e-posta ile Paylaş

GÖNDER

Kabala İlmi, dünyadaki tüm ilimleri kapsar.
Baal HaSulam “Özgürlük”
“Bu ilim, gizliliğin sonunda çocuklara bile ifşa olacaktır.”
Baal HaSulam “Kabala Öğretisi ve Özü”
Son neslin günleri yaklaştığında, çocuklar bile, kurtuluşu ve sonu bilip, bu ilmin sırlarını bulacaklardır.
Sulam’ın Önsözü ile Zohar Kitabı
“Ben’i arayanlar, Ben’i bulacaklar” ve yazdığı gibi , “Aradım ve bulamadım, buna inanmayın.”
Baal HaSulam “On Sefirot Çalışmasına Giriş”
MENÜ

KABALA KÜTÜPHANESİ

Ana Sayfa > Sabah Dersi Materyalleri > Kabala Kütüphanesi > Sabah Dersi 2018 > Sabah Dersi Materyali – Tek Bir Konudaki İki Zıtlık 2 – Kasım

Sabah Dersi Materyali – Tek Bir Konudaki İki Zıtlık 2 – Kasım

1) Baal HaSulam, Sen Beni Arkadan Ve Önden Kuşattın

Şöyle yazılıdır: “İnsanı ve hayvanı sen koru Tanrım.” Atalarımız şöyle der: “Bunlar kötü akla sahip, hayvan gibi olan insanlar.” Bu demektir ki, Yaradan’ın yarattığı tüm yaratılış, aynı şeyin iki zıt ucudur, dünyadaki tüm kombinasyonlar bu şekildedir ve yaratılış eyleminin bütünü budur.

2) Baal HaSulam, 51. Mektup

O’na tapınmadaki tüm zorluk, ibadet edendedir, aynı konuda daima zıtlık olduğundan, O’nun yalın eşsizliği, iki zıtlığı beden ve ruhu barındıran insan bedeninde kılıflanmak zorundadır.

Dolayısıyla, kişinin edindiği herhangi bir manevi anlayışın içinde, derhal iki zıtlık yaratılır—beden açısından bir form ve ruh açısından bir form. Doğa gereği insan bedeni ve ruhu iki özne olarak çalışamaz. Daha ziyade o, Yaradan tarafından bir olarak yani bir özne olarak yaratılmıştır.

Bu, Yaradan İbrahim’e şunu söylediğinde İshak’ın bağlanmasına benzer, “İshak’ın içindeki tohum senin olduğu için” ve “Ona orada adaklar sun.” Yaradan’ın perspektifinden şöyle yazıldığı gibidir, “Ben Yaradan değişmem.” Fakat alıcının perspektifinde onlar zıttır.

3) Rabaş, Çalışmada, “Uzak yolda olan, İkinci Pesah’a geç kalır,” Nedir?

Çalışmanın düzeni öncelikle tek bir şey olmalıdır; insanın mantığına karşı çalışması. Bu şöyledir ki, kişiye kendisi için değil, Yaradan hatırı için çalışması gerektiği söylendiği zaman bu kişinin mantığına aykırıdır. Nitekim, şöyle yazılmıştır; “bununla yaşıyor ama bununla ölmeyecek.” Anlaşıldığı üzere bu, O’nun yarattıklarına iyilik yapmak olan, yaratılışın amacına zıttır. Bunu İbrahim’in denenişi (sınavı) ile anlayabiliriz. Bir yandan Yaradan ona “İshak yoluyla senin neslinin namı olacak,” der ve öte yandan da yazıldığı üzere, “Şimdi derhal oğlunu biricik oğlunu al ve orada yakarak kurban olarak sun.” der. Çalışmada bunu yorumlamalıyız. Oğlun (Ben) kelimesi Bina kelimesinden, yani Havanah’dan (anlamak) gelir. “Senin biricik olanın,” yani insanda olan tek anlayış, insan bunu tüm kalbi ve ruhu ile ona bir zarar gelmesin diye, korur, buna kendi için alma arzusu denir. “Ve bunu yakarak kurban et,” bunun anlamı şudur; kendin için alma arzusunu katlet, onu iptal et ve alma arzusu ile değil, ama yalnız ihsan etme arzusu ile çalış. Daha doğrusu kişi öyle çalışmalıdır ki, alma arzusunu ihsan etmek için kullanabilmelidir.

4) Baal HaSulam, 52. Mektup

O’nun çalışmasında her bir eylem için aynı konuda iki karşıtlık vardır, çünkü alıcı iki zıtlık, beden ve ruhtan oluşur. Dolayısıyla, büyük ya da küçük her edinimde O, iki zıt form yaratır. Yaradan çalışmasında iki anlayış vardır: 1) “dua ve yakarış” 2) “şükür ve övgü.” Doğal olarak, her ikisi de en yüksek seviyede olmalıdır. Duayı tamamlanması için kişi, Yaradan’ın ona yakınlığını mecburiyet olarak hissetmelidir, çünkü sonra yakarır ve kalbini O’na açar. Fakat tam bir şükür ve övgünün aksine, kişi Yaradan’ın ona yakınlığını artık ona ait olmayan bir ek, bütünleyici bir şey olarak hissetmelidir, çünkü “Sen’in bilmen gereken ve düşündüğün insanoğlu kim?” Sonra kişi kesinlikle Yaradan’a hizmet etmeye hazır olanların arasından onu seçtiği için bütünlük içinde O’nun yüce adına övgülerini ve şükranlarını gönderir. Karmaşık insan için bu iki zıtlığı yerine getirmek büyük iştir, bu nedenle onlar kalbe sonsuza kadar tek seferde yerleşir.

5) Rabaş, Makale 794, Edinimin Yeri

GAR’da edinim yoktur, edinimimiz VAK’tadır. Bunu şöyle yorumlamalıyız, GAR, akıl anlamına gelir, orada yalnız inanç olmalıdır. Bunun O’nun arzusu olduğuna inanmalıyız. VAK, “kalp,” kalpteki izlenimler anlamına gelir ve kişinin sevgi ve korku niteliği burada açıkça görünür. Bu açık bir edinim olmalıdır, yani bu izlenimler ona, inanç yoluyla değil, açıkça ifşa olmalıdır. Ancak, edinimin ölçüsü, kalpte hissedilen izlenimler ölçüsündedir. Hissiyatın genişletilmesi bir emirdir. Akılda ise aksine, O’nun yüceliği, kişinin mantık ötesi yoluyla olan çalışmasının ölçüsüne bağlıdır. Anlaşılan şudur ki burada iki karşıtlık vardır. Eğer aklı mantık ötesinde ise ve kalbinde hissettiği izlenimler aklında ise, buna Gadlut denir. Bir tarafı budur, bu edinimin ötesindedir, ancak kalpte hissedilir. Gadlut’un ölçüsü, kalp ve akıl arasındaki karşıtlığın (zıtlığın) ölçüsüne dayanır, çünkü böylece kişi mantık ötesinin üstesinden gelmelidir ve kalp yani hissedilen tam olarak mantık içinde olmalıdır. Yalnız “İsrail” niteliğinde olan kişi bu yolda yürüyebilir, ama yabancılar bu iki karşıtlığın içindeki çalışmada yürüyemez. Bu büyük bir güç ister ki kişi böylece bu yolda yürüyebilsin.

6) Rabaş, Makale 136, İzhak’ın Bağlanması

İshak’ın bağlanması, sağ çizgi olan İbrahim’in, ki bu mantık ötesidir, solu bağlamasıdır, sol akıldır, her şeyi eleştirir, kişiye içinde bulunduğu durumun genel görüntüsünü verir. O solu tamamen terk etti ve “sağın” niteliğini üstlendi ki bu mantık ötesidir. Bununla daha sonra orta çizgi ile ödüllenir. Şöyledir, solu görmeden sağ çizgiyi edinmenin bir farkı vardır, bu onun sol çizgi koşulunu gördükten sonra sağ çizgiyi yenilemesi durumudur. “Sağ,” mantık ötesidir, buna “sadakat,” denir, zira kişi sol çizgiden aldığı tüm mantığı iptal eder ve orta çizgi ile ödüllenir.

7) Rabaş, Çalışmada, “Yargıç tam bir dürüstlükle yargılamalı,” Nedir?

Şöyle yazılmıştır; “Yaradan dedi ki ‘Barış, barış, uzağa ve yakına’ ve ‘ben onu iyileştireceğim.’” Çalışmadaki “uzak ve “yakını” yorumlamalıyız. “Uzak,” sol çizgi anlamına gelir. Şöyle ki,  kişi, çalışmada nasıl hareket ettiğini yargılaması için bir yargıç yerleştirdiği zaman Yaradan’dan ne kadar uzakta olduğunu görür. “Yakın,” kişinin, yalnız bütünlüğü gördüğü, sağ çizgide çalışmaya döndüğü anlamına gelir. Şöyledir, kişi bu çalışmaya değer verir ve en ufak bir yakınlaşmaya bile layık olmadığı halde, kendisini şans eseri, Tora ve Mitzvot’ta küçük bir tutuş yakalamış gibi düşünür. Bu nedenle “sağ” koşulunda kişi Yaradan’a yakın diye kabul edilir. Ancak bu iki çizgi birbiri ile ihtilaf halindedir, zira birbirine zıttır. O zaman orta çizgi gelir, kararı verir ve ikisi arasında barış yapar. Bu, Yaradan onların arasında barış yapıyor diye kabul görür, zira bilindiği üzere Yaradan’a “orta çizgi” denir.

8) Baal HaSulam, Şamati 11- Titreten Bir Sevgi

Mutluluk; sevgi olarak bilinir ve bu hayatta olmaktır. Evinin duvarlarını delik açmadan yapan bir kişi gibi, evine giremez, zira evine girebilmesi için geçeceği bir yer yapmamıştır. Dolayısıyla, eve girebilmesi için duvarda bir oyuk olması gerekir.

Dolayısıyla, sevgi olan yerde, korku da olmalıdır ve oyuk olan yere korku denir. Başka bir deyişle, kişi içinde sanki ihsan etmeye yönelemeyecekmiş, korkusu oluşturmalı.

Şöyle ki, her ikisi olunca bütünlük olur denir. Yoksa her ikisi birbirini iptal etmek ister ve bu yüzden kişi her ikisine de aynı yerde sahip olmalıdır. Bu aynı zamanda sevgi ve korkuya olan ihtiyacı tanımlar.

Sevgiye var olmak denir, korkuya ise ölüm ve çukur denir. Ancak, ikisi bir arada olursa bütünlük olur. Buna aynı zamanda “iki bacak” denir ki kişi sadece iki bacağı varsa yürüyebilir.

9) Baal HaSulam, Sen Beni Arkadan Ve Önden Kuşattın

Bu nedenle, Tora’nın verilişinde, “Tek seferde söyleneni hatırla ve yerine getir,” sözüyle bize güç verildi. Ağzın söyleyemediği şeyi, kulak duyar, kalp düşünür ve tartar. Bu demektir ki, iki zıtlık olan “Hatırla,” sevgi, “Yerine getirme” korkudur. Bunlar bize onları birleştirmemiz için söylenmiş ve bir olarak verilmiştir. Bunlar fiilen birbirlerine zıt, böyle bir şey realitede nasıl var olabilir diyen maddesel akıl ve kalp için akıl almaz olsalar da bu Tora’nın gücüdür ve ona tutunan tüm kalbiyle bağlanmakla, Yakup niteliği ile ödüllendirilir.

10) Rabaş, Makale 401, Dinle Ey İsrail!

Dolayısıyla, kişinin, iki zıt koşul için yeri vardır. Bir taraftan, tam ve bütün olarak kabul edilir, bu sağdır, Hesed’dir, kendi payından hoşnuttur ve Tora ve iyi işlerin olduğu yere kendisini getirdiği için, Yaradan’a şükredebilir. Diğer taraftan, Yaradan çalışmasından dışlandığı için, Yaradan’a dua edebilir, zira her şey, kendini sevme koşulu üzerinde inşa edilmiştir. O zaman kişiye, adam denmez, ‘tam bir adam’ denir, çünkü, eksikliklerini görür görmez, sağ çizgiden de kaçar.

Ancak kişi kötü halini çoktan gördüğünde, buna rağmen, kendisini, tam olduğu yerde, mantık ötesinde güçlendirdiğinde ki bunun kanıtı, Yaradan’a şükredebilmesidir, o zaman kişiye, tam ve bütün denir. Buna, ‘sağ ile sol ve aralarındaki gelin’ denir, çünkü kişi, erkek ve kadın olmadan, geline yani gerçek cennet krallığına ulaşamaz.

11) Rabaş, Makale 463, Sen Zengin Olursun; Gece Vaktidir, Kandili Yak

“Sen zengin olursun; gece vaktidir, kandili yak.” Kralın iki tane Tora kitabı varmış, bir tanesi ile dışarı çıkarmış, diğerini ise hazinesinde bırakırmış. Bilinir ki Yaradan çalışmasında iki zıtlık vardır: 1) Kişi içinde bulunduğu her durumda mutlu olmalıdır, hatta bu olabilecek en düşük durum bile olsa. Diğerleri ile beraber onun da bu öğrenim yerinde bulunmasına izin verdiği için Yaradan’ı övmeli ve O’na şükretmelidir. Bilgelerimizin dediği üzere, “Yürüyen, hiçbir şey yapmadan yürüdüğü için ödülü elindedir.” Buna “Sen zengin olursun,” denir, Şabat arifesindeki “zengin,” gibi, hiçbir eksiği olmadığı için zengin olacaktır. Daha sonra, kişi ne olduğunu görmek için diğer tarafa geçmelidir; ne kadar cennet korkusuna ve Yaradan’ın yüceliğine sahiptir ve ne kadar iyi işe ve Tora’ya bağlanmıştır, Tora’yı ne kadar anlamıştır. O zaman eksikliği olduğunu görür.  “Ve gece vardı ve sabah vardı,” sözünde olduğu gibi buna “gece,” denir. Kişi bu ikisine sahip olduğu zaman, Şabat’ın “kandilini yakar.” O zaman, Şabat denen orta çizgi gelir.

12) Baal HaSulam, TES, Histaklut Pnimit, 1.1

Tek, eşsiz ve birleşmiş arasındaki farklar: O tek bir güç ile birlemek üzere hareket eder, O’na “birleşmiş,” denir. Harekette bulunmak üzere böldüğü zaman, her bir parçasına eşsiz denir ve tek bir eşsizlik içinde olduğu zaman ona “Bir,” denir, bunlar salt onun sözleridir. “Tek bir güç ile birlemek üzere hareket eder,” dediği zaman, O’nun ihsan etmek için çalıştığını söylemek ister, O’nun eşsizliğine layık olarak. O’nun işleyişi (çalışması) değişmez ve O iyilik ve kötülük yapıyor gibidir ancak O’na “eşsiz,” denir zira yaptığı tüm farklı işlerin tek bir sonucu vardır: İyilik. Şunu fark ederiz ki, O her bir eyleminde eşsizdir ve yaptığı farklı işlerle değişmez. Tek bir eşsizliğin içindedir, O’na “bir,” denir. Kişi O’nun Atzmut’unu gösterebilir, orada tüm işleyiş tek bir eşsizliğin içindedir.

13) Baal HaSulam, TES, Histaklut Pnimit 1.2

Manna yiyenlerden öğrenmemiz lazım. Manna’ya “gökyüzünün ekmeği,” denir, zira o bu dünyada kıyafetlenirken maddeselleşmez. Bilgelerimiz şöyle demişlerdir; her bir kişi, onun içinde tatmak istediği her şeyin tadını aldı. Bunun anlamı şudur ki onun içinde zıt formlar olmalıdır. Bir kişi onu tatlı, bir diğeri keskin, bir diğeri de acı tatta bulur. Böylece Manna’nın kendisi her bir zıtlığı birlikte içerir, kişi kendinde olmayanı birisine verebilir mi ki? Nasıl olur da iki zıtlık aynı taşıyıcıda bulunabilir? Bu nedenle basit olması ve her iki tattan da yoksun olması gerekir, ancak bu onun içine maddesel alıcının fark edebileceği ve istediği tadı alabileceği şekilde dahil edilmiştir. Aynı yolla manevi olan her şeyi de algılayabilirsiniz: Kendisi basit ve eşsizdir, ancak bu manevi özün içinde, bu dünyanın formlarının çeşitliliğini içerir. Maddesel alıcının eline düştüğü zaman, bu alıcı onun içindeki farklı formların ayırdına varır, ruhsal özü aynı olan tüm diğer formlardan farklı olarak.

15) Zohar, İki Nokta, Madde 121

Bu dünyada tattığımız, Onun eşsiz ve benzersizliği ile çelişen şeyler bizi Yaradan’dan ayırır. Gene de bize emredildiği gibi Yaradan’ımızı memnun etmek için sevgi ile Tora ve Mitzvot için tüm ruhumuz ve gücümüzle çaba gösterdiğimiz zaman, bu ayırıcı güçlerin hiçbiri bizi, ruhumuzdan ve gücümüzden Yaradan sevgisini azaltarak etkileyemez. Aksine bu durumda, üstesinden geldiğimiz her çelişki, O’nun bilgeliğini edinmek için bir geçit haline gelir. Çünkü her çelişkide özel bir nitelik vardır, O’na erişmede özel bir dereceyi ifşa eden. Ve buna layık olanlar, karanlığı aydınlığa, acıyı tatlıya çevirmekle ödüllenirler. Ayrılığın tüm güçleri – aklın karanlığı ve bedenin acısı – yüce kademeleri edinmek için onlara geçit olur. Böylece karanlık, büyük bir ışık, acı ise tatlı olur.

Böylece, daha önce O’nun rehberliği yönetimindeki tüm ayırıcı güçler şimdi birlik olmaya dönüşürler ve tüm dünyayı erdeme göre yargılarlar.

Telif Hakkı © 1996 - 2015 Bnei Baruh. Tüm hakları saklıdır.
Bu sitede sunulan tüm materyal, Bnei Baruh Kabala Eğitim ve Araştırma Enstitüsü tarafından dünyanın ıslahı ve hayatın iyileştirilmesi amacı ile sunulmaktadır.
Bu nedenle, içeriği değiştirilmediği ve kaynağına gönderme yapıldığı takdirde, tüm materyalin kullanımına ve dağıtımına izin verilmiştir.
19 - 0,082