Slihot 1, Baal HaSulam’dan
“Arayanlar yüzünü aradığında onları ara, onlara senin ikametgâhının cennetinden cevap ver ve onların yalvaran çığlıklarına kulağını kapatma” (ilk gün için Slihot). Dünyanın yaratılışının amacı, O’nun yarattıklarına iyilik yapmasıdır. Ancak ıslahın tamamlanması için, yargı niteliğinin merhamet içinde tatlandırılması gerekir.
Yargı, Gadlut [büyüklük/yetişkinlik] olarak tanımlanır. Fakat bu durumda form eşitsizliğine düşmemek için bir tür uzlaşma anlayışı olmalıdır: Yargı, daha fazla alabileceğini söyler, ancak bu durumda form eşitsizliğine düşme tehlikesi vardır. Bununla birlikte, yargı merhamet niteliğiyle karıştığında, ışığın Gadlut’unu almaz ve böylece form eşitliğine gelebilir. Islah, alma kaplarının ihsan etmek için almaya dönüştürülmesiyle yapılır.
Bu nedenle, kişi Yaradan’ı aramaya geldiğinde hâlâ almaya bağlıdır ve alma durumunda olan biri eksik kabul edilir, lanetlidir ve lanetli olan Kutsanmış Olan’a bağlanamaz. Ancak ihsan etmek için alan kişi “kutsanmış” olarak adlandırılır, çünkü kendisi için hiçbir eksiklik ya da ihtiyaç duymaz. Buna göre, asıl zorluk kişinin kutsanmış durumda olabilmesidir; zira yalnızca Tora ve Mitzvot’un [emirlerin] erdemiyle alma kapları ihsan etme kaplarına dönüştürülebilir. Bu yüzden şöyle dua ederiz: “Arayanlarını ara.”
İki tür arayan vardır: Bazıları yalnızca Senin yüzünü arar, yalnızca ihsan etmek ister. Bu nedenle, bir kurtuluş almak istediklerinde bile, bu yalnızca Senin yüzün içindir. Bununla ilgili olarak, “Senin yüzünü aradıklarında” denmiştir. Senin yüzünü arayanlara, “onlara senin ikametgâhının cennetinden cevap ver” denmiştir; yani senin ikametgâhının cenneti onlara ifşa olsun, çünkü onlar artık yukarıyı kirletmezler, zira almaktan arınmışlardır. “Onların yalvaran çığlıkları” ifadesi, tüm dualarının ve yakarışlarının hâlâ kendileri için olduğu, yani hâlâ almaktan arınmadıkları, Yaradan’a yakın olmak istedikleri anlamına gelir.
Bu böyledir, çünkü Yaradan’a hizmet etmekte iki nitelik vardır: Bazıları, Yaradan’ın dünyada ifşa olmasını, herkesin dünyada Tanrısallığın var olduğunu bilmesini ister. Bu durumda, onlar ortada değildir, yalnızca isterler. Bu durumda, kişinin bir alma niteliğine sahip olduğu söylenemez, çünkü dua, Yaradan’a yakın olmak için değil, yalnızca cennetin ihtişamının dünyada ifşa olması içindir.
Ve Yaradan’a yakın olmak için dua edenler vardır ve o zaman kişi ortadadır. O zaman buna kendisi için alma diyebilirsiniz zira kişi Yaradan’a yaklaşmak için bolluk almak ister. Buna “yakarış” denir ve aynı zamanda “ağlama” olarak da adlandırılır. Hâlâ yalvarma koşulunda olanlar, yani daha yakın olmak isteyenler, ağlayabilirler ve onlara “kulağını kapatma”, çünkü sadece eksik olan kişi ağlar. Ama bir başkası için bu bir ağlama değil, sadece bir taleptir, “selamımı ver”1 de olduğu gibi. Dolayısıyla, yüz ile sadece bir talep vardır.
“Senin ikametgâhının cennetinden” demek, Eynaim [gözler], bilgelik ışığı, bolluğun özünü alacaklar demektir, çünkü onların Kelim‘i [kapları] zaten ihsan etmek için alma formundadır. Ancak hâlâ yalvarma koşulunda olanlar için, “kulağını kapatma”. Kulak Bina anlamına gelir; onların merhamet ışığı üzerinde… ihsana sahip olmaları için güçlerini uzatmaları gerekir.