e-posta ile Paylaş

GÖNDER

Kabala İlmi, dünyadaki tüm ilimleri kapsar.
Baal HaSulam “Özgürlük”
“Bu ilim, gizliliğin sonunda çocuklara bile ifşa olacaktır.”
Baal HaSulam “Kabala Öğretisi ve Özü”
Son neslin günleri yaklaştığında, çocuklar bile, kurtuluşu ve sonu bilip, bu ilmin sırlarını bulacaklardır.
Sulam’ın Önsözü ile Zohar Kitabı
“Ben’i arayanlar, Ben’i bulacaklar” ve yazdığı gibi , “Aradım ve bulamadım, buna inanmayın.”
Baal HaSulam “On Sefirot Çalışmasına Giriş”
MENÜ

KABALA KÜTÜPHANESİ

Ana Sayfa > Kabala Kütüphanesi

Kabala Kütüphanesi

Davranış – Maneviyatın Çalışılması

Her gün yüzlerce olmasa bile düzinelerce bir şekilde hem fikir olmadığımız durumlar ile karşılaşırız. Bu somurtkan bir eş ile uyanmak olabilir, işe gidip gelirken yolumuzu kesen biri olabilir, gün içinde patron veya bir proje ile ilgili sorunlarımız olabilir, bu listenin kesinlikle sonu yok. Bu olumsuz tecrübelerin büyük çoğunluğu,

Yaradan’a Neden Yaradan Diyoruz?

Yaradan’a neden “Yaradan” denir? İlk bakışta, cevap barizmiş gibi görünüyor: Yaradan diyoruz, çünkü yaratılmışları yarattı… Ama bu da, hemen akabinde akla başka bir soruyu getiriyor: “Nasıl yarattı?” Bu sorunun, neredeyse yeryüzündeki insanların sayısı kadar cevabı var. Bunların içinde, maneviyatı gerçekten edinmiş (Kabala ilmi vasıtasıyla) kişiler tarafından verilmiş cevaplar

Sürücü Koltuğuna Oturmak

Değişimin motoru arzu, beş aşamalıdır (0-4). Kabalistler bu motordan, “haz alma isteği” ya da kısaca “alma isteği” olarak söz ederler. 5000 yıl önce Kabala doğduğunda, alma isteği sıfır seviyesindeydi. Günümüzde, tahmin edebileceğiniz gibi, dördüncü ve en yoğun seviyedeyiz. Alma isteğinin sıfır seviyesinde olduğu günlerde, arzular, bizi doğadan ve

Değişim Motoru – Arzular

Arzular, birdenbire gökten düşmez. Bilinçaltımızda oluşurlar ve yalnızca tanımlanabilir hale geldiklerinde yüzeye çıkarlar. Ondan önce, ya hiç hissedilmezler ya da genel bir huzursuzluk şeklinde hissedilirler. Hepimizin, bir şeyler istediği, fakat ne olduğunu bilmediği zamanlar olmuştur. Böyle zamanlarda, henüz olgunlaşmamış bir arzu söz konusudur. Platon’un şu sözü çok doğrudur:

Yeni Bir Yön

(“Kaostan Ahenge” kitabından) Egomuz gün geçtikçe büyüyor ve doğa ile aramızdaki fark büyümeye devam ediyor. Doğayla zıt niteliklerimizin getirdiği acıdan kurtulmak için, doğanın özgecil niteliğini edinmeye çalışmamız gerekiyor. İnsan, yapısı gereği kendisinde meydana gelen değişiklikleri algılayamaz. Çevresinin değiştiğini zanneder. İnsan duyularının ve aklının, hakikati algılaması bu şekildedir. Gerçekte

Fiziksel Eşitlik

Doğada form eşitliği ilkesini incelersek, bunun yeni bir keşif olmadığını görürüz. Yalnızca duyularımızın algılayabildiklerini fark ettiğimiz, açıkça ortadadır. Örneğin, göz, belli bir aralıktaki dalga boylarında ışığı alarak görebilir. Çıplak gözle, mordan daha düşük dalga boyundaki ultraviyoleyi göremememizin sebebi budur. Öte yandan, bir arı, ultraviyoleyi görebilmekte ve bu sayede

Sevginin Kanunu

Form eşitliği ilkesine göre, bir şeye yakın olmak, ona benzer olmaktır. Yaradan’a yakın olmak için, O’na benzer nitelikler edinmemiz gerekir. Ne kadar ilginç bir dünyada yaşıyoruz! Siz ve ben, karşılıklı duruyoruz diyelim. Aramızda üç adım var… Konuşuyoruz, birbirimizi görüyor, duyuyoruz. Ama sizin ne düşündüğünüz, ne istediğiniz hakkında en

Anlamak Hissetmektir

Kabala çalışırken, bildiğimiz her şeyi bir kenara bırakmalı, yepyeni kavramlara açık olmalıyız. Kabalistler’in bizim için hazırlamış olduğu yolda yürüyebilmek, ancak bu şekilde mümkün olur. Örneğin, Kabalistler’in sıklıkla kullandıkları bir cümle vardır: “Bunu iyi anlayın”, derler. Bir şeyi anlamamız gerektiğinden bahsettiklerinde, akıl ile anlamaktan bahsetmiyorlar. Tarif ettikleri gerçeği; tecrübe

Islah Eden Işık

On Sefirot Üzerine Çalışmalar kitabında Aşlag, Kabalistler’in, her insanın Kabala çalışması gerektiğini bildiren beyanlarının sebebini şöyle açıklıyor: Kabala kitapları okuyan herkes, hiçbir şey anlamasa bile; yukarıdan, kişinin ruhunu aydınlatan bir Işık çeker. Bahsi geçen Işık; tüm ruhları yaratmış olan, bizi düzeltecek ve zevkle dolduracak olan güce işaret eden birçok

Anlamak Hissetmektir

Kabala’da, Âdem’e ilk insan denilmesi, onun yeryüzündeki ilk insan olması anlamında değildir. Adam HaRişon (İlk İnsan), içinde, yaşamın amacını keşfetme arzusu gelişen ilk kişi demektir. Âdem, yaşamın amacının, Yaradan’a benzerlik kazanmak olduğunu keşfetmiş ve bu hedefe ulaşmıştır. Başka bir deyişle Âdem, insanlık tarihinde, Yaradan’ı bilinçli bir şekilde algılayan ya da

İnsan ve İnsancıl Olmak

1930’larda, Kabalist Yehuda Aşlag (Baal HaSulam), İsrail halkı ve dünya halkı ile ilgili bir dizi makale yayınladı. Bu makalelerde, toplum tarafından uygulanması gerektiğine inandığı prensiplerden bahsetti. Aşağıda okuyacağınız kısa makale, bahsi geçen yazıları esas almaktadır. İnsan doğasının temeli, egoizmdir. Bu, hiçbirimiz için bir sır olmasa gerek… Hatta kutsal

Kabala Bir Felsefe Değildir

Eski çağlarda Kabala, büyük beyinlerin anlam arayışına ilham kaynağı oldu. Ancak, “felsefe” denilen dal kısa zamanda başka bir istikamete yönlendi. Kabalistler’i münzevi hayatı yaşayan ve mum ışığında sihirli kitaplar yazan adamlar olarak hayal ediyor olabilirsiniz. Yirminci yüzyıl sonuna kadar, Kabala gerçekten de gizli tutuluyordu. Bu mahremiyet sebebiyle, Kabala

Rüyalar

Birçok insan, rüyaların ve rüya tabirlerinin cazibesine kapılıyor. Hatta bazıları, rüyaların önemli ipuçlarıyla dolu olduğuna ve problemlerimizi çözmemize yardımcı olabileceğine inanıyor. Fakat Kabala’ya göre, rüya, fiziksel bir olaydan başka bir şey değil. Rüyaların, ruhla ya da maneviyatla hiç ilgisi yok. Uyku esnasında beynimiz, gün boyu yaşadıklarımızı işlemden geçirerek,

Ekolojik Kriz Sadece Bir İşaret

Yaşadığımız ekolojik problemler, Doğa ile dengede olmadığımızı gösteren işaretlerden başka bir şey değil. Ekolojik krizi çözmek için, Doğa’nın kanunlarını öğrenmeli ve aynı prensipleri toplumda uygulamaya koymalıyız. Başka bir deyişle, Doğa’nın genel kanunlarını, insani seviyede uygulamalıyız. Yani, Doğa’nın, ortaklaşa yaşam ve karşılıklı yardımlaşma prensibini benimsemeliyiz. Bu, her insanın, diğerlerinin ihtiyaçlarını karşılaması

Doğa’ya Karşı İnsan

Diğer tüm yaratılmışlardan farklı olarak, insanlar, sürekli olarak Doğa’nın kusursuz dengesini bozuyorlar. Çevreyi harap ediyor, başkalarının acı çekmesinden haz duyuyorlar. Ve başkalarının yıkıntıları üzerine, kendilerine hayatlar inşa ediyorlar. Doğrusu, bu davranışlarımızın, çoğu zaman farkında bile değiliz. Biz farkında olmasak da, Doğa, kanunlarını görmezden gelenleri, fiillerinin sonuçlarını yaşamaktan muaf

Maymunlar En Doğrusunu Biliyor

Doğa’nın dengesinin sırrı, tüm kısımları arasındaki karşılıklı etkileşimdir. Bu etkileşimi, hayvanlar âleminde, en belirgin şekliyle görebiliriz. Böceklerden memelilere kadar tüm hayvanlar, birbirlerinin varlığını korumada rol alıyorlar. Karıncalar, arılar, maymunlar, filler ve hatta vücudumuzda barınan basit mikro-organizmalar, diğer canlılara demir bileşenleri sağlamak için çalışıyorlar (Demir; canlının hayat sıvısı olan

Ekoloji ve Biz

“Gezegenimiz ile ilgili gerçek bir olağanüstü halle karşı karşıyayız. Bu durum, tüm insanlık için, ahlaki ve manevi bir mücadeledir.” (Eski Başkan Yardımcısı Al Gore’nin Nobel Barış Ödülü’nü alırken yaptığı konuşmasından çarpıcı bir cümle.) Göz kamaştırıcı ödül töreninin sona ermesiyle, akıllarda bir soru oluştu: Artan çevresel duyarlılığımız, bizi, öngörülen

Leylekler ve Takım Çalışması

Her sonbahar, leylekler, sürüler halinde güneye doğru uçarlar. Karalar ve denizler aşacakları, çok uzun bir yolculuktur bu… Soğuk kuzey ülkelerinden çıkıp, güneydeki ılık Afrika’ya doğru göç ederler. Gelecek sonbaharda gökyüzüne bakarsanız, V şeklindeki sürüyü görebilirsiniz. İyi ama neden V şeklinde uçuyorlar? Bilim adamları bu sorunun cevabını buldu. Bir

Ben Kimim?

İnsanoğlu ezelden beri varlığımızın temel sorularına cevap aramıştır. Bu soruların başında, Ben kimim? Varlığımın amacı nedir? Bu dünyaya nereden geldim ve nereye gidiyorum? Daha önce bu dünyada bulunmuş muydum?

Altıncı Duyu

İnsanın dışarıdan geleni duyumsayan, hisseden ve anlayan bir “kara kutu” olduğu varsayılabilir. Bütün duyumsamalarımızda beş duyu ile sınırlıyız. Şimdiye değin yaptığımız ve gelecekte yapacağımız tüm araçlar da bu beş duyu sınırını aşmıyor. Yaptığımız tüm bu araçlarla sadece duyularımızın sınırlarını genişletiyoruz ancak duyularımızın eksikliklerini aşamıyoruz, zira duyularımızın eksik kaldığı noktaları öngörme yetisinden yoksunuz.

Mükemmel Dünya

Belki bu konuya pratik yönden de bakmamız lazım. Kanımca felsefeyi işe karıştırmamam okuyucu için daha faydalı olacaktır. Nesiller boş felsefelerin pratikte nasıl yanlış uyarlandıklarını iyi biliyorlar. O zaman milyonlarca insan bir felsefenin yanlışlığının kanıtlanması için acı ve ızdırap dolu bir hayata mahkûm olabilir. Sonuç olarak, tüm felsefe çökebilir…

İşleyen Güç

İnsanı onarmak için. Onarım bozuk bir şeyi tamir etmektir. Bozuk olan da bencilliğimizin ölçüleridir. Yaradan bunu kendi isteği ile böyle yapmaktadır. İnsanın doğasında var olan benlik duygusu, insana sanki her şeyi biliyor ve her şeye hâkim olabiliyor hissini verir. Oysa durumun böyle olmadığını, aslında hâkimiyetin insanda olmadığını, insanın kendi doğal özyapısında en ufak bir değişikliği yapması bile, Yaradan’ın yardımı sayesinde gerçekleştiğini anlamamız gerekmektedir.

Düşüncenin İçerdiği Güç

İyilik ve kötülük arasında meydana gelen kozmik mücadele, yaradılışın başlangıç (Bereşit) sürecinde olduğu gibi, günümüzde de aynı şekilde devam etmektedir. Bu mücadele de taraflar insan varlığında gördüğümüz beş duyu sisteminin sınırlarını aşan, Üniversal düşünce enerjisinin, bilinç alanı içinde işlediklerini söyleyebiliriz.

Gizli Dünya

İnsan, doğayı incelemek için kendisine yardımcı olabilmesi için, duyularının etki gücünü büyüten araçlar inşa etmiştir. İnsan böylece nesilden nesle daha çok deneyim kazanarak, bu dünyada nasıl daha iyi bir şekilde varlığını korumaya devam edeceğini anlamaktadır. Bildiğimiz bütün ilimler arasında bir ilim var ki, bizleri çok farklı bir şekilde geliştirir; bu ilmin adı, “Kabala”dır.

Din ve Kabala

Peki, aralarındaki fark nedir? Bunlar farklı yollar mıdır? Aralarındaki fark amaçtadır! Din öyle ya da böyle ruhaniliği ve Yaradan’ı bizim dünyamızın seviyesine indirerek maddileştirir. Bu Musevilikte Mitzvot olarak bilinir, Hıristiyanlıkta İsa’yla maddileştirilmiştir ve İslam’da sevap yoluyla maddileştirilmiştir. Bunların hepsi kendi bilincimizin simgeleridir. Biz bu dünyada yaşıyoruz ve buradan kopamıyoruz.

Telif Hakkı © 1996 - 2015 Bnei Baruh. Tüm hakları saklıdır.
Bu sitede sunulan tüm materyal, Bnei Baruh Kabala Eğitim ve Araştırma Enstitüsü tarafından dünyanın ıslahı ve hayatın iyileştirilmesi amacı ile sunulmaktadır.
Bu nedenle, içeriği değiştirilmediği ve kaynağına gönderme yapıldığı takdirde, tüm materyalin kullanımına ve dağıtımına izin verilmiştir.
19 - 0,129