e-posta ile Paylaş

GÖNDER

Kabala İlmi, dünyadaki tüm ilimleri kapsar.
Baal HaSulam “Özgürlük”
“Bu ilim, gizliliğin sonunda çocuklara bile ifşa olacaktır.”
Baal HaSulam “Kabala Öğretisi ve Özü”
Son neslin günleri yaklaştığında, çocuklar bile, kurtuluşu ve sonu bilip, bu ilmin sırlarını bulacaklardır.
Sulam’ın Önsözü ile Zohar Kitabı
“Ben’i arayanlar, Ben’i bulacaklar” ve yazdığı gibi , “Aradım ve bulamadım, buna inanmayın.”
Baal HaSulam “On Sefirot Çalışmasına Giriş”
MENÜ

KABALA KÜTÜPHANESİ

Ana Sayfa > Baruh Halevi Aşlag (Rabaş) > Kabala Kütüphanesi > Makaleler > Biz Seni Yaptıklarından Biliriz

Biz Seni Yaptıklarından Biliriz

Rabaş 3. Cilt Sayfa 1938 (Bu makale canlı dersin çevirilişinden kaleme alınmıştır.)

Bilinir ki, dünyanın yaratılışının amacı, onun yaratılanlarına iyilik yapmak ve aynı zamanda bilinir ki, bizler sadece ondan gelenlerden bahsedebiliriz ama Yaratanın kendisini hiçbir şekilde algılayamayız. Buna göre şunu anlamalıyız yaratılışın düşüncesi , nasıl insanlara yani yaratılanlara iyilik yapmaktır. O nun düşüncelerini edinmiyoruz, çünkü şöyle yazıyor benim düşüncelerim sizin düşünceleriniz değil. Ancak bilinen kurala göre seni yaptıklarından biliriz koşulundan konuşabiliriz buda şu demektir, onun düşüncelerini edinebildiğimiz yaptıklarından zira haktan yana olanlar onun tüm iyiliğini ve vereceği hazzı aldılar ve geldikleri sonuç şu ki o yaratılanlara iyilik yapmak istiyor.

Buna tekabulen bahsettiğimiz her şey sadece ve sadece Yaratan ve yaratılanlar arasındaki bağın olduğu noktadadır. Orada yaratılanlar bir nevi eylemi hissediyorlar. Şöyle söylediği gibi: sen ruhu erdemlikle yarattın yani bahsettiğimiz her şey sadece yapılan bir eyleme göredir, birlik şarkısında dediği gibi: seni yaptıklarından biliriz ancak yaratılan olmadan Yaratan hakkında konuşamayız. Çünkü şöyle yazıyor senin düşüncelerini hiçbir şekilde algılayamıyoruz. Buna tekabulen eğer sormak için bir neden yoksa şöyle sormamalıyız : nasıl diyebilirizki Yaratan hiçbir şey eklemiyor. Peki neden yarattı, yani Yaratanın yaratılışı yaratmadan önce buna ihtiyacı mı vardı? Dolayısıyla yaratılıştan önce Yaratan hakkında sanki konuşmak istiyoruz. Yani Yaratanla bağ kurmadan önce ve dedik ki daha önce onun düşüncelerini algılayamıyoruz. Ama görüyoruzki niyeti buydu. Bunun delilide şu : bizlere çokluk ve bolluk verir şöyleki kişi kralın hediyesini almaya razıdır. Ve o hediyede bir hata yoktur. Ve şöyleki kişi alırken utanç duymadığı sürece bu hediyeyi , ki bu kişinin niyeti sadece Yaratan rızası için olursa olur ve ancak alıcıda verirse olur. Yani niyetiyle Yaratanına memnunluk vermek isterse. Çünkü Yaratanın arzusunun o olduğunu görür ve buna göre mutluluk ve haz alır. Şöyle bir koşul netleşmesi vardır. Tüm topraklar onun yüceliğiyle doludur. Zohar da yazdığı gibi, Yaratanın olmadığı hiçbir yer yoktur. Sadece bizler hissetmiyoruz çünkü Yaratanı algılayacak algımız eksik. Örneğin bir radyo dünyadaki sesleri alabilir alıcısından, anteninden çünkü alıcı bu sesleri kendi yaratmıyor bu sesler doğada var. Ama radyo alıcısı olmadan, o sesler doğada olmasına rağmen biz radyomuz olmazsa algılayamıyoruz. Buna göre şunu anlamalıyızki Yaratanın olmadığı hiçbiryer yok o yüzden sadece Yaratanı algılayacak bir duyuya ihtiyacımız var ki buna form eşitliği ve Yaratanla bütünleşmek denilir ve buna ihsan etme formu denilir o zaman bu cihaza sahip olduktan sonra hissettiğimiz şey Yaratanın her tarafta olduğu ve onun yüceliğinin tüm her yerde olduğu. Rav şöyle söylüyor kabalistlerin yazısını okudukça bize başladıkları yer yaratılanların yaratılmadan önce basit üst bir ışık vardı tüm realiteyi dolduran bir alma arzusu ve ışıkla dolduruyordu bundan önce konuşacak bir şey yoktu çünkü Yaratanı algılayacağımız bir durum yoktu.

Çünkü yaratılışın düşüncesi denen o güç yani Yaratanın özü eğer yer zaman ve hareket nosyonundan bahsedecek olursak, çünkü aklımız sadece o şekilde çalışıyor.Sebep sonuç ilişkisine göre o yüzden Yaratan yaratılışa başlamadan önce yaratılışın düşüncesi yaratılanlara iyilik yapmak olduğundan ve yaratılan iyiliği alan olarak yaratılışın düşüncesinde yer aldığı için iki koşul gerekli .
1-yaratılan varlığın Yaratan gibi olması lazım .
2-Bağımsız olur.Yaratan gibi bağımsız olur.

Yani Yaratanı hissetmek en büyük haz ,en büyük mutluluk ve bu hazzın hissedilebilmesi içinde yaratılan varlığın bağımsız olması lazım ve birebir Yaratan gibi olması lazım. Bu nedenden dolayı Yaratan gizli Baal HaSulam’ın söylediği gibi etrafımızda bir çok radyo dalgaları var bunları kim duyabiliyor ki? sadece bir radyosu olan duyabilir.

Çünkü ayar yapıp o sesi ve frekansları sadece alıcı ile duyabiliyor .. Yaratanın üst ışığı da etrafımızda bu şekilde sanki bizlerin yakalayabileceği ışıklar gibi mavi,yeşil kırmızı,vs. herhangi bir renk gibi. Çünkü ışığın kendinsin bir rengi yok alıcı o rengi oluşturuyor. Belli bir frekans belli bir dalgayla bize geliyor bize de ona göre kırmızı mavi vs gibi geliyor. Işık camdan geçtikten sonra cam filtrelediği için ışık dalgasını sanki ışık bize renkler gibi gelir. Ama ışığın kendisinde renk olduğundan değil . Yaratanı da bu şekilde ediniyoruz. 613 tane arzumuz var ve her arzumuz Yaratana bununla ne kadar benzeyebilirsek o dereceye kadar Yaratanın ihsan etme niteliğine edinebiliriz. Bu şekildede Yaratanı kısmi kısmi ediniyoruz. Baal HaSulam şöyle söylüyor 613 arzu hep insanın kabının temeli hep kişi buna göre çalışıyo ama bu kabın hassasiyetini Yaratana benzeme niteliğinde 125 derece arttırabiliriz diyor. Ki bu 613 arzunun hepsi Yaratana benzesin ve Yaratanı bu şekilde ediniriz.

O yüzden seni yaptıklarından biliriz diye bir koşul var ancak Yaratanla ilgili hiçbirşey söyleyemeyiz . Edinen kabalistler diyorlar ki Ondan başkası yok, Yaratan iyi ve iyilik yapan , Yaratan değişmez yani öyle bir noktaya geliyorlar ki onu her şeyi kapsayan olarak biliyorlar o yüzden her şey bu şekilde çalışıyor bu şekilde gidiyor devam ediyor ve bizlerde dünyamızda hiçbirşey görmüyor olsak bile şunu anlamamız lazım kabımızın hali bu! Bize verilen durum bu kab bu koşul bu. Şimdi edinmek için o yüzden şimdi hissettiğimiz şeylerin hepside Yaratan ve kabımıza göre böyle hissediliyor. Kabalistler bize şunu söylüyor , Şu andki kabımız zıt. Doğru olması gereken şekilde değil o yüzden Yaratanı olduğu gibi algılamıyoruz ve Yaratanı zıt bir koşuldan hissediyoruz ve o zıtlığıda idrak etmiyoruz anlamıyoruz çünkü içinde hissettiğimiz kab şu anda Yaratanı hissettiğimiz kab ve hissettiğimiz realitede Yaratan sen , ben , dünya her şey Yaratan ama biz hissiyatımızda darmadağın bozuk olarak hissediyoruz .

O yüzden kırık kablar bozuk kablar olarak bilinir. Bir şeyi hissettiklerinden başka bir şeyi hissettiklerinden değil başka hissedecek bir şey yok sadece Yaratan var ama algımızı düzelttikçe yani ıslah ettikçe bu üst güç Yaratanı daha çok daha çok keşfediyoruz taki Yaratanı tümüyle , gerçek bir boyutta , gerçek bir şekilde keşfedene kadar .

O yüzden bizim dünyamızın derecesi dışında bu ilk derecenin ötesinde Yaratana benzemeden form eşitliğine gelmeden hiçbirşey algılayamayız o kırık halimizi form eşitliğiyle ıslah etmek zorundayız. Ve Yaratanın formuna yakınlaşmamız lazım Yaratanın formu ne? İhsan etmek ve sevgi. Bu yüzden sağ sol da nerede olabilir diye arayacağınıza başlangıçta yapmanız gereken şey ilk edindiğimiz şey bu yolda çalışmak.

O yüzden bir gruba geliyoruz . Yukarıdan yapı böyle.Çünkü grup vasıtasıyla doğal olarak kendimizi insan sevgisinden Yaratanla aynı forma getirmeye çalışabiliriz o yüzden grup bizler için şu anda Yaratanı algılamadığımız için Yaratan gibi.

O yüzden herkes dostuna yaklaşımında sanki Yaratana yaklaşıyomuşum gibi bakmalı Yaratan gizli olmasına rağmen yaptıklarından snei biliyoruz koşulundan Yaratanı doğru çevrede kendimizi inşa edersek oluşturabiliriz. Yani Yaratana özlem duyan bir çevre o yüzden Rabash şöyle diyor dostuna yalan söyleyen kendine yalan söyler. Ve dostuna kötü davranan Yaratana kötü davranır gerçekten çalışmamıza bu şekilde bakmamız lazım.

O yüzden kötülüğü, nefreti keşfettiğimiz zaman grupta , o zaman kırık halimizi keşfediyoruz. Bozuk olduğumuzu , zıt olduğumuzu , o zaman nefret ifşa olur. Ve bu dünya denilen yerde bu şekilde ifşa oluyor gözlerimizin önünde. Şimdi Yaratanı keşfetmeden önce hayatımız bu dünyada hayvan o yüzden manevi yolda ilerleyişimizde keşfettiğimiz şey dostlara yaklaştıkça aslında nefret ettiğimiz ve o zaman ne olacak kendimizi Yaratana yönelik ıslah etme gerekliliğini hissedicez. Ve daha sonrasından böyle bir fırsatı böyle bir şansı grup vasıtasıyla oluyor ki kabını netleştirsin ve Yaratanı daha çok daha çok tanımaya başlasın. Öyleki ıslah yönünde bir eylem yapabilsin.

O yüzden kişi,grup ve Yaratan bir ve aynı çizgide olması lazım yani grup kişinin Yaratanı keşfetmesi ifşa etmesi için bir araç dostlara nasıl ihsan etme yönünde çalışırsam ihsan etmenin gücünü keşfederim . ve bu Yaratan olarak bilinir Yaratan o yüzden Bo Re kelimelerinden gelir “gel” ve “gör” yani makaledeki gibi Yaratanı yaptıklarından biliriz.

Soru:Kabala’ya girişte Baal haSulam şöyle diyor , “Yaratanı hiçbir şekilde algılayamayız ve onunla ilgili hiçbirşeyde söyleyemeyiz ve onu anlayabileceğimiz tek koşul onun bize yaklaşımındandır. Yani yaratılanlara yaptığı iyilikten.” Şimdi algılayamayamamızın nedeni ruhların ona zıt olması çünkü o tümüyle ihsan etmeye yönelik hiçbir şekilde alma arzusu yok ama ruhların alma arzuları var o yüzden daha büyük bir form zıtlığı yok çünkü o ihsan etmek biz almak.. şimdi ruhlar ihsan etmediği sürece Allah korusun ki sonsuza dek ondan ayrı kalırlar peki hissedebilmek için bu form eşitsizliğinde yaratıldık ama.. Rav: form zıtlığından ancak anlayışa gelebilirsin. Bu neden? Bir şeyi anlayabilmek için iki zıt koşul olması lazım. Yaratanın kendisi bir niteliğin içinde o yüzden bizim herhangi bir şeyi algılayıp anlayabilmemiz için iki zıt izlenime sahip olmamız lazımki iki zıt koşulun arasındaki farktan bir hissiyat edinelim eğer herhangi bir hissiyatımız var ise iki zıt izlenimimiz olduğu için ki arasındaki farkı algılayalım o yüzden tüm duyularımız buna göre işliyor tüm ölçümüz buna göre .

Bu nedenden dolayı Yaratanın bizi başlangıçtan beri yaratması sonsuzlukla bütünlük içindeydik o yüzden hiçbir hissiyatımız yoktu. Çünkü zıt bir niteliğimiz yoktu. Kab ı yarattı ışıkla doldurdu , tümüyle form eşitliği içindeydik o yüzden ne yaptı ruhu kırdı , aşamalardan geçirip bu dünyaya indirdi şimdi koşul yaptığımız bir şeyi bizim ıslah etmemiz değil aslında ıslah yerine yada düzeltmek yerine şöyle demek lazım doğru bir hissiyata gelmek doğru bir algı ve anlayışa gelmek çünkü bu dünyadan bu zıt koşuldan sonsuz dünyaya yönelik bir ölçü içerisinde gelişiyoruz o yüzden bu dünya eksi sonsuz , sonsuzlukta (+) sonsuz gibi. İki zıt polarite aslında içimizde hissettiklerimiz bizlere kabın hissiyatının yoğunluğunu veriyor. O yüzden yaratılan varlıklar sadece bir şeyi iki zıt koşuldan hissedebilir yoksa o nosyonu hissetmeleri hayatta mümkün değil.

Soru: bu durumda anladığım şey Kabala çalışanlar Yaratandan gelen engelleri farklı hissediyoruz kalpteki noktası olanlar ve olmayanlar olarak. Rav diyorki: doğru. Soru devam ediyor: O yüzden herkese babamdı dostumdu onlarda Yaratan o zaman . Rav cevaplıyor: onlar Yaratan değil. Yaratan tüm dünyadaki koşulları kendisini yansıtmak için kullanıyor aslında Yaratanın bize gösterdiği şey yaptıklarıyla, bizim bozuk halimiz. Önünde cansız, bitkisel, hayvansal ve konuşan seviyeleri gördüğünüz sürece böyle.

Seni yaptıklarından biliriz denilen koşul sürece başlarken bize verilen bir prensipki ihsan etmeye yönelik benzer eylemler yapalım bunu yapabilmemiz için kabımızın derinliği ve genişliği ne kadar hasadim ve hochma , merhamet ve erdemlikle Yaratanı algılayabildiğine bağlı. Ama herhangi bir ihsan etme formu henüz oluşmadıysa ve derinlik ve genişlikte bir algın oluşmadıysa Yaratanı nasıl algılayacak ve farkedeceksinki…Yaratanı yaptıklarından biliriz demek merdivenin basamaklarında bir kişi 125 basamakta ilk basamağı edindikten sonra bile bunu diyebilir. Ama ilk dereceyi edinmesi lazım çünkü prensip aynı.

Şöyle denilir insanın doğası kötü yani doğuştan kötü bu şu demek kendimizde bir şey yapmamız lazım şimdide keşfettiğimiz gibi global bir dünyadayız ve aramızda daha sıkı ve sıkı bir bağ oluyor uz ve daha direkt daha sıkı bir bağ içinde buna rağmen nefret aramızda bizi kontrol ediyor resmen bizi aşıyor nefreti kontrol edemiyoruz hiçbirşey yapamıyoruz bununla ilgili . ki bu ıslah etmemiz nefret değil daha çünkü Yaratana yönelik değil .

Yaratanı keşfedişimizin sonucu olarak hissettiğimiz zıtlık değil o yüzden bir gruba girdiğimiz zaman , eğer bir grup insan Yaratana ihsan etme niteliğinde benzemek isterse o zaman karşılıklı çalışmada aramızdaki nefreti keşfettikçe ki bu genelde yeni gruplarda kendisini organize olduğu zaman birkaç hafta sonra hemen hissetmeye başlarlar sürtüşmeleri pürüzleri birbirlerine yönelik biraz irite olmayı .. dolayısı ile bağ kurmak isteyip bir yer oluşturmak derslere gelip bir şeyler yapmak vs. hemen ne duyuyoruz burada ayaklanıyorlar ve diyorlarki problemlerimiz var. Olması gereken şey bu zaten , yeni başlayanlara olması gereken bu. Çünkü merdivenin basamağını görüyorlarki artık bunların üstüne doğru çıkıp Yaratana doğru yürüyelim . o aralarında ifşa olan nefrete yönelik bunu ıslah etmek durumundalar . Buna dikkat etmeleri lazım ve bu nefreti ıslah ederlerse o ıslah olmuş nefrette ihsan etme ve sevgiye karşı bir şey olduklarını görürler . o yüzden dışarıdaki dünyanın birbirinden nefret etmesiyle alakası yok çünkü Yaratana zıtlık hissetmiyorlar ki . Yaratana zıt olarak hissetmek bağ kurmaya çalıştıkça bu niteliğe yani sevgi ve ihsan etmeye zıt olduklarını gören insanlar arasında ifşa olur.

Diyorsunuz ki kime yönelik çalışacağımı bilmiyorum. Gruba yönelik mi, Yaratana yönelik mi?.. herhangi bir şansın var mı ki Yaratana yönelik çalışacak.. yok! Bu yüzden Yaratanın hissiyatı kaybolduktan sonra ve manevi algılarını kaybettikten sonra kafalarında bir imaj yarattılar o yüzden ihsan etme , sevgi karşılıklı bu ilişki ve yaratılışın ve Yaratanın doğal gücü olarak bilinen Yaratan olarak bilinen şey o gücün hissiyatı ihsan etme formu diyebiliriz.

Çünkü bir çok farklı katman var sevginin yelpazesi çok geniş ama bu kafana göre hayal edebileceğin yada fiziksel bir obje değilki bu nedenden dolayı ne oldu bu hissiyatı kaybettiler ve kendilerine putlar yapmaya başladılar . görüyorsunuz bir çok dinlerde var böyle şeyler sonra ritüeller falan yapmaya başladılar, gelenek görenek. Ama Yaratana yönelik çalışmak sadece hissiyatımda nasıl orda ihsan etme formunu dışımdaki olan Yaratana yönelik oluşturabilirim. Bundan daha başka bir şey yok bu yüzden kafanız karışmasın ben ve dostlar ben ve grup , grup ve Yaratan , dışımda olan her şey dışımda. O yüzden yön aynı sadece Yaratan henüz orda değil algılayamıyorum .. algılayan yoksa Yaratan orda var bile diyemezsin yalan olur o yüzden insan sevgisini doğru oturtursan gelen sevgi denilen bir gücü hissedersin. Rabashın dediği gibi radyonun alıcısı gibi etrafımızda bir sürü sesler var ama radyo olmadan duyamıyoruz . çünkü alıcı form eşitliğine göre o dalgalardan ses vermeye ayarlı olduğundan bize ses geliyor. O yüzden kişide insan sevgisine yönelik başkalarına olan yaklaşımında sevgisinde eğer bir yaklaşım geliştirmez ise Yaratanı algılayamaz ama geliştirdikçe Yaratanı sevgi niteliğiyle algılamaya başlar ve yükselir ama asla Yaratanla direkt olarak gidipte bir bağ kuramazsın, mümkün değil o yüzden kabalistler diyorki bir araya gelmeniz lazım. Malchut de ein sof o yüzden ne diyorlar kitaplarda israiloğulları bir araya geleceksiniz ne demektir bu: Yaratanın sevgi ve ihsan etme niteliğini keşfetmek için bir araya gelen insanlara denilir bu ve bunu biz yapmaya çalıştıkça ıslah olmuş bir ruh keşfedersin ve bu zerampinden alır form eşitliğinde , ışığı o şekilde alır o yüzden insanlar bir grup içerisinde birlik beraberlik için bir araya gelince aralarında Yaratanı o hazda o sevgi birliktelik niteliğinde hissederler o yüzden ne diyor hocalarımız insan sevgisinden daha büyük bir koşul yok. Çünkü Yaratanı algılayabilmek için tek aracın bu o yüzden bundan kaçan adamlar var ama başka gidecek bir yeriniz yokki istediğiniz kadar kaçın bu işten başka bir yolu yok. Bu debepten sonra gidiyor bir şey olmuyo o adamdan. Şimdi bu sır yani insan sevgisinden Yaratan sevgisine gelmemiz gerektiği aslında bir sır. İnsana çok söylenen bir şey değil. Çok yavaş ve aşama aşama açılır. Kişi zaten duymaz on sene boyunca söyleyebilirsiniz : dostlarını sevmen lazım arkadaşlarını sevmen lazım adam sanıyorki sen güzel ahlaki değerlerden bahsediyorsun. Diyorlarki bana esas kabala’yı getir bakalım ruhlar, nerede bu gelecek , nerede bu mistik şeyler, dünyalar, nerede bakalım aç bunları diyorlar. Ee tamam diyorlar birbirimizi sevelim dert değil ama sen bana esas dünyaları aç. Adam duymuyor çünkü. Yaratanı keşfetmek için araç insan sevgisi ışık ve kabın bir araya gelebileceği tek koşul,eşitlenebileceği tek koşul bu çünkü…ve adam duymuyor sanki sağır. Neden ? çünkü hoş olmayan şeyleri duymuyoruz. Algımızda yok öyle bir şey,doğamız böyle. Biz sadece egomuza hoş gelen şeyleri duyuyoruz,kötü olan şeyleri değil direk bir kulaktan girer diğerinden çıkar. Arada hiçbir süreçten geçmiyor. Çünkü iki kulak arasındaki filtre hoşuma giden şeyleri alıp gitmeyen şeyleri öteki taraftan yollamak için o yüzden adamın grupta yıllar geçirmesi lazımki başkalarıyla bağa yönelik birşeyler yapmaya çalışması lazımki bu da egoistçe kırık bozuk ama ışık işliyor yukarıdan damla damla adama yukarıdan damlar ve adamı yıkamaya başlar ve adam öyle duymaya başlıyor ama yıllar sürer bu ve zaman geçtikçe o zaman biraz hızlanıyor. Niye? Çünkü yeni arkadaşlar gelince biraz hızlanmaya başlıyo çünkü ortak bir nosyon paylaşımındayız çok kişi olduğumuz zaman bu yüzden duymak zaman alıyor ama basit iş değil hala. Bizler tüm insanoğlu olarak dostunu kendin gibi sev yaklaşımında değiliz. Tüm insanoğlunu seviyorum demek aslında hiç kimseyi sevmiyorum demek gibi bir şey çünkü bilmiyo kimseyi. Şimdi bunun için olgun bir kişi olması lazım geçmişteki bir reankarnasyonlarından feleğin çemberinden geçtikten sonra manevi yükselişe hazırsa gruba getirilir ve o zaman kişiye grubun içinde bir şans verilir ki gelişebilsin. Ki bu koşulu oluşturabilsin: dostunu lendin gibi sev . Tüm dünyayla yapman öümkün değil ama küçük bir dost grubunda bunu yapabilirsin o zaman dostunu kendin gibi sev denen bir ilişkiye gelebilirsin. O yüzden dostuna Yaratana yaklaşacakmışsın gibi davranıyor musun o zaman kendine yalan söylüyor musun söylemiyor musun gör bakalım. Çünkü diyelim ki arkadaşın önünde Yaratanda önünde, arkadaşına Yaratana davrandığın gibi davranır mıydın? O yüzden ne diyor kabalistler “ben,dostlar,Yaratan bir çizgide” yani sapmak yok yani Yaratana ben şu tarafa koyim onun yeri ayrı dostlarıda şöyle diğer tarafa koyim diye bir şey YOK! Yaratana bir çekim duyuyorum ama dostlara duymuyorum diye bir şey yok. Anlamanız gereken şu dışımda olan gruplarla Yaratanla birdir.

Örnek verirsek tüfekle nişan alırken tüfeğin ucundaki hedefle namlu ve gözün aynı çizgide olması gerekir . eğer dostların olmazsa Yaratana yönelmen mümkün değil o yüzden gruba olan çekiminde gruba kafanı soktukça Yaratanı keşfedebilirsin çünkü kabınla geliyorsun buna tekabulen ışık ifşa oluyor.

Telif Hakkı © 1996 - 2015 Bnei Baruh. Tüm hakları saklıdır.
Bu sitede sunulan tüm materyal, Bnei Baruh Kabala Eğitim ve Araştırma Enstitüsü tarafından dünyanın ıslahı ve hayatın iyileştirilmesi amacı ile sunulmaktadır.
Bu nedenle, içeriği değiştirilmediği ve kaynağına gönderme yapıldığı takdirde, tüm materyalin kullanımına ve dağıtımına izin verilmiştir.
19 - 0,078