e-posta ile Paylaş

GÖNDER

Kabala İlmi, dünyadaki tüm ilimleri kapsar.
Baal HaSulam “Özgürlük”
“Bu ilim, gizliliğin sonunda çocuklara bile ifşa olacaktır.”
Baal HaSulam “Kabala Öğretisi ve Özü”
Son neslin günleri yaklaştığında, çocuklar bile, kurtuluşu ve sonu bilip, bu ilmin sırlarını bulacaklardır.
Sulam’ın Önsözü ile Zohar Kitabı
“Ben’i arayanlar, Ben’i bulacaklar” ve yazdığı gibi , “Aradım ve bulamadım, buna inanmayın.”
Baal HaSulam “On Sefirot Çalışmasına Giriş”
MENÜ

KABALA KÜTÜPHANESİ

Ana Sayfa > Michael Laitman > Kabala Kütüphanesi > Yeni Hayat > Yeni Hayat 1110 – Yahudilik’in Gelişimi – Bölüm 1

Yeni Hayat 1110 – Yahudilik’in Gelişimi – Bölüm 1

Oren Levi: Merhaba ve Dr. Michael Laitman’la Yeni Hayat Söyleşi Serisi’nde bizimle beraber olduğunuz için teşekkürler. Merhaba Dr. Laitman.

Dr. Laitman: Herkese merhaba.

Oren Levi: Bugün Dr. Laitman ile Yahudilik’in tarih boyunca gelişimi hakkında konuşmak istiyoruz ki Yahudilik birçok farklı dönemlerden geçmiştir ve biz de daha iyi bir yaşam için gerekli düşünceleri anlayabilmek için bunların bazılarına odaklanacağız.

Konuk: Yahudilik’in gelişimi çok ilginç bir başlıktır. Onu farklı yönleri ile aldığımızda ne kadar değişik olduğunu göreceğiz. Bu değişim belki de işin özünde gerçekleşmekte ya da araştırmamız sürerken bir yerde söz konusu bu öz kaybolmaktadır. Hatta bazen ne olduğunu bile hatırlamamaktayız. Yahudilik’in gelişimine baktığımızda tarihçilerin onu birkaç döneme ayırdıklarını görmekteyiz. Bunları bugün neye odaklanacağımızı anlayabilmemiz için ileteceğim.

İlk dönem kutsal kitabın; atamız, babamız İbrahim’in zamanıdır. İkinci dönem ise İsrail Halkı’na Tora’nın verildiği zaman başlar. Tora Sina Dağı döneminde verilmiştir. İşte ikinci dönem budur. Daha sonraki dönemde İsrail Halkı İsrail Toprakları’na girmiş ve yerleşmişlerdir. Orada tapınaktaki çalışmaları, kurbanlarla, vb. başlattılar Sonra tapınağın yıkılışı ve onların sürgüne yollanışı gelir ve daha sonraki, iki bin yıl süren sürgünden sonra gelen bir sonraki adımda da İsrail Halkı kendi topraklarına, İsrail’e tekrar geri dönerler. Dolayısı ile bugün Yahudilik’i daha iyi anlamaya odaklanmak istiyoruz; İsrail Halkı’na, Sina Dağı döneminde Tora’nın verilmesinden önceki 40 yılı çölde geçirdikleri süreçte ne gibi deneyimler yaşadıklarını anlamak istiyoruz. Onları İsrail Topraklarının eşiğine kadar getiren Musa’nın ölümünden sonra İsrail’e Yuşa ile girdiler. Onlar kavimlere bölünmüşlerdi ve İsrail Topraklarına kavimler halinde girdiler ve o zamana kadar orada yaşayan insanların topraklarını ele geçirdiler. Kavimler halindeydiler ve her bir kavim böylece kendi topraklarına sahip oldu.

Ve şimdi sorun, İbrahim’in zamanından bu yana kurulmuş olan bu yapı içerisindeki İsrail Halkı’nın belirli bir ideoloji temelinde kurulmuş olması ve bu halkın ideolojik bir ulus olmasıdır. Gerçekten de o zamana kadar dolaştıkları yerlerde yerleşebilecekleri, kendilerine barınacak yerler inşa edecekleri bir imkânları olmamıştı. Bu, ilk kez İsrail Topraklarına, Kenan Diyarına geldiklerinde mümkün oldu. İlk defa bir yere yerleştiler. Birdenbire ideoloji ile coğrafi bölgenin, bir toprak parçasının bağı oluştu. İnsanlar İsrail Halkı olmaya; belirli politik yapılar, hiyerarşiler, vb. oluşturmaya başladılar. Yahudilik’in, İsrail Halkı’nın ilk defa bir yere yerleşme imkânı bulduğu bu döneminde özel olan tarafı acaba nedir? Bu özel olan şey Yahudilik’in gelişimine nasıl yardımcı olmuştur?

Dr. Laitman: Bunun olumlu bir katkısı olacağını düşünmüyorum; çünkü o halk tüm zamanlarda aynı süreci yaşadı. Hem içlerindeki hem de dışlarındaki çölde iken onlar bunun yanı sıra kendilerini ortaya çıkan birçok çeşitli problemle mücadeleye karşı korumak durumundaydılar, uluslarını hem iç hem de dış düşmanlara karşı bir arada tutmak ve kuvvetlendirmeleri gerekiyordu. Bunun yanı sıra ulusça “Manna” için yeterli paraya sahip olabilmekle ilgileniyorlardı. Maddi ve manevî gereksinimleri ile yeme içme için 40 yıl boyunca para biriktirme ihtiyacındaydılar.

Konuk: İnsanın içsel anlamı nedir?

Dr. Laitman: İçsel anlam, her birimizin eksikliklerimizin ancak bağlar kurmakla giderilebileceğini anlamış olmasıdır. Bu eksiklikleri bağlar kurarak gidererek daha yükseltmek, yukarıdaki güce, doğada var olan eşsiz tek güce.., Doğa’nın tek birleşik gücüne eriştirmek mümkündür. Buna Tanrı ya da herhangi başka bir ad da verebilirsin. Ona ne isim verdiğin önemli değildir, ancak o yegâne güçtür: “Ondan başkası yoktur”. “Ey İsrailliler beni duyunuz, Yaradan sizin Tanrınızdır.” Yaratıcı tektir. Bunun anlamı onun bağ ve sevginin tek pozitif gücü olmasıdır. O’nu örnek almayı, O’ndan ihsan etmesini bekleyerek tüm zayıflıklarımızı ortadan kaldırarak kendimizi ona doğru yüceltmeyi ve böylece devam etmeyi arzu etmekteyiz. Böylece sevgi ve birlik gücünden bizi birbirimize bağlaması, bizim her zaman “Tek İnsan ve Tek Kalp” olmamızı sağlaması için O’ndan medet ummaktayız.

Oysa gün geçtikçe egomuzun, bağ kurmanın tam aksi yönünde giderek daha fazla geliştiğini görmekteyiz. Bu koşullar altında aramızda ifşa edilenlere dayalı olarak daha güçlü bağlar kurabilmek için her an, farklı değişimler, mesafeler, ayrımlar, problemler gibi zayıflıklarımızın üstesinden gelmek mecburiyetindeyiz. Böylece sürekli olarak zaaflarımızı dikkatle gözden geçirerek “insan”ı nasıl yüceltebilirizin arayışındayız.

Aramızda tanımlanmış olanın “Tek İnsan, Tek Kalp” olabilmemizi sağlaması ya da tüm İsrail’in dostumuz olabilmesi için düzeltilmesine gereksinim vardır. Söylendiği gibi: “Başkasını kendin gibi sev”. Ancak o zaman giderek büyüyen sorunlar karşısında birbirimize daha fazla bağlanabileceğiz, bizi birbirimize bağlayan ‘’yukarıdaki gücü’’ hissetmeye başlayabileceğiz.

Bu bağlantıyı sağlayan basit, sıradan bir kuvvet değildir, o daha fazla arandıkça daha netleşen, daha fazla hissedilir bir pozitif güç, bir bağlama gücü haline gelecektir. Bu birleştirici gücün daha büyük bir cismani görüntü, bir kişilik ya da yüz ile bize gözükmesini engelleyen Tanrı değildir. O’nu, bizi birbirimize bağlayan, bir araya sarmalayan çok özel bir doğa gücü olarak aramızda hissetmemiz O gücün çok özel bir şeyi gerçekleştirdiğini göstermektedir. Ve bu sadece yiyecek, seks, aile, para, onur, bilgi ve benzeri gibi bedensel cismani arzulardan değil, yukarıda sıralanan tüm farklılıklar ve tüm cismani idrakin üzerinde yer alan manevî ihsan anlamını taşımaktadır.

Tüm farklılıkları bedensel farkındalığı çölde geçirdiğimiz 40 yıl içerisinde kazandık. Sonra ise gerçekten birlik olma arzusunu duyduk; ancak egomuz daha da yükselmeye başladı. Burada ilginç olan ihsan etme gücünü kazanmış olmamız idi; ama alma arzumuzla, yani egomuzla baş etmek üzere çalışmaya başlamamız gerekiyordu. İhsan edebilmek için egomuzla baş edebilmemiz gerekiyordu. Bunun anlamı bizim iyilik, Bina gücü ile (İbranice’de, İman öğretmeni anlamında sadık Çoban olarak anılan Musa’dan kaynaklanan iman) İbranice “Emuna” gücünü kazanmış olmamızın yetersiz kalışı idi. İhsan etme ve iman gücümüzle Mısır’da edindiğimiz ve aldığımız egomuzun üzerinde çalışmamız gerekmekte idi. Bu iki kabı uyandırmamız ve bunları Musa’dan edindiğimiz güçle, Bina gücü ile düzeltmemiz gerekmekte idi. Böylece firavunun gücü Malhut, Musa’nın gücü ise Bina idi ve biz firavununun gücünü Musa’nın gücü ile düzeltmeye başladık. İşte çalışma bu idi.

Bizim İsrail’de yapmakta olduğumuz çalışma, genel anlamı ile firavun adını verdiğimiz egoist arzularımızı düzeltmek gereğinin yerine getirilmesi idi. Mücadele kişisel anlamda onunla değil, onun arzuları ile idi. Onun egosu her şeyin bana ait olduğunu ve onun için her şeyi alma arzumu tetikliyordu. Bunu herkesin menfaatine, sevginin gücüne, bir birimizle bağ kurmaya ve birlik olmaya yöneltmek üzere ihsan etmeye dönüştürmemiz gerekiyordu ki bu birliğe birleşik doğa, Tanrı, Yaradan, Elohim Derecesi adını vermekteyiz. İşte İsrail topraklarında egoist arzularımızın üzerinde yapılan çalışma bu idi. Bu şekilde giderek Yaradan’a doğru yaptığımız çalışmaya Yaşar Kel (İsrail kelimesinin bir başka ifadesi), doğrudan Yaradan’a, yüce güce doğru adını veriyoruz.

Bütün bunların anlamı coğrafya ya da tarih ya da başka bir şeyle ilgili değildir. Bütün bunlar bir süreçten söz etmektedir. Bu süreç bir ulus, hatta ulus demek de doğru değil, bir grup Babil’de İbrahim’in: ‘’Her kim Yaradan’a erişmek istiyorsa bana gelsin!’’ çağrısı üzerine onun etrafında toplanarak başlamış ve daha sonra da İshak, Yakup, Musa, Harun, Yusuf, Davut ve diğerleri ile devam etmiştir.

Bugün biz de aynı şekilde ilerliyoruz ve sevgi tüm suçlardan her zaman korur yönteminden vazgeçmeyenler hakkında hep konuşuyoruz. Sevgi doluyuz, bu sevgiyle hepimiz bir araya geldik ve sevgi ve ihsan etmenin gücü olan Yaradan’la, o yüce güçle buluştuk, bağ kurduk ve O’na erişebildik.

Yahudilik’in temelinin tümü budur; geri kalanlar her şey Yeşivalar’daki sinagoglarda bize öğretilen Mitzvot’la (emirle, ıslahla) ilgili olanlardır. Bunlar manevî eylemlerin bir kopyası gibi düşünülürse sahip olduğumuz 613, daha kesin söylemek gerekirse 620; ama 613 olarak kabul edebileceğimiz arzumuzun her birini çevreden alma arzusu niyetinden çevreye ihsan etme arzusu niyetine dönüştürmemiz gerekmektedir. Tamam, böylece Yaradan’a erişebiliriz ve uğraşımız budur.

Bu ruhanî uğraşımızın yanı sıra bizim ellerimizle, ağzımızla ve benzerleri gibi farklı bedensel eylemlerimiz de vardır. Bunları dikkatle gözlememiz gerekir. Gözetleyen başarır, gözetlemeyen yapamaz. Ancak herkes bunları kendi içinde, duygusal olarak kendi içinde düzeltmelidir; çünkü esas olan arzuların, kalbin düzeltilmesidir. Bu konudan birçok kaynakta söz edilmektedir. İsrail Toprakları’na henüz girmeden çölde başlayan bu çalışma “İnsan”ı yüceltmektir. Söylendiği gibi Tora sadece “Manna” yiyenlere getirilmiştir.

Konuk: O ne demek?

Dr. Laitman: Tüm eksikliklerimizi bulup bir araya getirmek ve onları düzeltmek üzere ortaya çıkartmak demek. Sonra da düzeltme yollarını ararız.

Konuk: Ne çeşit eksiklikler bunlar?

Dr. Laitman: Sadece bağlarımızla ilgili olanlar, başka bir şey değil. Çünkü bizler bir kabın parçalanmasından oluştuk, tek bir Kli’den… İbranice’de o bir tek ruha “Adam Harişon” deniyor. Bu kap bir iç patlama sonucunda birçok parçaya ayrıldı ve o zamandan beri bu parçalar biri birlerine karşılar ve biz aralarında mevcut bizi birbirimizden ayıran egonun varlığına rağmen o parçaları bir araya getirmek durumundayız. Ayrıca bu kabın yoğunluğu Adam Harişon’la kıyaslandığında ilk halinden 600 kat daha fazladır. Böylesi bir durumda biz Yaradan’ı hissediyoruz, ona erişiyoruz, kendimizi yükselterek bedensel, canlı seviyesinden manevî, ebedî, tam ve mükemmel dünya derecesine çıkartıyoruz.

Oren Levi: Tamam, biz size sohbetimizin başlangıcında İsrail Halkı’nın İsrail Toprakları’na gelmesinden, oraları fethetmesinden ve yerleşmesinden itibaren bu halkla ilgili nelerin değiştiğini sormuştuk. Ancak siz açıklamalarınıza niçin çöldeki bir önceki dönemden başladınız? Bu ulusun İsrail’e yerleştikten sonra ne gibi değişiklikler geçirdiğini açıklamak için beni çölde geçen önceki 40 yıla geri götürdünüz. Yaklaşımınızın böyle olduğunu anlıyorum, doğru mu?

Dr. Laitman: Bunu açıklayabilmemizin temelini çölde geçirdiğimiz 40 yıl içerisinde ocağımızın (NRNHY; Nefes, Ruah, Neşema, Haya, Yehida) İnanç Ölçeğini geliştirerek Malhut seviyesinden Bina derecesine çıkmamız oluşturur.

Oren Levi: Bu düşünceyi anlamak, İsrail Toprakları’na girdikten sonra ne olduğunu kavrayabilmek için ondan önce ne olduğunu anlamamız mı gerekmektedir?

Dr. Laitman: Evet.

Oren Levi: Tamam, ilk olarak daha önce ne olduğunu anlayalım, sonra ne olduğunu daha sonra konuşalım. Eğer doğru anladı isem, çöldeki 40 yıl boyunca oradaki bir grup insandan, daha doğrusu onların yaşadığı bir iç süreçten açıklamanızı “Manna” ya da “Man” adı verilen bir kavram üzerinde yapılandırarak ilettiniz. Biliyoruz ki onlar bu 40 yıl boyunca cennetten gelen “Manna” yediler ve açıklamanızın başında “Manna”da hem cismanî hem de manevî bir şeyler olduğunu söylediniz. Buradan maddî olan kısmın olasılıkla cennetten gelen yiyecekler olabileceğini kutsal metinlerden biliyoruz, ancak bir de içsel, manevî olan bir şeyler de var. Anlamaya çalıştığım şey işte budur. Bu “Manna” nedir? Manevî “Manna”?

Dr. Laitman: Egomun düzeltilmesi için Yaradan’dan, yüce güçten istekte bulundum ve karşılık olarak alma isteğimi düzeltmeme destek olacak güç aldım. Bu güçler benim arzularımı yukarılara çekme çabamda yardımcı oldu. İşte manevî “Manna” budur.

Oren Levi: Yukarılara, nereye?

Dr. Laitman: Yukarı demek, egom tarafından etkilenmemek anlamındadır.

Oren Levi: Buna durumda sizin içsel manevî süreç ile kastettiğiniz bu mudur? Demek oluyor ki insan vücudunun yaşamını sürdürebilmesi için yiyeceklerle beslenmesinin yanı sıra içsel bir beslenmeye daha ihtiyaç gösteriyor. Bunu 40 yıl süresince çölde talep ediyor ve bu gücü alıyor. Peki, bununla tam olarak neyin üzerine çıkıyor?

Dr. Laitman: Egosunun, yani bizim esas doğamızın…

Oren Levi: Egoyu nasıl tanımlıyorsunuz?

Dr. Laitman: İnsanın kendisi için alma arzusu niyeti, sürekli olarak kendisine düşkün oluşu, sadece kendisini başkalarının pahasına doldurması ve başkalarına aldırmamasının onu ilgilendirmemesi olarak tanımlıyorum. Bir başka ifade ile önemli olan benim kendimi iyi hissetmem, başka kimse yokmuş gibi kendi içime kapanıp sadece kendimi düşünmem.

Oren Levi: Bu tam bizim doğamız. İyi ya da kötü değil; ama sadece doğamız. Bu bizi doğanın nasıl yarattığı, değil mi?

Dr. Laitman: Evet.

Oren Levi: Tamam, o zaman insan buradan nereye yükselmek istiyor?

Dr. Laitman: O, kendisine hiç aldırmadığı, sadece başkalarını gözettiği, bunun tam zıddı tersi bir niteliğe ulaşmak istiyor.

Oren Levi: Niçin?

Dr. Laitman: Niçin? İşte sorun budur. Bunun nedeni insanın sürekli sadece kendisine önem ve öncelik vermesinin kendisine çok kısa içe kapanık bir yaşamdan hiçbir şey getirmeyeceği ve onun bundan hoşlanmaması olabilir. Sınırlı, kısıtlı, çok içe dönük kaygılar faydasızdır. Geçirmekte olduğu yaşamının farkındalığını hissetmeyecektir.

Oren Levi: Sonra?

Dr. Laitman: Sonra kendi kendine yaşamın anlamı nedir, nasıl olmalıdır diye sorgulamaya başlar. Yine de bana verilmiş bir arzu; neyin yaşamaya değer olduğunu bilme isteğim vardır.

Oren Levi: İsrail Halkı’nın çölde geçirdiği 40 yıl süresinde kazandıkları bu içsel sorgulama ve farkındalıktır değil mi?

Dr. Laitman: Evet.

Oren Levi: Peki, bu kuraklık tam olarak ne demek oluyor? Çöl kuraklığı sembolize etmiyor mu?

Dr. Laitman: Evet, bu şöyledir; Yaşamım kurudur ve ben onun anlamının tam olarak ne olduğunu ne işe yaradığını öğrendikten sonra onu su ile, ihsan etme gücü ile ıslatmam gerekmektedir. Böylece doğanın hiçbir şeyin amaçsızca yaratılmadığını görüyoruz, öyleyse yaratılış baş tacı olan bizler mı amaçsız yaratıldık?

Oren Levi: Ve bu anlayışla kişi yükselmeyi ister. Yükselme gücünü kazandığında nereye yükselir?

Dr. Laitman: İdrakine erişir.

Oren Levi: Neyin idraki?

Dr. Laitman: Yüce bir gücün varlığını, onun bir insanı mümkün olan en iyi, içsel ve bütünsel ve tam bir duruma nasıl getirebileceğine ilişkin bir programı, planı olduğunun idrakine varır.

Oren Levi: Bu çok güzel. Peki, sonra?

Dr. Laitman: Kişiyi kendi içine dönük olmaktan kurtarıp bir çiçek gibi açıldığı, dünyanın bir ucundan diğerine kadar bakabildiği ve her şeyi görebildiği egosunun üzerinde bir yere yükseltir. Çünkü artık o kendi dar ve kısıtlı çerçevesinin dışına çıkmış, sadece kendini düşünmeyi istemeyen, başkalarının meselelerine ilgili ile gerçeklerle bütünleşmiştir. Bu “başkalarını kendin gibi sev” anlamındadır. O zaman benim idrakimde tüm gerçekleri hissedebilirim ve o zaman dünyanın bir ucundan ötekine her şeyi görebilirim. Tüm gerçekleri büyük bir çiçekmiş gibi birbiriyle ilişkili olarak, bütün olarak görebilirim. Varım ve her ne olup bitiyorsa tüm kanun ve kuralların, duyguların idrakindeyim. Zamanın, mekânın ve hareketlerin üzerindeyim, yalın şekli ile sonsuzluğum.

Oren Levi: İsrail Halkı adı verilen ve 40 yıllık çöldeki deneyimi yaşayan bu grubun başardığı bu yükseliştir, değil mi?

Dr. Laitman: Evet.

Oren Levi: Ya da bu deneyimi İsrail Toprakları’na girdikten sonra mı yaşadılar?

Dr. Laitman: Hayır, alma arzusu niyetinin ötesine geçme…

Oren Levi: Alma arzusu niyeti ego mudur?

Dr. Laitman: Evet. İsrail Toprakları’nda egomuzla çalışmayız, biz onun ötesine geçip ihsan etme niteliği kazanma derecesini, Bina’yı İsrail Toprakları’na girmeden kazandık.

Oren Levi: Bir dakika, tarif ettiğiniz çiçeğin açması kişinin kendisini boş verip başkalarına “başkalarını kendin gibi sev” yaklaşımı ile önem vermesi süreci idi. Oysa şimdi gelişim sürecinin tamamını gerçekleşmiş olarak ifade ediyorsunuz.

Dr. Laitman: Hayır, yarısı…

Oren levi: Tamam, bu yarısı çöldeki 40 yılda kazanıldı.

Dr. Laitman: Evet ve sadece bu kadar…

Oren Levi: Tamam, bu, yaşama devam edebilmeleri için yiyecek gereksiniminin dışında kalan ve ruhlarının beslenmesi için talep etmiş oldukları ve içsel gelişimlerini tamamlayacak süreci yürütmek için gerekli gücü almalarına imkân veren içsel “insan”dır, değil mi?

Dr. Laitman: Evet.

Oren Levi: Tamamdır ve bu çöldeki 40 yıl süresince aldıkları ve kazandıklarıdır. Olasıdır ki bir başka süreç de söz konusu olmuştur; ama bu konuya girmeyeceğiz. Büyük resmi kavradım. Bir sonraki dönem İsrail’e girmelerinden sonrasıdır. Daha önce Gezginler adı verilen bu grubun 12 kabilesinin her birinin kendi toprağı olmuştur. Süreçte en önemli değişim ne olmuştur? Daha önce kendilerine ait toprakları yoktu, şimdi ise var. Onlarla ilgili en önemli değişim nedir?

Dr. Laitman: Bu konuya girmeden bu sefer de çölden önceki döneme yine geri dönmemiz gerekmektedir.

Oren Levi: Tamam, çölden önceki dönem…

Dr. Laitman: Çölden önce Mısır vardı.

Oren Levi: Evet; ama Tora?

Dr. Laitman: Hayır, hayır Mısır. Mısır’da köleler vardı. Mısır’da köle olmak bizi doğrudan ve tamamen bir şekilde kontrolü altına alan egoist arzularımızı keşfetmek imkânını verdi. Egolarımızın üzerine çıktık ve bu arzuyu bir daha hiç kullanmamak üzere kısıtladık. Kendimizi Bina derecesine, ihsan etme derecesine yükselttik. İhsan etme derecesini kazandık.

Oren Levi: İhsan etme nedir?

Dr. Laitman: Başkalarına iyi şeyler sunmak… Bina, çöl adı verilen bu dereceye erişince başkalarına iyi davranmak… Sonra İsrail Toprakları’ndaki döneme girdik.

Oren Levi: İsrail Toprakları nedir?

Dr. Laitman: Mısır’daki alma arzusu niyetli egoist dönemi şimdi düzeltmeye başlıyoruz. Bunun anlamı egoist alma arzusu niyetimizin ifşa olduğu Mısır dönemini yaşadıktan sonra izleyen 40 yılda çölde ihsan etme, verme, sevme arzusunu kazandık. Ancak sadece bu arzuyu arzu olarak kazandık; ama henüz uygulama yetisini kazanmamıştık. Şimdi tekrar Mısır’ı ele alıyoruz ve ihsan edebilme için düzeltmelere başlıyoruz.

Oren Levi: İhsan edebilmek için düzeltme ne demek?

Dr. Laitman: O egoist arzular Mısır’da iken var olduğunda onlara Firavun, Mısırlı, vb. isimler veriliyordu. Şimdi ihsan edebilmek için onları ters yüz ediyor, değiştiriyoruz. Daha sonra birbirimize karşı iyi tutumlar kazandık ve şimdi de bu iyi tutumumuzu Mısır’da geliştirdiğimiz ve ifşa ettiğimiz o arzular üzerine uyguluyoruz.

Konuk: İsrail’de yerleşme dönemi anlamında mı?

Dr. Laitman: Buna İsrail diyoruz. Düzeltilmiş Mısır’a İsrail Toprakları diyoruz.

Konuk: Tamamen düzeltildiğinde mi, yoksa düzeltmeye başladığımızda mı?

Dr. Laitman: Gerçekleştirmeye başladığımızda… Birçok kere gerçekleştirmemiz gerekiyor. Sanki Mısır’da 400 yıl kalmamış gibiyiz. Böylece birkaç sürgüne daha gitmemiz gerekecek. Babil sürgünü birinci tapınaktan sonra ve daha sonra günümüze kadar başka sürgünler… Bütün bunların hepsi bu büyük alma arzusunu edininceye ve onu ihsan etmeye dönüştürünceye kadar sürecek.

Oren Levi: Zamanımız hemen hemen bitmek üzere. Son bir soru daha sormak istiyorum. Gayet tabiidir ki bu süreci gelecek programlarımızda da göz önünde bulundurup inceleyeceğiz. Bu sohbette Yahudilik’in gelişimi hakkında konuştuk ve üç dönemi gözden geçirdik: Mısır dönemi, çölde geçirilen 40 yıl dönemi ve İsrail Toprakları’na giriş. En basit şekli ile lütfen Yahudilik’te gelişen içsel şey nedir acaba?

Dr. Laitman: Yahudilik’te yavaş yavaş gelişen şey sadece kötünün, doğru yolda olmayışımızın farkındalığıdır.

Konuk: Kötünün farkına varılmasının bu kadar önemli olması ilginç…

Dr. Laitman: Bizim için önemli olan gelişmemizin yönünü, egomuzu bütün alanlarda, düzeylerde, bütün yönlerde, tüm şekillerde ve formlarda geliştirmekten ihsan etmeye ve bağ kurmaya değiştirmemizdir. Esas olan bağ kurmaktır ve bu arada bizler hiç durmadan ayrılmaktayız.

Oren Levi: Dr. Laitman çok teşekkür ederiz. Bu son derecede enteresan idi. Herkese teşekkürler. Bizimle beraber olduğunuz için teşekkür ederiz, gelecek sefere kadar her şeyin en iyisi sizlerle olsun.

Telif Hakkı © 1996 - 2015 Bnei Baruh. Tüm hakları saklıdır.
Bu sitede sunulan tüm materyal, Bnei Baruh Kabala Eğitim ve Araştırma Enstitüsü tarafından dünyanın ıslahı ve hayatın iyileştirilmesi amacı ile sunulmaktadır.
Bu nedenle, içeriği değiştirilmediği ve kaynağına gönderme yapıldığı takdirde, tüm materyalin kullanımına ve dağıtımına izin verilmiştir.
19 - 0,092