e-posta ile Paylaş

GÖNDER

Kabala İlmi, dünyadaki tüm ilimleri kapsar.
Baal HaSulam “Özgürlük”
“Bu ilim, gizliliğin sonunda çocuklara bile ifşa olacaktır.”
Baal HaSulam “Kabala Öğretisi ve Özü”
Son neslin günleri yaklaştığında, çocuklar bile, kurtuluşu ve sonu bilip, bu ilmin sırlarını bulacaklardır.
Sulam’ın Önsözü ile Zohar Kitabı
“Ben’i arayanlar, Ben’i bulacaklar” ve yazdığı gibi , “Aradım ve bulamadım, buna inanmayın.”
Baal HaSulam “On Sefirot Çalışmasına Giriş”
MENÜ

KABALA KÜTÜPHANESİ

Ana Sayfa > Baruh Halevi Aşlag (Rabaş) > Kabala Kütüphanesi > Makaleler > Genel Halkın Çalışması ve Bireyin Çalışması Arasındaki Fark

Genel Halkın Çalışması ve Bireyin Çalışması Arasındaki Fark

Makale No. 16, 1987

Zohar’da (Emor, Madde 58) şöyle yazılmıştır: ‘‘Gel ve gör, bir kişi doğduğunda sünnet olana dek onun üzerine yukarıdan bir güç atanmaz. Sünnet olduğunda onun üzerinde yukarıdan bir ruh, yani Nefeş Işığı uyanır. Kişi Tora’ya bağlanmakla ödüllendirildiğinde tamdır, her şeyde bütündür; çünkü Haya Işığı ile ödüllendirilmiştir. Ama bir hayvan doğduğunda, doğar doğmaz, sonunda sahip olacağı güce doğduğunda sahip olur. Bu nedenle şöyle yazılmıştır: ‘‘Bir öküz, bir koyun veya bir keçi doğduğu zaman…’’

Bir hayvan ve bir adam arasındaki farkı ve çalışmada bunun bize neyi öğrettiğini anlamalıyız. Öncelikle çalışmada ‘’adam’’ın ne olduğunu ve ‘’hayvan’’ın ne olduğunu anlamalıyız. ‘’Adam’’ nedir? Bilgelerimiz söylenenler hakkında şöyle dedi: ‘‘Meselenin sonunda hepsi Tanrı korkusu duydu ve O’nun emirlerini yerine getirdi; çünkü tam ve bütün adam budur.’’ ‘’Tam ve bütün olan adam budur’’ ne demektir? Rabbi Elazar şöyle dedi: ‘‘Tüm dünya sadece bunun için yaratıldı.’’ Başka bir deyişle tüm dünya yalnızca Yaradan korkusu için yaratıldı. Söylediklerinin; ‘’Çünkü tam ve bütün olan adam budur’’ ifadesinin anlamı budur. Dolayısıyla ‘‘adam’’ Yaradan korkusu olan kişidir ve Yaradan korkusu olmayana ‘’adam’’ denmez.

Bu aynı zamanda şu söylediklerini (Yevamot 61) açıklar: ‘‘Bu nedenle Rabbi Şimon Ben Yohai şöyle derdi: ‘Ve sizler Benim koyunlarım, benim otlağımın koyunlarısınız. Sizler adamsınız. Size ‘adam’ denir ve puta tapanlara ‘adam’ denmez.’’ Ayrıca ‘‘adam’’ ifadesi ile cennet korkusu olan birine atıfta bulunduğu şeklinde değerlendirmeliyiz. (Yargı açısından önemli olmasa da…) Aksine o saf olmayandandır. Kişi sadece hayvan derecesine sahip olsa da halen çadırda kirletilir. Yine de çalışmada Zohar’ın her insanın küçük bir dünya olduğunu söylediği gibi, bir insanın içindeki İsrail anlayışını ve Yetmiş Ulus anlayışını öğreniyoruz. Bu nedenle ‘’ifşa olmuş bölüm’’ olarak adlandırılan uygulamalı Mitzvot (emirler) açısından her şeyi, yani Yahudi olmayanı ve İsrail’i ayrı ayrı öğreniyoruz, yani her şeyi ayrı bedenler olarak öğreniyoruz. Bu nedenle kural puta tapanların mezarlarının çadırda kirletilmemesidir, zira Tuma’a hakkında şöyle yazılmıştır: ‘‘Bir adam çadırda ölmelidir. Bu nedenle puta tapanlar çadırda kirletilmezler.’’

Dolayısıyla Yaradan korkusu olana ‘’adam’’ denir ve Yaradan korkusu olmayan adam değil, ‘‘hayvan’’ kabul edilir. Ancak Yaradan korkusunun ölçüsünü anlamalıyız, zira bunda pek çok anlayış bulunur.

Zohar’da (Zohar Kitabı’na Giriş, Madde 190) şöyle yazar: ‘’Korku, ikisi uygun bir kök içermeyen ve birisi korkunun kökünü içeren olmak üzere üç farkındalıkta değerlendirilir. Çocukları ölmesin; ama yaşasın diye Yaradan’dan korkan veya bedensel bir cezadan korkan veya parasal cezadan korkan bir kişi vardır. Bunun sonucu olarak kişi Yaradan’dan daima korkar. Dolayısıyla kişinin hissettiği Yaradan’dan korkusu kök olarak görülmez; çünkü kişinin kendi menfaati köktür ve korku bunun sonucudur.

Cehennem cezasından ve bu dünyanın cezasından korktuğu için Yaradan’dan korkan bir kişi vardır. Bu iki tür korku -bu dünyadaki cezanın korkusu ve bir sonraki dünyadaki cezanın korkusu- korkunun özü ve kökü değildir. Korkunun özü kişinin O yüce ve yöneten olduğu için Efendi’sinden korkması olmalıdır.’’

Zohar’ın sözlerine göre Yaradan korkusunun özü Yaradan’ın yüce ve yöneten olmasıdır. Bizleri O’nun Mitzvot’unu (emirler) izlemeye zorlayan da budur, zira bu ödül kazanmak için değil, kişinin kendi menfaati için çalışmamak olarak kabul edilir. Böylece kişi çalışması için bir miktar ödül alacaktır. Daha doğrusu çalışmanın kendisi ödüldür; çünkü kişi kendisine Kral’a hizmet etmek için bir düşünce ve arzu verildiğini görmesinin büyük bir ayrıcalık olduğunu hisseder ve ona yukarıdan verilen bu büyük armağanı büyük bir servet olarak görür.

Dolayısıyla ‘‘adam’’ bütün eylemlerinin kendi menfaati için değil, Yaradan için olduğu yolda yürüyen kişidir. Ama bu niyete sahip olmayan, ancak yalnızca eylem yapan kişi bu, muazzam bir şey olsa da niyet olmaksızın ‘‘hayvan’’ olarak kabul edilir. Şöyle yazdığı gibi (Atasözleri 19:2): ‘‘Ayrıca bilgisiz bir ruh iyi değildir.’’ ‘‘Bilgisiz’’ ‘‘İnsana bilgi veriyorsun’’ olarak yazıldığı gibi ‘‘bilgi’’ niyet anlamına gelir demektir.

Bu kafa karıştırıcıdır, zira hakikatin yolu mantık ötesi gitmektir. O halde bizler neden mantık verilmesi için dua ediyoruz? Baal HaSulam, Keduşa (kutsallık) bilgisine Dvekut (bütünleşme), ‘‘form eşitliği’’ dendiğini söylemiştir. Buna göre ‘‘bilgi olmaksızın’’ ifadesini ‘‘Dvekut’u olmayan bir ruh’’ ‘‘hayvan’’ safhasında, kişinin ihsan etmeyi amaçlayabildiği bir safhaya gelmek için Tora ve Mitzvot’un gücüyle ödüllendirilme yolunda yürümemek anlamına gelir şeklinde değerlendirmeliyiz. Bu kişi form eşitliği olmayan ‘‘bilgisiz hayvan’’ olarak adlandırılır. Bu demektir ki kişinin yaptığı her şeyde kendi menfaatinden başka bir niyet yoktur. Buna ‘‘hayvan’’ denir ve kişi ‘‘Size puta tapan değil, ‘‘adam’’ denir.’’ olarak kabul edilmez.

Şimdi sorduğumuz soruyu bir hayvanın doğması ve bir adamın doğması arasındaki farkın bizim için neyi ifade ettiğini açıklayacağız. Zohar yeni doğmuş bir hayvanın, doğduğu zaman sonunda sahip olacağıyla aynı güce sahip olmasına dair sözlerine: ‘‘Bir öküz, bir koyun veya bir keçi doğdu.’’ Bir günlük öküze öküz denir ayeti ile kanıt getirir. Zira şöyle yazılmıştır: ‘‘Doğmuş bir buzağı…’’ Çalışmayla ilgili olarak bizlere bir insanın ve bir hayvanın gelişim sırasını bilmeyi öğretmek için gelen şey budur.

Öncelikle çalışmadan bahsettiğimiz zaman doğumun ne olduğunu bilmeliyiz. Şöyle ki hayvanı insandan ayırt etmek hakkında öğrendiğimiz kurala göre bunların hepsi aynı beden için geçerlidir. Bir insan yetmiş ulustan oluştuğu için, kişi bu nedenledir ki dünyada var olan her şeyden oluşur. Zira Zohar’ın sözlerine göre insan bütün bir dünyadır. Bu nedenle doğumun ne olduğunu bilmeliyiz.

Bir kişiden bahsettiğimiz zaman esasen akıl ve kalpten bahsettiğimiz biliniyor. Düşünceleri akla, arzuları kalbe atfederiz. Bu nedenle kişi aklında ve kalbinde hayvanla ilgili düşüncelere ve arzulara sahip olduğunda bu bir hayvanın doğumu olarak kabul edilir. Ama eğer akıl ve kalp ‘‘adam’’la ilgili düşüncelere ve arzulara sahipse bu, bir adamın doğumu olarak kabul edilir. Böylece adam ve hayvan arasındaki farkı anlarız.

Ancak dışsal olarak maddesellikte bir hayvanda doğduğu günden itibaren büyük değişiklikler olduğunu görüyoruz. Bir süre sonra uzunluk, genişlik ve boyda gelişir. Ancak bir hayvanda doğduğu günden sonuna dek hiçbir fark olmadığını, aynı güce sahip olduğunu söyleyenler için asıl fark onun içselliğinde ifade bulur. Bu bize çalışma sırasını ifade eder. ‘‘Doğmuş bir hayvan’’ demek, kişinin bu temelde tüm hayatı boyunca yaşayacağı bir binayı inşa etmeye başlaması demektir.

‘‘Doğmuş bir hayvan’’ demek, kişinin Tora ve Mitzvot’taki çalışmasını inşa ettiği temelin bir hayvanın safhası olması, ‘‘niyet olmadan eylem’’ olarak adlandırılması demektir. Kişi tüm hayatı boyunca bu yolda devam etmek ister; çünkü bunun hakikat yolu olduğunu, Tora ve Mitzvot’u titizlikle izlemek, çalışırken Yaradan’ın emrini gözetmeyi amaçlamak için bütün enerjisini ve gücünü Yaradan’ın yolunda yürümek üzere vermek isteyenler için bunun yeterli olduğunu düşünür. Başka neye ihtiyacı vardır ki?

Öncelikle bir hayvan olarak doğan kişi doğruluğuna, onların nasıl davrandığına, yani hangi temele dayandıklarına dair İsrail’in genel halkından kanıt getirdiğini iddia eder. Kesinlikle göreceksiniz ki onlar bir hayvanın yolundan gidiyorlar. Yani Tora ve Mitzvot’u yerine getirirlerse ve bizlere verilen Mitzvot’a ek kısıtlamalar eklemeyi üstlerine alırlarsa o zaman herkes tam hisseder ve kendilerinde düzeltmeleri gereken hiçbir kusur görmezler. Onlar kanıt olarak bilgelerimizin şu sözlerini getirir (Berachot 45): ‘‘Git ve insanların ne yaptığını gör.’’ Yani şüpheye düştüğünde gidip genel halkın ne yaptığını gör.

Aslında haklıdır. Bir hayvan olarak doğan biri genel halka aittir ve genel halkın yaptığı gibi yapmalıdır. Bu Maimonides’in bilgelerimizin sözleri üzerine yazdığı yorumdaki gibidir: ‘‘Kişi Tora’ya Lo Lişma’da (O’nun adına değil) bile daima bağlanmalıdır, zira Lo Lişma’dan Lişma’ya (O’nun adına) gelecektir. Bu nedenle çocuklara, kadınlara ve eğitimsiz insanlara öğretilirken, onlara sadece korkudan ve ödül kazanmak için çalışmaları öğretilir. Onlar daha fazla bilgi ve bilgelik kazanana dek sırlar azar azar öğretilir ve meseleye O’nu edinene ve O’na sevgiyle hizmet edene dek kolaylıkla alıştırılırlar’’ (Tövbenin Kanunları, Bölüm 10).

Açıkçası sadece genel halkı takip etmek isteyenler kendileri için genel halktan kanıtlar üretiyorlar. Ama bu, Zohar’ın kişinin sonunda sahip olacağı güce doğduğu gün sahip olan kişiler için söylediği hayvan olarak doğan biri için geçerlidir. Bu nedenle: ‘‘Bir günlük buzağıya ‘öküz’ denir.’’ denmiştir. Bu demektir ki kişi bir hayvan olarak çalışmaya başladığında Keduşa’nın bilgisine sonuna dek doğduğu günden daha fazla sahip olamayacaktır.

Ancak Maimonides’in ‘’daha fazla bilgi kazanana ve daha çok bilgelik edinene kadar’’ dediği zamanki sözlerini anlamalıyız. Soru şudur: ‘‘Onların daha fazla bilgi kazandıklarını ve daha çok bilgelik edindiklerini nasıl bilebiliriz?’’ Üstelik daha fazla bilgi edinmek sayılan bu bilginin ölçüsü nedir? Ayrıca ‘‘ödül almak için değil’’ olarak adlandırılan Lişma’nın ne anlama geldiğini onlara ifşa etmeye izin verilen daha fazla bilgelik ölçüsü nedir?

Yukarıdakiler göre ‘‘adam’’ doğduğunda demek, adam olması için gereken düşüncelerin ve arzuların kişinin aklına gelmesi demektir. Bir ‘‘adam’’ Yaradan korkusunun, yani bütün eylemlerinin Yaradan için olacağı ve diğerlerini sezemeyen bir hayvan olarak kendisi için olmayacağı yolda yürümek isteyen kişi anlamına gelir. Kişi bunun yerine özellikle ihsan etmek için çalışmak ister.

Kişi henüz bununla ödüllendirilmediyse de ‘‘doğmak’’ kişinin ‘‘adam’’ temelinde yürümeye başladığı, yani kişinin çalışmasını ‘‘adam’’ denen Yaradan korkusu temeli üzerine inşa etmek istediği anlamına gelir ve bir başlangıç ‘‘doğum’’ olarak adlandırılır.

Bu kişinin gelip bir adam olmak istediğini söylediği andır; çünkü şimdi aklında ve kalbinde ‘‘adam’’ farkındalığıyla doğmuştur. Buna ‘‘daha fazla bilgi kazanana ve daha çok bilgelik edinene kadar’’, yani ‘’bilgelik ve bilgi Lo Lişma olarak adlandırılan bir hayvan olarak yaşamaya değmeyeceği kalplerinde doğana kadar’’ denir. Yukarıda yazıldığı gibi: ‘‘Ayrıca bilgisiz bir ruh iyi değildir.’’ O zaman kişiye ‘‘Yaradan’dan korkmak’’ denen, kişinin Tora ve Mitzvot’a kendi menfaati için endişelendiğinden dolayı bağlanmadığı Lişma meselesinin ifşa edilmesine izin verilir. Ancak kişiye ‘‘adam’’ anlayışı gelmeden önce Maimonides’in sözlerinde olduğu gibi ona söylenmemelidir.

Bununla Zohar’ın bize söylediğini bir hayvan olarak doğmuş biriyle, doğar doğmaz, yani çalışmasının başında daha sonra edineceği bütünlüğü, yani doğduğunda aynı aklı hemen elde etmiş kişi arasındaki farkı yorumlayacağız. Bu temelle ilgilidir -kişi ‘‘kendine-fayda’’ olarak adlandırılan bir hayvan olarak çalışmaya başlamıştır ve daha sonra inşa edeceği her şey kendine-sevgi temelinde olacak ve hiçbir ek almayacaktır. Dışsal olarak kişi doğduktan sonra bir hayvan olarak büyüyecektir. Ama bir hayvan içsel olarak büyümez. Şöyle ki akıl bakımından hayvan aynı akılla kaldığından doğduğu gün ile doğduktan birkaç yıl sonraki aklı arasında bir fark yoktur.

Aynı şey çalışmasının esası ve temelinin bir hayvan olduğudur; bu Lo Lişma’dır, kişi için de geçerlidir. Burada da akıl olan içsellikte bir fark yoktur. Kişi kesinlikle dışsal olarak büyüse de, yani zamanla daha fazla Tora ve Mitzvot elde etse ve biriktirse de içsel olarak aynı derecede kalır. İçteki akıl ise sonuna dek hiçbir değişiklik geçirmez.

Bu nedenle Zohar: ‘‘Doğan bir adamın üzerine o sünnet olana dek yukarıdan bir güç atanmaz. Kişi sünnet olduğunda ABYA’nın dört dünyasındaki bu dört derece ile ödüllendirildiği için Haya Işığı’nı edinmekle ödüllendirilene dek Nefeş Işığı’nı alır’’ der.

Dolayısıyla genel halka ait olan bir çalışma vardır, bu Lo Lişma’dır ve bu kişiye ‘‘hayvan’’ denir. Bu tür insanlar hiçbir şekilde anlamayacağı için Lişma’da çalışmamız gerektiğini söylememeliyiz, zira onlar bir hayvan olarak doğmuştur ve başka türlüsünü anlayamazlar. Bu nedenle onlara yalnızca Lo Lişma öğretilmelidir.

Yukarıdakilere göre bilgelerimizin ‘‘Raba dedi ki: ‘Kişi daima kalbinin arzu ettiği yerde Tora öğrenmelidir’ ’’ sözlerini yorumlayabiliriz. Raşi ‘‘kalbinin arzu ettiği yerde’’ ifadesinin öğretmeninin yalnızca ondan istediği Masechet’i (Mişna/Talmud’daki bölüm) öğretmesi gerektiği anlamına geldiği şeklinde yorumlar; çünkü eğer ona farklı bir Masechet öğretirse kalbi arzusuyla birlikte olduğu için olmayacaktır.

Bu böyledir; çünkü kişi bir hayvan olarak doğarsa, yani aklı ve kalbi tümüyle Lo Lişma’ya dayanarak genel halka göre gitmeleri gerektiğini anlarsa kişinin ihsan etmek için çalışmamız gerektiğini görmesini sağlamak imkânsızdır. Raşi’nin yorumladığı gibidir: ‘‘Eğer ona farklı bir Masechet öğretirse olmayacaktır; çünkü kalbi arzusuyla birliktedir.’’ Bu nedenle kişi neden ‘‘Yaradan’dan korkmak’’ olarak adlandırılan -ki bu ihsan etmek içindir- bir ‘‘adam’’ olamadığına dair birçok bahane uyduracaktır. Bu tıpkı Maimonides’in yazdığı gibidir: ‘‘ ‘Kişi ‘Tora’nın Mitzvot’unu içinde yazan kutsamaları almak için veya bir sonraki dünyanın yaşamı ile ödüllendirilmek için yerine getiriyorum.’ dememelidir. Yalnızca eğitimsiz insanlar, kadınlar ve çocuklar Yaradan’a bu şekilde hizmet ederler; çünkü onlara daha fazla bilgi edinene ve O’na sevgiyle hizmet edene dek korkudan çalışmaları öğretilmiştir’’

‘‘Onlar daha fazla bilgi edinene dek’’ ifadesinin kişinin adam farkındalığında doğana, yani gerçek çalışmayı, ihsan etmek için yapılan çalışmayı yapması için gereken düşünce ve arzular aklına gelene dek anlamına geldiğini açıkladık. Bu tıpkı Maimonides’in yazdığı gibidir: Yaradan’a yalnızca ihsan etmek için hizmet etmeliyiz. Şöyle ifade ettiği gibi: ‘‘Gerçek bu olduğu için gerçeği yapar;’’ çünkü ‘gerçek’, Lişma kendi menfaati için değil demektir. Bu gerçeğin, bunu anlamayacakları için genel halka ifşa edilmemesi gerektiğini söyler, Raşi’nin şöyle yorumladığı gibidir, ‘‘çünkü onun kalbi arzusuyla birliktedir,’’ bu nedenle başka türlüsünü anlayamaz.

Ancak kişi bir adam olarak doğduğunda bir adam olmanın düşünce ve arzuları aklında ve yüreğinde ortaya çıktığında henüz doğduğu, yani bu çalışmaya yeni başladığı için henüz yürüyemese de hakikatin yolunda yürümesi gerektiğini anlar. Kişi bunu başarması gerektiğini, yani her şeyi ihsan etmek için yapması gerektiğini anlasa da doğduğunda hiçbir şeyi yoktur. Zohar’ın şu sözlerinde olduğu gibi:’ ‘Kişi doğduğunda sünnet olana dek onun üzerine yukarıdan bir güç atanmaz.’’

Bu demektir ki kişi ‘‘doğum yapmak’’ olarak adlandırılan ihsan etme çizgisinde yürümeye başladığında her zaman zıt değeri görür. Başka bir deyişle bütün çabasından sonra hiçbir ilerleme kaydetmemiştir. Aksine daima gerilediğini görür.

Bu sıra, yani kişinin hissettiği gizlilik safhası kendisini sünnet edene dek devam eder. Daha sonra Haya, Neşama, Ruah ve Nefeş denen dört dereceyi edinene dek ilerler. Genel halk ile birey arasındaki fark budur, maddesellikteki adam ve hayvan arasındaki farkta olduğu gibi…

Telif Hakkı © 1996 - 2015 Bnei Baruh. Tüm hakları saklıdır.
Bu sitede sunulan tüm materyal, Bnei Baruh Kabala Eğitim ve Araştırma Enstitüsü tarafından dünyanın ıslahı ve hayatın iyileştirilmesi amacı ile sunulmaktadır.
Bu nedenle, içeriği değiştirilmediği ve kaynağına gönderme yapıldığı takdirde, tüm materyalin kullanımına ve dağıtımına izin verilmiştir.
19 - 0,077