Duydum: 19 Adar, 24 Şubat 1943
“Ze” (eril formda “bu”) derecesi vardır, bir de “Zot” (dişil formda “bu”) derecesi vardır. Musa “Ze” olarak kabul edilir; o, Kral’ın sağdıcıdır. Diğer peygamberler ise “Zot” ya da “Koh” (Kaf ve Hey harfleri) olarak kabul edilir ki bu, “Yadeha” [elinde] ifadesinin anlamıdır, yani sol Vav’dır. Ayrıca sağ Vav anlayışı vardır.
İki Vav’ı bir araya getiren “Zayin’lerin bir araya gelmesinin” anlamı budur. Bu, “ve onları içeren”in anlamıdır; bu da on üç sayısını, yani tam bir dereceyi ifade eder.
Bir sağ Vav vardır ve bir sol Vav vardır. Sağ Vav’a “Hayat Ağacı”, sol Vav’a “Bilgi Ağacı” denir, orası korumanın yeridir. İki Vav’a “on iki Halla1” denir, iki sıra, her sırada altı adet; bu, on üç Tikkunim’in [ıslahlar] anlamıdır — bu, on iki ve onları içeren demektir ve buna Mazal ve Nakeh [şans ve arınmış] denir.
Ayrıca “arındırılamayan” olarak adlandırılan on üçüncü ıslahı de içerir, ki bu “Zayin’leri bir araya getirme”nin anlamıdır. Zayin Malhut’tur; hepsini içerir. Kişi “bir daha aptallığa dönmeyecek” ile ödüllendirilmeden önce, ona “arındırılamayan” denir. Ve kim “aptallığa dönmemek” ile ödüllendiirlmişse, ona “arınmış” denir.
Bu, “tatlarını on iki kükreme içinde ifşa edecek, ki bunlar onun göğünde bir işarettir, iki kat ve zayıftır” (şarkıda: “Bir Ziyafet Hazırlayacağım”) sözünün anlamıdır. Ayrıca “Vav’larla ve toplanan Zayinlerle taçlanacak” (şarkıda: “Bir Övgüyle Şarkı Söyleyeceğim”) diye de yazılmıştır. Vav’larla taçlanmayı şöyle yorumlanmalıyız: İki Vav aracılığıyla kurulan bağ, gökteki işaret olan on iki kükreme (on iki Halla) anlamına gelir.
“İşaret” Yesod olarak adlandırılır, ve buna “iki kat ve zayıf” denir. Bu, Vav’ların ikiye katlandığı anlamına gelir: Sol Vav “Bilgi Ağacı” olarak adlandırılır, korumanın yeri orasıdır. Sonra onlar zayıflar (yani “hafif” olurlar), ve böylece geçmenin kolay olduğu bir alan yapılır. Eğer bu ikiye katlama Bilgi Ağacı ile olmasaydı, kişi “Hayat Ağacı” olarak bilinen sağ Vav ile çalışmak zorunda kalacaktı. O zaman, kim kendini yüceltebilir ve Mohin’i alabilirdi ki?
Oysa kişi daima, yerine getirme olarak ayırt edilen sol Vav formundadır. Ve yerine getirmenin erdemiyle, kişi mantık ötesini üstlendiğinde, o zaman çalışması arzu edilir. Bu yüzden buna “zayıf”, “hafif” denir; bu da çalışmak için yer bulmanın kolay olduğu anlamına gelir.
Bu, kişinin hangi durumda olursa olsun Yaradan’ın hizmetkârı olabileceği anlamına gelir; çünkü hiçbir şeye ihtiyaç duymaz, her şeyi mantık ötesi yapar. Böylece, Yaradan’ın hizmetkârı olmak için Mohin’e ihtiyaç duymaz.
Şimdi şu yazının anlamını yorumlayabiliriz: “Düşmanlarımın önünde bana bir sofra kur.” Sofra, şöyle yazıldığı gibidir, “ve onu evinden gönderdi ve kadın evinden çıktı ve gitti” (Tesniye 24:1–2). Şulhan [sofra], Veşlaha [ve onu göndermek] gibidir; bu da çalışmadan çıkışı ifade eder.
Bu, çalışmadan çıkış zamanlarında yani düşüş durumlarında bile kişinin hâlâ çalışacak bir yeri olduğunu gösterir. Yani düşüş zamanlarında, kişi mantık ötesi galip gelir ve der ki: “Bu düşüşler de bana yukarıdan verildi.” Bununla düşmanlar yok edilir. Çünkü düşmanlar zanneder ki, bu düşüşlerle kişi tamamen alçaklığa ulaşacak ve mücadeleden kaçacak, ama sonunda tam tersi olur, düşmanlar yok edilir.
Bu, “Tanrı’nın önündeki sofra” sözünün anlamıdır; çünkü tam da bu şekilde kişi Yaradan’ın yüzünü edinir. Bu, bütün yargılara, hatta en sert yargılara bile boyun eğdirildiği anlamına gelir; zira kişi, her zaman cennetin krallığının yükünü üstlenir. Bu demektir ki, kişi her zaman kendisi için bir çalışma alanı bulur; tıpkı Rabbi Şimon Bar-Yohay’ın şöyle söylediği gibi: “Senden saklanacak bir yer yok.”
1.Örgülü ekmek (geleneksel olarak Şabat sırasında servis edilir)