1) Baal HaSulam, Şamati, Makale No. 19, “Manevi Çalışmada Yaradan Bedenlerden Nefret eder” Ne Demektir?
Kişi her zaman kendisini incelemelidir. Çalışmasının amacı, Yaradan’ın kişinin yapmış olduğu her eylemden hoşnut olmasıdır. Çünkü kişi Yaradan ile form eşitliğini istemektedir. Buna, “Tüm eylemlerin, Yaradan için olacaktır” denir. Yani kişi her ne yaparsa, Yaradan’ın hoşnut olmasını ister. Yazıldığı gibi: “Onu yapana memnuniyet getirmek.”
Aynı zamanda, kişinin kendisini alma arzusuyla da idare etmesine ihtiyaç vardır. Ve ona der ki: “Karar verdim ki; hiçbir haz almak istemiyorum. Çünkü sen, haz istiyorsun. Bunun sebebi, senin arzun yüzünden, Yaradan’dan ayrı kalmaya zorlanıyorum. Zira form eşitsizliği ayrılığa ve Yaradan’dan uzaklığa sebep olur.”
Kişinin ümidi olmalıdır; alma arzusunun hâkimiyetinden kurtulamadığı için, daima yükseliş ve düşüşler içerisindedir. Bu yüzden, kişi Yaradan’ı bekler; Yaradan tarafından gözlerinin açılmasıyla ödüllendirilmek ve üstesinden gelmek ve sadece Yaradan uğruna çalışmak için güce sahip olmak ister. Şöyle yazılır: “Yaradan’dan tek bir şey talep ettim; hep O’nun iradesinde olayım”. “O”, Şehina’dır (Kutsallık) demektir. Ve kişi “Ömrümün tüm günlerinde, Yaradan’ın evinde barınabileyim.” diye talep eder.
2) Rabaş, Makale 11 (1989), “Çalışmada Gerekli Olan Kuvvetler Nelerdir?”
Kişi, “bütün çalışmaların cennet için olacak” derecesini elde etmek için çalışmalı, çabalamalı ve gereken her şeyi yapmalıdır. Çalışmaya verdiği emek ölçüsünde Yaradan’ın yardımına daha da muhtaç hale gelir. Daha sonra, bir Kli’ye sahip olduğunda yani Yaradan’ın yardımına ihtiyaç duyduğunda, ihsan etme derecesine ulaşmanın hiçbir yolunu görmediğinde, bu, yukarıdan yardım aldığı zamandır.
3) Rabaş, Makale 39 (1990), Çalışmada, “Kudüs İçin Yas Tutan Kişi, Onun Sevincini Görmekle Ödüllendirilir” Nedir?
Kişi Tora ve Mitzvot’u gözlemleyerek Yaradan ile Dvekut’u [bütünleşmeyi] başarma yolunda yürümeye başladığında, tüm eylemlerinin kendisi için değil, Yaradan için olacağını düşünür ve beden bu çalışmaya direnmeye başlar. Bedenin doğası kendi iyiliği için olduğundan, kişi Yaradan için çalışmak istediğinde, ona bu çalışmanın kendisi için olmadığı hakkında düşünceler gelir. Böylece, “alma arzusu” olarak adlandırılan beden, ona her zaman Yaradan için çalışmanın değerli olmadığını gösterir. Kişi, yaratılışın tabiatı bu olduğu için, haz almadan tek bir hareket bile yapamayacağından, kişi çalışmadan haz almadan çalışamaz, zira O yaratılanları memnun etmek ister, yaratılışın sebebi budur.
Bu nedenle, insan yaptığı her şeyi sadece haz almak için yani sarf ettiği çabanın karşılığını almak için yapar. Bu nedenle, Lo Lişma’da [O’nun rızası için değil], kişi ödül ve cezaya inandığında, alacağı ödüle baktığı için, çabası sırasında çalışmak için yakıtı vardır. Ama kişi ihsan etmek için çalıştığında yani emeğinin karşılığını almak istemediğinde, haz almadan nasıl çalışabilir?
Zohar bunun hakkında çalışmamız gerektiğini söyler zira Yaradan yücedir ve hükmeder yani Yaradan’ın yüceliği nedeniyle çalışmamız gerekir.
4) Rabaş, Makale 6 (1989), “Çalışmada Mantık Ötesi Nedir?”
“Bütün işlerin cennet uğruna olacak, kendi uğruna değil.” diye yazıldığı gibi, bizim neden Yaradan uğruna çalışmamız gerekir? Sonuçta Yaradan bizim O’nun için yaptığımız çalışmalardan hiçbir şey almaz çünkü O’nun hiçbir eksiği yoktur. O halde neden ihsan etmek için çalışmamız gerekir?
Gerçekten de, bu sadece yaratılanların iyiliğinedir çünkü bununla Yaradan’la form eşitsizliğinden kurtulacaklar ve “O merhametliyse, sen de merhametlisin.” denilen form eşitliği ile ödüllendirileceklerdir. Sanki yaratılanların saygısına ihtiyacı varmış gibi, Yaradan, onların uğruna çalışmasına ihtiyaç duymaz. Daha ziyade, “yalnızca cennet uğruna” denilen, Yaradan için çalışarak, yaratılanlar bundan faydalanacak ve bundan haz alacaklardır. Buna, Tzimtzum [kısıtlama] ve gizlenmenin, O’nun eylemlerinin mükemmelliğini ortaya çıkarmak yani yaratılanların utanmadan, haz alabilmesi için olması denir. Bu, Yaradan ile form eşitliğinin ve Dvekut’un [bağlanmanın] anlamıdır.
5) Rabaş, Makale 6 (1986), “Güven”
Kişi, tüm çalışmasının, ‘kendi menfaati için değil, ihsan etmek için” koşulunda, Yaradan için olan, hakikatin yolunda yürümek istediğinde, Yaradan’ın, ona neyi vereceğini ve neyi vermeyeceğini bildiğine inanmalıdır. Kişinin, kendisini kandırmasını engellemesi ve her seferinde Yaradan’a memnuniyet ihsan etme yolunda yürüyüp yürümediğini görmesi için, kendisini görmesi gerekir ve durumu ne olursa olsun kişi, bundan memnun olmalıdır.
Kişi, bunun Yaradan’ın arzusu olduğuna güvenmelidir, böylece hangi safhada olduğunu umursamaz. Bunun yerine, çaba göstermeli ve anladığı kadarıyla dua etmeli ve Yaradan’ın kendi iyiliği için ona yardım edeceğine inanmalıdır. Neyin insanın yararına olduğunu ancak Yaradan bilir, insan değil. Burada kişi, Tora ve Mitzvot’a (emirler) bağlanmasını, niyetinin, Yaradan’a ihsan etmeyi istemek ve de kendi menfaati için istemek olup olmadığını, yani gayesinin, almak için ihsan etmek olup olmadığını sorgulayabilir.
Bu nedenle, kişi, çalışmasının düzenini oluşturduğunda ve Yaradan’a duaya geldiğinde, O’nun duasını kabul edeceğine dair Yaradan’a güvenmelidir. İşte o zaman Yaradan’a güvenmelidir yani bu itimadının ölçüsü, Yaradan’ın bakış açısıyla ilgilidir, başkasına güvenmekle ilgili değil.
Ve diğeri kimdir? İnsanın kendisidir. Yani, Yaradan’ın ona yardım edeceğine dair duyduğu güvenin ölçüsü, Yaradan’ın anlayışı gibi olmalıdır, insanın anlayışı gibi değil.
6) Baal HaSulam, Şamati, 10 (1944), “Çalışmada ‘Acele Et Sevgilim’ Ne Demektir?”
Şunu bilmeliyiz ki, kişi her şeyi Yaradan uğruna yapmayı arzu etme yolunda yürümeye başladığında, kişi yükseliş ve düşüş koşullarına gelir. Bazen, kişi öyle büyük bir düşüşe gelir ki kişi Tora ve Mitzvot’tan [emirlerden] kaçma düşüncelerine sahip olur. Kişiye öyle düşünceler gelir ki, Keduşa (Kutsallık) içerisinde olmak için bir arzusu kalmaz.
Böyle bir koşuldayken kişi, durumun tersi olduğuna yani aslında kendisinden kaçanın Keduşa olduğuna inanmalıdır. Çünkü insan, Keduşa’ya kusur bulmak istediği zaman, Keduşa daha önce hareket edip ondan uzaklaşıp kaçar. Eğer kişi buna inanırsa ve kaçış esnasında bu koşulun üstesinden gelirse, o zaman Brah (Kaçış), Berah (Kutsanan) olur, şöyle yazdığı gibi: “Yaradan’ın gücünü kutsa ve O’nun ellerinin işini kabul et.”
7) Rabaş, Not 302, “Çünkü Efendi, Yakup’u Kendisi İçin Seçti”
Niyet üzerinde, dua vardır. Kişi, eylemlerinin Yaradan uğruna olması için dua etmelidir. Bu seçim, özellikle Tora’nın görüşüne göre, Tora’nın yollarında yürümek isteyenler için geçerlidir. Tersine, yalnızca toprak sahiplerinin görüşüne ait olanlar, yalnızca ilk idrake yani eylemlerin niyetleri olmayan kısmına aittir çünkü asıl niyet, yalnızca ihsan etme gücünü elde etmektir.
Ayrıca, alma ve ihsan etme konusu, tüm dereceler için geçerlidir çünkü Masah’ın [perdenin] ıslahından önce buna Lo Lişma [O’nun uğruna değil] anlamına gelen “alma” denir ve Masah’ın ıslahı, ihsan etme anlamındaki Lişma’dır [O’nun uğruna].
8) Rabaş, Makale 4 (1991), Çalışmada “Sabotajcı Selde Kaldı ve Öldürüldü” Ne Demektir?
Eğer kişi Yaradan rızası için çalışmaya başlarsa, o zaman Kral’ın yüceliğine ihtiyacı vardır. Dolayısıyla, eğer Kral’ın yüceliğine özlem duymuyorsa, bu onun Yaradan rızası için çalışmadığının işaretidir. Bu nedenle, özellikle yüceliğin peşinden koştuğunda bu, onun tüm eylemlerinin Yaradan rızası için olduğunu söyleyebileceği bir duruma ulaşmak istediğinin işaretidir. Daha sonra, yüce ve önemli bir Kral’ı olduğunu bilmesi gerektiğini hissettiğinde ve bunun kendisi için ana bozguncu olan alma arzusunun üstesinden gelebilmek için ihtiyaç duyduğu şey olduğunu gördüğünde, ikinci safhaya gelir. Bu kişinin, yücelikten kaçmak zorunda kaldığı ve koşulsuz olarak Yaradan rızası için çalışmak istediği aşamadır ki buna mantık ötesi denir.
Başka bir deyişle, aklı ona, “sadece küçük bir krala inandığını görüyorsun,” dese de kişi, yine de şunu demelidir: “Sen benim için büyük bir Kral’sın, sanki böyle hissettim. Mantık ötesi inanıyorum ki, Sen büyük bir kralsın, sanki bunu hissettim.”
9) Baal HaSulam, Şamati 5, “Lişma Yukarı’dan Gelen Bir Uyanıştır ve Neden Aşağıdan Bir Uyanışa İhtiyaç Vardır?”
Kişi, “Yaradan uğruna” koşulunu edinmek için, dünyada mümkün olan her şeyi yapmalıdır. O zaman kişi kalbinin derinliklerinden dua edebilir ve sonra Yaradan onun duasını duyar.
Ancak, kişi bilmelidir ki Lişma’yı edinmek için çaba sarf ederken, sadece tümüyle ihsan etmek için çalışmayı üstlenmelidir yani sadece ihsan etmek için ve hiç bir şey almama koşuluyla. Kişi ancak o zaman organlarının bu fikre karşı olduğunu görebilir.
Bu koşuldan, kişi berrak bir bilince ulaşabilir ve şikâyetini Yaradan’a aktarabilir ki Yaratan kendisine yardım etsin ve yardımıyla bedeni sadece Yaradan adına koşulsuz çalışma koşuluna gelebilsin, zira görür ki kendisi bedenini tümüyle Yaradan’a karşı ilga edememektedir. Böylelikle kişi bedeninin bu koşul altında Yaradan için çalışmaya razı olacağını ümit etmekten vazgeçer, o zaman bu dua kalbinin derinliklerinden olabilir ve böyle bir dua kabul olur.
Bilmeliyiz ki Lişma’yı edinerek, kişi kötü eğilimi ölüme mahkûm eder. Kötü eğilim kişinin kendi için alma arzusudur ve ihsan etmeyi edinmek, alma arzusunu her hangi bir şey yapmaktan tümüyle engeller. Bu onu ölüme göndermek olarak kabul edilir. Zira makamından kovulmuştur ve artık kullanılmadığı için yapacağı hiç bir şey yoktur ve fonksiyonunu artık yerine getirmediği için ölüme mahkûm edilmiş sayılır.
10) Baal HaSulam, Şamati 64, “Lo Lişma’dan Lişma’ya Geliriz”
“Lo Lişma’dan Lişma’ya geliriz.” Eğer dikkat edecek olursak, Lo Lişma döneminin daha önemli bir dönem olduğunu söyleyebiliriz, zira eylemi Yaradan ile ilişkilendirmek daha kolaydır.
Bu böyledir, çünkü Lişma’da kişi yaptığı sevabı, Yaradan’a bütünlük içerisinde hizmet ettiği için yaptığını ve tüm eylemelerinin Yaradan uğruna olduğunu söyler. Yani davranışın sahibi kendisidir.
Ancak, kişi Lo Lişma ile çalışırken, kişi yaptığı iyiliği Yaradan uğruna yapmaz. Bu nedenle kişi, Yaradan’a bir ödül hak ettiğine dair bir şikâyetle gelemez. Çünkü Yaradan, kişi açısından ona borçlu değildir.
O zaman, neden kişi bu iyiliği yaptı? Sadece Yaradan kendisine bir fırsat verdiği için ve bu fırsatla kişi kendisini zorlar ve yapar.