Yukarıdaki Tanrı’nın bir parçası olan ruhla ilgili olarak, Kabalistler, onu bir dağdan oyulmuş bir taşa benzetmişlerdir. Soru ise şudur: O’nun özünden olduğu için nasıl olur da dağla aynı materyal olduğu söylenebilir?
Bunu, varoluştan varoluş olarak ayırt edildiğini kastettikleri şeklinde yorumlamalıyız. Bu yüzden dağdan bir taşla karşılaştırma yapmışlardır. Aradaki fark, bunun “ruh” olarak adlandırılmak üzere O’nun böldüğü maddenin bir parçası olmasıdır. Bu alma arzusudur, yani bu parçaya “Yaratılış” yani yokluktan var oluş denir.
Öte yandan, içindeki ışık, varoluştan varoluş olarak kabul edilir, ancak elbette ruha alınan bu “varoluş” zaten kendi formuna sahiptir ve ruhtan ruha değişir. Tüm bunlar alma arzusu tarafından yapılır ve tüm değişimler ihsan etme arzusunun ıslahına göre alma arzusuna göredir. Ancak ruhtaki doyuma, yani ruhun edindiği ışık ve canlılığa “varoluştan varoluş” denir.