Temmuz 1981
“Hizmetkârını kurtar, Sen, Tanrım; Senin hizmetkârının ruhunu sevindir, Senin gücünü hizmetkârına ver.” Davut bu şükranla, üç kez kul oldu, bu üç kez Mişna yazarlarının kişinin duada kul olması gerektiğini söylemesine karşılık gelir
“İlk kutsamalarda, o, Rav’ını [yüce olanı / öğretmenini] öven bir hizmetkâr gibi olmalıdır. Ortalarda, Rav’ından bir hediye arayan hizmetkâr gibi. Son kutsamalarda ise, Rav’ından aldığı hediyeye teşekkür eden ve uzaklaşan bir hizmetkâr gibi.” (Zohar, Pinhas, Madde 180).
İnsanın çalışma düzeni burada yatmaktadır. İlk önce, kişi Yaradan’a mantık ötesi inanmalı ve Rav’ını övmelidir yani eksiksiz ve tamamen bütün hissetmelidir, çünkü kişinin, dostunun kendisine hediyeler verdiğini hissettiği ölçüde onu övdüğü bilinmektedir. Ayrıca, o, dostunun büyüklüğünü hissettiği ölçüde onu övebilir. Başka bir deyişle, kişi kendinde bir şeyin eksik olduğunu hissederse ve dostu bunu giderebiliyorsa, arkadaşını övme ve yüceltme gücünü hemen kaybeder.
Bu nedenle, kişi çalışmasına başladığında, hiçbir şeyin eksik olmadığına ve Rav’ının onun tüm isteklerini yerine getirdiğine dair mantık ötesi inançla gitmelidir. O zaman, kişi “bütün” olarak adlandırılır ve o zaman bütün, bütüne bağlanabilir. Tersine, kişi eksik olduğunda, eksik bütünle bağ kurmaz.
Daha sonra, Rav’ından hediye arayan bir köle gibi, ihtiyaçlarını talep ettiğinde eksiklikleri tespit edebilir, yani yargıcın sadece gözünün gördüğüne sahip olması ve sahip olduğu hiçbir eksikliği görmezden gelmemesi gerekir. Tam tersine, eksikliğini hissettiği ölçüde, Rav’ının, onun isteklerini yerine getirmesi için dua edebilir. Ve sonra, öğrenci ne kadar çok isterse o kadar iyidir.
Son olarak, kişi eksik kalmamalıdır. O, tam anlamıyla ve tamamen bütün olduğuna dair tekrar mantık ötesi inanç yolunda gitmelidir. “Rav’ından aldığı hediyeye teşekkür eden ve uzaklaşan bir hizmetkâr gibi” sözünün anlamı budur. Kişi, “hediye” olarak adlandırılan, tüm dileklerini zaten aldığına mantık ötesi inanmalıdır.
Kişi, bunun için Rav’ına teşekkür eder çünkü kişi ayrılık içinde yaşamamalıdır yani Rav’ına istediğini vermediği için şikâyetleri olmamalıdır. Bu sebeple insanın eksik olması yasaktır ve daima neşe içinde olmalıdır. Ancak almak için Kelim‘e [kaplara] sahip olması için, eksiklikleri uyandırması gerekir.
Sunakta, bu yükselme ve düşüş olarak kabul edilir, “Başlangıçta bilme ve sonunda bilme ve arada gizlenme”. Yani, bilme ile bilme arasında, hakikate ilişkin hiçbir ifşaya sahip olmadığı anlamına gelen gizliliği görmesine, çalışmasının Rav’ı için arzu edilir olduğunu hissetmesine izin verilir.
Bunu takiben, kişi Tora’daki herhangi bir eksikliği ifşa etmemeli ve kendisi için çalışmamalıdır. Aksine, eksiksiz ve tamamen bütün olduğunu dair her zaman mantık üzeri gitmelidir. Arada, gözleri sadece kusurlara sahip olduğunu gördüğünde, kendi isteklerini talep edebilir. Ancak sonrasında tüm isteklerini almış gibi inanmalı ve bunun için Rav’ına teşekkür etmelidir.
O zaman, bütün olduğu için mutlu olabilir. Bundan, tüm bütünlüğünün inanç üzerine inşa edildiği ve eksikliklerinin ise bilgi üzerine inşa edildiği sonucu çıkar çünkü “yargıç yalnızca gözlerinin gördüğüne sahiptir.”