e-posta ile Paylaş

GÖNDER

Kabala İlmi, dünyadaki tüm ilimleri kapsar.
Baal HaSulam “Özgürlük”
“Bu ilim, gizliliğin sonunda çocuklara bile ifşa olacaktır.”
Baal HaSulam “Kabala Öğretisi ve Özü”
Son neslin günleri yaklaştığında, çocuklar bile, kurtuluşu ve sonu bilip, bu ilmin sırlarını bulacaklardır.
Sulam’ın Önsözü ile Zohar Kitabı
“Ben’i arayanlar, Ben’i bulacaklar” ve yazdığı gibi , “Aradım ve bulamadım, buna inanmayın.”
Baal HaSulam “On Sefirot Çalışmasına Giriş”
MENÜ

KABALA KÜTÜPHANESİ

Ana Sayfa > Sabah Dersi Materyalleri > Kabala Kütüphanesi > Sabah Dersi 2021 > Sabah Dersi Materyali – Aşağı Durumda Olma ve Boyun Eğme – 28 Ağustos

Sabah Dersi Materyali – Aşağı Durumda Olma ve Boyun Eğme – 28 Ağustos

1) Rabaş, Not 21, Ayın Kutsanması

Kişi en düşük durumda iken, cennet krallığının yükünü kabul etmelidir ve bu durumda dahi, bundan daha düşük bir şey olmadığını, yani kişinin tamamen mantık ötesinde, akıl ve hislerinden kesinlikle hiçbir destek almadığını söylemeliyiz, üzerine bir temel inşa etmek için. Bu durumda kişi, cennet ve yer arasında duruyormuş gibidir, tamamen desteksizdir, çünkü her şey mantık ötesindedir.

Böylece kişi, bu tamamen alçakta olduğu bu koşulu ona Yaradan’ın gönderdiğini söyler, çünkü Yaradan, cennetin krallığının boyunduruğunu, bu alçakgönüllülük durumunda almasını istemektedir. Böylece kişi bunu üstlenir, çünkü mantık ötesi inanır ki şu an içinde bulunduğu durum, kendisine Yaradan’dan gelmiştir, yani Yaratan’ın onun bu dünyada olası en düşük durumunu görmesini istiyor.

Her halükârda, her koşulda kişi Yaradan’a inandığını söylemelidir ve buna “koşulsuz teslimiyet” denir.

2) Rabaş, Makale 44, Çalışmada, İsteğe Bağlı Savaş, Nedir? (1990)

Kişi aşağı bir durumdayken bu durum Yaradan ondan uzaklaştı ve kişinin çalışma için hiçbir arzu ve özlemi yok demektir. Bu Yaradan kişiye maneviyatı tatsız bir şekilde veriyor demektir. Dahası kişi kaçmak ve bu çalışmayı tamamen unutmak ister. Bu, Yaradan ona Ahoraim’i gösteriyor demektir.

Yaradan’ın Panim’i O’nun yarattıklarına iyilik yapma arzusudur ve Ahoraim bunun tam tersidir. Yaradan kişiye neden Ahoraim’i gösterir? Bu maksatlıdır, bununla kişi Yaradan ile Dvekut’a doğru bir ivme kazanır, zira artık aynı aşağılık koşulda kalamaz. Buradan anlaşılan şudur ki, Ahoraim’in içindeyken Panim farkına varılır.

3) Rabaş, Makale 44, Çalışmada, İsteğe Bağlı Savaş, Nedir? (1990)

Alma arzusunun kişiye getirdiği tüm bu düşünceler, ihsan etme yolunda yürümek istediği ama şu sıra çalışmaya boş verdiği için, ona yukarıdan yollanır. Çünkü kişi Yaradan ile Dvekut, yani form eşitliğinde olabilmesi için Yaradan’ın onu yakınına getirmesi için dua etmiştir. Kişinin çalışmayı boşladığını gördüğü zaman ona, böyle bir şeyin kontrolü altında olaya razı olamayacağı yabancı düşünceler yollar. Sonuçta bu kişiye bir itiş verir, içinde bulunduğu bu durumdan çıkmak zorunda kalır.

Böylece bu kötülükten, kişi içinde bulunduğu, hiç hayal etmediği bu aşağılık durumun kontrolünü hisseder. Bu durumda korkup mücadeleden kaçmamalıdır, aksine şimdi Yaradan’ın ona baktığına ona özen gösterdiğine ve kişiyi Ahoraim koşulunda yakınlaştırdığına inanmalıdır.

4) Rabaş, Makale 24, Çalışmada, Kişi Bir Oğul ve Bir Kız Doğurmalıdır, Ne Demektir? (1991)

Mantık ötesinde çalışma koşulsuz teslimiyet içinde olmalıdır. Öyle ki kişi cennet krallığının yükünü, mantık ötesinde üzerine almalıdır. Kişi demelidir ki; “Bu çalışma hakkında hiç fikrim olmasa da, bu çalışmadan hiçbir tat almasam da Yaradan’ın hizmetkârı olmak istiyorum. Sanki yine de çalışmanın tadını hissetmiş ve edinmişim gibi tüm gücümle çalışmaya razıyım.” O zaman, kişi ilerleyebilir ve böylece onun için bulunduğu durumdan düşeceği bir yer olmaz, zira tam da yere toprağa konduğu zaman bile çalışmayı üzerine almıştır ve zaten topraktan daha aşağıda olması imkânsızdır.

5) Rabaş, Makale 40, Çalışmada “Sen tüm insanların en aşağıda en önemsiz olanısın,” Nedir? (1990)

Şehina’yı tozun içinde diye hissederken, kişi bedenin üstesinden gelmek için nasıl güç toplayabilir? Bu çalışmadan nasıl keyif alabilir? Daha da şaşırtıcısı, bundan hiç tat almazken kişi çalışmak için nasıl bir ihtiyaç ve istek duyabilir? Kişi çalışmak zorundaysa, eğer başka hiçbir seçeneği yoksa bu anlaşılabilir. Ama hiç tat almadığı böyle bir çalışmayı yapmak istemesi nasıl mümkündür ki? Ve böyle bir işin üstesinden gelecek ve keyif duyacak gücü olmadığı için, böyle düşük bir durumdayken, Kral’a hizmet ederken toz tadı alırken Kral’a nasıl hizmet edebilir?

Böylece bu bakımdan, Yaradan’dan ona O’nun yüceliğinin ifşasını vermesini istemez, ki böylece bundan toz tadı alsın. Aksine Yaradan’dan bedenin üstesinden gelebilmek ve memnuniyetle çalışabilmek için ona güç vermesini ister, çünkü alma arzusu toz tadındaki işi yapmak istemez.

6) Rabaş, Makale 6, Çalışmada, Kişi Gururu Ne Zaman Kullanmalıdır?

Kişi Tora ve Mitzvot’a bağlandığında, sanki Yaradan, Kral’ın hizmetkârlarından biri olması için kendisini, daha yakınına getirmiş gibidir, bütün ve tam olma zamanıdır. Ancak, kişi kendini kandırmamalı ve böyle bir duyguya sahip değilken, Kral’a hizmet ettiğini hissettiğini söylememelidir. Eğer öyleyse, kişi, böyle hissetmiyorken, kendisini daha yakına getirdiği için, Yaradan’a daha fazla nasıl teşekkür edebilir?

Bu nedenle, kişi son derece aşağıda olmasına rağmen, yani hala kendi-sevgisine batmış durumda olduğunda ve mantık ötesi hiçbir şey yapamadığında bile bunu söylemelidir. Buna rağmen, Yaradan kişiye, Tora ve Mitzvot’a tutunması için, bir arzu ve bir düşünce vermiştir. Ayrıca, ne olursa olsun, maneviyatta halen biraz olsun anlayışa sahiptir, onunla konuşan ve iddialarıyla rahatsız eden, ajanlar koşulunun üstesinden gelebilmesi için, ona biraz olsun güç verilmiştir.

O zaman kişi dikkat etmeli ve Yaradan’ın ona ihtimam gösterdiğine ve Kral’ın sarayına giden yolda kendisine rehberlik ettiğine inanmalıdır. Bu sebeple, Yaradan’ın ona ihtimam göstermesinden ve ayrıca inişler vermesinden mutlu olmalıdır.

7) Rabaş, Not 128, Efendiyi, Tanrımızı Yücelt

“Efendiyi, Tanrımızı Yücelt ve O’nun dağının önünde başını eğ, çünkü Efendimiz Tanrımız kutsaldır.”

“Yücelt”, sözünün anlamı şudur; eğer kişi Yaradan’ın yüceliğini ve büyüklüğünü bilmek isterse, bunu yalnızca Dvekut yoluyla ve form eşitliği ile elde edebilir. Bu durumda, “form eşitliği” nedir ve form eşitliği nasıl elde edilir?

“O’nun dağının önünde başını eğ.” Baş eğmek, teslim olmak demektir. Kişi kendi aklını aşağıya indirdiği ve akıl anlasa da anlamasa da dediği zaman, kişi kendini sıfırlar ve boyun eğer. Hangi niteliğin önünde boyun eğer? “O’nu kutsal dağının” önünde.

Har [dağ], Hirhurim [derin düşünce] anlamına gelir, yani düşünce anlamına gelir. “O’nun kutsallığı,” sözünde “kutsal” maddeden ayrı demektir. Bu, kendini alma arzusundan ayırmak anlamına gelir. “Boyun eğmek”, aynı fikirde olmasa bile bedeni teslim etmek ve yalnız Keduşa’nın düşüncelerini kabul etmek anlamına gelir. Bu, “Kutsal dağın önünde boyun eğ,” anlamına gelir.

Neden kendimizi Keduşa’nın düşüncelerine, yani almak için almaktan ayırmaya razı olmalıyız? Çünkü Yaradan sadece ihsan ettiği için, “Efendimiz, Tanrımız kutsaldır”. Bu nedenle, kişinin Yaradan’la form eşitliğinde olması gerekir ve böylece Yaratan’ın yüceliğini elde edebiliriz. Daha sonra, Efendimiz, Tanrımızın yüceliğinin edinimini başarabiliriz.

8) Baal HaSulam, Şamati 118- Baal’a Diz Çökme Konusunu Anlamak

Diz çökmede iki anlayış vardır;

  1. Kişi kendinden daha yüce olanın önünde diz çöker. Onun erdemini bilmese de, eğer onun yüceliğine inanırsa, o takdirde onun önünde eğilir.
  2. Onun yüceliğini ve erdemini net bir şekilde bildiği zaman.

Üst olanın yüceliği inancında iki anlayış vardır:

  1. Başka şansı olmadığı için onun yüceliğine inanır, bu demektir ki onun yüceliğini gerçek anlamda asla bilmez.
  2. Onun yüceliğini kristal berraklığında bilir ve gene de inanç yolunu seçer, çünkü “bir şeyi saklamak Tanrı’nın ihtişamıdır.” Bu demektir ki, bedeninde O’nun ihtişamını bilmek isteyen kıvılcımlar olsa da, bir hayvan gibi kalmamak için kişi mantık ötesi inancı seçer.

9) Baal HaSulam, Şamati 143- İyilik İsrail İçin Olsun

Düşüklük, kişinin mağrur, yani Gadlut’ta (yücelik) olma isteğine karşılık gelir. Bu demektir ki, kişi, ruhunun görmeyi ve duymayı arzuladığı her şeyi anlamak ister, fakat yine de kendini eksiltir ve Tora ve Mitzvot’u kesin bir yalınlıkla, gözü kapalı yerine getirmeye hemfikir olur. Bu “İsrail için iyi” sözünün anlamıdır. Yaşar-El (İsrail) kelimesi, Li Roş (baş (akıl) benim) kelimesinin harfleridir.

Bu demektir ki, kişi, “tam” olarak tanımlanmasına, yani küçülme ve eksilme aşamasında olmasına rağmen, Keduşa (Kutsallık) aklına sahip olduğuna inanır. Ve “tam” ile ilgili olarak bunun mutlak iyi olduğunu söyler. Sonra “Tanrı kalbi arınmışlar içindir” ayeti içinde var olur, yani arı bir kalple ödüllendirilir. Ve bu, “taştan kalbi etinden çıkaracak ve sana etten kalp vereceğim,” sözünün anlamıdır.

10) Baal HaSulam, Şamati 96- Çalışmada Ambar Ve Şarap İsrafı Nedir

Zaten en dibe inmiş olduğu için kişinin çalışmada daha fazla aşağıya inecek yeri olmadığından bu çalışmanın amacı aslına uygun ve doğaldır. Bu böyledir, çünkü yüce olmaya ihtiyacı yoktur, çünkü onun için bu daima yeni bir şey gibidir.

Bu demektir ki, o daima çalışmaya şimdi başlamış gibi çalışır. Cennet Krallığının sorumluluğunu mantık ötesi kabullenerek çalışır. Çalışma düzeninde oluşturduğu temel en aşağı seviyedir ve tüm çalışmayı mantık ötesi yapar. Yalnızca gerçek bir aptal inancını oturtacağı bir temel olmadan, yani destek almadan ilerleyecek kadar aşağıda olabilir.

Kişi bu çalışmayı büyük bir mutlulukla kabullenir, sanki bilgisi ve inancının kesinliğini oturtabileceği bir görüşü varmış gibi. Ve bu mantık ötesinin ölçüsü sanki mantıklıymış gibinin ölçüsü kadardır. Dolayısıyla yolunda ısrar ve sebat ederse asla düşmez. Tersine yüce bir Krala hizmet ettiğine inanarak daima memnuniyet içinde olur.

11) Rabaş, Makale 4, Çalışmada “Sabotajcı Selde Kaldı ve Öldürüldü,” Ne Demektir? (1991)

Soru şu ki, alçakgönüllülük nedir? Bir kişinin alçakgönüllü olduğu nasıl ifade edilir? Kelime anlamı, kişinin kendini zapt ettiği ve mantık ötesi çalıştığı zamandır. Kişi kendi aklını aşağı çektiği ve aklının değersiz olduğunu söylediği zaman, buna “alçakgönüllülük” denir.

Başka bir deyişle, insanın mantığı, Yaradan’ın ona tüm ihtiyaçlarını karşıladığı, durumunda Yaradan’ı sevebileceğini belirtir, alma arzusu bunu hak ettiğini düşünür.  Yani, Yaradan onu seviyor, çünkü tüm ihtiyaçlarını karşılıyor. Eğer karşılamıyorsa, kişi kendini aşağıya çekip ve aklının değersiz olduğunu söyleyemez. Aksine, o zaman, Yaradan’dan uzaklaşır ve “eğer O dileklerimi yerine getirmiyorsa O’na hizmet etmenin bir değeri yoktur” der. Buna “gurur” denir, zira eğer beden talep ettiğini almazsa, kişi Yaradan’ın, “iyidir ve iyilik yapar” denen yolunu anlamak ister. Yaradan böyle gururlu bir kişi hakkında “O ve ben aynı yerde yaşayamam” der.

Ama eğer kendisini aşağı indirir ve “Yaradan’ın yollarını anlayamam,” derse ve aklının dikte ettiği şeylerin değersiz olduğunu söyler ve mantık ötesine çıkarsa, buna “alçakgönüllülük” denir. Bunun hakkındaki ayette şöyle denir: “Rab yüksek ve alçak görecek.” Kişi Yaradan ile ödüllenir, Yaradan onu yakınına getirir.

12) Rabaş, Makale 7, Çalışmada “İnsan” Nedir, “Hayvan” Nedir? (1991)

Özellikle ihsan etmeye ulaşmak isteyenler içlerinde boşluk hissederler ve Yaradan’ın yüceliğine ihtiyaç duyarlar. Bu boşluğu, Yaradan’dan mantık ötesi gidebilmek için güç istedikleri ölçüde, özellikle “Mitzvot ile dolu,” diye nitelendirilen ulvilik ile doldurabilirler, buna “yücelik” denir.  Başka bir deyişle Yaradan’dan yücelik için güç vermesini isterler, bu mantık ötesinde Yaradan’ın yüceliği ve önemidir. Yaradan’ın onların bunu edinmesine izin vermesini istemezler, zira kendilerini teslim etmek, boyun eğmek isterler, ancak bunun için Yaradan’dan yardım isterler ve bu ölçüde bu boş yeri Mitzvot ile doldururlar. “Nar gibi Mitzvot ile dolmak,” sözünün anlamı budur.

13) Baal HaSulam, Şamati 33- Haman İle Kefaret Günlerinin Kuraları

Kişi manevi çalışmadaki hataları ile kendini yukarıya doğru çıkarır zira itiş olmadan hareket etmez ve bulunduğu durumda kalır. Ancak eğer kişi anlayabileceğinden daha alçak bir seviyeye düşerse, bu kişiye bunun üstesinden gelme gücü verilir, çünkü kişi böyle bir kötü durumun içinde kalamaz, zira kişi bulunduğu durumdan daha aşağılara düşmeye razı gelemez.

Bu nedenle kişi her defasında galip gelmeli ve bu düşüşlerden çıkmalıdır. Böyle bir durumda Yaradan’ın Yüceliğini üzerine çekmelidir. Bu kişiye Yukarıdan üst güçleri kendisine çekme olanağı verir, çünkü kişi aksi takdir de mutlak bir aşağılığın içinde kalır. Bunu takiben kişi her seferinde Se’arot aracılığı ile Yaradan’ın Yüceliğini keşfeder ta ki Yaradan’ın isimlerini edinene kadar.

14) Rabaş, Not 626, Merhametli Olan Ne Yaparsa Hayır İçin Yapar

Kişi tamamen kayıp olduğu bir duruma geldiği, bu dünyada nasıl var olacağını göremediği ya da tutunacak hiçbir şeyi olmadığı, tüm taktikleri ve fikirleri tükettiği zaman tüm bu çaba ve emekten sonra her şey kaybolmuştur; kendini güçlendirmeli ve “Merhametli olan ne yaparsa hayır için yapar,” demelidir.

Başka bir deyişle, tüm bu kayıp olma durumunu onun üzerine Yaradan getirmiştir ve hayrı içindir. Şöyle ki, bunlar yoluyla en aşağı derecede olduğu bir duruma gelmiştir ve bununla yükselebilecektir. Yazıldığı üzere, “Yaradan yüksektir ve alçak olan görecektir,” zira kişinin kendini tamamen kayıp hissettiği durumdan daha aşağısı yoktur.

15) Rabaş, Makale 28, Çalışmada Ekleme Yapmamak ve Çıkarmamak Nedir?

Kişi ‘Kişi daima Yaradan övgüsünü oluşturmalıdır’ denen maneviyatın önemini hissetmeye başladığında, bu sol çizgiye geçmesi gereken zaman demektir. Kişi, Kral’ın önemini mantık dahilinde gerçekten ne kadar hissettiğini, yalnızca Yaradan adına çalışmaya gönüllü olup olmadığının kritiğini yapmalıdır.

Mantık dahilinde kendisinin bomboş ve muhtaç olduğunu gördüğünde, maneviyatın önemini yalnızca mantık ötesi gördüğü bu durum, bu hesaplama, onun içinde mutlak alçaklıkta olmanın eksiklik ve acısını yaratabilir. Ancak o zaman eksik olduğu şey için yürekten dua edebilir.

16) Rabaş, Makale 15, Hezekiah Yüzünü Duvara Döndü (1985)

Ona tutunmak isteyip de kendilerini aşağılık hisseden ve bu çamurdan nasıl çıkacaklarını göremeyenler, o zaman, Yaradan’dan kendilerini kaldırmasını isterler.

Onların bedenleri çalışmayla hemfikirken, ihsan ile ilgili hiçbir fikirleri olmadığı için alma arzusu temeline dayanan çalışmaları gösteriş doludur, yani diğerleri mutlak bayağılık içindeyken, onlar Yaradan’ın hizmetkârı olmaktan gururlanırlar ve daima diğerlerinin hatalarını görürler.

Ama hakikat yolunda yürüyenler, ihsan etmeyi başarmak isteyenler, “Yaradan’ın yardımı olmazsa, üstesinden gelemeyeceklerini” gördükleri için alçakgönüllüdürler.

17) Rabaş, Makale 4, Çalışmada Su Seli Nedir? (1989)

Gözleri kapalı olarak çalışmaya girebilsin, hiçbir şeye ihtiyaç duymadan ve bedeni buna direnmesine rağmen her şeyi Yaradan için yapabilsin diye, kişi kendisine yardım etmesi için Yaradan’a dua etmelidir.

Kişi, Yaradan’a, kendisine nasıl yardım etmesi gerektiğini söylemez. Aksine, kendisine boyun eğdirip, Yaradan’ın önünde kendini, koşulsuz olarak iptal etmelidir. Ama bedeninin üstesinden gelemez, aşağı durumunu anladığı için Yaradan’dan eğilime karşı savaşı kazanmasına yardım etmesini ister.

Bu nedenle Yaradan’dan kendisine merhamet etmesini ister, çünkü o, Yaradan’ın hizmetkarı olabilecek diğer insanlardan daha kötüdür, onların hepsinden daha kötüdür. Kendini sevmede herkesten daha fazla alma arzusunun olduğunu görür. Bu nedenle, bu kadar alçak olduğu için kendinden utanır. Bu sebeple Yaradan’dan kendisine merhamet etmesini ve onu kötü eğilimin yönetiminden kurtarmasını ister.

18) Rabaş, Makale 5, Çalışmada, “İsrail Sürgündeyken Şehina da onlarladır,” ne demektir?  (1988)

Bilgelerimizin dediği gibi, “Arınmaya gelene yardım edilir.” Ve Zohar sorar, “Ne ile yardım edilir?” ve cevap verir, “Kutsal bir ruh ile.”

Bu nedenle, Yaradan şimdi ona kutsal bir ruh edinmesi için bir fırsat vermiştir. Kendi durumunda hissettiği bu düşüş ve ıstıraptan sevinç duymalıdır. Bu nedenle, düşüş durumunda değil yükseliş durumunda olduğunu söylemelidir.

Bununla bilgelerimizin şu söylediğini yorumlayabiliriz; “Eziyet ve acı İsrail’e geldiğinde, o teslim olur ve dua eder.” Bunun anlamı şudur; düşüş durumuna geldiklerinde, gerçek durumlarını görürler, aşağılık bir durumdadırlar. Bu teslim olmak olarak kabul edilir zira kendi durumlarını görürler, Hayatın Hayatından ayrıdırlar, Yaradan ile Dvekut’ta olan yaşar. Aksi durumda yalnız ıstırabı hisseder. Bu nedenle açıkça bellidir ki, şimdi kalbin derininden dua etmenin zamanıdır. Şu sözlerdeki gibi; “Teslim ol ve dua et.”

19) Baal HaSulam, 57. Mektup

Bu dünyada insanın kendini çaresizlikte görmesinden daha mutlu başka bir durum yoktur. Bu demektir ki, çabalamış ve yapabileceğini düşündüğü her şeyi yapmış fakat bir şifa bulamamıştır. Ancak ondan sonra O’nun yardımı için tüm kalbinden duaya gelir, çünkü şundan emindir ki, kendi çalışması ona yardım etmeyecek.

Kendinde biraz güç hissettiğinde, duası bütün olmaz, çünkü kötü eğilim gelir ve ona şöyle der, “Önce yapabileceğini yap, sonra Yaradan’a layık olursun.”

Bununla ilgili şöyle denir, “Yaradan yüksektir ve bayağı olan görür.” Kişi çalışma için çabalayıp, hayal kırıklığına uğradığında, herkesten daha aşağıda olduğunu bilerek gerçek bayağılığa gelir ve bedeniyle ilgili iyi hiçbir şey yoktur. Bu sırada duası bütün olur ve O’nun cömert elini tutar.

20) Baal HaSulam, 57. Mektup

Küçük veya büyük her şey sadece duayla edinilir. Yapmaya mecbur olduğumuz tüm çaba ve çalışma sadece gücümüzün eksikliğini ve bayağılığımızı—özümüzde hiçbir şey için uygun olmadığımızı— keşfetmektir, ancak bundan sonra O’nun huzurunda kalpten gelen duamızı haykırırız.

Bununla ilgili çelişkiye düşeriz, “Eğer hiçbir şey için uygun olmadığıma karar verebiliyorsam, neden bu kadar çaba ve uğraş?” Ancak, şu doğal bir yasadır ki, tecrübeliden daha bilgesi yoktur ve kişi yapabileceğini yapmaya çalışmadan önce gerçek bayağılığa erişme becerisini gösteremez.

Bu sebeple, Keduşa ve arınmışlık için emek sarf etmeliyiz, şöyle yazıldığı gibi, “Kendi gücünle yapabildiğin şeyi yap,” ve bunun gerçek ve değerli olduğunu anla.

Bu gerçeği sana güçsüzleşmemen ve af dilemekten vazgeçmemen için ifşa etmedim. Çabanın ölçüsü tam olduğu zaman hiçbir şey görmesen bile bu dua zamanıdır. Fakat o ana kadar atalarımıza inan: “Çaba harcamadım ve buldum, inanma.”

Çaban tam olduğunda duan da tam olacak ve Yaradan cömertçe bunu sana verecek tıpkı atalarımızın bize söylediği gibi, “Çaba sarf ettim ve buldum, inan,” çünkü kişi bundan önce duaya uygun olduğundan, Yaradan duasını duyar.

21) Rabaş, Makale 38, Çalışmada “Kutsama Kabı Dolu Olmalıdır” Nedir?

“Mısır’dan çıkış”. Başka bir deyişle İsrail’e eziyet eden ve ona kutsal çalışma yapması için izin vermeyen Mısır’lıların kontrolünden çıkar. “Ve İsrail oğulları çabalayarak iç geçirdiler ve yakarışları Tanrı’ya yükseldi.” ve sonra Yaradan onları Mısır’daki sürgünden çıkardı.

Başka bir deyişle İsrail halkı köleliğini hissettiği ve Mısırlıların onları köle ettiği bu sürgünden kaçmak istediğinde, açlıklarını hissettikleri bu önemli noktada, Yaradan onları Mısır’dan çıkardı. ARİ şöyle der; İsrail halkı Mısır’dayken, onlar halen Tuma’nın kırk dokuzuncu kapısındaydılar ve böylece Yaradan onları Mısır’dan çıkardı.

Bunun anlamı şudur; onlar zaten halen en aşağılık duruma, olabilecek en aşağılık durama gelmişlerdi ve böylece Yaradan onları buradan çıkardı.

22) Rabaş, 9. Mektup

Bayağılığını gören herkes Lişma çalışmasına neden olanı inşa ettiğini görür. Yaradan’dan başka ona yardım edecek kimsenin olmadığını anladığı an, kalbin derinliklerinde duaya yer açar, tıpkı Mısır’dan çıkışla ilgili Baal Hasulam’ın dediği gibi, “bir ulak değil, Ben,” çünkü herkes kötülüğün hükmünden onları sadece Yaradan’ın kurtaracağını görür.

Ve Lişma çalışmasıyla ödüllendirildiklerinde orada kesinlikle gururlanacak bir şey yoktur, çünkü sonrasında kişi bunun “gücüm ve elimin kuvveti” ile değil, sadece Tanrı’nın ödülü olduğunu görür. Dolayısıyla bayağılığını—krala hizmetin nasıl ölçülemez bir haz olduğunu ve O’nun yardımı olmadan bunu başaramayacağını—hisseder. Aslında bundan daha büyük bir bayağılık yoktur.

23) Rabaş, Makale 15, Hezekiah Yüzünü Duvara Döndü (1985)

Şöyle yazılmıştır: “Rab yücedir, büyüktür ve korkunçtur. Gururluları yere indirir ve alçakgönüllüleri göklere yükseltir” çünkü o zaman, daha önce alçak olanın şimdi yüksek ve yüce, büyük ve korkunç olduğunu söylerler. Bunun nedeni, şimdi onlar, daha önce kendini-sevme işine yarayan şeyin gurur olduğunu hissederler, bu çalışmadan gurur duyduklarında bu onlar bencillik için çalışmaktan utandıkları için şimdi alçakgönüllülük haline gelir.

Ama onlara bunu hissetme gücünü kim verir? Bunu veren Yaradan’dır. Bu nedenle, o zaman kişi, “Kibri yere indirir” denir, daha önce düşük olan ihsan etme çalışması, şimdi onun için en yüksek erdem haline gelmiştir. Ve bunu onun için kim yapar? Sadece Yaratan. O zaman kişi, “alçakgönüllülüğü göğe yükseltir” der.

24) Baal HaSulam, Şamati 121- O, Ticaret Gemileri Gibidir

Bu, “insan sadece ekmekle değil, Efendi’sinin ağzından çıkan her şeyle yaşar,” sözünün anlamıdır. Bu demektir ki, kişinin içindeki Keduşa’nın (Kutsallık) yaşamı, özellikle O’na yaklaşmaktan, yani Keduşa’ya girme izninden dolayı değil, ama aynı zamanda çıkıştan, uzaklaşmalardan da gelir. Bu böyledir, çünkü “O bana ait” iddiasında bulunan Sitra Ahra kıyafeti vasıtasıyla, kişi bu aşamaların üstesinden gelerek kalıcı inançla ödüllendirilir.

Bu demektir ki, kişi Yaradan’la her şeyde birleşmelidir, yani O’ndan gelen çıkışlarda bile. Ve ödüllendirildiğinde, hem çıkışların hem de girişlerin O’ndan geldiğini görür.

Bu kişiyi alçakgönüllü olmaya zorlar, çünkü şimdi Yaradan’ın her şeyi hem girişleri hem çıkışları yaptığını görür. Ve bu, Musa hakkında alçakgönüllü ve sabırlı denmesinin anlamıdır, kişi aşağılığı kabullenmelidir. Böylece her derecede bu aşağılığına tutunmalıdır. Bu aşağılığını kaybettiği anda erişmiş olduğu tüm “Musa” derecelerini derhal kaybeder.

25) Rabaş, Makale 19, Bugün Ayakta Duruyorsunuz, Hepiniz, (1984)

“Siz bugün ayakta duruyorsunuz, hepiniz,” sözlerinin anlamı budur, yani geçirdiğiniz her şey, tecrübe ettiğiniz tüm durumlar– Gadlut durumları ya da Gadlut’tan daha az olan, orta derece olarak düşünülen durumlar. Tüm o detayları alırsınız ve bir seviyeyi diğer bir seviyeyle karşılaştırmazsınız çünkü herhangi bir ödül umurunuzda değildir, fakat sadece Yaradan’ın dileğini yapmakla ilgilenirsiniz. O, Sevapları (ıslah olma eylemleri) yerine getirmemizi ve maneviyatı çalışmamızı emretmiştir ve Yaradan’a yönelen sıradan bir insanı gibi yaptığımız budur. Diğer bir deyişle, kişinin şu an içinde olduğu durum, Gadlut durumunda olduğunu düşündüğü zamanki kadar önemlidir. O anda, “Yaradan’ın seninle bugünü yapar.”

Bu demektir ki sonra Yaradan o kişiyle bir anlaşma yapar. Diğer bir deyişle, kişi “Koşulsuz teslimiyet” denilen, O’nun çalışmasını kabul ettiği ve hiçbir ödül olmadan bunu yapmaya hemfikir olduğu zaman Yaradan’ın onunla anlaşma yaptığı zamandır.

Telif Hakkı © 1996 - 2015 Bnei Baruh. Tüm hakları saklıdır.
Bu sitede sunulan tüm materyal, Bnei Baruh Kabala Eğitim ve Araştırma Enstitüsü tarafından dünyanın ıslahı ve hayatın iyileştirilmesi amacı ile sunulmaktadır.
Bu nedenle, içeriği değiştirilmediği ve kaynağına gönderme yapıldığı takdirde, tüm materyalin kullanımına ve dağıtımına izin verilmiştir.
19 - 0,096