Hakikat, çok acı olsa bile bir kişi için canlılığı parlatma gücüne sahiptir.
Çoğu zaman bir kişinin durumunun alçaklığını gördüğünde, bundan yine de mutlu olduğunu, yani canlılığa sahip olduğunu görürüz. Pişmanlık duymak, durumunun ağırlığını hissetmek ve acı çekmek yerine, zevk ve haz duyar.
Görüyoruz ki, maddesellikte, bir kişi arkadaşları bolluk içindeyken kendisinin çıplak ve yoksul olduğunu gördüğünde, kendini kötü hisseder ve huzursuz olur. Ama maneviyatta, kişi kendi durumunun alçaklığını gördüğünde, bu ona huzur verir.
Mesele şu ki, maneviyatta her şey hakikat niteliğine bağlıdır, zira kişi yalanı takip ettiği ölçüde Yaradan’dan uzaklaşır, şöyle yazıldığı gibi, “Yalan söyleyen gözümün önünde duramaz.” Dolayısıyla, kişi gerçek durumunu, manevi durumunda çıplak ve muhtaç olduğunu gördüğünde, gerçek bu olduğu için, gerçek onun için parlar, böylece canlılığa sahip olur.
Canlılık sayesinde, bundan böyle eylemlerini düzeltmek için bir ölçü de güven edinir. Buna dayanarak, güven ölçüsünde yükselir ve Yaradan çalışmasına girmeye başlar.
Öte yandan, kişi kendini kandırdığında ve hakikati görmediğinde, sonsuza dek düşüş ve alçalış durumunda kalacaktır ve kimse ona bu konuda yardım edemeyecektir zira maneviyatta hiçbir şeye ihtiyacı olduğunu hissetmediği için yardım da istememektedir.