e-posta ile Paylaş

GÖNDER

Kabala İlmi, dünyadaki tüm ilimleri kapsar.
Baal HaSulam “Özgürlük”
“Bu ilim, gizliliğin sonunda çocuklara bile ifşa olacaktır.”
Baal HaSulam “Kabala Öğretisi ve Özü”
Son neslin günleri yaklaştığında, çocuklar bile, kurtuluşu ve sonu bilip, bu ilmin sırlarını bulacaklardır.
Sulam’ın Önsözü ile Zohar Kitabı
“Ben’i arayanlar, Ben’i bulacaklar” ve yazdığı gibi , “Aradım ve bulamadım, buna inanmayın.”
Baal HaSulam “On Sefirot Çalışmasına Giriş”
MENÜ

KABALA KÜTÜPHANESİ

Ana Sayfa > Kabala Kütüphanesi > Son Nesil > İki İşletim Sistemi

İki İşletim Sistemi

Bugünün yüksek teknoloji dünyasında, insan bilgisayar olmadan yapamıyor. Biz artık normal posta servisi yerine daha çok e-posta ile iletişim kuruyoruz. Faturalarımızı internet üzerinden ödüyoruz. Elektronikten mücevhere, arabalardan eğlence biletlerine kadar her türlü şeyi internet üzerinden alıyoruz.

Evet, bilgisayar gerçek anlamda hayatlarımızı tamamen değiştirdi. Oysa birçok insanın bir zamanlar, bu muhteşem makinelerdeki hangi işletim sisteminin en yaygın olacağı hakkında olan inanılmaz savaştan haberi yok.

70’lerin sonlarında kişisel bilgisayarın piyasada ilk gözükmeye başladığı zamanlarda, Windows üstün işletim sistemi değildi. Apple Bilgisayar kolay kullanılan bir sistem geliştirmişti ki bu sistem kullanıcının o işletim sistemi için tasarlanmış programları kullanmasına izin veriyordu.

Tabii ki hepimiz Bill Gates’in hikâyesini ve onun garajında geliştirdiği Windows denilen devrimci işletim sistemini duyduk. Ve kısa bir süre içinde, bilgisayar programları özellikle iş fonksiyonları üzerine hazırlandı ve bunlar sadece onun yeni ürünü olan Windows üzerinde çalışmak için üretildi.

Uzun lafın kısası, bizim içinden seçmemiz gereken dürüst ve eşit olarak eşleşmiş iki işletim sistemimiz var. Gate’in yeni teknoloji sistemi hakkında lafın çıkması için biraz reklâm gerekti, ama ortaya çıktıktan sonra, IBM bilgisayarları dünya marketinde patladı ve yazılım ile birlikte kullanılabilen birçok program da, bir zamanlar Apple’ın olan marketteki aslan payını kolayca aldı.

Neden Bir Kabala Sayfasında Bunun Hakkında Konuşuyorum?

Buradaki anahtar, bilgisayarlarda kullanılan farklı programlar olması değil, her şeyin dâhil olduğu o programları yöneten işletim sisteminin farklı olması. Bir başka problem daha var. Apple için yazılmış olan programlar, Windows yüklü olan bir bilgisayarda çalışmıyor. İşin garibi, biz insanlar da tıpkı bir bilgisayar gibiyiz. Pek çok farklı program çalıştırıyoruz; her bir gün binlerce görev yerine getiriyoruz, ama her zaman, hepsini kapsayan ve bizim yaptığımız her şeyi yöneten tek bir işletim programında çalışıyoruz.

Bu işletim programının adı ise alma isteği.

Bu nasıl çalışıyor? Bunun çalışma prensibi şu: “En çok miktarda kazanç için, en az miktarda çalışma.” Bizim karşımıza hangi durum çıkarsa çıksın, beyin hemen alabileceğimiz en çok miktarda zevk için bir hesap yapıyor. Bunun tam tersi de geçerli. Bir çeşit acı kapsayan durumlar için de hesap, en az çalışma ile acıdan nasıl kurtulabiliriz diye uygulanıyor.

Program 1: Ben Keyif Almak İstiyorum!

Başka şekilde anlatmak gerekirse, biz hissettiğimiz her şeyi fiilen zevk acıya karşı prensibine bağlı olarak yargılarız. Ve aynı prensibe bağlı olarak bize göre neyin doğru veya yanlış olduğunu da değerlendiririz.

Bu, biz hep alıyoruz anlamına mı geliyor? Aslında, tek bir kelimeyle söylersek, evet. Verdiğimizi düşündüğümüz zamanlarda bile, aslında biz bir hesap yaparız ve bu belirli verme davranışının bize bir miktar keyif getireceğini buluruz.

Eğer bu hesaplama zevk acıya karşı da olumlu bir oran ile sonuçlandı ise, veririz. Eğer sonuç negatif bir oran ise, vermeyiz; başka şekilde anlatmak gerekirse, alınacak keyif için bedeli çok fazladır. İşte bu nedenden dolayı yardım kuruluşlarına vermekten mutlu oluruz, ama kati olarak yardımda bulunmak için faturalarımızı ödememe fedakârlığında bulunmayız. O örnekte bedelin bizim için çok yüksek olduğunu hesaplamışızdır.

Ama başka bir program daha var, tamamen farklı bir karşılaştırmayı temel alan bir program. Bir anlığına başka birinin arzusunun olduğu bir durum ile karşılaştığınızı hayal edin. Şimdi normal olarak, biz o kişinin arzusunu gerçekleştirerek ne kadar keyif alacağımızı ve ayrıca bunu karşılamanın bedelinin ne olacağını bulacağımız bir hesaplama yaparız.

Program 2: Ben Keyif Vermek İstiyorum!

Ama ya hesaplama değişmiş olsaydı? Ya tamamen yeni olan ve zevk acıya karşı prensibini temel almayan bir işletim sistemi kullanıyor olsaydık? Ya tümüyle doğru yanlışa karşı, verme vermemeye karşıyı temel alan bir işletim sistemi kullanıyor olsaydık?

Bu işletim sistemini kullanan bir toplum hayal edin. Herkesin seviyesinin verebildiği ile belirlendiği, ne kadar para kazandığı veya ne kadar başarılı bir sporcu olduğunun aksine. Bir insan ne kadar çok verebiliyorsa, toplumun bu kişiyi daha çok saygı ile karşıladığı. Ama bir insan bütün işletim programını nasıl değiştirebilir ki? Bunun için ne gerekir? Dahası, neden böyle bir şey isteyelim?

Programı Değiştirmek İçin Sosyal Değerlerde Bir Değişiklik İhtiyacı

Belli ki, bu basit bir olay değil. Beynimizdeki hesaplama tarzımızı değiştirmek için yapmamız gereken sürekli destek sağlamak. Böyle bir değişim ile her nasılsa daha iyi durumda olacağımıza, tamamen ikna olmuş olmalıyız. Aksi halde, şu anki işletim sistemimiz öyle bir değişikliğe kalkışmamıza asla izin vermez.

Bunun anlamı, kendimiz için değişmez bir temelde doğru reklâma sahip olmalıyız, aynı bütün gün televizyonda gördüğümüz reklâm bombardımanları gibi. Ve bu ne reklâmıydı? Bu “Komşunu Kendin Kadar Sev” reklâmı. Başka şekilde ifade etmek gerekirse, başkasının arzularının kendi arzularımdan daha önemli olduğu. Bu davranış basitçe “sevgi” diye adlandırılıyor.

Sorunun nedeni olarak ise, biz şu anda her hayvan – insanoğlu da buna dâhil – tarafından kullanılan basit bir sistem ile çalışıyoruz. Ama bizim arzularımızın seviyesi çok daha yüksek ve diğer bütün hayvanlardan çok daha karmaşık, hayvansal doğamızın üstündeki o arzular için de biz sürekli kusurluyuz. İşte dünyamızdaki bütün savaşların, suçların, uyuşturucu bağımlılığının ve şiddetin nedeni bu. Neden? Doğanın tamamı ihsan etme, sevme programı ile çalışıyor. Ve eğer biz sevginin bu prensibini öğrenebilirsek, ondan sonra bildiğimiz kadarıyla acı çekmekten kurtulabiliriz.

Programı Değiştirmek = Doğa ile Eşitlenmek

Sadece insanlar Doğanın tamamen tersi bir işletim programı ile var olma yeteneğine sahip. Eğer programı değiştirirsek, eğer Doğa ile formun eşitliğine gelmeye değişirsek, sonrasında tıpkı orijinalinde Apple için yazılmış ama değiştirilmiş ve şimdi Windows ile çalışan bir program gibi, biz de bütün fonksiyonlarımızı tamamen Doğa ile benzer bir şekilde yürütebiliriz.

Sevgiyi keşfetmiş oluruz. Ve biz, “alma isteği” diye adlandırılan mevcut işletim sistemimiz ile deneyimlediğimiz bütün zevklerin toplamından çok daha büyük sınırsız bir zevk kaynağı keşfetmiş oluruz.

Yazar: Michael R. Kellogg

Telif Hakkı © 1996 - 2015 Bnei Baruh. Tüm hakları saklıdır.
Bu sitede sunulan tüm materyal, Bnei Baruh Kabala Eğitim ve Araştırma Enstitüsü tarafından dünyanın ıslahı ve hayatın iyileştirilmesi amacı ile sunulmaktadır.
Bu nedenle, içeriği değiştirilmediği ve kaynağına gönderme yapıldığı takdirde, tüm materyalin kullanımına ve dağıtımına izin verilmiştir.
18 - 0,075