24 Adar, 19 Mart 1944, Kudüs’te duydum
İnsan üç bedenden oluşur:
Kişiyi bu iki bedenden kurtarmak, böylece Keduşa‘ya müdahale etmemelerini sağlamak ve kişinin sadece içsel bedenini kullanabilmesini sağlamak için, tavsiye edilen bir çare vardır -sadece içsel bedeni ilgilendiren şeyler hakkında düşünmek.
Bu, kişinin düşüncesinin her zaman tekil otoritede yani “O’ndan başkası yoktur”da kalması gerektiği anlamına gelir. Daha doğrusu, tüm işleri O yapar ve yapacaktır ve dünyada kişiyi Keduşa‘dan ayırabilecek herhangi bir varlık yoktur.
Ve kişi, bu iki bedeni düşünmediğinden, bu bedenler ölür, çünkü beslenemezler ve onları ayakta tutacak hiçbir şey yoktur, zira onlar hakkındaki düşüncelerimiz, onların rızkıdır. “Ekmeğinizi alnınızdan akan terle yiyeceksiniz” ayetinin anlamı budur. Bilgi ağacının günahından önce, canlılık ekmeğe bağlı değildi. Diğer bir deyişle, ışığın ve canlılığın çekilmesine gerek yoktu, ancak aydınlatıyordu.
Ancak günahtan sonra, Adam HaRişon yılanın bedenine tutunduğunda, yaşam, ekmeğe, yani her zaman yeniden çekilmesi gereken besine bağlı hale geldi. Ve eğer onlara besin verilmezse, ölürler. Bu, bu iki bedenden kurtulmak adına büyük bir ıslah oldu.
Bu nedenle, kişi tüm gücüyle onları ilgilendiren şeyleri düşünmemeye çalışmalıdır ve belki de bilgelerimizin “günah düşünceleri günah işlemekten daha zordur” demelerinin nedeni de budur, zira düşünceler onların besinleridir. Başka bir deyişle, onlar canlılığı, kişinin onlar için düşündüklerinden alırlar.
Bu nedenle, kişi sadece içsel bedeni düşünmelidir, çünkü o Keduşa ruhu için bir giysidir. Bu demektir ki, kişi kendi derisinin ötesindeki düşünceleri aklından geçirmelidir. Bu, bedenin derisinden sonrasının “bedenin dışı” olarak adlandırıldığı anlamına gelir, bu da kişinin kendi yararının dışında, yalnızca başkalarına yarar sağlama düşünceleri anlamına gelir. Buna “kişinin derisinin dışı” denir.
Bu böyledir çünkü kişinin derisinden sonra Klipot [Klipa’nın çoğulu] için bir tutunma yoktur, çünkü Klipot yalnızca kişinin derisinin içinde olana, yani kişinin bedenine ait olana tutunur ve “kişinin derisinin dışı” olarak adlandırılan kişinin bedeninin dışındakine tutunmaz. Bunun anlamı, onların bedende kıyafetlenmiş olan her şeye sahip oldukları ve bedende kıyafetlenmemiş olan hiçbir şeyi tutamayacaklarıdır.
Kişi derisinden sonra gelen düşüncelerde ısrar ettiğinde, “Ve derimden sonra bunu kırdılar ve etimden Tanrı’yı göreceğim” (Eyüp 19, 26) yazılı olanla ödüllendirilecektir. “Bu” Şehina‘dır [Kutsallık] ve kişinin derisinden sonra gelir. “Kırdılar”, ‘etimden sonra’ bir sütun olarak ıslah edildiği anlamına gelir. O zaman, kişi “ve etimden Tanrı’yı göreceğim” diye ödüllendirilir.
Bu, Keduşa‘nın özellikle kişinin derisinin dışında, yani kişi, herhangi bir giysi olmadan çalışmayı kabul ettiğinde gelip, bedenin içinde kıyafetlendiği anlamına gelir. Ancak kötüler, tam olarak bedende kıyafetlenme varken, yani derinin içinde çalışmak istediklerinde, bilgelikten yoksun olarak ölürler. Bunun sebebi o zaman kıyafetlenme olmaması ve hiçbir şeyle ödüllendirilmemeleridir. Ancak, bedende kıyafetlenme ile ödüllendirilenler özellikle erdemlilerdir.