1943’de Duydum
Tzimtzum’dan (kısıtlamadan) sonra, Üst Dokuz Keduşa’nın (Kutsallık) yeri oldu ve Malhut da, kısıtlamanın olduğu yerin üstünde, dünyaların yeri oldu. Ve yapılacak iki muhakeme vardır; 1) boş bir yer, yani özü sadece kendileri için almak olan kabuklar (Klipot) için boş bir yer ve 2) özgür bir yer, yani kişinin seçimiyle Keduşa (kutsallık) veya tam zıddını yerleştirmesi için müsait olan bir yer.
Eğer kısıtlama olmasaydı, tüm gerçeklik Saf Işığın formunda olurdu. Ancak kısıtlama gerçekleştikten sonra, iyi ya da kötüyü yapmayı seçmek için yer kalır. Bağışlar, iyiliği seçmek yoluyla, bu yere uzanır. Bunun anlamı Ari’nin yazılarında yazandır; Eyn Sof’un Işığı aşağıdakilere parlar.
Eyn Sof “O’nun yarattıklarına iyilik yapma arzusu” demektir. Ve pek çok dünyalar, On Sefirot ve diğer isimler fark etsek bile, hepsi de “Yaratılışın Düşüncesi” denilen Eyn Sof’tan yayılır.
Eyn Sof bolluğu, Sefira ve dünyalar vasıtasıyla aşağıya taşınır. Sefira ve “dünya” isimleri buradan gelir. Bu, aşağıdakiler O’nun cömertliğini hazırlanmadan ve ıslah olmadan alamazlar demektir. Aşağıdakilerin alabilmeleri için, düzeltmeler yapıldı ki alabilme becerisi olsun. Buna Sefirot denir.
Başka bir deyişle, her bir Sefira’nın kendine has düzeltmesi vardır. Bundan dolayı birçok idrak vardır. Fakat onlar sadece alıcılar ile ilgilidir, çünkü aşağıdaki Eyn Sof’tan bolluk aldığında, bunu bu cömertliği almaya uyarlayan özel bir düzeltme ile alır. Cömertliğin kendinde hiçbir değişim olmamasına rağmen; buna özel bir Sefira yoluyla almak denilir.
Şimdi Yaradan’a – yani Yaradan’ın yarattıkları ile olan bağı olan Eyn Sof Işığı’na – ettiğimiz dua konusunu anlayacaksınız. Bu Işığa “O’nun yarattıklarına iyilik yapma arzusu” denir. Duaların amaçladığı birçok isim olmasına rağmen, yorumu şöyledir; cömertlik ıslah yoluyla ruhların içini doldurur. Çünkü tam da ruhlarındaki bu düzeltmeler yoluyla bolluk, alıcıların eline geçer.