26 Temmuz 1962, İngiltere
Dostuma,
23 Temmuz’daki mektubunu aldım. Bu hafta İngiltere’ye geldim, her birinizin mektubunu cevaplayacağım.
Şabat (Cumartesi akşamı) gecesi dostların bir araya gelmesi çok önemlidir, ortodoksların bunu neden yapmadığını anlayamıyorum. Sanırım yeteri kadar büyümüşler ve bu nedenle dostların desteğine ihtiyaç duymuyorlar. Kendi başlarına oturuyorlar. Oysa hiç kimsenin bir başkası yüzünden geri kalmaması gerek.
Ve… ile ilgili olarak, üzerine devamlılığın yükünü almalı ve ciddi sorunları çok fazla düşünmemeli. En önemlisi de, Allah korusun, onun gerçekleri görmekten ve pes etmekten korktuğunu görüyorum. Ona söyle, “Gerçeği satın al ve satma.” Satmak demek dışa doğru ifşa demektir, yani gerçeği kendisi için değil, fakat başkalarına bir şeyler satmak için almak isteyen kişi, aslında satacak bir şeyi olmamasından korkmalıdır.
Fakat bu sahte dünyada gerçekçi bir şekilde yaşamaktan başka bir gayesi olmayan kişi, bununla ilgilenmez. Eğer gerçeğin yolunda yürürse, gerçeği gördüğü anda, özlem duyacak başka bir şeyi kalmaz. Ve eğer gerçeğin yolunda yürümek onun için zorsa yine de bu, denemeye değerdir çünkü gerçekle bağlantısı vardır ve oturup onun yolunda yürümeyi üzerine alana kadar, iyi kaderi bir süre bekler.
Fakat gerçeği görmekten korkmaktan Allah korusun! “Daima korkana ne mutlu,” yazılmasına rağmen, bundan korkanı asla duymadım. Bu cümlenin pek çok yorumu var.
Şimdi açıklamaya zamanım yok, fakat sonraki mektuplarda daha detaylı açıklayacağım.
Baruh Şalom HaLevi Aşlag