Dolayısıyla, bize Kutsal Işıklarını veren ve ruhlarını ruhlarımıza iyilik yapmaya adayan hocalarımıza ne kadar müteşekkir olmamız gerektiğini gelip görün. Onlar ağır ıstıraplar ile pişmanlık yolunun ortasında duruyorlar. Onlar bizi ölümden beter olan ölüler diyarından kurtarıyorlar ve bizi payımıza düşen ve yukarıda söylediğimiz gibi, ta başından beri bizi bekleyen ilahi hazlara, kutsal güzelliğe ve mutluluğa ulaşmamız için hazırlıyorlar. Her biri manevi çalışmasının ve mukaddesliğinin Işığının gücüne göre kendi neslinde çalışıyor.
Bilgelerimiz zaten söylemişlerdi, “İbrahim, İshak ve Yakup, benzerlerinin olmadığı bir nesliniz yok”.
Mektubunu aldım, aldığın sertifika için seni kutlarım. Bu ilerleyişindeki ilk engeldi. Umarım bugünden itibaren kralın sarayına girene kadar gittikçe güçlenir ve başarılı olursun.
Başka bir sertifika daha almanı isterim, fakat acele et ve zamanının önemli bir kısmını bedenini güç ve cesaret toplamaya hazırla, tıpkı “ağır yük taşıyan bir öküz ve eşek gibi.” Hiç vakit kaybetme, çünkü “yol uzun ve erzak az.”
“Bu hazırlık nedir?” diye sorarsan, Kalshin’li ADMOR’dan duyduğumu sana aktarayım, kişi önce “kralın kızına hizmet eden yedi genç kız,” denilen yedi dışsal öğretinin yanı sıra rezil utancı da elde etmek zorundadır. Yine de Yaradan’ın gözünde pek çokları bunu başaramamıştır. Fakat bizler ARI’nin çalışması ve Baal Şem Tov’un çalışma yoluyla ödüllendirilmiş olduğumuzdan, bu mümkündür ve bahsedilen hazırlıklara gerek kalmaz.
Eğer bu ikisinde ilerlersen, Yaradan’ın lütfuyla edinmiş olduklarımı, bir babanın oğluna yakın olması gibi ağızdan ağıza almaya hazır olduğunda kesinlikle sana aktarırım.
Rav öğrencilerine çalışmanın ihsan etmek için yapılması gerektiğini, yani kişinin bu dünyaya geliş nedeninin Tanrı’nın verdiği görevi yerine getirmek, Yaradan hatırı için çalışmak olduğunu öğrettiğinde, Rav Yaradan’ın habercisidir, bu dünyanın ev sahibi değildir, Yaradan’ın hizmetkârıdır. “Yaradan’ın habercisi” sözünün anlamı, “Yaradan’ın meleği,” demektir. Bu şu anlamdadır, “Eğer Rav Yaradan’ın meleğine benziyor ise, onların Rav’dan öğrenmesine izin ver.”
Ve bu nedenle burada bir araya geldik, her birimizin Yaradan’a ihsan etme ruhunu izlediği bir toplum kurmak için. Ve Yaradan’a ihsan etmeyi başarmak için, “başkalarını sevmek” denilen, insana ihsan etmek ile çalışmaya başlamalıyız.
Ve başkalarını sevmek, yalnızca kişinin kendisini iptal etmesiyle mümkün olur. Bu nedenle, her insan bir taraftan kendini düşük hissetmeli, diğer taraftan Yaradan’ın bize, tek bir hedefi olan, “aramızda kutsallık”, bir toplumda bulunma şansı verdiği için gurur duymalıyız.
Ve henüz bu amacı başarmamış olsak da başarmak için arzumuz var. Yolun başında olsak bile, yüce amacı başarmayı umut ediyoruz.
Tek bir küçük noktaya “başkalarını sevmeye” bakarım ve bunun hakkında şöyle düşünürüm: Başkaları yararına ne yapabilirim? Genel halka baktığım zaman, kişilerin ıstırap çektiğini görürüm, hastalıklar, acılar ve bireyler çektikleri ıstıraplara kolektif tarafından maruz bırakılırlar, yani uluslar arasındaki savaşlarla. Ve onlara, dua etmekten başka verilecek hiçbir şey yoktur. Buna şöyle denir, “Halkın ıstırabı yüzünden acı çeken kişi – bir araç.”
Ve bir kez bu giysiyi edindiğimde sevginin kıvılcımları içimde ışıldamaya başlar. Kalbim dostlarla birleşmeye özlem duyar ve bana öyle gelir ki, gözlerim dostlarımı görüyor, kulaklarım onların sesini duyuyor, ağzım sevgi ve neşe içinde onlarla konuşuyor, eller kavuşuyor, ayaklar daireler çiziyor ve dünyasal sınırlarımın ötesine geçiyorum. Dostlarım ve benim aramdaki geniş uzaklığı unutuyorum ve aramızda birkaç mil toprak uzanmıyor artık.
Bu tıpkı dostlarımın kalbimin tam içinde durup, neler olduğunu görmeleri gibi ve ben dostlarıma karşı yaptığım küçük eylemlerden dolayı utanıyorum. Sonra dünyasal kaplardan çıkıyorum ve bana öyle geliyor ki dostlarım ve benim haricimde dünyada başka bir gerçeklik yok. Bundan sonra, “ben” iptal oluyor ve onlarla kaynaşıyorum ta ki dostlarımın haricinde dünyada hiçbir gerçekliğin olmadığını hissedene kadar.
Bunlar günün sonunda belli bir yerde, belli bir liderin yönetimi altında olmak için bir araya gelen bir grup insan. Bu küçük topluluk insanüstü bir cesaretle onlara karşı olanlara göğüs geriyor. Gerçekte bu grup güçlü bir ruha sahip cesur insanlar ve bir adım bile geri çekilmemeye kararlılar. Birinci sınıf savaşçılar, kanlarının son damlasına kadar eğilimleriyle savaş halindeler ve tek arzuları O’nun adının zaferi için savaşı kazanmak.
Bu sebeple kendimizi kuvvetlendirmeliyiz ve kralın sarayına yaklaştığımızı söylemeliyiz, çünkü her bir kuruş bir araya geldiğinde büyük miktar ettiğinden, sonunda kişi kapının açıldığını görür ve saraya girmekle ödüllendirilir.