e-posta ile Paylaş

GÖNDER

Kabala İlmi, dünyadaki tüm ilimleri kapsar.
Baal HaSulam “Özgürlük”
“Bu ilim, gizliliğin sonunda çocuklara bile ifşa olacaktır.”
Baal HaSulam “Kabala Öğretisi ve Özü”
Son neslin günleri yaklaştığında, çocuklar bile, kurtuluşu ve sonu bilip, bu ilmin sırlarını bulacaklardır.
Sulam’ın Önsözü ile Zohar Kitabı
“Ben’i arayanlar, Ben’i bulacaklar” ve yazdığı gibi , “Aradım ve bulamadım, buna inanmayın.”
Baal HaSulam “On Sefirot Çalışmasına Giriş”
MENÜ

KABALA KÜTÜPHANESİ

Ana Sayfa > Michael Laitman > Kabala Kütüphanesi > Yeni Hayat > Yeni Hayat 1138 – Barış

Yeni Hayat 1138 – Barış

Oren Levi: Merhaba, Dr. Michael Laitman ile Yeni Hayat Söyleşi Serisi’nde bizimle olduğunuz için teşekkür ederiz.

Bugün barış hakkında konuşmak istiyoruz. Ülkeler arasındaki barışın nasıl insanlar arasındaki barışla başladığını anlamaya çalışacağız. Bu ikisinin nasıl birbiriyle alakalı olduğunu görmek istiyoruz.

Konuk: Daha önceki söyleşimizde ulusların aralarında barış veya bir bağa erişebilmeleri için belirli kurallara, yasalara ve ilkelere uymamız gerektiğini söyledik. Ülkeler arasında gerçek barışı sağlamak için eşitlik ve karşılıklılık ve daha birçok prensip gereklidir. Ayrıca, yalnızca devlet liderleri arasında barışı sağlamanın yeterli olmadığını, iki ulusun birbirine entegre olması gereken bir sürecin olduğunu ifade etmiştiniz. İki ulus arasında bir bağ olabilmesi için bir milletin bir diğer ulusla bağ kurmadan önce kendi içinde doğru ve iyi bir bağı olmalı mı?

Dr. Laitman: Politikacılar hazinelerini ve orduyu kontrol edebilirler, ama hepsi bu. Bu nedenle bir anlaşma imzaladıklarında taahhüt ettikleri şey ordularının birbirine saldırmaması ve paralarının da diğer tarafa zarar vermek için kullanılmamasıdır. Bir liderin elinde olan şey budur, ama barış, ulusların yakınlaşması ve birbirine entegre olması demektir. Hatta bir aile gibi olma noktasına kadar yakınlaşması anlamına gelir. Bütünleşmeleri, sınırlarını iptal etmeleri, “benim olan benimdir ve seninkiler de senindir” ayrımını ve aslında her şeyi iptal etmeleri anlamına gelir. O yüzden bu anlaşmalardan önce gelmesi gereken, eğitim ve eğitim sistemidir ki ileride bu tür anlaşmaların yapılacağından eminim, çünkü aksi halde hayatta kalamayacağız.

Uluslar buna hazır olmadığı sürece bir ülkenin başka bir ülkeyle barış anlaşması – tabii bu gerçekten bir barış anlaşması ise – imzalamayı kabul etmesi mümkün değildir. Bu nedenle her şeyden önce uzun yıllar devam eden bir eğitim süreci olmalı ve ancak bundan sonra imzalarsınız. Bu süre içerisinde bir ateşkes anlaşması imzalarız. Ateşkes anlaşmasından bir yıl sonra, üniversiteleri ve okulları birleştiren bir anlaşma imzalamalıyız ve yavaş yavaş iki taraf birbirine nüfuz etmeli, birbiriyle entegre olmalı. Tabii ki en yakın olan, sınırları ve finansal sistemleri iptal edip hepsini bir bütün haline getirmektir. En zoru ise ulusları tek bir ulus olarak birleştirmektir. Burada onları birbirleriyle evlenmeye, birbirine karışmaya ve farklı şekillerde bütünleşmeye ikna etmeye çalışıyoruz. Mesela her iki ulusun kendi tatilleri yerine yeni kolektif tatillerimiz olur. Yani burada hakikaten ailelerin davranış biçiminde, siyasette ve gerçekten her şeyde ifadesini bulan psikolojik devrim, kültürel devrim, dini devrim yaratıyoruz. Her şeyi sil baştan inşa etmek zorundayız. Yeni bir davranış türü inşa etmeliyiz.

Konuk: Aslında bu barış eğitimidir.

Dr. Laitman: Evet ve bu insan için çok fazla yatırımdır ve ne yaptığımızı ve hangi aşamalarda yaptığımızı anlamasıdır.

Konuk: Özellikle gerçekte neyi başarmak istediğimizi anlaması. Yani yaptığımız, dışsal eylemler değil. Örneğin, “üniversiteleri ve okulları birleştirelim” dediniz. Amaç nedir? Neyi başarmak istiyoruz?

Dr. Laitman: Tek bir ulus yaratmayı başarmak istiyoruz.

Konuk: Bir çeşit birleşme yaratmak mı?

Dr. Laitman: Öyle bir entegrasyon ki tek bir ulus olacaklar.

Konuk: Farklı açılardan bahsettiniz. Her bir milletin getirdiği eşsizliğe; kültürlerine ve geleneklerine ne olur? Belki de farklı bir dine sahipler.

Dr. Laitman: Burada, İsrail’de, bunu yapmaya çalıştık. Hala yapılacak çok şey olmasına rağmen önceden nasıl olduğuna kıyasla büyük değişiklikler var. Ben 45 yıldır buradayım, yani burada İsrail’de, ve her şeyin gerçekten nasıl da değiştiğini görüyorum.

Konuk: Evet ortak bir kültür ve belli ki ortak bir dil yarattık. Tek bir millet olmanın sonucu olarak artık zaten birçok ortak deneyimimiz var. Belirli bir benzersizliğin zaman içinde yok olduğu doğru.

Dr. Laitman: Evet, diasporadan gelen nesil yavaş yavaş kayboluyor. Yani insanlar artık Yemen’de, Almanya’da, Fas’ta, başka yerlerde, diasporada yaşadıkları gibi yaşamıyorlar. Herkes daha çok bütünleşti. Bu aslında orduda çok iyi bir şekilde yapıldı. O nedenle birbirleriyle harmanlanmaları açısından bir sorun görmüyorum ve bu umarım ki büyür ama insanlar arasındaki bağ açısından bir problem var. Eskiden birinin Faslı mı, Yunan mı, ya da Aşkenaz Yahudisi mi vesaire olup olmadığı önemliydi. Bugün ya oldukça önemsiz ya da hiçbir şekilde önemli değil, ama yine karşımdaki kişiye katlanamıyorum.

Konuk: Neden.

Dr. Laitman: Önceden niçin karşımdakine dayanamadığım bana netti. Farklı alışkanlıklarla, farklı bir kültürden geliyor. Yemeklerini, aksanlarını vb. sevmiyorum. Hatırlıyorum. Böyle hissetmiştim. Bu farklıdır. Elbette bugün artık böyle hissetmiyorsunuz, çünkü zaten ikinci, üçüncü vesaire nesildir. Herkes aynı okullara gitti, aynı kültürü deneyimledi fakat geriye insanlar arasında özel bir nefret kaldı ve bu, çıkıp gitmeyen bir şey.

Konuk: Ve bu neye dayanıyor?

Dr. Laitman: Egomuza. Çok basit. Başka birine dayanamıyorum.

Konuk: Neden?

Dr. Laitman: Sadece dayanamıyorum. Buna asılsız nefret denir. Geçmişte asılsız değildi. Yani neden başkasından nefret ettiğimizi biliyorduk ve bu bizim hallettiğimiz bir şeydi, ama bugün bununla nasıl baş edeceğimizi bilmiyoruz. Bunun için Kabala bilgeliğine ihtiyacımız var.

Oren Levi: Tartışmamıza başladığımız noktaya geri dönersek, iki ulus arasında gerçek barışı tesis etmek için her şeyden önce iki ülkenin de birkaç yıllık uzun ve derin bir eğitim sürecinden, geçmesi gerektiğini söylediniz ki bu süreç içerisinde kendi ülkelerindeki herkese yakında gerçekleşecek olan bütünleşme sürecini açıklayacaklardır. O halde iki ülke birbiriyle yakınlaşmaya başlamadan önce bir ön koşul olarak her iki ülkedeki her bir kişinin ulaşması gereken belirli bir anlayış seviyesi var mıdır?

Dr. Laitman: Elbette.

Oren Levi: Bir vatandaşın ve A ülkesi ve B ülkesinin, ülkeler arasındaki bağ hakkında konuşmaya başlayabilmeleri için ulaşması gereken minimum seviye nedir?

Dr. Laitman: Her şeyden önce, her iki ülkeye neye yöneldiğimizi, sonuç olarak ne kazandığımızı ve belki de neyi kaybettiğimizi açıklamak gerekir. Her iki ülkede de referandum yapmalı ve yanıtların ne olduğunu görmeliyiz. “Ne istiyorsun ne istemiyorsun, neden korkuyorsun, neden nefret ediyorsun, seni ne yaklaştırabilir” vesaire hakkında ciddi bir anket hazırlamalıyız. Burada çok ciddi bir psikolojik çalışma olmalı.

Oren Levi: Bu anket vatandaşlar olarak bizim diğer ülkeye karşı tutumumuzu mu inceliyor?

Dr. Laitman: Diğer ülkenin vatandaşlarına karşı.

Oren Levi: Diyelim ki Nitsa ve ben A ülkesinin vatandaşıyız ve sizinle bir başkası da B ülkesinin vatandaşısınız ve aramızda bir sınır ve farklı türlerde anlaşmazlıklar var. Diğer ülke halkını bir kenara bırakıp yalnızca kendime ve Nitsa’ya odaklanmak istiyorum. Ülkemizin liderleri sizin ülkenizle bir barış anlaşması yapmak istiyor. Daha sonra ikimizin birlikte ülkenizin insanlarıyla doğru ilişki kurabilmesi için önce ülkemizde birbirimize nasıl davranacağımızı öğrenmek amacıyla aramızda ve yine kendi ülkemizde bir çeşit başlangıç sürecinden geçmek zorunda mıyız?

Dr. Laitman: Şüphesiz.

Oren Levi: Öyleyse, diğer ülke ile barış anlaşması yapmadan önce ne öğrenmemiz gerekir?

Dr. Laitman: Barış anlaşmasından bile önce mi?

Oren Levi: Evet. Sanırım ülkemizde de binlerce farklı anlaşmazlık var.

Konuk: Yani başka bir ülkeyle barış süreci oluşturmadan önce iç barış süreci.

Oren Levi: Bu bir ön koşul mudur?

Dr. Laitman: Bunu referandumda anlayacaksınız. Her defasında referandum yapmalısınız ve referandumu da poligraf (yalan makinesi) testi gibi yapmalısınız. Hiç poligrafi testi yaptırdınız mı?

Konuk: Hayır ama başkalarının yaptırdığını gördüm.

Dr. Laitman: Tamam. Poligraf şu şekilde oluşturulur: Bana birkaç soru sorar ve kan basıncımı ölçersiniz, başka parametreler de vardır ve yalan söyleyip söylemediğimi görürsünüz. Birtakım sorular yardımıyla ve her bir soruya nasıl cevap verdiğime göre ve ayrıca benim kafamı karıştırmak ya da başka şeyleri irdelemek için sorulan sorularla da sorduğunuz sorular hakkında gerçekten ne düşündüğümü zaten anlarsınız. Kısacası aklımda neler olduğunu görürsünüz. Bu oldukça ciddi bir psikolojik çalışmadır. Bu konuda pek çok kitap var. Geçimlerini bundan sağlayan insanlarla konuşuyorum. Bir başkasının zihnini okumanın nasıl mümkün olduğu hakkında tonlarca kitapları var. Neticede olan budur.

Kişinin kendisi bilmiyor ve bilmek istediğini varsayalım. Bana gizlemek istediğim bir şey sorarsanız, tamam, bana ne sorulduğunu ve neyi saklamak istediğimi biliyorum ve o zaman sadece içselliğim ile dışsallığımın nasıl dengesiz olduğunu, yani çelişkili olduğunu, görebilirler. Peki ya ben kendim bilmiyorsam? Diyelim ki bana başka bir ulus hakkında sordunuz, bu kendime hiç sormadığım bir şey. Dolayısıyla, referandumda, ulusun içinde gerçekten nasıl hissettiğini bilmenizi sağlayacak mekanizmalar inşa etmelisiniz. Bunlar hakkında muhtemelen hiçbir fikirleri yok. O zaman diğer ulusla bağlantı kurmak için ne tür sorunlarla uğraşmaları gerektiğini öğrenebilirsiniz.

Oren Levi: Barış sürecine hazır olan bir kişinin nasıl hisleri ve içgörüsü vardır ve onu haklı yapan nedir?

Dr. Laitman: Tek bir şey: Barışın iyi bir gelecek için tek çözüm olduğunu anlaması ve başka bir çözüm görmemesi.

Oren Levi: Başka bir seçenek olmadığı için mi?

Dr. Laitman: Başka bir seçenek olmadığı için. Bu en iyisidir! Senden hoşlanmıyorum. Hatta senden nefret ediyorum. Bunu anlıyor ve hissediyorum ama başka seçeneğim yok. Yani kötülüğün ifşası vardır ve bununla birlikte bunun gerekli olduğunu keşfedersiniz. En iyisi budur. Gerçek budur. Şimdi henüz net değilse ama senden nefret ediyorsam, daha sonra netleşir. Yani hala uzun bir yolumuz var.

Konuk: Bu referandumda bir tane merkezi soru sormam gerekirse neyi bilmem önemlidir?

Dr. Laitman: Diğer ulusla tam bir bütünlüğe ve barışa ulaşmaktan daha önemli bir şey var mı?

Guest: Güzel soru, çünkü o zaman daha önemli şeyler olabileceğine dair bir sürü mazeret sunabilirim.

Dr. Laitman: Bunlar sadece bahanelerdir.

Konuk: Tamam, iki ülke arasındaki anlaşmalar hakkında söylediklerimiz ille de İsrail için geçerli değil. Ülkelerden genel olarak bahsettik. Peki İsrail ile başka bir ülke arasındaki barıştan bahsederken bunlara ek yasalar var mı?

Dr. Laitman: Üzgünüm, soruyu anlamadım.

Konuk: Tartışmamız genel olarak ülkeler arasındaki barışla ilgiliydi, İsrail devleti ve başka bir ülke olmak zorunda değildi. Fransa ve İngiltere gibi başka ülkeler de olabilir. Şimdi konuşmamızın bu bölümünde, bizim – “biz” derken İsrail’i kastediyorum – barış yapmadığımız bir ülkeyle iyi ve sağlıklı bir barış anlaşması yapmak için aşina olmamız gereken farklılıklar veya ek ilkeler olup olmadığına odaklanmak istiyorum.

Dr. Laitman: Başka seçeneklerinin olmadığını anlamaları ve bizim de başka seçeneğimiz olmadığını anlamamız gerekiyor. “Başka seçeneğimiz yok, çünkü birbirimizi yok edemeyiz” değil! Birbirimizi yok edebilecek olsak da doğanın üst yasalarına göre aramızda öyle bir barış anlaşması yapmak zorundayız ki hiç bir koşul ve sınır olmadan birbirimizle bağ kuralım.

Aslında bu gerçek ıslah olacaktır. Bu ıslahtan kaçamayız. Öyle ya da böyle bu olacak. Sadece, birçok nesil boyunca kan ve yıkımla bunun bedelini pahalıya ödemek zorunda kalacağız.

Konuk: O halde insanoğlunun içinden geçtiği tüm süreç sadece barış dışında bir yol olmadığını anlamak için.

Dr. Laitman: Kesinlikle!

Konuk: Ve başka herhangi bir yolun yalnızca acı çekmemize yol açacağını anlamak için?

Dr. Laitman: Evet, ama bunu öğrenmek için binlerce yıl geçirmemiz gerekiyor.

Konuk: İlginç çünkü bir taraftan hepimiz barışı arzuluyoruz.

Dr. Laitman: Hayır, hiç de değil. Arzunuz başarılı olmak, kontrol etmek ve fayda sağlamaktır.

Konuk: Yani benim gerçek arzum bu. Barış anlaşması imzalasam bile bunu yapmamın sebebi benim bundan bir kazancımın olması. O zaman doğru anlıyorsam belirli bir süreç içerisinde hepimizin birlikte varması gereken bir nokta var: Barış anlaşmasının iyi bir yaşam için ve daha iyi ve güvenli bir gelecek yaratmak için tek yol olduğunu hepimiz anlarsak…

Dr. Laitman: Ya da hayatı tümden yok edeceğiz. Aslında bunun geldiğini de görebiliriz. Gezegenimizi sıcak, soğuk dalgalarıyla, tsunamilerle ve kasırgalarla vesaire yok edeceğiz. Tüm para sistemini, ekonomimizi ve uluslararası ticareti tüketiyoruz. Ailelerimizi, çocuklarımızı, kısacası var olan her şeyi mahvediyoruz. Öyle bir nefrete ulaştık ki düşmanlarımı evimin içinde bile görüyorum. Evden dışarı çıkmak ise tümüyle korkutucu.

İşlerin buna doğru gittiğini görüyorsam, o zaman kötü taraftan biliyorum. Şimdi kötüden de iyiyi öğrenmek zorundayım. Bu hakikaten tek çözüm mü? Acı çektiğimi görsem bile ve muhtemelen başka seçeneğim yok, beni doğanın kanunlarını çalışmaya iter ve sonra doğanın kanunlarından görürüm ki bu başka bir seçeneğimin olmaması meselesi değildir, bu mümkün olan en iyi ve en yüce şeydir. Daha sonra ona dönerim ama bu, başka bir seçeneğim olmadığından olmaz. Bana başka bir şey verseniz bile istemem. Herkes arasında sevgi, bağ ve barış dışında hiçbir şey istemem.

Oren Levi: Çalışmak zorunda olduğumuz doğanın kanunları nelerdir?

Dr. Laitman: Doğanın genel, integral (bütünsel) yasaları. Tüm doğanın yekpare bir sistem olması ve birbirimizle çatışma içinde olmadığımız, aksine hepimizin birbirine bağlı olması.

Oren Levi: Doğada hiç bitmeyen çatışmalar var.

Dr. Laitman: Bize öyle geliyor, çünkü her kim suçlarsa bunu kendi kusurlarından, eksikliğinden dolayı yapar, ama doğayı çalışırsak sevgi olan üst kuvvet tarafından kontrol edilen doğada gaddarlık olmadığını görürüz.

Oren Levi: Anlamıyorum.

Dr. Laitman: Doğanın bütün yasalarının birbirini tamamlayarak tek bir sistem yarattığını görüyoruz. Bu sistemde her şey bağlantı ve karşılıklılık içinde var olur. Bu bir şey ve gördüğümüz başka bir şey de cansız, bitkisel ve hayvansalın doğanın kanunlarına göre yaşamasıdır. Birbirlerini yerlerse de kimse bunu gaddarlıktan yapmaz. Böyle yaratılmışlardır. Nasıl yaratıldılarsa, o doğalarının içinden davranırlar. Ancak insan böyle değildir. İnsan da sadece gerçekten neye ihtiyacı varsa onu kullansaydı o zaman hepimiz hayvanlarla aynı seviyede olurduk. Yani herkes sadece ihtiyacı kadar yer.

Oren Levi: Kişinin neye ihtiyacı varsa ve daha fazlası değil.

Dr. Laitman: Doğru ama gerçeklik böyle değil.

Oren Levi: Değil ne siyasi düzeyde ne uluslararası ne de kişisel düzeyde öyle.

Dr. Laitman: Hiçbir yerde. Ayda 100 dolara ihtiyacım var. Bunun dışında kazandığımı saçıyorum. Bu şekilde çalışmıyor.

Oren Levi: Tabii ki öyle çalışmıyor ama sizi beş kuruşsuz bile bırakmaya razıyım.

Dr. Laitman: Bu besbelli. O halde burada ihtiyacımız olan, bütünsel eğitimdir. Küresel bütünsel doğaya benzemek için doğadan öğrenmeliyiz ve nasıl yaşamamız ve dünyada nasıl var olmamız gerektiğini anlamalıyız.

Oren Levi: Herkesin sadece ihtiyacı kadarını aldığı?

Dr. Laitman: Evet.

Oren Levi: Peki bunun barışa nasıl bir katkısı olacak?

Dr. Laitman: O zaman herkes arasında barış olacak. Savaşa ne için ihtiyacımız var? Birbirimizi kontrol etmek için ama Allah korusun bunu istemiyorum. Daha fazla yemek için mi? İhtiyacım yok. Daha fazla kıyafet? Ona da ihtiyacım yok. Herkes gerçekten memnun.

Oren Levi: Pekâlâ ülkeler arasındaki savaşlar ve anlaşmazlıklar bir şekilde aynı ülkenin vatandaşları arasındaki çatışmalara benzer mi?

Dr. Laitman: Ego daha büyük, o nedenle farklı bir seviyede, daha geniş ölçekte, daha güçlü bir şekilde çalışır.

Oren Levi: Bir ülkenin vatandaşları anlaşmazlık içindeyse, diğer bir deyişle ülke içinde sulh yoksa, başka bir ülkeyle barış yapabilirler mi?

Dr. Laitman: Hayır, bir şekilde paralel olarak yapılabilirdi ama hayır çünkü aksi halde barışın ne demek olduğunu anlayamam.

Oren Levi: Açıklar mısınız, lütfen?

Dr. Laitman: Barışın ne demek olduğunu ve başka bir ülkeyle ne tür bir barış yapacağımı anlamak için önce iç barış sağlamalıyım ki böylece karşımdakinden ne talep edeceğimi, aramızda karar vermemiz gerekenleri, aileler, çocuklar, öğrenciler arasında ve hazine, ordu, ticaret ve endüstride hangi seviyelerde ne tür bağlarımızın olması gerektiğini bilebilirim. Bunu ülkemde nasıl ayarlayacağımı bilmem gerekir ki böylece her vatandaşın faydasına olsun ve sonra başka bir ülkeyle bağ kurmanın ve barışın ne anlama geldiğini anlayabileceğim.

Oren Levi: Şu ana kadar aynı ülkenin insanları arasındaki ilişkileri dengelememize yardımcı olacak olan ve kurmamız gereken sosyal sistemlerden konuştuk. Bizim – Nitsa ve ben – sizin ülkenizin insanlarıyla bağ kurabilmemiz için ne tür bir duygusal seviye veya dereceye ulaşmamız lazım?

Dr. Laitman: Bunu nasıl yapacağınızı zaten öğrendiniz.

Oren Levi: Neyi?

Dr. Laitman: Başka biriyle nasıl iyi, güzel ve açık bir ilişki kurabileceğinizi öğrendiniz.

Oren Levi: Ülkemden birisiyle mi? Belki öğrenmemişimdir.

Dr. Laitman: Öğrenmediysen o zaman başka bir ülkeyle barışa hazır değilsiniz. Elbette başarısız olacaksınız.

Oren Levi: Öyleyse başka bir ülkeyle barış yapmaya yönelmeden önce kendi aramızda asgari seviyede öğrenmemiz gereken nedir?

Dr. Laitman: En azı, her birinin diğerlerine karşı egosunu iptal ettiği 10’lu denilen bir tür çalışma gruplarında bağ kurmaktır. Böyle öğrenirsiniz.

Oren Levi: Sonra diğerleriyle nasıl bağ kuruyorum?

Dr. Laitman: Başka birisine sunacağın şeye de sahipsin: “Yaptığımızı yap ve sonra birleşelim, bir araya gelelim.”

Konuk: Savaşa sebep olan aslında ego, peki barışa götüren nedir?

Dr. Laitman: Aynı ego.

Konuk: Aynı ego mu?

Dr. Laitman: Üzerine yükselmek istediğim ego.

Oren Levi: Zamanımız neredeyse doldu. Kişinin uygulamadan önce barışın ne demek olduğunu anlaması gerektiğini söylediniz.

Dr. Laitman: Barış, “Adem” denen kapsamlı sistemdir. “Adem,” İbranice’de kelimenin tam anlamıyla “insan” manasına gelir. Bu sistemde hepimiz birbirimize entegre olmuşuzdur ve kendimizi aynı bedendeki hücreler gibi hissederiz.

Oren Levi: Tüm bunlardan ne elde ediyoruz?

Dr. Laitman: “Âdem” denen ve İbranice’de “insan” anlamına gelen bu bütün bedenin, bu genel ruhun ve içindeki üst kuvvet olarak adlandırılan hayati kuvvetin yaşamını deneyimliyoruz.

Oren Levi: Peki bu, bir kişinin günlük hayatını değiştirir mi?

Dr. Laitman: Bunun çok ötesinde. Dünyanın bir ucundan diğerine bakarsın. Zaman, mekân, hareket sınırlarını aşarsın. Bütünlük, sonsuzluk ve tamamlanmışlık hissedersin. Artık bu dünyada yaşamıyorsundur. Çoktan tüm sınırlamaların ötesindeki boyutlardasındır.

Oren Levi: Ve buna her ülke ulaşabilir mi?

Dr. Laitman: Zorunda! Yapıp yapamama meselesi değil, ulaşmak zorunda – her ülke ve her insan. Oraya geleceğiz. Bundan kaçamayız.

Oren Levi: Yolun sonunda barış var mı?

Dr. Laitman: Var, ama yol boyunca da oraya güzel güzel, barış içinde, varmaya çalışalım.

Oren Levi: Bizimle olduğunuz için teşekkür ederiz. Bir dahaki sefere kadar, en iyi dileklerimle!

Telif Hakkı © 1996 - 2015 Bnei Baruh. Tüm hakları saklıdır.
Bu sitede sunulan tüm materyal, Bnei Baruh Kabala Eğitim ve Araştırma Enstitüsü tarafından dünyanın ıslahı ve hayatın iyileştirilmesi amacı ile sunulmaktadır.
Bu nedenle, içeriği değiştirilmediği ve kaynağına gönderme yapıldığı takdirde, tüm materyalin kullanımına ve dağıtımına izin verilmiştir.
19 - 0,081