Adar Alef 24, 1 Mart 1943, Tel-Aviv
Gölge hakkında. Hoşana Rabba [Çardaklar Bayramı’nın yedinci günü] gecesinde, herkesin kendi gölgesinin olup olmadığını görmesi adına kendini incelemesi bir gelenektir; böylece kişi bolluğa erişeceğinden emin olur (Şa’ar HaKavanot [Niyetler Kapısı], Sukot Yorumları, 6–7). Gölge, giysiye, ışığın giyindiği giysiye işaret eder.
Giysi olmadan ışık olmaz; çünkü Kli [kap] olmadan ışık olmaz. Giysinin ölçüsüne göre ışıklar artar ve çoğalır. Kişi giysisini kaybettiğinde, o giysiye ait olan ışık da orantılı olarak ondan eksilir.
İşte bu, gerçek ve inancın anlamıdır. Gerçeğe ışık, inanca ise Kli denir. Bu, “Yaradan ve O’nun Şehinası [Kutsallık]” ifadesinin anlamıdır; aynı zamanda “İnsanı kendi suretimizde yaratalım” ve “Şüphesiz insan suretine göre yürür” sözlerinin anlamıdır. İnsanın yürüyüşü Tzelem’e [suret], yani inanca bağlıdır. Bu nedenle Hoşana Rabba gecesinde kişi, inancının tam olup olmadığına bakmalıdır.
Ama neden yukarıdaki dünyalara Tzelem deriz? Sonuçta, yukarıda inancın bir ağırlığı yoktur. Yine de bize kuruluk olarak görünen şey, yukarıda büyük bir ışıktır. Ancak bize bir gölge olarak göründüğü için biz ona “yukarıda” deriz ve yukarıdakine, aşağıdakine göre bir ad veririz.
Bina, inanç olarak adlandırılır; bu, Ozen’in [kulağın] ışığıdır, yani duymadır. Hohma [bilgelik] ise görme olarak adlandırılır; bu, göz olarak kabul edilen alma kaplarına giren bir ışıktır.