e-posta ile Paylaş

GÖNDER

Kabala İlmi, dünyadaki tüm ilimleri kapsar.
Baal HaSulam “Özgürlük”
“Bu ilim, gizliliğin sonunda çocuklara bile ifşa olacaktır.”
Baal HaSulam “Kabala Öğretisi ve Özü”
Son neslin günleri yaklaştığında, çocuklar bile, kurtuluşu ve sonu bilip, bu ilmin sırlarını bulacaklardır.
Sulam’ın Önsözü ile Zohar Kitabı
“Ben’i arayanlar, Ben’i bulacaklar” ve yazdığı gibi , “Aradım ve bulamadım, buna inanmayın.”
Baal HaSulam “On Sefirot Çalışmasına Giriş”
MENÜ

KABALA KÜTÜPHANESİ

Ana Sayfa > Baruh Halevi Aşlag (Rabaş) > Kabala Kütüphanesi > Makaleler > Çalışmada İyi Eğilimin ve Kötü Eğilimin Kişiyi Koruması Ne Anlama Gelir?

Çalışmada İyi Eğilimin ve Kötü Eğilimin Kişiyi Koruması Ne Anlama Gelir?

Makale No. 11, 1991

Zohar şöyle der (VaYişlah, Madde 1-4), “Rabbi Yehuda şöyle başladı, ‘Çünkü O, meleklerini sizi her bakımdan korumaları için görevlendirecektir. Bir kişi dünyaya geldiğinde, kötü eğilim hemen onunla birlikte gelir. ‘Günahım her zaman önümdedir’ diye yazılmıştır, çünkü insanı Efendisinin huzurunda günah işlemeye iter. İyi eğilim ise kişiye arınmaya geldiği andan itibaren gelir. Peki kişi ne zaman arınmaya başlar? On üç yaşına geldiğinde. O zaman insan her ikisiyle de biri sağda biri solda, sağdaki iyi eğilim ve soldaki kötü eğilimle de bağ kurar.  Ve bunlar aslında görevli iki melektir. Bir insan arınmak için geldiğinde, kötü eğilim onun önünde teslim olur ve sağ sola hükmeder. Ve hem iyi eğilim hem de kötü eğilim insanı gittiği tüm yollarda tutmak üzere birleşirler.”

Çalışma açısından baktığımızda, Yaradan’ın yolunda yürüyen ve Yaradan’la Dvekut’u [bütünleşmeyi] edinmek isteyen bir kişiyi iyi eğilimin koruduğunu, dolayısıyla kişinin iyi eğilimin korumasını aldığını anlamalıyız. Ancak, kişi kötü eğilimden nasıl bir koruma alır ki Yaradan’la Dvekut’a ulaşabilsin? Bu, eğer kişi kötü eğilim tarafından korunmazsa, Yaradan’la Dvekut’u edinemeyeceğini ima eder.

Ayet şöyle der (Yaratılış 25:23), “Ve Efendimiz ona şöyle dedi: ‘Senin karnında iki ulus var ve bir ulus ötekinden daha güçlü olacak ve büyük olan küçüğe hizmet edecek. RAŞİ, bu ayeti şöyle yorumlar: “‘Bir ulus diğerinden daha güçlü olacak’, büyüklükte aynı olmayacaklar; biri yükseldiğinde diğeri düşecek.” Bu demektir ki, onlar aynı anda büyük olmayacaklardır.

Çalışmanın düzeninin, tüm çalışmanızın Yaradan rızası için olduğu bir duruma gelmek olduğu bilinmektedir. Bu kişinin elinde olan bir şey değildir. Aksine, bilgelerimizin “Arınmaya gelene yardım edilir” dediği üzere, bu güç kişinin yukarıdan alması gereken bir şeydir. Bununla birlikte, Yaradan’ı hoşnut edecek bir dereceye ulaşmak, kişiye içindeki tüm kötülükleri ifşa ettikten sonra kalıcı olarak gelir. O zaman kişi “ikinci doğa” denilen ve ihsan etme arzusu olan bu gücü edinir.

Başka bir deyişle, kişi önce içindeki tüm kötülüğü ifşa etmelidir ki buna zaten kişinin tam bir Kli’ye [kap], yani tam bir eksikliğe sahip olması denir. O zaman kişi tam ışığı alır, bilgelerimizin şöyle dediği gibi: “İçindeki ışık onu ıslah eder.” Ancak, kişi bu Kli’nin ifşasına ulaşmadan önce, yani Yaradan’ın yardımına ihtiyaç duymadan önce aşağıdakinin eksikliği de tamamlanmış olmalıdır -zira bu yardım tam bir yardım olmalıdır, bilgelerimizin şöyle dediği gibi, “Yukarıdan, yarım bir şey verilmez, tam bir şey verilir”-.

Ve kişiye tüm kötülüğü göstermek mümkün olmadığından, henüz iyiliğe sahip değilken, kötüyü alt edemeyeceği için, kötü iyiden daha fazla olacağından, bu nedenle, kişi Tora ve Mitzvot [emirler/iyi işler] ile meşgul olmaya başladığında, her seferinde iyiyi artırır ve kötülük de o ölçüde gösterilir. O zaman, insanın çalışması dengelenir, bilgelerimizin şöyle dediği gibi (Kidushin, s 40), “Kişi kendini her zaman yarı suçlu, yarı masum olarak görmelidir.”

Bu nedenle, kişinin Tora ve Mitzvot’taki çabalarıyla iyiyi edinme çabasına göre, kötülük ona yavaş yavaş gösterilir.

Yukarıda anlatılanlara göre, bir kişi Yaradan’la Dvekut’a ulaşma yolunda yürümek ve tüm çalışmasını Yaradan’ın rızası için yapmak istediğinde, yani kendi iyiliği için değil Yaradan’ı hoşnut etmek için yapmak istediğinde, bu kendi iyiliği için alma arzusuyla yaratılmış olan insanın doğasına aykırıdır ve insanın tüm çalışması, bunu kendi gücüyle edinemeyeceğinin ancak Yaradan’ın ona ihsan etme arzusu denen gücü verebileceğinin söylenmesidir,  ve kişi sadece “ikinci doğa” denen bu gücü almak amacıyla Kli’sini hazırlamalıdır. Dolayısıyla, özellikle içinde büyüyerek tamamlanan kötü eğilim sayesinde, kişi gerçek eksikliğini yani ihsan etme arzusunu kendi başına edinemeyeceğini görür. Bu da kişiyi Yaradan’ın ona ihsan etme arzusunu verdiği bir koşula getirir.

Böylece hem iyi eğilim hem de kötü eğilim kişiyi “Yaradan’la Dvekut” olarak adlandırılan form eşitliği hedefine ulaşmaya yönlendirir.

Bununla, sorduğumuz soruyu yorumlayabiliriz: Zohar neden “Çünkü O, meleklerini sizi her bakımdan korumaları için görevlendirecektir” der, ki bu kişiyi Yaradan’la Dvekut’a ulaşması için koruyan kötü eğilimle de ilgilidir? Ama eğer kişiyi Yaradan’la Dvekut’a ulaşması için koruyorsa, neden ona “kötü eğilim” deniyor? “Kötü eğilim”, onun kişiye Keduşa’ya [kutsallığa] karşı olan düşünce ve arzuları getirmesi anlamına gelir. Yani, kişinin Tora ve Mitzvot’ta çaba göstermeye değmeyeceğini düşünmesine neden olur, peki kişiyi Yaradan’la Dvekut’a ulaşması için nasıl korur, ki kişi her şeyi kendi iyiliği için değil Yaradan’ın rızası için yapsın?

Cevap şudur: Eğer kötülük bir kişiye gerçek ölçüsünde ifşa edilmezse, Yaradan’dan yardım alamaz çünkü kişinin hâlâ gerçek bir ihtiyacı yoktur. Bu da onun halen gerçek bir Kli’ye sahip olmadığı anlamına gelir. Kötü eğilim kişiye Keduşa’ya karşı düşünceler ve arzular verir ve buna “kötü eğilim” denir, Baal HaSulam’ın dediği gibi, kötü eğilim “kötülüğün tasviri” anlamına gelir, yani kötü eğilim kişiye kendi iyiliği için değil de Yaradan’ın rızası için çalışırsa bunun kendisi için kötü olacağını resmeder. Kötü eğilim bir kişiye bu tür tasvirler çizdiğinde, kişinin Yaradan’a ihsan etme çalışmasını terk etmesine neden olur.

Bu nedenle, kişi kötü eğilimin tasvirlerini hissetmeye başladığında, sadece Yaradan’ın rızası için yapılan bu çalışmadan kaçmak ister. İşte o zaman, kişi kötü eğilimin kendisi için çizdiği tasvirlerin üstesinden gelmenin imkânsız olduğunu görür. Yine de ancak o zaman üstesinden gelebilir ve Yaradan’ın kötü eğilimin kontrolünden çıkmasına yardım edeceğini söyleyebilir, zira ancak o zaman bunun bir kişinin kötü eğilimin tasvirini gördüğü bu karanlık duruma karşı bir şeyler yapabilmesinin doğasının üstünde olduğunu görür.

Bu tasvirlerden kişi neyin kötü olduğunu, yani kendi yararı için de bir şey görmedikçe Yaradan rızası için bir şey yapamayan insanın kalbinde kötülüğün ne ölçüde var olduğunu görür. Bu tasvirler aracılığıyla kişi her seferinde kötünün bir imgesini edinir. Kişi bu görüntülerin hepsini birden göremez, çünkü bunlara tahammül edemez. Aksine, bu kişiye azar azar gösterilir ve bu tasvir kısa süre sonra kaybolur. Böylece kişi sanki kendisi için değil de Yaradan için çalışma tasvirini unutmuş gibi olur. Böylelikle, ihsan etme çalışmasına bir kez daha başlama gücüne sahip olur. Kişi zaten sadece Yaradan’ın rızası için çalışabileceği bir aşamada olduğunu düşündüğünde, kötü eğilim hemen ona gelir ve Yaradan’ın rızası için çalışmanın başka bir tasvirini verir. Bu tasvir onu bir kez daha Yaradan’ın rızası için çalışmaktan uzaklaştırır.

Buradan, özellikle kötü eğilim aracılığıyla, kişinin hakikat durumuna yani kişinin kendini kandıramayacağı ve Yaradan’a hizmet ettiğini ve tüm çalışmalarının Yaradan için olduğunu söyleyemeyeceği bir duruma ulaşabileceği sonucu çıkar, zira kötü eğilim ona Yaradan’ın rızası için çalışmanın ne anlama geldiğine dair tasvirler gösterdiğinde, kişi bu çalışmadan uzak olduğunu görür. Buradan şu sonuç çıkar ki, kişi hakikat yolunda yürüdüğüne dair kendini kandıramaz, çünkü bedenin buna nasıl karşı çıktığını görür, öyle ki Yaradan’ın kendisine kendini sevmenin hükmünden çıkmasına yardım edebileceğine mantık ötesi bir şekilde inanmalıdır.

Bundan çıkan sonuç şudur ki, kötü eğilime engel olunmasaydı kişi asla gerçeği göremezdi. Öyle ki, herkes iyi eğilimin kişiyi Yaradan’a bağlı olma, yani tamamen ihsan etmek üzere çalışmanın tamamlanması yolunda koruduğunu anladığı gibi, aynı şekilde kötü eğilim olmadan da kişi her şeyi Yaradan rızası için yaptığını düşünecektir.

Ancak kötü eğilim kişiye kötü tasvirlerle gelip Yaradan rızası için çalışmanın değersiz olduğunu söylediğinde, kişi için daha önce Tora ve Mitzvot’ta yaptığı her şeyin kendi menfaati için olduğu tümüyle açık hale gelir, zira artık kötü eğilim ona sadece Yaradan rızası için çalışma durumunu gösterdiğinde, kötü eğilimin haklı olduğunu kabul eder ve kişi gerçekten Yaradan rızası için çalışmakla ne elde edeceğini göremez.

Bu durum kişinin düşmesine neden olur. Şöyle ki, kötü eğilim ona bu tasvirlerle gelmeden önce, yaptığı her şeyin Yaradan’ın rızası için olduğunu biliyordu, yani Yaradan’ın insana yapmasını emrettiği şeyi yerine getiriyordu. Aksi takdirde neden Tora ve Mitzvot’a uysun ki? Ama Yaradan’ın rızası için değil? Herkes bilir ki, Yaradan’ın rızası için çalışmayan birinin çalışması değersizdir, bu yüzden bir kişi Tora ve Mitzvot’la meşgul olduğunda, Yaradan’ın rızası için çalıştığından emin olur.

Ama şimdi kötü eğilim ona ihsan etmek amacıyla çalışmanın kötü tasvirleriyle geldiği için, kişi Yaradan rızası için çalışmaktan uzak olduğunu ve Yaradan rızası için yapılmayan çalışmanın değersiz bir çalışma olduğunu görür, bu yüzden Tora ve Mitzvot’u gözlemleme işini tamamen bırakmak ister, çünkü doğası gereği kişi sebepsiz yere çalışamaz. Kişi çalıştığında, bir şey yaptığını görmelidir. Dolayısıyla, Yaradan’ın rızası için çalışamayacağını görürse -kötü eğilimin ona tamamen Yaradan’ın rızası için çalışmanın ve kendi iyiliği için çalışmamanın ne anlama geldiğini ve Yaradan’ın rızası için çalışmamanın değersiz olduğunu görmesini sağladığı gibi – mücadeleden tamamen kaçmak istediği bir koşula gelir.

Şimdi Zohar’ın ayeti nasıl yorumladığını anlıyoruz: “Çünkü O, meleklerini seni her bakımdan korumaları için görevlendirecektir.” Kötü eğilim olmadan, kişi asla ihsan etme çalışmasını başaramaz, zira ihsan etmek için her şeyi yapabilme gücünü sadece Yaradan verebilir ve bir eksiklik olmadan kişi hiçbir şey alamaz. Ancak kişi Yaradan’ın kendisine diğer doğayı, yani ihsan etme arzusunu vermesi için bu eksikliğe sahip değildir, çünkü her şeyi Yaradan’ın rızası için yaptığını düşünmektedir, zira kişi Yaradan’ın rızası için çalışmak istemediği sürece, beden kişinin Yaradan’ın yardımına ihtiyaç duyduğu noktaya değin itiraz etmez.

Ancak kişi ihsan etmek için çalışmak istediğinde, kötü eğilimin çalışması ona gelir ve Yaradan’ın rızası için çalışmanın değersiz olduğunu düşündürmeye başlar. O zaman, bu kötülük kişide Yaradan’ın yardımına yönelik bir ihtiyaç doğurur. Bu da kişinin özellikle kötülük sayesinde Yaradan’a yaklaştığı anlamına gelir. Diğer bir deyişle, kötü eğilim kişiyi Yaradan’ın rızası için çalıştığına dair kendini kandırmaktan alıkoyar.

Dolayısıyla, kişi Yaradan’a kendisine yardım etmesi için dua ettiğinde, duası açık olmalıdır. Bu demektir ki, kişi neyin eksik olduğunu bilmelidir, yani eksiklik onda şüpheye yer bırakmayacak şekilde ifşa olmalıdır; zira eksiklik ona kesin olarak ifşa edilmemişse, hissettiği eksiklikten emin değilse, bu bir dua sayılmaz. Bu nedenle, kötü eğilim kişiye kötü tasvirlerle geldiğinde, kişi neye ihtiyacı olduğunu kesin olarak bilir ve buna “tam bir eksiklik” denir.

Bu şu sözleri söyleyen Yakup hakkında yazılanlara benzer: “Kurtar beni, Sana dua ediyorum, kardeşimin elinden, Esav’ın elinden; çünkü ondan gelip beni ve çocuklarla birlikte anneleri vurmasından korkuyorum” (Yaratılış 32:11 ve VaYişlaş, Madde 70). “Bu, dua eden kişinin sözlerinin doğru yorumlanması gerektiğini ima eder. ‘Kurtar beni, Sana dua ediyorum’ dediğinde, kurtuluştan daha fazlasına ihtiyaç duymadığı için bunun yeterli olması gerekirmiş gibi görünür. Yine de Yaradan’a demişti ki, ‘Ve beni zaten Laban’dan kurtardığını söylemeli misin? Bu yüzden ‘kardeşimin elinden’ diye açıklamıştır. Ve eğer Laban’ın Yakup’a ‘Çünkü sen benim kardeşimsin, bu yüzden bana boşuna mı hizmet etmelisin?’ dediği için diğer akrabaların da kardeş olarak adlandırıldığını söylersen, işte bu nedenle ‘Esav’ın elinden’ diye açıklar. Bunun sebebi nedir? Bunun nedeni konuyu doğru değerlendirmeye ihtiyacımız olmasıdır.”

Bu konu hakkında sormalıyız: Etten kemikten bir kraldan söz ettiğimizde, yardım isteyen kişinin net bir talebi olması gerektiğini anlayabiliriz, böylece kral ne istediğini anlayacaktır. Ancak, biri Yaradan’dan bir şey istediğinde, talebi neden bu kadar açık olmalıdır? Yaradan kişinin kalbinde ne olduğunu bilmez mi? O kesinlikle insanın düşüncelerini bilir, çünkü Yaradan’a “Düşünceleri bilen” denir, “Düşünceleri bilen, lütfen kurtar” dediğimiz gibi. O halde neden duaya açıklık getirmeli ve “meseleyi doğru yorumlamak” için dua etmeyi istemeliyiz?

Bunun yanıtı, kişinin duayı açıklığa kavuşturmasıdır, böylece kişi için netleşir ve yorumlanmış olur. Yani, kişi neyi kaçırdığını bilmelidir, çünkü bazen hayatıyla ilgili olan ve onsuz Keduşa [kutsallık] yaşamı elde edemeyeceği şeylerden vazgeçerken, lükse ihtiyacı olduğunu düşünür ve tüm gücüyle onlar için dua eder. Kendisinin saygın ve mükemmel bir insan olmasını sağlayacak şeylere ihtiyacı olduğunu düşünür ve bunu ister, oysa aslında yaşamına ilişkin şeylerden yoksundur, yani bunlar olmadan ölü gibi kalacaktır, bilgelerimizin şöyle dediği gibi, “Kötüler yaşamlarında ‘ölü’ olarak adlandırılırlar.”

Bu nedenle, kötü eğilim Yaradan’a memnuniyet ihsan etme çalışması hakkında kendine kötü tasvirler çizdiğinde, bu kötülük aracılığıyla bazen Zohar’ın yorumladığı gibi İsrail topraklarına iftira atan casuslar gibi “başlangıcı düşünme” durumuna gelir. O zaman kişi gerçekten kötü olduğunu ve Yaradan’a inancı olmadığını görür.

Baal HaSulam’ın dediği gibi, kişi yürüdüğü yolda Yaradan’a inancı edinmek için aşağıdan bir uyanış olarak elinden gelen her çabayı göstermelidir. Buna “Ben Tanrınız Efendinizim ve başka tanrınız olmayacak” denir. Bunlar, hayvanların yaşamının bağlı olduğu iki belirti olan Kaneh [soluk borusu] ve Veshet [yemek borusu] olarak kabul edilir. Yani, maddesellikte, bu belirtiler durursa, hayat hayvandan ayrılır. Aynı şekilde, çalışmada, “Ben… ve şimdi sahip olacaksın…” durursa, manevi yaşam kişiden ayrılır.

Bu nedenle, kişi bazen ağlar ve düşündükleri konusunda kendisine yardım etmesi için Yaradan’a dua eder. Ancak kişi acı acı ağlasa da ölümcül bir tehlikede olduğu halde kendisine saçma sapan bir şey verilmesini istediği için bu talebi kabul edilmez. Yani, kişi kendisinin iyi olduğunu düşünmektedir, ona göre ihtiyacı olan tek şey tamamlayıcı bir şeydir, oysa gerçekte cansızdır. Bu nedenle, “kötü eğilim” adı verilen melek gelir ve tasvirleri aracılığıyla, Yaradan’ın önünde iptal etmeye değmeyeceğini, çünkü alma arzusunun bundan hiçbir şey kazanmayacağını gösterir. Kişi ancak o zaman hakikati, yani gerçekten kötü olduğunu görebilir.

Dolayısıyla, özellikle bu kötülüğün ifşası kişiyi korur, böylece Yaradan’dan kendisine “Yaradan’a inanç” denilen yaşamı vermesini isteyecektir, ki Yaradan’a tutunabilsin, şöyle yazıldığı gibi, “Ve Tanrınız Efendinize tutunan sizler bugün her biriniz hayattasınız.” Zohar’ın şöyle dediği gibi, “Çünkü O meleklerini seni her bakımdan korumaları için görevlendirecektir.” Yani hem iyi eğilim hem de kötü eğilim kişiyi korur, böylece kişi Yaradan’la Dvekut’a ulaşır. Kötü eğilim olmasaydı, kişi hakikati, Yaradan’dan hangi yardımı talep edeceğini bilemezdi.

Yukarıdakilere göre, bilgelerimizin “Erdemliler için kötü eğilim yüksek bir dağ gibi görünür” sözünü yorumlamalıyız. Bir kişi kötü eğilimin yüksek bir dağ gibi çok büyük olduğunu gördüğünde, bunun onun erdemli olduğunun, yani erdemli olmak için hakikat yolunda yürüdüğünün bir işareti olduğunu açıklamalı ve söylemeliyiz. Aksi takdirde, kötü eğilim ona yüksek bir dağ gibi görünmezdi. Bu böyledir çünkü içindeki kötülük kişiye ancak sahip olduğu iyilik ölçüsünde gösterilir, zira iyi ve kötü her zaman dengeli olmalıdır. O halde kişinin karar vermesi ve iyiyi seçmesi gerektiği söylenebilir.

Bununla, “Ve bak, Tanrı’nın melekleri onun üzerine yükselip alçalıyorlardı” (Yaratılış 28:12) diye yazılanları yorumlayabiliriz. Meşhur soru şudur: Neden önce Tanrı’nın melekleri yükseldi? Önce ” alçaldılar” ve sonra ” yükseldiler” denmeliydi. Çalışmada, “Tanrı’nın meleklerinin”, bilgelerimizin (Suka 10) “Biz Mitzva’nın [Mitzvot’un tekili] habercileriyiz” dediği gibi, Yaradan’ın habercileri olmak, kutsal çalışmayı yapmak isteyen insanlar olduğunu yorumlamalıyız.

Bu nedenle, melekler gibi olmak, her şeyi Yaradan rızası için yapmak isteyenlere “Yaradan’ın elçileri” denir. Onlar önce derece derece yükselmelidirler, yani iyi işler yapmalıdırlar ki buna “derece derece yükseliş” denir ve sonra, yükselişte olduklarında, bütünlük yolunda yürüdükleri bir durumda olduklarında, tam bir bütünlük içinde olduklarını düşünebilirler. Fakat Yaradan’la Dvekut’a ulaşmayı arzuladıkları için, onlara yukarıdan gerçek her şeyi Yaradan rızası için yapmaktan hala çok uzak oldukları gösterilir. Kötülüğün tanınmasıyla, kişi kendi derecesinden düşer ve hakikati görmeye, neyi kaçırdığını görmeye başlar.

Çalışmanın düzeni budur. Kişi önce yukarıdan bir yükseliş alır, sonra da yukarıdan bir düşüş alır. Tüm bunlar yukarıda bahsedilen nedenden ötürüdür ki, kişi bu yükselişler ve düşüşler aracılığıyla tam bir eksiklik elde eder. Ve bu eksiklik o kadar büyüktür ki, dünyada Yaradan’ın Kendisinden başka hiç kimse bu eksikliği dolduramaz. Buna “tam bir Kli” O’nun yardımını almaya hazır olmak denir.

Baal HaSulam’ın bilgelerimizin söyledikleri hakkında söylediği gibi (Avot, Bölüm 2:21), “Ne bu çalışmayı bitirmek sana düşer, ne de aylaklık etmekte özgürsün.” ” Çalışmayı bitirmek sana düşmez” sözünün, tüm eylemlerinin Yaradan’ın rızası için olduğu bir duruma ulaşma çalışmasına atıfta bulunduğunu söylemiştir. Kişi bu çalışmayı bitiremez. Dolayısıyla, kişi zaten bitiremeyeceği bu çalışmaya neden başlasın ki? Normalde, bir kişi bitiremeyeceğini bildiği bir işe başlamaz. O halde neden “ne de aylak aylaklık etmekte özgürsün” demişlerdir? Bu, bir kişinin bu çalışmaya başlaması gerektiği anlamına gelir. Peki, soru şudur: Kişi hangi amaçla başlamalıdır?

Cevap şudur ki, her şeyde gerekli olan bir şeyi elde etmek için arzu ve özlem olmalıdır. Aksi takdirde, önceden ihtiyaç duymadan bir şey elde ettiğimizde, Kli olmadan ışık olmadığı bilindiği üzere, bundan haz almak mümkün değildir. Bu nedenle, kişi ihsan etme çalışmasına başlamalıdır ve o gücü elde etmek için birçok çaba sarf ettikten sonra, yine de ona sahip olamadığını görür, daha sonra Yaradan ona bu ihsan etme gücünü verdiğinde, bundan haz alabilir.

Baal HaSulam bu konuda şöyle demiştir: “Yapacağız ve duyacağız “ın anlamı budur, İsrail bunu dünya ulusları bunu almak istemediğinde söylemiştir, zira onlar doğaya karşı gelmenin imkânsız olduğunu görmüşlerdir. Ancak İsrail halkı, “Kalbimiz bunu istemese de zorla yapacağız ve bu sayede duymakla ödüllendirileceğiz” dedi. Başka bir deyişle, Yaradan bu çalışmanın kalp için kabul edilebilir olduğunu duymamıza izin verecektir. Buna “Kalbe göre cevap ver” denir.

Telif Hakkı © 1996 - 2015 Bnei Baruh. Tüm hakları saklıdır.
Bu sitede sunulan tüm materyal, Bnei Baruh Kabala Eğitim ve Araştırma Enstitüsü tarafından dünyanın ıslahı ve hayatın iyileştirilmesi amacı ile sunulmaktadır.
Bu nedenle, içeriği değiştirilmediği ve kaynağına gönderme yapıldığı takdirde, tüm materyalin kullanımına ve dağıtımına izin verilmiştir.
19 - 0,091