e-posta ile Paylaş

GÖNDER

Kabala İlmi, dünyadaki tüm ilimleri kapsar.
Baal HaSulam “Özgürlük”
“Bu ilim, gizliliğin sonunda çocuklara bile ifşa olacaktır.”
Baal HaSulam “Kabala Öğretisi ve Özü”
Son neslin günleri yaklaştığında, çocuklar bile, kurtuluşu ve sonu bilip, bu ilmin sırlarını bulacaklardır.
Sulam’ın Önsözü ile Zohar Kitabı
“Ben’i arayanlar, Ben’i bulacaklar” ve yazdığı gibi , “Aradım ve bulamadım, buna inanmayın.”
Baal HaSulam “On Sefirot Çalışmasına Giriş”
MENÜ

KABALA KÜTÜPHANESİ

Ana Sayfa > Sabah Dersi Materyalleri > Kabala Kütüphanesi > Sabah Dersi 2022 > Sabah Dersi Materyali – Uşpizin Davud – Sefira Malhut – 16 Ekim

Sabah Dersi Materyali – Uşpizin Davud – Sefira Malhut – 16 Ekim

DAVUD, MALHUT’UN ANLAYIŞIDIR

1) Rabaş, Makale 10 (1990), Çalışmada, Bilgelerimizin “Kral Davud’un Bir Hayatı Yoktu,” Demesi Ne Anlama Gelir?

Kral Davud, üzerinde bir Tzimtzum olan Malhut’tur ve Davud, alma kaplarında var olan alma arzusunun tamamının düzeltilmesi için ıslah gerektiren “Malhut’un tamamı” olarak kabul edilir. Bu nedenle, ihsan etme kaplarının bulunduğu Kelim’e [kaplar] dahil edilmesi gerekiyordu. Bununla, genel Malhut da ıslah edilecektir. Buna “ıslahın sonu” denir yani Mesih Kral “ıslahın sonu” olarak adlandırılır. Bu, genel Malhut’un ihsan etmek için çalışmak üzere ıslah edileceği anlamına gelir.

2) Rabaş, Makale 13 (1991), Çalışmada ‘Zayıf Olanın Eline Güçlüyü Verdin’ Ne Demektir?

Davud, Malhut yani cennettin krallığı olarak kabul edilir. Bu demektir ki, yaratılanlar cennettin krallığının yükünü ödül almak ve kendi menfaatleri için değil de “O yüce ve yöneten” olduğu için üzerlerine almalıdırlar.

Fakat tüm dünya buna direnir ve her şeyi kendisi için değil de Yaradan için yapmaktan nefret eder. Dolayısıyla Keduşa, bütünüyle ihsan etmek yani Yaradan için çalışmaktır, şöyle yazıldığı gibi “Ben Efendiniz kutsal olduğum için siz de kutsal olacaksınız.” Bu nedenle Yaradan sadece yaratılanlara ihsan ettiğinden, yaratılanlar da Yaradan’a ihsan etmelidir, buna Yaradan’la Dvekut olarak kabul edilen “form eşitliği” denir.

3) Rabaş, Makale 45 (1990), Çalışmada, “Gizli Olan Şey Efendimiz Tanrımıza Aittir,” Nedir?

Davud, cennetin krallığı olan Malhut olarak adlandırılır. Keduşa’nın Malhut’u ihsan etme arzusudur ve bunun tersi, Sitra Ahra [diğer taraf] denilen, kişinin kendisi için alma arzusudur. Bu, Keduşa’nın tam tersidir ve Keduşa’nın düşmanıdır; şöyle yazıldığı gibi, “Günahkâr erdemliyi gözler ve onu öldürmeye çalışır.” Demek ki, alma arzusu ihsan etme arzusunu öldürmek ister.

Keduşa’nın Malhut’u için bir Merkava [yapı] olan Davud, düşmanının, Keduşa demek olan ihsan etme arzusunu öldürmek isteyen alma arzusunun onu yönetememesi adına Yaradan’ın kurtuluşunu hızlandırması için dua etti.

“Merhametimin Tanrısı benimle buluşacak” sözünün anlamı budur, yani Yaradan ilk önce bana merhamet edecektir.

4) Rabaş, Makale 10 (1990), Çalışmada, Bilgelerimizin “Kral Davud’un Bir Hayatı Yoktu,” Demesi Ne Anlama Gelir?

İnsan, kendisi için alma arzusu olarak doğduğuna göre, bu durumda hayat yoktur. Buradan, kalpteki nokta olan Kral Davud’un niteliğinin yaşamı olmadığı sonucu çıkar. Başka bir deyişle, hayatın ışığı orada parlayamaz.

Bu nedenle, “merhamet niteliğinin yargıyla ilişkilendirilmesi” gerçekleşir, yazıldığı üzere, yargı niteliği olan Malhut, Kral Davud’un niteliği ile ilişkilendirildiğinde, yaşamı “sağın niteliğinden, yani ihsan etmekten alır. Dolayısıyla, Hesed  ve merhamet niteliği olan İbrahim, Yakup ve Yusuf’un niteliği, alma kabı, “sol” un niteliği olan İshak’ın değil, Kral Davud’un niteliğinin içine yerleştirilmiştir.

5) Rabaş, Not 316, Adam HaRişon – 2

Malhut niteliği olan Davud, Mesih, üzerinde Tzimtsum [kısıtlama] ve gizlenme olduğu için – kendi niteliği üzerine herhangi bir ışık alamaz. Bunun yerine, kocası Zeir Anpin’den almalıdır, bu da onun “boş alan” olarak görülen Zeir Anpin’in Malhut’undan inşa edildiği anlamına gelir. Bu nedenle, onlardan yani Malhut’un üzerinde olan İbrahim, Yakup ve Yusuf’tan aldı. Bu nedenle aydınlanmayı onlardan aldı.

6) Zohar, Şlah Leha, “Tzitzit,” 342

Davud’un kemanı, Davud’un yatağının üzerinde asılıydı. Keman Malhut’tur. Üstteki kutsal Kral’a, kendi başına çalan Davud’un kemanıdır.

 

DAVUD TORA’NIN YOLLARINDA YÜRÜDÜ

7) Rabaş, Makale 30 (1990), Çalışmada, “Yasa ve Yönetmelik Yaradan’ın Adıdır,” Ne Demektir?

‘‘Davud, Tora’nın yollarında yürüdü”, yani Tora aracılığıyla kendini ıslah etti ve ihsan etme kaplarıyla ödüllendirildi. Bolluk, bu kaplara yukarıdan dökülür ve kişi “İyilik Yapan İyi” ile ödüllendirilir yani o zaman Yaradan’ın gerçek adını, İyilik Yapan İyi’yi edinir çünkü iyiliği, kendisini, Tora’nın yolları ile ıslah ederek almıştır. “Ve Davud O’na bir isim yaptı” sözlerinin anlamı budur, yani Davud, “İyilik Yapan İyi” olarak adlandırılan, Yaradan’ın adını edinmekle ödüllendirildi.

8) Baal HaSulam, Şamati 140, Senin Tora’nı Nasıl da Seviyorum

“Ah ben senin Tora’nı nasıl da seviyorum! O bütün gün benim derin düşüncemde.” O, Kral Davud’un zaten mükemmellikle ödüllendirilmiş olmasına rağmen, yine de Tora için özlem duyduğunu çünkü Tora’nın, dünyadaki herhangi bir mükemmellikten daha büyük ve daha önemli olduğunu söyledi.

9) Zohar, VaYetze, “Bakın, Yere Bir Merdiven Yerleştirildi” Madde: 58-59

Davud’un Kulesi, nasıl güçlü bir kule ise Tora ile meşgul olanların da güçlenmeye ve güçlü bir yapıya ihtiyacı vardır. Davud’un Kulesi, tıpkı Davud’un Tora’da tüm çağdaşlarından daha büyük olduğu gibi, Tora ile meşgul olanlar da Tora’da büyümeli ve ondan uzaklaşmamalıdır. Davud’un gece gündüz Tora ile meşgul olması gibi, kişi gece gündüz Tora ile meşgul olmalıdır. Ve onlar, onunla meşgul olurken ve onun içinde büyürken, boyun da, büyük ve güçlü bir bina olan Davud Kulesi gibi inşa edilir.

10) Zohar, VaYigaş [Sonra Yahuda Yaklaştı], “Altmış Nefes”, Madde 48

“Ey Tanrım, kurtuluşumun Tanrısı, senin önünde gündüz ve gece haykırdım.” Gece yarısı, Kral Davud kalkar, Kral ve hanımefendinin sevinci için, şarkılar ve övgüler içinde, Tora ile meşgul olurdu. Bu, ülkeye olan inancın sevincidir çünkü bu, diyarda görülen inancın, İlahi Vasfın mükafatıdır.

11) Rabaş, Not 590, “İsrail Toprağına Yürüyenler”

Davud, “Ben şafağı (İbranice’de “siyah” anlamına da gelmektedir) uyandırırım,  şafak beni uyandırmaz” demiştir çünkü o, ayrılışı çağırır ve ayrılış onu yargılama için uyandırmaz.

12) Rabaş, 77. Mektup

Bilgelerimiz: “Kaybetmeden önce, ararım,” demişlerdir yani içinde bulunduğum durumu kaybetmeden önce aramaya başlarım. Bu, Baal HaSulam’ın “Şafağı uyandırırım,” diyen Kral Davud ile ilgili söylediği gibidir. Bilgelerimiz şöyle der: “Ben şafağı uyandırırım,  şafak beni uyandırmaz.” Dolayısıyla, yerine getirme, düşüş değil özellikle yükseliş zamanındadır. Yükseliş zamanında, tanrı korusun, geri düşmemek için korkuyu uzatmalıyız. Fakat hepsinden önemlisi, tüm ihtiyacımız olan Kral’a yakarmak ve O’nun merhametini istemektir.

13) Rabaş, Makale 10 (1991), Çalışmada, Mahsul Olgunlaştığında Kral Tarlasında Ayakta Durur Ne Demektir?

Bu, Baal HaSulam’ın “Şafağı ben uyandırırım, şafak beni uyandırmaz” diyen Davud’la ilgili söylediği gibidir. Bu demektir ki Kral Davud, “karanlık” denilen şafağı beklemez yani karanlığın onu uyandırmasını beklemez. Bunun yerine, karanlığı o uyandırır. Yüzünü onun için aydınlatması için, Yaradan’a dua eder ve dolayısıyla karanlığa hazırlık yapmak için zaman kazanır ve sonrasında onu ıslah etmek kolaylaşır.

14) Rabaş, Makale 16 (1988), Keduşa’nın (Kutsallığın) İnşa Edildiği Temel Nedir?

Kral Davud, Şahar’ı (şafak) -ki bu Şahor (siyah) kelimesinden gelir ve kendisine gelen karanlıktır- kabul etmediğini ve karanlıktan uyandığını söyledi. Daha doğrusu, ‘Şafağı uyandırırım’ demek, o iyi olduğunu hissettiğinde, karanlığı kendisi uyandırır, demektir.

 

DAVUD’UN DUASI

15) Rabaş, Not 877, Üç Dua – 2

Bu nedenle, önce yoksulun duası kabul edilir yani önce “yoksul ve yetersiz” denilenin, cennetin krallığı ile ödüllendirilmesi gerekir. Bu, kişinin çalışmada girmek zorunda olduğu ilk anlayıştır. Ardından Davud için bir dua olan, bir sonraki derece gelir yani onun cennetinin krallığının sona ermemesidir. Daha sonra üçüncü dua, Musa için olan dua gelir, bu Tora’dır.

16) Rabaş, Makale 30 (1985), Üç Dua – 1

Kişinin, ihsan etme arzusu olarak adlandırılan, ikinci bir doğaya sahip olmak için, yukarıdan güç alması gerekir. Daha sonra, kişi, Davud denilen, bir diğer dereceyi yani Cennet Krallığı’nı isteyebilir. Akabinde, yoksulun duası, diğer bütün duaları erteler yani yoksul, dileğine kavuşmadan önce, kişi daha yüksek bir dereceyi edinemez. Bu yüzden şöyle yazılmıştır: ‘Zayıf olduğunda, yoksul için bir dua’.

Daha sonra, kişi, bütün dünyayı rehberliğiyle yöneten Operatörü hissetmek için, inanca sahip olmak istediğinde, Davud için dua, ikinci dua, Cennet Krallığı’nda olma duası gelir. Bu böyledir, çünkü şimdi kişi, Sulam’da yazıldığı gibi, Yaradan’ı zaten iyilik yapan olarak algılayabilir, zira ihsan etme kaplarına artık sahiptir. Böylece kişi, Yaradan’ın nasıl iyilik yaptığını görebilir.

17) Zohar, Pekudei (Hesaplar), “ Bazen Kendini Över, Bazen Kendini Küçümser”, Madde 235

Davud, Malhut’tur. Bazen fakir, bazen herkesten daha zengindir. Bu yüzden “Ben gencim ve küçümseniyorum” derdi. İşte bu yüzden, “Senin hükümlerini unutmadım.” Benzer şekilde, Yaradan’ın istediği bir Kli olmak için kişi kendi gözünde küçümsenmeli ve her şeyde kendini alçaltmalıdır.

18) Zohar, Pekudei (Hesaplar), “ Bazen Kendini Över, Bazen Kendini Küçümser”, Madde 235

Kral Davud, her zaman Yaradan’ın önünde kendisini alçalttı, Yaradan’ın önünde kendisini alçaltan kişiyi, Yaradan her  zaman herkesin üstünde yükseltir. Bu nedenle, Yaradan, Davud’u bu dünyada ve sonraki dünyada istedi. … Davud, bu dünyada bir kraldır ve Davud sonraki dünya için bir kral olacaktır. Bu nedenle “İnşaatçıların nefret ettiği taş, mihenk taşı oldu” denildi.

19) Pri Tzadik “Sukkot Bayramı”, Madde 28

Uşpiz [onur konuğu] Kral Davud’un kalbinde her zaman büyük bir haykırış vardı çünkü ona her zaman hala dışarıda duruyormuş gibi geliyordu.

20) Rabaş, Makale 20 (1988), İhsan Etme Çalışmasında Ödül Nedir?

Şöyle yazılmıştır (Mezmurlar 121), “Gözlerimi dağlara kaldıracağım; yardımım nereden gelecek? Benim yardımım, cennetin ve yerin Yaratıcısı Efendi’dendir.” Davud’un  “Yardımım nereden gelecek?” sorusunu ve daha sonra “Yardımım Efendi’den gelir” diye bulmasını anlamalıyız. Ancak her inanan Yahudi, kişinin Yaradan’dan başka yardım alabileceği bir yer olmadığını söyler.

21) Baal HaSulam, Ohr HaBahir, “Dört Duyu”

Şunu bilin ki, maneviyatta “biraz” olmadığı için, Yaradan, kişinin yarım gönülle ettiği duayı kabul etmez. Aksine, kişinin tüm dualarını tamamladığı anda, Yaradan ona cevap verir. “Yişay oğlu Davud’un duaları sona erdi,” sözünün anlamı budur yani Yaradan, tüm dileklerini zaten cevaplamıştır ve daha fazla isteyecek veya dua edecek hiçbir şeyi yoktur. “Çünkü Sen her ağzın duasını duyarsın” sözünün anlamı budur yani Yaradan tüm dualarını ancak ağız O’na ifşa ettikten sonra hemen duyar.

22) Rabaş, Makale 15 (1985), Hezekiah Yüzünü Duvara Döndü

Kral Davud şöyle dedi (Mezmurlar, 115), “Bizim için değil Tanrı’m, bizim için değil, fakat Sen’in adının ihtişamı, merhameti ve gerçeği için. Neden uluslar ‘Onların Tanrı’sı nerede?’ diye sorar, bizim Tanrı’mız cennette ve O, ne isterse onu yapar.”

Buna göre, sürgünden çıkmamıza yardım etmesini Yaradan’dan istememizi yorumlamalıyız. Bu, alma arzumuz için anlamına gelen, “Bizim için değil” demenin anlamıdır. Bu demektir ki düşüncelerimizin, arzularımızın ve eylemlerimizin, sadece dünya milletleri için önem arz eden alma arzumuz için olmamasını istiyoruz.

Daha ziyade “Sen’in adının ihtişamı için,” böylece Şehina sürgünde olmaz, toz olarak görülmez ve “O’nun yüce adı büyüsün ve kutsansın,” denilen cennetin ihtişamı ifşa olur.

23) Rabaş, Makale 45, Çalışmada, Bir Yargıcın Kesinlikle Doğru Yargılaması Gerektiği Ne Anlama Gelir?

Şöyle yazılmıştır (Mezmurlar 78), “O, hizmetkârı Davud’u seçti ve koyun ağılından, emzirilen kuzularla koyunların bakımından aldı. Yakup’u kavmine ve İsrail’in mirasına çobanlık yapmak için yetiştirdi.” Hizmetkârı Davud’u neden seçtiğini yorumlamalıyız. Başkalarına göre ne gibi erdemlere sahipti? Bunun hakkında, “ve onu ağıllardan aldı” diyor. “Ağılları” yiyecek olarak yorumlamalıyız. Peki, onun yemeği neydi? O, koyun der. Baal HaSulam, koyunun, “çıkışlar” anlamına geldiğini açıklamıştır.

Demek ki, kişi Yaradan çalışmasından çıktığını, düşüşte olduğunu hissettiğinde, paniğe kapılmamalıdır. Aksine, bu ona, Yaradan’a, onu kötülerin kontrolünden kurtarması ve O’na yaklaştırması için dua etmesi için bir yer açar. Bu nedenle, her çıkış, ona yakıt verir ve duaya getirir. Diğer yandan, kişi her zaman yükselişte olduğunda, ilerlemeye ihtiyaç duymaz. “Onu ağıllardan aldı” sözlerinin anlamı budur.

 

KRAL DAVUT, TÜM İSRAİL’İN ORTAK RUHUDUR

24) Baal HaSulam, 19. Mektup

Kral Davud, tüm İsrail’in ortak ruhudur. Bu nedenle, o her zaman, O’nunla gerçek Dvekut’a özlem ve arzu duydu.

25) Baal HaSulam, 600.000 Ruh

Bu dünyada, Malhut’un ifşasını genişletmeye layık olmak için, ruhunu arındıran kişiye gerçekten Kral Davud denilecektir. “İsrail Kralı Davud gerçekten yaşıyor” (Roş Aşana 25) sözünün anlamı budur çünkü o hiç ölmemiştir. Onun Kli’si, İsrail’den gelen her bir ruhun içindedir.

26) Baal HaSulam, Şamati 102, Ve Seni Narenciye Ağaçların Meyvesine Götüreceksin

Davud şöyle dedi, “Ben barışım” yani herkese ulaşıyorum ve herkesi seviyorum, “Ama konuştuğumda, onlar savaş içindeler.”

27) Rabaş, Makale 19 (1991), Çalışmada, “Ayağa Kalk Ey Tanrım, Düşmanların Dağılsın,” Nedir?

Şöyle yazılmıştır (Mezmurlar 34), “Ben Efendimizi aradım ve O bana cevap verdi.” RADAK, “aradım” diye yorumladı çünkü onların ellerindeyken, kişi Yaradan’ı kalbinde aradı ve kendisini kurtarması için O’nun huzurunda yalvardı.

Çalışmada, Davud’un, onların ellerinde, alma arzusunun düşünce ve arzularının egemenliği altındayken kalbinin Yaradan’ı aradığını gördüğü şeklinde yorumlamalıyız. Demek ki, onu kontrol ettiklerini görmesine rağmen, kalbi Yaradan’dan kendisini onlardan kurtarmasını istedi. Başka bir deyişle, dışarıdan onu yönetmiş olsalar da, kalbinde onların yönetimine karşı çıktı ve Yaradan’a onlardan kurtarması için yalvardı. Kalbinde Yaradan’dan kendisini onlardan kurtarmasını istedi ve yalvardı, onu dışarıdan kontrol ettikleri için pes etmedi. Bilgelerimizin şöyle dediği gibi (Berachot 10), “Boynuna keskin bir kılıç yerleştirilse bile, kişi O’nun merhametini inkâr etmemelidir.” Böylece inişler de eksikliğin dolmasına neden olur.

28) Zohar, Şemot (Çıkış), “Musa Otlatıyordu”

“Bir Davud Mezmuru. Efendi benim çobanım; istemeyeceğim.” “Efendi benim çobanımdır” benim çobanım. Çoban sürüyü iyi bir otlak alanına, pınarların bulunduğu yemyeşil bir otlağa götürürken ve yürüyüşlerini doğruluk ve adaletle düzeltirken, Yaradan da öyle yapar, yazıldığı gibi: “Beni yeşil otlaklarda yatırır; Beni durgun suların yanına götürür, ruhumu yeniler. “

 

MERHAMETLİ OLAN, DAVUD’UN YIKILMIŞ KULÜBESİNİ BİZİM İÇİN KALDIRACAK

29) Rabaş, Makale 19 (1991), Çalışmada, “Ayağa Kalk Ey Tanrım, Düşmanların Dağılsın,” Nedir?

“Ayağa kalk, ey Tanrım ve düşmanların dağılsın.” Bizler, “Merhametli olan bizim için Davud’un yıkılmış kulübesini kaldıracak,” diyerek, Yaradan’ın “ayağa kalkması” için O’na dua ediyoruz, burada “Davud’un kulübesi” tozdaki Şehina olan Malhut’tur. Yaradan’dan onu düşüşten kaldırmasını ve yükseltmesini yani dik durmasını istiyoruz.

30) Rabaş, Makale 19 (1988), “Çalışmada Gümüş, Altın, İsrail, Geri Kalan Milletler Nedir?”

Şehina’nın neden üzüntü içinde olduğunu ve Yaradan’ın onu tozdan kaldırmadığını anlamalıyız. Daha doğrusu, Yaradan’dan onu kaldırmasını istemeliyiz ve duamız olmadan O, onu kaldırmayacaktır, (Yemek Kutsamasında) yazdığı gibi, “Merhametli Olan, bizim için Davud’un yıkılmış çadırını kuracaktır.” Yani O’nun istememize ihtiyacı var. 

31) Rabaş, Not 397, Aranızdan Alıp Efendiye Bir Katkıda Bulunun

Şöyle yazılmıştır, “Merhametli olan, bizim için Davud’un yıkılmış kulübesini kaldıracak.” Buna, ‘Şehina’yı tozdan kaldırmak’ denir. Maddesellikteki bir düşüşle ilgili olarak, bazen altının dünyada düştüğünü biliyoruz yani değerini kaybettiğini ve olması gerektiği gibi değerli olmadığını görüyoruz. Maneviyatta da benzerdir. Eğer maneviyat, sahip olması gereken değere sahip olmazsa, bunun için gerekli ödemeyi yapmayız. Ve insandan özveriyle çalışması talep edildiğinde, eğer kişi, adanmışlığın bedelini ödemeye değer vermiyorsa, Şehina’nın tozun içinde olduğu düşünülür. Ettiğimiz dua, bununla ilgilidir, “Merhametli olan, bizim için Davud’un yıkılmış kulübesini kaldıracak.” yani Yaradan, bize kutsal çalışmanın yüceliğinin hissiyatını verecektir. 

32) Rabaş, Makale 36 (1989), Çalışmada, “Çünkü Bu, Ulusların Gözünde Senin Bilgeliğin ve Anlayışındır,” Nedir?

“Efendimiz Şehina’yı topraktan kaldıracak,” diye dua ederiz; şöyle yazılmıştır, “Merhametli olan, bizim için Davud’un yıkılmış kulübesini kaldıracak.”  Onun alçakta olmasının nedeni, Yaradan’ın seçim için yer olması adına yarattığı gizliliktir, böylece “Yaradan’la Dvekut (bütünleşme) denilen ihsan etmek için çalışabileceğiz. Bu yüzden, bu çalışma bize, yüzün gizliliği formunda verildi.

Dolayısıyla, çalışmamızın özü, gizlilik zamanında çalışma sırasında yaptığımız hazırlıklarla kendimize ihsan etme kapları yapmaktır. Yaradan’dan alma kaplarımız var ve bu Kelim [kaplar] üzerinde, Yaradan’dan zıt formda olduklarından ayrılmaya neden oldukları için onları kullanmamak için bir ıslah vardır. Bu nedenle, ihsan etme kaplarını elde edebilmemiz için bize Tora ve Mitzvot verildi. 

33) Rabaş, Makale 32 (1989), Çalışmada, Yağın “İyi İşler,” Olarak Adlandırılması Ne Demektir?

Bir meşalenin önündeki mum gibi, küçüğün büyüğün önünde iptal olması doğal bir yasa olduğundan, kişi Yaradan için çalışamaz, çünkü Kral, onun gözünde önemli değildir. Buna “Şehina tozun içinde” denir

Dolayısıyla kişi, Yaradan’dan Şehina’yı tozdan kaldırmasını ister. Başka bir deyişle, Şehina’ya “cennetin krallığı” denir ve değeri tozunki ile aynıdır. Yemeğin kutsamasında dediğimiz gibi, “Merhametli Olan, bizim için Davud’un yıkılmış kulübesini kaldıracak”, burada “Davud’un kulübesi” toz içinde yatan cennetin krallığı anlamına gelir. Yaradan’dan, bu krallığı, bize göründüğü gibi, tozun içinde yattığı gibi değil, ama önemini görebilelim diye yükseltmesini istiyoruz, bu yüzden içimizdeki kötülüğü iptal edemiyoruz.

Diğer yandan, cennetin ihtişamı ifşa olsaydı, beden meşalenin önündeki bir mum gibi iptal olurdu.

 

SEÇİLMİŞ MEZMURLAR

 

34) Mezmur 1:1-6

Ne mutlu o insana ki, kötülerin öğüdüyle yürümez,

Günahkârların yolunda durmaz,

Alaycıların arasında oturmaz.

Ancak EFENDİ’nin yasasından alır

Ve gece gündüz onun üzerinde derin derin düşünür.

Böylesi akarsu kıyılarına dikilmiş ağaca benzer,

Meyvesini mevsiminde verir,

Yaprağı hiç solmaz.

Yaptığı her işi başarır.

Kötüler böyle değil,

Rüzgarın savurduğu saman çöpüne benzerler.

Bu yüzden yargılanınca aklanamaz,

Doğrular topluluğunda yer bulamaz günahkârlar.

Çünkü EFENDİ doğruların yolunu gözetir,

Kötülerin yolu ise ölüme götürür.

35) Mezmur 121:1-8

Gözlerimi dağlara kaldırıyorum,

Nereden yardım gelecek bana?

Yeri göğü yaratan

EFENDİ’den gelecek yardımım.

O ayaklarının kaymasına izin vermez,

Seni koruyan uyuklamaz.

İsrail’in koruyucusu ne uyur ne uyuklar.

Senin koruyucun EFENDİ’dir,

O sağ yanında sana gölgedir.

Gündüz güneş,

Gece ay sana zarar vermez.

EFENDİ, her kötülükten seni korur,

Şimdiden sonsuza dek

EFENDİ koruyacak gidişini, gelişini

36) Mezmur 23:1-6

EFENDİ çobanımdır,

Eksiğim olmaz.

Beni yemyeşil çayırlarda yatırır,

Sakin suların kıyısına götürür.

İçimi tazeler,

Adı uğruna bana doğru yollarda öncülük eder.

Karanlık ölüm vadisinden geçsem bile,

Kötülükten korkmam.

Çünkü sen benimlesin.

Çomağın, değneğin güven verir bana.

Düşmanlarımın önünde bana sofra kurarsın,

Başıma yağ sürersin,

Kâsem taşıyor.

Ömrüm boyunca yalnız iyilik ve sevgi izleyecek beni,

Hep EFENDİ’nin evinde oturacağım.

37) Mezmur 27, 1-14

EFENDİ benim ışığım, kurtuluşumdur,

Kimseden korkmam.

EFENDİ yaşamımın kalesidir,

Kimseden yılmam.

Hasımlarım, düşmanlarım olan kötüler,

Beni yutmak için üzerime gelirken

Tökezleyip düşerler.

Karşımda bir ordu konaklasa,

Kılım kıpırdamaz,

Bana karşı savaş açılsa,

Yine güvenimi yitirmem.

EFENDİ’den tek dileğim, tek isteğim şu:

EFENDİ’nin güzelliğini seyretmek,

Tapınağında O’na hayran olmak için

Ömrümün bütün günlerini O’nun evinde geçirmek.

Çünkü O kötü günde beni çardağında gizleyecek,

Çadırının emin yerinde saklayacak,

Yüksek bir kaya üzerine çıkaracak beni.

O zaman çevremi saran düşmanlarıma karşı başım yukarı kalkacak,

Sevinçle haykırarak kurbanlar sunacağım O’nun çadırında,

O’nu ezgilerle, ilahilerle öveceğim.

Sana yakarıyorum, ey EFENDİ, kulak ver sesime,

Lütfet, yanıt ver bana!

Ey EFENDİ, içimden bir ses duydum:

“Yüzümü ara!” dedin,

İşte yüzünü arıyorum.

Yüzünü benden gizleme,

Kulunu öfkeyle geri çevirme!

Bana hep yardımcı oldun;

Bırakma, terk etme beni,

Ey beni kurtaran Tanrı!

Anamla babam beni terk etseler bile,

EFENDİ beni kabul eder.

Ey EFENDİ, yolunu öğret bana,

Düşmanlarıma karşı

Düz yolda bana öncülük et.

Beni hasımlarımın keyfine bırakma,

Çünkü yalancı tanıklar dikiliyor karşıma,

Ağızları şiddet saçıyor.

Yaşam ülkesinde

EFENDİ’nin iyiliğini göreceğimden kuşkum yok.

Umudunu EFENDİ’ye bağla,

Güçlü ve yürekli ol;

Umudunu EFENDİ’ye bağla!

38) Mezmur 139:1-24

Ey EFENDİ, sınayıp tanıdın beni.

Oturup kalkışımı bilirsin,

Niyetimi uzaktan anlarsın.

Gittiğim yolu, yattığım yeri inceden inceye elersin,

Bütün yaptıklarımdan haberin var.

Daha sözü ağzıma almadan,

Söyleyeceğim her şeyi bilirsin, ey EFENDİ.

Beni çepeçevre kuşattın,

Elini üzerime koydun.

Kaldıramam böylesi bir bilgiyi,

Başa çıkamam, erişemem.

Nereye gidebilirim senin Ruhun’dan,

Nereye kaçabilirim huzurundan?

Göklere çıksam, oradasın,

Ölüler diyarına yatak sersem, yine oradasın.

Seherin kanatlarını alıp uçsam,

Denizin ötesine konsam,

Orada bile elin yol gösterir bana,

Sağ elin tutar beni.

Desem ki: “Karanlık beni kaplasın,

Çevremdeki aydınlık geceye dönsün.”

Karanlık bile karanlık sayılmaz senin için,

Gece, gündüz gibi ışıldar,

Karanlıkla aydınlık birdir senin için.

İç varlığımı sen yarattın,

Anamın rahminde beni sen ördün.

Sana övgüler sunarım,

Çünkü müthiş ve harika yaratılmışım.

Ne harika işlerin var!

Bunu çok iyi bilirim.

Gizli yerde yaratıldığımda,

Yeryüzünün derinliklerinde örüldüğümde,

Bedenim senden gizli değildi.

Henüz döl yatağındayken gözlerin gördü beni;

Bana ayrılan günlerin hiçbiri gelmeden,

Hepsi senin kitabına yazılmıştı.

Hakkımdaki düşüncelerin ne değerli, ey Tanrı,

Sayıları ne çok!

Kum tanelerinden fazladır saymaya kalksam.

Uyanıyorum, hâlâ seninleyim.

Ey Tanrı, keşke kötüleri öldürsen!

Ey eli kanlı insanlar, uzaklaşın benden!

Çünkü senin için kötü konuşuyorlar,

Adını kötüye kullanıyor düşmanların.

Ey EFENDİ, nasıl tiksinmem senden tiksinenlerden?

Nasıl iğrenmem sana başkaldıranlardan?

Onlardan tümüyle nefret ediyor,

Onları düşman sayıyorum.

Ey Tanrı, yokla beni, tanı yüreğimi,

Sına beni, öğren kaygılarımı.

Bak, seni gücendiren bir yönüm var mı,

Öncülük et bana sonsuz yaşam yolunda!

Telif Hakkı © 1996 - 2015 Bnei Baruh. Tüm hakları saklıdır.
Bu sitede sunulan tüm materyal, Bnei Baruh Kabala Eğitim ve Araştırma Enstitüsü tarafından dünyanın ıslahı ve hayatın iyileştirilmesi amacı ile sunulmaktadır.
Bu nedenle, içeriği değiştirilmediği ve kaynağına gönderme yapıldığı takdirde, tüm materyalin kullanımına ve dağıtımına izin verilmiştir.
19 - 0,099