e-posta ile Paylaş

GÖNDER

Kabala İlmi, dünyadaki tüm ilimleri kapsar.
Baal HaSulam “Özgürlük”
“Bu ilim, gizliliğin sonunda çocuklara bile ifşa olacaktır.”
Baal HaSulam “Kabala Öğretisi ve Özü”
Son neslin günleri yaklaştığında, çocuklar bile, kurtuluşu ve sonu bilip, bu ilmin sırlarını bulacaklardır.
Sulam’ın Önsözü ile Zohar Kitabı
“Ben’i arayanlar, Ben’i bulacaklar” ve yazdığı gibi , “Aradım ve bulamadım, buna inanmayın.”
Baal HaSulam “On Sefirot Çalışmasına Giriş”
MENÜ

KABALA KÜTÜPHANESİ

Ana Sayfa > Sabah Dersi Materyalleri > Kabala Kütüphanesi > Sabah Dersi 2019 > Sabah Dersi Materyali – Temmuz – Yükseliş Durumunda Düşüşten Öğrenmek

Sabah Dersi Materyali – Temmuz – Yükseliş Durumunda Düşüşten Öğrenmek

Yükseliş Durumunda Düşüşten Öğrenmek

1) Rabaş, Makale 6, Çalışmada İbrahim’in Sığır Çobanı ve Lot’un Sığır Çobanı Ne Demektir? (1991)

Her başlangıçta kişi, cennetin boyunduruğunu yeniden üstlenmelidir, dün Yaradan’a inancı olması yeterli değildir. Bu nedenle her defasında cennetin krallığını edinmek, yeni bir durum olarak kabul edilir, yani kişi cennetin krallığından boş olan bir yer alır ve onu cennetin krallığı ile doldurur. Böylece kişi şimdi daha önce var olmayan yeni bir şeyi açıklığa kavuşturmuştur, boş bir yeri almış ve onu cennetin krallığı ile doldurmuştur. Buna yeni bir kıvılcımı Keduşa’ya yükseltmek denir. Birçok yükselişler yoluyla, kişi, daima boş olan yerden Keduşa’ya kıvılcımlar yükseltir.

2) Rabaş, 77. Mektup

Yaradan adına olması temeli üzerine kurulduğunda, tozdaki Şehina denilen bayağılık aşaması derhâl ortaya çıkar. Bu nedenle birkaç kuruş bir araya geldiğinde büyük miktarlar oluşturduğundan, düşüşten etkilenmemeliyiz. Bu bizim öğrendiğimiz “maneviyatta hiç eksiklik yoktur,” dan ziyade, ilerlememize yer açılması için geçici bir ayrılıştır. Bu böyledir, çünkü kutsallık için çabaladığımız her an kutsallık alanına gireriz ve kişi sadece kutsallığın fazla kıvılcımından çıkmak için düşer. Ancak tavsiye şudur ki: Kişi, derecesi onu düşürene kadar beklememelidir, kişi bayağılığını hissettiğinde tekrar yükselir ve bu yükseliş kutsallığa bir parça koymak olarak kabul edilir. Buna mukabil kendisi düşer ve diğer kıvılcımları yükseltir ve onları kutsallık alanına çıkarır. Bu atalarımızın dediği gibidir: “Kaybetmeden önce, ararım,” yani içinde bulunduğum durumu kaybetmeden önce aramaya başlarım. Bu Baal HaSulam’ın “Şafağı uyandırırım,” diyen Kral Davut ile ilgili söylediği şeydir. Atalarımız şöyle der: “Şafak beni değil, ben şafağı uyandırırım.” Dolayısıyla yerine getirme, düşüş değil özellikle yükseliş zamanıdır. Yükseliş zamanında, Tanrı korusun, geri düşmemek için korkuyu uzatmalıyız. Fakat hepsinden önemlisi tüm ihtiyacımız olan Kral’a yakarmak ve O’nun merhametini istemektir.

3) Rabaş, Makale 27, Çalışmada, Acı Çekmek Nedir (1989)

Bilgelerimiz şöyle demişler, “Kaybetmediğimi arıyorum.” Bu ihtiyar bir adamın iki büklüm yürümesi ve yere bakarak daima bir şey aramasıdır. O, “bir şey kaybetmedim ama gene de arıyorum,” der. Bunu şöyle yorumlamalıyız, “Bilgelik edinen ihtiyardır.” Şöyledir, o “geleceği gören bilgedir.” Zira, böylece Yaradan onu doldurabilsin diye boş bir Kelim edinmek için düşüşe gelebilir ya da eksiklik hissetmediği için aşağı bir durumda kalabilir. Böylece yükseliş durumunu kaybettiği zaman maneviyatta nasıl yükseleceğine dair tekrar tavsiye aramaya başlar. Bu nedenle ihtiyar olan, yani bilge olan geleceği gören kişi yükseliş durumunu kaybetmeden önce bile maneviyatta nasıl yükseleceğini araştırır. Maneviyatta yükselmenin yolu hakkındaki tüm tavsiyeleri izler ve bunun içinde bulunduğu durumda eksikliler arayarak yapar. Bu durumda, kendinde eksiklik arasın ve bulsun diye onu (Yaradan’ın) önemliliği koşulundan aşağıya atmaya gerek kalmaz zira, o kendisi Yaradan’ın doldurabileceği boş bir Kelim edinmek için eksiklikler aramaktadır.

4) Rabaş, Makale 8, Çalışmada “İbrahim Yaşlanmıştı, Yaşı Onu Zorladı,” Nedir (1991)

Bilge olan ve zaman kazanmak isteyen, ona yukarıdan düşüşler verilmesini beklemez, aksine yükselişte iken ve Yaradan’a yakınlaşmanın önemli olduğu durumda iken, düşüş durumunu, Yaradan’dan uzak olmanın ona nasıl ızdırap vereceğini, kendisi gözünde canlandırmaya başlar ve şimdi Yaradan’a yakın olduğunu hisseder. Buna göre, kişi yükselişte olduğu zaman bile, sanki düşüşteymiş gibi, anlayışlar edinir ve yükseliş ve düşüş arasındaki farkları hesaplayıp anlayabilir. Böylece kişi ışığın karanlığa olan üstünlüğünün bir resmini edinir, çünkü düşüşte olduğu zaman nasıl olduğunu gözünde canlandırabilir; tüm bu ihsan etme meselesinin kendisi için olmadığını düşündüğünü ve bu durunda ne kadar ızdırap çektiğini, mücadeleden kaçmak istediğini ve tek bir yerde teselli bulduğunu gözünde canlandırabilir. Yani tek ümit edebileceği şey, uyumaya gidebileceği zamandır ki böylece tüm dünya üstüne geliyormuş gibi hissettiği sabrını tüketen durumlardan kaçabilsin. Şimdi yükseliş zamanında her şeyi farklı hissetme ve Yaradan yararına çalışmak istemekte, kendi menfaatini dikkate almamaktadır. Yükseliş zamanında kişinin yaptığı tüm bu hesaplamalarla şimdi onun ışık ve karanlığın ayırdına varmak için bir yeri vardır ve yukarıdan ona düşüş durumu verilmesini beklemek zorunda değildir.

5) Rabaş, Makale 15, Çalışmada “O’nun Benim İçin Bir Mucize Yaptığı Yer,” Kutsaması Nedir? (1991)

Kişi yükseliş sırasında hatırlamalı ve şöyle demelidir, “Burada, şimdi yükselişte olduğum bu yerde, bir düşüşüm vardı ve Yaradan beni kurtardı, ölüler diyarından yukarıya yükseltti ve ben ölümden kurtuldum, buna “Yaradan’ın iptal etmesi,” denir ve böylece bir derece Yaradan’a yakınlaşma ödüllendirilirim, buna ‘Hayatın Hayatı ile bir ölçüde Dvekut’ denir. Kişi bunun için şükran duymalıdır, çünkü acı çektiği bir durumdaydı ama şimdi sevinçli ve keyifli bir ruh haline geldi, çünkü Yaradan onu yakınına getirdi ve ona, şimdi yükseliş ile doldurabileceği, yeni bir Kelim’ın eksikliğini verdi. Böylece kişi, Yaradan’ın onu kurtardığı bu mucizeye bakarak, yeni Kelim’in içinde bir sevinç ışığını uzatabilir. Bu nedenle, ıstırap diye addettiği, şimdi ıstırabın alıcısı gibidir ve şimdi bunu hazla doldurmaktadır. Böylece, kişinin kendini düşüş durumunda görmesi, onun yükselişine neden olur. Kişi şimdi yeni Kelim’in ‘Kli olmadan ışık olmz,” kuralına göre genişlemesi için bir arzu edinir. Böylece kişi, yükseliş sırasında, düşüşte olduğu zamanı üzerine düşünmeye başladığı zaman, düşüş zamanının acısını, yükseliş ışığının yayılacağı Kelim olarak kabul eder.

6) Baal HaSulam, Şamati 191- Düşüş Zamanı

Kişi kendisi ve Yaradan arasındaki mesafenin farkına vararak, O’nun haşmetinden korkar şekilde davranması gerekir. Bunu yüzeysel bir akılla anlamak ve de Yaradan ve yaratılış ile bağlantı kurmak zordur. Ve düşüş zamanında kişi Dvekut (tek ve bir olma) yoluyla, Yaradan’a bağlanmanın ve O’na ait olmanın imkânsız olduğunu hisseder. Çünkü kulluk ve hizmet etmenin tüm dünyaya yabancı bir şey olduğu hissindedir. Gerçekten de bu böyledir, ama “O’nun yüceliğini keşfettiğin yerde, O’nun alçakgönüllülüğünü de bulursun.” Bunun anlamı; Yaradan’ın bu doğa ötesi ödülü yaratılışa vermesi ve yaratılışın O’na bağlanması ve O’nunla bir olmasına izin vermesi meselesidir. Kişi yeniden bağ kurduğunda, daima düşüş zamanını hatırlamalıdır. Böylece, Dvekut zamanını takdir edecek, kıymetini bilecektir. Böylece, yukarısı tarafından kurtarılmış olduğunu doğal olarak anlayacaktır.

7) Rabaş, Makale 9, Çalışmada, ‘O’nun Giyisilerinin Kokusu,’ Nedir (1991)

Kişi yükseliş durumunda olduğu zaman, düşüş sırasındaki durumundan, ışık ve karanlık arasındaki farkı öğrenmelidir. Yazıldığı üzere, ‘ışığın faydası karanlığın içindendir.’ Ancak çoğu kısmında, kişi karanlık zamanı hatırlamak istemez, çünkü bu ona acı verir ve insan her ne sebeple olursa olsun acı çekmek istemez. Aksine kişi içinde olduğu yükseliş zamanında, keyif almak ister. Ancak, kişi şunu bilmelidir, eğer yükselişteyken düşüşü dikkate alırsa, bundan, ona fayda sağlayacak iki şey öğrenecektir: 1) Kendisini mümkün olduğunca düşmekten korumayı. 2) ‘Işığın faydasının karanlığın içinden,’ olduğunu. O zaman, yükseliş durumunda daha çok canlılığı ve sevinci olacak ve Yaradan’a onu yakınına getirdiği için şükredebilecektir. Şöyledir, şimdi kişi, Yaradan’ın hizmetinde olmanın değerli olduğu anladığı için iyi duygular içindedir, zira şimdi Yaradan’ın yüceliğini ve önemini hissetmektedir. Ancak düşüş sırasında, bu tamamen tersinedir. Beden ona şöyle sorar, ‘Kendini O’nun önünde eğerek, tüm dünyadan kendini tamamen iptal edip, yalnız O’nu nasıl memnun edeceğine önem vererek, ne elde edeceksin?’ Kişi bu iki ucu dikkate aldığında, bunlar arasındaki farkı görür. O zaman, yükselişte olduğu zamankinden farklı şeylere değer vermekteydi. Bu durumda, düşüşe bakarak, yükseliş, düşüşe bakmadığı zamankinden daha yüksek bir seviyeye çıkar.

8) Rabaş, Makale 43, Çalışmada, ‘Sunağın Yanına Aşerah Ekmeyeceksin,’ Nedir? (1990)

Her düşüş bir sınamadır. Eğer kişi bu sınava dayanırsa, düşüş sırasında kişiye gelen düşünceler, onun Keduşa’nın yönetiminde kalıp kalmamasına neden olursa, kişi şunu, tüm yapısının kendi için almak üzere inşa edilmiş olduğunu, yükseliş sırasında görür. Düşüş sırasında kişi hesaplamalar yapamaz. Ama daha sonra, bir kez daha, ona yukarıya yakınlaşma verildiği zaman ki bu kişiye, ‘Ben Efendiyim, onların arasında, temiz olmayanın içinde ikamet ederim,’ yani kişi halen kendini-sevmenin kontrolü içinde olsa bile gene de ona ‘yukarıdan bir aydınlanma,’ denen bir aydınlanma verilir. O zaman, kişi düşüş durumunu kendisi uyandırmalı, bu düşüşü almasının nedenini düşünmeli ve kendisini düzeltmelidir ki böylece bir kez daha düşüş koşuluna gelmesin. Kişi düşüşle acı çekmesi olayının yukarıdan onun buraya atılması olduğuna inanmalıdır. İşte bu yüzden bu kadar alçağa düşmüştür. O zaman, kendisi üzerinde çalışabilir, bir daha düşmesin diye kendini düzeltir, zira düşüşün bir ıslah olduğuna inanmalıdır.

9) Rabaş, Makale 29, Yaradan’a Hizmet Edenle, Etmeyeni Nasıl Tanırız (1988)

Ne zaman, kişi düşüşten öğrenir ve yarar sağlar? Kesinlikle, bu düşüş sırasında değildir, zira o zaman kişi ölüdür. Ancak, daha sonra, Yaradan ona yeniden can yani bir yükseliş verdiğinde, bu ona düşüş, yani aşağılıkta olduğu sırasında ne olduğunu öğrenmesinin zamanıdır, eğer elde edebilseydi, tam bir insan gibi hissetmek için nelere özlem duymuştu, neler beklemişti. O zaman, düşüşte olduğunda tüm hayatı bir hayvanın hayatından başka bir şey değildir. Örneğin, atılan bir çöpü ele alalım, çevresindeki kediler hayvanlar için çöpe atılmış olan bir şey olduğunu hissederler ve onu bulup yerler. Yemekten güç bulup, her biri başka zevklerin peşinden koşmaya giderler. Eğer kişi yükseliş sırasında gözlemlerse, aklını ve kalbini hayvanca zevklerle meşgul etmeye değmediğini anlar. Şimdi bu onun gözünde tamamen çöptür. Böyle bir hayata baktığı zaman, bu onun midesini bulandırır, kusmak ister. Bu yüzden, düşüşün büyük faydası kişiye ne kadar aşağılık olduğunu ne durumlara gelebileceğini göstermesi ve yalnız Yaradan’ın onu bu aşağılık durumdan çıkarıp alabileceğini görmesidir. Bu Yaradan’ın yüceliğini görme zamanıdır, O, kişiyi, orada boğulup, ilelebet Sitra Ahra’nın elinde kalacağı, ‘bataklığın çamurundan,’ çıkarır ve yalnız Yaradan kişiyi oradan çıkarabilir. Buna göre, yükseliş sırasında bunu görebiliriz, kişi düşüş hakkında yazılmış her şeyi okumalıdır. Bu okuduklarımıza göre, Yaradan’dan ruhu için, onu tekrar çöplüğe atmaması için nasıl ricada bulunacağını bilecektir. Onu dipsiz çukurdan çıkardığı için Yaradan’a nasıl şükredeceğini de bilecektir, yazıldığı üzere, ‘Öldüren ve ölümden hayata dirilten ve kurtuluşa erdiren Kral.’

10) Rabaş, Makale 23, Anlaşmazlıktan Sonra Yapılan Barış, Anlaşmazlık Olmadan Yapılandan Daha Önemlidir (1987)

Kişi ancak yükseliş zamanında, alma arzusunun kölesi olmakla ne kaybettiğinin, kazanamayacağının ama yalnız kaybedeceğinin hesabını yapabilir, yaptığı bu hesap, (kötü) eğiliminin ona nasıl zarar verdiğini hissedebilmesini sağlar. Her bir yükselişte, düşüşle neyi kaçırdığını hesaplamalıdır. Bununla eğiliminin ona pek çok zarar verdiğini görür. Yaradan’ın yardımına ihtiyacı olduğunu kalbine yatırması için kişiye pek çok zorluklar gelir ve o bunlardan acı çeker. Şu ayeti yorumlayan Zohar’ın sözlerinde olduğu gibi, ‘Erdemlinin acısı pek çoktur,’ erdemli eğiliminden pek çok zorluk çeker. Yaptığımız açıklamaya göre, ‘Erdemlinin acısı pek çoktur,’ dizesini yorumlamalıyız. Bu şöyledir, erdemli pek çok acılar çektikten sonra, ‘erdemli,’ adı ona gelecekte verilecektir, yani erdemli olmak isteyen, Yaradan için çalışmak isteyen, pek çok acı çeker, bu acılar birikene kadar. Bu nedenle şöyle yazılmıştır, ‘onların hepsinden,’ yani pek çok acı çektiğinde, Yaradan onu kurtaracaktır, zira o zaman Yaradan’ın yardımı için gerçek bir ihtiyaca sahip olacak ve Yaradan’ın kurtarışının değerini bilecektir, zira Kli olmadan ışık olmaz.

11) Rabaş, Makale 27, Çalışmada Acı Çekmek Nedir (1989)

Yükseliş durumu için en iyi tavsiye şudur, kişi şimdi maneviyatı hissettiği bu durumdayken, eksiklikler bulmayı isterken, bu durumda Tora’ya dalmalı ve Tora ve insan arasındaki bağlantıyı bulmalıdır. Bundan Yaradan’a nasıl hizmet edeceğinin bilgisini edinecektir, yazıldığı üzere, ‘bilgisiz bir ruh da iyi değil,’ ve gene yazıldığı üzere, ‘Sen bize, bilgelik, anlayış ve bilgi ihsan et.’ Bu durumda, içindeki eksikliği görecek ve boş Kelim’i olacaktır. Bununla, gerçek bir düşüşe gelmekten kurtarılacaktır.

12) Baal HaSulam, Şamati, 21- Kişi Kendini Yükseliş Durumunda Hissettiği Zaman

Kişi kendini yükseliş durumunda ve iyi bir ruh halinde hissettiği ve maneviyattan başka hiç bir şeye arzu duymadığını hissettiği zaman, Tora’nın içselliğini anlamak için Tora’nın sırlarına dalması iyi olur. Ve eğer kişi çabalarına rağmen hiçbir şey anlamadığını görse bile yine de Tora´nın sırları ile uğraşmasına değer, yüz kere aynı yere geri dönmesi gerekse de. Eğer kişi hiçbir şey anlamadıysa umutsuzluğa kapılmamalı ve hiçbir şey anlamadığı için bunun bir yararı olmadığını söylememelidir. İki nedenden dolayı: 1) Kişi bir şeyi araştırdığında ve bunu anlamak için çaba harcadığında, onun çabası “dua” olarak adlandırılır. Zira bu Hisaron´nun (yoksunluğun) duasıdır, yani kişi onda eksik olan bir şeye, Yaradan bu eksiliği doldursun diye özlem duyuyordur. Duanın derecesi ona duyulan arzu ile ölçülür, özelikle en çok ihtiyacımız olan bir şeye duyduğumuz arzunun büyüklüğü ile. Bir şeyin eksikliği ne ölçüde ise ona duyulan özlem de o ölçüdedir. Bir yasa vardır; kişinin en çok çaba harcadığı şeye, bu çabası onun arzusunu arttırır ve kişi ona olan yoksunluğunun doldurulmasını ister. Yoksunluk (Hisaron), dua ya da “Kalp içindeki çalışma” diye de adlandırılır ve “Merhameti olan O, kalpleri ister.”

13) Rabaş Çabuk Yakınlaşma

Kişi yükselişte olmadıkça, ‘ızdırap,’ denen solun çalışmasına girmez. O zaman, yani hala düşüşte olmadığında sola girer. Rabbi Elazar şöyle demiştir, ‘Kişi ızdıraptan önce daima dua etmelidir.’ Bunun anlamı şudur, kişi yükseliş durumunda iken, Yaradan’dan onu bir kere daha ve daha çok yakınlaştırmasını istemelidir ki böylece çalışmasında ilerlesin. Kişi eğer eksiklik duymazsa ilerleyemez. Bu nedenle, böylece bir eksikliği olsun diye yukarıdan ona bir düşüş verilir. Bu düşüşe ‘ızdırap,’ denir, kişi böylece dua eder. Bu nedenle, şöyle bir tavsiye vardır: O daima ızdıraptan önce gelir ve her zaman dua eder.

14) Rabaş, Makale 10, Çalışmada, “Ekin Olgunlaştığında Kral Tarlasında Ayakta Durur,” Ne Demektir? (1991)

Sol çizgide yürüyen birisi, ıslahı için iniş ve düşüş beklemediği için yukarıdan kendisine bir uyandırılış gelmesini bekleyecektir. Bunun yerine kendine solu çeker ve sonra düşüş durumunda olduğunu görür, yani ihsan etmek için tek bir arzu kıvılcımı bile yoktur, kendi menfaati için bile. Ve böylece dua etmeye gelebilir.Bilgelerimizin Davud hakkında söyledikleri hakkında Baal Sulam’ın dediği gibi, “Şafağı ben uyandırırım, şafak beni değil.” Şöyle ki, Kral Davud şafağı beklemedi, şafağa “siyah” denir, karanlıktır, yani karanlık onu uyandırır. Bunun yerine o karanlığı uyandırdı. Yaradan’dan onun için Yüzünü aydınlatmasına dua etti ve böylece karanlığa hazırlanmak için zaman kazansın ve karanlığı ıslah etmek giderek kolaylaşsın diye.

15) Rabaş, Makale 15, Çalışmada “O’nun Benim İçin Bir Mucize Yaptığı Yer,” Kutsaması Nedir?

Kişi, ızdırap zamanı ile keyifli zaman arasındaki her şeyi karşılaştırmayı adet edinmelidir, Yaradan’a, onu ızdıraptan keyifli duruma getirdiği bu mucize için şükretmelidir. Bununla kişi Yaradan’a teşekkür edebilir ve şimdi, bu iki zamanı birbirine göre değerlendirdiği zaman, ona eklenmiş olan bu yeni kapların içinde keyif alabilir. Burada çalışmasında ilerleyebilir. Bu, Baal HaSulam’ın dediği gibidir; kişinin Yaradan’dan ne aldığı önemli değildir, bu büyük bir şey de olabilir, küçük bir şey de olabilir, önemli olan kişinin Yaradan’a şükretmesidir. Kişinin Yaradan’a duyduğu şükran ölçüsünde Yaradan’ın verdiği artar. Bu nedenle kişi Yaradan’a çok teşekkür etmeye önem vermelidir, yani kişi Yaradan’a yaklaşmak için, Yaradan’ın hediyesini takdir etmelidir. Bu nedenle daima yükseliş zamanında, düşüş zamanının nasıl olduğunu, yani düşüş sırasında ne hissetmiş olduğunu dikkatle incelediği zaman, kişi “ışığın karanlığa olan üstünlüğü” koşulunu anlayabilir. Ve kişinin sevinç alabileceği ve Yaradan’a şükredebileceği yeni kapları olur. Yazıldığı üzere kişi kutsamalıdır, “Bana burada mucizesini gösteren, O’na şükürler olsun.”

16) Rabaş, Makale 24, Sadaka ve Hediye Arasındaki Fark (1986)

Uzun bir süre boyunca çaba gösterip eksikliğinde bir tatmin görmemek, kişinin içine azap ve acı verir, çünkü çaba göstermiş ama ilerleme görememiştir. O zaman aklına birer birer düşünceler gelmeye başlar. Bazen bu bir çaresizlik kıvılcımıdır, bazen kişi güçlenir, ama kişi, bir kere daha bu durumundan düşer, bu böyle tekrarlanır. Nihayet gerçek eksiklik, kişinin içinde biçimlenir, bunu çıkış ve inişlerdeki çabası ile edinir. Bu çıkış ve inişler, Yaradan ile Dvekut bahşedilmediği için her defasında ona acı verir. Nihayet çabanın kabı yeteri kadar dolduğu zaman, buna Kli denir. Sonra, bunun dolumu Yaradan’dan gelir, zira şimdi bu gerçek bir Kli’dir. Böylece şimdi kişi, senelerce çalışmasından sonra, geri çekildiğini görür, bu kasten böyle olur ki böylece Yaradan ile Dvekut’ta olmadığı için canı yanmasın. Ortaya çıkan şudur, her defasında, “gerçek eksiklik” denen Kli’yi oluşturmaya yakınlaştığını görmelidir. Şöyle ki, Katnut’unun (küçüklüğünün) ölçüsü ve Gadlut’unun (yetişkinlik) eksikliği, yalnız Yaradan’a memnuniyet vermek olan, Yaradan ile Dvekut denen dolumu almadığı için hissettiği acı ölçüsündedir. Eksiklik tamamlanmadan önce, tamamen dolu olmak için doldurulmak imkânsızdır.

Telif Hakkı © 1996 - 2015 Bnei Baruh. Tüm hakları saklıdır.
Bu sitede sunulan tüm materyal, Bnei Baruh Kabala Eğitim ve Araştırma Enstitüsü tarafından dünyanın ıslahı ve hayatın iyileştirilmesi amacı ile sunulmaktadır.
Bu nedenle, içeriği değiştirilmediği ve kaynağına gönderme yapıldığı takdirde, tüm materyalin kullanımına ve dağıtımına izin verilmiştir.
19 - 0,084