e-posta ile Paylaş

GÖNDER

Kabala İlmi, dünyadaki tüm ilimleri kapsar.
Baal HaSulam “Özgürlük”
“Bu ilim, gizliliğin sonunda çocuklara bile ifşa olacaktır.”
Baal HaSulam “Kabala Öğretisi ve Özü”
Son neslin günleri yaklaştığında, çocuklar bile, kurtuluşu ve sonu bilip, bu ilmin sırlarını bulacaklardır.
Sulam’ın Önsözü ile Zohar Kitabı
“Ben’i arayanlar, Ben’i bulacaklar” ve yazdığı gibi , “Aradım ve bulamadım, buna inanmayın.”
Baal HaSulam “On Sefirot Çalışmasına Giriş”
MENÜ

KABALA KÜTÜPHANESİ

Ana Sayfa > Kabala Kütüphanesi > Zohar > Hakdamat Sefer HaZohar[Zohar Kitabına Giriş]169-173

Hakdamat Sefer HaZohar[Zohar Kitabına Giriş]169-173

Bu Kim

169) Rabbi Elazar başladı ve dedi ki: “Kim o, çölden yükselen?” “Kim o?” iki kutsallığın, iki dünyanın, Bina ve Malhut’un, tek bir tutunmadaki ve tek bir bağdaki bütünüdür. “Yükselmek” onun gerçekten kutsalların kutsalı olarak yükseldiği anlamına gelir, zira kutsalların kutsalı olan MI, Bina, bununla, yani Malhut’la bağlandı, böylece, kutsalların kutsalı olan Malhut, yükseliyor olacak. “Çölden,” çünkü gelin olmak ve Huppah’a [düğün gölgeliğine] girmek için, onu çölden miras aldı.

“Kim o, sevgilisine sarılarak çölden yükselen?” diye yazılıdır. Bu, gelinin Huppah’a yükseldiği ıslahın sonuyla ilgilidir. Zohar, MI [“kim”] olarak adlandırılan Bina’ya ve “bu” [veya “o”] olarak adlandırılan Malhut’a “Kim o?” sözü ile atıfta bulunur. O zaman, “Kim o?”nun iki kutsallığı içeren bir olarak dâhil edileceğini söyler.

Bu böyledir, çünkü ıslahın sonundan önce, sadece Bina “kutsal” olarak adlandırılır ve Bina’ya yükselen Malhut sadece Bina’nın kutsallığında kutsanır. Ancak, ıslahın sonunda, Malhut’un kendisi de Bina gibi kutsal olacak ve “Kim yükseliyor?” iki kutsallığın, iki dünyanın, Bina ve Malhut’un tek bir tutunmada ve tek bir bağda dâhiliyeti olacaktır.

Bağ yaşam demetidir, Malhut’un bitimi ve Or Hozer’i [geri yansıyan ışık] yükselten ve tüm Sefirot’u bir olarak bağlayan Masah’tır. O zaman o, sonsuza dek Bina’ya denk olan Yud’da sonlanacak. Buna “tek bağ” ve “tek tutunma” denir, zira Malhut’un ışık seviyesi, Bina’nın seviyesine hakikaten bir olarak bağlanacaktır, çünkü o zaman, Malhut’un kendisi, Bina gibi, kutsalların gerçek kutsalı olmak için yükseliyor olacak.

Kutsalların kutsalı olan yakılmış bir sunu gibi, gerçekten yükseliyor. Bunun nedeni, kutsalların kutsalı olan MI’nın, AVİ’nin, “bu”na, Malhut’a, bağlanmış olmasıdır, öyle ki Malhut, kutsalların kutsalı olan “yükselme” formunda ayırt edilecektir, çünkü o zaman,  “bu”nun kendisini kutsalların kutsalı yapmak için, MI ile “bu” arasında bir bağ kuruldu. Ve bu böyle olduğundan, Malhut’ta herhangi bir azalmanın olması imkânsızdır, zira onun kendi kutsallığı, Bina gibi, kutsalların kutsalıdır. Bu nedenle, “Ölüm sonsuza dek yutulacak” diye yazılıdır.

Ayrıca, gelin olmak ve Huppah’a girmek için onu çölden miras aldığı söylendi. Çöl, yılanın, Seraph’ın [melek türü] ve akrebin yeridir ve Tora’nın koruyucuları, Tora’nın esas yaratıcıları olarak kabul edilir. Bundan, ıslahın sonunun bu büyük Zivug’unun özellikle çölden yapıldığı sonucu çıkar.

170) O, çölden yükselir, yazıldığı gibi “Ve senin çölün güzeldir.” O, dudak fısıltısı çölünde yükselir. Midbar [çöl] Dibur [konuşma] anlamına gelir, yazıldığı gibi, “Bu kudretli tanrılar mı? Bunlar, Mısırlıları çölde her türlü vebayla vuran tanrılardır.” Ancak, Yaradan’ın onlara yaptığı her şey çölde miydi, yerleşik bir yerde değil miydi?

Çölde, konuşmada anlamına gelir, yazıldığı gibi “Ve senin çölün güzeldir.” Ve yazılıdır ki, “Çölden yükselecek.” Gerçekten de “çölden yükselmek” de böyledir, “çölden,” yani ağızdan çıkan bu sözle, Malhut yükselir ve Bina olan annenin kanatlarının arasına girer. Daha sonra, konuşma vasıtasıyla, Malhut düşer ve kutsal insanların başlarının üzerinde durur.

Açıklama: Islahın sonundan önce, Malhut “iyi ve kötünün bilgi ağacı” olarak adlandırılırken, onun bütün ıslahı, erdemlilerin Malhut’u Bina’ya yükselttiği MAN aracılığıyla yapılır. Bu yükseliş aracılığıyla Malhut, o an için Bina kadar kutsal hale gelir. Bu MAN, fısıltıdaki duadır, çünkü Malhut, yani konuşma, konuşmadaki sesin, ses ve konuşmanın birliği olan Bina’dan, Gadlut’taki Zivug ZON’dan olduğu zaman dışında, herhangi bir kötülük olmaksızın, sadece iyiliği konuşma durumunda olamaz, çünkü ZA, İma’nın sesini alır ve Malhut’un konuşmasına verir. O esnada konuşma, hiç kötü olmadan bütünüyle iyidir ve o, kutsallığın Mohin’ini alır.

Gerçekten de Bina’nın sesinden, Malhut’un sesinden, ilk dokuzdan gelen bu azaltma olmadan, Malhut’ta Klipot’a tutunma vardır ve o, kutsallıktan alamaz. Bu nedenle, MAN’ın yükselişi, erdemlilerin sessiz konuşma olan dudakların fısıltısındaki duayı yükseltmesi olarak kabul edilir, yazıldığı gibi, “Yalnızca dudakları hareket eder, ancak sesi duyulmaz.” Bunun nedeni, o zaman yükselttikleri MAN’a tutunmanın olmaması ve onların da Malhut’u Bina’ya yükseltebilmeleridir, bu yüzden o, sesi Bina’dan alır. O esnada kutsal bir yapı haline gelir ve sesin ve konuşmanın Zivug’unda Mohin’i alır ve konuşmasının kutsallığı onları ıslah eden erdemlilerin başlarının üzerinde durur.

Bu nedenle denildi ki, “Çölden yükselir, yazıldığı gibi ‘Ve senin çölün güzeldir.’” çünkü gelin şimdi erdemlilerin MAN yükseltmesi aracılığıyla Huppah’a girmek için büyük Zivug’a yazgılıdır, sesi İma’dan konuşmaya, Malhut’a, yaydıklarında, yazıldığı gibidir “Ve senin çölün güzeldir.” Bununla, Malhut çölü Bina kadar çekici ve güzel hale gelir çünkü daha önce yapılan tüm Zivugim [Zivug’un çoğulu] şimdi onu Huppah’a kabul etmek için büyük Zivug’da birer birer toplandı.

Ve o dudak fısıltısı çölünde, o, onların daha önce sessiz bir konuşmada dudakların fısıltısıyla yükselttikleri MAN vasıtasıyla yükselir, zira onun sesi hala ilk dokuzdadır ve İma’nın sesi ona yayıldı. Böylelikle, tüm bu iyi eylemlerden, şimdi Huppah’a girmek için büyük Zivug yapıldı, çünkü şimdi onun kendi sesi de hiçbir kötülük olmadan iyi oldu ve o, İma gibi kutsalların kutsalı haline gelir.

Fısıltıdaki konuşma, ağzın konuşması olarak kabul edilir. Yani, damağı, boğazı, dişleri ve dili katmadan, yalnızca dudakların ve ağzın çıkış yeriyle, yazıldığı gibi olur, “Sesi duyulmaz.” Bu nedenle, Malhut’un, ağzın bu konuşmasıyla yükseldiği, MAN yükseltmenin yolunun ise bu olduğu söylendi ve sonra o, annenin kanatları arasına girer ve Bina’nın kanatları arasına yükselir. Bu demektir ki, o, konuşmasına İma’nın kanatlarının sesini alır ve sonra aldığı konuşmada düşer ve kutsal insanların başlarının üzerinde durur. Bu böyledir, çünkü o bir kez İma’dan Midat ha Rahamim’in [merhamet niteliği] sesini aldığında, onun kadar kutsal olur ve kutsallığı onu ıslah edenlere geri döner ve onlar da onun gibi “kutsal insanlar” olarak adlandırılırlar, zira konuşması artık İma gibi kutsaldır.

171) Malhut konuşmada nasıl yükselir? Başlangıçta, kişi sabahleyin kalktığında, gözünü açtığında, Efendisini kutsamalıdır. Nasıl kutsar? İlk Hasidim [dindar] bunu yapardı. Onlar, önlerine su dolu bir kap koyarlar ve gece kalktıklarında ellerini yıkarlardı, ayakta kalıp Tora ile meşgul olurlar ve onu okudukları için kutsarlardı. Horoz öttüğünde, aslında gece yarısıdır ve Yaradan, Aden Bahçesi’nde erdemlilerle birliktedir. Ayrıca, sabahleyin pis ve kirli ellerle kutsamak yasaktır ve bu her saat başı böyledir.

Açıklama: Malhut’un ıslahının başlangıcının dudakların fısıltısıyla olması gerektiğine göre, neden uykudan uyanır uyanmaz yüksek sesle kutsarız? Önce İma’dan sesi yaymak için, İma’nın sesiyle konuşarak, Malhut’u yükselten fısıltıda bir kutsama olmalıydı.

İlk Hasidim bu ıslahı pratik bir şekilde yaptı zira MAN’ın yükselişi ya eylemde ya da konuşmadadır. Bu nedenle, kişinin uykusu sırasında kutsallığın ruhu ayrıldığından ve ilkel yılanın saf olmayan ruhu kişinin üzerinde olduğundan, uyku ölümün altmışta biridir ve ölüm, ilkel yılanın Tumaasındandır [saf olmayan], dolayısıyla, uykudan uyandığında, o kötü ruh, ondan bütünüyle uzaklaşmadı. O hâlâ onun parmak uçlarındadır, zira Sitra Ahra, en çok en kutsal olana yapışır ve parmaklar, bedende en kutsal olanlardır, çünkü orada Hohma’nın [bilgeliğin] aşılanma yeri vardır, yazıldığı gibi “Ve tüm bilge yürekli kadınlar kendi elleriyle ördüler.” Bu nedenle, ölümün Sitra Ahra’sı uyandıktan sonra bile oradan uzaklaşmaz ve bir eyleme, ellerin yıkanmasına, ihtiyaç duyar.

İki kap hazır edilmelidir: 1) Natla [yıkama kabı] olarak adlandırılan daha yüksek bir kap ve 2) pisliği almak için daha düşük bir kap. Natla olarak adlandırılan daha yüksek kap, Bina’nın Kli’sini [kabını] ifade eder, çünkü Sitra Ahra, Bina’nın ışığından kaçar. Bundan şu sonuç çıkar, parmakların Bina sularıyla yıkanmasını Sitra Ahra’nın oradan uzaklaşması ve Malhut’un içindeki kötülükten arınması takip eder ve Malhut, iyi olarak kalır. O zaman, dudakların annenin kanatlarına fısıldamasıyla MAN yükseltmeye benzeyen elleri yıkama eylemi şeklinde Tora ile meşgul olmak ve Tora’yı kutsamak mümkündür.

Ve horoz öttüğünde, aslında gece yarısıdır, yazıldığı gibi, “Gündüze hükmeden daha büyük ışık ve geceye hükmeden daha küçük ışık,” zira Kli de Malhut’taki kutsal Tanrısallık daha küçük olan ışığa indirgenmiş ve Klipot’la giyinmiştir, yazıldığı gibi “Ve bacakları ölüme iner.” Bu, iyilik ve kötülük ağacı anlamına gelir: eğer birisi ödüllendirilirse, iyidir. Eğer ödüllendirilmezse, kötüdür.

Böylelikle, Malhut’ta iyi ve kötü olmak üzere, iki yarı vardır: ödüllendirildiği yarı ve ödüllendirilmediği yarı. Bu nedenle, gece olan hükmü de ondan sonra da iki yarıya bölündü: 1) Gecenin ilk yarısı, “Ödüllendirilmedi, kötüdür” de olduğu gibi, yazıldığı gibi, “Karanlığı tayin edersin ve o, ormanın tüm mahlûkatlarının etrafta sinsice dolaştığı gece olur.” 2) Gecenin ikinci yarısı—ödüllendirildi, iyidir.

Malhut yükseldiğinde ve Malhut de İma’nın içerisinde azaltıldığında ve Malhut’un içerisindeki Din, herhangi bir kötü olmadan iyinin tarafından kutsal bir Din haline geldiğinde, iyi yarı için ilk ıslah tam gece yarısı noktasında yapılır, o andan itibaren Malhut Bina’nın sesini alır. Bunun anlamı, bu Din’in düşmesi ve Sitra Ahra’nın üzerinde kalması ve İsrail üzerinde Rahamim [merhamet] haline gelmesidir.

Zohar’da şöyle söylendi: gece yarısından sonra İshak’ın sütunundan bir alev çıkar ve başka bir adam, üstte olan, onun üstünde, İshak, Bina gibi bir Gever [adam] denen horoza çarpar. İshak’ın sütununun alevi Bina’nın Din’idir, Melek Gabriel’dir, bir horozdur, bir adamdır, ondan daha yüksek bir adama, Malhut de Atzilut’a, daha az ışığa hizmet eden Gevura’nın niteliğidir. Bina’nın Din’i, Gabriel’in kanatlarının altına çarpar ve ardından Malhut Bina’nın sesini onun vasıtasıyla alır.

Gabriel çağırdığında, bu dünyanın tüm horozları öter ve ondan, başka bir alev çıkar, onların kanatlarının altına ulaşır ve onlar öterler. Bu böyledir, çünkü Gabriel Bina’nın sesini üst Gever’e, Malhut’a, duyurduğunda, alev Gabriel’den çıkar ve bu dünyanın uzayındaki Dinim olan bu dünyanın tüm horozlarına ulaşır ve onların hepsi, yalnızca Bina’dan Midat ha Rahamim’le azaltılan sesle öter.

Böylece, Malhut’un Din’i olan ses, artık gecenin ikinci yarısına hükmetmez. Onun yerini bu dünyanın horozlarının ötüşünün işaret ettiği Bina’nın sesi alır. Bu nedenle, burada, horoz öttüğünde asıl gece yarısı olduğu söylendi, çünkü horoz, Bina’nın sesinin Malhut’ta zaten kabul edildiğini gösterir, bu zaman, herhangi bir kötü olmadan iyi olan, gecenin yarısının başladığı asıl gece yarısı noktasıdır.

Ve Malhut, Bina’nın sesini bir kez aldığında, erdemliler gece yarısından sonra meşgul olduklarında ve onu üst İma’nın neşeli Gevura’sına yükselttiklerinde, Tora aracılığıyla MAN yükseltirler, yazıldığı gibi, “O hâlâ geceyken yükselir.” çünkü o zaman o, tüm görkemi ve ihtişamıyla ortaya çıkar. Kutsal Malhut’un yolu budur, yalnızca geceleyin ortaya çıkar, denildiği gibi, “O gündüz gider ve gece ortaya çıkar ve sabahleyin yemek dağıtır.”

O, gece yarısından sonra çalışanların Tora’larının çabası sayesinde onu ıslah eden erdemlilere sadece Aden Bahçesi’nde görünür. O zaman, Yaradan’ın Aden Bahçesi’nde erdemlilerle birlikte olduğunun söylenmesinin nedeni budur, o zamandan itibaren, o, bir hoşluk ırmağından, Hohma’dan, sulanırken ve MAN’da ona dâhil edilen erdemlilerle oynarken, kutsal Tanrısallık Aden Bahçesi’nde ıslah edilir.

Denildi ki: “Sabahleyin pis ve kirli ellerle kutsamak yasaktır ve bu her saat başı böyledir.” Bu böyledir, çünkü ilkel yılanın saf olmayan ruhu, uykudan kalktıktan sonra bile parmaklarda kalır ve bu pislik ancak bir kapla yıkanarak giderilir. Yani her saat başı ve ille de uykudan sonra değil. Aksine, her bir pislik ve kir, Sitra Ahra’nın tutunacağı bir yerdir ve sonrasında suda yıkanmadıkça kutsamak yasaktır.

172) Bu böyledir, çünkü kişi uykudayken, ruhu ondan ayrılır ve ruh ondan ayrıldığında, kirliliğin ruhu onun için hazırlanır ve onun elinde kalır ve onları kirletir. Daha sonra, elleri yıkamadan onlara bereket vermek yasaklanır. Ancak, uyumadığı ve ruhun ondan ayrılmadığı ve kirliliğin ruhunun onun üzerinde kalmadığı ama tuvalete girdiği bir günde, ellerini yıkamadan önce Tora’yı kutsamayacak ya da Tora’dan tek bir kelime bile okumayacak. Fakat kirli oldukları için değil, neyle kirlendikleri için?

173) Aksine, Efendilerinin ihtişamını fark etmeyen ve bilmeyen ve dünyanın neyin üzerinde durduğunu bilmeyen o kimselere ne yazık. Dünyadaki her bir tuvalette, orada bulunan, o tiksinti ve dışkıdan hoşlanan ve hemen insanın parmaklarının üzerinde kalan bir ruh vardır.

Telif Hakkı © 1996 - 2015 Bnei Baruh. Tüm hakları saklıdır.
Bu sitede sunulan tüm materyal, Bnei Baruh Kabala Eğitim ve Araştırma Enstitüsü tarafından dünyanın ıslahı ve hayatın iyileştirilmesi amacı ile sunulmaktadır.
Bu nedenle, içeriği değiştirilmediği ve kaynağına gönderme yapıldığı takdirde, tüm materyalin kullanımına ve dağıtımına izin verilmiştir.
18 - 0,087