Sukkot Inter 2, 12 Ekim 1938’de duydum
“İnsanın gururu onu alçaltacaktır.” Bilinir ki insan, mutlak bir alçaklık içinde doğar. Ancak, alçakta olan kişi yerini bilirse, alçakta olduğu için acı çekmez, çünkü bu onun yeridir. Örneğin, bacaklar her zaman çöplükte yürüdükleri ve bedenin tüm ağırlığını taşımak zorunda oldukları hâlde hiç de aşağılanmış sayılmazlar. Baş ise her zaman yukarıdadır. Bacaklar yerlerini bildikleri için alçaltılmış değildirler ve düşük derecede olduklarından ötürü acı duymazlar.
Fakat eğer bacaklar yukarıda olmak isteyip altta kalmaya zorlanmış olsalardı, o zaman acıyı hissederlerdi. “İnsanın gururu onu alçaltacaktır” sözünün anlamı budur. Kişi, kendi alçaklığında kalmak isterse, hiçbir alçaklık hissetmez; yani “İnsan vahşi bir eşeğin sıpası olarak doğduğu” için bundan dolayı acı çekmez. Ancak gururlanmak istediklerinde, o zaman alçaklığı hissederler ve bundan acı duyarlar.
Acı çekmek ile alçaklık el ele gider. Eğer kişi acı hissetmiyorsa, bu onun alçaklığı fark etmediği anlamına gelir. Kişi, gururunun ölçüsü kadar veya olmak istediği hâlde olamadığı ölçüde alçaklık hisseder. Bu alçaklık daha sonra gururun kabı hâline gelir; şöyle yazıldığı gibi: “Efendi hüküm sürer; O, gurur giyinir.” Kişi Yaradan’a bağlı kaldığında, “Gurur ve yücelik, sonsuza dek yaşayana aittir” denildiği üzere, bir gurur giysisine sahip olur. Sonsuza dek yaşayana bağlananlar, büyük bir gurura sahip olurlar. Ve kişi, alçaklığı hissettiği ölçüde ve çektiği acının derecesine göre, Yaradan’ın giysileriyle ödüllendirilir.