e-posta ile Paylaş

GÖNDER

Kabala İlmi, dünyadaki tüm ilimleri kapsar.
Baal HaSulam “Özgürlük”
“Bu ilim, gizliliğin sonunda çocuklara bile ifşa olacaktır.”
Baal HaSulam “Kabala Öğretisi ve Özü”
Son neslin günleri yaklaştığında, çocuklar bile, kurtuluşu ve sonu bilip, bu ilmin sırlarını bulacaklardır.
Sulam’ın Önsözü ile Zohar Kitabı
“Ben’i arayanlar, Ben’i bulacaklar” ve yazdığı gibi , “Aradım ve bulamadım, buna inanmayın.”
Baal HaSulam “On Sefirot Çalışmasına Giriş”
MENÜ

KABALA KÜTÜPHANESİ

Ana Sayfa > Michael Laitman > Kabala Kütüphanesi > Yeni Hayat > Yeni Hayat 1076 – Uyuşturucuların İnsan Beyni Üzerindeki Etkisi

Yeni Hayat 1076 – Uyuşturucuların İnsan Beyni Üzerindeki Etkisi

Oren Levi: Merhaba. Dr. Michael Laitman ile “Yeni Hayat Söyleşi” serisinde bizimle olduğunuz için teşekkür ederiz. Bugün, Dr. Laitman ile uyuşturucuların insan beyni üzerindeki etkileri hakkında konuşmak istiyoruz. İnsan beynindeki en derin zevk ve ödül sisteminin nasıl çalıştığını anlamak istiyoruz.

Konuk: Uyuşturucu kullanımı, toplumların mücadele ettiği en önemli ve üzücü meselelerden biridir. Son yıllarda uyuşturucu kullanımında belirgin bir artış olmuştur. 2009-2016 yılları arasında yürütülen bir araştırmaya göre, uyuşturucu kullanımı neredeyse üç katına çıkmıştır. Esrarın yanı sıra diğer uyuşturucu türlerini de kastediyoruz. 18-40 yaş arası, hatta 18 ila 25-30 yaş arası insanlarda bile uyuşturucu kullanımında çok ciddi bir artış söz konusudur. Hiç şüphesiz uyuşturucu kullanımının üzerimizdeki etkisi, toplumun mücadele etmek zorunda olduğu en ciddi sorunlar arasındadır. Bugün, uyuşturucu maddelerin beynimiz üzerindeki etkilerini daha iyi anlamak istiyoruz. Elbette farklı türde uyuşturucular mevcuttur. Bu arada, tanımı gereği uyuşturucu, beyni ve onun fonksiyonlarını etkilediği için psikoaktif bir maddedir. Uyuşturucu kullanımının çeşitli sebepleri vardır. Bir madde, bir başka maddenin etkisini bastırmaktadır. Bunun amacı, bir kişiyi aşağı çeken belirli bir iç zihinsel durumu bastırmaktır. Başka bir ilaç türü ise ağrı kesicidir. Bir başkası ise insana enerji verir. Bu, insana çeşitli şeyler yapması için insana güven, güç, enerji verir çünkü hayat durağan seyreden bir yarıştır ve bu nedenle insanlar bu maddelerin sağladıkları durumlara ihtiyaç hissederler. Genellikle bugün odaklanmak istediğimiz şey, uyuşturucuların beyindeki zevk ve ödül sistemini nasıl etkilediğidir. Çünkü en nihayetinde bir kişi, beyindeki bu zevk ve ödül mekanizmasını tetiklemek amacıyla uyuşturucu kullanmaktadır. O, kişide bir zevk duygusu meydana getirmektedir. Birazdan sizlere çok ilginç bir çalışmadan söz edeceğim. Ancak her şeyden önce, bunun üzerinde konuşalım ve anlayalım. Hem insan hem de hayvanların beyninde zevkten sorumlu belli bir bölge mevcuttur. Beyindeki bu mekanizmanın amacı nedir?

Dr. Laitman: Bu mekanizmanın amacı, insanı kontrol etmek ve zevke yönlendirmektir. Kişiyi bunun zıddından yani acı çekmekten korumaktadır. Bu mekanizma son derece hassastır. İnsanın karakteri ve doğasına uyumludur. Herhangi bir zaman dilimine ve yaşa uygundur. Yani bu, hayatımızın tümüyle ilgili, tüm yaşamımızın odaklandığı, kilitlendiği ve bizi kontrol eden, onun için yaşadığımız bir mekanizmadır. Beynimizde bize zevk hissi verecek olan şeyleri algılayan bir bölüm vardır. Zevk hissi, kendisi için yaşadığımız fakat çaba sarf etmediğimiz tek şeydir. O olmasaydı, hayatta olmazdık.

Konuk: Bu mekanizma hayatın anlamı hakkında ne söylemektedir?

Dr. Laitman: Hayat, zevk almakla ilgilidir. Zevk ya da acı. Acı ve ızdıraptan kaçmak, zevk almak. İşte, hayat bundan ibarettir.

Konuk: Yani bu mekanizma bir çeşit temel midir?

Dr. Laitman: Bir temel olduğunu söylemedim. O, patrondur hatta patron olmaktan çok daha fazlasını ifade etmektedir. O, beni zorluyor. Sahip odur. İş yerindeki bir patron, en azından bazen fikir alırken bu mekanizma kişiye hiçbir şey sormaksızın sınırsızca her şeyi yapmaktadır. İnsanı dilediği gibi kontrol eder, yönetir. Onunla hiçbir şekilde başa çıkılamaz. Zevk almak ve acıdan uzak durmak konusunda, kişi kendini sınırlandırabileceğini zannetmesine rağmen bu sadece bir yanılsamadır. Bu mekanizma içinde işleyen hesaplama, aynı zamanda kişinin kendisini acıdan veya ızdırabından ne kadar uzaklaştıracağını ve onlara ne kadar yaklaşabileceğini belirlemektedir. Bunların tamamı zevk ve acıyı hesaplama meselesidir.

Konuk: Bu mekanizmaya daha geniş bir bakış açısından, tüm evrimimizin bakış açısından baktığımızda, onun önemi nedir?

Dr. Laitman: Bu, bir insanın gerçek zevk ve gerçek acının ne olduğuna, aklı ve duygularıyla bunun üzerinde nasıl yükselebileceğine dair anlayışının gelişimini denetlemektedir. Bu noktada, sıradan bir insanın eylemleri ile gerçek insanın eylemlerinin başlangıcı arasındaki sınıra dokunmaya başlamış bulunuyoruz. Gerçek insan, bu mekanizma ile nasıl çalışılacağını bilen biridir. Gerçek insan, sıradan bir kişinin ondan başka bir şeye sahip olmadığı bu mekanizmanın üstünden ve dışından güç almaktadır. Ancak bu zevk ve acı mekanizmasını yenme ve kullanma yoluyla onun ötesine geçmek isteyen bir kişi, kendi sebeplerinin ve zevklerinin üzerinde olan kişidir. Onun bu mekanizmanın içerdiğinden daha üst bir amacı vardır. Bu kişi, sıradan insan seviyesinden kurtulmayı hedefleyen bir insandır.

Konuk: Yani bugüne kadar bu mekanizmanın bizi kontrol ettiği bir durumda yaşamaktaydık.

Dr. Laitman: Tamamen öyle.

Konuk: Gelişimimizin bir sonraki seviyesine ulaşmak için güç kazanmak zorundayız. Bu mekanizmayı kontrol etmek, onun üstüne çıkmak için gereken gücü kazanmalıyız.

Dr. Laitman: Nasıl?

Konuk: Bunu yakında konuşacağız. Fakat öncelikle 1950’li yıllarda araştırmacıların fareler üzerinde yaptığı bir araştırmadan bahsetmek istiyorum. Araştırmacılar farelere bir pedala basmayı öğrettiler. Fareler pedala her bastığında onlara bir ödül verdiler. Bu ödül özellikle tatlı yiyecekleri içeriyordu. Ardından onlara aynı alan içinde bulunan başka bir pedala basmayı öğrettiler. Bu pedal, onların beyninin belli bir bölgesini uyaran elektriksel bir uyarı veriyordu. Böylelikle gözlem yapmaya başladılar. Fareler zamanla onlara tatlı yiyecekler veren pedala basmayı bıraktılar. Beyinlerinin belli bir bölgesine elektriksel uyarı gönderen pedala basmaya başladılar. Yani fareler zamanla yavrularının bakımını sağladıkları temel içgüdülerinden olan yiyecek almayı bırakmışlardır.

Dr. Laitman: Bu yapıların aynı alanda olmasının bir önemi yoktur. Önemli olan daha büyük ya da daha küçük zevk kaynağı olmalarıdır.

Konuk: Doğru! Biz insanlar normal bir durumda beyindeki bu mekanizmanın yiyecekler, toplum, güzel müzik gibi bize zevk veren çeşitli şeylerden zevk elde ettiğini görmekteyiz. Uyuşturucu kullanımı ya da bağımlılığı söz konusu olduğunda, kişinin en temel içgüdülerini terk ettiği ve sanki bu zevk mekanizması tarafından tamamıyla esir alınmış gibi olduğu aşikârdır.

Dr. Laitman: Doğru.

Konuk: Bu sanki zevk alma arzumuz ve en temel içgüdülerimiz arasındaki bir çatışma gibidir.

Dr. Laitman: Hayır, bu bir çatışma değildir. Bu, daha büyük bir zevk ile daha küçük olanın yer değiştirmesidir.

Konuk: Öyle ki bir insan bunu tüm hayatıyla ödeyebilir.

Dr. Laitman: Kişi bunu tüm hayatıyla ödeyeceğini bilmiyor. Tek bildiği şey, sonuçta zevk alacağıdır. Eğer ölüm bize yaşamdan daha fazla zevk verseydi, herkes ölümü tercih ederdi.

Konuk: O halde bu basit bir formül müdür?

Dr. Laitman: Evet, sadece zevk ve acıdan meydana gelmektedir. Buna ek olarak başka bir hesaplama yoktur. Sadece zevk ve acı üzerine hesaplama yapılmaktadır.

Konuk: Peki, şimdi uyuşturucuyu hayatın zevklerine, tüm sıradan şeylere tercih eden bir insana ne olduğunu anlamak istemekteyiz. Neden özellikle son yıllarda, bu olay oluyor?

Dr. Laitman: Bir kişi belli bir coşku ve huzur hissi vererek acı hissini azaltan, zevk veren bir uyuşturucuyu neden tercih etmesin? Kişi eğer sarhoş olmak yerine, bir çeşit zevk alabilirse hatta daha büyük bir zevk alabilirse “trip” olarak adlandırılan bir imajinasyonun içinde olabilir. Elbette ki bu daha caziptir. Hayat bütünüyle nedir? Bu yapay hayatta, kişi her zaman kendini biraz daha yükseltmek ister. Her dakika kendimi açlığın, sıcağın, soğuğun, umutsuzluğun, reddetmenin, vs. biraz üzerine yükseltiyorum. Bu noktada bir çeşit sakinliğe, doyuma, huzura ve pembe bir rüyaya giriyorum. Neden olmasın? Neden bu dünyada var olma rüyası yerine pembe rüyayı tercih etmeyelim? Öyle ya da böyle, hepimiz birer hayalperestizdir. Rüyada olup olmadığımızı kim bilebilir? Hepsi aynı zevk ya da acı merkezinden gelmektedir. Şu an bir rüya görmediğimizi kim söyleyebilir? Beni “bu hayat” denilen seviyede tutan, bir çeşit uyuşturucuyu/ilacı düzenli olarak kullanıyorum. Bu yüzden, daha üst bir seviyeye çıkacağım. Daha derin pembe bir rüyanın içine gireceğim.

Konuk: Yani bu bir teşvik midir?

Dr. Laitman: Evet, elimizde hiçbir şey yok. Aslında uyuşturucularla mücadele edememekteyiz. Bakınız, kaç kişi sarhoş oluyor? Bugün bu çok yaygındır.

Konuk: Doğru. Her şekilde onunla savaşmaya çalışıyorlar ama…

Dr. Laitman: Bu imkansızdır çünkü bu hayat bizleri tatmin etmiyor. Zevk alma arzumuz, tamamlanma ve doyum isteyerek her an büyümektedir. Onu hayatımızdan çıkaramayız. Gerçekte olan budur.

Konuk: Uyuşturucu kullanımı sürekli olarak artmaktadır. Zevk ve acı mekanizmasının ötesinde başka bir mekanizmaya değindiniz. Uyuşturucu kullanımında görülebilen başka bir mekanizma var. Belli bir madde kullanıyorum ve bana belirli miktarda bir zevk vermesi yetiyor diyelim. Bir süre sonra artık yetmemeye başlamakta. Bu mekanizmaya ne olur?

Dr. Laitman: Bu kimyasal bir tepkimedir ve aynı zamanda alışkanlık meydana gelmesidir. İnsan, hem zevk hem de acı olmak üzere iki farklı etkiye alışkanlık geliştiren biyolojik bir makinedir. Bu tür makinelerin üretildiğini biliyorum. İnsanlara acıya nasıl alışacaklarının öğretildiği bir kurum olduğunu hatırlıyorum.

Konuk: Evet, insanlara nasıl acı çekecekleri öğretiliyor. Daha fazla acı çekebilsinler diye.

Dr. Laitman: İnsanlar küçük elektrik şokları, enjeksiyonlar, vb. şeyler yardımıyla acı çekmeye alışmak için oraya gitmişlerdir. Bunun tam tersi de mevcuttur. İlaçlara, uyuşturuculara ya da belli bir hayvanın sokmasına alışmak ne anlama gelmektedir? İnsanlar alışır, mekanizma böyle işlemektedir. Bu nedenle başta ne kadar çok uyuşturucu alınırsa, burundan çekilirse, tadılırsa ya da enjekte edilirse o kadar güçlü dozlara ve çok sık doz alımına ihtiyaç duyulacaktır.

Oren Levi: Sürece psikolojik açıdan bakıldığında mantıklı ve açık görünüyor. Fakat neden bunlar oluyor? Neden bu şekilde inşa edildi?

Dr. Laitman: Belli bir miktar zevk alan bir kişi, onun daha fazlasını isteyecektir. Bu zaten bir alışkanlık meselesidir. Bu, benim içime kaydedilmiştir, ben de her seferinde daha fazlasını isterim.

Oren Levi: Neden tekrar aynı miktarda zevk alınması tercih edilmiyor?

Dr. Laitman: Çünkü her daim bir üst seviyede yenilenmekteyiz. Bu her şey için geçerlidir.

Konuk: Bu mekanizmanın belirli bir amacı var mıdır? Neden bu şekilde işlemektedir?

Dr. Laitman: Hiç 30-40-50 yıl önce çekilmiş eski filmleri izlediniz mi? Onlar hakkında ne düşünüyorsunuz?

Konuk: Eski ve sıkıcı olduklarını düşünüyorum.

Dr. Laitman: İnsanlar, zamanında o filmleri izlerken ağlar, onlardan çok ilham alır ve çok heyecan duyarlardı. Bugün bizler tarafından ağlanan şeyler, 30-40 yıl içinde insanların ilkel bulduğu ve onlara bakarak bizi bilgisiz ilan ettikleri bir hale gelecekler. Şimdiki zaman insanları için “Bunlar resmen yarı hayvanmış” diyecekler.

Oren Levi: Bunun zevk mekanizması ile ilgisi nedir?

Dr. Laitman: Çünkü aldığımız her şey, içimizde kayıtlıdır. Aldıklarımız sıradan şeyler hâline gelirler. Onlardan ilk seferinde aldığımız gibi zevk alamaz hâle geliriz. İlk kez bir zevki tattığımızda değil, ilk seferinden sonra süreç başlar. Zevki ilk aldığımızda, onun için bir kap oluştururuz. İkinci seferinde, bu kabı doldururuz. Üçüncüsünde ise keyif almak için bunu yaparız. Bundan sonra onu değiştirmek zorundayızdır.

Konuk: Ve yine bu üç aşamadan, ilkinde kap oluşturulur.

Dr. Laitman: Henüz hiçbir şey hissetmiyorumdur. Bunu tadıyorum (Dr. Laitman bir yudum su içiyor) çünkü bunun bana faydalı bir şey olduğunu söylediniz diyelim. Bunun lezzetli olduğunu anlıyorum fakat ne olduğunu tam olarak inceleyemiyorum. Tattıktan sonra, tattığım şeyden zevk aldığımı fark etmiş oluyorum. Onu tekrar tattığımda bir önceki zevkten dolayı bir beklentim oluyor. Ondan etkilenmeyi istiyorum. Ondan etkilenmiştim ama bu zevk değildi. Hâlâ içimdeki zevk için bir eksiklik oluşturuyorum. Üçüncü seferde zevk almaya başlarım. Bu şekilde işlemektedir.

Konuk: Niçin dört kez tatmak zorundayım? Ondan tekrar zevk almak için mi?

Dr. Laitman: Dördüncüde aldığınız zevk daha bile az olacaktır. Hayatta da bu şekilde olmaktadır. Size zevk veren bir şeyden etkilendiğinizi düşünün. Bir dahaki sefere ne olacağını bir bakın!

Oren Levi: Bu yüzden mi dozajı arttırmamız gerekir?

Dr. Laitman: Nitelik ve nicelik bakımından arttırılmalıdır. Özellikle de nitelik bakımından arttırılması gerekmektedir. Çünkü bizdeki mekanizmada, alışkanlık meselesi vardır. Alışkanlık, ikinci doğa hâline gelir. Alışkanlık hâline gelen şey artık zevk değildir.

Oren Levi: Tüm bunlar bizi nereye götürüyor?

Dr. Laitman: Zevklerimizi her daim geliştirmek zorunda olduğumuz noktaya götürmektedir.

Konuk: Dozu arttırdığımız zamanı anlamak ilginçmiş. Kişi yine her şeyden önce daha büyük bir kap inşa eder ve tüm yapının devam ettiği aynı süreçten geçer. Başka ne tür yapılarda bu süreç işler?

Dr. Laitman: Bu, çocukları, yiyecekleri, kadınları, sesleri, resimleri içeren her şeyde böyledir.

Oren Levi: Bu, bir kişi bir uyuşturucuyu kullanacak, ondan zevk alacak, dozunu arttıracak sonra daha komplike bir uyuşturucu alacak, ondan da zevk alacak ve sonunda onun da miktarını arttıracak anlamına mı gelmektedir? Tüm bunların bizi yönlendirmesi gereken şey nedir?

Dr. Laitman: Kişi ölünceye dek, her zaman kullanacak demektir. Bu konuda kimsenin elinden bir şey gelmemektedir. Ancak, bazı şeyler var ki uyuşturucuların yerini tutabilmektedir. Az miktarı yetmektedir. Bazıları, akşamları kendi sardıkları bir adet sigara ya da bir şişe bira içerler. Bunlar hakkında çok şey söylenemiyor ancak bunlar da uyuşturucudur.

Oren Levi: Bir dakika önce belirttiğiniz, ölünceye kadar kullanacak olan kişinin bu mekanizma hakkında bir şeyler öğrenmesi gerekli midir?

Dr. Laitman: Hayır. Çünkü o kişi, eğer zevk alamazsa ölmeyi tercih edecektir.

Oren Levi: Doğru. Herhangi bir kişinin, bizim sahibimiz ve zevk ve ödül sistemi olan bu mekanizmayı bünyesinde bulundurduğunu söylemiştiniz. Bu nedenle bu mekanizmanın nasıl çalıştığını anlamaya çalışıyorum. Bir kişi eğer zevk vermesi beklenen bir uyuşturucuya odaklanırsa sonunda bu, onu ölüme götürür.

Dr. Laitman: Doğru.

Oren Levi: Bu nedenle bu mekanizma, kendi kendine zarar veren bir mekanizmadır.

Dr. Laitman: Evet, öyledir. Buna “ölüm meleğinin, kılıcın ucundaki damlayı tutması” denmektedir. O damlayı bir kişiye verir. O kişinin zevk almaya ihtiyacı vardır. Başka bir seçeneği yoktur. Ağzını açar ve zehir damlasını yutar.

Konuk: Yani doğa, kendi kendini yok etmek için bir zevk ve ödül mekanizması yarattı diyebilir miyiz?

Dr. Laitman: Elbette, egoist alma arzumuz bizi ölüme götürür, ölüme sürükler. Herkes belli bir yaşa gelince ölür. Pek çok yıl sonra bu dünya da tamamen ölüp yok olacaktır.

Konuk: Bu, önceden belirlenmiş bir ölüm tarihinden bahsetmek gibidir. Yani her şey, akıbetleri belli olacak şekilde oluşturulmaktadır.

Dr. Laitman: Sizlere her safhayı elbette önceden söyleyebilirim. Bu durum neyi değiştirir?

Oren Levi: Doğanın, bizi kendi kendine zarar verme mekanizmasıyla yaratmış olması gerçekten bir sorundur.

Dr. Laitman: Şu an bile eninde sonunda öleceğiniz temel anlayışıyla yaşamaktasınız.

Oren Levi: Doğru ama orada bir farklılık var.

Dr. Laitman: Nasıl bir farklılık? Bir insan ileride bir gün öleceğini bilerek dünyaya gelir. Bu açıktır, yaratılmış olan her varlık yaşar ve ölür. Bir uyuşturucunun etkisinde yaşıyorsunuz ve böyle bir hâlde, bir gün öleceğiniz gerçeği sizden gizlenmiş oluyor.

Oren Levi: Hangi uyuşturucu buna neden olmaktadır?

Dr. Laitman: Bunu yapan şey, gerçekleri sizden saklayan bir ölüm iksiri olarak tanımlanabilir. Hayatınızı yaşamaya devam edebilir, ağlayabilir, çok sevinebilir ve ölüm hiç yokmuş gibi davranabilirsiniz. Bu durum bir uyuşturucu değil midir?

Oren Levi: Peki, benim sormak istediğim asıl şey: Doğa niçin bizi bu şekilde yarattı? İnsanı, insanoğlunu bir tür ödül ve zevk mekanizması ile yarattığından söz ettik. Bu mekanizmayı aşırı uçlara taşırsam kendi kendime zarar vermeme sebep olacaktır. Neden, niçin buna sebep olur?

Dr. Laitman: O, bizlere dünyadaki tüm hayvanlar arasındaki en ilkel hayvan olduğumuzu öğretmek için vardır.

Konuk: Çünkü normal, sıradan hayvanlar, kendilerini öldürebilecek şeyler kullanmazlar.

Dr. Laitman: Hayır, onlar da uyuşturucu isterler. Uyuşturucu etkisi olan bir tür çimen ya da benzeri şeyler varsa ondan yiyebilirler fakat onlar bizim gibi değildir. Onlar, bir gün ölecekleri gerçeğinin farkında bile değillerdir. Yalnızca ölümün eşiğindeyken onu tüm bedenlerinde hissederler. Yani, bizler en düşük varlıklarız.

Oren Levi: İnsanın gelişiminde ona yol göstermesi gereken nedir?

Dr. Laitman: İnsan için gereken şey, bu düşüklüğe direnmesidir.

Oren Levi: Buna direnmekten kastınız nedir?

Dr. Laitman: Kişi küçük düşürülmek, aşağılanmak istemez. O, kendine göre soylu ve asil bir varlıktır. Bu yüzden düşük bir varlık olduğu gerçeğinin içinden çıkmak ister. Eğer bunun içinden çıkamıyorsanız, onunla yaşamaya başlayınız. Hayatınız boyunca ne yaptığınızın bir önemi yoktur. Bununla yaşamaya başladığınızda, hayat daha anlamsız olur. Ayrıca bu durum kişiyi küçük düşürmektedir.

Konuk: Tamam, tüm bunlar nereye varır?

Oren Levi: Şimdi hayattaki her an amaçsızdır. İnsanın bu durumun içinden çıkmak istediğini söylediniz. Buradan nereye çıkılır?

Dr. Laitman: Çok basit, ölümün üzerine çıkılır. Eğer yaşam, ölümle sona eriyorsa bu tür bir yaşamı istemiyorum! Bu durumda ne yaparım? Ölümün üzerine çıkmak mümkün müdür?

Oren Levi: Ölümün üzerine çıkmak derken bizleri eninde sonunda kendi kendimize zarar vermeye götüren, yıkıcı zevk ve ödül mekanizmasından yani zevk peşinde koşmaktan kurtulmayı mı kastediyorsunuz?

Dr. Laitman: Evet! Yani zevk ve ödül mekanizmasıyla nasıl çalışılacağını, onunla çalışmanın farklı bir yöntemi olduğunu bilmek zorundayız. Böylelikle bizi topluca ölüme götüren bir hayat yaşamayız.

Oren Levi: Bu metot nedir?

Dr. Laitman: Bu metot, Kabala Bilgeliği olarak adlandırılmaktadır.

Oren Levi: Bu metot zevk ve ödül mekanizması ile ilgili ne öğretmektedir? Diğer metot nedir?

Dr. Laitman: Bu metot, zevk-ödül ya da zevk-acı sisteminin üzerine nasıl çıkılacağını öğretmektedir. Bunu siz de bu şekilde adlandırabilirsiniz, “Bu hayatın, bu dünyanın zevk ve acılarının üzerine çıkmak”.

Oren Levi: Böylelikle zevk ve ödül mekanizmasının yıkıcı olması şart değildir. Onu farklı yöntemlerle, farklı şekillerde yönetebiliriz. Peki, sonra ne olur?

Dr. Laitman: Sonra, zaman ve doyum yönünden sonsuz bir şekilde zevk ve ödül ile yaşarım. Hayatım bu şekilde devam eder. Ancak bana daha üst seviye bir ölüm, zevk ve ödül getiren maddesel zevk ve ödülün üzerinde bir hayat sağlayacağı şekilde, bendeki mekanizmayı programlayabilirim. Bu sonsuzluktur. Bu, ancak başkalarından almak yerine, onlara ihsan etmeye gelmem koşuluyla meydana gelebilmektedir. O zaman ihsan edebilir, bundan keyif alabilirim. Bu mekanizma, sonsuz bir yaşam verir.

Oren Levi: İhsan etmenin olduğu bir hayat derken neyi kastediyorsunuz?

Dr. Laitman: Doyuma ulaştırmayı kastediyorum. Yani kendi mekanizmamı doyuma ulaştırmayıp, bir başkasının zevk ve ödül mekanizmasını doyuma ulaştırmaktan söz ediyorum. Bu, benim dışımdadır fakat ihsan ederek bu durumun içine giriyorum. Böylelikle mekanizmanın sınırsız olduğu bir duruma geliyorum.

Oren Levi: Bu yıkıcı değil, değil mi?

Dr. Laitman: Hayır, yıkıcı değildir.

Oren Levi: Neden yıkıcı değildir? Onu koruyan nedir?

Dr. Laitman: Çünkü kendimi değil bir başkasını doyuma ulaştırıyorum. Sorun şu ki, içimdeki mekanizmada sonsuzluk söz konusu değildir çünkü onu doyururum. Sonrasında uyuşturucu, yemek veya başka herhangi bir zevk kaynağına ihtiyaç duyarım.

Oren Levi: Peki, bu durum diğerleriyle ilgili olduğunda ne olur?

Dr. Laitman: O zaman bu durum benimle ilgili olmaktan çıkar ve ben asla doyuma ulaşmam.

Oren Levi: Ve bu zevk almaya mı neden olur?

Dr. Laitman: Evet, zevk almayı sağlar.

Oren Levi: Burada öğrenilecek çok şey var.

Dr. Laitman: Kabala Bilgeliği’nin anlamı budur. Kabala İbranice’de “kabul” anlamına gelmektedir.

Konuk: Bu, nasıl sınırsızca alınacağının bilgeliğidir.

Oren Levi: Harika! Bizimle birlikte olduğunuz için teşekkürler. Bir dahaki sefere görüşmek üzere, en iyi dileklerimle!

Telif Hakkı © 1996 - 2015 Bnei Baruh. Tüm hakları saklıdır.
Bu sitede sunulan tüm materyal, Bnei Baruh Kabala Eğitim ve Araştırma Enstitüsü tarafından dünyanın ıslahı ve hayatın iyileştirilmesi amacı ile sunulmaktadır.
Bu nedenle, içeriği değiştirilmediği ve kaynağına gönderme yapıldığı takdirde, tüm materyalin kullanımına ve dağıtımına izin verilmiştir.
19 - 0,081