Duydum
Sevgi ve korku içinde çalışmalıyız. Sevgi ile çalışılırsa, ona sadık olduğumuzu söylememize gerek kalmaz, çünkü zaten içten gelen doğal bir histir, çünkü sevgi ölüm kadar şiddetlidir, yazılmıştır ki; “sevgi, ölüm kadar kuvvetlidir”. Daha doğrusu, bu sadakat, öncelikle korkuyla ilişkili olacaktır, eğer kişi, hala hizmet etmekten tat almıyor ve bu hizmet ona zorlayıcı geliyorsa.
Bir kural vardır; beden zorlayıcı olandan bir şeyi hissetmez, çünkü ıslah üzerine inşa edilmiştir. Ve ıslahta, hizmet etmek, sevgi şeklinde olmalıdır, çünkü bu Dvekut’un amacıdır, yazılmış ki, “emek olan yerde, Sitra Ahra da vardır. “
Bu hizmet öncelikle korku anlayışına dayanan bir sadakatle olmalıdır. O zaman, tüm beden çalışma ile karşıt görüşte olur, çünkü hizmet etmekten tat almaz. Ve beden yaptığı her şeyde, beden yaptığı -bütünlük içinde olmayan- bu hizmeti hesaplar. Böylece, bu çalışma ile eline ne geçecek?
O halde, bu hizmette geçerlik ve zevk olmadığı için, bununla başa çıkması sadece fedakârlık yoluyla olur. Bu demektir ki, verdiği hizmetten acı hisseder ve her hareket onun korkunç acı çekmesine neden olur, çünkü beden boşuna çalışmaya alışkın değildir; bu çalışması ya kendisine, ya da başkalarına yararlı olmalıdır.
Ama Katnut (küçüklük) sırasında, kişi hizmet etmenin kendisi için bir faydasını hissetmez, çünkü halen bu hizmetten bir keyif almaz. Ve hatta kişi başkalarına da bir yararı olacağına inanmaz, eğer bu kendi için önemli değilse, başkaları bundan nasıl keyif alır ki? O zaman acısı şiddetlenir. Ve daha da çalıştıkça, acısı da bu oranda artar. En sonunda, ızdırap ve çabası belli bir miktara ulaştığı zaman Yaradan ona merhamet gösterir ve Yaradan’a hizmet etmekten tat almayı ona bahşeder, çünkü yazılmış ki, “Yukarıdan bize maneviyat akana kadar.”