasına karşı koyabilecek gücü yoktur. Bilgelerimiz bununla ilgili şöyle demiştir: ‘Arınmaya gelene yardım edilir,’ böylece başkalarının arzusunu iptal edebilir. Başka bir deyişle, bedende uyanan ve ihsan etme arzusuna bağlanma kabiliyetine direnen bütün arzuları iptal edebilir -bunu Yaradan yapar. Diğer bir deyişle iptal etme kabiliyetini kişiye Yaradan verir. Şöyle söylenmiştir: ‘Böylece O, senin arzunun önünde başkalarının arzusunu iptal edecektir’: Siz ihsan etme arzusuna bağlanmak istersiniz ama yapamazsınız; ödülünüz, Yaradan’dan yardım almak olacaktır.

47) Rabaş, Makale 21, Yaradan Çalışmasında Kirli Eller Nedir? (1897)

Yaradan’ın, Keduşa’nın (kutsallık) değil diğerlerinin arzusunu yani alma arzusunu iptal etmesi için, kişi öncelikle bu çalışmaya başlamalıdır; daha sonra Yaradan bunun için gereken yardımı verir. Bu bilinen sebeple, ışık olmadan Kli (kap) yoktur kuralı yüzünden böyledir.’ Yani aşağıdan bir arzu olmaksızın yukarıdan bir şey gelmez, zira arzu, buna olan ihtiyaç olarak adlandırılır.

Bilgelerimizin ‘Arzunu iptal et’ demesinin sebebi budur, yani ‘O’nun arzusu önünde,’ Yaradan’ın arzusu önünde alma arzusunu iptal et, çünkü Yaradan’ın arzusu ihsan etmektir. O zaman başladığınızda, alma arzusunu iptal etmek için sarf ettiğiniz çabaya göre, bu ölçüde Yaradan’dan size yardım etmesini isteme ihtiyacı oluşur ve ancak o zaman tam bir arzu alır ve O’nun yardımına ihtiyaç duyarsınız.

48) Rabaş, Makale 27, Çalışmada, “Yaradan Gururlu Olana Tahammül Etmez,” Nedir? (1988)

Soruyu anlayın: Neden kendi alçaklığımızı bilmemiz gerekiyor, Yaradan’ın büyüklüğünü bilmek neden yeterli değil ve kendi alçaklığımızı bilmek bize ne veriyor? Cevap, alçaklığımızın, Yaradan’ın önünde kendimizi iptal etmeye güçsüz olduğumuz anlamına gelmesidir. Bu nedenle, kötülüğün farkındalığına gelmeden önce, Yaradan’dan bize yardım etmesini istememize ihtiyaç yoktur, çünkü kendimizin bilgi ve anlayışa sahip olduğumuzu ve anladığımızı yapma gücüne sahip olduğumuzu düşünürüz. Ruhumuzu ve yaşam amacımızı durdurabilecek hiçbir güçten korkmayız ve eğer Yaradan’ın önemli olduğunu aklımızla anlarsak, akıllı insanlara yakışanı hemen yaparız.

Sonunda, küçük bir ihtiras ortaya çıktığında, onun önünde teslim olduğumuzu görürüz. Özellikle kendimizi Yaradan’ın yararına adama işi geldiğinde ve beden bununla ne kazanacağını göremediğinde, kişi ne kadar zayıf bir kalbe sahip olduğunu hemen görür ve derhal mücadeleden kaçmak ister. Bu nedenle, kendi alçaklığını gördüğünde, bu ona cennetin merhameti için, ona yardım edilmesi için bir ihtiyaç verir: 1) Mücadeleden kaçmaması ve en azından Yaradan’a dua etme yeteneğine sahip olması için, 2) Yaradan’ın, onun bedenin kontrolünden çıkması için yardım edecektir.

49) Rabaş, Makale 27, Çalışmada, “Yaradan Gururlu Olana Tahammül Etmez,” Nedir? (1988)

Kişi gururlu olduğunda, Yaradan’ın önünde otoritesini iptal etme arzusunda olmadığında ve kendisinde alçaklık olmadığını, aksine her istediğini yaptığını söylediğinde, böylece tüm kötü nitelikler ona gelir. Yukarıdan gelen haz ışığı, dünyayı ayakta tutmak için ince bir ışık olarak aydınlatır. Bilindiği gibi kıskançlık, ihtiras ve onur olmak üzere üç nitelikte giyinir ve bu üç özelliğin hepsi de gurur niteliğine dahildir.

Ama görünene göre, ihtiras ve gurur arasındaki bağlantı nedir? Sonuçta, ihtiras hayvansal bir niteliktir, peki gurur bununla nasıl bağlantılıdır? Mesele şu ki, gurur mutlaka insan ve insan arasında değildir. Öncelikle, insan ile Tanrı arasındadır. Böylece, kişi Yaradan’a karşı gururlu olduğunda ve kendi otoritesini iptal etmek istemediğinde, bunun nedeni kendisi için alma arzusunun kontrolüdür. Ancak kişi, tek bir otoritenin önünde kendi otoritesini iptal ettiğinde, sonsuz yaşamla ödüllendirilir.

50) Rabaş, Makale 6, Güven (1986)

Haz olmaksızın herhangi bir şeyi yapmak imkânsızdır, kuralına göre, bizler, ihsan etmek için ve kendi otoritemize hiçbir ödül almadan, tam tersine, kendimizi O’na karşı iptal ederek ve yalnızca tek bir otoritenin, yani Yaradan’ın otoritesinin kalması için, kendi otoritemizi iptal ederek nasıl çalışabiliriz? Çalışmak için bize güç verecek olan yakıt nedir ki, böylelikle ihsan etmek için çalışabilelim?

Çalışmak için güç veren yakıt, Yaradan’a hizmet etmekten gelmelidir ve bu, Kral’ın önemine göre olmalıdır, zira Yaradan, doğamıza, önemli bir kişiye hizmet etmekten büyük haz alacağımız bir güç yerleştirmiştir. Bu nedenle insan, hazzı, Kral’ın önemine göre hisseder. Şöyle ki, eğer kişi, büyük bir Kral’a hizmet ettiğini hissederse, hazzı, o ölçüde artar. Bu yüzden, Kral ne kadar önemli olursa, kişi çalışmasından o kadar zevk alır.

Kişinin, Kral’a hizmet etmekten aldığı haz, Kral daha büyük olursa, O’nun önünde kendini iptal etmeyi daha çok isteyecek olmasıdır. Böylece kişinin aldığı tüm haz ve memnuniyet, insanın otoritesine girmez, tam tersine kişi, Kral’ın büyüklüğü ve önemi ölçüsünde, Kral’ın önünde kendini iptal etmek ister. Bu nedenle, burada yalnızca, ‘eşsiz ve tek bir otorite’ olarak adlandırılan bir otorite vardır.

51) Rabaş, Makale 6, Güven (1986)

Ama neden kişinin arzusunu iptal etmesi gerekiyor? Ya iptal etme arzusu yoksa? Bu, sanki tam olmak değil gibidir, zira kişinin Yaradan’ın arzusu ile hem fikir olması; sanki Yaradan’ın arzusundan daha farklı bir arzuya sahipmiş, sanki kötü bir şeyi varmış ve bu kötülüğü iptal etmesi gerekirmiş gibi olmasından daha iyi olduğu kesinlikle mantıklıdır. Peki, kötü bir şeyinin hiç olmaması daha iyi değil midir?

Mesele şu ki, manevi Kli’nin (kap), haz ve memnuniyetin bolluğunu almaya uygun olması için, şu iki koşulu yerine getirmesinin gerektiği biliniyor: 1) Haz ve memnuniyeti alma arzusu olan Aviut’a (kalınlık) sahip olmak 2) Haz ve memnuniyeti, kişinin kendi özlemine ve arzusuna göre almak için değil, ama Yaradan’ın arzusuna göre almak için bir Masah’a (perde) sahip olmak. Bu, ‘Onu Yapana memnuniyet ihsan etmek için almak’ olarak adlandırılır.

52) Rabaş, Makale 6, Güven (1986)

Kişinin alma kapları, yani haz ve memnuniyeti alma özlemi yoksa yukarıdan gelen bolluğu almaya uygun değildir; çünkü bir ihtiyaç olmadan tatmin olmaz. Bu nedenle, kişi, kendisi için bir eksiklik, yaratmaya çalışmalıdır -Yaradan’ın, onu daha yakına getirmesi ve Yaradan’ın verebileceği bolluğu vermesi ve bunu almaya özlem duymasına dair özlem duymak. Aynı zamanda, kişi kendi arzusunu iptal eder ve Yaradan’ın ona yardım edeceğine ve Yaradan’ın onun iyiliği için olanı anladığı şeyi vereceğine güvenmelidir. Bu nedenle, kişinin o zaman, insanın anlayışına göre, Yaradan’ın ona yardım etmemesine dair şikâyeti olmaz.

Bu, kişinin arzusunu iptal etmesi ve ‘Ben görevimi, üzerime düşeni yapıyorum’ demesi olarak kabul edilir; bu demektir ki, benim iyiliğim için olduğunu anladığım şeyi yapıyorum ‘ve Yaradan’ın benim durumumu muhtemelen daha iyi bildiğini anlıyor ve inanıyorum. Sanki Yaradan bana yardım etmiş ve anladığım kadarı ile benim duama cevap verecekmiş gibi, Tora ve Mitzvot’a bağlanıp devam etmeyi kabul ediyorum. Ve isteğime hiçbir cevap vermediğini görmeme rağmen, yine de Yaradan’ın duamı duyduğuna ve benim için iyi olan şeye göre beni cevapladığına inanıyorum. Bu nedenle, her zaman, Yaradan’ın bana, benim anlayışıma göre yardım edeceğine dua etmeliyim ve Yaradan’ın anladığı, benim için iyidir; bana, buna göre yardım eder’.

Telif Hakkı © 1996 - 2015 Bnei Baruh. Tüm hakları saklıdır.
Bu sitede sunulan tüm materyal, Bnei Baruh Kabala Eğitim ve Araştırma Enstitüsü tarafından dünyanın ıslahı ve hayatın iyileştirilmesi amacı ile sunulmaktadır.
Bu nedenle, içeriği değiştirilmediği ve kaynağına gönderme yapıldığı takdirde, tüm materyalin kullanımına ve dağıtımına izin verilmiştir.
19 - 0,097