7 Haziran 1962, Şavuot Akşamı, Antwerp
Dostuma…
“Kişi sadece içine aptallık ruhu girdiğinde günah işler,” buna göre içinde aptallık ruhu olmadığında günah işlemiyorsa, o zaman neden aptallık ruhu ona girer? Demek ki bu nedenle henüz hiç günah işlememiştir. Öyleyse aptallık ruhunun girişine kim sebep oldu? Demek ki bu konuda seçim şansı olmamıştır.
Atalarımız der ki, “Göz görür, kalp ister.” Bu demektir ki, göz günaha sebep olur. Görmek, yasak bir şeyi gözlerle ya da akılla, yani yabancı düşünceyle görmek demektir.
Atalarımız ayrıca şunu söyler, “İnsana gönülsüz gelen haz… izinsiz ve istemeden, oysa tüm dünya izin verildiğiyle ilgili hemfikirdir.”
Bilinir ki, kişi gözü ve aklı kontrol edemez. Dolayısıyla görmek günah olmaz. Daha ziyade sonrasında kalp arzu duyduğunda bu günah olur. Ve kişi günahı gördüğünden, bunun arzuya sebep olmaması için derhal görmeden tövbe etmelidir. Bu noktada hala seçim şansı vardır, çünkü henüz günah işlememiştir.
Eğer hemen “görme” denilen tövbeye gelmezse, sonrasında bu “yanlış” denilen arzunun sebebi haline gelir. Fakat yanlışı, yani arzusu için tövbe etmezse, günaha gelmiş olur.
Aptallık ruhu insana görme için tövbe etmediğinde, ona ıslah amacıyla gelir. Bu böyledir, çünkü kendini nasıl koruyacağını—düşüncesi için tövbe—bilmediğinde cennetin ihtişamını suçlar. Düşünce arzuya liderlik ettiğinden, buna “efendisini bilmek ve ona karşı gelmeye niyet etmek,” denir.
Bu sırada Yaradan’ın yüceliğini hissetmemesi ve içindeki ilmin özünün ondan ayrılması büyük ıslahtır, çünkü sonra aptallık ruhu ona girdiği için Yaradan’ın yüceliğini hissetmediğinden, Yaradan’ın yüceliğine leke getirmemiş olur.
Bu “Kişi yalnızca içine aptallık ruhu girdiğinde günah işler,” sözünün anlamıdır. Bu bize şunu öğretir, kişi akıl dolu olduğunu düşünse de günah sırasında yaptığı tüm analizleri aptallık ruhunun yaptığını bilmelidir.
Bu böyledir çünkü akıl bilgeliğin özü değil, operatördür, çünkü bilge bir öğrenci olmasına ve iyi ameller yerine getirmesine rağmen, bu öz, ondan çoktan ayrılmıştır. Bununla ilgili şöyle denir: “Erdemlinin erdemliği bayağılığı sırasında hatırlanmayacak.”
Dolayısıyla bu sırada kurnazlık yapmamalı, mantık ötesi cennet krallığını üzerine almalıdır. Bu demektir ki, düşüncesini tamamen iptal etmelidir, çünkü sonra tövbe ettiğinde Islahlar (emirler/sevaplar) ve günahlarına ilişkin analiz yapabilir.
Bununla ilgili “Önemsiz bir Islah’ta (emir/sevap) en az önemli olan kadar dikkatli ol, çünkü Mitzvot’un ödülünü bilemezsin,” denir. Bu demektir ki, kişi bilinçli olmalı, gözünde önemsiz olsa bile, bunu neden şimdi yerine getireyim ki dememelidir.
Mitzva kişi için “önemli,” yani cennet korkusu içinde olduğunda, günahın ölümcüllüğünü ve Mitzva’nın ciddiyetini hisseder. Bu demektir ki, amacı ve değeri hissederek, Tora ve Mitzvot’a (Manevi Çalışma ve Islahlara) bağlanmanın değerini anlar. Fakat şimdi Mitzvot gözünde önemsiz olduğundan bu kadar dikkatli olmaya gerek görmez.
Bununla ilgili denilir ki, kişi hangi aşamasının yukarıya memnuniyet verdiğini bilemez. Eğer, “Ödül çabaya göredir,” dersek, bu demektir ki, Tora ve Mitzvot’u küçük düşürüp, hor görürse sonrasında onları idrak etmek için büyük çaba harcaması gerekir. Çaba ile yukarıda daha büyük memnuniyet olması mümkündür. Dolayısıyla dikkatli olmalı ve onları yerine getirmelidir.
Dileyelim Yaradan Tora ve Mitzvot’u bereketle yerine getirmemize yardım etsin.
Baruh Şalom HaLevi Aşlag