e-posta ile Paylaş

GÖNDER

Kabala İlmi, dünyadaki tüm ilimleri kapsar.
Baal HaSulam “Özgürlük”
“Bu ilim, gizliliğin sonunda çocuklara bile ifşa olacaktır.”
Baal HaSulam “Kabala Öğretisi ve Özü”
Son neslin günleri yaklaştığında, çocuklar bile, kurtuluşu ve sonu bilip, bu ilmin sırlarını bulacaklardır.
Sulam’ın Önsözü ile Zohar Kitabı
“Ben’i arayanlar, Ben’i bulacaklar” ve yazdığı gibi , “Aradım ve bulamadım, buna inanmayın.”
Baal HaSulam “On Sefirot Çalışmasına Giriş”
MENÜ

KABALA KÜTÜPHANESİ

Ana Sayfa > Sabah Dersi Materyalleri > Kabala Kütüphanesi > Sabah Dersi 2018 > Sabah Dersi Materyali – İbur – Eylül

Sabah Dersi Materyali – İbur – Eylül

1) Rabaş, Makale 31, Yenika ve İbur Meselesi (1986)

Yaradan’ın hizmetine giriş, İbur (ana rahmine düşme) hâlidir; burada kişi kendi özünü iptal eder ve yazılmış olduğu gibi annesinin rahmine girer: “Oğlum, babanın talimatını dinle ve annenin öğretisini terk etme”. Bu, “Bina’ya anne diyeceksin” sözünden kaynaklanır. Yani, kişi Malhut adı verilen, “kendini sevme” olan ilk durumunu iptal eder ve kabı Bina adı verilen ihsan etme koşuluna girer.

Kişi doğmadan önce, yani ruh bedenine inmeden önce bu ruhun Yaradan’a bağlanmış olduğuna inanmalıdır ve şimdi geri dönmeye ve inmeden önce olduğu gibi O’na bağlanmaya can atar ve buna İbur denir, yani kişi özünü tamamen iptal eder.

2) Rabaş, Makale 179, İbur-1

Adam Harişon’un günahından sonra, yaratılmış olan varlık, kırık bir kap olarak düşünülür ve ölüdür; yani, hayatın hayatından ayrılmış oldukları için onların kapları yalnızca kendileri için almak koşulundadır.

Onlarda kapları yeniden canlandırmak için aşağıya inen yansıyan ışığın yalnızca kıvılcımları vardır ki böylece onlar yükselip ölümden diriltilsinler diye. Bu kıvılcım, yansıyan ışığın kalıntılarından gelen ilahi bir kıvılcımdır ve onu yükseltmek gerekir, yani “MAN’ı “yükseltmek diye adlandırılan, ihsan etmek için kişi bunu yükseltmelidir. Masah anlayışı ve Aviut oluşur ve bir dolum alır ve yansıyan ışık, bu kaplarda kıyafetlendiği ölçüde bu kapları doldurur.

3) Rabaş, Makale 26, Çalışmada ‘Yaradan Kadar Kutsal Olan Yoktur, Çünkü Senden Başkası Yoktur’ Nedir? (1990)

Kişi Keduşa’ya girdiği zaman, ilk başlangıç, Ubar’dır. Bu, Yaradan’ın ‘alma kapları’ olarak adlandırılan, daha önceki formun içinde -ki bu annedir,- ihsan etme formunu şekillendiği anlamına gelir. İnsan, alma kaplarında doğar. Bütün eylemlerin Yaradan’ın iyiliği için olduğu Keduşa’ya daha sonra geçer. Öyleyse, ona ihsan etme kaplarını kim verir? Öğrendiğimiz gibi, Aviut-de-Keter, Aviut-de-Şoreş olarak adlandırılır ve buna, Ubar’ın Aviut’u denir. Şoreş (kök), arzusu, yarattıklarına iyilik yapmak olan Yaradan’dır.

Kişi, Keduşa’nın ilk niteliğini edindiği zaman, ihsan etme kaplarını alır yani ihsan etme kaplarında ihsan etmeye yönelebilir. Buna, Yaradan’ın ‘bir form oluşturması’ yani Keduşa ile bağ kurmaya gelmeden önceki ilk safha olan annesinin formu içinde, ihsan edebilme gücünü ona verdiği, ihsan etme formunu oluşturması denir. Önceki safhaya ‘anne’ ve bir sonraki safhaya İbur denir.

4) Rabaş, Makale 38, Çalışmada, “Kutsama Kabı Dolu Olmalıdır,” Nedir?

Yenika’dan (emzirme) önce İbur (gebelik) gelir, yani yukarıdaki onu ıslah eder. Kişi doğmadan önce anne karnında olduğu gibidir, kendini annesine eğer, sıfırlar, kendine ait hiçbir fikri olmaz. Bilgelerimizin dediği üzere, “annesinin içinde ve henüz doğmamış olan, annesinin yediğini yer,” herhangi bir soru sormak ya da kendi başına bir şey yapmak için kendi başına hiçbir varlığı yoktur. Ve buna, o dilsizdir, soru sormak için ağzı yoktur denir.

5) Rabaş, Makale 31, Yenika ve İbur Meselesi (1986)

İbur, kişinin geçici olarak kendi bencilliğinden çıkması ve “Şimdi kendi çıkarlarımı düşünmek istemiyorum, ayrıca, benim için en önemli şey olmasına rağmen, aklımı da kullanmak istemiyorum,” demesidir. Yani bu, anlamadığım bir şeyi yapamam -her şeyi yapabilirim, ama bunun bana faydasını anlamak zorundayım– anlamına gelir. Ancak yine de şöyle der: “Şimdi, geçici olarak şunu söyleyebilirim; aklımı kullanmamayı üstleniyorum, buna kararlıyım. Aksine, mantık ötesinde, bilgelere inanıyorum, dünyadaki herkesi İlahi Takdir ile gözeten bir yönetici olduğuna inanıyorum” der.

Ama neden O’na inanmalıyım ki? Bunun böyle olduğunu hissedemiyorum… Yaradan’ın varlığını hissetseydim, kesinlikle O’nun için çalışabilirdim ve O’na hizmet etmek arzusunda olmam bir anlam ifade ederdi. Peki, bu gizlilik neden? Yaradan yarattıklarından kendisini saklayarak ne kazanmaktadır? Ayrıca, bu konuda herhangi bir cevap da vermiyor; bunun yerine, bu sorunun cevabını da soru ile cevaplıyor. Kişi mantık ötesinde gider ve “eğer Yaradan gizliliğin yarattıkları için daha iyi olacağını bilmeseydi, gizliliği yaratmazdı,” der.

Böylece kişi zihninde ortaya çıkan tüm sorulara, şu anda mantık ötesinde ve gözü kapalı, yalnızca inançla gidiyorum der.

6) Rabaş, Makale 3, Gerçeğin Ve İnancın Anlamı

Bize mantık ötesi inanç yolu verilmiştir, yani hislerimizi ve aklımızı dikkate almayıp, şunu söylemeliyiz; “Onların gören gözleri yok. Onların duyan kulakları yok.” Daha ziyade inanmalıyız ki, Yaradan bizim için iyi olanı bilir. O, olduğum aşamamı hissetmemi ister ve ben kendimi nasıl hissettiğimle ilgilenmem, çünkü ihsan etmek için çalışmak isterim.

Dolayısıyla temel şey şudur ki, Yaradan için çalışmam gerek. Çalışmamda bütünlük olmadığını hissetmeme rağmen, yine de üst olanın Kabında, yani üst olanın perspektifinden ben kesinlikle bütünüm. Bu nedenle çalışmamdan—Kral’a en düşük seviyede hizmet etme ayrıcalığından—hoşnudum. En azından Yaradan’ın O’na birkaç derece yakınlaşmama izin vermesi benim için büyük bir ayrıcalık.

7) Rabaş, Makale 31, Yenika ve İbur Meselesi (1986)

İbur’da iki güç vardır: 1)Katnut (bebeklik, küçüklük), Gadlut (yetişkinlik, büyüklük) için hazırlık dönemidir ve Katnut derecesi olmadan Gadlut olmadığından, Katnut’u edinmek için bir geçiş düzenidir, fetüsün tasvirinin, Katnut (bebeklik, küçüklük) olduğunu gösteren, bir betimleme gücü vardır. Ve kişi Katnut’ta olduğu sürece, halen tamamlanmamıştır. Keduşa’da bir eksiklik olan her yerde, Sitra Ahra’ya bir tutunma vardır ki bu İbur’u bozabilir ve tamamlanamaz. Bununla kişi başarısızlığa uğrar, yani kişi, İbur koşulu tamamlanmadan önce doğar.

Bu böyledir, çünkü İbur’da, 25 Partzufim (Partzuf’un çoğulu) vardır, yani NRNHY ve ayrıca her birinin NRNHY’ı vardır. Bundan dolayı, orada bir alıkoyma gücü olmalıdır, yani Katnut’ta bile, orada bütünlük olmalıdır. Fetüsün kendisinin, ihsan etmek için Gadlut’u alabileceği, Kelim’i (kaplar) olmamasına rağmen, kişi bunu, annesi aracılığıyla alır. Annesinin önünde kendini iptal ederek, annesinin Kelim’inden Gadlut alabilir. Bu, ‘Bir embriyo, annesinin uyluğudur, annesi ne yerse, onu yer’ olarak kabul edilir.

Şöyle ki, kişinin, annesinin yediğini yemekten başka seçeneği olmadığından, annesinin bildiğini yemesine izin verilir, o da yer, yani, kendisinde iyi olanla, kötü olanın seçimini değiştirir. Daha doğrusu, hepsi anneye atfedilir. Buna ‘annesinin uyluğu’ denir, bu, kendisinin bir adı hak etmediği anlamına gelir.

8) Rabaş, Makale 38, Çalışmada ‘Kutsama Kabı Dolu Olmalıdır’ Nedir? (1990)

İbur’un anlamı, şu yazılanlardaki gibidir (On Sefirot Çalışması, bölüm 8, madde 17): ‘Mümkün olan en kısıtlanmış Katnut (küçüklük/bebeklik) olan, Malhut seviyesine ‘İbur’ denir. Bu sözcük, Evra (öfke) ve Dinin (Aramice: yargılar) sözcüklerinden gelir, şöyle yazıldığı gibi: ‘Ve Efendi, senin hatırına, içimde döllendi’. ‘Öfke ve yargılar’ sözcüklerinin ne anlama geldiğini yorumlamalıyız. Kişi, kapalı gözlerle, mantık ötesi gittiğinde, bedeni, bu çalışmaya direnir. Bu nedenle, kişinin her zaman üstesinden gelmek zorunda olması, gerçekte ‘öfke, gazap ve sıkıntı’dır. Zira her zaman üstesinden gelmek ve üsttekinin önünde kendini iptal etmek, üstteki onunla istediğini yaptığından, zor bir iştir. Buna, mümkün olan en kısıtlanmış Katnut, ‘İbur’ denir.

9) Rabaş, Makale 799, Yeni Ayın Doğuşu

İbur itaatsizlik ve öfke kelimelerinden gelir. Yani kişi, şunun üstesinden gelmelidir; Cennetin krallığı onun için bir nokta gibi olduğu zaman, yani Cennetin krallığını edinmek, ona parlamadığı zaman sevinçli olmalıdır. Söylendiği üzere, “Yaradan’a sevinçle hizmet et,” üzüntü içinde olsan bile. Ve İbur meselesi budur, dünyevi hayatta olduğu gibi, kişi hamileliğe girdiği zaman ve daha sonra gerekli koşullar içinde bir bebek doğar. Bunun gibi, kişi çalışmaya girdiği zaman, Yaradan’dan ne kadar uzak olduğunu görür ve bu, ona acı verir, bu koşula Katnut ile ödüllenmek denir, yani kişi kendi küçüklüğünü hisseder ve buna eksik (boş) Kli denir. Daha sonra, bu ölçüde, kabın ölçüsüne göre ışığı edinebilir ki buna Gadlut denir.

10) Baal HaSulam, Şamati 53- Kısıtlama Meselesi

Kısıtlama meselesi kişinin içinde bulunduğu durumu sınırlaması ve Gadlut (Yücelik/büyüklük) derecesini istememesi. Kişinin içinde bulunduğu Gadlut derecesi ne olursa olsun, hatta kişinin en küçük Katnut (Küçüklük) derecesi bile olsa, bu sonsuza kadar yansır ve kişide Dvekut koşulu sonsuza kadar olur denir.

11) Baal HaSulam, Şamati 53- Kısıtlama Meselesi

İsrailoğulları Tora’yı almaya geldiği zaman Musa halkını dağın eteğine getirdi, yazdığı gibi “ve dağın en alt kısmında durdular. (Dağ kelimesi (İbranicede: Har) düşünceler (İbranice: Hirhurim) demektir.) Yani Musa onları düşüncenin, anlayışın ve mantığın sonuna getirdi, olabilecek en alt dereceye. Ancak o zaman böyle bir koşulu kabul ettiler, içlerinde hiçbir tereddüt ve karşılık olmadan, sanki en büyük Gadlut derecesindelermiş gibi ve bundan mutluluk duyarak.

“Yaratan’a memnuniyetle hizmet edin” cümlesi bunu anlatmaktadır. Şöyle ki Gadlut zamanında, bizlere mutluluk duyacağımız bir iş veriyor demek alakasızdır, zira Gadlut’tayken, mutluluk kendiliğinden gelir. Bunun yerine, mutlu olmaları için verilen iş, onlara Katnut zamanında verilir, kendilerini Katnut’ta hissetmelerine rağmen bu aslında çok büyük bir çalışmadır.

Seviyenin esas kısmı budur denir, yani Katnut koşulunun anlaşılması. Anlayış sürekli olmalı ve Gadlut sadece bir eklemedir. Ayrıca, kişi ana bölüm için özlem duymalı, eklemeler için değil.

12) Rabaş, Cilt 3, Makale 21, Ayın Kutsanması

Kişi en düşük durumda iken, cennet krallığının yükünü kabul etmelidir ve bu durumda dahi, bundan daha düşük bir şey olmadığını, yani kişinin tamamen mantık ötesinde, akıl ve hislerinden kesinlikle hiçbir destek almadığını söylemeliyiz, üzerine bir temel inşa etmek için. Bu durumda kişi, cennet ve yer arasında duruyormuş gibidir, tamamen desteksizdir, çünkü her şey mantık ötesindedir.

Böylece kişi, tamamen alçakta olduğu bu koşulu ona Yaradan’ın gönderdiğini söyler, çünkü Yaradan, cennetin krallığının boyunduruğunu, bu alçakgönüllülük durumunda almasını istemektedir. Böylece kişi bunu üstlenir, çünkü mantık ötesi inanır ki şu an içinde bulunduğu durum kendisine Yaradan’dan gelmiştir, yani Yaratan, onun bu dünyada olabilecek en düşük durumu görmesini istiyor.

Her halükârda, her koşulda kişi Yaradan’a inandığını söylemelidir ve buna “koşulsuz teslimiyet” denir.

13) Rabaş, Makale 12, Bu Kandiller Kutsaldır (1991)

En önemlisi duadır. Şöyle ki, kişi mantık ötesi gitmekte ona yardım etmesi için Yaradan’a dua etmelidir, bunun anlamı şudur, kişinin çalışması sanki Keduşa’nın mantığı ile ödüllenmişçesine mutluluk içinde olmalıdır ve o zaman ne kadar da mutlu olacaktır. Benzer olarak, Yaradan’dan ona bu gücü vermesini talep etmelidir ki böylece bedeni mantığının ötesinde ilerleyebilsin. Başka bir deyişle her ne kadar beden ihsan etmek için çalışmaya razı olmasa da kişi, Yaradan’dan, yüce bir Kral’a hizmet eden birine yakışacak şekilde, mutluluk içinde çalışabilmeyi ister. Yaradan’dan, böylece memnuniyetle çalışması için, ona Yaradan’ın yüceliğini göstermesini istemez. Aksine Yaradan’dan mantık ötesi çalışmanın içinde ona sevinç duymayı vermesini ister, şöyle ki halen mantığa sahipmiş gibi olmak önemlidir.

14) Rabaş, Makale 40, Çalışmada “Sen tüm insanların en aşağıda en önemsiz olanısın,” Nedir? (1990)

Şehina’yı tozun içinde diye hissederken, kişi bedenin üstesinden gelmek için nasıl güç toplayabilir? Bu çalışmadan nasıl keyif alabilir? Daha da şaşırtıcısı, bundan hiç tat almazken kişi çalışmak için nasıl bir ihtiyaç ve istek duyabilir? Kişi çalışmak zorundaysa, eğer başka hiçbir seçeneği yoksa bu anlaşılabilir. Ama hiç tat almadığı böyle bir çalışmayı yapmak istemesi nasıl mümkündür ki? Ve böyle bir işin üstesinden gelecek ve keyif duyacak gücü olmadığı için, böyle düşük bir durumdayken, Kral’a hizmet ederken toz tadı alırken Kral’a nasıl hizmet edebilir? Böylece bu bakımdan, Yaradan’dan ona O’nun yüceliğinin ifşasını vermesini istemez, ki böylece bundan toz tadı alsın. Aksine Yaradan’dan bedenin üstesinden gelebilmek ve memnuniyetle çalışabilmek için ona güç vermesini ister, çünkü alma arzusu toz tadındaki işi yapmak istemez.

15) Rabaş, Makale 4, Çalışmada Suyun Taşması Nedir? (1989)

Ancak, Bina niteliğini edinmeden önce, çok iş olduğunu bilmeliyiz. Şöyle ki, kişi, aklı ve duygularıyla aza razı olmalı ve kendi payına düşenle, sahip olduğuyla mutlu olmalıdır. Bu kişi, daima bütünlüktedir, çünkü kendi payına düşenle mutludur.

Ama kişi, henüz bu niteliği edinmemişse ve alma arzusunun üstesinden gelemediğini görüyorsa, ne yapabilir? O zaman, ona yardım etmesi için Yaradan’a dua etmelidir, böylece çalışmaya gözleri kapalı girebilir, hiçbir şeye ihtiyaç duymaz ve bedeninin buna direnmesine rağmen, her şeyi Yaradan hatırına yapabilir.

Şöyle ki, kişi, Yaradan’a, kendisine nasıl yardım etmesi gerektiğini söylemez. Aksine, kendisine boyun eğdirip, Yaradan’ın önünde kendini, koşulsuz olarak iptal etmelidir. Ama bedeninin üstesinden gelemez, Yaradan’dan kötü eğilimine karşı savaşını kazanması için ona yardım etmesini ister, zira kendi aşağılık durumunun farkındadır. Bu nedenle Yaradan’dan kendisine merhamet etmesini rica eder, öyle ki kendisi diğer insanlardan daha kötüdür. Kendisinde, başka herkesten daha çok kendisi için alma arzusu vardır. Bu kadar alçak olabildiği için kendinden utanç duyar. Bu nedenle, Yaradan’dan kendisine merhamet etmesini ve onu kötü eğilimin hükmünden kurtarmasını rica eder.

16) Rabaş, Makale 873, İbur-2

İbur Alef (ilk ana rahmine düşme) yukarıdaki tarafından yapılır, kişinin yukarıdan bir uyandırılma alması gibi. İbur Bet’in (ikinci ana rahmine düşme) anlamı, bu aldığı uyandırılmanın gücü ile aşağıdakinin kendisinin çalışması demektir. Başka bir deyişle, yukarıdakinden aldığı bu aydınlanma yoluyla ekleme yapmalıdır ve kendisi emek vererek çalışmalıdır. Aksi takdirde, her şeyi kaybeder ve tekrar siyah bir noktaya döner, yani maneviyatı kararır ve parlamaz.

17) Rabaş, Makale 6, Çalışmada İbrahim’in Sığır Çobanı ve Lot’un Sığır Çobanı Ne Demektir?

Her başlangıçta kişi, cennetin boyunduruğunu yeniden üstlenmelidir, dün Yaradan’a inancı olması yeterli değildir. Bu nedenle her defasında cennetin krallığını edinmek, yeni bir durum olarak kabul edilir, yani kişi cennetin krallığından boş olan bir yer alır ve onu cennetin krallığı ile doldurur. Böylece kişi şimdi daha önce var olmayan yeni bir şeyi açıklığa kavuşturmuştur, boş bir yeri almış ve onu cennetin krallığı ile doldurmuştur. Buna yeni bir kıvılcımı Keduşa’ya yükseltmek denir. Birçok yükselişler yoluyla, kişi, daima boş olan yerden Keduşa’ya kıvılcımlar yükseltir.

Böylece her inişle yeni bir başlangıç gelir ve yeni kıvılcımlar yükselir. Bu nedenle kişi inişte olduğunu gördüğü zaman, mücadeleden kaçmamaya dikkat etmelidir, ilerlemediğini görse bile. Aksine her defasında yeniden başlamaya gayret etmelidir. Bu nedenle kişi yükseldiği zaman, tekrar eski durumuna geri geldiğini söylememelidir. Yani çalışması ile hiçbir şey yapmamıştır, çünkü şimdi eski çalışmasına geri geldiğini düşünmektedir. Aksine kişi her defasında bunun yeni bir durum olduğuna ve bu duruma ait yeni kıvılcımlar yükselttiğine inanmalıdır.

18) Rabaş, 77. Mektup

Yaradan adına olması temeli üzerine kurulduğunda, tozdaki Şehina denilen bayağılık aşaması derhâl ortaya çıkar. Bu nedenle birkaç kuruş bir araya geldiğinde büyük miktarlar oluşturduğundan, düşüşten etkilenmemeliyiz.

Bu bizim öğrendiğimiz “maneviyatta hiç eksiklik yoktur,” dan ziyade, ilerlememize yer açılması için geçici bir ayrılıştır. Bu böyledir, çünkü kutsallık için çabaladığımız her an kutsallık alanına gireriz ve kişi sadece kutsallığın fazla kıvılcımından çıkmak için düşer.

Ancak tavsiye şudur ki: Kişi, derecesi onu düşürene kadar beklememelidir, kişi bayağılığını hissettiğinde tekrar yükselir ve bu yükseliş kutsallığa bir parça koymak olarak kabul edilir. Buna mukabil kendisi düşer ve diğer kıvılcımları yükseltir ve onları kutsallık alanına çıkarır.

Bu atalarımızın dediği gibidir: “Kaybetmeden önce, ararım,” yani içinde bulunduğum durumu kaybetmeden önce aramaya başlarım. Bu Baal HaSulam’ın “Şafağı uyandırırım,” diyen Kral Davut ile ilgili söylediği şeydir. Atalarımız şöyle der: “Şafak beni değil, ben şafağı uyandırırım.”

19) Rabaş, Makale 15, Çalışmada, “Erdemli Günahkâr Tarafından Görünür Hale Getirilir,” Ne Demektir? (1989)

Eğer niyetleri Yaradan’a memnuniyet ihsan etmek ise ve bu nedenle eğer çalışmalarını daha fazla arttırmak istiyorlarsa, Yaradan’ın yüceliğini arttırmaları gereklidir, zira yalnız Yaradan’ın yüceliği ölçüsünde O’nun önünde kendilerini iptal edebilirler ve yaptıkları işleri yalnız İlahi Gücün hatırına yapabilirler. Ve bu Kutsal Zohar’ın “Onun kocası kapılarda tanınır,” dizesi hakkında gibidir, yani her biri kendi “kalbinde biçtiği değere göre.” Bu nedenle, İlahi Güç hatırı için çalışanlar, çalışmaları için yakıt almak amacıyla, Yaradan’ın yüceliğine inanç edinmek için her gün çalışmak zorundadır, bu onları çalışmaya sevk eder. Ve çalışmalarından aldıkları keyif de budur.

20) Rabaş, Makale 20, Tora’nın Tamamı Tek Bir Kutsal İsimdir (1985)

Bizler daima, ‘yarattıklarına iyilik yapmak’ olan amacı, dikkate almalıyız. Eğer kötü eğilim kişiye gelir ve Firavun’un bütün sorularını sorarsa, kişi eksik, yetersiz mazeretlerle cevap vermemeli ama şöyle demelidir: ‘Şimdi, senin sorularınla, ihsan etme çalışmasına başlayabilirim’. Bu demektir ki, bizi derecemizden düşürmek için gelen kötü eğilimin sorularıyla ilgili konuşmamalıyız. Aksine, bu, şimdi bize, bütünlüğün derecelerine yükselmekle, çalışmak için bir yer verir. Öyle ki, çalışmada, her üstesinden gelmek ‘Yaradan’ın yolunda yürümek’ olarak adlandırılır. Yani, üstesinden geldiğimiz tüm zamanlar, bolluğu almak, bir Kli haline gelmek için gereken belirli bir ölçüye kadar birikir. Üstesinden gelmenin anlamı, alma kabından bir parça almak ve onu ihsan etme kaplarına eklemektir. Bu, Aviut’un (kalınlık/alma arzusu) üzerine koymamız gereken Masah (perde) gibidir. Bunu şu izler; eğer kişinin alma arzusu yoksa, Masah’ı koyacağı yer yoktur. Bu nedenle, kötü eğilim bize yabancı düşünceler getirdiği zaman, bu düşünceleri alma ve onların üzerine mantık ötesi olarak yükselmenin zamanıdır. Bu, kişinin, ruhunun arzuladığı her şeyle yapabileceği bir şeydir. Kişi, şimdi çalışmadan ret aldığını söylememelidir. Aksine, demelidir ki, ona yukarıdan düşünceler ve arzular verildi ki böylece onları Keduşa’ya (kutsallık) kabul etmek için bir yeri olsun.

21) Rabaş, Makale 24, Sadaka ve Hediye Arasındaki Fark (1986)

Uzun bir süre boyunca çaba gösterip eksikliğinde bir tatmin görmemek, kişinin içine azap ve acı verir, çünkü çaba göstermiş ama ilerleme görememiştir. O zaman aklına birer birer düşünceler gelmeye başlar. Bazen bu bir çaresizlik kıvılcımıdır, bazen kişi güçlenir, ama kişi, bir kere daha bu durumundan düşer, bu böyle tekrarlanır. Nihayet gerçek eksiklik, kişinin içinde biçimlenir, bunu çıkış ve inişlerdeki çabası ile edinir. Bu çıkış ve inişler, Yaradan ile Dvekut bahşedilmediği için her defasında ona acı verir. Nihayet çabanın kabı yeteri kadar dolduğu zaman, buna Kli denir. Sonra, bunun dolumu Yaradan’dan gelir, zira şimdi bu gerçek bir Kli’dir.

Böylece şimdi kişi, senelerce çalışmasından sonra, geri çekildiğini görür, bu kasten böyle olur ki böylece Yaradan ile Dvekut’ta olmadığı için canı yanmasın. Ortaya çıkan şudur, her defasında, “gerçek eksiklik” denen Kli’yi oluşturmaya yakınlaştığını görmelidir. Şöyle ki, Katnut’unun (küçüklüğünün) ölçüsü ve Gadlut’unun (yetişkinlik) eksikliği, yalnız Yaradan’a memnuniyet vermek olan, Yaradan ile Dvekut denen dolumu almadığı için hissettiği acı ölçüsündedir. Eksiklik tamamlanmadan önce, tamamen dolu olmak için doldurulmak imkânsızdır.

22) Baal HaSulam, Şamati 219- Sadakat

Bu hizmet öncelikle korku anlayışına dayanan bir sadakatle olmalıdır. O zaman, tüm beden çalışma ile karşıt görüşte olur, çünkü hizmet etmekten tat almaz. Ve beden yaptığı her şeyde -bütünlük içinde olmayan- bu hizmeti hesaplar. Böylece, bu çalışma ile eline ne geçecek?

O halde, bu hizmette geçerlik ve zevk olmadığı için, bununla başa çıkması sadece fedakârlık yoluyla olur. Bu demektir ki, verdiği hizmetten acı hisseder ve her hareket onun korkunç acı çekmesine neden olur, çünkü beden boşuna çalışmaya alışkın değildir; bu çalışması ya kendisine ya da başkalarına yararlı olmalıdır.

Ama Katnut (küçüklük) sırasında, kişi hizmet etmenin kendisi için bir faydasını hissetmez, çünkü halen bu hizmetten bir keyif almaz. Ve hatta kişi başkalarına da bir yararı olacağına inanmaz, eğer bu kendi için önemli değilse, başkaları bundan nasıl keyif alır ki? O zaman acısı şiddetlenir. Ve daha da çalıştıkça, acısı da bu oranda artar. En sonunda, ızdırap ve çabası belli bir miktara ulaştığı zaman Yaradan ona merhamet gösterir ve Yaradan’a hizmet etmekten tat almayı ona bahşeder, çünkü yazılmıştır ki, “Yukarıdan bize maneviyat akana kadar.”

23) Rabaş, 65. Mektup

Çalışmada temel şey şudur ki, maneviyatta bir şeyin yarısı verilmez. Aksi takdirde kişi yarım tövbe ettiğinde yukarıdan diğer yarı için yardım alması gerekir. Bu nedenle maneviyatta yarım şey olmadığından, kişi Yaradan’a yardım için dua etmelidir. Bu demektir ki, dua kalbin çalışması olduğundan, dua sırasında kişi kalbindekini ortaya koyarak Yaradan’ın ona O’nun önünde iptal olma arzusu vermesi, yani kendi otoritesi altında hiç arzu kalmaması ve içindeki tüm arzunun sadece Yaradan’a yönelik olması için dua eder.

Bir kez tam iptale karar verdiğinde, Yaradan’dan bunu başarması için yardım ister. Bu demektir ki, aklı ve arzusu Yaradan önünde iptal olmaya hemfikir olmasa da Yaradan’a O’nun önünde iptal olmak için dua etmelidir. Buna “tam dua” denir, yani kendisi için bir şey istemeden Yaradan’ın ona tam bir arzu vermesini ister ve daima erdemlik içinde kalmak için Yaradan’a yakarır.

24) Rabaş, Makale 223, Çalışmaya Giriş

Kişi, Lo Lişma denen dereceye ulaştıktan sonra, harika bir şeyle ödüllendirilir. Yani, kişi kendisi için hiçbir endişesinin olmadığı, bunun yerine bütün hesaplamalarının ve düşüncelerinin gerçek olduğu, yüksek bir safhaya ulaşır.

Bu, kişinin niyetinin, gerçek realiteye göre, kendini tamamen iptal etmek olduğu anlamına gelir. Burada, yalnızca Kral’a hizmet etmesi gerektiğini düşünür. Çünkü, Kral’ın ihtişamını, büyüklüğünü ve önemini hisseder. Sonra, kendini unutur, yani kendisi hakkında endişe duymasına gerek yoktur, çünkü kişinin ‘kendi benliği’ ile ilgili görüşü, Yaradan’ın realitesini, ışığını hissettiğinde, bir mumun bir meşalenin önünde iptal olması gibi, iptal olmuştur. O zaman, kişi, Yaradan’ın memnuniyeti demek olan, Lişma yönündedir. Ve bütün isteği ve kaygısı, kendi varlığını, alma arzusunu, hiç hesaba katmadan, Yaradan’ı nasıl memnun edeceğiyle ilgilidir. O zaman kişi, “ihsan etmek için, ihsan etme” koşulundadır.

25) Baal HaSulam, Şamati 17- Sitra Ahra’ya “Taçsız Malhut” Denmesi Ne Demektir?

Bilgelerimizin söylediklerinin anlamı şudur; “Her kim gururlu olursa, der Yaradan, iki yetkili olamayacağı için, ‘O ve ben aynı yerde duramayız,’”. Ancak, kişi Ein durumunda olduğunda ve kişi kendini kökün önünde iptal ettiğinde, yani kişinin tek arzusu aynı kök gibi ihsan etmek olduğunda, karşısında tek bir yetki bulur: Yaradan’ın yetkisi. Bundan sonra, kişinin bu dünyada aldığı her şey, sadece Yaradan’a ihsan etmek içindir.

Söylediğinin anlamı şudur: “Tüm dünya benim için yaratıldı ve ben de Yaradan’ıma hizmet etmek için.” Bu nedenle bu dünyadaki tüm dereceleri almalıyım ki, “Yaradan’ıma hizmet etmek” anlamında her şeyi O’na verebileyim.

26) Rabaş, Makale 26, Çalışmada, “Tanrı Gibi Kutsal Olan Yoktur, zira O’ndan Başkası Yoktur,” Ne Demektir? (1990)

Ubar haline, yani alma arzusunun, “ihsan etme arzusu” denen yeni bir arzuyu üstlenmesi haline gelmek bizim için zordur. Kişi, Ubar koşulu ile ödüllendiği zaman, yani ihsan etme arzusu, alma arzusunun içine girdiği zaman, buna; “Yaradan bir imajın içinde yeni bir imaj biçimlendirdi,” denir.

Ve kişi bu, “Yaradan’ın bir imajın içinde yeni bir imaj biçimlendirmesi,” mucizesinin önemini anlamalıdır. Halen açıkladığımız gibi bu gerçek bir yenilik ve gerçek bir mucizedir; çünkü doğaya karşıdır ve Yalnız Yaradan doğayı değiştirebilir; insanın elinde değildir. Ve bu “yeni bir şeydir,” şöyle ki Yaradan, almanın imajı olan annenin imajı içinde ihsan etmenin imajını biçimlendirir. Ve buna “ Yaradan’ın bahşettiği Keduşa,” denir. Şöyle denmiştir, “Tanrı gibi kutsal olan yok, zira O’ndan başkası yok.” Dünyada doğayı değiştirebilecek hiç kimse yoktur ve kişiye doğası ile gelen Kli’nin içinde, alma arzusu verilir, daha sonra “ihsan etme arzusu,” denen başka bir doğaya sahip olur.

27) Rabaş, Makale 587, Üstteki Alttakinin Amacı İçin İnceleme Yapar

Kişi, Lişma çalışmak için, üsttekinden güç almalıdır, alttaki, bu çalışmaya başlamak için güçsüzdür, ama sadece Lo Lişma alttakinin hareket edeceği ilk gücü verdiği için, yalnızca ‘alma arzusu’ olarak adlandırılan Lo Lişma (O’nun adına değil) formunda çalışmaya gücü vardır, çünkü kişi maddesel hazlarda yeterli tadı bulamadığı zaman, manevi hazları araştırmaya başlar. Bunu şu takip eder; alttakinin çalışmasının kökü, alma arzusudur, MAN olarak adlandırılan dua yükselir ve o zaman üstteki, bu MAN’ı düzeltir ve Masah’ın gücünü ona yerleştirir ki bu alttaki, kendisiyle ilgili olarak amacının ihsan etmek olduğunu bilmeden önce, bolluğun gecikmesi için bir arzudur. Öyle ki, üstteki, alttakine, alttakinin O’nun yüceliğini hissetmesiyle, ihsan etme arzusundaki iyi tadı ve hazzı verir, ihsan eder. İşte o zaman, kişi, O’nun önünde iptal olmanın ve O’nun önünde varlığını iptal etmenin değerli olduğunu anlamaya başlar. Daha sonra kişi, realitede var olan her şeyin, sadece O’nun arzusu bu olduğu için böyle olduğunu, Yaradan’ın alttakinin var olmasını istediğini, ama kişinin kendisi için varlığını iptal etmek istediğini hisseder. Bunu şu izler; daha sonra kişinin hissettiği canlılık, Lişma ve kendisi için değil olarak kabul edilir. Kişi bunu hissettiği zaman, MAN’ın ıslahına hâlihazırda sahip olduğu düşünülür ve o zaman kişi, aynı zamanda artık aralarında bir çelişki olmadığı için, MAD’ı da almaya uygundur, zira alttaki de kendi iyiliğini değil, üsttekinin iyiliğini ister. Bu, üstteki, alttakine Mohin verdiği zaman, ona da Mohin’in kıyafetlenmesini yani alttakine, bolluğu ve yanı sıra ihsan etme arzusu olan Masah’ın gücünü verir. ‘Lo Lişma’dan Lişma’ya geliriz’ ifadesinin anlamı budur.

Telif Hakkı © 1996 - 2015 Bnei Baruh. Tüm hakları saklıdır.
Bu sitede sunulan tüm materyal, Bnei Baruh Kabala Eğitim ve Araştırma Enstitüsü tarafından dünyanın ıslahı ve hayatın iyileştirilmesi amacı ile sunulmaktadır.
Bu nedenle, içeriği değiştirilmediği ve kaynağına gönderme yapıldığı takdirde, tüm materyalin kullanımına ve dağıtımına izin verilmiştir.
19 - 0,079