e-posta ile Paylaş

GÖNDER

Kabala İlmi, dünyadaki tüm ilimleri kapsar.
Baal HaSulam “Özgürlük”
“Bu ilim, gizliliğin sonunda çocuklara bile ifşa olacaktır.”
Baal HaSulam “Kabala Öğretisi ve Özü”
Son neslin günleri yaklaştığında, çocuklar bile, kurtuluşu ve sonu bilip, bu ilmin sırlarını bulacaklardır.
Sulam’ın Önsözü ile Zohar Kitabı
“Ben’i arayanlar, Ben’i bulacaklar” ve yazdığı gibi , “Aradım ve bulamadım, buna inanmayın.”
Baal HaSulam “On Sefirot Çalışmasına Giriş”
MENÜ

KABALA KÜTÜPHANESİ

Ana Sayfa > Baruh Halevi Aşlag (Rabaş) > Kabala Kütüphanesi > Makaleler > Çalışmada “Ben Hiçbir Şey İçin Varım, Sen de Hiçbir Şey İçin Varsın” Ne Demektir?

Çalışmada “Ben Hiçbir Şey İçin Varım, Sen de Hiçbir Şey İçin Varsın” Ne Demektir?

Makale No. 21, 1990

Zohar, Truma’da (Madde 34) şöyle yazar: “‘Ve Benim için bir bağış alacaklar. ‘Benim için alacaklar’ ifadesi, bir Mitzva [emir/iyi iş] için çaba sarf etmek ve Yaradan için çaba sarf etmek isteyen kişinin, boş yere ve karşılıksız olarak çaba sarf etmemesi gerektiğini gösterir. Aksine, ‘Tanrınız Efendinizin size verdiği kutsamaya göre, herkes gücünün yettiği kadarını verecektir’ diye yazıldığı gibi, kişi gücüne uygun bir şekilde çaba göstermelidir. ‘Ama ‘Gelin, satın alın ve yiyin, gelin parasız ve bedelsiz şarap ve süt satın alın’ diye yazılmıştır’ derseniz, bu, bedava olduğu anlamına gelir, zira şarap ve süt Tora anlamına gelir. O da şöyle cevap verir: ‘Ama Tora’da çaba sarf ederek, dileyen herkese Tora verilir. Yaradan’da, O’nu tanımak için çaba sarf eden herkes, hiçbir ücret ödemeden O’nunla ödüllendirilir. Ancak bir eylemde kendini gösteren Yaradan’daki çaba, karşılıksız ve boş yere alınmamalıdır, çünkü kişi Keduşa [kutsallık] ruhunu yaymak için bu eylemle hiçbir şekilde ödüllendirilmez, ancak tam bir bedel karşılığında ödüllendirilir.” “Karşılıksız” konusu (Masekhet Hagigah, s 7’de) “Ben nasıl hiçbir şey için varsam, siz de hiçbir şey için varsınız” şeklinde de dile getirilir.

Şunları anlamamız gerekir:

1) Tora’da çaba nedir?

2) Yaradan’da, O’nu tanımak için çaba nedir?

3) Yaradan’da bir eylemde yer alan çaba nedir?

4) “Karşılıksız ya da bir bedel karşılığında” ifadesinin anlamı nedir? Kime ödeme yapmalıyız? Bizler çalışan kişiye ödeme yapılması gerektiğini görüyoruz, bu da çalışan kişinin ödeme yapması gerektiği anlamına gelir. Böyle bir şeyi kim duymuştur? Hiçbir ücret almadan çalışan insanlar olduğunu görüyoruz, ama çalışıp, kendileri için çalıştığımız kişilere ödeme yapmak? Böyle bir şeyi nerede görüyoruz?

İlk olarak, “çaba göstermenin” anlamı nedir? Şöyle ki, normalde bir kişinin elde etmesi zor olan bir şeyi istediğinde, o şeyi elde etmek için çaba sarf etmesi ve büyük gayret göstermesi gerektiğini görüyoruz. Ancak bol miktarda bulunan bir şey söz konusu olduğunda, çabadan söz edemezsiniz. Aksine, o şeyi isteyen herkes onu alır veya istediği şey için para öder, ancak çabadan söz edemezsiniz.

Örneğin, isteyen herkes için dükkanlarda ekmek ve süt varken, bir kişi “Bugün çocuklar için ekmek ve süt almak için büyük çaba sarf ettim” demez. Ancak bazen, savaş sırasında, dükkanlarda ekmek veya süt olmadığında ve kişi bunları elde etmek için büyük çaba sarf ettiğinde, diğer insanlar bunları elde etmede o kadar başarılı olamadığında, böyle bir durumda çabadan bahsedebilirsiniz.

Ancak Tora ve Mitzvot [emirler/iyi işler] söz konusu olduğunda, çabadan nasıl söz edebiliriz? Yani, Tora ve Mitzvot’a uymanın çaba gerektirecek kadar zor olduğunu nasıl söyleyebiliriz? Ne de olsa ayet şöyle der: “Bugün size emrettiğim bu buyruk sizin için çok zor değildir, uzak da değildir, gökte ya da denizin ötesinde de değildir, çünkü bu konu size çok yakındır.” O halde Tora ve Mitzvot’taki çabanın ne olduğunu anlamalıyız.

Yaratılışın amacının, O’nun yarattıklarına iyilik yapmak olduğu bilinmektedir. Bu nedenle, zevk ve haz alma arzusuna sahip varlıklar yaratmıştır. Buna Yaradan’ın yaratılanlar için yarattığı bir Kli [kap] denir ve onlar bu Kli’de haz ve zevk alacaklardır. Bu Kli’nin Yaradan’dan geldiği kabul edilir; dolayısıyla bu Kli yaratılan varlıklarda tamamlanmıştır. Yaratılan varlıklar bu Kli’yi kullanmak istediklerinde, Kli’yi edinmek için herhangi bir çalışma yapmaları gerekmez çünkü bu Kli’yi Yaradan yaratmıştır, dolayısıyla bu Kli’de tam bir bütünlük vardır.

Buradan, yaratılan varlıkların bir şeyden haz alabileceklerini hissettikleri her yerde, “kendi için alma isteği” olarak adlandırılan, yani kişinin kendi yararı için olan bu Kli’yi hemen kullandıklarını görürüz. Kişinin haz almayı istemesi için uyanmasına gerek yoktur, daha ziyade bir şeye giydirilmiş haz ölçüsünde, bu haz kişiyi çeker ve o da onu elde etmek için hazzın peşine düşer. Bu, o şeydeki haz ölçüsünde kişide özlem uyandırdığı ve hazzı elde etmek için her türlü çabayı gösterene kadar oturmasına izin vermediği anlamına gelir.

Ancak daha sonra, “O’nun işlerinin tamlığı” olarak adlandırılan bir mesele olan Tzimtzum’un [kısıtlama] ıslahı gerçekleştiğinde, yani onlar Yaradan’dan haz ve zevk aldıklarında, utanç duymamaları için, “gizlilik” adı verilen bir ıslah yapılmıştır. Bu demektir ki, kişi bir ihsan etme kabı edinmeden önce, açığa çıkacak olan hazzı ve zevki, hazzın ve zevkin ona iyiyi almak için bir uyanış vereceğini görmez.

Bu, seçime yer açmak içindir. Çalışmada, seçim ödül almadan Tora ve Mitzvot’u yerine getirebilmek içindir, zira bir Mitzva’yı yerine getirirken haz açığa çıktığında, kişi Yaradan’ı memnun etmek istediği için Tora ve Mitzvot’u yerine getirdiğini yani kendisi için aldığı hazdan vazgeçtiğini ancak Yaradan yaratılanların zevk almasını istediği için, sadece bu nedenle hazzı kabul ettiğini söyleyemez.

Bu imkânsızdır, zira insan kendisi için almak isteyen bir doğayla doğmuştur. Dolayısıyla, kendisi için hazdan feragat ettiğini nasıl söyleyebilir? Kişi Tora ve Mitzvot’ta bulunan büyük hazdan nasıl vazgeçebilir?

Bu nedenle, “küçük ışık” olarak adlandırılan ışık kıvılcımları, ihsan etme kaplarıyla ödüllendirilmeden önce tüm yaratılışın beslendiği Klipot’a [kabuklara] yerleştirilmiştir. Bu sadece çok ince bir ışık olduğu için, kişi büyük hazlar karşılığında küçük hazları verme çalışmasını yapmaya başlar, yani içinde küçük bir ışıktan başka bir şey olmayan küçük hazlardan vazgeçmenin karşılığında ödül alır.

Bu tıpkı ticaret gibidir – nerede daha çok kazanırsak, orada ticaret yaparız. Bu, çalışmada da böyledir; kişi ancak daha sonra, Tora ve Mitzvot’ta bulunan hazlara kıyasla küçük olsalar da, hazlardan vazgeçmeye alıştığında, bu yine de çalışmaya alışmış olarak kabul edilir ve seçim için yer vardır.

Ancak buna göre şunu anlamamız gerekir: Eğer kişi çalışması karşılığında ödül almak için Tora ve Mitzvot ile meşgul oluyorsa, neden Tora ve Mitzvot’u yerine getirmek bir çaba olarak kabul edilir? Ne de olsa, bedensellikteki davranış da budur: büyük hazlar elde etmek için küçük hazlardan vazgeçmek. Cevap şudur ki, bedensellikte kişinin yaptığı işten aldığı haz bu dünyada açığa çıkar. Bu nedenle, bir çaba olarak kabul edilemez. Ancak Tora ve Mitzvot’ta, kişinin öteki dünyada bir ödül alacağına inanması gerekir ve bu inanca bağlı olduğu için, burada zaten bir emek vardır, zira kişinin inanması gerekir ve beden inanamaz çünkü doğası gereği görmeye ve bilmeye ihtiyacı vardır. Ancak inanmamız gerektiğinde, zaten yükselişler ve düşüşler vardır.

Buradan, kişinin Tora ve Mitzvot’ta göstermesi gereken çabanın bir idrak olduğu sonucu çıkar. Ama başka bir idrak daha vardır ki o da Yaradan’da çaba sarf etmek, O’nu tanımaktır. Emeğimizin karşılığını alabilmek için her ikisini de yerine getirmeye çalışmalıyız. Yani, hem bu dünyada hem de öbür dünyada ödül alacağımıza inanmalıyız. Bu, Zohar’da (“Zohar Kitabı’na Giriş,” Madde 190) yazıldığı gibidir: “Korku üç farklı anlayışla yorumlanır. Oğullarının yaşaması ve ölmemesi için Yaradan’dan korkan ya da bedensel bir cezadan veya kişinin parasına gelecek bir cezadan korkan bir kişi vardır. Dolayısıyla, kişinin Yaradan korkusu kök olarak yer almaz, çünkü kendi çıkarı köktür ve korku da bunun sonucudur. Ve bir kişi vardır ki, Yaradan’dan korkar çünkü o dünyanın azabından ve cehennem azabından korkar. Bu iki tür korku, korkunun özü değildir. En önemli olan korku, kişinin O yüce ve hükmeden olduğu için Efendisinden korkmasıdır.” yani hem Tora ve Mitzvot’ta çaba gösterir hem de Yaradan’da çaba gösterir.

Ancak O’nu bilmenin asıl anlamı, O’nun dünyayı İyilik Yapan İyinin rehberliğinde yönettiğini bilmektir ve bizler de O’nu bu açıdan tanımak için çaba göstermeliyiz. O’nu bilmeyi, kişi Yaradan’a dua ettiğinde veya Yaradan’a şükrettiğinde, hangi isme dua ettiğini veya hangi isme şükrettiğini bilmelidir şeklinde yorumlamalıyız. Yani, kişi hasta olan birinin iyileşmesi için Yaradan’a dua ettiğinde, Hastaların Şifacısı ismine dua ettiğini bilmelidir. O zaman, “Esirlerin Kurtarıcısı” ismine dua ettiği söylenemez. Ya da kendisini tutsaklıktan kurtardığı için Yaradan’a şükrettiğinde, Esirlerin Kurtarıcısı ismine şükretmelidir ve Çıplakları Giydiren ismine şükrettiği söylenemez. Hem Tora ve Mitzvot’ta hem de Yaradan’da, O’nu bilmek için sarf edilen çabanın, kişi eğer karşılıksız, parasız ve bedelsiz olarak çaba sarf ederse, ödüllendirilebileceğini söyler.

Öte yandan, Yaradan’da eylem halinde olan çaba, tam bir ödül içindir. “Eylemde bulunmanın” ne anlama geldiğini anlamalıyız. Yazıda “Tanrı’nın yapmak için yarattığı” denmektedir. Bu, Yaradan’ın dünyayı yapmak için yarattığı anlamına gelir. Bu demektir ki, insan Yaradan’ın yarattığı şey üzerinde eylemde bulunmalıdır. Buna “altı iş günü” denir, bu da “eylem” olarak adlandırılan çalışma zamanıdır.

Aynı şekilde Zohar’ın şu sözlerinde de bunu görürüz (“Zohar Kitabı’na Giriş,” Madde 67), “‘Ve Siyon’a, ‘Sen Benim halkımsın’ demek için. Ayin’de Patach ile ‘Sen Benim halkımsın [Ami]’ demeyin, Ayin’de Hirik ile ‘Sen Benimlesin [İmi]’ deyin, bu Benimle ortak olmak anlamına gelir. ‘Efendimizin sözüyle gökler yaratıldı’ diye yazıldığı gibi, Ben göğü ve yeri Kendi sözümle nasıl yarattıysam, siz de öyle yarattınız.” Ayrıca (Avot, Bölüm 1), “En önemli olan şey öğrenmek değil, eylemdir” ve ayrıca, “Tora’yı öğrenmek muhteşemdir, çünkü bu sayede eylem ortaya çıkar” (Kiduşin 40) demişlerdir.

En önemli olarak hangi eylemden bahsettiklerini anlamalıyız. Bunu, bütünlüğün esas olarak yaratılan varlıkların dünyanın yaratılma amacını, yani O’nun yarattıklarına iyilik yapma arzusunu, yani daha aşağıda olanların O’ndan zevk ve haz almaları için olduğu şeklinde yorumlamalıyız. Yaratılanların haz ve zevk alabilmesi için, O, yaratılanlarda özlem yaratmıştır, yani haz ve zevki almak için bir arzu ve özlem duymalarını sağlamıştır.

Bu Kli, söylendiği üzere Yaradan’dan gelir. Ancak daha sonra, bu Kli’nin yarım Kli haline geldiği yerde bir ıslah olmuştur. Başka bir deyişle, utanç meselesi olmaması için bir ıslah yapıldıktan sonra, “kendisi için alma arzusu” olarak adlandırılan bu Kli’ye bir Tzimtzum ve gizlilik yerleştirilmiştir. Bu nedenle, “alma arzusu” olarak adlandırılan bu Kli sadece yarım bir Kli olarak kabul edilir, yani kendimiz için alma arzusunu ihsan etmek için çalıştıramadığımız sürece, bu Kli’yi kullanamayız. Ancak üzerine ihsan etme arzusunu yerleştirdikten sonra, bu Kli bolluğu alabilir.

Dolayısıyla Yaradan’ın “alma arzusu” olarak adlandırılan Kli’nin ilk yarısını yaratmıştır. Diğer yarısı, yani ihsan etme niyeti, sadece yaratılanlarla ilgilidir -Masah’ı [perdeyi] alma arzusunun üzerine yerleştirir ve bundan diğer yarısı ortaya çıkar. Bu yarıların her ikisi de mevcut olduğunda, hazzı ve zevki almaya uygun olan tek bir Kli haline gelirler.

Buradan insanın çalışmasının Kli’nin ikinci yarısını yapmak olduğu sonucu çıkar. Buna “eylem” denir ve “Tanrı’nın yarattığı” ifadesinin anlamı da budur, yani insanın yapmasına gerek olmayan ilk yarı, kendisi için alma arzusu. Ancak ikinci yarı, ki bu ihsan etmek içindir, yaratılan varlıklarla ilgilidir, burada çalışma vardır, çünkü bu doğaya aykırıdır. Dolayısıyla, onu edinmek için burada çok fazla çalışma vardır. Buna “eylem” denir, ki bunu kişi yapmalıdır ve biz Yaradan’a O’nun verdiklerini atfettiğimiz için Yaradan tarafından yapılmaz. Demek ki, her ihsan etme, yani verme Yaradan’a aittir ama Kli’nin ikinci yarısı, ki bu aşağıda olanın vermek istediği şeydir, bu aşağıda olana aittir.

Artık sorduğumuz şu soruyu yorumlayabiliriz: Bir eylemde duran Yaradan’daki çaba nedir? Hangi eylemden bahsediyoruz? Kişi Yaradan’da eylemde bulunduğunda, yani Yaradan’a ihsan ettiğinde, bu eylemin daha aşağıda olana ait olduğunu, yani kişinin “ihsan etme arzusu” denilen bu Kli’ye sahip olmak için çalışması gerektiğini yorumlamalıyız.

Maddesellikte olduğu gibi, kişinin insanlara satmak için alet yapma zanaatını öğrenmesi gerekir ve alet yapmak bir meslektir, yani bir anda ya da bir ayda öğrenilmesi gereken bir zanaat değildir. Aynı şekilde, burada da bir kişinin ihsan etme kapları yapma zanaatını öğrenmesi gerekir. Kişi bu Kelim’e [kaplara] sahip olmak istediği anda bunu yapamaz. Aksine, bu, böyle bir Kelim’e, yani ihsan etmek için Tora ve Mitzvot’u gözlemleme yeteneğine sahip olana kadar uzun bir süre boyunca öğrenilmesi gereken bir zanaattır.

Bilgelerimiz şöyle der: “Yaradan dedi ki, ‘Kötü eğilimi Ben yarattım; Tora’yı bir şifa olarak yarattım'” (Kiduşin 30). Bu, Yaradan’ın Kli’nin ilk kısmı olarak kabul edilen alma arzusunu, yani haz için duyulan özlemi yarattığı anlamına gelir, “ve Tora’yı bir şifa olarak yarattım”, ki bu da kötü eğilimi iyi bir eğilime dönüştürerek alma arzusunun ihsan etmek için çalışmasını sağlar.

Dolayısıyla bu, Yaradan’ın Kli’nin ikinci kısmını da verdiği anlamına gelir. Bilgelerimizin “Ve Siyon’a ‘Sen Benim halkımsın’ demek için” ayeti hakkında söylediklerine göre, “Benim halkım [Ami] değil, ‘Benimle [İmi]’ deyin, bu da Benimle ortaklık anlamına gelir” diye açıklamışlardır. Bu, yaratılanların da yaptığı anlamına gelir. Bu Kli’nin ikinci yarısını, her şeyin Yaradan tarafından yapılmadığı, burada insanın da çalışması olduğu şeklinde yorumlamalıyız.

Bununla birlikte, Kli’nin insana atfettiğimiz ikinci yarısı hakkında, “ihsan etme arzusu” olarak adlandırılan bu Kli’de ışık ve Kli maddesini de ayırt ettiğimiz şeklinde yorumlamalıyız. Dolayısıyla, Kli’deki Kli insana aittir, yani Yaradan’ın verdiğine “ışık” denir ve insanın verdiğine de “Kli” denir, zira Kli’ye “eksiklik” ve ışığa da “eksikliğin doldurulması” denir.

Yaradan Veren olduğundan ve bolluğa “ışık” denildiğinden, ışığı Yaradan’a atfederiz ve “eksiklik” olarak adlandırılan Kli, yaratılan varlıklara aittir, çünkü bu onların tüm köküdür – sadece bir eksiklik – ve Yaradan bu eksikliği doldurur.

Dolayısıyla, ihsan etme kaplarından bahsettiğimizde, bu Kli de yukarıda belirtildiği gibi iki kısma ayrılır. 1) Eksiklik, yani kişi ihsan etme kaplarından yoksun olduğunu hissetmelidir. Bu demektir ki, yaptığı her şeyin kendi menfaati için olduğunu hisseder ve kişinin Yaradan’a tutunması gerektiğine inanır, “Ve O’na tutunmak için” diye yazıldığı gibi, burada Dvekut [bütünleşme] “form eşitliği” olarak adlandırılır. Yaradan’la Dvekut’tan uzak olması kişiye acı verir ve kendisi için, alma arzusunun hükümranlığından çıkmanın bir yolu olmadığını görür. Buna “eksiklik” denir ve bu insanla ilgilidir, yani insan bu eksikliği hissetmelidir. Bu bir eylem yani ihsan etme kaplarında çalışma olarak kabul edilir.

Kli’nin ışığı, yani Kli ki bu eksikliktir, kıyafetlenen doyum olacaktır, yani kişinin ihsan edebileceği güç olacaktır. Buna “Kli’deki ışık” denir ve Yaradan bunu verir. Bununla, sorduğumuz şeyi yorumlayabiliriz, “Bilgelerimiz, ‘Tora’yı bir şifa olarak yarattım’ dediler,” bu da Yaradan’ın “ihsan etme arzusu” denilen Kli’yi de verdiği anlamına gelir, insan değil. Öyleyse, neden Kli’ye insanın eylemdeki çalışmasıyla ilgili olan “eylem” deniyor?

Bunun cevabı şudur: “eksiklik” olarak adlandırılan Kli, Yaradan’ın rızası için bir şey yapamaması kişiye acı verdiğinde, bunu yaratılana atfederiz. Yani, eksiklik yaratılana aittir ve eksikliğin doldurulması Yaradan’a aittir. Bu yüzden “Kötü eğilimi Ben yarattım; Tora’yı da bir şifa olarak yarattım” demişlerdir, yani ışık kötü eğilime şifa olur. Başka bir deyişle, Yaradan, her şeyi Yaradan’ın rızası için yapmayı isteme gücü verir.

Ancak kişinin Kli’deki eksikliği kendi bedeninde hissetmesi gerekir. Bu, kişinin Yaradan’la Dvekut’u edinmek için elinden geleni yapması gerektiği anlamına gelir ve bu eksikliği yapmaya “eksiklik” denir ve bu  Yaradan’da bir eylemde yer alan çaba nedir diye sorduğumuz şey olarak kabul edilir, yani kişinin Yaradan’ı memnun edebilmek için, O’na hoşnutluk getirmek için Yaradan’da sarf ettiği çaba. Bu arzuya “bir eylem” yani ” eksikliği yaratmak” denir. Bu, Yaradan’a hoşnutluk getirebildiği zamandır ve bu, Kli’deki ışıktır.

Şimdi sorduğumuz şeyi, ödülün anlamının ne olduğunu ve “karşılıksız” ifadesinin ne anlama geldiğini açıklayacağız. Görünürde, bunun tam tersi olması gerekirdi. Yani, Yaradan’daki çaba karşılıksız olmalı ve Tora ve Mitzvot’taki çaba ve Yaradan’daki çaba, O’nu bilmek, bir ödül için olmalıdır. Yani, çaba gösterenler ödüllendirilecektir. Ancak, bu, eylemde çaba gösterenlerin bir ücret ödediğine işaret eder!

Bunu anlamak iki nedenden dolayı zordur: 1) Çalışan kişinin ücret ödeyeceği gibi bir şeyi nerede görüyoruz? Hiçbir ücret almadan, gönüllü olarak çalışan insanlar var. Bunu görüyoruz. Ama çalışmasına izin verilmesi için ödeme yapmak? Bunu görmüyoruz. 2) Soru şudur: Bu ücreti kime ödemeliyiz? Bunun Yaradan’a olduğunu söylemeliyiz, ancak Yaradan’ın “kâr” adı verilen bir ödül aldığı nasıl söylenebilir? Yani, eğer kişi Yaradan’ın fayda sağlayacağını düşünmüyorsa, o zaman “eylem” olarak adlandırılan çabasının, kişinin yaptığı bu eylemin o kişiye herhangi bir sonuç vermeyeceğini nasıl söyleyebiliriz?

Ancak, bunu kendi yolumuza göre yorumlamalıyız: Lo Lişma [O’nun rızası için değil] meselesi vardır, ki bu da kişinin ödül almak için Tora ve Mitzvot ile meşgul olduğu anlamına gelir. Doğal olarak, ödül almak için çalışan kişi her zaman çalışarak ve ev sahibinin emirlerini yerine getirerek ne kazanacağına bakar ve ev sahibinin onun çalışmasından ne kazanacağını hiç düşünmez. Bazen işçi ev sahibinin de kâr etmesi gerektiğini düşündüğünde, bunun nedeni ev sahibinin menfaatini düşünmesi değil, bu işin ev sahibine kâr getirmemesi halinde işletmenin kapanacağını ve kendisinin de işsiz kalacağını bilmesidir. Bunun dışında ev sahibini hiçbir şekilde düşünmez.

Demek ki, işçinin Yaradan’ın bundan kazanç sağlaması gerektiğini düşünmesine gerek yoktur, tabii bir hiç uğruna değilse, yani Yaradan’ın kazanç sağlamasıyla ilgilenmiyorsa. Buna “hiçbir şey için” denir. Ama eylemde çalışmak isteyen kişi, ki bu Yaradan’a memnuniyet ihsan etmek için bir Kli yapmaktır, bu açıkça bir ödül yani Yaradan’ın onun çalışmasından keyif alması içindir. Başka bir deyişle, kişi kendi kazancıyla değil, Yaradan’ın kazancıyla ilgilenir. Bu, hiçbir şey için, yani bir kazanç olmadan alma yasağının anlamıdır. Başka bir deyişle, kişi tüm eylemlerini Yaradan’ın keyif alacağı şekilde amaçlamalıdır. Bu, eylemdeki çalışmanın bir ödül için olması gerektiğine, yani bunun Yaradan’ı ödüllendireceğine işaret eder.

Telif Hakkı © 1996 - 2015 Bnei Baruh. Tüm hakları saklıdır.
Bu sitede sunulan tüm materyal, Bnei Baruh Kabala Eğitim ve Araştırma Enstitüsü tarafından dünyanın ıslahı ve hayatın iyileştirilmesi amacı ile sunulmaktadır.
Bu nedenle, içeriği değiştirilmediği ve kaynağına gönderme yapıldığı takdirde, tüm materyalin kullanımına ve dağıtımına izin verilmiştir.
19 - 0,096