Heşvan 20’de duydum
Genellikle iki tür et arasında ayrım yaparız: hayvan eti ve balık eti. İkisinde de Tuma’a [kirlilik] işaretleri vardır. Tora, onlarda Tuma’a alanına düşmemek için nasıl sakınacağımızı bilmemiz adına bize işaretler vermiştir.
Balıkta, bize yüzgeç ve pullar işaretlerini verir. Kişi bu işaretleri balıkta gördüğünde, nasıl dikkatli olması gerektiğini ve Tuma’a’nın eline düşmemek için nasıl sakınacağını bilir. Snapir [yüzgeç], Soneh-Peh-Ohr’u [nefret-ağız-ışık] ima eder. Bu, “ağız” olarak adlandırılan Malhut’a işaret eder ve bütün ışıklar ondan gelir; bu, inanç olarak ayırt edilir.
Kişi, inanması gereken bir zamanda kendisini toprak tadı koşulunda hissettiğinde, kesin olarak bilmelidir ki eylemlerini düzeltmesi gerekir. Buna “Şehina (Kutsallık) tozun içinde” denir ve kişi Şehina’yı topraktan kaldırması için dua etmelidir.
Kaskeset [pullar], Snapir zamanında kişinin hiç çalışamaz olduğu anlamına gelir. Ancak kişi Snapir’in üstesinden geldiğinde, aklında İlahi Takdir hakkında bir soru belirir. Buna Kaş [saman] denir ve o zaman çalışmasından düşer. Daha sonra güçlenir ve mantık ötesinde çalışmaya başlar ve aklında yine İlahi Takdir hakkında başka bir şüphe belirir.
Böylece, kişinin iki kez Kaş’ı olur; bu da Kas-Keset’tir. Her defasında kişi mantık ötesi üstesinden gelir, yükselir ve sonra düşer. O zaman, şüphelerin çoğalması nedeniyle artık üstesinden gelemediğini görür. Bu durumda, kişinin Yaradan’a haykırmaktan başka seçeneği kalmaz, şöyle yazıldığı gibi: “Ve İsrailoğulları çalışmaktan dolayı iç çektiler ve haykırışları Tanrı’ya yükseldi” ve O da onları Mısır’dan, yani bütün sıkıntılardan kurtardı.
Bilgelerimiz ünlü bir kuraldan bahsettiler: Yaradan der ki, “O ve Ben aynı yerde barınamayız”, çünkü onlar birbirine zıttır. Bunun nedeni, insanda iki beden olmasıdır—içsel beden ve dışsal beden. Manevi besin, inanç ve ihsan etme olarak ayırt edilen, “akıl ve kalp” olarak adlandırılan içsel bedende kıyafetlenir. Dışsal beden ise bilgi ve alma olarak ayırt edilen maddesel besine sahiptir.
İçsel beden ile dışsal bedenin ortasında, kendi adını taşımayan bir orta beden vardır. Daha doğrusu, kişi iyi işler yaparsa, orta beden içsel bedene tutunur. Kişi kötü işler yaparsa, orta beden dışsal bedene tutunur. Dolayısıyla, kişi ya maddesel besine ya da manevi besine sahiptir.
Böylece, içsel ile dışsal arasında karşıtlık olduğundan, orta beden içsel bedene tutunduğunda, bu dışsal bedenin ölümü sayılır. Ve dışsal bedene tutunduğunda, bu da içsel bedenin ölümü sayılır. Çünkü o durumda seçim, orta bedendedir: Keduşa’ya [kutsallık] bağlı kalmak ya da tersi.