Tevet, Ocak 1928, Givat Şaul’da (Kudüs) duydum
Bedenin keyif aldığı her şeye karşı temkinli olmalıyız. Kişi bundan pişmanlık duymalıdır zira alma yoluyla Yaradan’dan uzaklaşır çünkü Yaradan Verendir ve eğer kişi bir alıcı olursa, böylece form eşitsizliğine girer. Maneviyatta, form eşitsizliği uzaklıktır ve bu durumda kişi Yaradan’la Dvekut’a [bütünleşme] sahip değildir.
Bu “ve O’na tutunmanın” anlamıdır. Kişi hazzı aldığında hissettiği keder yüzünden, keder hazzı iptal eder. Bu, kafasında kabuk bağlamış bir yaradan muzdarip olan bir kişinin durumuna benzer. Başını kaşımak zorundadır ve bu ona zevk verir. Ancak aynı zamanda bunun sadece yarasını daha da kötüleştireceğini, durumunun kötüye gideceğini ve iyileşemeyeceğini de bilir. Dolayısıyla, kaşımaktan aldığı hazzı durduramasa da bu haz sırasında gerçek bir zevk almaz.
Ayrıca, kişi bir şeyden zevk aldığında, bu zevkten dolayı üzüntü duyması gerektiğini de görmelidir, zira bu şekilde Yaradan’dan o kadar uzaklaşır ki, bu zevkin daha sonra kendisine getireceği kayıpla kıyaslandığında değersiz olduğunu hisseder. Bu kalpteki çalışmadır.
(Keduşa [kutsallık]: kişiyi Yaradan’ın çalışmasına yaklaştıran şeye Keduşa denir.
Tuma’a [kirlilik]: kişiyi Yaradan’ın çalışmasından uzaklaştıran şeye Tuma’a denir).