“Bu yer ne kadar da korkunç? Burası Tanrı’nın evi olmalı.”
Kişi Keduşa’nın [Kutsallığın] otoritesi altına girmek istediğinde, korkuyu üstlenmelidir, çünkü korku yoksa, bilgelik de yoktur. Bu demektir ki, eğer bilgelik kişiyi korkuya getirmezse, o bilgelik değildir.
Ancak korku da kişiyi bilgeliğe getirmelidir, çünkü “Cahilin günahtan korkusu yoktur”, zira kişi korku niteliğini gerçekten kalbine ve ruhuna almışsa, bilgelikle ödüllendirilmemesi düşünülemez. Bunun nedeni daha ziyade korkunun da gerçek biçimde olmayışıdır. Bu nedenle, kişi her zaman ikisi arasındaki dengeyi gözden geçirmelidir ki birbirlerine tutunabilsinler.