e-posta ile Paylaş

GÖNDER

Kabala İlmi, dünyadaki tüm ilimleri kapsar.
Baal HaSulam “Özgürlük”
“Bu ilim, gizliliğin sonunda çocuklara bile ifşa olacaktır.”
Baal HaSulam “Kabala Öğretisi ve Özü”
Son neslin günleri yaklaştığında, çocuklar bile, kurtuluşu ve sonu bilip, bu ilmin sırlarını bulacaklardır.
Sulam’ın Önsözü ile Zohar Kitabı
“Ben’i arayanlar, Ben’i bulacaklar” ve yazdığı gibi , “Aradım ve bulamadım, buna inanmayın.”
Baal HaSulam “On Sefirot Çalışmasına Giriş”
MENÜ

KABALA KÜTÜPHANESİ

Ana Sayfa > Baruh Halevi Aşlag (Rabaş) > Kabala Kütüphanesi > Makaleler > Çalışmada “Dikenlerin Arasındaki Zambak” Nedir?

Çalışmada “Dikenlerin Arasındaki Zambak” Nedir?

Makale No. 22, 1991

Zohar’da şöyle yazılmıştır (Ki Tissa, Madde 31-32), “’Dikenler arasındaki zambak nasılsa, kızları arasındaki karım da öyledir.’ Yaradan İsrail’i yukarıdakine benzer kılmayı diledi, böylece yeryüzünde yukarıdaki zambağa benzeyen bir zambak olacaktı, o da Malhut’tur. Ve dünyadaki tüm zambaklardan daha güzel olan kokulu zambak, dikenlerin arasında yetişen tek zambaktır. Bu, kokması gerektiği gibi kokar, ki bunlar yetmiş ruhtur ve onları dikenlerin arasına getirdi, ki bunlar Mısırlılardır. O sırada aralarında zambak çiçek açmıştı. Yaradan zambağı aralarından seçmek istediğinde, dikenler kurudu, uzağa atıldı ve bir hiç olarak görülene kadar bozuldular.”

Bir insanın üstteki zambağa benzemesinin bu çalışmada bizim için ne anlama geldiğini ve kişinin özellikle dikenlerin arasındayken neden diğer insanlardan daha seçkin ve daha iyi görüldüğünü anlamalıyız, şöyle yazıldığı gibi, “Bu yüzden yetmiş ruh daha iyi olabilmek için Mısır’a indi.”

Baal HaSulam şöyle dedi: Malhut’a neden “zambak” deniyor? Bunun nedeni, kişinin cennetin krallığının yükünü ancak kendi içindeki alma arzusunu yenerek üstlenebilmesidir, çünkü o gelir ve kişiye ihsan etmek için yani kendi için değil, Yaradan için çalışmak istediğinde, şunu sorar, “Bu çalışma senin için nedir?” Yani, “Yaradan rızası için çalışmayı istemek sana ne kazandıracak?”

Pesah Bayramı’nda [anlatı] şöyle yazılmıştır: “Cevap şudur, ‘Onun dişlerini körelt.'” Bu, onunla tartışmamamız, dişlerini köreltmemiz gerektiği, yani onu zorla yenmemiz gerektiği anlamına gelir. Şöyle ki, sorularıyla birlikte geldiğinde, kişi ihsan etmek için çalışmak istediğinde onun bu sorularla birlikte geldiğini hatırlamalıyız; o zaman “Neden?” diye sormaya yer vardır. Ancak kişi ödül almak için çalıştığında, bu kötü adamın soracak hiçbir şeyi yoktur), biz ona cevap vermemeli veya ne cevap vereceğimizi düşünmemeliyiz. Bunun yerine onun sorularına cevap bulmayı istemenin zaman kaybı olduğunu bilmeliyiz. Daha doğrusu, o gelip sorduğunda, kişi hemen ona güçle karşılık vermeli ve onu tartışmayla değil, güçle alt etmelidir.

Her seferinde, kişi bir kez dahi üstesinden gelmiş olsa bile, o yine de bundan etkilenmez ve kişi ne zaman Yaradan rızası için bir şey yapmak isterse sorularıyla birlikte gelir, burada çok sayıda “onun dişlerini körelt” vardır. Malhut’a “zambak” denmesinin nedeni budur. Başka bir deyişle, kişi “inanç” adı verilen cennetin krallığıyla ödüllendirilmek istediğinde, birçok “onun dişlerini körelt” sürecinden geçmelidir, bu nedenle Malhut’a “zambak” adı verilir. “Zambaklarla kazanmak”nın anlamının bu olduğunu, zaferin özellikle zambaklar aracılığıyla geldiği anlamına geldiğini söylemiştir.

Yukarıdakilere göre, “dikenler arasındaki zambak gibi” ifadesinin anlamını ve neden özellikle dikenlerin arasındayken diğer zambaklardan daha güzel olduğunu yorumlayabiliriz. Çalışmada dikenlerin ne anlama geldiğini bilmeliyiz. Maddesellikte dikenler zambağa batar ama bu çalışmada ne anlama gelir? Bu demektir ki, kötü adam gelip “Bu çalışma senin için nedir?” diye sorduğunda, bu sorularla kişinin aklını ve kalbini deler ve kişiye acı çektirir. Maddesellikte dikenler nasıl batıyorsa, sorular da kişiye öyle batar.

Kişi acı çeker, yani bu sorular onu çalışmadan uzaklaştırır, çünkü kişi her zaman kendi sorularının üstesinden gelemez ve Keduşa’dan [kutsallık] uzaklaştığını görmeye başlar, çünkü normalde bu sorular bir yükseliş sırasında, kişi ihsan etmek için çalışmanın değerli olduğunu anladığında gelir.

Ancak o birdenbire sorularıyla gelir ve kişi bunun üstesinden gelmelidir. O zaman, kişi gelir ve Yaradan’dan kendisine yardım etmesi için yardım ister, çünkü tek başına bunun üstesinden gelemeyeceğini görür. Buradan onun her zaman cennetin merhametine ihtiyacı olduğu sonucu çıkar.

Zohar’da yazıldığı gibi yukarıdan gelen yardım, kişinin her seferinde aldığı bir ruh olarak kabul edilir. Yukarıdan aldığı yardımın, kişiye içindeki kötülüğü yenme gücü veren ışık olduğu kabul edilir. Bu konuda, “Arınmaya gelene yardım edilir” denilmiştir.

“Dikenlerin arasındaki zambak gibi” sözünü de bu şekilde yorumlayabiliriz ve dünyadaki tüm zambaklardan daha güzel kokulu ve daha iyi olan zambak, dikenlerin arasında yetişen tek zambaktır. Başka bir deyişle, dikenlerin arasında olduğu için ona batarlar, yani cennetin krallığına. Bir kişi ihsan etmek için çalışmayı üstlendiğinde buna “zambak” denir.

O sırada kötü adam, “Bu çalışma senin için nedir?” sorularıyla gelir ve cennetin krallığının kalbine batırır. Her seferinde kişi üstesinden gelip dua etmeli ve yardım istemelidir. Bununla zambak güzel kokulu hale gelir, çünkü güzel koku, şöyle yazıldığı gibidir, “Ve onlar Yaradan korkusuyla kokladılar”, bu, onlara batacak dikenleri olmayan dünyadaki tüm zambaklardan daha güzeldir. O zambaklar dikenlerin arasındaki zambak kadar güzel değildir.

Bu bize, kötülerin sürekli kendisine gelip ” Bu çalışma senin için nedir?” sorusunu sorması ve kişi bunun üstesinden gelemediğinde paniğe kapılmaması gerektiğini öğretmek için geliyor. Kişinin bazen düşündüğü gibi, bu düşünceler kişiye, o Yaradan’ın çalışmasına uygun olmadığı için gelmez. Tam tersine, kötülerin ona gelmesinin nedeni, onun üst Keduşa’ya (kutsallık) erişmesine yukarıdan yardım etmek istemeleridir. Kişiye rahatsızlıklar verilmesinin nedeni, yardım isteme ihtiyacı duyması içindir.

Bu nedenle, kişi doğası gereği ihsan etmek için çalışmaya uygun olmadığını gördüğünde, o zaman yapacağı çalışma, ona yukarıdan yardım etmesi için Yaradan’a olan dualarını arttırmaktır, ki böylece ihsan etmek için çalışabilsin.

Tersine, sıradan bir zambak -yani ödül almak için Tora ve Mitzvot’u [emirleri/iyi işler] yerine getiren diğer insanlar- her ne kadar bu aynı zamanda bir zambak olarak kabul edilse de, bu demektir ki, beden Tora ve Mitzvot’u en iyi şekilde yerine getirmeyi ödül almak için bile kabul etmez ve bu emek ve çaba gerektirir. Çünkü bedenin karşı çıktığı ödül ve cezaya inanmamız gerekir, ancak doğaya aykırı olmadığı için, çalışma kendi menfaati için olduğundan, “Cennetin krallığı” olarak adlandırılan kalbindeki zambak, kendisine dikenlerin battığını hissetmek olarak kabul edilmez.

Bu nedenle, Lo Lişma (O’nun rızası için değil) önemli bir şey olmasına rağmen, dikenlerin batmasına maruz kalmadığından, buna sadece “zambak” denir. Bu nedenle, üstesinden gelmesine yardım etmesi için Yaradan’a dua etmesine gerek yoktur. Doğal olarak, yukarıdan yardım alacağı Keduşa’yı da yukarıdan genişletmez. Bu nedenle ona sadece bir “zambak” denir.

Ama “dikenler arasındaki zambak” dünyadaki tüm zambaklardan daha güzeldir, çünkü dikenler, yani onun kötülerden çektiği acılar, her seferinde yukarıdan yeni güçler almasına neden olur ve bu sayede ruhu büyür. Bu yüzden o dünyadaki tüm zambaklardan daha güzeldir.

Buna göre, kötülerin her zaman “dikenler” adı verilen ve kalbindeki zambağa batan sorularla geldiğini gören kişi, bunun kendisinin bu ihsan etme çalışmasına layık olmadığına dair bir işaret olduğunu söylememeye dikkat etmelidir, zira bu onun için değildir, çünkü kötülüğün üstesinden gelecek güce sahip olmadığını görmektedir.

Daha ziyade, kişi her insanın Yaradan’la çalışma ve Dvekut’a (bütünleşme) ulaşma gücüne sahip olduğuna inanmalıdır, bilgelerimizin şöyle dediği gibi, “Kişi kendini her zaman yarı suçlu, yarı masum olarak görmelidir.” Yani içindeki iyiliğin ölçüsüne göre kötülüğün ölçüsü de öyle olur. Aksi takdirde kişi kötüye boyun eğdiremez, çünkü iyiden daha fazladır. Bunu söyleyen bilgelerimize inanmalıyız ve bu o kadar kesindir ki, kişi erdemden yana karar verebilecektir. Dolayısıyla her zaman, her ne durumda olursa olsun kişinin içindeki kötü, iyiden daha fazla güce sahip değildir. Bu yüzden şöyle dediler: “Kişi eğer bir Mitzva yaparsa [Mitzvot’un tekili] mutludur, çünkü kendisini ve tüm dünyayı erdem tarafına mahkûm etmiştir.”

Buna göre, “Zengin daha fazla vermeyecek, fakir ise yarım şekelden az vermeyecek” diye yazılanları yorumlamamız gerekir. Bunun çalışmamızda bizim için ne anlama geldiğini anlamalıyız. Bize seçim hakkı verildiğini bilmeliyiz, şöyle yazıldığı gibi: “İşte, bugün önünüze hayatı ve iyiyi, ölümü ve kötüyü koydum ve sen ve senin soyunun yaşaması için hayatı seçeceksiniz.”

Seçimin, kişinin kendisi için hangisinin daha iyi olduğuna karar verebilmesi anlamına geldiği bilinmektedir. Bu, her ikisi de eşit olduğunda ve kişi hangisini seçeceğini bilemediğinde söylenebilir. O zaman bize, bilgelerimizin dediği gibi, kişinin kendisini “yarı suçlu, yarı masum” olarak görmesi gerektiği yönünde seçim yapma emri verilir ve o zaman seçimden bahsedebiliriz.

Bu demektir ki, kişi çalışmasında başarılı olamadığını görür ve mücadeleden kaçmak ister çünkü diğerlerinden daha kötü niteliklerle doğduğu ve zayıf bir karaktere sahip olduğu için Yaradan rızası için çalışamayacağını ve bu nedenle içindeki kötülüğün üstesinden gelecek güce sahip olmadığını görür, metin bize bu konuda kişinin içinde daha fazla kötülük olmadığını, ancak bunun iyiliğin ölçüsüne göre olduğunu öğretir.

Başka bir deyişle, bir kişi, bir başkasına göre zayıf bir karaktere veya daha kötü niteliklere sahip olduğunu görüyorsa, içindeki kötülüğün, içindeki iyilikten daha fazla güce sahip olmadığını bilmelidir; bunlar her zaman eşittirler, elli-elli. Bu nedenle, bir kişinin kendisinden daha iyi niteliklere sahip olduğunu görürse, onun için çalışmanın kendisinden daha kolay olduğunu ve bu nedenle diğerinin çalıştığını söylememelidir. Daha ziyade her insanın sahip olduğu iyiliğin ölçüsünde kötülüğünün de olduğu bilinmelidir. Dolayısıyla, eğer diğerinin daha iyi nitelikleri varsa, o da diğerinden daha kötü niteliklere sahiptir; çünkü kötü ve iyinin gücü her zaman eşittir.

Ayet bu konuda şöyle der: “Zengin daha fazla vermeyecek, fakir ise yarım şekelden az vermeyecek” ruhlarınızın kefareti olarak Efendi’ye bağışta bulunmak üzere. “Zengin” demek, kişi bilgi ve iyi nitelikler açısından zengin olsa bile yarım şekelden fazlasını vermeyecek demektir, çünkü “yarım” eksiklik anlamına gelir ve kişi bunu Yaradan’a bir katkı olarak verir, böylece O, kişinin eksikliğini tatmin eder, şöyle söylendiği gibi, “bir dua yarım eder.” Kişi iyi niteliklere sahip olmanın yarıdan daha fazlasını verdiğini söyleyemez, tam olarak yarısını verir, çünkü yukarıdaki nedenden ötürü, sahip olduğu iyiliğe karşılık olarak başka bir kişiden daha fazla kötülüğe de sahiptir. Bundan şu sonuç çıkıyor ki, kişi asla yarıdan fazlasını vermez.

Aynı şekilde, “Fakir daha az vermeyecektir.” Bu demektir ki, bilgide ve iyi niteliklerde fakir olan, üstün gelen ve mücadeleden kaçmayan kişiye Yaradan yardım eder. Kişi kendisinin bilgide fakir olduğunu gördüğü için başkasına göre daha az çaba gösterdiğini söylememelidir. Bu nedenle Yaradan ona yardım ettiğinde ve onu Kendisine yaklaştırdığında, kişi içindeki kötülüğün üstesinden gelmek için çalışmanın gücünün yarısından azını verdiğini söylememelidir. Aksine, o da yarısını vermiştir, çünkü içindeki kötülük o kadar güçlü değildir, doyumun kötüdeki güç eksikliğinden daha fazla olduğu söylenmiştir.

Aksine, her zaman elli ellidir, şöyle yazıldığı gibi, “Yoksullar yarım şekelden daha az vermeyecektir.” Yani iyi ve kötü her zaman eşittir. Dolayısıyla kişi diğerlerinden daha fazla güç sarf etmesi gerektiğinden, kendisinin bu çalışmada yetersiz olduğunu söyleyemez. Aksine, bir kişi asla yarım şekelden fazlasını vermez.

Yazılanın anlamı budur, “Efendi’ye bağışta bulunmak”. Yani, kişinin Yaradan’a vermesi gereken katkı sadece yarımdır, bu, kişinin Yaradan’ın bu doyumu sağlamaya yardımcı olacağına dair hissettiği eksiklik anlamına gelir. Doyum nedir? Cevap: Doyum, her zaman kişinin ihtiyacı olan şeydir. Dolayısıyla, kişi çalışmaya başladığında, Yaradan’ın ona ihsan etme arzusuna sahip olmasına yardım etmesi için bir eksiklik elde etmelidir, çünkü bu, bu arzuyu elde etmek, çalışmanın kalbidir.

Buradan yarımın, koşul için gerekli olduğu, kişinin bu arzuyu elde etmek için ne kadar ihtiyaç duyduğunu hissetmesi, yani ihsan etme arzusuna sahip olmamaktan dolayı acı çekmesi, ihsan etme arzusuna sahip olmamaktan kaynaklanan kaybı bilmesi anlamına geldiği sonucu çıkar. Kişi neyi kaybettiğini bildiği ölçüde, ihsan etme arzusu olsaydı ne kadar mutlu olacağını hissedebilir.

Bununla yarım bir şey elde eder, yani Yaradan’ın ona eksikliğini yukarıdan “ihsan etme arzusu” adı verilen ikinci bir doğa vererek tatmin etmesi için Kli’yi (kap) elde eder. Yazılı olanın anlamı budur, “Efendi’ye bağışta bulunmak için yarım şekel”. Başka bir deyişle kişi, “dua yarım eder” sözünde olduğu gibi, ancak yarısını verebileceğini bilmelidir. Kişi, ışık ve Kli olan, yani ihsan etme arzusuna ihtiyaç duyan ve ihsan etmek için her şeyi yapabilen tam bir şekel veremeyeceğini bilmelidir.

Aksine, yarım şekel, yalnızca eksikliği gidermek için insanın çalışmasına aittir, doyum ise Yaradan’a aittir. “Gidin, ruhlarınızın kefaretini ödemek için Efendi’ye bağışta bulunun” diye yazılanın anlamı budur. Başka bir deyişle, Efendi’ye bir katkı vererek, ki bu yarısıdır, Yaradan diğer yarısını verir, buna “ihsan etme arzusu” denir, ki bu ikinci bir doğadır ve kişi bununla ruhu için kefarette bulunur, her şeyi Yaradan rızası için yapabilir.

Bu nedenle, kişi Yaradan’ın ihsan etme arzusunu vermesiyle ödüllendirildikten sonra, kişi kalıcı inançla ödüllendirilir, şöyle yazıldığı gibi (“Zohar Kitabı’na Giriş”, Madde 138), bizi O’na yaklaşmakla ödüllendirdiği için Yaradan’a şükran duymalıyız. Yazıldığı gibi (Mezmurlar 68:32-33), “Tanrı’ya ilahiler söyleyin, ey yeryüzünün krallıkları, Efendi’ye övgüler sunun, Selah. En yüksek, kadim göklerde dolaşan O’na; O, Kendi sesiyle, çok güçlü bir sesle konuşacak.”

“Yeryüzünün krallıklarının” Malhut adı verilen inançla ve “Yeryüzü” niteliğiyle ödüllendirilmiş olanlar olduğunu yorumlamalıyız. Onları inanç niteliğiyle ödüllendirdiği için Yaradan’a “Tanrı’ya şarkı söyleyin” şarkısını söylemelidirler. Ayrıca Malhut’a Tanrı denir, şöyle yazıldığı gibi: “Efendi’ye övgüler sunun, Selah. En yüksek, kadim göklerde dolaşan O’na; O, Kendi sesiyle, çok güçlü bir sesle konuşacak.”

Neden Yaradan’a şarkı söylemeleri ve O’na teşekkür etmeleri gerektiğini anlamalıyız. Yaradan’ın Kendisine teşekkür etmek için ete ve kana ihtiyacı var mıdır? Cevap şudur: Yaratılan varlıklar sahip oldukları her şeyin Yaradan’ın onlara verdiği şeyler olduğunu bilmelidirler ki böylece Yaradan’ın sevgisini elde edebilsinler. Yaradan’ın sevgisi sayesinde, her zaman Yaradan’la Dvekut içinde olacaklardır, şöyle yazıldığı gibi (“Zohar Kitabı’na Giriş,” Madde 138), o zaman O’nu iyilik yapan olarak edinirler. Ve eğer O’nu iyilik yapan olarak edinemezlerse, o zaman sapkınlığın yönetimi altında olmaları gerekir, çünkü “Yaratılanın O’ndan ifşa edilen kötülüğü alamayacağı bir yasadır, çünkü Yaratılanın O’nu kötülük yapan olarak algılaması, Tam Operatör’e uygun olmayan bir durum olduğu için, Yaradan’ın yüceliğinde bir kusurdur.”

“O, Kendi sesiyle, çok güçlü bir sesle konuşacak.” diye yazılanın anlamı budur. Başka bir deyişle, yaratılanlar Yaradan’ın sesini duymalarına izin verdiği için şarkı söylemeli ve O’na teşekkür etmelidir. Yani, Yaradan’ın onlara “kalıcı inanç” olarak adlandırılan Malhut niteliğini verdiğini hissederek, bunun Yaradan’dan geldiği hissiyatıyla, bu onlara Yaradan’ın sevgisini ekler, şöyle yazıldığı gibi, “O, O’nun sesiyle konuşacaktır.” Ve O sesiyle ne diyecek? Cevap: “Çok güçlü bir ses.” RADAK, O’nun güçlü bir ses olan sesiyle düşmanlara karşı konuşacağını yorumladı. Çalışmada düşmanların her seferinde almak için almak olarak uyanan alma arzusu olduğu biliniyor. Onlar insanın düşmanıdır, çünkü kişinin haz ve zevk almasını engellerler.

Bu nedenle kişi Yaradan’a inançla ödüllendirilmesinin Yaradan’dan geldiğine inanmalıdır. Bununla o, Yaradan’ın düşmanları bastıran sesiyle ödüllendirilir, bu da alma arzusunun teslim olduğu ve onun yerine ihsan etme arzusunun geldiği anlamına gelir ve o şimdi Yaradan için çalışmak ister. Bu, Yaradan’ın sesinden gelir, şöyle yazıldığı gibi, “Efendi’nin sesi güçlüdür” (Mezmur 29:4). Bizler, Efendi’nin sesinin insana düşmanları bastırma gücü verdiğini yorumlamalıyız.

(Orada) yazılanın anlamı budur: “Tanrı’ya güç verin.” RADAK “Güç ver” -sözünü kelimelerle yorumluyor. Düşmanlara karşı intikamınızı kendi gücünüzle değil, O’nun gücüyle aldığınız için O’na güç verin.

Onun sözlerini “kelimelerle” yorumlamalıyız, yani onlar, kudretin tüm gücünü, bunu yalnızca Yaradan’ın yaptığını söylemişlerdir. Yani düşmanlarınızın, yani alma arzusunun önünüzde teslim olduğunu görmeniz, bu insanın gücü değil, yalnızca Yaradan’ın gücüdür. Bu, RADAK’ın dediği gibi, “O’nun gücü, düşmanlarınızdan intikamınızı aldı, sizin kendi gücünüzle değil.”

“İsrail üzerinde, O’nun gururu ve O’nun gücü göklerdedir” diye yazılanın anlamı budur. RADAK’ın dediği gibi, “Yaradan’ın gururu ve büyüklüğü İsrail üzerinde görülür ve belirgindir, çünkü O, onlar adına düşmanlarla gurur ve güçle savaşır.” Zohar’ın dediği gibi, “Yaradan zambağı aralarından seçmek istediğinde dikenler kurudu ve bir hiç olarak görüldü.” Yani bunu Yaradan’ın kudretiyle yaptı, yani bütün düşmanları pes ettirdi. Başka bir deyişle, alma arzusu teslim oldu ve artık kişiyi ihsan etme arzusu yönetmektedir, bu “İsrail üzerinde, O’nun gururudur.”

Başka bir deyişle, Yaradan’ın gururu ve büyüklüğü İsrail üzerinde görülür ve belirgindir, yani ihsan etme arzusu kontrol eder anlamına gelir ve bu, insanın gücüyle değil, Yaradan’ın gücüyle gelir. Bunun Yaradan’dan geldiği, O’nun yardımının her seferinde daha büyük bir ışıkla ödüllendirilerek geldiği, Zohar’ın söylediğine göre, O’nun yardımının “yeni bir ruh” gibi olduğu anlamına gelir. Böylece artık onun Yaradan’dan geldiği açıktır.

Kişinin ihsan etme kaplarına tek başına ulaşamamasının nedenini yorumlamalıyız. Cevap şudur: Eğer kişi ihsan etme kaplarına kendi başına ulaşabilseydi, çok az şeyle yetinirdi ve kendisini tam bir insan olarak hissederdi. O, Katnut’unda [bebeklik/küçüklük] kalırdı, çünkü ilerlemeye ihtiyacı olmazdı, çünkü her şeyi gerçekten Yaradan’ın rızası için yapıyor olurdu.

Kli olmadan, yani ihtiyaç olmadan ışık olmaz diye bir kural vardır. Ancak kişi kendisi ihsan etme kaplarını elde edemediğinde ve Yaradan’dan kendisine yardım etmesini istemek zorunda kaldığında, kişi O’nun yardımına ihtiyaç duyar. Bu sayede her seferinde Yaradan’dan yeni bir yardım alır ve onun tüm yardımı, onun ruhunun bir parçasıdır. Bununla kişi ruhunun kökündeki NRNHY’ı almakla ödüllendirilir.

Kişi, cennetin krallığının yükünü kayıtsız şartsız üstlenmek konusunda dikkatli olmalıdır. Buna “koşulsuz teslimiyet” denir. Yani kişinin şöyle demesine gerek yoktur, “Eğer Yaradan bana Tora ve dua konusunda güzel bir tat verirse, kutsal çalışmayı yapabileceğim. Aksi halde Yaradan’ın hizmetkarı olamam.”

Bu, Zohar’da yazıldığı gibidir (Truma, Madde 710) ve biz, ayetin anlamının bu olduğunu öğrendik: “‘Çayırlarda gezinenler O’nun için bir şarkı yükseltin’, onlar Netzah ve Hod’dur, onlar uyluklardır. Meyve vermezler; hepsi hurma dallarındaki söğüt ağaçlarına benzer.”

Lulav’daki (Sukot’ta şenlikli bir şekilde kullanılan palmiye dalı) söğütlerin, çalışmanın söğütler gibi yapılması gerektiğini ima ettiği biliniyor. Her ne kadar söğütlerin ne tadı ne de kokusu yoksa da Baal HaSulam’ın (Hoşana’da) yazılanlar hakkında söylediği gibi, “Sizi deredeki söğütlerle eğlendirmek için.” Yani, çalışma sırasında hiçbir tat hissetmese ve derenin söğütleri gibi tat veya kokudan yoksun olsa bile, bunlar insan için büyük eğlenceler olmalıdır. Buna “koşulsuz teslimiyet” denir ve yazılanın anlamı budur, “O’nun huzurunda sevinin”, bu demektir ki, sanki büyük kazanımlara sahipmiş gibi mutlu olun. Yaradan’ın huzurunda eğlenmenin anlamı budur ve buna inanmalıyız.

Telif Hakkı © 1996 - 2015 Bnei Baruh. Tüm hakları saklıdır.
Bu sitede sunulan tüm materyal, Bnei Baruh Kabala Eğitim ve Araştırma Enstitüsü tarafından dünyanın ıslahı ve hayatın iyileştirilmesi amacı ile sunulmaktadır.
Bu nedenle, içeriği değiştirilmediği ve kaynağına gönderme yapıldığı takdirde, tüm materyalin kullanımına ve dağıtımına izin verilmiştir.
19 - 0,093