e-posta ile Paylaş

GÖNDER

Kabala İlmi, dünyadaki tüm ilimleri kapsar.
Baal HaSulam “Özgürlük”
“Bu ilim, gizliliğin sonunda çocuklara bile ifşa olacaktır.”
Baal HaSulam “Kabala Öğretisi ve Özü”
Son neslin günleri yaklaştığında, çocuklar bile, kurtuluşu ve sonu bilip, bu ilmin sırlarını bulacaklardır.
Sulam’ın Önsözü ile Zohar Kitabı
“Ben’i arayanlar, Ben’i bulacaklar” ve yazdığı gibi , “Aradım ve bulamadım, buna inanmayın.”
Baal HaSulam “On Sefirot Çalışmasına Giriş”
MENÜ

KABALA KÜTÜPHANESİ

Ana Sayfa > Sabah Dersi Materyalleri > Kabala Kütüphanesi > Sabah Dersi 2022 > Sabah Dersi Materyali – Uşpizin Harun – Sefira Hod – 14 Ekim

Sabah Dersi Materyali – Uşpizin Harun – Sefira Hod – 14 Ekim

1) RABAŞ, Not 474, “Ve Kenanlı, Arad Kralı, Duydum”

Gelin gör, Harun, bedenin Tifferet olan, sağ koluydu. Bu nedenle, şöyle yazılmıştır  “Musa’nın sağ tarafında, ihtişamının [Tifferet] kolunda yürüyen. O kimdir? O, Tifferet’in sağ kolu olan Harun’dur.” (Zohar).

Harun’a “kraliçenin sağdıcı” denildiği bilinir. Cennetin krallığının yükünü üstlenmek için, “merhamet arzuladığı için” dendiği gibi, Hesed [lütuf / merhamet] olarak adlandırılan Harun niteliğine ihtiyaçları vardı. Bu, kişinin içinde bulunduğu durum ne olursa olsun, memnun olduğu anlamına gelir çünkü Malhut’un yükünün kabulü, Hohma [bilgelik] tarafından değil ama mantık ötesindedir.

2) RABAŞ, Makale 1 (1986), “Ve Musa Gitti”

Sağ kolun, ihsan etme kabı olan Hesed (merhamet) olarak kabul edildiğini bilmeliyiz. Şöyle ki, kişi sadece merhamet ve ihsan etmek ister. Gücüyle, Harun, bu gücü İsrail halkına çekti. Bu yüzden, hiç kimse İsrail halkına karşı savaşamadı çünkü bu bedenin tavrıdır, kişiye gelir ve eğer onu dinlerse ona pek çok zevk vereceğini görmesini sağlar. Ancak beden, kişinin tek arzusunun ihsan etmek olduğunu duyarsa, onunla konuşacak gücü olmadığını görür.

Onlar, Hesed niteliğinde olan ihsan etme gücünü, Kohen Harun’dan aldılar ve ona bağlı kaldılar. Bu nedenle, onun yönetimi altındaydılar. Bu nedenle, Harun öldüğünde, ihsan etme gücü kayboldu ve kendisi için alma savaşı başladı çünkü beden, artık onunla tartışacak bir yer bulabilirdi.

3) RABAŞ, Makale 1 (1986), “Ve Musa Gitti”

Tüm çaba, kişi mantık ötesi gitmek istediğinde ve yukarıdan bu gücü almaya ihtiyaç duyduğunda başlar. Bu, ona Harun’un niteliği aracılığıyla gelir ama şimdi kişi bu gücü kendisi çekmelidir yani Yaradan’dan kendisine yardım etmesini istemelidir.

O zaman kişi, iki şey arasındaki farkı anlamaya başlar: 1) Bu gücü edinmek için Yaradan’ın ona yardım etmesini bekleyen kişi durup bekler. 2) Yaradan’ın ona yardım etmesini bekleyecek sabrı olmayan, tam tersine çalışmaya başlayan ve daha sonra Yaradan’ın yardımı için yalvaran ve ‘Çünkü sular yaşamımı tehdit ediyor,’ diye yakaran kişi. Bu kişi, ona sadece Yaradan’ın ona yardım edebileceğini açıkça anlamış olduğu için yardım alır.

4) Baal HaSulam, Ohr Bahir, 17

Harun, Hirhur [tefekkür / derin düşünme] kelimesinden gelmektedir. Musa’dan önce gelir ve ona neden olur. O, Musa denilen yukarıdan uyanıştan önce gelen, aşağıdan bir uyanıştır. Bu nedenle Musa’ya “kralın sağdıcısı”, Harun’a “kraliçenin sağdıcı” denir. Bununla birlikte, her ikisi de peygamberlikte eşittir: “Çünkü bir Kohen’in (Kahinin) dudakları bilgiyi korur… çünkü o, Her Şeye Egemen Efendi’nin bir meleğidir.” Bu nedenle Harun ve oğulları dünyadaki bütün sunuları barış için sunarlar ve onun elinde üç kat bereket vardır.

5) Rabaş, Not 743, “İsrail Çocuklarının Yolculukları”

Kişinin kendisi bunu hissedemez. Bu, her insanın kendisine rehberlik edecek bir öğretmene ihtiyacı olduğu anlamına gelir. Kişi, öğretmenin kendisine söylediği her şeyin “Efendinin sözüne göre” olduğuna inanmalıdır. Aksi takdirde, kişi yerini terk etmeyi ve bu yolun sarsıntılarını üstlenmeyi kabul etmeyecektir.

Ve bu çıkışların ve yolculukların düzeni tam olarak Musa ve Harun aracılığıyladır çünkü Musa “Kralın sağdıcısı” olarak adlandırılır ve Harun kraliçenin sağdıcıdır. Harun, mumları düzeltir yani bu niteliklerin ıslah edilmesi anlamına gelir, böylece bolluğu almaya muktedir ve layık olurlar. Bu, İsrail topluluğunu hazırlamak olarak kabul edilir. Musa, Kral’ın sağdıcı olma anlamına gelen, Tora’nın ışığının çekilmesi olarak kabul edilir, bu, bolluğun ıslah olmuş Kelim’e yayılması anlamına gelir.

6) Zohar, VaEra, “Asanı Al”, Madde 117

Sol taraftan gelenleri teslim etmek için, Harun bir kohen olduğundan sağdan gelir ve sol sağa teslim olur.

7) Rabaş, Makale 18 (1991), Çalışmada Kişinin Sağ Elini Solun Üstünde Yükseltmesi Nedir?

Harun hakkında şöyle yazılmıştır,  “‘Ve Harun ellerini kaldırdı’ [İbranice] eksik bir Yod’la, bu da tek el demek oluyor yani sağ elimizi solun üzerine kaldırmamız gerekiyor.” Çalışmada bunun bize ne öğrettiğini sorduk. Yukarıdakilere göre, kişinin solda yürümesi gerektiği gerçeğini, sağın her zaman soldan daha yüksekte olmasına dikkat etmesi gerektiğini yorumlamalıyız. Demek ki, kişi, solda yürürken ve çalışmanın tasvirine bakarken, tamamlanmış olsun veya olmasın, hemen sağa dönebileceğini yani sağın her zaman daha önemli olacağını ve sola sadece sağa yardım etmek için ihtiyacı olduğunu yani her zaman bütünlük içinde ve hakikat yolunda olması için, yer olması gerektiğini görmelidir. Demek ki, kişi payına düşenden memnun olmalıdır ve buna “engelleyen, alıkoyan güç” denir.

8) Zohar, Truma (Bağış), “Musa, Harun, Samiel”, Made 404

Harun, diğer tüm peygamberlerden daha büyük bir kehanetle ödüllendirildi. Her şeyden önce, büyük bir peygamber olduğu için baş peygamberlikle ödüllendirildi.

9) Baal HaSulam, Şamati 59, Asa ve Yılan Hakkında

Musa şöyle dedi: “Ama bana inanmayacaklar.” Bu, onların mantık ötesi inanç yolunda çalışmayı üstlenmek istemeyecekleri anlamına gelir.

O zaman, Yaradan ona, “O elindeki nedir?” dedi. “Bir asa”,  “Yere at onu” ve sonra hemen “o, bir yılan oldu.” Bunun anlamı şudur; asa ve yılan arasında orta bir durum yoktur. Daha doğrusu bilinmelidir ki kişi ya Keduşa’nın ya da Sitra Ahra’nın içindedir.

Ortaya çıkan şudur ki her hâlükârda, onların, “asa” denen mantık ötesi inanç algısını kabullenmekten başka çareleri yoktur. Asa elde olmalıdır; yere atılmamalıdır. “Harun’un asası filiz verdi.” ayetinin anlamı budur.

Bu, Yaradan’a hizmet ederken kişinin sahip olduğu tüm ilerleme, özellikle Harun’un asasına dayandığı anlamına gelir. Bu demektir ki O, hakikat yolunda yürüyüp yürümediğimizi anlamamız için bize bir işaret vermek istedi. O, sadece çalışmanın temelini yani hangi esas üzerinde çalışıldığını bilmemiz için bize bir işaret verdi. Eğer kişinin temeli asa ise, bu Keduşa’dır ve temel mantık dâhilindeyse, Keduşa’ya ulaşmanın yolu bu değildir.

10) Rabaş, Not 907, “O, Elini Bıraktığında, Amalek Galip Geldi”

“Musa’nın elleri ağırdı”, yani İsrail için Musa’nın ellerinin önemini koruması ağır ve zordu. Bu, inançta ağırlık hissettikleri, inancın yükünün onlar için bir yük ve zahmet olduğu anlamına gelir.

“Bir taş alıp onun altına yerleştirdiler.” Even [Taş], Havanah [anlayış] kelimesinden gelir. Bu, onların tüm anlayış ve kavrayışları alıp, Musa’nın altına yani inancın altına yerleştirdikleri anlamına gelir. Yani, “Musa” olarak adlandırılan inanç, “anlayış” ve “taş” denilen aklın üzerinden gitti.

Harun ve Hur, onun ellerini yani inancı desteklediler, İsrail’e Musa’nın ellerini kaldırmakta yardım ettiler. Başka bir deyişle, İsrail halkına inancı yüceltmeleri için güç verdiler. “Onun elleri güneş batıncaya kadar inançtı” sözünün anlamı budur. Başka bir deyişle, “güneş” denilen,  aklın tüm gücünü ortadan kaldıracak ölçüde, inancı üstlendiler.

11) Baal HaSulam, Şamati 59, Asa ve Yılan Hakkında

Eğer kişinin çalışması dünyeviliğe dayanıyorsa kişi her zaman iyi olabilir. Ancak eğer çalışmasının temeli ihsan etmeye ve mantık ötesine dayanıyorsa, kişinin aralıksız çaba göstermesi gerekir ki böylece köküne yani almaya ve mantık içine düşmesin.

Kişi bir an için ihmalde bulunmamalıdır yoksa köküne, “toz” denen dünyeviliğe düşer. Yazıldığı üzere; “toz topraktan yapıldın ve toz toprağa döneceksin.” Bu bilgi ağacı günahından sonrasıydı.

Kişi Keduşa’da ilerliyor mu yoksa tam tersi mi diye sorgular; çünkü öteki tanrı kısırdır, meyve vermez. Kutsal Zohar bize işaret eder: “Asa” denen inanç temelinde, Tora, özellikle “verimli ol, çoğal,” der. “Harun’un asası filiz verdi,” sözünün anlamı şudur: Filiz verme ve büyüme özellikle asa yoluyla olur.

12) Rabaş, Makale 14 (1986), Mısırlılardan Kelim Ödünç Alma İhtiyacı Nedir?

Musa ve Harun’un İsrail oğullarına geldiklerinde, yazıldığı gibi (Mısır’dan Çıkış, 4:29): ‘Ve Musa ve Harun gittiler ve İsrail oğullarının ileri gelenlerinin hepsini topladılar ve Harun, Yaradan’ın, Musa’ya söylemiş olduğu bütün sözleri söyledi ve halkın gözü önünde, belirtileri gerçekleştirdi, halk da inandı ve duydu.’

Bundan, Musa ve Harun, İsrail oğullarına gelir gelmez, onların, Yaradan’ın Musa’ya söylemiş olduğu tüm sözleri, mantık ötesi inançla kabul ettiklerini görüyoruz. Ve İsrail’in inancıyla ilgili bütün sorular ve şüphelerle, İsrail’in inancı hakkındaki tüm bu soruları ve şüpheleriyle Mısırlıların onların anlamasını sağladığı hiçbir şey hesaba katılmadı, çünkü onlar mantık ötesi gittiler. Bu sebeple, tüm bu zamanı sürgünde geçirmeleri gerçeği, onları hiçbir şekilde etkilemedi.

13) Rabaş, Makale 14 (1986), Mısırlılardan Kelim Ödünç Alma İhtiyacı Nedir?

Yaradan, Musa’ya, İsrail’den, Mısırlıların Kelim’lerini ödünç almalarını istemesini söylediği zaman, Mısırlılardan Kelim’lerini ödünç almakla ilgili açıklama yapmalıyız. Şöyle sorduk: ‘Yaradan, İsrail’den neden böyle bir şey istedi? İsrail halkı neden bu Kelim’i ödünç almak istemiyor?’ Yanıt, Musa ve Harun’un, Yaradan’ın temsilcileri olarak İsrail halkını sürgünden çıkarmak için gelmeleridir, yazıldığı gibi, ‘Ve insanlar duydu ve inandı’ yani mantık ötesi inançla. Hiçbir şeye ihtiyaçları ve yüksek dereceler için hiçbir arzuları yoktu. Mısırlılardan hiçbir rahatsızlık duymadan, Tora ve Mitzvot’a bağlanabilmiş olmaktan memnundular.

14) Rabaş, 72. Mektup

Bunu anlamak gerçekten zordur; nasıl olur da Musa ve Harun, Yaradan’ın mesajcıları olarak İsrail halkına gelmeden önce, kirliliğin içinde değildi? Musa ve Harun geldikten sonra Mısırdaki koşulları gördüler, Mısırda kirliliğin tam içine düştüler. Olan şey şudur ki, her şey hissiyata bağlıdır. Kişi gerçek realiteyi hissedemez, atalarımızın dediği gibi; “kişi kendi günahlarını görmez” ve “maneviyatı sadece arzuladığı yerde öğrenir.” Bu yüzden gerçeği olduğu gibi göremez. Daha ziyade gerçeği görmek ancak yukarının yardımı ile olur.

Dolayısıyla Musa ve Harun gelmeden önce halk gerçeği görmüyordu. Fakat sonra tüm işaretleri gördüklerinde, gerçeği olduğu haliyle görmekle ödüllendirildiler. Bu demektir ki, en alt derecede, kirliliğin kırk-dokuz kapısında olduklarını gördüler.

Ve akabinde ıslahla ödüllendirildiler, yani acıyı hissettikten sonra, koşulları üzerinde gerçek bir dua oluşturabildiler. Öyle anlaşılıyor ki, Maror dediğimiz bu acı da Yaradan’dan yardımdı, yani işaretler ve imalar vasıtasıyla Yaradan onlara gösterdi.

15) Rabaş, Not 417,  “Ve Harun Öyle Yaptı”

Baal HaSulam’ın yöntemine göre, en önemlisi, kendi-çıkarında ortaya çıkmaktır yani  kişi öz-çıkar temelinde de bağlılık eylemleri gerçekleştirebilir.

Bu nedenle, bir Tzedaka eylemi yoluyla kendi çıkarından vazgeçtiğini gördüğünde, tüm adanmışlığının ihsan etme niyetine dayandığını biliyordu. Bu yüzden, “senin payın, benim payım olacak” dedi. Bu, sadece hayırseverlik eylemine değil, aynı zamanda oturup Tora’ya katılma eylemine ve açık olarak grupların toplanmasına da atıfta bulunuyor, çünkü her şey ihsan etme niyetinin temeline dayanıyordu.

Menora’nın yapımı yüksek bir derecede olduğundan ve haz muazzam olduğundan ve haz ne kadar büyükse, ihsan etmek için çalışmak o kadar zordur, “Harun’un değişmediğini öğretir” sözünün anlamı budur. Değişmemenin anlamı şudur, her şey “aynen Efendinin Musa’ya buyurduğu gibi” temeline dayanmaktadır.

16) Zohar, Tzav, “Bu Harun’un Yağla Kutsanmasıdır”, No. 162

Bu Harun’un ve oğullarının yağla kutsanmasıdır. “Bu”, Malhut’tur, Harun’un yağla kutsamasıdır. Harun, Hohma’dan yağla kutsandı ve yukarıdan üst kutsamanın yağını getirdi, bu Hohma’nın onu aşağıya Malhut’a uzatmasıdır. Harun aracılığıyla Malhut’a, kutsanmak üzere kutsal yağ sürüldü. Bu nedenle şöyle yazılmıştır: “Bu Harun’un ve oğullarının yağla kutsanmasıdır.”

17) Zohar, Emor, “Kuyudan Gelen Manna, İhtişam Bulutları”, No:260

İhtişam bulutları, Hesed için bir Merkava [yapı] olan Harun’a şükürler olsun; şöyle yazıldığı gibi, “Sen, Efendimiz, göz göze göründün ve senin bulutun onların üzerinde duruyor.” Ayrıca şöyle de yazılmıştır, “Tütsü bulutu kaplayacak”. Tütsü içinde yedi bulut olduğu için, burada da “ve Senin bulutun onların üzerinde duruyor” sözleriyle, onlar da yedi buluttur çünkü tütsünün içinde birbirine bağlı yedi bulut vardır ve Harun bu yedi bulutun başıdır. Yedi bulut HGT NHYM’dir ve Harun, Hesed için bir Merkava’dır. O, aralarındaki ilk Sefira’dır ve her gün diğer altı buluta – Gevura, Tifferet, NHYM – bağlıdır. Bu nedenle bulutlar, Harun’a şükran duymak olarak kabul edilir zira o Hesed’dir, bulutların başıdır ve onları dahil eder.

Telif Hakkı © 1996 - 2015 Bnei Baruh. Tüm hakları saklıdır.
Bu sitede sunulan tüm materyal, Bnei Baruh Kabala Eğitim ve Araştırma Enstitüsü tarafından dünyanın ıslahı ve hayatın iyileştirilmesi amacı ile sunulmaktadır.
Bu nedenle, içeriği değiştirilmediği ve kaynağına gönderme yapıldığı takdirde, tüm materyalin kullanımına ve dağıtımına izin verilmiştir.
19 - 0,093