Diğer İlim Dalları ve Kabala
oğal olarak eğer bir ilmin sağladığı değer fiziksel dünyada zamanla yok olacaksa, değeri de o denli yok olur. Herhangi bir ilim amacının üzerinde bir faydaya sahip olur ise o kadar amacına yönelik olur. Eğer amaç geçici ise o ilim dalı da o kadar geçici olur.
Kabala’nın Değeri
Yaratan Akıl
Her insan Yaradan’la bütünleşmek olan yaratılışın nedenine, yaşadığı hayatların bir tanesinde ulaşmak zorunluluğunu hisseder.
Yaradan’a benzerlik O’nunla bütünleşmeyi nasıl sağlayabilir? Şöyle bir örnek verelim; her davranış / hareket insanın akılından doğar. Masayı yapan marangozun akılı yaptığı masada mevcuttur, çünkü çalışırken akılını kullanır. Dolayısıyla, masaya bakarak marangozun akılını edinebiliriz, zira çalışırken hareketler ve akıl bir olur.
Düşüncenin Gücü
Üst dünyalar dışında hiç bir şey yoktur. Yaratılan varlıklara ihsan etme düşüncesi; bu kategoriye biz de dâhiliz. Sadece bunun için yaratıldık. Tüm dünyalar, bu dünya dâhil artı bizim dünyamız duyularımızın gizlenmişliğidir. Şu an bile biz yaşayabileceğimiz en iyi ve en üst haldeyiz. Sadece bir problemimiz var, duyularımızın loşlaşmış olması. Bu yüzden gerçek halimizi hissetmiyoruz, ama daha az bir miktarını hissedebiliyoruz. Duyularımızı temizlemeliyiz, uyanmalı, kalkmalı, gerçeği hissetmeliyiz. Gerçeğin algılanması dışında hiç bir şey değişmez.
Yaradan’ın Gizliliği ve İfşası
Bu Durumun tanımı
İnsan problemlerinin çözümü için dua edip iyi davranışlar yapar, ama hiçbir cevap almaz.
Dua etmeyi bırakır bırakmaz hemen bir cevap alır.
İlahi takdire inanmaya ve kendisini düzeltmeye başladıkça acımasızca geri itilir.
İnanmayı bırakıp kötülük yapmaya başladığı zaman ise şansı açılır ve kendisini huzurda bulur.
Hileli yollardan para kazanır.
Başlangıç – Yaratılışı Oluşturan Düşünce
Yaradılışı oluşturan düşüncenin başlangıcında Yaradan tarafından yaratılana karşı tek taraflı bir harekettir. Yaradan – Yaratılan arasındaki ilişkilerin özü, Yaradan’ın iyiliklerini, yaratılana aktararak yaratılanı iyiliklerle etkilemektir.
Yaradan’ın özelliği vermek suretiyle etkili olmak olduğunu görüyoruz.
Yaratılanın özelliği de almak arzusu olduğunu görüyoruz.
Yaradan’ın etki yapma gücüne Kabala IŞIK adını vermektedir.
Evrenin Bütünlüğüne Ulaşmak
Kabala’ya başlayan öğrenci çalışmalarına tek bir noktadan başlamalıdır ve bu noktadan on sefirayı, Eyn Sof’un altında olan ilk dünya Adam Kadmon (prototip insan) adlı dünyadan başlayarak çalışmaya yönelmelidir. Adam Kadmon’un da nasıl yayılıp etki ve etken yasaları dâhilinde olup astronomi, fizik ve diğer dünyevi bilimlerin altında nasıl detaylara ayrıldığını keşfetmeye başlar.
İradenin Özgürlüğü
Kabaca söylemek gerekirse, “Ben” ve “Ben”i geliştiren program vardır. Sonra dış kuvvetler var; bu “Ben” üzerine dışarıdan etki eden çevre ve çevrenin gelişmesini sağlayan program. Şimdi çevrenin etkisi sorusuna yaklaşımda bulunuyoruz.
Çevrenin Etkisi
İkinci etken ise değişmeyen esasın nitelikleriyle ilişkilendirilen doğrudan sebep ve sonuç kanunudur. Dolayısıyla, bu yukarıdaki toprakta ayrışan tahıl tanesi örneğiyle açıklanabilir. Temel için gerekli olan çevre, toprak, mineraller, yağmur, hava ve güneştir. Çevre yavaş yavaş bu tahıl tanesini durumdan duruma değiştirip belli bir düzeye gelene kadar uzun bir zaman boyunca etkiler. Daha sonra esas orijinal şekline geri gelir, yani tohum tanesi şekline, ancak nitelik ve miktarı değişmiş olarak.
Realite Nedir?
“Bizim bildiğimiz” dünya, dış etkilerin içimizdeki reaksiyonudur. Dünyamızın “aslı” bilinmemektedir. Örneğin, eğer kulak zarım zarar görürse duyma organımız sesleri algılamaz ve o ses benim için yok demektir. Sadece kendimi ayarladığım dereceye göre her şeyi algılayabilirim.
Dünyayı algılayışımız tümüyle öznel ve şahsidir – bizlere dışımızda olanlarla ilgili hiç bir şey söylememektedir. Sadece kişisel reaksiyonlarımıza sanki dışımızda olan olaylarla tutunuyor gibiyiz, ama gerçekten dışımızda bir şeyler oluyor mu?
Çiftler
Bizim dünyamız manevi dünyanın yansıması olduğundan orada tekte olan bizde de aynen ancak çoğulda gerçekleşiyor.
Soru: Peki, o zaman dünyamızda erkek kadın arasındaki ilişkide var olan çatışmanın nedeni ne?
Cevap: Tabii ki bu da manevi dünyada olanın bir yansımasıdır ve aslında hiçbir şey yoktur ki dünyamızda maneviyatın yansıması olmasın.
Çatışmanın nedeni; karşı olma gücü, zıt olma gücündendir. Her şey ihsan eden ve alan güçlerin arasında oluşmaktadır. Bu zıt güçler sanki birbirlerine muhtaçlar, birbirlerini istiyorlar, birbirlerini arıyorlar fakat nasıl bağ kuracaklarını, nasıl birleşeceklerini bilmiyorlar. “Komünükasya-Sırrı” aralarındaki bağı oluşturmakta onları zorluyor.
Karşılıklı Bağımlılık Kuralı
Bu çatışmalar küresel seviyede yayılarak büyürler. Karşılıklı etkileşim sabittir, insanoğlunun tutumu değişebilir. Açıktır ki, bu tutumu, kendi çıkarlarını düşünmekten, bütün dünyanın çıkarlarını düşünmek yolunda değiştirmek, tüm sistemi olumlu bir şekilde etkileyerek, kurtuluşunun garantisi olacaktır. Bu karşılıklı bağımlılık kuralıdır.
Yönelim (Motivasyon) Kuralı
Bu çevrimden yorgun düşen birey, aradığını bulabilmek için tamamen yeni ve farklı bir arayışa yönelmeye zorlanır. Bu ise ancak; alışılmış, bencilce kendini tatmin etme isteğinin dışında, başkalarının arzularını gidermeye yönelmekte bulunur. Bu yönelim, dünyamızın gerçekliğiyle birleştiğinde, modern yaşamın boşluğunu ortadan kaldıran, sonsuz keyif imkânları yaratır.
Gereksinim ve Aşırılık Kuralı
Bireyler sosyal gereksinimlerini bencilce gidermeye uğraştıklarında, bu sonsuz bir “daha da fazlasına ulaşma isteğine” dönüşür. Bu istekse; küresel boyutta, sosyal, ekonomik ve politik dengesizliğe yol açar. Bireyin sosyal gereksinimlerini gidermek için seçebileceği iki yol vardır: Bunu sadece kendisi için ya da tüm insanlık için yapmak. Açıkça görülüyor ki; tüm dünyanın yararına davranmayı amaç olarak seçmek, küresel aşırı üretimi dengeleyerek, her boyutta olumlu sonuçlar doğuracaktır.
Nedensellik Kuralı
Bu çatışmalar küresel boyutta, hareketlerimizin arkasında yatan düşünceleri gösteren krizler olarak açığa çıkar. Bireyler, bu bencil düşüncelerinin farkına vardıklarında, eylemlerinin nedenini bilinçli olarak seçebilirler. Açıkça görülüyor ki, bir eylemin arkasında yatan düşünceyi değiştirmek, olumlu ve hedefe yönelik sonuçlara ulaşmanın tek yoludur. Bu nedensellik kuralıdır.
Karakter: Ne yazık ki, kimse niyetini gerçekten gözden geçirmiyor…
Başarının Kuralı
Bu ise küresel boyutta, yaşamın her alanında krizler yaratarak, toplu bir kurtuluşu tehdit eder. Yaşanan krizler yeni bir algının oluşmasına neden olur: Birey toplumun başarısını kendi başarısı olarak görmeye başlar. Algıdaki bu değişim tüm bireyler için doğru motivasyonu yaratarak, herkesin birlikte kurtuluşa ve refaha ulaşmasını sağlar. Bu başarının kuralıdır.
Karakter: Aslına bakılırsa, kimin değişmek için zamanı var?
Ateşböceği Işıldamayı Nasıl Öğrendi
Çok çok uzaklarda kasvetli bir ormanda, küçük bir böcek yaşardı. Adı BUZZ idi. Buzz karanlıktan çok korkardı. Onun gibi karanlıktan korkan DÂNA adlı bir tırtıl arkadaşı vardı. Her gece iki arkadaş baş başa oturur ve hevesle gün ışığının çıkmasını ve hassas ışınlarıyla karanlığı eritmesini, mavi gökyüzünü aydınlatmasını beklerlerdi.
Batan İğneler
Bir zamanlar yeşil bir ormanda, iki küçük kirpi yaşardı. Komşuydular ve iki ayrı ağaçta yaşarlardı. Öğleden sonraları mantar ve çilek toplarlar ve güneşin sıcak ışınları altında, yeşil otlar üzerinde dinlenirlerdi. Geceleri, ağaçlarının altında gizlenirlerdi.
Ormanda geceler çok soğuk ve nemli olurdu. Ağaçları ve otları, beyaz bir tabaka gibi kalın bir sis kaplardı. Kirpiler, kendilerini soğuktan korumak için yaprakları ve otları toplarlardı. Ama bu, onlara yardımcı olmaz ve gece boyunca titrerlerdi.
Bahçedeki En İyi Çiçek
Bir buket halinde biraraya geldiklerinde çok özel birşey haline gelen çiçekler hakkında bir hikaye…
Yazın bitmek üzereyken, bahçedeki bütün çiçekler hangi çiçeğin en iyi olduğunu bilmek istemişler:
Pembe güller demiş ki, “Biz en iyiyiz. Çünkü biz baharda açan ilk çiçekleriz.”
Tekne
Bir zamanlar neşe saçan direği ve tertemiz beyaz yelkeni ile küçük mavi bir balıkçı teknesi varmış. Her sabah şafakta, küçük tekne gülümseyerek uyanır ve balık yakalamak için açık denizlere yelken alırdı. Küçük olmasına rağmen, limandaki en hızlı tekne idi ve daima,bütün kasabaya yetecek kadar balıkla dönerdi. Limandaki büyük tekneler,bunun nasıl olduğunu hep merak ederlerdi.
Mary ve Boyaları
Bir zamanlar resim yapmayı her şeyden çok seven küçük bir kız yaşarmış, adı Mary imiş. Mary her gün yastığına, defterine bulduğu boş sayfalara resimler çizermiş ve hatta bazen renkli tebeşirlerle yürüdüğü yola bile resim çizerdi.
Her sabah uyanır uyanmaz, hemen acele ile boyalarının ve renkli kalemlerinin bulunduğu masaya giderdi. Kahvaltı saatine kadar 2 hatta 3 çizimi bitirmiş olurdu. Ve her akşam annesine “Anneciğim, son bir çizim, sadece bir tane, söz veriyorum” diye izin istermiş uyumadan önce.
Mucizeler Gerçekleşebilir
Bir zamanlar Pete adında bir çocuk varmış. Pete sıradan bir çocuk gibi görünürdü fakat aslında çok farklı bir çocuktu. Bu, bütün arkadaşları gibi oynamayı ve bisiklet sürmeyi sevmemesi değildi. Onu özel yapan şey, onun sadece görebildiği, dokunabildiği, tadabildiği şeylere inanmasıydı. Arkadaşları, öğrendiği şeyleri sorgulamayı hiç düşünmezken, Pete kanıtlayamadığı her şey hakkında şüpheciydi. Elektriği gerçekten göremediği için, ciddi kuşkuları vardı. Dünya’nın dönüşü hakkında bile şüpheleri vardı, çünkü etrafında görebildiği tek şey düzlüktü.
Asla Bitmeyen Mucize
Uzun zaman önce, çok uzaklarda tılsımlı bir ormanda genç sihirbazlar için bir okul varmış. Çoğu okullar gibi öğrencileri ve öğretmenleri, ev ödevleri ve tatilleri vardı. Fakat bu okul tüm diğer okullardan farklıydı çünkü yıl sonunda öğrencilerin öğrendiklerini gösterdikleri büyük bir sihir gösterisi olurdu.
Speedy
Küçük bir otobüs olan Speedy başkalarına yardım ederek nasıl güçlü ve mutlu bir hale geldiğini öğrenmiş.
Büyük şehirde hayat çok canlı ve hareketliymiş. Kaldırımlar insanlarla doluymuş, arabalar caddeler boyunca araba nehirleri akıyormuş. Taksiler, otobüsler ve trenler sabahın erken saatlerinden gece yarılarına kadar çalışıyormuş. Yolcularını gidecekleri yere götürüyorlar ve hiç kimsenin geç kalmaması için çok sıkı çalışıyorlarmış.
Kimsenin Yaşamadığı Ev
Bir zamanlar uzaklarda küçük bir köyde, yüksek taş duvarları ve muhteşem bir kapı girişi olan eski kocaman bir ev vardı. Fakat köydeki bütün diğer evlerden farklıydı, soğuk ve hoş karşılamayan bir evdi bu. Pencereleri sıkı mühürlenmiş, kapıları kilitlenmiş ve birinin, eve ayak basmadığından şimdiye dek çok uzun bir zaman olmuştu. Köydeki bütün diğer evler mutlu ailelerle dolmuştu fakat bu evde hiç kimse yaşamıyordu. Bu ev tamamen terk edilmişti.
İki Aşçıbaşı
İgal Reznik Bir zamanlar, kendilerine ait restoranları olan Boiler ve Fryer adlı iki mükemmel aşçıbaşı yaşardı. Bir gün Boiler, Fryer’e; “İkimiz de büyük aşçılarız öyleyse neden birlikte bir şeyler yapmıyoruz?” dedi. “Haklısın!” diye kabul etti Fryer. “Bunu neden düşünmedim? Birlikte hazırlayacağımız bu yemek daha önce hiç kimsenin tatmadığı
Küçük Tavşancık Bunny’e Hediye
Danny Polovets Bir sabah erkenden, küçük tavşancık Bunny uyandı ve kafasını tavşan deliğinden dürterek çıkardı. Harika güneşli bir gündü. Ötüşen kuşların şarkısını ve ağaçların hışırtılarını duyabiliyordu. ‘Bu harika günde, özel bir şeyler yapmak için bir şeyler bulmalıyım’ diye düşündü Bunny. Böylece tavşan deliğinden sürünerek dışarı çıkıp etrafına baktı.